18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 KASIM 2000 CUMA 14 l LJ1\ [email protected] Emmanuele Bernheim, sıradan olanın ardındakini 'bir gün' ya da 'bir an'la gösteriyor Karşdaşma aıınım mekaııizması MELTEMKERRAR Fransız yazar Emmanuele Bernheim, kıtapla- nnda sıradan olanın ardında gızlenenı gösterme- yı amaçlıyor. 'O'nun Kansı' ile Medıcıs Ödülü'nü alan yazann öykûlerinde 'ben' ve 'öteki' kavram- lan ana eksen. Yazar, kitaplannda kişılenn aynı- lıklarla dolu yaşamlanıun 'bir gün' ya da 'bir an' ıle sarsılmalannı anlanrken aşkın anhk hallenne dikkat çekıyor. - Kitaplannızın ana iıleğ) olan 'kişbei aşk'la fark- h bir aşk tanımı mı yapmak istryorsunuz? EMMANUELE BERNHEIM - Kitabın başın- dan sonuna kadar, bellı bir kişinin belli zaman ve yer ıçınde aşkın -hatta bir arzunun- mekanizması- nın nasıl ışledığıni göstermeye, belki oradan aşka ulaşmaya çalışıyorum. Ama aşkı tarumlamak gı- bi hırslı bir amacım yok. - Kişisel aşk ön plana çıkarken kişinin hiç bflin- medik yönleri de çıkryor ortaya_ BERNHEİM - Aşk ya da arzu kışının gerçekte ne olduğunu, bırdenbıre ortaya çıkaran, bıreyı pat- latan bir katalizör görevı göriiyor. Ben de bunu an- latmaya çalışıyorum: 'Sustah'da aşk, neredeyse birkatil, 'O'nunKans'nda saplannlı bir kadın, 'Cu- ma Akşamı'nda da gerçekten tutkulu bir âşık var ortaya çıkan - Bütûn bunlan ortaya çıkaran hep 'bir gün' ve 'bir an' var. 'O gün'ünün faridıhğı ne? BERNHEİM-Benıasıl ılgılendırenıştebu'kar- şdasmaanT zaten! Nedenbaşkabinne değü de ona yönehyoruz? Onun üzenne odaklaşmamızı sağla- yan nedir? Bu da sadece tek bir anda oluyor. Bu- nun mekanızmasını çözmeye çalışıyorum. - 'O an' sonunda bizi 'öteki've götürüyor_ BERNHEİM- Çünkü benim asıl odaklandığım kışi 'öteki'. "Ötekı'yi daha rahat gözleyebilmek için kadınlara ihtiyaam var.' Öteki' ile biriikte ka- dındaki dipte kalmış duygular ve duyumlar orta- ya çıkabiliyor. - 'Öteki' kavrammdanyolaçıkmakbiçim açısın- dan da bir koUyhk getiriyor nnı? BERNHEİM - Her zaman kolaylık getirdiğinı söylemek ımkânsız. Çünkü ben de yazarken yeni bir şey keşfedıyorum. Karşılaşmalar ya da tesadüf- leryetennce ele alındı, bu yüzden bır kolaylık sağ- lamaz. Ama bunun yanında ben de her seferınde o noktadan- karşılaşma anından- yola çıkıp yeni bir keşıfte bulunuyorum. Benı asıl ilgilendiren de bu. - Karşılaşma anı ve sürednde okuyucu kadının ve erkeğin dilini aynı anda görebffiyor- AKŞA.VI1 BERNHEİM -Ben, daha çok kadının bakış açı- sından vermeye çalıştım hıkâyeyi. Ama böyle an- laşılması beni sevındinr çünkü yapmaya çalışuğım, sözle dıle getırmeden de erkeğin ne hıssettığinin anlaşılması. Bu karşılaşma aynı zamanda ıki ayn bakış açısının da karşılaştığı ve ortak bır nokta bulduğu bir an çünkü. - Üç kitabın da ortak yaıu, Dpkı 'karşılaşma anı' gibi kısa ve öz olması. Geçmiş \e gelecek zamanla- n içeren bir 'an'ı olabildiğince kısa ve özanlatmak azılanmı kısa yazmamda sinemanın büyük etkisi var. Örneğin bir erkeği nasıl fîlme çekeceksem, kitaba da öyle koyuyorum. Kitaplanmdaki kadınlar kamera yerine geçer benim için. O kadınlan kamera gibi kullanarak erkeğe uzaktan bakmaya çalışıyorum aslında.' bir anlamda içerikle de bütüıuesiyor_ BERNHEİM - Benim yazılanmda sinemanın büyük etkısı var. Sınemada anlatmak ıstediğınizı doksan dakıkada anlatmak zorundasınızdır. Bu, ilk kitabım 'Sustah'da böyle oldu. tkincı kitabımı yazarken kaç sayfa olacağuu bılmıyordum, daha uzun da olabilırdı. Ama daha sonra şöyle bir şey ıçselleştı bende: Kısa anlaulabilecek bir şey, ne- den uzun anlatılsın ki! - Okuyucuda da zaten eklenecekne oUbüirduy- gusu uyanryor~ BERNHEİM-tlk kitabım yayımlandığında her- kes çokkısa olduğunu söylemişti. Ama ben tek bir kelime bile ekleyemezdim. Sinemanın etkisi, kı- sa yazarken daha etkılı oluyor. ömeğın bir erkeği nasıl fîlme çekeceksem, kitaba da öyle koyuyorum. Kitaplanmdakı kadınlar kamera yerine geçer be- nim için. O kadınlan kamera gıbı kullanarak er- keğe uzaktan bakmaya çalışıyorum aslında. Eğer bu son yüzyılda sinema edebiyatta bır şeyler de- ğiştirmişse o da yazann bazen elinde bir kamera varmışçasına hareket edebılmesini sağlamasıdır. Zo- om yapmak, uzaklaşmak, yakınlaşmak.. Tüm bu hareketlen kitaba sinema getırdi. - Karakterler hakkında çok fada şey anlanima- mas,yaşadüdanmnkendüerinin önüne geçtiğinigös- termekiçinmi? BERNHEİM - Evet bu çok doğru. Çünkü benı ilgilendiren, kişılenn şımdıkı zamanlan. Geçmış- lerinde ne olduğu ya da geleceklerinde ne olacağı beni ilgilendirmiyor. Ben o buluşma/karşılaşma arundan ıtıbaren (ve etkisi boyunca) olan şeylerle ılgilenıyorum. 'CumaAkşanu'ndakı kadınmne iş yaptığından bahsedıyorum ama bunu yapmasam da olurdu. Yalnızca ınsanlar meraklanmasınlar dı- ye varolanbiraynnü. Ama asıl önemlı olan,'o adam- la' karşılaştığı andan ıtıbaren ne yaptığı. 'Ashnda yazar cesaretsiz!' - Günhıkyaşamın sıradanhğı içinde aniden kar- şılaşdan 'o gün' ve 'o insan'. her şeyi değiştirebü- digio kısacık bir zamanın dışında sürekli olamıyor. Kahramanlanmz neden bu kadar cesaretsiz ? BERNHEİM-Aslında yazar cesaretsiz! Gerçek- ten her şeyi kesıp atmak ya da bır son bulabilmek için benim cesaretlı olmam gerekir. Her sefennde kitabın devamını yazma hakkını kendımde sakh tu- tuyorum, bu yüzden de kıtaplann sonlan gayet açık kahyor. Kesin, net bir son yok. Her şey yeni- den başlayabılir. 'O an' bır başkasıyla da yaşana- bıhr ama kesın bu* son olmamasının sebebi benim cesaretsızliğimdendir. - Bir çekmecede biriktirilen iz'ler, yaşaıulanla- nn bir kamtı oJarak saklanıyor. Uçup giden 'o an- lar'la bir zıthk ohışturmuyor mu bu? BERNHEİM - Kutularda, çekmecelerde sakla- nanlar nelenn reddedıldiğuıı, nelerin geride bıra- kıldığını gösteren sembolık anlatımlar. 'O'nun Ka- ns'nda çekmecede binktinlenler, yaşamda hıçbır iz bırakmayacak gibi görünen bir adamdan, kadı- nuı koparabildığı tek izler. Bu yüzden de bunlara sıkı sıkı bağlanıyor. GöçüH buru/duğu beyazperdede Uluslararası Sinema Tarih Buluşması 'nın üçüncüsünde 70'denfazlafilm gösterilecek Kültür Servisi- Türkiye îş Bankası ve TÜRSAK Vakfı'nın işbırliği ile Kültür Bakanlığı'nın hima- yesınde geleneksel olarak her yıl gerçekleştırilen 'Uluslararası Sinema Tarih Buluşması' bu yıl da ücretsiz olarak izleyicilerle buluşuyor. Bu yılki teması 'göç' olarak belırlenen festiva- lin basm sponsorluğunu Gumhunyet gazetesi ya- pıyor. Festival 10-16 Kasım tarihleri arasında ger- çekleşecek ve 70'ın üzerinde fılm izleyicilere su- nulacak. Buluşmanın açüış gecesi, Daniinarkalı yö- netmen LarsVon Trier'in bu yıl Gannes Fılm Fes- tıvah'nden Altm Pahniye ile dönen müzikal filmı 'Karanhkta Dans' ile yann akşam Lütfi Kırdar Kongre ve Sergı Sarayı'nda yapılacak. Fılm, Tür- kiye'de ilk kez gösterime girecek. Film, aynı za- manda Cannes'da Björk'e de'En lyi KadınOyun- cu Ödülü'nü kazandırmıştı Başkanlığını Dusan Makavejev'ın üstlendığı uluslararası uzun metraj yanşmasının jünsınde Naum Kleiman. ZüHü Uvaneli, Benny Faschnat ve Gaude Weisz yer ahyor. Belgesel fılm yanş- masının jünsinı ıse Desmond Bel Anna Van Der Wee. Patrick Cazals, Ara Güler ve Isabelle Palla- ud oluşturuyor. Son yüzyılda yaşanan savaşlar ve doğal afetler nedeniyle, doğduklan topraklan terk etmek zorun- da kalan topluluklann ve bireylerin acılannı ko- nu alan 'göç' olgusu festivalin ana teması. 'Küre- seüeşen' dünyada yaşadığımız yalan tarih göçle- nnın süreklı gündemde olması nedeniyle '3. Sine- ma Tarih Buhışması'nda bu konuyla ılgılı uzun met- rajlı fılmlenn yanı sıra 'göç haritalanveinsan yer- leşimleri' konusunda yapılan belgeseller gösteri- me sunulacak. Festival, uluslararası yanşma, uluslararası bel- gesel fılm yanşması, Macaryönetmen Zoltan Fab- ri'nin 6 fılminin yer aldığı 'Anısma', 'Ustalara Saygı' (Claude \Veisz, Margarethe von Trotta ve Sergey Ovtchavrov), göç belgeselleri ve 'TürkSi- nemasında Göç' bölümlerinden oluşuyor. Gerçeküstücü ressam Salvador Daü'rün senar- yosunu yazdığı, Manuel Cusso-Ferrer'in yönettiği 'Babaouo' adlı fılm ıle Nobel ödüllüRus yazarIvan Bunen'ın yaşamını, eşi Vera'nın anlatunından si- nemaya aktaran yönetmen AkseeUdtel'in 'His Wi- fe's Diary' filmi festival çerçevesınde ilk kez Türk izleyicilerle buluşacak. Festivalin önemli konuklanndan bin ise Oscar ödüllü Rod Steiger VV'aterloo fılmındekı unutul- maz Napolyon tiplemesiyle ülkemızde tanınan Rod Steiger, 'In The Heat Of The Night' (1967) filmi ile Oscar ödülü kazanmıştı. Smema ile tarihi buluşturan ve özellikle göç te- masmda yoğunlaşan nitelikli belgesellerin katıla- cağı 'Uluslararası Belgesel Film Yanşması'nda Türkiye'den yönetmen Turan Yavuzyer alıyor. Ya- nşmaya Türkiye'den katılan tek yapıt olma özel- liğıni taşıyan ve ilk kez gösterimi yapılacak olan 'Erile in Büyükada' Troçki'mn Büyükada'daki günlenni anlatıyor. FestivaUn yanşma dışı göstenmlerinde, adma bir 'Omaj' açılan Margarethevon Trotta'nın sınema- sı on filmlik paketle sunulacak. Yönetmenın se- naryosunu da kendisınin yazdığı The Promise fıl- spanya, Fransa, Almanya, Kanada, Rusya, Arjantin, Amerika, Finlandiya ve îtalya'dan yaklaşık 12 filmin yanşacağı uluslararası yanşma bölümüne Türkiye'den Derviş Zaim'in 'Filler ve Çimenler' adlı yapıtı ile katıhyor. mi, geçmişin önemli bir tarihi olayına, Berlin Du- varı'nın inşasmdan yıkılışına kadar olan dönemi ve duvann her iki yakasında birbirlerine ulaşmak isteyen insanlann acılanna değiniyor. "Tarih Bo- yunca Göçler", bu yıl festivale damgasmı vuran tema olarak öne çıkıyor. Gerek uzun metrajlı si- nema filmlennde gerekse belgesel ve kısa film- lerde, göçün sinemaya yansıyan buruk yüzü ile Is- tanbul seyircisi bir İcez daha yüz yüze gelerek ta- rihi sorgulayacak. Macar sinemasına uluslararası düzeyde izleyi- ci kazandıran yönetmen Fabri'nin en önemli ya- pıtlan kabul edilen 6 fümi de festivalde yer alı- yor. Festivalde yönetmenin; 'Profesör Hannibal', '20 Saat', 'The Toth Famih/', 'Beşjnd Mühûr', 'Macarlar' ve 'Ağıt' adlı fihnleri gösterilecek. 'Sinemamızda Göç' bölümünde Lütfi Ömer Akad'ın üç fılmı 'GeBn', 'Düğün', 'Diyet'; Tevfık Başer'ın '40 metrekare Almanya'. Sinan Çetin'ın 'BerBn in Berlin'. Gyula Maar'ın Balkan Bal- kan'. Tunç Okan m 'FUaimin tnce Gülü' (San Mercedes), Halh Refığ'in 'Gurbet Kuşlan', Duy- gu Sağıroğlu'nun 'Bitmeyen Yol' adlı fılmleri gös- terilecek. Amatör ve profesyonel tüm yazarlara açık ola- rak yapılan "Uzun metrajh Fttm Öyküsü Yanşma- a"nın ana teması "Tarih Boyunca Göçler" olarak saptanmıştı. 44 yapıtın değerlendirildiğı yanşma- da 3 yapıt ödüle değer bulundu. Ali UlviHünkar' a aıt "Göç İçin Türkü Mazeretleri" adlı yapıt, kap- sadığı dönem ve coğrafya, görsel özeUikleri ve uzun metrajlı bir film için gerekli dramatik yapının ipuçlannı taşıması gerekçesı ile birincilik ödülü- ne değer bulundu. MeBh Ahıok'un "Sürüklenen Yaşamlar, Erteknen Yannlar" adlı yapıtı ıkınci- lığe, Aytin Süer'e ait "Pagaruşa'nnı Selamı Var" adlı yapıtı ise üçüncülüğe layıkbulundu. Yanşma- mn ödül töreni 16 Kasım'da festivalin kapanış ge- cesinde yapılacak. Öğrencüere açık yapılan, 20 projenın katıldığı kısa fılm yanşmasında ise Yalçın Kümeli, Naci Aydm, Pmar Bflkan ve Canan Atay'dan oluşan Grup HobiSin'in "Başka Bir Yer" adlı projesi, Devrim Erdoğan'ın "Gidenlerin Ardmdan" ve AHye Erol-Cafer Gebetaş'ın "Türk-Rum Müba- dJDeri" adlı kısa fılm projelen çekılmeye değer bu- lundu. Kısa filmler festival çerçevesinde izleyici- lerle buluşacak. Panefler ve sergfler Bu yıl '20. Yözyüda Büyük Göçter' temah pa- nelilIberOrtayhyönetıyor Prof Hüsrev Hatemi, Yrd. Doç. Dr. Gönül Puhar ve Paul Dumond'm katılacağı panel, 13 Kasım saat 15.00'te AKM Konferans Salonu'nda gerçekleştirilecek. "Türk Sinemasını Giydiren Adam: Niyazi Er" sergisi Atatürk Kültür Merkezı'nde 12-16 Kasım tarihleri arasında, "Saim Yavuz Arşivi'' başlıklı sergi ise 10-16 Kasım tarihlerinde Levent Kültür Merkezi Sinema TÜRSAK'ta yer alacak. Festival süresince konuk sinemacılarla yapüa- cak söyleşiler ise fihnlerden önce sinemalarda ya- pılacaİc. Fihnler; Beyoğlu Alkazar Sineması, Si- nema TÜRSAK, Atatürk Kültür Merkezi, Fran- sız Kültür Merkezi, Alman Kültür Merkezi ve Is- tanbul Bilgi Üniversıtesı'nde gösterilecek. YAZIODASI SELİM ÎLERt Edip Cansever'den Nerden çıkageldiyse, yıllardan 1962 fılan, Be- yazrt'ta Sahaflar'dayım, Elif Kitapevi'nin vitrinin- de Umutsuzlar Parkı... Şiirden anlıyor muyum, bilemem. Ama şiir ki- taplanediniyorum. Boyunaşiirokuyorum. Umut- suzlar Parkı, Edip Cansever'den ilk kitabım. O zamanlar kitapların sergileniş ömrü daha uzun olmalı. 1958 basımı Umutsuzlar Parkı dört beş yıl sonra hâlâ sergileniyor. İlk dizeler: "Biliyorsunuz parklann/ S/zi çağıran taraflan/ In- sanın gizli, karanlık köşeleriyle orantılı/ Orada saklanıyor onlar"... Derken Nerde Antigone: "Ne çıkar siz bizi anlamasanız da/ Evet, siz bi- zi anlamasanız da ne çıkar/ Eh, yani ne çıkar siz bizi anlamasanız da"... Bu tını, bu sözdizimi etkisini sonralan da sür- dürecek. Edip Cansever kendinden sonraki ku- şağın çok severek okuduğu bir şairdi. Lise son sınıfa geldiğimde, ders kitabımız üç 'genç' şairden söz açıyor: Cemal Sûreya, flır- gut Uyar, Edip Cansever. Oysa bu şairier çok- tan ustalık katına erişmişler. Sonra onlan yttirdik. Kitabın yeni basımlanna bakmıştım: Cansever, Uyar, Süreya hâlâ 'genç' şairlerdi... üsesonda Tragedyalaf\ okuyordum. Kapalı, ka- ranlık, kasvetli dünyasıyla yapıt beni yorardı. Ü- se sonda hikâyeler yazıyordum. Sonra Cumarte- si Yalnızlığı''nda yer alan "Yürek Burkuntulan" Tragedyalar'ın defalarca okunduğu günlerde ya- zılmıştır. Cumartesi Yalnızlığı'nı Edip Cansever'e de pos- taJamıştım. Birdenbtretanıştık. Cansever, gençya- zarlan görmezden gelenlerden değildi. Ne var ki, Cumartesi Yalnızlığı'nda tek bir öyküyü beğenmiş- ti: "Yürek Burkuntulan". ötekileri epey hırpaladı. Çok gençtim, sözleri- ne için için öfkeleniyordum. Birden soğumuştum Edip Cansever'den. Taksim Gezisi'ndeki açık ha- va, koltuk meyhanesi henüz yıkılmamıştı. Orada yüksek tabureler üstünde oturuyorduk. Bir an ön- ce aynlıp gitmek istiyordum. Usta bir şairin yolun başındaki yazara iyilik ettiğinin bilincinde değil- dim. Derken Kirli Ağustos kitabı yayımlandı, yıllar- dan 1970. Birçok sayfamın tohumu dizeler "O da var olanın ağır ağır yokluğu/ Şurda bir gündüz kımıldamakta"... j Sonra: * "Kirli ağustos! Beni ordan oraya götüren eş- yal Aklımda üç beş otel ya kalır/ Ya kalmaz üç beşoteiaklımda"... Sonra en yıkıcısı: "Başka değil, yokluğu görmek için/ Kirli ağus- tos! Gözkapaklanmı da yaktım sonunda"... Kirli Ağustos'tan sonra Edip Cansever'le ölü- müne kadar süren dostluk. Günler, akşamüzer- leri, uzayan akşamlar. Yalnızca şiir için yaşar gi- brydi. Geçim derdinden uzak olmakla biriikte, görgü, para olanaklanyla pek de uyuşmayan bir yaşamaya yönlendıımişti Edip Cansever 1 !. Lüks mekânlarda göremezdiniz onu, hiçbir zaman öy- le yeriere gitmedi. Salaş mekânlarda buluşurduk, dedim ya, akşamlar... Yeni bir şiire çalışıyorsa, elinde kâğrt kalem, şi- ir bitinceye kadar hep erinçsiz, kaygılı. Bana öy- le geiirdi ki, Kirli Ağustos şairinin şiir yazması, ateşli bir hastalığın günlerinden farksızdı. Sonra, yazılmış, yayımlanmış şiirier de birer hummaydı. Edip Cansever bazan o eski şıirlere döner, yayımladığına pişman, vazgeçişler içinde her şeye küserdi. Kimbilir kaç kez görüştük. Şimdi araya özlem girdi. Geçip gitmiş zamana baktığımda, Edip Can- sever'i puslara bürünmüş görebılıyorum. Kaç kez görüşmüş olursak olalım, o hep pusluydu, her- kese pusluydu. Uzak demiyorum. Mesafeli de demiyorum. Şu dizeler "Dostlar" şiirinden: "Elimde birçanta şurda bunda dotaşıyonım/Hep bir yeriere gideceğim sanki"... t Takvimde tz Bırakan: "Aydm nıteliklen kazanmanın yolu ise sanatlar- dan, özellikle de şiirden, tiyatrodan geçiyor." Me- met Fuat, KültürAlışverişi, Adam Yayınlan, 2000. Alain Delon, Türk firmasına karşı açtığı davayı kazandı • CENOVA (AFP) - Olay, 64 yaşındakı fılm yüdızının isim ve üriin haklanm elinde bulunduran Cenova'daki 'AJain Delon Dittusion SA'mn, Istanbul'da bulunan 'Unimetal Sanayi'sıni 'alaindelon.com' adıyla site açtıklan gerekçesiyle 'The UN WORLD Intellectual Property Organization'a (WIPO) şikâyet etmeleri üzerine ortaya çıktı. WTPO 7 Kasım'da açıkladığı karan, 26 Ekim'de karara bağlamıştı. K U L T U R ÇtZlK K A M I L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle