Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 KASIM 2000 CUMA
HABERLER
DIJNYADA BUGUN
ALİSİRMEN
'Avrupalılaşmak'
Jacques Brell, Madeleine adlı şarkısında, "O
benfm Amerikamdı" derken, bütün Batı'nın rü-
yasını dite getirir.
Amerika bir rüyaydı, rüyadır bütün dünya için.
Türkiye'nin rüyası, taa Osmanlı'nın 19. yüzyılı-
nın başından beri Avrupa'dır.
Avrupalı olmak, Avrupa'ya benzemek, Avrupa
içinde yer almak tutku olmuştur.
Avrupa eskiden de coğrafi bir kavram olmanın
ötesindeydi, bugün de. AB bir kuruluş olmanın
ötesinde, bir rüya, bir ütopyadır.
Cemal Süreya, bu olguyu o zamanlar "Avru-
pa çağdaş uygariığın tek sçmut örneği, tek
mümkünü olarak görülmekteydi" derken, asıl
tutkunun, gerçekten ayırdına vanlmamış olsa bi-
le, çağdaşlaşmak olduğunu vurgular çok haklı
olarak.
Çağdaşlaşma ile Avrupa karmaşasını, Musta-
fa Kemal çözmüş, asıl hedefin çağdaş uygarlık
olduğunu, Avrupa'yı yani o zamanki duruma gö-
re Batı'yı dışlamadan vurgulamıştır.
Mustafa Kemal dönemi bir anlamda Türki-
ye'nin o zaman böyle bir kavram olmasa bile kü-
reselteşmeye en fazla açık olduğu, Türkiye'nin,
ulus devlet ve onun kurul ve kurumlanyla en faz-
la Avrupalılaştığı dönem olmuştur.
Ama, "hangi Avrupa ve hangi küreselleşme?"
sorulannı burada sormamız gerekir.
• • •
19. yüzyılın başında, vergiler yoluyta (yüksel-
me döneminde buna bir de savaş ganimetleri
eklenirdi) devlet gelirini arttırmayı amaçlayan, it-
halatı teşvik edip ihracatı kısrtlayan, amacı ordu-
yu ve başta istanbul olmak üzere, belli başlı bir-
kaç kenti beslemek olan, toprak düzeni parasal-
laşmış olan, ayni ilişkilerin hâkim olduğu, tanm
dışında üretimin zanaat düzeyinde örgütlü oldu-
ğu, ticaretin yükte hafıf pahada ağır mallarla sı-
nırlı kaldığı, dış ticaretin yabancılann elinde bu-
lunduğu, merkantilist'düzeye bile varmamış, pre-
kapitalist düzeyde bile olduğu söylenemeyen
Osmanlı'nın çağın gereklerini yerine getirmesi
beklenemezdi.
Ne ekonomik ne de artık onunla sıkı sıkıya bağ-
lı askerı gücü elverirdi buna.
Değişimin gereğini geç anlayan Osmanlı, Ba-
tjlılaşmayı kurtancı olarak gördü, ama'kaçınılmaz
olarak Batı'nın güdümüne girdi.
Osmanlı'nın Batılılaşması, tabii ki hiçbir şey
getirmedi değil, ama getirdiğinden fazlasını gö-
türdü.
Tanzimat ve onun altyapısını oluşturan 1838 ti-
caret anlaşması ile ilgili tartışmalar hâlâ sürüyor.
Öte yandan 1856 Paris Anlaşması ile Avrupa
devletlerf arasında sayılması da, Osmanlı'nın ne
t$prak bütünlüğünü koruyabildi ve ne varlığını.
Aradan yanm yüzyıl geçmeden Batı, Osmanlı'nın
parçalanması ve yok olması sürecini hızlandırdı
ve tamamladı.
•••
Mustafa Kemal bu gerçeği gördü. Görüşü onu
Batı düşmanı da yapmadı, çağdaşlık karşrtı hâ-
line getirip içine kapanmaya da zorlamadı.
Tam tersine genç Türkiye Cumhuriyeti'ni, çağ
ile bütünleştiıme konusunda birbirini izleyen
hamleleri yaşama geçirdi. Bunlan kimseye yaran-
mak için değil, kendi varlığı açısından zorunlu ol-
duğunu gördüğünden yaptı.
Kısacası, Avrupa'ya eklemlenmek tutkusu, ye-
rini çağdaşlaşma çabasına bıraktı.
Türkiye bugün Avrupalılaşmak ikilemine, bu
gerçeklerin ışığında bakmak zorundadır.
Katılım Ortaklığı Belgesi vb. olaya bu açıdan
yaktaşıldığında, teknik olarak önemini yadsıma-
sak da, geniş bir zaman dilimi içinde ikincil ko-
nulardır. Başta gelen sorun, Türkiye'nin çağdaş-
laşmaya niyetli olup olmadığıdır.
Bugün Katılım Ortaklığı Belgesi'ni inceteyecek-
tik sizinle. Ama bütün bu gerçekleri anımsama-
dan, acaba böyle bir çabanın bir anlamı olur muy-
du?
Diyarbakır da üç gözaltı
Hizlmllah
polisle çatışb
Yurt Haberieri Servisi
- Diyarbakır'ın Bağlar
semtinde Hizbullah'ın
hücre evüıe yapılan bas-
kında terönstleryine po-
lisle çatıştı. 2 kadının ve
2 çocuğun da bulunduğu
evde yapılan operasyon-
da örgütün askeri kana-
dında yer alan 3 Hizbul-
lahçı ele geçirildi.
Diyarbakır'ın Bağlar
semti 5 Nisan Mahallesi,
EmekCaddesi;61. So-
kak'ta bulunan Faik Ali
Paşa îlköğretim Okulu
yamndaki Baturay
Apartmanı'nın 7. katın-
da Hizbullah'a ait bir
hücre evine dün sabah
saat 06.00 sıralannda
Diyaıbakır Emniyet Mü-
dürlüğü ekiplerince ope-
rasyon düzenlendi. Terö-
nstler, polislerin 'tesum
ol' çağnsına silahla kar-
şılık verdiler. Bunun
üzenne çıkan çatışma
yanm saat sürdü. Evde 2
kadının ve 2 çocuğun da
bulunduğu belırlendı.
Teröristlerin daha önce-
ki operasyonlarda oldu-
ğu gıbi çocuklann arka-
sına saklanabilecekleri
gerekçesiyle güvenlik
gûçleri eve dışandan sis
bombası attı. Böylelikle
etkisiz hale gelen Hiz-
bullahçılar ateşi kestiler.
Bunun ardından eve bas-
kın yapan polis, örgütün
askeri kanadında yer al-
dıklan bildirilen ancak
adlan açıklanmayan 3
kışiyi yakaladı. Çatışma-
da hiçbir zarar görmeyen
kaduılar ve çocuklar ıfa-
delerinin alınmasının ar-
dından serbest bırakıldı-
lar. Evde yapılan arama-
da ise 3 adet Kalaşnikof
tüfek, 6 adet el bombası
ile 3 de Takarof marka
tabanca bulundu.
Gaziantep'te radikal
şeriatçı örgüt "Malatya-
hlar" grubuna yapılan
operasyonda ise arala-
nnda 1 öğretmen, 1 ders-
hane müdürünün de bu-
lunduğu 8 kişi gözaltına
alındı.
Şanhurfa'da yapılan
operasyonda da Irak'tan
getirildiği belirlenen çok
sayıda silah ve meraıi ele
geçirildi.
Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK), Milli Güvenlik Kurulu kararlarmı tasanya dönüştürdü
Profesörlere zoıiuılu lıizmetEBRUTOKTAR
ANKARA - Milli Güvenlik Kurulu
(MGK), 2000-2001 öğretim yılında
Yüksek Öğretim Kurulu'ndan
(YÖK) istediklerini 8 sayfalık bir
yazı ile bildirdi. YÖK, MGK
kararlan çerçevesinde profesör ve
doçentlere Doğu ve Güneydoğu
Anadolu'daki üniversitelerde 2 yıl
zorunlu hizmet getirilmesi, doçent
ve yardımcı doçentlerin de YÖK
tarafından atanması yönünde bir
tasan hazırladı.
YÖK, üniversitelerdeki "türban ve
köktendinci eğüimleri" behrlemek
üzere bir araştırma yaptı.
• YÖK, MGK kararlan çerçevesinde profesör ve doçentlere Doğu ve Güneydoğu
Anadolu'daki üniversitelerde 2 yıl zorunlu hizmet getirilmesi, doçent ve yardımcı
doçentlerin de YÖK tarafından atanması yönünde bir tasan hazırladı.
Araştırmada, buradaki
üniversitelerde köktendinci
akımlann etkili olduğunu ve
öğrencilerin türban yasağına karşı
olduğunu belüieyen YÖK, sonuç
raporunu gizli tuttu. Kurul,
araştırma sonrasında beklenmedik
bir tabloyla karşılaşırken taşra
üniversitelerindeki kadrolaşmalann
önemli düzeyde olduğunu da ortaya
koydu. Türban takan öğrencilerin
alt gelir gruplanndan geldiği
belirlenirken Doğu ve Güneydoğu
Anadolu'daki öğrencilere
verilen burs olanaklannın
arttınhnası ve buradaki
üniversitelerdeki kadrolaşmalann
dağıtıhnası için öneriler geliştirildi.
MGK'nin bu konudaki öneriler
paketi de dikkate alınarak iki
önemli karar alındı:
Alman kararlann yaşama
geçirihnesi için 2547 sayılı
Yükseköğretim Yasası'nda
değişiklik gerektiğine işaret eden
kurul, bu konuda bir tasan
hazırladı. Tasanda, yaşama
geçirilecek kararlar şöyle sıralandı:
Kadrolaşma kınlacak
• Taşra üniversitelerindeki
kadrolaşmalan kırmak için
yardımcı doçent ve doçentler,
rektörlükler tarafından değil, YÖK
tarafından atanacak.
• Gelişmekte olan üniversitelerde
görev alacak öğretim üyelerinin
maaşlannın arttınmı yoluna
gidilecek.
• Profesör ve doçentler, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu'daki
gelişmekte olan üniversitelerde 2
yıl zorunlu hizmet yapacak.
• Buralardaki yurt sorunu
çözülerek yurt sayısı arttınlacak.
Özel yurtlar, denetim altına
alınacak, gerekirse el konulacak. -
• Öğretim üyelerinin hepsine
lojman olanağı sağlanacak.
Lojmanlann sayısını arttırmak için
yatınmlar yapılacak.
• Doğu ve Güneydoğu
Anadolu'daki öğrencilere verilen
burs miktarlan ve sayısı arttınlacak.
Burslar yaygınlaştınlacak. Başanlı
öğrenciler teşvik edilecek.
"Abnanya'dald
araştınna yapma
sistemi ve bitim
insanı değişimi"nin
tanramı için IFA'yı
oluşturan 10
Alman srvilve
kamusal toplum
örgütünün kendi
projelerini anlatan
posterleri, dün ÎÜ
Merkez Binası
gjrişinde sergilendL
Almcurytulan öğpemm 'destegj?
İstanbul Haber Servisi-Almanya Dış Iliş-
kiler Enstitüsü (IFA), Ahnanya'da akadennk
öğrcnim görmek isteyen yabancı öğrenci ve
bilim insanlanna sunduklan olanaklan, Tür-
kiye'de ilk kez îstanbul Üniversitesi'nde (ÎÜ)
tanıttı. IFA'ya başvurular, enstitü kapsamın-
da yer alan kuruluşlara bireysel olarak yapı-
labilecek.
"Almanya'daki araşürma yapma sistemi
ve bilim insanı değişimi''nin tanıtımı için I-
FA'yı oluşturan 10 Alman sivil ve kamusal
toplum örgütünün kendi projelerini anlatan
posterleri, dün ÎÜ Merkez Binası girişinde
sergilendi.
Etkinliğin açılışmda konuşan ÎÜ Maden
Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bed-
ri İpekoğlu, enstitünün yabancılara yönelık
kültürel ilişkiler, burs, araştırma ve bannma
olanaklan sunduğunu söyledı. ipekoğlu,
kendisinin de IFA üyesi olan Alman Alexan-
der von Humboldt Vakfrnın olanaklanyla
Ahnanya'da öğrenim gördüğünü ve bu ne-
denle IFA tarafmdan, projenin Türkiye bö-
lümünde çalışmalarda bulunmak üzere seçil-
diğini ifade etti. Alexander von Humboldt
Vakfı'mn 1935'ten bugune kadar 362
Türk'ün eğitimini gerçekleştirdığini söyle-
yen tpekoğlu, "Bu sayının önemli ve sevindi-
rici olduğunu düşünüyorum" dedi.
ipekoğlu, IFA çalışmalannın ve posterli
tanıtımlann aynı anda farklı pek çok ülkede
gerçekleştirildiğini belirterek "IFA'ya baş-
vurular, IFA kapsamında yer alan kuruluş-
lara bireysel olarak yapüabilmektedir, I-
FA'nın tercihi ise doktora ve doktora üstü bi-
timsel faanyetierde bulunmak isteyenlenhV
diye konuştu.
IÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Taylan Ak-
kaya da "KüreseDeşınedevri,alanlanyaklaş-
nrdı ve Abnanya kendi içindeki imkânlan bi-
ze bu poster sergisiyle açrvor" dedı.
Sergi, dört hafta devam edecek. IFA'ya
başvurmak isteyenler Ahnan Büyükelçiliği
ve konsolosluklanndan başvuru formu ala-
bilecek.
CHP batık bankalann peşinde
MUTLUSEREIİ
ANKARA-
CHP batık
bankalar konu-
sunu yakm ta-
kibe aldı. TB-
MM'deki batık
bankalarla ilgili genel kurul gö-
rüşmelerini izleme karan alan
ve ilk girişimi geçen salı günü
başlatan CHP Merkez Yönetim
Kurulu (MYK), bu konuda açı-
lacak davalara da hukukçu üye-
leri aracılığıyla gözcü olarak ka-
tıhnayı benimsedi.
CHP Genel Başkanı Deniz
Baykal, batık bankalarla ilgili
davalara CHP'nın "müdahil"
olup olamayacağımn araştınl-
masını istedi.
CHP MYK, önceki gün ger-
dörtte biri olduğunu anımsatır-
ken CHP'nin bukonudaki bütün
gelişmeleri çok yakından izle-
mesi gerektiğini anlattı. MYK,
TBMM Genel Kurulu'nda batık
• Merkez yönetim kurulu, batık bankalarla
ilgili açılacak davalan yakından izleme karan
aldı. CHP MYK, bunun için hukukçu üyelerini
görevlendirecek.
çekleştirdiği toplantısında batık
bankalar konusuna geniş yer
ayırdı. Genel Başkan Baykal,
batık bankalar nedeniyle yitiri-
len paranın Türkiye bütçesinin
bankalarla ılgılı görüşmelerin
yanı sıra bu konuda açılacak da-
valan da yakından izleme kara-
nnı aldı. CHP MYK, bunun için
hukukçu üyelerini görevlendire-
cek. 18 Nisan 1999 seçimleri
öncesinde hükümeti batık ban-
kalar nedeniyle düşüren, ancak
bu konuda kendisini kamuoyu-
na anlatmakta sıkıntı çeken
CHP, şimdi haklılığım ortaya
koyabihnek istiyor ve bu neden-
le gelişmeleri dikkatle izliyor.
MYK'de, batık bankalarla il-
gili davalara "müdahil" olma
konusu da değerlendirildi.
Siyasi partilerin bu gibi dava-
larda müdahil olamayacağımn
belirtilmesi üzerine Baykal'ın,
MYK'nin hukukçu üyelerinden
müdahillik yollarmın araştml-
masmı istediği öğrenildi.
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR
MHP'li Hüseyin Akgül seçildi
İnsan Haklan
Komisyonu'nda
MHP dönemi
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - MHP Mani-
sa Mılletvekili Hüseyin
Akgül, TBMM Insan
Haklan Komisyonu Baş-
kanlığı'na seçildi. Ko-
misyon başkanlığının
MHP'ye bırakılmasına
tepki gösteren FP'liler
seçime katılmazken ko-
misyonun eski başkanı
DSP Aydm Milletvekili
Sema Pişkinsüt'ün de se-
çime katılmaması ve gö-
rev dağıhmı için oy kul-
lanmaması dikkati çektı.
Pişkinsüt, "Beni en az
insan haklan konusunun
siyasallaşiınlması kadar
rahatsız eden husus, her-
hangi bir talep olmama-
sına karşın komisyon
başkanhğmın bugünkü
konjonktürde MHP'ye
bırakumış olnıasıdır" de-
di.
TBMM İnsan Haklan
Komisyonu dün toplana-
rak görev bölümü yaptı.
Seçime, eski başkan Piş-
kinsüt'ün yanı sıra FP'li
üyelerde katılmadı. FP'li
üyelerin, komisyon baş-
kanlığımn MHP'ye bıra-
kılmasına tepki göster-
dikleri bildirildi.
Toplantıda kâtip üyeli-
ğin FP'ye bırakılması da
tepkilere yol açtı.
FP'li üyeler, sözculük
görevinin kendilerine ve-
rihnesi gerektiğini, gele-
cek toplantıda, yapılan
görev dağılımına itiraz
edeceklerini söylediler.
25 üyeli komisyonun
toplantısına sadece 13
üye katıldı.
Başkanlığa, 13 oyun
tamamını alan MHP'li
Akgül seçilirken baş-
kanvekilliklerine DSP
Burdur Milletvekili Ha-
san Macit ile ANAP İs-
tanbul Milletvekili Em-
re Kocaoğlu, komisyon
sözcülüğüne ise DYP Si-
nop Milletvekili Kadir
Bozkurt seçildi.
Komisyonun önceki
başkanı Sema Pişkinsüt
oylamadan sonra toplan-
tı salonuna gekh. Pişkin-
süt, elindeki bilgi ve bel-
geleri yeni başkana tes-
lün ettiğını bildirdi. Ko-
misyon üyesi olarak oy
kullanmadığını vurgula-
yan Pişkinsüt, "Demok-
ratik biçimde görevimi
teslim ettim" dedi. Ko-
misyonun yeni başkanı
Akgül ise "her milletve-
küinin milletin temsücisi
olduğunu, milletin temsü-
cisi olarak da her komis-
yonda görev alabileceği-
ni" söyledi.
Sümerbank sorusturması
Nida Garipoğhı
yakalaiKİı
tstanbul Haber Servisi- DGM Yedek Hâkimliği'nce
tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan, ancak
daha sonra savcıhğın itirazıyla haklarında gıyabi tu-
tuklama karan çıkanlan Sümerbank'ın eski yönetici-
lennden Bülent Gökhan Günay ve Cem Feridun Yeşil
istanbul Malı Suçlar ŞUbesı ekiplerince gözaltına alı-
narak Kartal Cezaevı'ne konuldu. Hayyam Garipoğ-
lu'nun akrabası Nida Garipoğlu nun da yakalanarak
Mali Şube'de sorguya alındığı belirtildi. Haklannda
sonradan gıyabi tutuklama karan çıkanlan NizamGa-
ripoğhı ve Nadir Naseh ile aym konuya ilişkin gıyabi
tutuklu olarak aranan Şükrü Karahasanoğlu. tsmail E-
men ve Cengiz Biçer'in de yakalanmasına çalışıldığı
belirtildi. . -
oralcalislar@yahoo.com
20 Ekim 2000 tarihinden bu yana
Türkiye'nin çeşitli cezaevlerindeki bir
grup siyasi tutuklu ve mahkûm süre-
siz açlık grevi yapıyor. Üç haftadır bir
grup insan yemek yemiyor. Bu grev
böyle sürerse birsüre sonra ciddi sağ-
lık sorunlan ve ölümler başlayabilir.
Açlık grevlerinin hemen başında bir
grup insan, bir basın toplantısı yapa-
rak F tipi cezaevlerine karşı olduğu-
muzu belirtmiş ve Adalet Bakanhğı'nın
bu uygulamadan vazgeçmesıni iste-
miştik. Adalet Bakanı da basına yap-
tığı açıklamalarda, Terörle Mücadele
Yasası'nın 16. maddesi yürürlükte ol-
dukça ve F tipi cezaevlerinin toplu ya-
şamaya engel olan mimarisi değişme-
dikçe buralara nakil yapmayacağı sö-
zü vermişti.
Ancak Uşak Cezaevi'nde mafya çe-
telerinin işledikleri cinayetler sonrası
Adalet Bakanı'nın üslubu değişti. Çö-
zümün F tipi cezaevleri olduğunu ve
nakillerin yapılması gerektiğini belirt-
ti. Adalet Bakanı Hikrnet Sami Türk,
cezaevleriyte ilgili haklı şikâyetlerde de
bulundu. Orneğin jandarmanın ceza-
evlerindeki olaylara ilişkin tavnnı eleş-
tirdi. Adli kolluk kuvvetiyle ilgili kanu-
nun çıkmamasından yakındı.
Mafya çetelerinin cezaevlerinde el-
Cezaevlerinde Açlık Grevi Sürüyor
lerini kollannı sallayarak hareket et-
meleri, adam öldürmeleri, cezaevini
haraca kesmeleri, kanunsuz işlerini
cezaevlerinden yürütecek kadar içe-
riye hâkim olmalan gerçeği yeni değil
ki... Ama bütün bu olaylardan sonra
kabak siyasi tutukJu ve mahkûmlara
patladı. Bayrampaşa'da mafya çete-
lerı birbirlerini öldürdüler, ardından
Ulucanlar'da siyasiler öldürüldüler.
Şimdi benzer bir durumla yüz yüze-
yiz. Uşak'ta mafya çeteleri yine orta-
lığı kana buladılar, F tipi gündeme gel-
di. F tipine yasa gereği asıl konulacak
olanlar siyasi tutuklu ve mahkûmlar.
Nıtekim bazı TV kanallannda bilinen
isimler olayı kaşımaya başladılar. Geb-
ze Cezaevi'nden aylardır sayım veril-
mediği haberi, böyle bir gerçek olma-
dığı halde kasıtlı olarak yapıldı.
Bir grup siyasi tutuklu ve mahkûm
üç haftadır açlık grevindeler. F tipi ce-
zaevlerinin kaldırılması başta olmak
üzere bir dizi taleplerinin gerçekleşti-
rilmesini istiyoriar. Sık sık Bayrampa-
şa'da sağlık sorunlannı anlatan mek-
tuplarını aldığım Mustafa Tosun bu
kez, açlık grevınden söz edıyor. Mek-
tubunun son bölümünü aktanyorum:
"Sizlere bu kez bir sağlıkçı olarak
değil, ölûm orucuna dönüşecek, sü-
resizaçlıkgrevine başlamış biri olarak
yazıyonım bu mektubu. Genel direni-
şimiz 20 Ekim'de başladı. Bu mektu-
bumun ardından, süresiz açlık grevi
ve ölüm orucu sırasında yaşayacağı-
mız sağlık sorunlannı ve genel duru-
mumuzu, sizlere düzenli mektuplarla
bildirmeye devam edeceğim. Olece-
ğiz... '84 ve '96 ölüm oruçlannda ol-
duğu gibi. Geçmişte, ölümlerimiz
kendisine getirmişti aydın, yazar ve
sanatçılan. Geç kalmayın istiyoruz."
Cezaevinde siyasiler aylardır F tipi
endişes) yaşıyoriar. Yaşadıklan bunca
acılardan, deneylerden sonra neler
yaşayacaklannı bildikleri için F tipine
karşı çıkıyorlar.
Çankın'da DHKP-C davası sanığı
olarak yatan Enver Yanık yaşadıkla-
nnı anlatmış. özetle aktarmaya çalışa-
cağım: "Ben Ulucanlar kıyımında ağır
yaralandım. Bu satıriarla başladığım
kaçıncı mektup anımsamıyorum. Ofe-
yımdayaralanan bizlerin tedavileri ha-
len sorun olmaya devam ediyor. Be-
nim gibi daha birçok arkadaşım sakat
kalmakla ya da ölüm tehlikesiyle yüz
yûze yaşıyor.
Ulucanlar kıyımından sonra sol ba-
cak, iç baldır ve topuktan kurşun ya-
rası almış ve bacak arkası topuğa ka-
daryakılmıştı. Son bir buçuk ay içeri-
sinde ise sağ kolumdan arkadaşlanm
tarafından iki şarapnelparçası çıkanl-
dı. Üç dikiş atıldı. Bu yaralar iyileşti. İlk
hastaneye kaldınldığımda (26 Eylûl
1999) akciğer kanaması nedeniyle
göğüs tüpü takılmış ve kanama kesi-
linceçıkanlmıştım. Tekrarkontroledil-
mediği için bir hasar kalıp kalmadığı-
nı bilmiyoruz.
Sağ bacak, bilek üstünden aldığım
iki kurşunyarası nedeniyle kınlrmşb. İlk
ameliyatta platin takıldı. 4 Ekim
1999'da taburcu edilerak Amasya
Hapishanssi'ne götûrûldüm. Duru-
mum kötüleşince Ankara Numune
Hastanesi'nde yeniden ameliyata
alındım. 31 Ağustosta taburcu edil-
dim.
Son dunımda ise bacakta irili ufak-
lı kurşun ve şarapnel parçalan halen
duruyor. Siniherin zedelenebileceği
düşünüldüğünden eldeki olanaklaria
alınamıyor. Kemik enfeksiyonu ise ha-
len devam ediyor. Belli aralıklara An-
kara Numune Hastanesi'nde kontro-
le gitmem gerekiyor. 12 Aralık'ta ran-
devum var. Ancak Çankın Hapisha-
nesi'nin dış güvenliğinin (jandarma)
keyfı uygulamalan nedeniyle hasta-
neye gitmemin ve tedavi olabilmemin
önüne engeller çıkanlıyor."
Enver Yanık'ın dertleri bununla brt-
miyor. Yediği dayaklar ve gördüğü iş-
kenceter sonucu Hidrosefali hastalı-
ğıyta boğuşuyor. Bu hastalığın da cid-
di bir şekilde hastanede kontrol edil-
mesi gerekiyor. "Eğer", d'ıyor "teda-
vim engellenirse sol bacağım kesile-
bilir, Hidrosefali hastalığı nedeniyle bü-
yûk beyin travmaları yaşayabilirim."
Şimdi Çankın'da ulaşım olanaklan yok,
güvenlik nedeniyle birçok kez götürül-
müyor. Bunun çözülmesini istiyor.
Bu durumda ne yapacağız? F tipi
hücreteri gündemde tutup zaten yar-
gılanmalan ve verilen kararlann çoğu
tarnşmalı olan siyasi tutuklu ve mah-
kûmlan hem af dışı bırakacağız, hem
de onlan adım adım ölüme terk ede-
ceğiz.
Bu kadaradaletsizliğe bu ülke ger-
çekten layık mı?