18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 KASIM 2000 CUMA HABERLER DIJNYADA BUGUN ALİSİRMEN 'Avrupalılaşmak' Jacques Brell, Madeleine adlı şarkısında, "O benfm Amerikamdı" derken, bütün Batı'nın rü- yasını dite getirir. Amerika bir rüyaydı, rüyadır bütün dünya için. Türkiye'nin rüyası, taa Osmanlı'nın 19. yüzyılı- nın başından beri Avrupa'dır. Avrupalı olmak, Avrupa'ya benzemek, Avrupa içinde yer almak tutku olmuştur. Avrupa eskiden de coğrafi bir kavram olmanın ötesindeydi, bugün de. AB bir kuruluş olmanın ötesinde, bir rüya, bir ütopyadır. Cemal Süreya, bu olguyu o zamanlar "Avru- pa çağdaş uygariığın tek sçmut örneği, tek mümkünü olarak görülmekteydi" derken, asıl tutkunun, gerçekten ayırdına vanlmamış olsa bi- le, çağdaşlaşmak olduğunu vurgular çok haklı olarak. Çağdaşlaşma ile Avrupa karmaşasını, Musta- fa Kemal çözmüş, asıl hedefin çağdaş uygarlık olduğunu, Avrupa'yı yani o zamanki duruma gö- re Batı'yı dışlamadan vurgulamıştır. Mustafa Kemal dönemi bir anlamda Türki- ye'nin o zaman böyle bir kavram olmasa bile kü- reselteşmeye en fazla açık olduğu, Türkiye'nin, ulus devlet ve onun kurul ve kurumlanyla en faz- la Avrupalılaştığı dönem olmuştur. Ama, "hangi Avrupa ve hangi küreselleşme?" sorulannı burada sormamız gerekir. • • • 19. yüzyılın başında, vergiler yoluyta (yüksel- me döneminde buna bir de savaş ganimetleri eklenirdi) devlet gelirini arttırmayı amaçlayan, it- halatı teşvik edip ihracatı kısrtlayan, amacı ordu- yu ve başta istanbul olmak üzere, belli başlı bir- kaç kenti beslemek olan, toprak düzeni parasal- laşmış olan, ayni ilişkilerin hâkim olduğu, tanm dışında üretimin zanaat düzeyinde örgütlü oldu- ğu, ticaretin yükte hafıf pahada ağır mallarla sı- nırlı kaldığı, dış ticaretin yabancılann elinde bu- lunduğu, merkantilist'düzeye bile varmamış, pre- kapitalist düzeyde bile olduğu söylenemeyen Osmanlı'nın çağın gereklerini yerine getirmesi beklenemezdi. Ne ekonomik ne de artık onunla sıkı sıkıya bağ- lı askerı gücü elverirdi buna. Değişimin gereğini geç anlayan Osmanlı, Ba- tjlılaşmayı kurtancı olarak gördü, ama'kaçınılmaz olarak Batı'nın güdümüne girdi. Osmanlı'nın Batılılaşması, tabii ki hiçbir şey getirmedi değil, ama getirdiğinden fazlasını gö- türdü. Tanzimat ve onun altyapısını oluşturan 1838 ti- caret anlaşması ile ilgili tartışmalar hâlâ sürüyor. Öte yandan 1856 Paris Anlaşması ile Avrupa devletlerf arasında sayılması da, Osmanlı'nın ne t$prak bütünlüğünü koruyabildi ve ne varlığını. Aradan yanm yüzyıl geçmeden Batı, Osmanlı'nın parçalanması ve yok olması sürecini hızlandırdı ve tamamladı. ••• Mustafa Kemal bu gerçeği gördü. Görüşü onu Batı düşmanı da yapmadı, çağdaşlık karşrtı hâ- line getirip içine kapanmaya da zorlamadı. Tam tersine genç Türkiye Cumhuriyeti'ni, çağ ile bütünleştiıme konusunda birbirini izleyen hamleleri yaşama geçirdi. Bunlan kimseye yaran- mak için değil, kendi varlığı açısından zorunlu ol- duğunu gördüğünden yaptı. Kısacası, Avrupa'ya eklemlenmek tutkusu, ye- rini çağdaşlaşma çabasına bıraktı. Türkiye bugün Avrupalılaşmak ikilemine, bu gerçeklerin ışığında bakmak zorundadır. Katılım Ortaklığı Belgesi vb. olaya bu açıdan yaktaşıldığında, teknik olarak önemini yadsıma- sak da, geniş bir zaman dilimi içinde ikincil ko- nulardır. Başta gelen sorun, Türkiye'nin çağdaş- laşmaya niyetli olup olmadığıdır. Bugün Katılım Ortaklığı Belgesi'ni inceteyecek- tik sizinle. Ama bütün bu gerçekleri anımsama- dan, acaba böyle bir çabanın bir anlamı olur muy- du? Diyarbakır da üç gözaltı Hizlmllah polisle çatışb Yurt Haberieri Servisi - Diyarbakır'ın Bağlar semtinde Hizbullah'ın hücre evüıe yapılan bas- kında terönstleryine po- lisle çatıştı. 2 kadının ve 2 çocuğun da bulunduğu evde yapılan operasyon- da örgütün askeri kana- dında yer alan 3 Hizbul- lahçı ele geçirildi. Diyarbakır'ın Bağlar semti 5 Nisan Mahallesi, EmekCaddesi;61. So- kak'ta bulunan Faik Ali Paşa îlköğretim Okulu yamndaki Baturay Apartmanı'nın 7. katın- da Hizbullah'a ait bir hücre evine dün sabah saat 06.00 sıralannda Diyaıbakır Emniyet Mü- dürlüğü ekiplerince ope- rasyon düzenlendi. Terö- nstler, polislerin 'tesum ol' çağnsına silahla kar- şılık verdiler. Bunun üzenne çıkan çatışma yanm saat sürdü. Evde 2 kadının ve 2 çocuğun da bulunduğu belırlendı. Teröristlerin daha önce- ki operasyonlarda oldu- ğu gıbi çocuklann arka- sına saklanabilecekleri gerekçesiyle güvenlik gûçleri eve dışandan sis bombası attı. Böylelikle etkisiz hale gelen Hiz- bullahçılar ateşi kestiler. Bunun ardından eve bas- kın yapan polis, örgütün askeri kanadında yer al- dıklan bildirilen ancak adlan açıklanmayan 3 kışiyi yakaladı. Çatışma- da hiçbir zarar görmeyen kaduılar ve çocuklar ıfa- delerinin alınmasının ar- dından serbest bırakıldı- lar. Evde yapılan arama- da ise 3 adet Kalaşnikof tüfek, 6 adet el bombası ile 3 de Takarof marka tabanca bulundu. Gaziantep'te radikal şeriatçı örgüt "Malatya- hlar" grubuna yapılan operasyonda ise arala- nnda 1 öğretmen, 1 ders- hane müdürünün de bu- lunduğu 8 kişi gözaltına alındı. Şanhurfa'da yapılan operasyonda da Irak'tan getirildiği belirlenen çok sayıda silah ve meraıi ele geçirildi. Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK), Milli Güvenlik Kurulu kararlarmı tasanya dönüştürdü Profesörlere zoıiuılu lıizmetEBRUTOKTAR ANKARA - Milli Güvenlik Kurulu (MGK), 2000-2001 öğretim yılında Yüksek Öğretim Kurulu'ndan (YÖK) istediklerini 8 sayfalık bir yazı ile bildirdi. YÖK, MGK kararlan çerçevesinde profesör ve doçentlere Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki üniversitelerde 2 yıl zorunlu hizmet getirilmesi, doçent ve yardımcı doçentlerin de YÖK tarafından atanması yönünde bir tasan hazırladı. YÖK, üniversitelerdeki "türban ve köktendinci eğüimleri" behrlemek üzere bir araştırma yaptı. • YÖK, MGK kararlan çerçevesinde profesör ve doçentlere Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki üniversitelerde 2 yıl zorunlu hizmet getirilmesi, doçent ve yardımcı doçentlerin de YÖK tarafından atanması yönünde bir tasan hazırladı. Araştırmada, buradaki üniversitelerde köktendinci akımlann etkili olduğunu ve öğrencilerin türban yasağına karşı olduğunu belüieyen YÖK, sonuç raporunu gizli tuttu. Kurul, araştırma sonrasında beklenmedik bir tabloyla karşılaşırken taşra üniversitelerindeki kadrolaşmalann önemli düzeyde olduğunu da ortaya koydu. Türban takan öğrencilerin alt gelir gruplanndan geldiği belirlenirken Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki öğrencilere verilen burs olanaklannın arttınhnası ve buradaki üniversitelerdeki kadrolaşmalann dağıtıhnası için öneriler geliştirildi. MGK'nin bu konudaki öneriler paketi de dikkate alınarak iki önemli karar alındı: Alman kararlann yaşama geçirihnesi için 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası'nda değişiklik gerektiğine işaret eden kurul, bu konuda bir tasan hazırladı. Tasanda, yaşama geçirilecek kararlar şöyle sıralandı: Kadrolaşma kınlacak • Taşra üniversitelerindeki kadrolaşmalan kırmak için yardımcı doçent ve doçentler, rektörlükler tarafından değil, YÖK tarafından atanacak. • Gelişmekte olan üniversitelerde görev alacak öğretim üyelerinin maaşlannın arttınmı yoluna gidilecek. • Profesör ve doçentler, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki gelişmekte olan üniversitelerde 2 yıl zorunlu hizmet yapacak. • Buralardaki yurt sorunu çözülerek yurt sayısı arttınlacak. Özel yurtlar, denetim altına alınacak, gerekirse el konulacak. - • Öğretim üyelerinin hepsine lojman olanağı sağlanacak. Lojmanlann sayısını arttırmak için yatınmlar yapılacak. • Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki öğrencilere verilen burs miktarlan ve sayısı arttınlacak. Burslar yaygınlaştınlacak. Başanlı öğrenciler teşvik edilecek. "Abnanya'dald araştınna yapma sistemi ve bitim insanı değişimi"nin tanramı için IFA'yı oluşturan 10 Alman srvilve kamusal toplum örgütünün kendi projelerini anlatan posterleri, dün ÎÜ Merkez Binası gjrişinde sergilendL Almcurytulan öğpemm 'destegj? İstanbul Haber Servisi-Almanya Dış Iliş- kiler Enstitüsü (IFA), Ahnanya'da akadennk öğrcnim görmek isteyen yabancı öğrenci ve bilim insanlanna sunduklan olanaklan, Tür- kiye'de ilk kez îstanbul Üniversitesi'nde (ÎÜ) tanıttı. IFA'ya başvurular, enstitü kapsamın- da yer alan kuruluşlara bireysel olarak yapı- labilecek. "Almanya'daki araşürma yapma sistemi ve bilim insanı değişimi''nin tanıtımı için I- FA'yı oluşturan 10 Alman sivil ve kamusal toplum örgütünün kendi projelerini anlatan posterleri, dün ÎÜ Merkez Binası girişinde sergilendi. Etkinliğin açılışmda konuşan ÎÜ Maden Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bed- ri İpekoğlu, enstitünün yabancılara yönelık kültürel ilişkiler, burs, araştırma ve bannma olanaklan sunduğunu söyledı. ipekoğlu, kendisinin de IFA üyesi olan Alman Alexan- der von Humboldt Vakfrnın olanaklanyla Ahnanya'da öğrenim gördüğünü ve bu ne- denle IFA tarafmdan, projenin Türkiye bö- lümünde çalışmalarda bulunmak üzere seçil- diğini ifade etti. Alexander von Humboldt Vakfı'mn 1935'ten bugune kadar 362 Türk'ün eğitimini gerçekleştirdığini söyle- yen tpekoğlu, "Bu sayının önemli ve sevindi- rici olduğunu düşünüyorum" dedi. ipekoğlu, IFA çalışmalannın ve posterli tanıtımlann aynı anda farklı pek çok ülkede gerçekleştirildiğini belirterek "IFA'ya baş- vurular, IFA kapsamında yer alan kuruluş- lara bireysel olarak yapüabilmektedir, I- FA'nın tercihi ise doktora ve doktora üstü bi- timsel faanyetierde bulunmak isteyenlenhV diye konuştu. IÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Taylan Ak- kaya da "KüreseDeşınedevri,alanlanyaklaş- nrdı ve Abnanya kendi içindeki imkânlan bi- ze bu poster sergisiyle açrvor" dedı. Sergi, dört hafta devam edecek. IFA'ya başvurmak isteyenler Ahnan Büyükelçiliği ve konsolosluklanndan başvuru formu ala- bilecek. CHP batık bankalann peşinde MUTLUSEREIİ ANKARA- CHP batık bankalar konu- sunu yakm ta- kibe aldı. TB- MM'deki batık bankalarla ilgili genel kurul gö- rüşmelerini izleme karan alan ve ilk girişimi geçen salı günü başlatan CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), bu konuda açı- lacak davalara da hukukçu üye- leri aracılığıyla gözcü olarak ka- tıhnayı benimsedi. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, batık bankalarla ilgili davalara CHP'nın "müdahil" olup olamayacağımn araştınl- masını istedi. CHP MYK, önceki gün ger- dörtte biri olduğunu anımsatır- ken CHP'nin bukonudaki bütün gelişmeleri çok yakından izle- mesi gerektiğini anlattı. MYK, TBMM Genel Kurulu'nda batık • Merkez yönetim kurulu, batık bankalarla ilgili açılacak davalan yakından izleme karan aldı. CHP MYK, bunun için hukukçu üyelerini görevlendirecek. çekleştirdiği toplantısında batık bankalar konusuna geniş yer ayırdı. Genel Başkan Baykal, batık bankalar nedeniyle yitiri- len paranın Türkiye bütçesinin bankalarla ılgılı görüşmelerin yanı sıra bu konuda açılacak da- valan da yakından izleme kara- nnı aldı. CHP MYK, bunun için hukukçu üyelerini görevlendire- cek. 18 Nisan 1999 seçimleri öncesinde hükümeti batık ban- kalar nedeniyle düşüren, ancak bu konuda kendisini kamuoyu- na anlatmakta sıkıntı çeken CHP, şimdi haklılığım ortaya koyabihnek istiyor ve bu neden- le gelişmeleri dikkatle izliyor. MYK'de, batık bankalarla il- gili davalara "müdahil" olma konusu da değerlendirildi. Siyasi partilerin bu gibi dava- larda müdahil olamayacağımn belirtilmesi üzerine Baykal'ın, MYK'nin hukukçu üyelerinden müdahillik yollarmın araştml- masmı istediği öğrenildi. SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR MHP'li Hüseyin Akgül seçildi İnsan Haklan Komisyonu'nda MHP dönemi ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - MHP Mani- sa Mılletvekili Hüseyin Akgül, TBMM Insan Haklan Komisyonu Baş- kanlığı'na seçildi. Ko- misyon başkanlığının MHP'ye bırakılmasına tepki gösteren FP'liler seçime katılmazken ko- misyonun eski başkanı DSP Aydm Milletvekili Sema Pişkinsüt'ün de se- çime katılmaması ve gö- rev dağıhmı için oy kul- lanmaması dikkati çektı. Pişkinsüt, "Beni en az insan haklan konusunun siyasallaşiınlması kadar rahatsız eden husus, her- hangi bir talep olmama- sına karşın komisyon başkanhğmın bugünkü konjonktürde MHP'ye bırakumış olnıasıdır" de- di. TBMM İnsan Haklan Komisyonu dün toplana- rak görev bölümü yaptı. Seçime, eski başkan Piş- kinsüt'ün yanı sıra FP'li üyelerde katılmadı. FP'li üyelerin, komisyon baş- kanlığımn MHP'ye bıra- kılmasına tepki göster- dikleri bildirildi. Toplantıda kâtip üyeli- ğin FP'ye bırakılması da tepkilere yol açtı. FP'li üyeler, sözculük görevinin kendilerine ve- rihnesi gerektiğini, gele- cek toplantıda, yapılan görev dağılımına itiraz edeceklerini söylediler. 25 üyeli komisyonun toplantısına sadece 13 üye katıldı. Başkanlığa, 13 oyun tamamını alan MHP'li Akgül seçilirken baş- kanvekilliklerine DSP Burdur Milletvekili Ha- san Macit ile ANAP İs- tanbul Milletvekili Em- re Kocaoğlu, komisyon sözcülüğüne ise DYP Si- nop Milletvekili Kadir Bozkurt seçildi. Komisyonun önceki başkanı Sema Pişkinsüt oylamadan sonra toplan- tı salonuna gekh. Pişkin- süt, elindeki bilgi ve bel- geleri yeni başkana tes- lün ettiğını bildirdi. Ko- misyon üyesi olarak oy kullanmadığını vurgula- yan Pişkinsüt, "Demok- ratik biçimde görevimi teslim ettim" dedi. Ko- misyonun yeni başkanı Akgül ise "her milletve- küinin milletin temsücisi olduğunu, milletin temsü- cisi olarak da her komis- yonda görev alabileceği- ni" söyledi. Sümerbank sorusturması Nida Garipoğhı yakalaiKİı tstanbul Haber Servisi- DGM Yedek Hâkimliği'nce tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan, ancak daha sonra savcıhğın itirazıyla haklarında gıyabi tu- tuklama karan çıkanlan Sümerbank'ın eski yönetici- lennden Bülent Gökhan Günay ve Cem Feridun Yeşil istanbul Malı Suçlar ŞUbesı ekiplerince gözaltına alı- narak Kartal Cezaevı'ne konuldu. Hayyam Garipoğ- lu'nun akrabası Nida Garipoğlu nun da yakalanarak Mali Şube'de sorguya alındığı belirtildi. Haklannda sonradan gıyabi tutuklama karan çıkanlan NizamGa- ripoğhı ve Nadir Naseh ile aym konuya ilişkin gıyabi tutuklu olarak aranan Şükrü Karahasanoğlu. tsmail E- men ve Cengiz Biçer'in de yakalanmasına çalışıldığı belirtildi. . - [email protected] 20 Ekim 2000 tarihinden bu yana Türkiye'nin çeşitli cezaevlerindeki bir grup siyasi tutuklu ve mahkûm süre- siz açlık grevi yapıyor. Üç haftadır bir grup insan yemek yemiyor. Bu grev böyle sürerse birsüre sonra ciddi sağ- lık sorunlan ve ölümler başlayabilir. Açlık grevlerinin hemen başında bir grup insan, bir basın toplantısı yapa- rak F tipi cezaevlerine karşı olduğu- muzu belirtmiş ve Adalet Bakanhğı'nın bu uygulamadan vazgeçmesıni iste- miştik. Adalet Bakanı da basına yap- tığı açıklamalarda, Terörle Mücadele Yasası'nın 16. maddesi yürürlükte ol- dukça ve F tipi cezaevlerinin toplu ya- şamaya engel olan mimarisi değişme- dikçe buralara nakil yapmayacağı sö- zü vermişti. Ancak Uşak Cezaevi'nde mafya çe- telerinin işledikleri cinayetler sonrası Adalet Bakanı'nın üslubu değişti. Çö- zümün F tipi cezaevleri olduğunu ve nakillerin yapılması gerektiğini belirt- ti. Adalet Bakanı Hikrnet Sami Türk, cezaevleriyte ilgili haklı şikâyetlerde de bulundu. Orneğin jandarmanın ceza- evlerindeki olaylara ilişkin tavnnı eleş- tirdi. Adli kolluk kuvvetiyle ilgili kanu- nun çıkmamasından yakındı. Mafya çetelerinin cezaevlerinde el- Cezaevlerinde Açlık Grevi Sürüyor lerini kollannı sallayarak hareket et- meleri, adam öldürmeleri, cezaevini haraca kesmeleri, kanunsuz işlerini cezaevlerinden yürütecek kadar içe- riye hâkim olmalan gerçeği yeni değil ki... Ama bütün bu olaylardan sonra kabak siyasi tutukJu ve mahkûmlara patladı. Bayrampaşa'da mafya çete- lerı birbirlerini öldürdüler, ardından Ulucanlar'da siyasiler öldürüldüler. Şimdi benzer bir durumla yüz yüze- yiz. Uşak'ta mafya çeteleri yine orta- lığı kana buladılar, F tipi gündeme gel- di. F tipine yasa gereği asıl konulacak olanlar siyasi tutuklu ve mahkûmlar. Nıtekim bazı TV kanallannda bilinen isimler olayı kaşımaya başladılar. Geb- ze Cezaevi'nden aylardır sayım veril- mediği haberi, böyle bir gerçek olma- dığı halde kasıtlı olarak yapıldı. Bir grup siyasi tutuklu ve mahkûm üç haftadır açlık grevindeler. F tipi ce- zaevlerinin kaldırılması başta olmak üzere bir dizi taleplerinin gerçekleşti- rilmesini istiyoriar. Sık sık Bayrampa- şa'da sağlık sorunlannı anlatan mek- tuplarını aldığım Mustafa Tosun bu kez, açlık grevınden söz edıyor. Mek- tubunun son bölümünü aktanyorum: "Sizlere bu kez bir sağlıkçı olarak değil, ölûm orucuna dönüşecek, sü- resizaçlıkgrevine başlamış biri olarak yazıyonım bu mektubu. Genel direni- şimiz 20 Ekim'de başladı. Bu mektu- bumun ardından, süresiz açlık grevi ve ölüm orucu sırasında yaşayacağı- mız sağlık sorunlannı ve genel duru- mumuzu, sizlere düzenli mektuplarla bildirmeye devam edeceğim. Olece- ğiz... '84 ve '96 ölüm oruçlannda ol- duğu gibi. Geçmişte, ölümlerimiz kendisine getirmişti aydın, yazar ve sanatçılan. Geç kalmayın istiyoruz." Cezaevinde siyasiler aylardır F tipi endişes) yaşıyoriar. Yaşadıklan bunca acılardan, deneylerden sonra neler yaşayacaklannı bildikleri için F tipine karşı çıkıyorlar. Çankın'da DHKP-C davası sanığı olarak yatan Enver Yanık yaşadıkla- nnı anlatmış. özetle aktarmaya çalışa- cağım: "Ben Ulucanlar kıyımında ağır yaralandım. Bu satıriarla başladığım kaçıncı mektup anımsamıyorum. Ofe- yımdayaralanan bizlerin tedavileri ha- len sorun olmaya devam ediyor. Be- nim gibi daha birçok arkadaşım sakat kalmakla ya da ölüm tehlikesiyle yüz yûze yaşıyor. Ulucanlar kıyımından sonra sol ba- cak, iç baldır ve topuktan kurşun ya- rası almış ve bacak arkası topuğa ka- daryakılmıştı. Son bir buçuk ay içeri- sinde ise sağ kolumdan arkadaşlanm tarafından iki şarapnelparçası çıkanl- dı. Üç dikiş atıldı. Bu yaralar iyileşti. İlk hastaneye kaldınldığımda (26 Eylûl 1999) akciğer kanaması nedeniyle göğüs tüpü takılmış ve kanama kesi- linceçıkanlmıştım. Tekrarkontroledil- mediği için bir hasar kalıp kalmadığı- nı bilmiyoruz. Sağ bacak, bilek üstünden aldığım iki kurşunyarası nedeniyle kınlrmşb. İlk ameliyatta platin takıldı. 4 Ekim 1999'da taburcu edilerak Amasya Hapishanssi'ne götûrûldüm. Duru- mum kötüleşince Ankara Numune Hastanesi'nde yeniden ameliyata alındım. 31 Ağustosta taburcu edil- dim. Son dunımda ise bacakta irili ufak- lı kurşun ve şarapnel parçalan halen duruyor. Siniherin zedelenebileceği düşünüldüğünden eldeki olanaklaria alınamıyor. Kemik enfeksiyonu ise ha- len devam ediyor. Belli aralıklara An- kara Numune Hastanesi'nde kontro- le gitmem gerekiyor. 12 Aralık'ta ran- devum var. Ancak Çankın Hapisha- nesi'nin dış güvenliğinin (jandarma) keyfı uygulamalan nedeniyle hasta- neye gitmemin ve tedavi olabilmemin önüne engeller çıkanlıyor." Enver Yanık'ın dertleri bununla brt- miyor. Yediği dayaklar ve gördüğü iş- kenceter sonucu Hidrosefali hastalı- ğıyta boğuşuyor. Bu hastalığın da cid- di bir şekilde hastanede kontrol edil- mesi gerekiyor. "Eğer", d'ıyor "teda- vim engellenirse sol bacağım kesile- bilir, Hidrosefali hastalığı nedeniyle bü- yûk beyin travmaları yaşayabilirim." Şimdi Çankın'da ulaşım olanaklan yok, güvenlik nedeniyle birçok kez götürül- müyor. Bunun çözülmesini istiyor. Bu durumda ne yapacağız? F tipi hücreteri gündemde tutup zaten yar- gılanmalan ve verilen kararlann çoğu tarnşmalı olan siyasi tutuklu ve mah- kûmlan hem af dışı bırakacağız, hem de onlan adım adım ölüme terk ede- ceğiz. Bu kadaradaletsizliğe bu ülke ger- çekten layık mı?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle