Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30 EKİM 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
PAZARTESİ SOYLEŞİLERt
TÜSİAD 'ın Başkanı Erkut Yücaoğlu ile 'Ne olacak halimiz' söyleşisi!..
'Ekonomik Program Vazgeçibnez!'I Şu bir gerçek ki; Türkiye 'nin milli geliri, 200 milyar doların
üstünde, 300 milyar dolardan aşağı değil. Diğer taraftan kayıtdışı
ekonomiyi de müdafaa etme imkânı yok. Ancak demek ki hem emek
hem işveren açmndan yûkler çok büyük geliyor ve diyorlar ki; gel
bunu kırışalım, sana açıktan vereyim, ben de açıktan gelir
yaratayım!., Ekonomikprogramın iki anaparçası, siyasiler çok
fazla anlamadığı için bürokratlarımız tarafından başanlı bir şekilde
götürülüyor!.. Yapısal reformlar ise neyazık ki hızlı gitmiyor...
Özelleştirmeden söz ediyorum!..
) Sanayileşme hızımızda ciddi bir duraklama olduğunu
söylemek mümkün. Türkiye'nin özellikle devlet yatırımlarını
ekonomik ve sosyal anlamda doğru yöne göiüremeyişinin
en büyük nedeni devletin bütçesinin iflas etmiş olması.
Dolayısıyla sosyal ihtiyaçlara para harcanamıyor. Eğitim,
bölgesel kalkınma, sağlık ve gelir dağıhmı düzeltici
yatınmlar yapılamıyor. Türkiye'nin bugün aşağı yukarı
140-150 milyar dolarhk iç ve dış borcunun nasıl
oluştuğuna da bakmak lazım.
ÜMİTZtLElJ
Genelbirdeğeriendinneyaparakbaşlayalımis-
terseniz~ Türkiye'nin şu an içinde bulunduğu eko-
nomik ve sosyal durumu nasıl görüyorsunuz?
- Türkiye hem dünyanın gittiği istıkametten
hem de kendi iç gelişmesinden bir 10 yıl uzaklaş-
tı. Bunun en büyük nedeni çok kısa ömürlü ko-
alisyon hükümetleriyle yarattığımız siyasi isük-
rarsızlık tablosuydu. Çünkü Meclis'te çoğunluk
sağlasa bile hiçbir hükümetimiz gerekli reform-
lan ele alabilecek iradeyi gösteremedi. Baktığı-
mızda sadece ekonomik birikimler açısından de-
ğil, Türkiye'nin sosyal birikımleri açısından da den-
gesiz likler yarattığı bir dönem görüyoruz.
Son 10 yü dediniz ama 80'lerden bu yana sana-
yi ve üretimin önüne rant geçmedi mi?
- Sanayileşme hızımızda ciddi bir duraklama ol-
duğunu söylemek mümkün. Türkiye'nin özellik-
le devlet yatınmlannı ekonomik ve sosyal anlam-
da doğru yöne götüremeyişinin en büyük nedeni
devletin bütçesinin iflas etmiş olması. Dolayısıy-
la sosyal ihtiyaçlara para harcanamıyor. Eğitim,
bölgesel kalkınma, sağlık ve gelirdağıhmı düzel-
tici yatınmlar yapılamıyor. Türkiye'nin bugün
aşağı yukan 140-150 milyar dolarhk iç ve dış bor-
cunun nasıl oluştuğuna da bakmak lazım.
BurakamnuffigdirinııeredevsedörtteüçüL Yurt-
dışındaki rating kuruluşlarma göre GSMH'nin
yüzde60'ını geçen borcumuzia riskü üike sayılmı-
yor muyuz?
- Aslında Türkiye'nin borç seviyesi, dünyamn
gelişmiş ülkelenne de baktığınızzaman çok da aşı-
n bir noktaya gitmiş değildir. Onlann dikkat etti-
ği konu, bu borcun sürdürülebilme ve karşılana-
üyük patronlar kulübü'olarak bilinen TÜSİAD'ın tarihindeki ilk 'profesyoneVbaşkanı
Erkut Yücaoğlu ile bu söyleşiyi birkaç hafta önceyaptık, Araya başka söyleşiler, Güneydoğu
izlenimleri girdl Yücaoğlu ile görüşmemiz sırasında örneğin Egebank rezUUği tam olarak
ortaya dökülmemiştL Yeni vergilerle ilgili açıklamalaryapılmamıştu Gündemin böylesine
baş döndürücü bir hızla değiştiği bir ülkede bazı sorular sorulamamtş olduL. Yine de ilginç
ve sıcak bir söyleşiyaptım diyebilirim. Karar sizin!..
bilme çerçevesidir. Sizin yüzde 60 dedığıniz öl-
çü, AB'nin Maastrich kriterlerinde ortaya çıkmış
bir ölçü. Fakat hâlâ AB üyesi olup 15 üyeden bu
ölçüyü tutturamayanlar da var. Mesela Yunanis-
tan aşağı-yukan yüzde 75 civannda, Italya, Bel-
çika, bunun üzerindedir.
Türkiye'nin gelirdağüımryla ügüi bir araşnrma
vapıkü. LçtaJd bir aile ortalama 32 mihonla geçi-
nirken diğer uçta 15 milyar görünüyor. Koç gru-
bu ise araştirma bulgulannın tam doğruyu göster-
mediğmi, Türkiye'de yüzde 60 oranında kayıtdışı
ekonomi olduğunu söylüyor.
- Kayıtdışında cereyan eden ekonominin gelir
dağılunım tam göstermediği doğru. Şu bir gerçek
ki, Türkiye'nin milli geliri, 200 milyar dolann
üstünde, 300 milyar dolardan aşağı değil. Diğer
taraftan kayıtdışı ekonomiyi de müdafaa etme im-
kânı yok. Ancak demek ki hem emek hem işve-
ren açısından yükler çok büyük geliyor ve diyor-
lar ki; gel bunu kınşahm, sana açıktan vereyim,
ben de açıktan gelir yaratayım. Düzen bu şekilde
devam ediyor. Bu noktada devletin ciddi bir ver-
gi kaybı var.
Esîd Mahye Bakanı Zekeriya Temizel, mali mi-
lat nhdiğinde bir reform getirdi. Ancak Türki-
ye'de vergivermeyen kesimin müthiş baskısryla ra-
fa kaldırıldı...
- Kayıtdışı konusunda iki yaklaşun gerekiyor
ki bunlar AB 'ye girmiş birçok ülkede bile biline-
rek uygulanmış yöntemler. Bırincisi kayıtdışı eko-
nomiyi her gün yaratan hususlara mam olacak
tedbirlen almak. Ikıncisi bulunan varlıklann ka-
yıt içine gelmesini teşvik etmek. Dikkat ederse-
niz bız hiçbir zaman mali milat kalksın demedik.
Fakat ertelensin görüşüne katıldık. Çünkü yeter-
li bir teşvik döneminin yaşanmadığı görüşündey-
dik. Ben hâlâ kayıt dışında olan varlıklann kayıt
içine gelmesini sağlayacak teşviklerin tam olarak
devreye girmediği kanaatindeyim.
Öte yandan 80'den bugüneözeffikk iki alanda; re-
el ücretter ile sendikab çahşan sayısında müthiş bir
erozyon var. 70'lerin sonunda 1 milyon 900 bin a-
vanndaki sendikaü işçi sayısı bugün 750 binlerde-.
- Doğru değil, yıne 2 milyon küsur cıvannda.
Devletteki sendikalı sayısını da alıyorsunuz diye
düşünüyorum. Şöyle bakın hadıseye. Gizli istih-
dam var. Türkiye'de çahşan 22 milyon nüfusun
%10'u kayıtlı gibi görünüyor. Şunu söyleyebili-
rim ki bunun çoğu özel sektörde. Ancak hadise-
yi bütün boyutlanyla algılamak gerekiyor. De-
mek ki, hâlâ emek üzerinde veya çalışma haya-
nndakı yükler çok fazla. Acaba küçük ücretler üze-
rindeki vergi yükü çok mu, asgari ücret üzerinde-
ki vergi çok mu° Bunlara dikkat etmek lazım.
Pekisonkoalisyonun 1.5seneiikpoihıkalannı na-
sıl değerlendiriyorsunuz?
- Fulıyatta devletin, harcamalanna ciddi bır dı-
siplin getirdiğini görmüyorum. Ekonomik prog-
ramın 3 ana parçası vardır. Kamu maliyesının dü-
zeltilmesiyle ilgili birinci çerçeve programla ilgi-
li hedeflerini az çok tutturmuştur. tkinci çerçeve
performans kriterleri adı altında anılan para po-
lıtıkası, kur politıkası, borçlanma politikası, faiz
politikası gibi dengeleri ihtiva ediyor. Siyasilerçok
fazla anlamadığı için bürokratlanmız bunu hedef-
lere paralel ve başanlı bir şekilde götürüyorlar. Bu-
nu da ifade etmem lazım.
'Siyasiler anlasaydı bu bedef de tutmayacakü'
diyorsunuzL
- Kanşmaya kalkan siyasilerimiz oldu eskıden.
Kanşsalar orada da dengesizlikler olabilirdı. Do-
layısıyla kamu maliyesi ve performans knterleri
çerçevesinde programın iki ana bacağı doğru gi-
diyor. Yapısal reformlar dediğimiz üçüncü baca-
ğınsa başladığı gibi hızlı gittiğini söylememiz
mümkün değil. Burada özelleştirmenin yavaş git-
mesinden bahsediyoruz.
Şu da var ki özelleştirmeler işsizliği daha da art-
tiracak. Türkiye'nin elinde örneğin ABD gibi, 01-
kesindeki işsizleri başka alanlara entegre edebile-
cek argümanlan da yok.
- Bütçesi denk olamayan ülkenın sosyal sorun-
lan giderek artıyor. Bizim siyasilerimiz devlet
kadrolannı hem oy için hem argümanı değiştir-
mek için çok güzel kullamyorlar. Bir yandan büt-
çeniz hâlâ negatif veriyor, öte yandan üretim de-
ğeri veya verimi olmayan aşın istihdama yönel-
meye devam ediyorsunuz.
Bir taraftan da batan ofT-shorezedeleri kurtan-
vorsunuzL
- Bir taraftan devletin fonlanyla hâlâ devam
eden çarpıklıklara cevap vermeye çalışıyorsunuz.
Bunlar bütün toplumu rahatsız eden dengesizlik-
ler. Onun için ben bu ekonomik programın vaz-
geçilmez olduğunu sürekli söylüyorum. Dikkat
ederseniz doğru şeyler yapıldığında halkımızdan
da müthiş bir tutkuyla destek geliyor. Fakirlik de-
vam etse bile, bu iş benım çocuklanm için düze-
lecek olgusuyla motive oluyor, moral oluşuyor. Si-
yasilerimızin bunu çok iyi yakalaması lazım.
'Kaç jenerasyon kaybettik, kaç tane daha kay-
bedeceğiz?' diye düşünüyor insan_
- Eğer hakikaten sıyasılerimizin düşünce tarzı-
m, devleti rehabilite etme konusundakı kararlılı-
ğını 4-5 sene arka arkaya görsek bir jenerasyon
sonra bunu yaşamak mümkün. Emin olun 10 se-
ne sonra bunun meyvesinı almak mümkün.
Yine de şerh koyuyor, '5 sene arka arkaya de-
vam ettikleri takdirde' divorsunuz.
Avrupa Birliği'ne giriş
'Çözemezsek
ya&klar
olsun bize!...'Bir süredir AB'nin bekleme odasındayız. Bizi orada
uzun uzun tutacaklar ama içeriye alacaklar mı, soru bu_
Ancak ekonomik yapünmlar bir yana AB'nin siyasi alan-
da da bizden istediği şeyler var. Her şeyin önüne bir Ko-
penhag kriterleri konuluyorL Siz nasıl karşıhyorsunuz?
- Herhalde söylemlerimi duydunuz. Ben AB'ye di-
yorum ki; sık sık bir başöğretmen gibi gelip sadece Ko-
penhag knterlerinden bahsedemezsiniz. Eğer hakikaten
bu ülkenin Avrupa'ya entegrasyonunu istiyorsanız ve bu
ülkeyi çok özel, büyük bir ülke olarak görüyorsanız, onun-
la mütenasip bir kaynak, ilgi ve çalışma alam yaratma-
nız lazım. Eğitime kaynak ayırmamz lazım. Öyle bütçe-
ye Akdeniz'e bir damla atar gibi senede 180 milyon Euro
vererek değil!..
îkincisi muhakkak ki bizim hem tarihimiz hem coğ-
rafyamızla ilgili hususlan onlara daha iyi anlatabilmemiz
lazım. Eğer biz anlatmakta bir beceri gösteremez, içimi-
ze kapanırsak olmaz.
Biraz evvel sizin de işaret ettiğiniz gibi, Türkiye'nin
AB sürecine katılımmı oldukça zorlu görüyorum. Olma-
yacak gönnüyorum!... Türkiye hassas olduğu konulan iyi
anlatabilmek konusunda üzerine düşenleri yaptıkça güç-
lenecektir. Ama hiçbir şey yapmazsanız herkes her baha-
neyi kullanıp, size hücum etmeye başlıyor. Onlara o gü-
cü vermeyeceksiniz. Kopenhag kriterleri ve benzer çer-
çeveyi incelediğinizde aslmda Türkiye bunlann yüzde
75-80'inı yapabılir. Veyahut halen uygulamakta olduğu ba-
zı şeyleri kurallannı koyarak ve deklare ederek 'yapıyo-
rum'der.
Diğer yüzde 25?
- Mesela azınlık haklan konusu bir sorun olarak Tür-
kiye'nin karşısında duruyor gibi gözüküyor. Aslında o ka-
dar büyük bir sorun değil bu. Çünkü Avrupa Birliği için-
de olan ülkeler bile hâlâ bunu tarif edip içeriğini doldur-
mamış durumda, bir. Öcincisi Türkiye'yi hâlâ tanımıyor-
lar, etnik yapısmı, tarihini iyi bilmiyorlar. Evet bazı tutar-
sızlıklar ve sertlikler olmuştur ama müthiş tolerans için-
de yaşayan bir toplum olduğumuzu anlatamıyoruz ki..
Çünkü hep Kurt meselesini öne çıkarryorlar. Halbo-
Id 24 etnik grup var bu ülkede.
- O var bir. îkıncisi Kürt kökenli vatandaşlann yüz-
de 75'i Güneydoğu'da oturmuyor ki. Sen neden bahsedi-
yorsun? Kürt kökenli vatandaşlara gidip 'azınlıksm' de-
sen kabul eder mi? Hem var mı öyle bir şey?!.. Bunu bil-
meyen Avrupalının tutup böyle dar kalıplar içinde iki laf
etmesi kolay. Ama bunu anlatmak da bizim görevimiz. An-
latırken 5-10 şey de yapacaksın, ifade özgürlüğu konu-
sunu bir şekilde çözeceksin. Sen elini güçlendirip adam-
la pazarlığa oturmuyorsun ki, hiçbir şey yapmadan otu-
ruyorsun.
Burada bir taktik hatası yapıyoruz gibime geliyor. Ta-
vizmiş gibi düşünüyoruz, halbuki alakası yok. Hukukun
üstünlüğünü ve bunu uygulama kapasiten olduğunu ba-
na göstereceksin diyorlar. Biz daha bunu bile tartışamı-
yoruz. Türkiye'de liderlerin ve kararverme noktasında olan-
lann bütün bunlan sürükleyecek iradeyi göstermesi lazım.
Bız hiçbir zaman laiklik ve ülke bütünlüğü konusunda ta-
viz verilsin istemiyoruz. Ama bu kadar ınsanın, devlet ada-
mının, hukukçunun olduğu bir yerde oturup da bunu çö-
zemiyor muyuz?!. Yazıklar olsun bize!..
Devletin asligörevlerinde imtiyaz verilmez
- Sizinimtiyazdiyebahsettiğmizşeyinashn-
da hiçbiri imtiyaz değtL Haldld tereddüt ne-
dirbiBvormusunuz?. Devietteküerin birkıs-
mı ve siyasiler arpaüklan bırakmak istemi-
yorlar. Hadise bu kadar açıkör_ Ya bügisiz-
Bk, yahut da güç kaybetme korkusu var!_
KÛRseUeşmeveufaısalekonomiyanyanavü-
ruyebüırmi?
- Peki, küreselleşmenın önüne geçebilecek
misiniz? IMF toplanolannda, Prag'da, Rio'da
küreselleşmeye karşı çıkan çevreler özellik-
le gençler, hakikaten bir sıkıntıyı dile getiri-
yorlar. Fakat bir önerileri yok!.. KüreseUeş-
meyi durdunm demek, ülkelerin sınırlannı
kapatması demek. Bu noktada küreselleşme-
nin belli sosyal dengeleri bozmadan gerçek-
leşmesi ihtiyacı ortaya çıkıyor. Bu da devle-
tin veya ülkenin doğru kaynaklannı toplayıp
doğru yerc harcamasıyla olacak. Bugün bir-
çok ülke, kendini küreselleşmeye uyuma ha-
zırlarken, eğitimine müthiş ciddi bir yaklaşım
gösteriyor.
Ama biliyorsunuz. yapdanmalann uhısal
devleti ortadankaldıracağıyönündetezler var.
'Kalksın' dh ebüirsiniz tabü ama acaba devlet
böyle btr şeye hanr mı?
- îçinde bulunduğunuz blokun sosyal, eko-
nomik değerleriyle yoğrularak o toplumun
parçası mı oluyorsunuz, yoksa kendinizi izo-
le edip yalnız mı kalıyorsunuz? Ulus devlet
olarak kendini koruması açısından her ülke-
nin, bulunduğu konuma göre globalleşmeye
uyumluluğunu tarif etmesi gerekmektedir.
Türkiye için biz eskiden beri, devletin asli
görevlerine dönmesıni, çok ciddi ve güçlü bir
şekilde sahip çıkmasını istiyoruz.
Asfigörevterneler?
- Birincisi temel eğitim, ikincisi altyapı
yatınmlannı da kapsayan bölgesel kalkınma
programlan, hukukun işlerliği, savunma ve gü-
venlik, bir de temel sağlık. Bu kadar... Bu
kapsamda bir devlet yapısının globalleşme
sürecmde hiçbir zafîyete uğramayacağını dü-
şünüyorum. Başa güreşmek zor ama bölge-
sel çapta bu yanştan kopmayacağını düşünü-
yorum.
Ancak Türkiye'de temel eğitim ve sağhk
alanlan iflasuı eşiğmde. SSK'nin içinin boşal-
masryla özel sigortalar, hastaneierortaya çık-
n.Sağlık,yabancı veyerli hizmetsektörlerinin
hızlayayıldığı biralana dönüştü. Bu süreci ça-
buklâşnncı birtakun şeyler yapddığı yadsına-
maz bir gerçek değil mi?
- Muhakkak yapılmıştır. Peki özel kurum-
lann ortaya çıkması sizce bir zafiyet mi?
Zafiyet şurada; hiçbir ülkede, geniş halk
kitiefcri pahah eğitim ve sağhktan yararlana-
maz. Bu kısır döngü Türkiye'de yasamyor gi-
bi geli\or bana.
- Doğru fakat bu, özel kurumlann artma-
sından dolayı olmuş bir hadise değil. Eğer
devlet olarak kadrolannızı ve kaynaklannızı
tamamen siyasi nedenlerle ve başka birtakun
laçkalıklarla gerekli yerlere harcamazsanız
bu hale düşersiniz. SSK'nin bu duruma düş-
mesinin nedeni son 15-20 senedir idare edi-
liş taradır.
Bu arada SSK'ye ödenmeyen primler de
var. Buna karşm devletin, hepsini kastetmryo-
rum ama işadamiarmaveyaişletmeJerehiçbir
yaptinm uygulamaması var.
- Yaptınm uygulasınlar efendim!. TÜSl-
AD üyeleri, çalışanlanyla birlikte, Türkiye'de-
ki vergi tabanının yüzde 40'ını temsil ediyor.
Bizdevletinvagilenni, SSKprimlerini vs. top-
lamasını arzu ediyoruz. Buna da hiçbir karşı
çıkışımız ohnadı. Ama devlet bunu niye ya-
pamryor?
Sadece devletin içinde bulunduğu zafiyet
midir acaba?
- Esasen ben hadiseyi orada görüyorum.
Türkiye'nin 37 tane bakana ihtiyacı var mı?
Yok tabü ama hiç hesap yaptmız mı? Mfl-
lervçkiBerinin çoğu işadamı ya da özel sektör-
den geime profesvonel mestek kra eden iş sa-
hipleri550'siiçin aymşeyisöylemek mümkün
değü ama çoğu iyieğitim gönnüş insanlar. Pe-
ki neden olmuyor?
- Bunu ben siyasi sisternimizin kendi için-
deki eksiklere bağlıyorum.
Ama bunu da düzettecekolan yineinsanlar.
- Hakhsınız ama nasıl olacak?!.. Siyaseti bu-
günkü çerçevede devam ettirirseniz, Meclisi-
mizın tahsil seviyesi ne kadar yüksek olursa
olsun sistem kişiliklerini bulmalanna olanak
tanımıyor.
Şjmd^tahldmdeçıktLSiztahkimisavunan-
lar safinda yer airyorsunuz.
- Bugün Türkiye evrensel hukukta devlet-
le bireyin dahabirbirine eşit olduğu ortamı an-
yor. Bir yandan bireysel özgürlükleri öne çı-
kanp, öte yandan özelleştirmeye ve uluslara-
rası normlara kapalı kalamazsınız. Bu, bugü-
nün dünyasında birbiriyle paralel gidebilecek
bir şey değil.
l luslararası norma yani tahkime sadece
Türkiye değO, Fransa da Hindistan da karşL
- Fransa bugün uluslararası tahkime karşı
değildir. Bir incelik içinde hareket ediyorlar.
Fransa'yaher yıl binlerce yabancı yatınmcı ge-
liyor ve binlerce proje oluşturuluyor. Bunla-
nn hepsi kanungerektirmiyor. Bizde böyle bir
uygulamaya imkân yok. Anayasa Mahkeme-
si veya Danıştay bunu anında bozuyor. Tür-
kiye'de birçok altyapı projesine yabancı ortak
aranır, kredi dışandan gelsin denilir. Sebebi
maalesef şudur: Türkiye'de özel sektör iş al-
dığı zaman devletparasını ödemez. Üsteliköde-
memesinde bir sürükeyfidavranış ortaya çı-
kar. Oysa yabancı ortağa bunu yapamaz.
Özel koşuBarda tahkhnin yürüdûğûnd bi-
Byorum ama bir devlet kurumuyla~.
- Türkiye'nin bütün uluslararası ihalelerin-
de uluslararası tahkım vardu-, ama sahibi dev-
let olduğu takdirde!. Hadise devletçiliği sür-
düren bir mekanizmaya gidiyor. Yani devlet
olarak "ben ihaleye giderim, mal oenimdır, iş-
letme benimdir, o zaman uluslararası tahki-
me açanm" diyor. Dikkat ederseniz kendi ser-
mayedanna, içerde yaratması gerektiği özel-
leştirme tablosuna bunu vermek istemiyor.
Burada 40-50 senedir çifte standart uygulan-
maktadır. Oysa tahkim usulünü, bir de devlet
olarak stratejinizi doğru kurarsanız, Türki-
ye'nin kaybedeceği bir şey yoktur. Bir Türk
sermayedan olarak ben mi devletten daha za-
fiyet içinde davranacağım. Bunu katiyen ka-
bullenemiyorum. Bazı hocalannuz yazıyor-
lar, sanki tahkime açılmakla kendimizi teslim
ediyoruz. Kim kime teslim ediyor? Ben ma-
lıma, bu ülke namına devletten daha çok sa-
hip çıkarun. Amadevletin bana güvenmesi la-
zım.
Önümâzdeki günkrde Bauh tahkim ku-
rumlan Türkiye lehine mu aleyhine mi karar
verecekkr, göreceğiz. Bunun arkasından im-
tiyaz da gekcek değü mi?
- Biz Türkiye'de tamamen devletin yapma-
sı gereken görevlerde hiç kimseye imtiyaz
vermesi taraftan değiliz. Esas egemenlik o.
Devlet, asli görevi saydığım 5 konuda kim-
seye imtiyaz veremez. Diğer konulara imti-
yaz olarak bakmıyorum. Ona bakarsanız her
petrol ürününün dağıtımıyla ilgili gördüğünüz
istasyonlann devletin olması lazım. Işin eko-
nomik felsefesi bu.
Eski bir örnektir ama hâlâ hafizalardadır;
25 sene önce Kıbns'a savaş gemilerimizi gön-
dermek istediğimizde özeUeştirihniş Ataş Ra-
finerisi bize petrol vermemiştiL
- TÜPRAŞ bugün devletin değil mıdirağır-
lıklı olarak? TÜPRAŞ'ın da ötesinde. TPAO
kanalıyla Türkiye stratejik konumunu muha-
faza etmektedir. Biz TPAO özelleştirilsin di-
yormuyuz? Türkiye stratejik buldugu ve ege-
menliğıni hakikaten tehlikeye atacak husus-
larda kontrolü elinde tutarak yüzde 90 hadi-
seyi özelleştirebilir.
Aym noktada buluştuk ama...
- Sizın imtiyaz diye bahsettığiniz şeyin as-
lında hiçbiri imtiyaz değil. Ben ortaya atılan
tereddütlerinçoğunugeçersizbuhryorum. Ha-
kiki tereddüt nedir biliyor musunuz? Devlet-
tekilerin bir bsmı ve siyasiler arpalıklan bı-
rakmak istemiyorlar. Hadise bu kadar açıknr!...
Ya bilgisizlik, yahut da güç kaybetme korku-
su var.
Güç kaybetmek istemedikleri konusunda
kuşkum yok ashna bakarsanız. Işte Egebank
olayınm nasıl patladığını, devletin bankalar
aracıhğıvia nasıl soyulduğunu gördük
- Türkiye maalesef kaynaklannı, bankala-
n kanalıyla da doğru kullanmamıştır. Devle-
tin kendi yatınmlannda ne kadar verimli ol-
duğuda bir soru işaretidir. Sistemın buna mü-
saade etmeyecek şekilde kurulması ve denet-
lenmesi gerekiyor. Türkiye'nin kurallan doğ-
ru kurmakta, daha da kötüsü koyduğu kural-
lan uygulamakta bir zafiyeti var.
Peki takvimin behriendiğt 1 seneden bu ya-
na geüşme var mı?
- Yok, çünkü yapürtmıyor hâlâ devlet. Ku-
rallan koydu fakat dahauygulamıyor. Hâlâ Da-
nıştay'a soralım diyen bürokratlar var. Bizim
birtutukluğumuz, bilgisizlıkten doğan bir gü-
vensizliğimiz var. Bunlan yenmesi lazım Tür-
kiye'nin. Onun için TÜSlAD olarak bizim
çizgimiz belli. Biz rull-ekonomik liberalleş-
me istiyoruz.
Ona koşut olarak da siyasi liberalleşme...
- Bir eksende de siyasi İiberalleşmenin gel-
mesini istiyoruz. Siyasi liberalleşme devlet-
le bırey arastndaki dengelerin yeniden tesisi-
dir. Bu nedenle işimiz çok zor. Bu işler müt-
hiş bir konsantrasyon ve süreklilik gerektiri-
yor.
Ne olacak peki, nasıl olacak bu iş?
- 'Uygulayın' diye ikna etmeye çalışacağız.