27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10KAS1M2000CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 lOKasım Bir ulusun kaderini ve tarihin akışını değiştirecek bağımsızlık savaşını başlattığında 38 yaşındaydı... Çürümüş ve çökmüş bir imparatoriuğun sömürgeye dönûşmüş topraklannda emperyalistlere karşı bağımsızlık savaşını kazanıp çağdaş bir cumhuriyet ve tam bağımsız bir devlet kurduğunda 42 yaşındaydı... Askeri bir deha ve siyasi bir önderdi... Kurduğu cumhuriyeti gençliğe emanet ederken 46 yaşındaydı... Kimsenin hayal bile edemediği devrimleri yaparken 50 yaşında bile değildi... Ne yaptıysa hepsini 15 yıl içinde yaptı ve ne yaptıysa heçsıni ulusu için yaptı... Oldüğünde 57 yaşındaydı... Çocuklan çok severdi ve fakat ardından babadan oğula geçen padişahlığa öykünmesinler diye çocuk sahibi olmadı... Olümünün üstûnden 62 yıl geçti... 15 yılda yaptklannı 62 yıldır içerden ve dışardan yıkmaya çaiışıyortar... Yıkamıyorlar, yıkamayacaklar... Kemal Atatürk'ün çocuklan O'nu ve eserini korudu, koruyor, koruyacak... Her 10 Kasım'da değil her zaman bu böyle biline... Bektrorok posta: denizsomocumhuriyet.com.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Amerika'nın başkanı belli olamamış... "Sam Amca'va ne oldu!" vrupa Birtiği Komisyonu, Türkiye'nin Avru- pa Birliği iletam üyelik görüşmelerine baş- layabilmesi için yenne getirmesi gereken ko- şulları sıraladığı ve kısaca "yol haritası" da denen katılım ortaklığı belgesini açıkladı... Avrupa Biriiği'ne ginşi görüşebilmek için önce bu belgeyi görüşeceğiz... 2004 yılına kadar vadeli bu belge üzerinde uyum sağlandıktan sonra görüşme- lere başlanıp başlanmayacağı görüşülecek! Türkiye, Avrupa Biriiği'ne alınmak üzere görüşü- lecek ülkeler arasında son sırada bulunuyor... Bizden öncekilerle herhangi bir önkoşul olmadan görüşmeler sürüyor... Bu arada dört gözle beklenen belgeye, Yunanis- tan son dakikada Kıbrıs koşulunu kattı; golünü at- tı... 2001 yılı sonuna kadar Kıbrıs'ı halletmemiz ge- rekiyor... Yoksa, başka görüşmeler başlayacak. Bu başka görüşmeler, yol haritasının yanı sıra or- taklık için katılım belgesi de denen katılım ortaklığı Uyum belgesi görüşmelerini uzatacak ki bu durumda asıl görüşmeler asla başlayamayacak. Fakat yeni başlayacak başka görüşmeler içinden, başanyla tamamlanan görüşmeler mutlaka olacak- tır ve bunların sayesinde, Avrupa Birliği'ne giriş umutlarımız asla sönmeyecek hep sürecek. Bu böyle sürüp gidecek... Prof. Dr. Erol Manisah'ya, Türkiye'nin Avrupa'yla her türlü görüşmeye ne kadar uyumlu yaklaştığını sorduk; bundan sonrası için umutlandık. Manisalı, "En uyumlu ülke Türkiye'dir" dedi. Kaldı ki gösterdiğimiz uyumlar, göstereceğimiz uyumların teminatı olacaktır... Manisalı, geçmişteki uyumlarımızı anımsattı: "1970'te yapılan katma protokolün, Türkiye lehi- ne olan hükümleri Avrupa Birliği tarafından daha sonra değiştirilirken gık bile demedik; uyum göster- dik. 1989'da tam üyelik başvurumuza 'hayır giremez- sin' dediler biz ise zarar yok giremesek de Avrupa Birliği'ne tek yanlı bağlanınz diyerek, 1995'te Tür- kiye'yi Avrupa'nın 'manda'sı yapacak uyumu göste- rip Gümrük Birliği'ni imzaladık. 1999'da Helsinki'de 'Siz ancak öteki aday olur- sunuz' dediler, önümüze özel koşullar koydular. Ona da Bülent Ecevit'in deyimi ile 'içimize sindireme- sek' bile evet dedik ve bayram yaptık. Avrupa Birliği daha sonra 'Avrupa'yı boşverin Ak- deniz Grubu'na Fas ve Tunus'la birlikte dahil olun' dedi, Mesut Yılmaz büyük hoşgörü göstererek oraya gitti ve gruba katıldı..." Prof. Dr. Erol Manisalı soruyor: Türkiye'den daha uyumlusu var mı?" Siz ne dersiniz? SESSÎZSEDASIZ(I) NURİKURTCEBE Adnan Menderes Üniversitesi'nden Piyasada ederi 10 milyon lira olan soyunma dolaplannın Aydın'daki Ad- nan Menderes Üniversitesi'nde öğren- cilere 25 milyon liraya kiralandığın- dan, 2-3 milyon liralık giyim malzeme- lerinin 7 milyon liraya satıldığından, paralann da rektörün kendi adına kur- duğu vakıfta toplandığından yakınan öğrencilere Rektör Prof. Dr. Cezmi Öncüer'den yanıt geldi. Rektör, dolaplann değerinin Devlet Malzeme Ofisi'nde 33 milyon lira ol- duğunu belirtip, bunların demirbaş olarak alınmasına mevzuatın elver- mediğini ve öğrencilerin istekleri doğ- rultusunda vakıfca piyasadan 25 mil- yon liraya satın alınıp, yıllığı 25 milyon liraya kiralandığını açıklıyor. Bu du- rumda öğrenciler niye şikâyetçi anla- mak olası değil. Rektör, bazı fakülte ve bölümlerdeki zorunlu giyim malze- melerinin de ucuz ve kaliteli olarak kendileri tarafından temin edilip öğren- cilere satıldığından söz ediyor. Piya- sada daha ucuz ve daha kaliteli mal- zeme kalmadığı için öğrencilerin bu ko- nudaki şikayetini anlamak da zorlaşı- yor. Rektör, kendi adına kurduğu Ad- nan Menderes Üniversitesi Vak- fı'nıntüzüğünegöre rektörün va- kıfyönetimdeyeralmadığınıbe- lirtip dolayısıyla yönetiminde görevi olmadığını açıklıyor, "Vakrf, üniversitemizin gelişiminde, öğren- cilerimizin hertüriü ihtiyaçlannın gide- rilmesinde büyük katkıya sahiptir" di- yor. Böylece bazı öğrencilerin katkı- dan habersiz olduğu daha iyi anlaşı- lıyor. Rektör, öğrenci başına yılda or- talama 70 milyon lira alındığını ve kar- şılığında 117 milyon lira harcandığını bildiriyor. Devletimizin öğrenci başına 47 milyon lira masraf ettiği görülüyor. Daha ne istiyonuz! A t a t ü r k v e :•-,*•- Çalışma Üstüne Dr. FATMA NEZİHE ÖZGÜR Atatürk'ü sevmenin, gös- terdiği yolda gitmenin özü; "bağımsızlık, laiklik ve diğer değertere sahip çıkmanın ya- nında bilimi kılavuz etmek ve çalışmaktır". O'nun yaşamı; çocukluğu, gençliği, askerliği ve devlet adamı olarak geçir- diğiyıllar... Bunların hepsinde çalışkanlığı önde gelir. Deha- sını çalışkanlığıyla taçlandır- mıştır. Insanlığın her alanda ulaş- tığı gelişmelere bakılırsa, bu- nun arkasında yetenek ve ça- lışma vardır. Çaba harcama- dan, alınteri dökmeden ilerie- mek mümkün değildir. Çocukluktan belleğimde ka- lan bir öyküyü hiç unutmam. Süt küpüne düşen iki kurba- ğanın öyküsüydü bu. Direnen, çaba harcayan, umutlu olan, güvenini yitirmeyen kurbağa; çırpınmaları sonucu oluşan yag tabakasından sıçrayarak kurtulmuş, başaramayacağı- nı düşünen, çaba harcama- yan ise ölmüştü. Bunda umut- lu olma, iyimserlik, başarabil- me inancı da önemlidir. Ama çaba harcanmazsa, inançlar boşa gidebilir. öyleyse çalışmanın önemi ortadadır. Neyazık ki, çocuk- larımız, gençlerimiz çalışkan. olmayı pek ister görünmemek- tedir. Bu isteksizliğin arkasında; ilgi ve yeteneklere uygun ol- mayan programlar, ezberle- meyi öne çıkaran ders işleme yöntemleri, sınav ve not al- manın dışındaki çalışmayı özendinneyen değerlendirme sistemi gibi nedenleryatmak- tadır. Aynca; toplumdaki olum- suzluklar, insanlann çaba har- camadan para kazanmaya, kısa yoldan zengin olmaya özendirilmesi, toplumun ço- ğunluğuna göre bir avuç de- necek bir kesimin görünürde gözalıcı, gerçekte içler acısı yaşam biçimlerinin sürekli göz- ler önüne serilmesi, bunlann başta televizyonlar ve yazılı basında sürekli körüklenme- si.. gibi durumlar da çalışma- ya karşı olumsuz tutum geliş- tirilmesine neden olmaktadır. Emek harcama, çalışarak biryeriere gelme "enayilik" gi- bi gösterilir olmuştur. Bunlar hoş değildir. Neyse ki çoğun- luk yine de çalışmayı, alınte- rini önemsemektedir. Aynca; tüketmeyi, durma- dan tüketmeyi özendiren rek- lamlann baş hedefi de çocuk- lanmız ve gençlerimizdir. Üretmeden, çaba harcama- dan her istediğini elde eden bir kuşak yetiştirirsek, geleceği- miz nasıl güvende olur? Onlann gereksinimlerini kar- şılamak önemlidir. Onlar, arka- daşlarının yanında boynu bü- kük olmamalıdır. Her aile ço- cuğunu mutlu etmek ister, on- lar için çalışır. Ancak, çocuk- larımızı çok sevmemiz, yanlış davranışa götürmemelidir. Yapılacak iş, çocukların, gençlerin de çalışmaya özen- dirilmesidir. Onlardan ağır iş- ler, yorucu, yıpratıcı çalışma- lar beklenmez. (Ne yazık ki, ülkemizde ailelerine yardımcı olmak zorunda bırakılan, zor koşullarda çalışanlar vardır). Ama her yaşta, durumlanna uygun sorumluluklar verilebi- lir. Emek harcamaya, katkıda bulunmaya alıştırılabilir. Za- manı iyi kullanması öğretilebi- lir. Çalışmaya, oyuna, arkada- şa, spora, eğlenceye ayıraca- ğı zamanı dengeleme olgun- luğu kazanması saglanabilir. Kuşkusuz, durmadan çalış de- mek doğru değildir. "Ayinesi iştlr kişinin lafa bakılmaz" sö- züne göre de anne-babalar, öğretmenler, toplum, doğru davranışlaria örnek olmalıdır. Üstelik kişiliğin, yeteneğin çok yönlü gelişmesi için, çeşitli et- kinlikler de gereklidir. Onemli olan, bu çeşitli etkinlikler ko- nusunda aile ile okulun, top- lumun ortak değerler geliştir- mesidir. Bunlar kalıcı olan, bi- reyi geliştiren, birikimini güç- lendiren, düşündürerek eğlen- diren, yozlaşmadan koruyan, bireyin katılımını gerektiren, üreticiliğini, yaratıcılığını ge- liştiren etkinlikler olmalıdır. Bu etkinlikler severek, benimse- nerek gerçekleştirilmelidir. Çünkü çalışabilmek ve seve- bilmek beden ve ruh sağlığı- mızın yerinde olup olmadığı- nın kanıtıdır. Kendimizi, ailemizi, ülkemi- zi, insanları ve de Atatürk'ü gerçekten sevebilmek ve bun- lar için çalışabilmek... Bunu başarabilirsek ne mutlu hepi- mize... Marmara Üntversıtesı Atatürk Eğitıtn Fakültesi Eğitim Bılımlen Bölümü Öğrettm Görevlısı KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turk.net ÇtZGÎLtK KÂMİL MASARACI BULUT BEBEK NURAYÇÎFTÇI bulutbebek@hotmail.com OCKJ 3i &me*ti TARÎHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN lOKasım I/AKA/A SAVASI.. f444'TE SUGÜN, OSMAKJLf OG£>USU'YIA HAÇU . BİRAAÇ 4Y ÖfJCE, OSM/tAJU t , mnrr oSuı MenMer'e AMCAK, BAUCAULA&PA Bi&LEŞİK BiSi HAÇ. Ll OG&USUA1UAI OU1ÇTUE-ULU4SI V£~ OS~ MANULAR 'A KA/SŞt HA£e<eT& GEÇİLMC- sr ûze&tue, ÇOCUK. YAÇTAICİ 8 8 K i ( /e ÇGMtş POĞJZU IL&ZUEYİP A//ĞBOU/ Ü e KtYlSlMPAfd VA&JA'YA ULA- Ş HÜNYADl YAUOŞ KOAAurAStMMKt HAÇU OfZpuSU. ORADA OSMAMLl KXJV~I /eruEK yce SAVAÇA n/n/fn/ </e ÎLDI! Zerafet ve sağlık ne güzel Fazla kilolarınız için KİLO KONTROL MERKEZÎ 79 Mayıs Cd. No: 8 Şişli/İSTANBUL Tel:<0 212)212 07 07(pbx) Faks:(0 212)212 68 35 KONSER SABAHAT AKKİRAZ'la GELENEKSEL TÜRKÜ GECESİNDE BllUŞALIM GÜRÜN YARD1MUŞMA DERMĞİY ÖMTİM KURL1U Yen Mtcidiyeköy KöKör Mertezi Koowr Saloou Tarih : 11 Kısım 2000 Cıraartesi Sut: 20.00 Adres:AIİ Sımi >en Sudı >»aı kaüı otopark ûstû MECtDtVHKÖY/tST. lrtibat TeL: 0 212 274 39 35 - 230 00 62 - 0 S32 551 06 63 ANKARA...ANKA MUŞERREF HEKİMOGLU Güz Konserinde BaharHavası ODTÜ'deki konseri dinleyemedim, Bilkent te- pesinde yakaladım Idil Biret'i. Güz Konserieri'nin açılışı nedeniyle veriyor ilk konseri. Her zamanki gibi balkondayım, ama bu konserin özelliği var. Gürel Aykal'ın konuğuyum bu kez. Mutlu ve kut- lu yaşadım bu olayı. önce müziksever bir kişi olarak gişedeki uzun kuyruk nedeniyle. Bilet bu- lamayanlar umutla bekliyor, konseri ayakta din- lemek için başvuruyor görevlilere. Olaylann ge- rilimini müzikle aşmak istiyoriar belki de. Çok sevdikleri sanatçılan izleyerek. Adalet Bakanı Hikrnet Sami Türk ve eşi de iz- leyiciler arasında. Önce yorgun, çizgileri hayli gergindi ama giderek yumuşadı, dahası gülüm- sedi SayınTürk. Müziğin gizemini düşündüm ben de. Yalnız Hikmet Sami Türk değil, herkes gergin çevremizde! Müzik, resim, şiir ya da heykel, gü- zel bir sanat olayı güç ve soluk veriyor. Teşekkür- le, coşkuyla alkışlıyor sanatçılan. Konser programı aynca etkiledi beni. Önce Grieg'in konçertosu, Idil Biret kuzeye Norveç'e götürüyor bizi, fıyortlar arasında beyaz bir yolculuk, buzlar eriyor, sıcak bir esinti kaplı- yor dünyayı, her gün başka bir türünü yaşadığı- mız soygunlar, vurgunlar, cinayetler, kirler, paslar temizlenir, umuda yolculuğun ilk adımları sesle- nirgibi. Başkentin nabzı atargibi. Birsevgiliyi ku- caklar, kavuşma sevincini kutlar gibi. Alkışlara da yansıdı o sesler. Idil Biret de güzel yanıtladı alkış- ları, müzik dalındaki yerini, birikimini çok zarif çizgilerie yansıttı. Schumann'ın Tokato'suyla, ya- kın dostu Wilhem Kempfin Haendel'den uyar- ladığı yapıtı da inanılmaz bir güzellikle sundu hay- ranlanna. Uzun yıllar öncesine dönerek izledim onu. Ha- rika çocuklar olayı yaşanıyor ülkemizde. Hayat der- gisinde yayımlanan bir resmimiz var. Idil küçük bir kız, tuşlara güç ulaşıyor ama, geleceğin müj- desi var parmaklarında. Aradan yıllar geçti, ge- leceği güzel parladı, yeteneği tırmandı, uluslara- rası boyutlaravardı, ışığı güzel saplandı muzikdün- yasına. Atatürk'ten birselam gibi. Idü'ler, Suna'lar, Ayla'lar, Ayşegül'ler, Verda'lar ve izleyen kuşa- ğın yıldızları Atatürk devrimlerinden bir uzantı de- ğil mi? Laiklik ilkesi olmasaydı, kadın ve müzik devrimi yaşanmasaydı pariar mıydı o yıldızlar? On- lan tanır, alkışlar mıydık? • • • Konser arasında kutlamaya koştum Idil'in so- list odasına. Bir baba-oğul geldi yanına. Ikisi de mutlu, 36 yıl önce Idil'den imza isteyen baba, oğlu için imza istiyor şimdi, aynca bir CD sunu- yor sanatçımıza. Sevgiyi sevgiyle yanıtlıyor, kü- çük hayranının kitabını gülümseyerek imzalıyor Idil Biret. Yıllar geçse de çocuksu gülüşü değişmi- yor hiç. • • • • • • Konserin ikinci yansında Mahler'in 1. Senfo- nisi var, Gürel Aykal uzun süredir çalmak istiypr bu senfoniyi. Bir düş gerçekleşiyor bu akşam. Gü- zel bir gerçek yaşıyor müzikseverier. Besteci, dürüst bir kişinin yaşam savaşını an- latmak istiyor ama, bir özyaşamöyküsü seslen- miyor bu yapıtta. Hepimizin özşarkısından dize- ler var. Kimi boynu bükük, kimi başkaldın, tepki türü sesleniyor. Deprem türü titreşimler oluyor yüreğimizde. Böyle yapıtlan dinlemek de bir özlem bence. Kimi zaman çok soluyor ya da buzullaşıyoruz değil mi? • • • Kulağımda o güzel konser, Atatürk'ün karşı- sındayım bu sabah. Tepeden tırnağa yaşıyorum gerçeğini, tepeden tırnağa hissediyorum ölmez- liğini. Her şey ondan kaynaklanıyor; insanımıza, ülkemize, dünyamıza bakışından. Yaşayarak biliyoruz, o bakıştan hoşlanmayan- lar, çağdışılığı amaçlayanlar da var. Ancak güç- leri tükeniyor giderek. Kirienmeye karşın temiz- lenmeyi özlüyor, tekseslilik eğilimlerini çoksesli gi- rişimlerie gündemden silmeye çalışıyor insanlar. Grieg'in müziği gibi bir olay bu. Buzlar eriyor, sı- cak esintilerle bahar yaşanıyor. Karanlık sona eriyor, aydınlık başlıyor. Bir damla ışık da biz katalım. B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDANSAĞA: 1/ Didim'in ünlü plajı. 2/ PasifıkOkya- 2 nusu'nda kü- çük bir ada- devlet... Tekil ikinci kışi adı- 5 h. 3/ Sır... Ya- şanmamışgeç- mişi kişileştir- meye verilen 8 ad. 4/ Bir yer- g de biriken sı- vılan dışanya akıtmak içinkullanılanolukya 1 da boru... Elam Kral- 2 lığı'nın başkenti. 5/ 3 Yoğunluk. 6/ Anado- 4 lu halklannın en eski ana tannçası... Gemi- nin baş ve kıç tarafın- da, asıl güverteden ' yüksek olan kısa gü- verte. II Büyük ko- naklarda mutfak ve yemek hizmetlerinde çalıştın- lan uşak... Ilgi çekici ve değişik kimse. 8/ Hüküm- dar adına devleti yöneten kimse... Mayhoş bir içe- cek. 9/ Neptünyum elementinin simgesi... Kenar sü- sü... Hayvanlara vurulan damga. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ Yüklenme, üstlenme. II Din işlerini devlet işle- rine kanştırmayan... Osmanlılarda taşradakı nüfuz- lu ailelere verilen unvan. 3/ Kuş ya da yaban hay- vanlannı yakalamaya yarayan araç ya da düzen... "Çok önemli kişi" anlamında uluslararası kısaltma. 4/ Şarkı, türkü... Sağlık yönünden yapılan genel yoklama. 5/ Kutsal ışık... Ince kamış. 6/ Bir şeyin özünü oluşturan ana öğe... Bir gösterme sıfatı. 7/ Et ve sebzeleri, kapak kenan hamurla iyice kapa- tılmış tencere içinde pişırme yöntemi. 8/ Kimyasal bir yöntemle parlaklık verilmiş pamuk ipliği. 9/ Ja- pon lirik dramı... Tarlaya atılan tohumu örtmek için gezdirilen ağaçtan yapılmış sürgü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle