Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30 EKİM 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
.CJJvOJ^I O J V U / ekonomi(g cumhuriyet.com.tr 13
TÜSİAD çok
iyimser'
• KONYA(AA)-
TÜSIAD Başkanı Erkut
Yücaoğlu'nun, hükümetin
istikrar programıru öven
değerlendıraıesi tepki
topluyor. Konya Sanayi
Odası Başkanı Hasan
Angı, Türkiye'de yüzde
98'iKOBlmahiyetinde
olan işletmelerin, değil 10
yıl sonrasını, önümüzdeki
yılın sonunu dahi
göremediklerini bildirdi.
Angı, yazıh
açıklamasında, ek
vergilerin sürekli
kılınmasının olumsuz
sonuçlara gebe olduğunu,
TÜSlAD'ın çok iyimser
olduğunu ifade etti.
Hdanlap
festivalde
• Ekonomi Servisi-
Aslan Fidanlığı
tarafından düzenlenen
"Fidan Festivali"nde
çoğunluğu yerli üretim
olan 600'e yakın çeşit
bitki yüzde 40'tan
başlayan indirimlerle
satışa sunuldu. YakJaşık
bir ay sürecek
kampanyada 15 yıllık bir
çam ağacı 80 milyona
satılırken manolya
fiyatlan ise 1,5 milyon ile
400 milyon lıra arasında
değişiyor. Kilyos yolu
Fındıklı geçidinde
bulunan fidanlıkta,
ziyaretçiler Toyota Land
Cruiser ve Toyota Rav 4
ile test sürüşleri de
yapabilecek.
Irak'a ticapi
ziyaret
• ANKARA (ANKA)-
BM ambargosu
çerçevesinde ıüşkılenn
kesilmesi nedeniyle
Türkiye'nin önemli bir
kayıp yaşadığı Irak'la
ticari ılışkilenn
geliştirilmesine yönelik
adım atıhyor. Devlet
Bakanı Tunca Toskay ve
Dış Ticaret Müsteşan
Kürşad Tüzmen ile
TOBB'ye üye
işadamlanndan oluşan
heyet, ticari ıüşkılenn
geliştirilmesine yönelik
temaslarda bulunmak
üzere bugün Irak'a
gidiyor.
Kafte Kongresi
btanbuTda
• ANKARA (AA) - Türk
Standartlan Enstitüsü
(TSE) Başkanı Ahmet
Cafoğlu, 45. Avrupa
Kalite Kongresi'nin, 18-
21Eylül2001tarihleri
arasında Istanbul'da
yapılacağını bildirdi. Ana
teması "Kalite: Küresel
Rekabette Köprü" olan
kongrede kalite
maliyetleri, müşteri
sadakati, müşteri tatmini
yönetimi, KOBl'lerde
rekabet gibi konulann
irdeleneceği bildirildi.
Kongreye 2 bin kişinin
katılması bekleniyor.
Çiftçiye
hacizşoku
• HAVRAN(AA)-
Balıkesir'in HavTan
ilçesine bağlı Büyükdere
beldesinde, kredi borcunu
ödeyemeyen241 çiftçiye
haciz geldiği bildirildi.
Büyükdere Belediye
Başkam Hüseyin Asarb,
1995-1997 yıllan arasında
Tanm Kredi
Kooperatifi'nden 30
milyar lira tutannda kredi
alan 241 üreticinin, toplam
borcunun faizleriyle
birlikte 210 milyar liraya
ulaştığını bildirdi.
Tacftistan pana
birimi değişiyor
• ALMATI (AA) - Rusya
dışında 'ruble'yi kullanan
tek BDT ülkesi Tacikistan
da para birimini
değiştiriyor. Tacik Rublesi
ile aynı değerde olacak
olan "somony" adlı yeni
para birimi bugünden
itibaren tedavüle girecek.
Kazpress'in haberine göre,
Devlet Başkanı Imamali
Rahmanov, IMF'nin bu
karan destekJediğini
belirterek yeni para
biriminin, ülkenin serbest
ekonomiye geçişini
hızlandıracağını savundu.
Doğrudan gelir desteği ödemeleri diğer ülkelerde üretimden önce, Türkiye'de ise yıl sonunda
Taruna destek yok• Dünyadaki
örneklerinde
ödemelerin
üretimden önce
yapıldığı DGD
sistemi Türkiye
geneline
yaygınlaştınlmak
istenirken üreticiye
destekleme
ödemesinin yansı
ancak yıl sonunda
verilebilecek.
Ekonomi Servia -Tür-
kiye koşullanna uymadı-
ğı gerekçesiyle eleştiri-
len ve üretici kesiminde
tepkilere yol açan tanm-
da doğrudan gelir deste-
ği (DGD) sisteminin ül-
ke geneline yaygmlaştml-
ması planlamrken çiftçi,
destekleme ödemesinin
yansını, onu da ancak yıl
sonuna doğru alabılecek.
Sistemin dünyadaki ör-
nekJerinde ise ödemeler
üretim başlamadan önce
peşin yapılıyor ve üretim
planlaması çiftçi tarafin-
dan gerçekleştiriliyor.
Tanm Bakanlığı'nın is-
teği doğrultusunda DGD
sisteminin yaygınlaştınl-
masına ilışkin kararna-
me taslağı yakında Ba-
kanlar Kurulu'na sevke-
dilecek.
Ancak DGD sistemi-
nin ülke genelinde yay-
gınlaştınlması için ge-
rekli ödeneğin tamamı
2000 yılı bütçesine ko-
nulamadığı için, çiftçi,
ödemenin ancak yansı-
nı, onu da ancak yıl so-
nuna doğru alabilecek.
DGD sistemi için Ta-
nm ve Köyişleri Bakan-
lığı'nın 1.2 katrilyon lira
ödenek talebine karşın
bütçeye ancak 430 tril-
yon lira ödenek konuldu.
Çiftçiler, gelecek yıl ön-
görülen desteğin ancak
yansını alabilecekler. Bu
ödemeler için yaklaşık
700 trilyon liralık kaynak
Pamuk primindeki vurgun uzaktan algüama sistemi ile çözülmeve çahşılacak.
de DGD ödemeleri üre-
tim başlamadan önce ya-
pılıyor ve üretim planla-
ması çiftçiler tarafından
yapılıyor.
gerektiği hesaplanırken
yetkıliler, kalan bölümün,
yıl içinde yapılacak öde-
nek kaydırmalan ile kar-
şılanacağını belirtiyorlar.
Sistemin uygulanma-
sı için öncelikle çiftçi ka-
yıt sistemi tamamlana-
cak. Çiftçi kayıt sistemi
ve tanmda veri tabanının
oluşturulmasına yönelik
250 milyon dolarlık pro-
je için Dünya Bankası 30
milyon dolarkredi kullan-
dıracak.
Ödemeler ekimde
Kayıt sisteminin gele-
cek yü temmuz ayında ta-
mamianabileceği belirti-
liyor. Kayıt kapsamına
aûnan çiftçilere, DGD sis-
temi kapsamında ödeme-
ler ekım ayında yapıla-
cak. DGD sistemi kapsa-
mında2002 yılındaki öde-
melerin ise bütçeye ko-
nulacak ödeneğe bağlı
olarak aynı yılın başında
yapılması öngörülüyor.
Bakanlık yetkılileri,
2001 yılı ekim ayında ya-
pılacik gelir desteği öde-
mesinin, bu yıla aıt öde-
melerin ilk taksıdini oluş-
turduğunu, ikıncı taksidın
2002 yılında gerçekleşti-
rileceğini, 2002 yılı öde-
meleri için aynca kaynak
konulacağmı söyledi.
Ancak, 2002 yılı büt-
çesine bu kadar ödeme
konulmasıntn mümkün
görünmediği belirtiliyor.
Sonuçta, üreticiler, gele-
cek yıl DGD ödemeleri-
nin yansını alabılecek.
Ödemenin esaslan ise
daha sonra çıkanlacak
tebliğ ile belirlenecek.
Dünya Bankası, dekarba-
şına ve 200 dekara kadar
ödeme yapılmasını ister-
ken, bakanlık, üretilen
ürüne bağlı olarak des-
tekleme yapılmasını ıs-
tiyor.
Dünyadaki ömeklerin-
Pamuktakj vurgun
Tanm ve Köyişleri Ba-
kanı Hüsnü Yusuf Gö-
kalp, "Pamuk priminde-
ki vurgunu, 'Uzaktan Al-
güama Sistemi' ile orta-
dan kaldıracağız" dedi.
Gökalp, pamuk primi
ödemelerinde, hayalı ekim
alanlan, çırçır fabrikala-
nndahayali olarak işlenen
pamuk miktan ile haksız
ödemeler yapıldığını be-
lirtti. Gökalp, "Gerçek
pamukekim alaru 683 bin
hektardan 443 bin hek-
tara düşmüştür. Üretilen
kütlü pamuğun 2 milyon
tondan 1 milyon 300 bin
tona düştüğünü pamuk
primi ödemesinin de 136
milyon dolar olduğunu
tespiteöik''dedi.
İthalat kararına destek artıyor
Gübreüreücilerine
rekabet suçlaması
Ekonomi Servisi -Tanm
ve Köyişleri Bakanlığı ile
gübre üreticilerini karşı kar-
şıya geriren "ithalatın ko-
laylaştınlması karan "na
Türkiye Tanm Kredi Ko-
operatifleri Merkez Birli-
ği'nden(TTKKMB)destek
geldi. Yerli gübre üreticile-
ri, TTKKMB ihalelennde
en üst seviyede fiyat olu-
şabilmesi için işbirîiği yap-
makla suçlandı.
Çiftiye gübre satışlan-
nın ortalama yüzde 30'unu
gerçekleştiren
TTKKMB
Genel Müdür
Yardımcısı
Yetkin Savaş-
kan, ıthalatın
kolaylaştml-
masmm fiyat
oluşumunda
yararlı olaca-
ğını söyledi.
Savaşkan, bu
yıl çıkarılan
2000-93 sayı-
b Bakanlar Kurulu karan ile
kimyevı gübrelenn tedarik
ve satışına ciddi kısıtlama-
lar getinldığini kaydetti.
Bu kısıtlamalar nedeniyle
TTKKMB'nin ihalelerine
giren ithalatçı sayısının da
azaldığıru kaydeden Savaş-
kan, ithalatçı fîrmalann az-
lığı ve kompoze gübrelerin
dışındaki gübrelerin üreti-
ci sayılannın sınırlı olma-
sının, kooperatiflerin güb-
re tedarikini zorlaştırdığı-
nı vurguladı. Söz konusu sı-
nırlamalar nedeniyle,
1995 'te yüzde 54 olan üre-
tici kuruluşlannpazarpay-
lannıngeçen yıl yüzde 68'e
ulaştığını anlatan Savaş-
kan, kooperatif ve tanm sa-
tış kooperatifı birliklerinin
payının da yüzde 46'dan
• Yerli gübre
üreticileri,
TTKKMB
ihalelennde en
üst seviyede
fiyat
oluşabilmesi
için işbirîiği
yapmakla
suçlandı.
yüzde 32'ye gerilediğini
hatırlatarak bunda destek-
leme sisteminin de etkili
olduğunu kaydetti.
TTKKMB'nin enbüyük
satıcı konumunda bulun-
masının. pazarda faaliyet
gösteren firmaları, bu iha-
lelerde oluşacak fiyatlann
belirlenmesinde de etkın
olmaya ıttiğine dikkati çe-
ken Savaşkan, yerli gübre
üreticisı fîrmalann, piyasa-
da mal satabilmek için Ta-
nm Kredi'nin ihalelerin-
de,en üst sevi-
yede fiyat olu-
şabilmesi için
işbirîiği yap-
tıklannı ileri
sürdü. Savaş-
kan şunlan
söyledi:
"Firmalar,
ihalelerde
TTK'ye ver-
dUderifiyada-
rmalbndaba-
yflerinemalsa-
tarak TTK'ye karşı haksız
rekabete girişmektedirler.
TTK ihalelerinde geniş re-
kabet ortamı sağlanarak
dûşükfîyatia mal temin edfl-
mesi fîrmalann bayi paza-
nndald kârlannı aşağı çe-
keceğinden, destekleme re-
jimini de kullanarak reka-
betortammıkakhrnıayaça-
hşryorlar. Bu konuda, ka-
mu ve özel sektör üreticile-
ri işbuüği yapıyon"
Savaşkan, gübre sübvan-
siyonunun, üretici, dağıtı-
cı, ithalatçı ve kooperatif-
lere farklı şekilde ödenme-
si nedeniyle haksız reka-
bete yol açması yanında,
fiyat içindeki paymın da
1997'de yüzde 50 ikenbu
yıl yüzde 10-12'ye düştü-
ğünü anlartı.
D Ü N Y 4 E K O N O M Î S t N E B A K I Ş / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA ergin@ergin.demon.co.uk
Geçen hafta, Ingiltere'de yayımlanan
iki rapor, denetimsiz kâr dürtüsünün, na-
sıl ve ne düzeyde ölümlere yol açtığını
bir kez daha gösterdi. İlk rapor, ardı ar-
kası kesilmeyen tren kazalanndan so-
nuncusu üzerine hazırtanmıştı, geçici ra-
pordu. Ikincisiyse deli dana (BSE) kri-
zinin nedenlerini ve boyutlannı ortaya
koymayı amaçlıyordu. Raporlara ba-
kınca her iki alanda da felaketler zinci-
rinin arkasında neo-liberalizmin olduğu
görülüyor.
Özelleştirme,rekabetve kaos
Thatcher hükümeti, tren yollannın
özelleştirilmesi projesini 1988-1990 ara-
sında hazırladı. Projenin ana modeli,
neo-liberalızmin en merkezi ıdeolojik
aygıtlanndan 'Adam Smith Enstitüsü'ne
verildi. Enstitünün, rekabeti geliştirme-
yi amaçlayan önertsine uygun olaraktren
yolları işletmeleri dikine bölündü, taşı-
macılıkla hatlann (raylann) yönetimi bir-
birinden ayrıldı. Ingiliz tren yollan sis-
temi 100 parçaya bölünerek şatıldı.
Böylece ortaya vagon işletmecileri ve
tren yolu bakımcılan, tren hizmetleri de-
netim şirketleri ve hükümet görevlilerin-
den oluşan son derecede karmaşık bir
yapı çıktı. Raporun ortaya koyduğuna
göre, bu yapı içinde bir şirketin yöne-
ticisinin, diğerinin yaptığından haberi
olmuyor. Tren yolu şirketleri, vagon şir-
ketlerinetazminat ödememek için hat-
lan servisten çekip zamanında bakıma
almıyofiardı. Gelirlerini azaltmak isteme-
yen vagon şirketleri ise, vagonlan za-
manında bakıma almıyordu. Bu arada
kime ne ödeme yapılacak, maliyetler na-
sıl düşürülecek, tazminatlar nasıl öde-
necek tartışmaları arasında, güvenlik
sorunları hep ikinci plana itiliyordu. So-
nuç olarak, sık sık, vagonların teker-
lekleri ya da akslan basınca dayanamı-
yor, parçalanıyor, zaman zaman da ray-
lar aşın kullanımdan dağılıveriyordu.
Geçen yıl Paddington'daki kazada 31
kişi öldü. Yıl boyunca 90 tren yoldan çık-
tı. Önceki hafta Hatfield'da tren raydan
çıktı ve 4 kişi öldü. Kazaya yol açan
raylann yanında, aylar önce değiştiril-
mek için getirilmiş yeni raylar ibret ve-
rici bir biçimde yatıyordu.
Raporia birlikte, 2000 mil rayın kötü
koşullarda olduğu ortaya çıktı . Tren
ulaşımı bir haftadırtam bir kaos içinde.
Tren Hatlan Genel Müdürü Gerald Cor-
bet, "özelteştirmelerin tren yolu hiz-
metini yıktığını" söyledi, sistemin sa-
deleştirilmesini (merkezileştirilmesini)
önerdi. Muhafazakâr Parti'nin gölge
Ulaştırma Bakanı "özelleştjrmede ha-
talaryapılmış okjuğunu" kabul etti. Bu
sırada özelieştirmelerin yapıldığı döne-
min Muhafazakâr Parti hükümetinin il-
gili bakanlan, Margret Thatcher de da-
hil, televizyon ve radyodan kaçıyor, de-
Deli Danalar, Neo-Liberalter ve İnsanlar
meç vermeyi reddediyorlardı. überal
Parti'nin ulaştırma sorumlusu Susan
Cramer, tren yollan ulaşımının yeniden
kamulaştınlması gerektiğinı söyleye-
rek bırtabuyu yıktı ve ilk kez partilerdü-
zeyinde bu olasılığı dile getirdi. 1990'la-
rın ortasına kadar kamulaştırmayı bir
çözüm olarak gören Işçi Partisi ise şim-
dilerde, sisteme, diğer bir deyişle tren
yollannın başına çökmüş şirketlerin ce-
bine milyonlarca steriin para dökmeye
ve kontratlannı 20 yıl daha uzatmaya ria-
porun da gösterdiği gibi, bu felaketin
de arkasında tren yolu sistemindeki kri-
ze yol açan nedenleri, sermayenin do-
ğayı ve insan yaşamını hiçe sayan dina-
miğini, buna bağnazca hizmet eden neo-
liberal mantığı görüyoruz.
Önce BSE krizi, ardından da CJD sal-
gını üç aşamadan geçerek ortaya çık-
tı. Birincı aşamada, verimliliği arttırmak
için sığıriara, koyun ve sığır etinin yedi-
rilmesi var. Böylece doğası otoburolan
bir hayvan yalnızca etoburluğa zorlan-
zırlanıyor. Yapılan kamuoyu yoklamala-
n ise halkın yüzde 75'inin tren yollan-
nın yeniden kamulaştınlmasından ya-
na olduğunu gösteriyor.
Ve BSE krizi
BSE hastalığını taşıyan sığır etini tü-
keten insanlarda ortaya çıkan CJD'den
ölenlerin sayısı ingiltere'de 80'i buldu. An-
cak CJD'nin kuluçka dönemi 25 yıla ka-
dar uzayabiliyor. Bu salgının daha kaç
kişinin ölümüne yol açacağı belli değil.
CJD hastalanna ve kurbanlann aileleri-
ne mali yardıma hazırlanan hükümet,
gelecek yıllarda ölü sayısının 130.000'i
bulabileceğini hesaplıyor. Kimi öngörü-
lere göre bu sayı 500.000'e kadar yük-
selebilir. Deli dana (BSE) ve CJD krizine
baktığımızda, geçen hafta yayımlanan ra-
Insanlık, deli
dana, dioksinli
tavuk, hormonlu
sığır eti, genleriyle
oynanmış soya
fasulyesi, hayvan
leşinin suyuyla
doyurulmuş unla
beslenen çiftlik
hayvanlan, çiftlik
balıklan, kirienmiş
maden suyu,
Coca Cola, vb.
arasında
denetimsiz
sermayenin elinde
her gün biraz
daha ölmeye
devam ediyor...
mış olmadı, aynı zamanda sermaye bi-
rikiminin gereği yamyamlaştırıldı.
1950'lerden bu yana gelen bu süreç, o
zamanlar yakından denetleniyor, inek-
lere verilen yem özel bir işlemden ge-
çiriliyordu. ikinci aşamada bu denetim-
lerin kaldınlması var. Thatcher hükü-
meti, serbest piyasa koşullannı uygu-
lamaya sokarken, diğer endüstriler gi-
bi tarımın denetimi de bizzat tanm ış-
verenlerinin temsilcisi kurumlara bırak-
tı. Böylece, önce yemlerin hazırlanma-
sında güvenlik kurallannın hiçe sayılma-
sının ve 1970'lerin sonunda bir ara or-
taya çıkan BSE'nin sığır nüfusu içinde
hızia yayılmasının önü açıldı. Kriz pat-
lak verdikten sonra da tedbir alınırken,
örneğin mezbahaların denetiminde ye-
terince etkin olunamayacak, hastalıklı
etlerin besin zincirinden çıkartılması sü-
reci gecikecek, hatta hiç birzaman tam
kesinlik kazanamayacaktı. Bu arada
hastalıklı etlerin III. Dünya ülkelerine ve
Avrupa'ya ihracatı da uzun süre engel-
lenmedi. Avrupa ülkeleri, Ingiltere'den
sığır ithalatını yasaklayınca, buna kar-
şı milliyetçi bir histeriyle cevap verildi.
Uçüncü aşamada, sığır nüfusu içinde
BSE salgını ve bu hastalığın insana geç-
me olasılığı hakkında ilk teoriler oluş-
maya başladığında hükümetin et endüst-
risini korumak için sorunu uzun süre
halktan saklamış olması var.
İlk BSE olayı 1985'f.e ortaya çıktı.
1986'da BSE salgını saptandı. Ancak
rapora göre hükümet, araştırmayı sür-
dürürken, altı ay bu salgını halktan sak-
ladı. 1988'de salgına karşı ilk tedbirier
alındı, ama bu tedbirter denetim siste-
minin yetersizliğinden, hükümetin mali
yükü üstelenmek istememesinden do-
layı aksadı, çiftçiler hasta sürüleri gizle-
diler, piyasaya sürmeye devam ettiler.
1989'da bir hükümet raporu, sakatı be-
bek mamasından çıkanlmasını önerdi, ye-
tişkinlere ilişkin ise, bir risk olduğuna
ilişkin kanıt olmadığını söyledi. Rapor
"eğer yanılıyorsak bu bir felaket ola-
caktır" diyordu. Ama bu uyan halktan
gizlendi. Hükümet, sağcı basının dades-
teğiyle sığıretinin güvenlikli olduğuna iliş-
kin bir kampanya yürüttü. Tarım baka-
nı, BSE'nin genetik sının atlayarak baş-
ka türlere geçebileceğine ilişkin ilk ke-
sin kanıt ortaya çıkmadan bir ay önce,
6 yaşındaki kızına TV kameralan önün-
de hamburgeryedirdi. BSE verilen bir ke-
di BSE'den ölünce insanlann dariskal-
tında olduğu ortaya çıktı, ama hüküme-
tin sağlık müsteşan "risk yok" demeye
devam etti. 1993'te BSE'li sığır sayısı
100.000'i geçerken Muhafazakâr hükü-
metin bakanı hâlâ "risk yok" diyordu.
1995'te, CJD'nin ilk kurbanı, 17 yaşın-
daki bir genç öldü.
Hükümetin ilgili bakanlannın, müs-
teşariann, tanm işverenlerini temsil eden
kurumlann yöneticilerinin halkı yanılttı-
ğını, gerekli aciliyet içinde davranma-
dıklannı, gerçekleri gizlediklerini sapta-
dı, ama bilerek yapmadılar demeye ge-
tirdi. Bu açıdan büyük tepki çekti, ye-
tersiz bulundu. Raporda adı geçen so-
rumlular yine TV ve radyolardan kaçı-
yorlar. Işçi Partisi hükümeti ise krizden
siyasi bir kazanç elde etmemeye, so-
rumluların üzerine gitmemeye özel dik-
kat gösteriyor. Insanlık, deli dana, diok-
sinli tavuk, hormonlu sığır eti, genleriy-
le oynanmış soya fasulyesi, hayvan le-
şinin suyuyla doyurulmuş unla besle-
nen çiftlik hayvanlan, çiftlik balıklan,
kirienmiş maden suyu, Coca Cola, vb.
arasında denetimsiz sermayenin elin-
de her gün biraz daha ölmeye devam
ediyor...
ANKARA PAZARI
Y4KUP KEPENEK
Değer
Bayramdan bayrama anımsanan kavramlardan
biridirCumhuriyet. Böyle olunca da Cumhuriyet'in ger-
çek değerieri yaşama geçirilemiyor. Cumhuriyet'in en
büyük özelliklerinden biri, Türkiye insanını gerçek
insan sayan biranlayışı taşımasıdır. Cumhuriyet için
insan, salt insan olduğu için değerfidir.
Kuşkusuz, insan soyut bir kavram değil, bir büyük
variık. Bu nedenle de insanın, toplumsal ve ekono-
mik durumu ne olursa olsun, insan olarak bir değe-
ri var. Bunu yaratan da insanın kendisi. insan düşün-
cesinin bu noktayagelmesi kolay olmadı; binlerceyıl
uğraş verilmesi ve savaşımlara girilmesi gerekti. Bu-
rada çok önemli bir noktanın altı çizilmelidir: İnsa-
nın değeri, tarihsel açıdan, insan emeğine değer
verilmesine bağlı olarak, yani emek değeriyle bir-
likte yükselmiştir. Emeğe verilen değer ile insana ve-
rilen değer arasında çok yakın bir bağ vardır.
Ülkemizde bu savaşımlann büyük zaferi Cumhu-
riyet ile kazanıldı.
Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana onca yıl geç-
mesine karşın, toplumsal kültürümüzün insana ye-
terince değer vermeyen birtarafı var. Bunun tarih-
sel kokenleri ayn araştrmalann konusudur; toprak mül-
kryeti ve henüz tam olarak gelişemeyen kapitalist
üretim yapısından Islam öğretisine uzanan çok ge-
nis bir nedenler kümesi bu çerçevede sıralanabilir.
Insanı önemsemeyen bir anlayışın geçeriiliği bü-
yük olumsuzluklan da birlikte getiriyor. İnsanlar ölün-
ce çok kolay ağlaşınz da onlann sağ kalmalan için
gerekenleri yapmayız. Hastanelerimizin durumu bu-
nun bir göstergesi değil mi? Stem adlı Alman dergi-
sinin açıkladığı kan skandalına ne demeli? Gelişmiş
ekonomılerin kan tüccarian, geri kalmış ülkelerin hal-
kından topladıklan hastalıklı kanlan, Türkiye dahil,
insanına yeterii değeri vermeyen ve gerekli denetim-
leri yapmayan ülkelere pazarlıyor. Kullandığımız ila-
cın, satın aldığımız gıda maddelerinin sağlık deneti-
mi yapılryor mu? Çok daha önemli bir nokta var: Bu
sorulan soruyor muyuz?
Soru sormadığımız ıçın de sürekli kaybediyoruz;
horianıyoruz; sömürülüyoruz; eziliyoruz. Kimi kez,
yasal haklanmızı tam olarak değeriendiremiyoruz;
yasalar yeterince etkili uygulanmadığı için kaybedi-
yoruz; kimi kurumlann varlığı da insan değerini dü-
şüren süreçleri engellemeye yetmiyor. Insanı değer-
li kılacak ekonomik ve toplumsal dönüşümler bir tür-
lü gerçekleştirilmiyor.
Kısaca, Cumhuriyet düşüncesinın temeli olan, in-
san, haklar bakımından eşit doğar anlayışı bir tür-
lü tam anlamıyla egemen kılınamıyor, geçeriilik ka-
zanamıyor.
• • •
Bizdeki gibi insana değer vermeyen anlayış ege-
men olunca bunun özel yansımalan ilginç oluyor;
gülmece özelliği kazanabiliyor. Düşüncelerimizin de-
rinliğinde insanlan değeriendirme ölçüleri de değişi-
yor.İnsanlann cebindekı para tutan değer ölçüsü
olabiliyor.
Ses ve sinema sanatçısı Hütya Avşar ile resim sa-
natçısı Adnan Çoker arasında geçenlerde bir ser-
gide yaşanan tartışmalar, insanı yanlış değeriendiren
biranlayışın en yeni ve somut ömeğidir. Tartışma ko-
nusu, alınan eğitim ya da fotoğrafta duruş yeri gi-
bi noktalardı. Oysa özellikle sanatçılann en iyi bilme-
teri gereken, insan emeğine saygıdır.
İnsan bir değer olarak önemsenmeyince ya da hi-
çe sayılınca, yapılan öbür değeriendirmeler de yan-
lış oluyor; örneğin Avşartarafından, "kendisergisiiçin
reklamyapmakla suçlanan Çoker'in hiç de para hır-.
sı ile çalışmadığını, onu yakından tanıyanlar belirti-
yor.
•••
Yıllaröncesinden başlayan bir politikayla öğretici-
lerin değeri hızla düşürüldü; düşürülüyor. Tannsal sa-
nat sayılan öğretmenlik iyice değersızleştırıldi. He-
men tüm öğretilerde kutsanan öğretici emeği hiçe
sayıldı. Bu köşede sıkça vurgulandığı gibi, günümü-
zün devleti, Osmanlı'nın ünlü üç ayağı, askeriye,
adlrye ve ilmiye arasında gözettiği dengeli ya da eşit-
likçi maaş anlayışını, son yıllarda tümüyle bir yana bı-
raktı. Bu ve benzeri gelişmelerin bir sonucu olarak
bilim ve sanat insanlannın değersiz bulunması, gide-
rek artan bir oranda toplumda egemen kılınıyor.
Oysa dünyanın gidışı tam anlamıyla tersinedir. Top-
lumlar, bilim ve sanat insanlanna gerekli değeri ver-
dikçe daha da yükseleceklerini biliyor. Çağımız bilim
veteknoloji çağıdır deniliyor; bilim toplumuna geçiş,
sürecinin yaşandığı, hergün vurgulanıyor. Ancak tüm
bunlarsözde kalıyor. Bu birikimli değersizleştirme
süreci kendi olumsuzluklannı da birlikte yaratıyor. Bi-
limsel ve sanatsal üretim gelişemiyor. Birikimli
değersizieştırme birikimli geriliğe dönüşüyor. Top-
lum, yeni kazanımlara ve çağdaş açılımlara yönele-
miyor. Oysa Cumhuriyet, bilim ve sanatta da çağdaş-
laşmayı amaçlıyordu.
yakup@metu.edu.tr
OlB'ye bırakılmasın'
Pankobirlik şeker
fabrikalarına talip
ANKARA (ANKA)-
Pancar Ekicileri Koope-
ratifleri Birliği (Panko-
birlik) Yönetim Kuru-
lu, 2001 yıh özelleştir-
me programma alman 6
şeker fabrikasırun özel-
leştirilmesinin aceleye
getirilmemesini, özel-
leştirmeninüreticilerdış-
lanmadan ve Pankobir-
lflc'in önderliğinde yapıl-
masuıı ıstedi.
Pankobirlik Yönetim
Kurulu tarafmdan Dev-
let Bakanı RecepÖnal ve
diğer bakanlıklara gön-
derilen yazıda, şeker fab-
rıkalarmın özelleştirme
programma alınmasının
pancar üreticileri ve ku-
ruluşları tarafından
memnuniyetle karşılan-
dığı belirtildi.
Başta güvenlik olmak
üzere tanm, sanayi, hay-
vancılık, taşıma, hizmet
sektörlerinde öncelikle-
ri bulunan ve çok stra-
tejik bir sektör olan şe-
ker sektörünün parçala-
narak özelleştirilmesi-
nin sağlıklı olmayacağı
vurgulanan yazıda, kat-
ma değeri oldukça yük-
sek olan sektörün belli
disiplin içinde yeniden
yapılandınlmasının zo-
nınlu olduğu kaydedıl-
di.
Şeker fabrikalannın
Özelleştirme Idaresi
Başkanlığf na bırakıl-
madan özelleştirilmesi
gerektiği vurgulanan ya-
zıda, bundan önce yeni
"şeker yasası"nın çıka-
nlması istendi.
Yazıda, "Şeker yasa-
sıfleözerk çahşır ve sivil
kesim ağuiıklı şeker ku-
ruluve hepsindenönem-
lisi sadece bu sektörde
kuDanılabilecek güçlü
bir fon oluşturulmalı-
dır" görüşü savunuldu.