23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 EKİM 2000 PERŞEMBE 14 kultur@cumhuriyet.com.tr Derviş Zaim Hn 'Filler ve Çimen HAltın PortakaVayakın duranfilmler arasında 'Asla yaşanmamış gerçekbir öykü' CUMHURCANBAZOĞLU ANTALÜA- 37. Antalya AJtın Portakal Film Festivali'nin yanşma bölümüne katılan Derviş Zaim'in 2. uzunmetrajlı yapıtı FlDerve Çimen, lıstenın ödüle yakın duranlar tarafında yer alı- yor. Ancak fılmin politik dunışu, mesajı jüri- yi nasıl etkiler, Susurluk'tan yola çıkan yapı- tın rotası nasıl çizilir, belli değil. Filler ve Çimen'in montajını festivalden bir , gün önce bitiren Zaim, bugünü geleceğe akta- racak bir belge, bir Türkıye panoraması çizdi- ğini ve filmin çeşitli kulvarlarda yürüdüğünü söylüyor. Anlattığına göre, Filler ve Çimen de Tabutta Rövaşata gibi uzun bir yolculuğa çı- kacak ve bol festivale uğrayacak. Türkiye'de- kı göstenm tanhi ise daha belli değil, ama kış başı hedefleniyor... - Fıüer ve Çünen, Tûrkrye'nin son 15 yıbna ilişkin bir durum saptaması, bir belge esprisin- de ûretilmiş. Sizce tüm bu gerçeği bire bir ya- şayan ya da basın aracıuğryla yakmdan izkyen halka nasıl bir açdnn sunuyor? DERVtŞ ZAİM - Ben yola, bu işin suçlula- n şunlardır diye bir gerçeği aramak amacıyla çıkmadım. Filmde, son 20 yılın olabildiğince eksiksiz bir Türkiye panoraması ve bununla at- başı giden başka çabalar var. öykûde çeşitli kul- varlar söz konusu; seyircinin bunlardan birini seçmesını, neyin Türkiye'ye oturup oturmadı- ğını değerlendirmesini istedim. Filmin afişine yazmayı planladıgım cümle şu: "Asla vaşanma- nuş gerçek bir öykû". 'Uyguladığım teknikier anımsansın' - Susurluk'tan yola çıkan ve ilgmç bir Türld- ye panoraması çizmeyi deneyen biri olarak çe- kimler sırasında hiç kulağmız çekildi mi? ZAİM - Şu ana kadar kulağım çekılmedi, her aşamada rahat çalıştık. Filme sadece Su- surluk damgasımn vurulması beni üzer; konu- sunun yanında uyguladığım çeşitli tekniklerle de anımsanmasıru istiyorum. Orneğin başrol- deki Sanem Çeük'in trajedisı de görülmeli; F,ilmde, son 20 yılın olabildiğince eksiksiz bir Türkiyepanoraması ve bununla atbaşı giden başka çabalar var. öyküde çeşitli kulvaıiar söz konusu; seyircinin bunlardan birini seçmesini, neyin Tûrkiye'ye oturup oturmadığını değerlendirmesini istedim. Susurluk olayı bir süre sonra başka bir çehre kazanacakyfüm ise bir belge olarak geleceğe kalacafu. çünku Susurluk olayı bir süre sonra başka bir çehre kazanacak, film ise bugûnün Türkiyesin- den bir belge olarak geleceğe kalacak... Anla- tımda sürrealıstlere, Avrupa Sanat Sıneması'na ilişkin birtakım stratejileri kullandım; en azın- dan şans ve rastlantı faktörlerinin bu derece öne çıkması, Burnuel'den öğrendığım birkazanç ola- rak filmde var. - Teknik ve anlatun açısından birtakım sın- tan yanlar da söz konusu, örneğin aynı polis fi- gürüyle birçok işi yürütme ya da PKK eleman- laruun betirgin fıziksel çirküuiği gibL. ZAİM - Yedi öykü ve onların karakterlen var; iki saatte bunlan anlatmak zorundasınız. Seyircinin belleğine saygı duymak ve öykünûn eneıjiMiıı kaybetmemek ıçın karakter sayısını az tutmaya çalıştım. Yenı bir polis figürü fîl- mi en az 20 dakika daha uzatabüırdi. PKK'li- ler konusunda, temsil konusunda bir şartlan- mam yok, ama farkında olmadan öyle çıkmış da denilebilir. Buna benzeyen başka bir durum da var. Sanem Çelik, kardeşine pasaportunu açar ve orada Tuncelilı olduğunu görürüz. Oysa Çe- lik, güneydoğulu bir tipe uzaktır. Jnsanlara iliş- kin böyle seçımler oluşabılir. - Tabutta Rövaşata'yı birçok festivale gönde- rip ondan gelecek parayla ikincifihniyapmayı planladığuuzı söylemiştiniz. Tabutta Rövaşa- ta'nın Filler ve Çimen'e ne derece katkm oldu? ZAİM - Ondan gelen parayı aktardım tabii, ama yetmedi. Ortaklanmız da bir miktar para aktardı, teknik destek sağladı. Tabutta Röva- şata'dan farklı olarak sesli çekim vardı; Kodak film ve daha fazla mekân kullanabildik. Pro- dûksiyon anlamında bir basamak atlamaktan söz edilebilir, ama Eurimages ya da başka yer- den, televızyondan destek almadık. Çünkü bu senaryoyla yardım gelmeyeceğini biliyorduk. Belki olabilirdi, ama çok vakıt yitirdim. Aslın- da Via Beirut gibi Tabutta Rövaşata'dan çok fark- lı bir film çekmek istiyordum, ama engellenin- ce başka bir projeye yönelip Filler ve Çimen'i yazdım. 'Vla Beirut'u muflaka çekecegim' - Kimler engeOedi Via Beirut'u? Konuyla ü- güi bir sorun tnu var? ZAİM - O konuda konuşmak istemiyorum, ama sonuçta sen bunu yapma dedıler. Konu, Kıb- ns Savaşı sırasında bir Türkle Rumun öyküsü. - Peldyi, bundan sonraki proje de Via Be- irut'u atiayıp başka bir konuya mi yöndecek? ZAİM - On iki yaşımdayken yaşadığım bir olayı Via Beirut'ta muhakkak anJatmak istiyo- rum, ısrar edeceğim, havlu atmayacağım. Ol- mayabilır de; yıne bir başka proje çekmek için çalışınm, ama Via Beirut'u en kısa sürede çe- keceğim. - Filler ve Çimen de dünyadaki birçok festi- vatidoteşacakmı? ZAİM - Evet, planlanmız birçok yere gön- dermek yönünde, yurtdışında da ikinci filmi me- rakla bekleyenler var. Ancak şartlar nasıl geli- şecek, zarlar nasıl düşecek, ona bakmak gerek. - Son olarak, filmin mûzikkrini yazan Ser- dar Ateşer'le nasıl bir ara>-a gekSğinizi ve son derece başanyia kareleri destekleyen ezgüerin albüm hatine getirifane şansını öğrenetim— ZAİM- Serdar'ı uzun sûredir tanıyonım, se- naryoyu yazdıktan sonra ilk götürdüğüm insan- lardan biriydi, böyle bir yetenekle buluşmuş ol- maktan dolayı çok mutluyum. Albûmü de çı- karmak istediğini bılıyorum; hazırlıklan sûr- dürûyor. 41. Uluslararası Selanik Film Festivali'nde Polonyalı ve Yunanlı iki usta yönetmene saygı 'Angdopoıüos 'unDünyasınaBahşlar' ASLISELÇUK Bu yıl Selanik Film Festıvali, Kuzey Yunanistan'ın başkenti sayılan, Avrupa ıle Balkanlar'ın kültûrel kesişme nok- tası olarak da ünlenen Selanik kentin- de 10-19 Kasun 2000 tarihleri arasın- da gerçekleştiriliyor. 1960'ta bir Yunan Film Haftası ola- rak düzenlenen festival, 1992 ytlında uluslararası bir kimliğe bûründü. On gûnboyunca sürecek olan etkinlikle si- nemaseverler ve uluslararası konuklar, dünyanın çeşitli köşelerinden gelen 150 farklı yapıtı Selanik'te ızleme olanağı- nı buluyorlar. Festivalin resmi bölü- müyse uluslararası yanşma, yanşma dışı özel gösterimlerden oluşuyor. Fes- tival yöneticisi Mkhel Demopoulos'un sağladığı filmlerle oluşturulan Ulusla- rarası Yanşma Bölümü'nde sinemaya adım atan yetenekli yönetmenlerin ya- pıtlan görülecek. Yanşmada olan 15 değişik film, Altın (36.500 Euro) ve Gûmüş Iskender (22.000 Euro) ödülle- ri için yedi kişiden olusan uluslararası jûri tarafindan değerlendirilecek. Dün- yanın değişik kesımlennden gelecek • Yunan sinemasının özgün ustası Theo Angelopoulos'un, otuz yıllık meslek yaşamı boyunca oluşturduğu filmler, yenilenmiş kopyalanyla gösterilecek. îki uluslararası sempozyum düzenlenecek. Besteci-piyanist Eleni Karaindrou, yönetmenin film müziklerinden oluşan bir konser verecek. Sanat yönetmeni George Ziakas'ın düzenlediği ve ünlü fotoğrafçılann setlerde çektiği fotoğraflardan oluşan iki sergi de açılacak. sansürlenen "Hands Up" (Eller Yuka- n/ 1965) ve "Thirty Door Key" (Otuz Kapı Anahtan/1991) yer alıyor. Harvey KeiteFa özel saygı özel bır saygı bölümü de Amerikalı oyuncu Harvey Keitel için yapüıyor. Çokuluslu değişik yapımlarda rol alan oyuncunun ilgi çeken başanlı çalışma- lan, kendisinin de katıhmıyla gösteri- lecek. On fılmden oluşan "Yeni Rus Sine- masnun PerspektiflerTndekı yapıtlar, Rus sinema sanatını irdeleyen kapsam- lı çalışmalardan seçildi. Festival, bu yıl Yunan sinemasının özgün ustası TbeoAngelopoulos'a özel bir yer ayırdı. "The Reconstruction" (Yeniden Yapılanma) filmiyle 1970'te sinemaya adım atan, son filmi "Eter- nhy and A Day"ı (Sonsuzluk ve Bir olan Uluslararası Sinema Eleştirmenle- ri "nPRESO" yine kendijürisinı sap- tayacak. Dimitri Eipides'in oluşturduğu "New Horizons" (Yenı Ufuklar) bölümü her zamanki gibi ahşılmışın dışında, yara- tıcı, kışkırtıcı yapımlardan oluşuyor. Bağımsız sınemanm en seçkin örnek- lerini sunan bu bölümde 35 değişik, çarpıcı, ilginç film Yunanlı izleyıciyle buluşuyor Festivalin en ilgi çeken bö- lümü "Yeni UfiıkUr", her yıl olduğu gibi bu yıl da sinemaseverler için bir araş- tırma ve keşif alanı olmayı sürdürecek. Festivalin yerleşik bölümlerinden biri olan "Balkanlar'aBaktş^ta, bölgeninyi- ne en özgün örnekleri yer alıyor. 1998 yılından ıtibaren uygulanmaya başlanan değışikhk de ulusal yanşma- nın yerine bir ulusal panorama bölü- münün yer ahnasıydı. Yıl boyunca üre- tılen tüm Yunan filmleri bubölümde su- nulacak, böylece ulusal sinema ödülle- rine aday sayılacaklar Ulusal ödül so- nuçlan da festivalin uluslararası kapa- nış gecesı, 19 Kasım'dan bır gün sonra - açıklanacak. Geçen yıllarda olduğu gibi festival bu yıl da toplu göstenler, saygı bölüm- len düzenliyor. Toplu gösterisi yapıla- cak olan usta yönetmen, Polonyalı Jerzy SkoHmowski. Polonyalı sinemacının 30 yılı kapsayan kariyen boyunca çekmiş olduğu toplumsal, sosyal yaşamı ırde- leyen, tartışmalıfilmleri,yönetmenin ka- tılımıyla da izleyiciye sunulacak. Skolimovvskı toplu gösterisinde 1964'ten başlayarak 1991 yılına dek yönetmenin çektığı önemli yapıtlan "Identifıcation Marks: None" (Yaşam Belirtisi: Yok/1964), "NVaDfflfrer" (Yü- rüyüş/1965), "Barriera" (Engcl/1966), Gün) 1998'de çeken Angelopoulos'un, otuz yülık meslek yaşamı boyunca oluş- turduğu filmler, yenilenmiş kopyala- nyla gösterilecek. "Angelopoulos'un Dünvasına Bak^lar" ana başlığı altın- da düzenlenecek "MitoJojiden Tarihe" ve "tdeolojikrin Sonu ve Yeni Ütopya- mntzmde" konulu iki uluslararası sem- pozyuma çok sayıda ünlü sinema eleş- tirmeni, yazar ve uzman kahlıyor. Ay- nca yönetmeninfilmlenndekullanma- dığı, şudanndan oluşan bir calışma da gösterime sunulacak. 1984'te "Khera'ya Yofcuhık" fıhni- nin müziğini besteleyen, Angelopo- ulos'la uzun bir zamandır ortaklaşa ça- lışma yapan besteci-piyanist Eleni Ka- raindrou, yönetmenin film müziklerin- den oluşan bir konser verecek. Ange- lopoulos'un sanat yönetmenliğini üst- lenen George Ziakas'ın, yönetmenin setlerinde kullandığı kostüm, aksesuvar ve objelerinden düzenlenen bir sergiy- le, Koudelka,Nikos Panagiotopoulos ve Dimitris Sofîldtis gıbı ünlü fotoğrafçı- lann, Angelopoulos'un setlennde çek- tiği fotoğraflanndan oluşan iki sergi de izleyicilere sunulacak. IŞILDAK VE YELPAZE ATtLLA BİRKÎYE Vostları Ona Ada, Derdr Çocukluğumda eve Hayat dergisi alınırdı; daha sonra Ses de alındı. 1960'lann ilk yansıydı; ailecek bir sinema gezginı olduğumuzdan, o yıllar yalnızca radyo diniendiğinden; kulaklanmda bir Adaiet Cim- coz adı yankılanırdı. Ister istemez belleğimde bir "imaj" oluşmuştu. Bu, çevremdeki "büyüklerden" ve dönemin medyasın- dan aldığım izlenimlerie oluşmuştu. Daha sonraki yıllarda, seksenlere yaklaşınca diye- lim; Adaiet Cimcoz'un Nâzım Hikmet, Sabahat- tin Ali gibi solcularla arkadaşlığı, dönemin entetek- tüellenyle arkadaşlığı, dahası, elıme geçen çeviri ki- taplan benı "şaşırtmıştı." Çocukluğumun "kulak dolgunluğu" imajı yerine oturrnuyordu. Yadırgamıştm. Seksenlerden sonra, ya- ni yıllar geçtikçe, yani daha okudukça, daha yaş al- dıkça, daha çok "şey" öğrendikçe bu yadırgama git- mişti. Zaten yaşam da böyle bir şey... "Adı Adaiet Cimcoz; ama dostlan Ada derdi..." Mine Söğüt, Adaiet Cimcoz adlı kıtabına böyle baş- lıyor ve bir buçuk yıllık araştırmasını alçakgönüliü bir biçimde tanımlıyor: Bır yaşamöyküsü denemesi... Adaiet Cimcoz sıradışı, "özgün" bir kadın. Belki bir sanatçı değil, ama gerçek bir sanatsever, sanatçı ve sanat dostu. özellikle resim sanatında önemli birye- ri olan Maya'yı yaşatmak için verdiğı çaba, parasal desteği -daha çok eşi Mehmet Ali Cimcoz'un kat- ksı kuşkusuz-, başka ıslerde daha çok çaltşması, genç- teri sergi açmaya özendırmesi vb. vb. bunun ömek- leri. Bır çevirmen. Almancadan yaptığı otuza yakın çe- virileri arasında -sanınm Ada'dan ilk okuduğum çe- viri bir oyundu- Knut Hamsun, Kafka, Brecht, Ti- bor Dery, Max Frish gıbı ünlü yazarlann romanlan ve oyunlan var; bu anlamda da "edebiyatçı." Bunun kanıtı da Kafka'dan yaptıgı Milena 'ya Mektuplar çe- virisiyle 1962'de Türk Dil Kurumu Armağanı'nı kazan- ması. Adaiet Cimcoz ilklere imza atan; ilklere imza atma- sını seven bir kadın. İlk dedikodu yazariarından. Bu yazılannı, Fitne Fücur imzasıyla Tasvir gazetesinde ve Hafta, Salon, Aydede gibi magazin dergilerinde yazryor. Çoğunlukla bu yazılar başına ış açıyor, tep- ki topluyor, tartışmalara neden oluyor. Kitapta, bu yazılardan yapılmış küçük bir derieme de var. 15 Aralık 1947 tarihli Salon dergisinde çıkan "Taksim Paviyonu" başlıklı yazısından birkaç bölü- mü alıntılayalım: "Güzel ve şık kadınlan bir arada görmek isterse- niz Taksim Gazinosu'nun paviyonuna gidin. Bütün iddialı kadınlanmızı orada görmek kabiidir... "Bayan MuzafferVn elbisesinı sevmedim. Bu ak- şam biraz mahzun bır edâsı var onun, yalnız karde- şi ile dans etti, fakat sambayı onlar kadar iyi oyna- yanyok... ı "NevinAkkaya/teeöecföekâr/anmecılanFercfTay- ; iuryanakyanağa dans ediyohar. Nevin de uzun mo- dasına hemen uyuvermiş, elbisesi balık gibi delikli ve dantel cinsinden bir şey. "Genç nişanlılar Münevver ve ressam Edip de yer ' bulamadan döndüler, halbuki bayan Münevver'in çokşikbirkıyafetiolmaHydı,neyazıkkiyakındangö- >* remedim." Hiç kuşkusuz kı en büyük özelligı, kulaklanmızdan ' silinmeyen sesi. Adaiet Cimcoz, ünlü dublaj sanat- çısı Ferdi Tayfur'un kız kardeşi. Bu vesileyle o da "dublaj kraliçesi" oluyor ve sinema dünyasının ünlü > kadın starlannı yıllarca seslendiriyor. Adaiet Cimcoz çirkin bir kadın; ama güzel kadın- laronun yanında toplanryor. Belli ki kıskanmryor. öte yandan garip bir çekıciliği var, erkekler de hep çev- resinde (Scola'nın Aşk Tutkusu filmini anımsatıyor). Etrafına insanlan toplamasını bıliyor; hem de "önem- li" insanlan. Belli kı aklı ve kültürü bunun "üstesin- den" rahatlıkla gelıyor. Yaşamöyküsü yazmak aslında "tehlikeH"dir. Ya- zan, kendini ne kadanyla metnin içine sokacaktır. Hiç sokmasa didaktik bir metin olur çok soksa işin içine kişisellik girer. Bıçak sırtıdır. Mine Söğüt, bunu tam kıvamında ve tadında yapıyor. Mine Söğüt, kitabı yazarken bir serüvene çıkmış; bir yolculuk bu. Gerçi tüm yazma süreçleri bir yolcu- luktur ama metnin ışlenişinde bu daha da belirginle- şiyor. Akıcı bir Türkçesi, anlatımcı bır biçemi var. Çok sayıda, Ada'nın dostuyla, arkadaşıyla konuş- muş; bazı belgelere de ulaşmış, ama daha çok "anı- lara" yaslanarak yazmış kitabı: "Eğeryetennce bilgiye ve belgeye ulaşabilseydim Adaiet Cimcoz'un gerçek yaşamöyküsünü yazabil- meyi çok isterdim; ama sayfalar dolusu yazdıklanm, asla bir yaşamöyküsünün kusursuzluğunda ve bü- tûnlüğünde değil. Evet, her şey baştan sona bir in- sanın hayatıyla ilgili, ancak bu hayatın her köşesin- de dolaşmıyor. Sadece açabildiği küçük deliklerden içeri bir göz atıyor ve çoktan yitirilmış eski zamanla- nn bölükpörçük öykülerini işittikçe heyecanlanıyor, o kadar." "Biryaşamöyküsü denemesi" olsa da kitabı oku- duktan sonra, "belleğimdeki" Adaiet Cimcoz "ima- jı" yerli yerine oturuyor. Kemetiı Koch btanbıd'da • Kültür Servisi- Postmodern Amerikan şiirinin öncülerinden sayılan Kenneth Koch yann Yapı Kredi Kültür Merkezı'nde yapılacak şiir okuma ve sohbet toplantısına katılacak. 'Sefens' adma düzenlenecek bir etkinlik için Türkiye'de bulunan Kenneth Koch 4-7 ekim tarihleri arasında îstanbul'da olacak. Genç bir şairken Harvard'da Frank O'Hara ve John Ashberry'nin de katkılanyla ortaya çıkan New York Okulu, O'Hara ve Ashberry'nin 1950'lerde New York'a yerleşip Jackson Pollock, Willem de Koonig ve Larry Rıvers'la tamşmasıyla bu ressamlardan etkilendi ve ilham aldı. Koch'un New York Okulu ile bağlantısı, bır tür çu^klık dönemi oldu. Sanatçımn şiirlennin yanı sıra off-off Broadway'de sahnelenen kısa oyunlanndan oluşan bır kitabı daha var. Osman Sensezer istîfa etti • KüMr Servisi - tstanbul Devlet Opera ve Balesi Başdekoratörü Osman Şengezer görevinden istifa etti. 1962yılındaAnkara Devlet Opera ve Balesi'nde çalışmaya başlayan Şengezer, 1976'dalDOB'ageçerek 14 yıldır başdekoratörlük çalışmalannı sürdürüyordu. Şengezer'in, yine ÎDOB'da dekoratör olarak görevine devam edeceği açıklandı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle