Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 KASIM 2000 CUMA
14 l LJ1\ kultur@cumhuriyet.com.tr
Emmanuele Bernheim, sıradan olanın ardındakini 'bir gün' ya da 'bir an'la gösteriyor
Karşdaşma aıınım mekaııizması
MELTEMKERRAR
Fransız yazar Emmanuele Bernheim, kıtapla-
nnda sıradan olanın ardında gızlenenı gösterme-
yı amaçlıyor. 'O'nun Kansı' ile Medıcıs Ödülü'nü
alan yazann öykûlerinde 'ben' ve 'öteki' kavram-
lan ana eksen. Yazar, kitaplannda kişılenn aynı-
lıklarla dolu yaşamlanıun 'bir gün' ya da 'bir an'
ıle sarsılmalannı anlanrken aşkın anhk hallenne
dikkat çekıyor.
- Kitaplannızın ana iıleğ) olan 'kişbei aşk'la fark-
h bir aşk tanımı mı yapmak istryorsunuz?
EMMANUELE BERNHEIM - Kitabın başın-
dan sonuna kadar, bellı bir kişinin belli zaman ve
yer ıçınde aşkın -hatta bir arzunun- mekanizması-
nın nasıl ışledığıni göstermeye, belki oradan aşka
ulaşmaya çalışıyorum. Ama aşkı tarumlamak gı-
bi hırslı bir amacım yok.
- Kişisel aşk ön plana çıkarken kişinin hiç bflin-
medik yönleri de çıkryor ortaya_
BERNHEİM - Aşk ya da arzu kışının gerçekte
ne olduğunu, bırdenbıre ortaya çıkaran, bıreyı pat-
latan bir katalizör görevı göriiyor. Ben de bunu an-
latmaya çalışıyorum: 'Sustah'da aşk, neredeyse
birkatil, 'O'nunKans'nda saplannlı bir kadın, 'Cu-
ma Akşamı'nda da gerçekten tutkulu bir âşık var
ortaya çıkan
- Bütûn bunlan ortaya çıkaran hep 'bir gün' ve
'bir an' var. 'O gün'ünün faridıhğı ne?
BERNHEİM-Benıasıl ılgılendırenıştebu'kar-
şdasmaanT zaten! Nedenbaşkabinne değü de ona
yönehyoruz? Onun üzenne odaklaşmamızı sağla-
yan nedir? Bu da sadece tek bir anda oluyor. Bu-
nun mekanızmasını çözmeye çalışıyorum.
- 'O an' sonunda bizi 'öteki've götürüyor_
BERNHEİM- Çünkü benim asıl odaklandığım
kışi 'öteki'. "Ötekı'yi daha rahat gözleyebilmek
için kadınlara ihtiyaam var.' Öteki' ile biriikte ka-
dındaki dipte kalmış duygular ve duyumlar orta-
ya çıkabiliyor.
- 'Öteki' kavrammdanyolaçıkmakbiçim açısın-
dan da bir koUyhk getiriyor nnı?
BERNHEİM - Her zaman kolaylık getirdiğinı
söylemek ımkânsız. Çünkü ben de yazarken yeni
bir şey keşfedıyorum. Karşılaşmalar ya da tesadüf-
leryetennce ele alındı, bu yüzden bır kolaylık sağ-
lamaz. Ama bunun yanında ben de her seferınde
o noktadan- karşılaşma anından- yola çıkıp yeni
bir keşıfte bulunuyorum. Benı asıl ilgilendiren de
bu.
- Karşılaşma anı ve sürednde okuyucu kadının
ve erkeğin dilini aynı anda görebffiyor-
AKŞA.VI1
BERNHEİM -Ben, daha çok kadının bakış açı-
sından vermeye çalıştım hıkâyeyi. Ama böyle an-
laşılması beni sevındinr çünkü yapmaya çalışuğım,
sözle dıle getırmeden de erkeğin ne hıssettığinin
anlaşılması. Bu karşılaşma aynı zamanda ıki ayn
bakış açısının da karşılaştığı ve ortak bır nokta
bulduğu bir an çünkü.
- Üç kitabın da ortak yaıu, Dpkı 'karşılaşma anı'
gibi kısa ve öz olması. Geçmiş \e gelecek zamanla-
n içeren bir 'an'ı olabildiğince kısa ve özanlatmak
azılanmı
kısa yazmamda
sinemanın büyük
etkisi var. Örneğin
bir erkeği nasıl
fîlme çekeceksem,
kitaba da öyle
koyuyorum.
Kitaplanmdaki
kadınlar kamera
yerine geçer
benim için. O
kadınlan kamera
gibi kullanarak
erkeğe uzaktan
bakmaya
çalışıyorum
aslında.'
bir anlamda içerikle de bütüıuesiyor_
BERNHEİM - Benim yazılanmda sinemanın
büyük etkısı var. Sınemada anlatmak ıstediğınizı
doksan dakıkada anlatmak zorundasınızdır. Bu,
ilk kitabım 'Sustah'da böyle oldu. tkincı kitabımı
yazarken kaç sayfa olacağuu bılmıyordum, daha
uzun da olabilırdı. Ama daha sonra şöyle bir şey
ıçselleştı bende: Kısa anlaulabilecek bir şey, ne-
den uzun anlatılsın ki!
- Okuyucuda da zaten eklenecekne oUbüirduy-
gusu uyanryor~
BERNHEİM-tlk kitabım yayımlandığında her-
kes çokkısa olduğunu söylemişti. Ama ben tek bir
kelime bile ekleyemezdim. Sinemanın etkisi, kı-
sa yazarken daha etkılı oluyor. ömeğın bir erkeği
nasıl fîlme çekeceksem, kitaba da öyle koyuyorum.
Kitaplanmdakı kadınlar kamera yerine geçer be-
nim için. O kadınlan kamera gıbı kullanarak er-
keğe uzaktan bakmaya çalışıyorum aslında. Eğer
bu son yüzyılda sinema edebiyatta bır şeyler de-
ğiştirmişse o da yazann bazen elinde bir kamera
varmışçasına hareket edebılmesini sağlamasıdır. Zo-
om yapmak, uzaklaşmak, yakınlaşmak.. Tüm bu
hareketlen kitaba sinema getırdi.
- Karakterler hakkında çok fada şey anlanima-
mas,yaşadüdanmnkendüerinin önüne geçtiğinigös-
termekiçinmi?
BERNHEİM - Evet bu çok doğru. Çünkü benı
ilgilendiren, kişılenn şımdıkı zamanlan. Geçmış-
lerinde ne olduğu ya da geleceklerinde ne olacağı
beni ilgilendirmiyor. Ben o buluşma/karşılaşma
arundan ıtıbaren (ve etkisi boyunca) olan şeylerle
ılgilenıyorum. 'CumaAkşanu'ndakı kadınmne iş
yaptığından bahsedıyorum ama bunu yapmasam
da olurdu. Yalnızca ınsanlar meraklanmasınlar dı-
ye varolanbiraynnü. Ama asıl önemlı olan,'o adam-
la' karşılaştığı andan ıtıbaren ne yaptığı.
'Ashnda yazar cesaretsiz!'
- Günhıkyaşamın sıradanhğı içinde aniden kar-
şılaşdan 'o gün' ve 'o insan'. her şeyi değiştirebü-
digio kısacık bir zamanın dışında sürekli olamıyor.
Kahramanlanmz neden bu kadar cesaretsiz ?
BERNHEİM-Aslında yazar cesaretsiz! Gerçek-
ten her şeyi kesıp atmak ya da bır son bulabilmek
için benim cesaretlı olmam gerekir. Her sefennde
kitabın devamını yazma hakkını kendımde sakh tu-
tuyorum, bu yüzden de kıtaplann sonlan gayet
açık kahyor. Kesin, net bir son yok. Her şey yeni-
den başlayabılir. 'O an' bır başkasıyla da yaşana-
bıhr ama kesın bu* son olmamasının sebebi benim
cesaretsızliğimdendir.
- Bir çekmecede biriktirilen iz'ler, yaşaıulanla-
nn bir kamtı oJarak saklanıyor. Uçup giden 'o an-
lar'la bir zıthk ohışturmuyor mu bu?
BERNHEİM - Kutularda, çekmecelerde sakla-
nanlar nelenn reddedıldiğuıı, nelerin geride bıra-
kıldığını gösteren sembolık anlatımlar. 'O'nun Ka-
ns'nda çekmecede binktinlenler, yaşamda hıçbır
iz bırakmayacak gibi görünen bir adamdan, kadı-
nuı koparabildığı tek izler. Bu yüzden de bunlara
sıkı sıkı bağlanıyor.
GöçüH buru/duğu beyazperdede
Uluslararası Sinema Tarih Buluşması 'nın üçüncüsünde 70'denfazlafilm gösterilecek
Kültür Servisi- Türkiye îş Bankası ve TÜRSAK
Vakfı'nın işbırliği ile Kültür Bakanlığı'nın hima-
yesınde geleneksel olarak her yıl gerçekleştırilen
'Uluslararası Sinema Tarih Buluşması' bu yıl da
ücretsiz olarak izleyicilerle buluşuyor.
Bu yılki teması 'göç' olarak belırlenen festiva-
lin basm sponsorluğunu Gumhunyet gazetesi ya-
pıyor. Festival 10-16 Kasım tarihleri arasında ger-
çekleşecek ve 70'ın üzerinde fılm izleyicilere su-
nulacak. Buluşmanın açüış gecesi, Daniinarkalı yö-
netmen LarsVon Trier'in bu yıl Gannes Fılm Fes-
tıvah'nden Altm Pahniye ile dönen müzikal filmı
'Karanhkta Dans' ile yann akşam Lütfi Kırdar
Kongre ve Sergı Sarayı'nda yapılacak. Fılm, Tür-
kiye'de ilk kez gösterime girecek. Film, aynı za-
manda Cannes'da Björk'e de'En lyi KadınOyun-
cu Ödülü'nü kazandırmıştı
Başkanlığını Dusan Makavejev'ın üstlendığı
uluslararası uzun metraj yanşmasının jünsınde
Naum Kleiman. ZüHü Uvaneli, Benny Faschnat
ve Gaude Weisz yer ahyor. Belgesel fılm yanş-
masının jünsinı ıse Desmond Bel Anna Van Der
Wee. Patrick Cazals, Ara Güler ve Isabelle Palla-
ud oluşturuyor.
Son yüzyılda yaşanan savaşlar ve doğal afetler
nedeniyle, doğduklan topraklan terk etmek zorun-
da kalan topluluklann ve bireylerin acılannı ko-
nu alan 'göç' olgusu festivalin ana teması. 'Küre-
seüeşen' dünyada yaşadığımız yalan tarih göçle-
nnın süreklı gündemde olması nedeniyle '3. Sine-
ma Tarih Buhışması'nda bu konuyla ılgılı uzun met-
rajlı fılmlenn yanı sıra 'göç haritalanveinsan yer-
leşimleri' konusunda yapılan belgeseller gösteri-
me sunulacak.
Festival, uluslararası yanşma, uluslararası bel-
gesel fılm yanşması, Macaryönetmen Zoltan Fab-
ri'nin 6 fılminin yer aldığı 'Anısma', 'Ustalara
Saygı' (Claude \Veisz, Margarethe von Trotta ve
Sergey Ovtchavrov), göç belgeselleri ve 'TürkSi-
nemasında Göç' bölümlerinden oluşuyor.
Gerçeküstücü ressam Salvador Daü'rün senar-
yosunu yazdığı, Manuel Cusso-Ferrer'in yönettiği
'Babaouo' adlı fılm ıle Nobel ödüllüRus yazarIvan
Bunen'ın yaşamını, eşi Vera'nın anlatunından si-
nemaya aktaran yönetmen AkseeUdtel'in 'His Wi-
fe's Diary' filmi festival çerçevesınde ilk kez Türk
izleyicilerle buluşacak.
Festivalin önemli konuklanndan bin ise Oscar
ödüllü Rod Steiger VV'aterloo fılmındekı unutul-
maz Napolyon tiplemesiyle ülkemızde tanınan
Rod Steiger, 'In The Heat Of The Night' (1967)
filmi ile Oscar ödülü kazanmıştı.
Smema ile tarihi buluşturan ve özellikle göç te-
masmda yoğunlaşan nitelikli belgesellerin katıla-
cağı 'Uluslararası Belgesel Film Yanşması'nda
Türkiye'den yönetmen Turan Yavuzyer alıyor. Ya-
nşmaya Türkiye'den katılan tek yapıt olma özel-
liğıni taşıyan ve ilk kez gösterimi yapılacak olan
'Erile in Büyükada' Troçki'mn Büyükada'daki
günlenni anlatıyor.
FestivaUn yanşma dışı göstenmlerinde, adma bir
'Omaj' açılan Margarethevon Trotta'nın sınema-
sı on filmlik paketle sunulacak. Yönetmenın se-
naryosunu da kendisınin yazdığı The Promise fıl-
spanya,
Fransa,
Almanya,
Kanada, Rusya,
Arjantin,
Amerika,
Finlandiya ve
îtalya'dan
yaklaşık 12
filmin
yanşacağı
uluslararası
yanşma
bölümüne
Türkiye'den
Derviş Zaim'in
'Filler ve
Çimenler' adlı
yapıtı ile
katıhyor.
mi, geçmişin önemli bir tarihi olayına, Berlin Du-
varı'nın inşasmdan yıkılışına kadar olan dönemi
ve duvann her iki yakasında birbirlerine ulaşmak
isteyen insanlann acılanna değiniyor. "Tarih Bo-
yunca Göçler", bu yıl festivale damgasmı vuran
tema olarak öne çıkıyor. Gerek uzun metrajlı si-
nema filmlennde gerekse belgesel ve kısa film-
lerde, göçün sinemaya yansıyan buruk yüzü ile Is-
tanbul seyircisi bir İcez daha yüz yüze gelerek ta-
rihi sorgulayacak.
Macar sinemasına uluslararası düzeyde izleyi-
ci kazandıran yönetmen Fabri'nin en önemli ya-
pıtlan kabul edilen 6 fümi de festivalde yer alı-
yor. Festivalde yönetmenin; 'Profesör Hannibal',
'20 Saat', 'The Toth Famih/', 'Beşjnd Mühûr',
'Macarlar' ve 'Ağıt' adlı fihnleri gösterilecek.
'Sinemamızda Göç' bölümünde Lütfi Ömer
Akad'ın üç fılmı 'GeBn', 'Düğün', 'Diyet'; Tevfık
Başer'ın '40 metrekare Almanya'. Sinan Çetin'ın
'BerBn in Berlin'. Gyula Maar'ın Balkan Bal-
kan'. Tunç Okan m 'FUaimin tnce Gülü' (San
Mercedes), Halh Refığ'in 'Gurbet Kuşlan', Duy-
gu Sağıroğlu'nun 'Bitmeyen Yol' adlı fılmleri gös-
terilecek.
Amatör ve profesyonel tüm yazarlara açık ola-
rak yapılan "Uzun metrajh Fttm Öyküsü Yanşma-
a"nın ana teması "Tarih Boyunca Göçler" olarak
saptanmıştı. 44 yapıtın değerlendirildiğı yanşma-
da 3 yapıt ödüle değer bulundu. Ali UlviHünkar' a
aıt "Göç İçin Türkü Mazeretleri" adlı yapıt, kap-
sadığı dönem ve coğrafya, görsel özeUikleri ve uzun
metrajlı bir film için gerekli dramatik yapının
ipuçlannı taşıması gerekçesı ile birincilik ödülü-
ne değer bulundu. MeBh Ahıok'un "Sürüklenen
Yaşamlar, Erteknen Yannlar" adlı yapıtı ıkınci-
lığe, Aytin Süer'e ait "Pagaruşa'nnı Selamı Var"
adlı yapıtı ise üçüncülüğe layıkbulundu. Yanşma-
mn ödül töreni 16 Kasım'da festivalin kapanış ge-
cesinde yapılacak.
Öğrencüere açık yapılan, 20 projenın katıldığı
kısa fılm yanşmasında ise Yalçın Kümeli, Naci
Aydm, Pmar Bflkan ve Canan Atay'dan oluşan
Grup HobiSin'in "Başka Bir Yer" adlı projesi,
Devrim Erdoğan'ın "Gidenlerin Ardmdan" ve
AHye Erol-Cafer Gebetaş'ın "Türk-Rum Müba-
dJDeri" adlı kısa fılm projelen çekılmeye değer bu-
lundu. Kısa filmler festival çerçevesinde izleyici-
lerle buluşacak.
Panefler ve sergfler
Bu yıl '20. Yözyüda Büyük Göçter' temah pa-
nelilIberOrtayhyönetıyor Prof Hüsrev Hatemi,
Yrd. Doç. Dr. Gönül Puhar ve Paul Dumond'm
katılacağı panel, 13 Kasım saat 15.00'te AKM
Konferans Salonu'nda gerçekleştirilecek.
"Türk Sinemasını Giydiren Adam: Niyazi Er"
sergisi Atatürk Kültür Merkezı'nde 12-16 Kasım
tarihleri arasında, "Saim Yavuz Arşivi'' başlıklı
sergi ise 10-16 Kasım tarihlerinde Levent Kültür
Merkezi Sinema TÜRSAK'ta yer alacak.
Festival süresince konuk sinemacılarla yapüa-
cak söyleşiler ise fihnlerden önce sinemalarda ya-
pılacaİc. Fihnler; Beyoğlu Alkazar Sineması, Si-
nema TÜRSAK, Atatürk Kültür Merkezi, Fran-
sız Kültür Merkezi, Alman Kültür Merkezi ve Is-
tanbul Bilgi Üniversıtesı'nde gösterilecek.
YAZIODASI
SELİM ÎLERt
Edip Cansever'den
Nerden çıkageldiyse, yıllardan 1962 fılan, Be-
yazrt'ta Sahaflar'dayım, Elif Kitapevi'nin vitrinin-
de Umutsuzlar Parkı...
Şiirden anlıyor muyum, bilemem. Ama şiir ki-
taplanediniyorum. Boyunaşiirokuyorum. Umut-
suzlar Parkı, Edip Cansever'den ilk kitabım.
O zamanlar kitapların sergileniş ömrü daha
uzun olmalı. 1958 basımı Umutsuzlar Parkı dört
beş yıl sonra hâlâ sergileniyor.
İlk dizeler:
"Biliyorsunuz parklann/ S/zi çağıran taraflan/ In-
sanın gizli, karanlık köşeleriyle orantılı/ Orada
saklanıyor onlar"...
Derken Nerde Antigone:
"Ne çıkar siz bizi anlamasanız da/ Evet, siz bi-
zi anlamasanız da ne çıkar/ Eh, yani ne çıkar siz
bizi anlamasanız da"...
Bu tını, bu sözdizimi etkisini sonralan da sür-
dürecek. Edip Cansever kendinden sonraki ku-
şağın çok severek okuduğu bir şairdi.
Lise son sınıfa geldiğimde, ders kitabımız üç
'genç' şairden söz açıyor: Cemal Sûreya, flır-
gut Uyar, Edip Cansever. Oysa bu şairier çok-
tan ustalık katına erişmişler. Sonra onlan yttirdik.
Kitabın yeni basımlanna bakmıştım: Cansever,
Uyar, Süreya hâlâ 'genç' şairlerdi...
üsesonda Tragedyalaf\ okuyordum. Kapalı, ka-
ranlık, kasvetli dünyasıyla yapıt beni yorardı. Ü-
se sonda hikâyeler yazıyordum. Sonra Cumarte-
si Yalnızlığı''nda yer alan "Yürek Burkuntulan"
Tragedyalar'ın defalarca okunduğu günlerde ya-
zılmıştır.
Cumartesi Yalnızlığı'nı Edip Cansever'e de pos-
taJamıştım. Birdenbtretanıştık. Cansever, gençya-
zarlan görmezden gelenlerden değildi. Ne var ki,
Cumartesi Yalnızlığı'nda tek bir öyküyü beğenmiş-
ti: "Yürek Burkuntulan".
ötekileri epey hırpaladı. Çok gençtim, sözleri-
ne için için öfkeleniyordum. Birden soğumuştum
Edip Cansever'den. Taksim Gezisi'ndeki açık ha-
va, koltuk meyhanesi henüz yıkılmamıştı. Orada
yüksek tabureler üstünde oturuyorduk. Bir an ön-
ce aynlıp gitmek istiyordum. Usta bir şairin yolun
başındaki yazara iyilik ettiğinin bilincinde değil-
dim.
Derken Kirli Ağustos kitabı yayımlandı, yıllar-
dan 1970. Birçok sayfamın tohumu dizeler
"O da var olanın ağır ağır yokluğu/ Şurda bir
gündüz kımıldamakta"... j
Sonra: *
"Kirli ağustos! Beni ordan oraya götüren eş-
yal Aklımda üç beş otel ya kalır/ Ya kalmaz üç
beşoteiaklımda"...
Sonra en yıkıcısı:
"Başka değil, yokluğu görmek için/ Kirli ağus-
tos! Gözkapaklanmı da yaktım sonunda"...
Kirli Ağustos'tan sonra Edip Cansever'le ölü-
müne kadar süren dostluk. Günler, akşamüzer-
leri, uzayan akşamlar. Yalnızca şiir için yaşar gi-
brydi. Geçim derdinden uzak olmakla biriikte,
görgü, para olanaklanyla pek de uyuşmayan bir
yaşamaya yönlendıımişti Edip Cansever
1
!. Lüks
mekânlarda göremezdiniz onu, hiçbir zaman öy-
le yeriere gitmedi. Salaş mekânlarda buluşurduk,
dedim ya, akşamlar...
Yeni bir şiire çalışıyorsa, elinde kâğrt kalem, şi-
ir bitinceye kadar hep erinçsiz, kaygılı. Bana öy-
le geiirdi ki, Kirli Ağustos şairinin şiir yazması,
ateşli bir hastalığın günlerinden farksızdı.
Sonra, yazılmış, yayımlanmış şiirier de birer
hummaydı. Edip Cansever bazan o eski şıirlere
döner, yayımladığına pişman, vazgeçişler içinde
her şeye küserdi.
Kimbilir kaç kez görüştük. Şimdi araya özlem
girdi. Geçip gitmiş zamana baktığımda, Edip Can-
sever'i puslara bürünmüş görebılıyorum. Kaç kez
görüşmüş olursak olalım, o hep pusluydu, her-
kese pusluydu. Uzak demiyorum. Mesafeli de
demiyorum.
Şu dizeler "Dostlar" şiirinden:
"Elimde birçanta şurda bunda dotaşıyonım/Hep
bir yeriere gideceğim sanki"... t
Takvimde tz Bırakan:
"Aydm nıteliklen kazanmanın yolu ise sanatlar-
dan, özellikle de şiirden, tiyatrodan geçiyor." Me-
met Fuat, KültürAlışverişi, Adam Yayınlan, 2000.
Alain Delon, Türk firmasına
karşı açtığı davayı kazandı
• CENOVA (AFP) - Olay, 64 yaşındakı fılm
yüdızının isim ve üriin haklanm elinde
bulunduran Cenova'daki 'AJain Delon Dittusion
SA'mn, Istanbul'da bulunan 'Unimetal Sanayi'sıni
'alaindelon.com' adıyla site açtıklan gerekçesiyle
'The UN WORLD Intellectual Property
Organization'a (WIPO) şikâyet etmeleri üzerine
ortaya çıktı. WTPO 7 Kasım'da açıkladığı karan,
26 Ekim'de karara bağlamıştı.
K U L T U R ÇtZlK
K A M I L M A S A R A C I