25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 EKİM 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA .CJJvOJ^I O J V U / ekonomi(g cumhuriyet.com.tr 13 TÜSİAD çok iyimser' • KONYA(AA)- TÜSIAD Başkanı Erkut Yücaoğlu'nun, hükümetin istikrar programıru öven değerlendıraıesi tepki topluyor. Konya Sanayi Odası Başkanı Hasan Angı, Türkiye'de yüzde 98'iKOBlmahiyetinde olan işletmelerin, değil 10 yıl sonrasını, önümüzdeki yılın sonunu dahi göremediklerini bildirdi. Angı, yazıh açıklamasında, ek vergilerin sürekli kılınmasının olumsuz sonuçlara gebe olduğunu, TÜSlAD'ın çok iyimser olduğunu ifade etti. Hdanlap festivalde • Ekonomi Servisi- Aslan Fidanlığı tarafından düzenlenen "Fidan Festivali"nde çoğunluğu yerli üretim olan 600'e yakın çeşit bitki yüzde 40'tan başlayan indirimlerle satışa sunuldu. YakJaşık bir ay sürecek kampanyada 15 yıllık bir çam ağacı 80 milyona satılırken manolya fiyatlan ise 1,5 milyon ile 400 milyon lıra arasında değişiyor. Kilyos yolu Fındıklı geçidinde bulunan fidanlıkta, ziyaretçiler Toyota Land Cruiser ve Toyota Rav 4 ile test sürüşleri de yapabilecek. Irak'a ticapi ziyaret • ANKARA (ANKA)- BM ambargosu çerçevesinde ıüşkılenn kesilmesi nedeniyle Türkiye'nin önemli bir kayıp yaşadığı Irak'la ticari ılışkilenn geliştirilmesine yönelik adım atıhyor. Devlet Bakanı Tunca Toskay ve Dış Ticaret Müsteşan Kürşad Tüzmen ile TOBB'ye üye işadamlanndan oluşan heyet, ticari ıüşkılenn geliştirilmesine yönelik temaslarda bulunmak üzere bugün Irak'a gidiyor. Kafte Kongresi btanbuTda • ANKARA (AA) - Türk Standartlan Enstitüsü (TSE) Başkanı Ahmet Cafoğlu, 45. Avrupa Kalite Kongresi'nin, 18- 21Eylül2001tarihleri arasında Istanbul'da yapılacağını bildirdi. Ana teması "Kalite: Küresel Rekabette Köprü" olan kongrede kalite maliyetleri, müşteri sadakati, müşteri tatmini yönetimi, KOBl'lerde rekabet gibi konulann irdeleneceği bildirildi. Kongreye 2 bin kişinin katılması bekleniyor. Çiftçiye hacizşoku • HAVRAN(AA)- Balıkesir'in HavTan ilçesine bağlı Büyükdere beldesinde, kredi borcunu ödeyemeyen241 çiftçiye haciz geldiği bildirildi. Büyükdere Belediye Başkam Hüseyin Asarb, 1995-1997 yıllan arasında Tanm Kredi Kooperatifi'nden 30 milyar lira tutannda kredi alan 241 üreticinin, toplam borcunun faizleriyle birlikte 210 milyar liraya ulaştığını bildirdi. Tacftistan pana birimi değişiyor • ALMATI (AA) - Rusya dışında 'ruble'yi kullanan tek BDT ülkesi Tacikistan da para birimini değiştiriyor. Tacik Rublesi ile aynı değerde olacak olan "somony" adlı yeni para birimi bugünden itibaren tedavüle girecek. Kazpress'in haberine göre, Devlet Başkanı Imamali Rahmanov, IMF'nin bu karan destekJediğini belirterek yeni para biriminin, ülkenin serbest ekonomiye geçişini hızlandıracağını savundu. Doğrudan gelir desteği ödemeleri diğer ülkelerde üretimden önce, Türkiye'de ise yıl sonunda Taruna destek yok• Dünyadaki örneklerinde ödemelerin üretimden önce yapıldığı DGD sistemi Türkiye geneline yaygınlaştınlmak istenirken üreticiye destekleme ödemesinin yansı ancak yıl sonunda verilebilecek. Ekonomi Servia -Tür- kiye koşullanna uymadı- ğı gerekçesiyle eleştiri- len ve üretici kesiminde tepkilere yol açan tanm- da doğrudan gelir deste- ği (DGD) sisteminin ül- ke geneline yaygmlaştml- ması planlamrken çiftçi, destekleme ödemesinin yansını, onu da ancak yıl sonuna doğru alabılecek. Sistemin dünyadaki ör- nekJerinde ise ödemeler üretim başlamadan önce peşin yapılıyor ve üretim planlaması çiftçi tarafin- dan gerçekleştiriliyor. Tanm Bakanlığı'nın is- teği doğrultusunda DGD sisteminin yaygınlaştınl- masına ilışkin kararna- me taslağı yakında Ba- kanlar Kurulu'na sevke- dilecek. Ancak DGD sistemi- nin ülke genelinde yay- gınlaştınlması için ge- rekli ödeneğin tamamı 2000 yılı bütçesine ko- nulamadığı için, çiftçi, ödemenin ancak yansı- nı, onu da ancak yıl so- nuna doğru alabilecek. DGD sistemi için Ta- nm ve Köyişleri Bakan- lığı'nın 1.2 katrilyon lira ödenek talebine karşın bütçeye ancak 430 tril- yon lira ödenek konuldu. Çiftçiler, gelecek yıl ön- görülen desteğin ancak yansını alabilecekler. Bu ödemeler için yaklaşık 700 trilyon liralık kaynak Pamuk primindeki vurgun uzaktan algüama sistemi ile çözülmeve çahşılacak. de DGD ödemeleri üre- tim başlamadan önce ya- pılıyor ve üretim planla- ması çiftçiler tarafından yapılıyor. gerektiği hesaplanırken yetkıliler, kalan bölümün, yıl içinde yapılacak öde- nek kaydırmalan ile kar- şılanacağını belirtiyorlar. Sistemin uygulanma- sı için öncelikle çiftçi ka- yıt sistemi tamamlana- cak. Çiftçi kayıt sistemi ve tanmda veri tabanının oluşturulmasına yönelik 250 milyon dolarlık pro- je için Dünya Bankası 30 milyon dolarkredi kullan- dıracak. Ödemeler ekimde Kayıt sisteminin gele- cek yü temmuz ayında ta- mamianabileceği belirti- liyor. Kayıt kapsamına aûnan çiftçilere, DGD sis- temi kapsamında ödeme- ler ekım ayında yapıla- cak. DGD sistemi kapsa- mında2002 yılındaki öde- melerin ise bütçeye ko- nulacak ödeneğe bağlı olarak aynı yılın başında yapılması öngörülüyor. Bakanlık yetkılileri, 2001 yılı ekim ayında ya- pılacik gelir desteği öde- mesinin, bu yıla aıt öde- melerin ilk taksıdini oluş- turduğunu, ikıncı taksidın 2002 yılında gerçekleşti- rileceğini, 2002 yılı öde- meleri için aynca kaynak konulacağmı söyledi. Ancak, 2002 yılı büt- çesine bu kadar ödeme konulmasıntn mümkün görünmediği belirtiliyor. Sonuçta, üreticiler, gele- cek yıl DGD ödemeleri- nin yansını alabılecek. Ödemenin esaslan ise daha sonra çıkanlacak tebliğ ile belirlenecek. Dünya Bankası, dekarba- şına ve 200 dekara kadar ödeme yapılmasını ister- ken, bakanlık, üretilen ürüne bağlı olarak des- tekleme yapılmasını ıs- tiyor. Dünyadaki ömeklerin- Pamuktakj vurgun Tanm ve Köyişleri Ba- kanı Hüsnü Yusuf Gö- kalp, "Pamuk priminde- ki vurgunu, 'Uzaktan Al- güama Sistemi' ile orta- dan kaldıracağız" dedi. Gökalp, pamuk primi ödemelerinde, hayalı ekim alanlan, çırçır fabrikala- nndahayali olarak işlenen pamuk miktan ile haksız ödemeler yapıldığını be- lirtti. Gökalp, "Gerçek pamukekim alaru 683 bin hektardan 443 bin hek- tara düşmüştür. Üretilen kütlü pamuğun 2 milyon tondan 1 milyon 300 bin tona düştüğünü pamuk primi ödemesinin de 136 milyon dolar olduğunu tespiteöik''dedi. İthalat kararına destek artıyor Gübreüreücilerine rekabet suçlaması Ekonomi Servisi -Tanm ve Köyişleri Bakanlığı ile gübre üreticilerini karşı kar- şıya geriren "ithalatın ko- laylaştınlması karan "na Türkiye Tanm Kredi Ko- operatifleri Merkez Birli- ği'nden(TTKKMB)destek geldi. Yerli gübre üreticile- ri, TTKKMB ihalelennde en üst seviyede fiyat olu- şabilmesi için işbirîiği yap- makla suçlandı. Çiftiye gübre satışlan- nın ortalama yüzde 30'unu gerçekleştiren TTKKMB Genel Müdür Yardımcısı Yetkin Savaş- kan, ıthalatın kolaylaştml- masmm fiyat oluşumunda yararlı olaca- ğını söyledi. Savaşkan, bu yıl çıkarılan 2000-93 sayı- b Bakanlar Kurulu karan ile kimyevı gübrelenn tedarik ve satışına ciddi kısıtlama- lar getinldığini kaydetti. Bu kısıtlamalar nedeniyle TTKKMB'nin ihalelerine giren ithalatçı sayısının da azaldığıru kaydeden Savaş- kan, ithalatçı fîrmalann az- lığı ve kompoze gübrelerin dışındaki gübrelerin üreti- ci sayılannın sınırlı olma- sının, kooperatiflerin güb- re tedarikini zorlaştırdığı- nı vurguladı. Söz konusu sı- nırlamalar nedeniyle, 1995 'te yüzde 54 olan üre- tici kuruluşlannpazarpay- lannıngeçen yıl yüzde 68'e ulaştığını anlatan Savaş- kan, kooperatif ve tanm sa- tış kooperatifı birliklerinin payının da yüzde 46'dan • Yerli gübre üreticileri, TTKKMB ihalelennde en üst seviyede fiyat oluşabilmesi için işbirîiği yapmakla suçlandı. yüzde 32'ye gerilediğini hatırlatarak bunda destek- leme sisteminin de etkili olduğunu kaydetti. TTKKMB'nin enbüyük satıcı konumunda bulun- masının. pazarda faaliyet gösteren firmaları, bu iha- lelerde oluşacak fiyatlann belirlenmesinde de etkın olmaya ıttiğine dikkati çe- ken Savaşkan, yerli gübre üreticisı fîrmalann, piyasa- da mal satabilmek için Ta- nm Kredi'nin ihalelerin- de,en üst sevi- yede fiyat olu- şabilmesi için işbirîiği yap- tıklannı ileri sürdü. Savaş- kan şunlan söyledi: "Firmalar, ihalelerde TTK'ye ver- dUderifiyada- rmalbndaba- yflerinemalsa- tarak TTK'ye karşı haksız rekabete girişmektedirler. TTK ihalelerinde geniş re- kabet ortamı sağlanarak dûşükfîyatia mal temin edfl- mesi fîrmalann bayi paza- nndald kârlannı aşağı çe- keceğinden, destekleme re- jimini de kullanarak reka- betortammıkakhrnıayaça- hşryorlar. Bu konuda, ka- mu ve özel sektör üreticile- ri işbuüği yapıyon" Savaşkan, gübre sübvan- siyonunun, üretici, dağıtı- cı, ithalatçı ve kooperatif- lere farklı şekilde ödenme- si nedeniyle haksız reka- bete yol açması yanında, fiyat içindeki paymın da 1997'de yüzde 50 ikenbu yıl yüzde 10-12'ye düştü- ğünü anlartı. D Ü N Y 4 E K O N O M Î S t N E B A K I Ş / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA ergin@ergin.demon.co.uk Geçen hafta, Ingiltere'de yayımlanan iki rapor, denetimsiz kâr dürtüsünün, na- sıl ve ne düzeyde ölümlere yol açtığını bir kez daha gösterdi. İlk rapor, ardı ar- kası kesilmeyen tren kazalanndan so- nuncusu üzerine hazırtanmıştı, geçici ra- pordu. Ikincisiyse deli dana (BSE) kri- zinin nedenlerini ve boyutlannı ortaya koymayı amaçlıyordu. Raporlara ba- kınca her iki alanda da felaketler zinci- rinin arkasında neo-liberalizmin olduğu görülüyor. Özelleştirme,rekabetve kaos Thatcher hükümeti, tren yollannın özelleştirilmesi projesini 1988-1990 ara- sında hazırladı. Projenin ana modeli, neo-liberalızmin en merkezi ıdeolojik aygıtlanndan 'Adam Smith Enstitüsü'ne verildi. Enstitünün, rekabeti geliştirme- yi amaçlayan önertsine uygun olaraktren yolları işletmeleri dikine bölündü, taşı- macılıkla hatlann (raylann) yönetimi bir- birinden ayrıldı. Ingiliz tren yollan sis- temi 100 parçaya bölünerek şatıldı. Böylece ortaya vagon işletmecileri ve tren yolu bakımcılan, tren hizmetleri de- netim şirketleri ve hükümet görevlilerin- den oluşan son derecede karmaşık bir yapı çıktı. Raporun ortaya koyduğuna göre, bu yapı içinde bir şirketin yöne- ticisinin, diğerinin yaptığından haberi olmuyor. Tren yolu şirketleri, vagon şir- ketlerinetazminat ödememek için hat- lan servisten çekip zamanında bakıma almıyofiardı. Gelirlerini azaltmak isteme- yen vagon şirketleri ise, vagonlan za- manında bakıma almıyordu. Bu arada kime ne ödeme yapılacak, maliyetler na- sıl düşürülecek, tazminatlar nasıl öde- necek tartışmaları arasında, güvenlik sorunları hep ikinci plana itiliyordu. So- nuç olarak, sık sık, vagonların teker- lekleri ya da akslan basınca dayanamı- yor, parçalanıyor, zaman zaman da ray- lar aşın kullanımdan dağılıveriyordu. Geçen yıl Paddington'daki kazada 31 kişi öldü. Yıl boyunca 90 tren yoldan çık- tı. Önceki hafta Hatfield'da tren raydan çıktı ve 4 kişi öldü. Kazaya yol açan raylann yanında, aylar önce değiştiril- mek için getirilmiş yeni raylar ibret ve- rici bir biçimde yatıyordu. Raporia birlikte, 2000 mil rayın kötü koşullarda olduğu ortaya çıktı . Tren ulaşımı bir haftadırtam bir kaos içinde. Tren Hatlan Genel Müdürü Gerald Cor- bet, "özelteştirmelerin tren yolu hiz- metini yıktığını" söyledi, sistemin sa- deleştirilmesini (merkezileştirilmesini) önerdi. Muhafazakâr Parti'nin gölge Ulaştırma Bakanı "özelleştjrmede ha- talaryapılmış okjuğunu" kabul etti. Bu sırada özelieştirmelerin yapıldığı döne- min Muhafazakâr Parti hükümetinin il- gili bakanlan, Margret Thatcher de da- hil, televizyon ve radyodan kaçıyor, de- Deli Danalar, Neo-Liberalter ve İnsanlar meç vermeyi reddediyorlardı. überal Parti'nin ulaştırma sorumlusu Susan Cramer, tren yollan ulaşımının yeniden kamulaştınlması gerektiğinı söyleye- rek bırtabuyu yıktı ve ilk kez partilerdü- zeyinde bu olasılığı dile getirdi. 1990'la- rın ortasına kadar kamulaştırmayı bir çözüm olarak gören Işçi Partisi ise şim- dilerde, sisteme, diğer bir deyişle tren yollannın başına çökmüş şirketlerin ce- bine milyonlarca steriin para dökmeye ve kontratlannı 20 yıl daha uzatmaya ria- porun da gösterdiği gibi, bu felaketin de arkasında tren yolu sistemindeki kri- ze yol açan nedenleri, sermayenin do- ğayı ve insan yaşamını hiçe sayan dina- miğini, buna bağnazca hizmet eden neo- liberal mantığı görüyoruz. Önce BSE krizi, ardından da CJD sal- gını üç aşamadan geçerek ortaya çık- tı. Birincı aşamada, verimliliği arttırmak için sığıriara, koyun ve sığır etinin yedi- rilmesi var. Böylece doğası otoburolan bir hayvan yalnızca etoburluğa zorlan- zırlanıyor. Yapılan kamuoyu yoklamala- n ise halkın yüzde 75'inin tren yollan- nın yeniden kamulaştınlmasından ya- na olduğunu gösteriyor. Ve BSE krizi BSE hastalığını taşıyan sığır etini tü- keten insanlarda ortaya çıkan CJD'den ölenlerin sayısı ingiltere'de 80'i buldu. An- cak CJD'nin kuluçka dönemi 25 yıla ka- dar uzayabiliyor. Bu salgının daha kaç kişinin ölümüne yol açacağı belli değil. CJD hastalanna ve kurbanlann aileleri- ne mali yardıma hazırlanan hükümet, gelecek yıllarda ölü sayısının 130.000'i bulabileceğini hesaplıyor. Kimi öngörü- lere göre bu sayı 500.000'e kadar yük- selebilir. Deli dana (BSE) ve CJD krizine baktığımızda, geçen hafta yayımlanan ra- Insanlık, deli dana, dioksinli tavuk, hormonlu sığır eti, genleriyle oynanmış soya fasulyesi, hayvan leşinin suyuyla doyurulmuş unla beslenen çiftlik hayvanlan, çiftlik balıklan, kirienmiş maden suyu, Coca Cola, vb. arasında denetimsiz sermayenin elinde her gün biraz daha ölmeye devam ediyor... mış olmadı, aynı zamanda sermaye bi- rikiminin gereği yamyamlaştırıldı. 1950'lerden bu yana gelen bu süreç, o zamanlar yakından denetleniyor, inek- lere verilen yem özel bir işlemden ge- çiriliyordu. ikinci aşamada bu denetim- lerin kaldınlması var. Thatcher hükü- meti, serbest piyasa koşullannı uygu- lamaya sokarken, diğer endüstriler gi- bi tarımın denetimi de bizzat tanm ış- verenlerinin temsilcisi kurumlara bırak- tı. Böylece, önce yemlerin hazırlanma- sında güvenlik kurallannın hiçe sayılma- sının ve 1970'lerin sonunda bir ara or- taya çıkan BSE'nin sığır nüfusu içinde hızia yayılmasının önü açıldı. Kriz pat- lak verdikten sonra da tedbir alınırken, örneğin mezbahaların denetiminde ye- terince etkin olunamayacak, hastalıklı etlerin besin zincirinden çıkartılması sü- reci gecikecek, hatta hiç birzaman tam kesinlik kazanamayacaktı. Bu arada hastalıklı etlerin III. Dünya ülkelerine ve Avrupa'ya ihracatı da uzun süre engel- lenmedi. Avrupa ülkeleri, Ingiltere'den sığır ithalatını yasaklayınca, buna kar- şı milliyetçi bir histeriyle cevap verildi. Uçüncü aşamada, sığır nüfusu içinde BSE salgını ve bu hastalığın insana geç- me olasılığı hakkında ilk teoriler oluş- maya başladığında hükümetin et endüst- risini korumak için sorunu uzun süre halktan saklamış olması var. İlk BSE olayı 1985'f.e ortaya çıktı. 1986'da BSE salgını saptandı. Ancak rapora göre hükümet, araştırmayı sür- dürürken, altı ay bu salgını halktan sak- ladı. 1988'de salgına karşı ilk tedbirier alındı, ama bu tedbirter denetim siste- minin yetersizliğinden, hükümetin mali yükü üstelenmek istememesinden do- layı aksadı, çiftçiler hasta sürüleri gizle- diler, piyasaya sürmeye devam ettiler. 1989'da bir hükümet raporu, sakatı be- bek mamasından çıkanlmasını önerdi, ye- tişkinlere ilişkin ise, bir risk olduğuna ilişkin kanıt olmadığını söyledi. Rapor "eğer yanılıyorsak bu bir felaket ola- caktır" diyordu. Ama bu uyan halktan gizlendi. Hükümet, sağcı basının dades- teğiyle sığıretinin güvenlikli olduğuna iliş- kin bir kampanya yürüttü. Tarım baka- nı, BSE'nin genetik sının atlayarak baş- ka türlere geçebileceğine ilişkin ilk ke- sin kanıt ortaya çıkmadan bir ay önce, 6 yaşındaki kızına TV kameralan önün- de hamburgeryedirdi. BSE verilen bir ke- di BSE'den ölünce insanlann dariskal- tında olduğu ortaya çıktı, ama hüküme- tin sağlık müsteşan "risk yok" demeye devam etti. 1993'te BSE'li sığır sayısı 100.000'i geçerken Muhafazakâr hükü- metin bakanı hâlâ "risk yok" diyordu. 1995'te, CJD'nin ilk kurbanı, 17 yaşın- daki bir genç öldü. Hükümetin ilgili bakanlannın, müs- teşariann, tanm işverenlerini temsil eden kurumlann yöneticilerinin halkı yanılttı- ğını, gerekli aciliyet içinde davranma- dıklannı, gerçekleri gizlediklerini sapta- dı, ama bilerek yapmadılar demeye ge- tirdi. Bu açıdan büyük tepki çekti, ye- tersiz bulundu. Raporda adı geçen so- rumlular yine TV ve radyolardan kaçı- yorlar. Işçi Partisi hükümeti ise krizden siyasi bir kazanç elde etmemeye, so- rumluların üzerine gitmemeye özel dik- kat gösteriyor. Insanlık, deli dana, diok- sinli tavuk, hormonlu sığır eti, genleriy- le oynanmış soya fasulyesi, hayvan le- şinin suyuyla doyurulmuş unla besle- nen çiftlik hayvanlan, çiftlik balıklan, kirienmiş maden suyu, Coca Cola, vb. arasında denetimsiz sermayenin elin- de her gün biraz daha ölmeye devam ediyor... ANKARA PAZARI Y4KUP KEPENEK Değer Bayramdan bayrama anımsanan kavramlardan biridirCumhuriyet. Böyle olunca da Cumhuriyet'in ger- çek değerieri yaşama geçirilemiyor. Cumhuriyet'in en büyük özelliklerinden biri, Türkiye insanını gerçek insan sayan biranlayışı taşımasıdır. Cumhuriyet için insan, salt insan olduğu için değerfidir. Kuşkusuz, insan soyut bir kavram değil, bir büyük variık. Bu nedenle de insanın, toplumsal ve ekono- mik durumu ne olursa olsun, insan olarak bir değe- ri var. Bunu yaratan da insanın kendisi. insan düşün- cesinin bu noktayagelmesi kolay olmadı; binlerceyıl uğraş verilmesi ve savaşımlara girilmesi gerekti. Bu- rada çok önemli bir noktanın altı çizilmelidir: İnsa- nın değeri, tarihsel açıdan, insan emeğine değer verilmesine bağlı olarak, yani emek değeriyle bir- likte yükselmiştir. Emeğe verilen değer ile insana ve- rilen değer arasında çok yakın bir bağ vardır. Ülkemizde bu savaşımlann büyük zaferi Cumhu- riyet ile kazanıldı. Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana onca yıl geç- mesine karşın, toplumsal kültürümüzün insana ye- terince değer vermeyen birtarafı var. Bunun tarih- sel kokenleri ayn araştrmalann konusudur; toprak mül- kryeti ve henüz tam olarak gelişemeyen kapitalist üretim yapısından Islam öğretisine uzanan çok ge- nis bir nedenler kümesi bu çerçevede sıralanabilir. Insanı önemsemeyen bir anlayışın geçeriiliği bü- yük olumsuzluklan da birlikte getiriyor. İnsanlar ölün- ce çok kolay ağlaşınz da onlann sağ kalmalan için gerekenleri yapmayız. Hastanelerimizin durumu bu- nun bir göstergesi değil mi? Stem adlı Alman dergi- sinin açıkladığı kan skandalına ne demeli? Gelişmiş ekonomılerin kan tüccarian, geri kalmış ülkelerin hal- kından topladıklan hastalıklı kanlan, Türkiye dahil, insanına yeterii değeri vermeyen ve gerekli denetim- leri yapmayan ülkelere pazarlıyor. Kullandığımız ila- cın, satın aldığımız gıda maddelerinin sağlık deneti- mi yapılryor mu? Çok daha önemli bir nokta var: Bu sorulan soruyor muyuz? Soru sormadığımız ıçın de sürekli kaybediyoruz; horianıyoruz; sömürülüyoruz; eziliyoruz. Kimi kez, yasal haklanmızı tam olarak değeriendiremiyoruz; yasalar yeterince etkili uygulanmadığı için kaybedi- yoruz; kimi kurumlann varlığı da insan değerini dü- şüren süreçleri engellemeye yetmiyor. Insanı değer- li kılacak ekonomik ve toplumsal dönüşümler bir tür- lü gerçekleştirilmiyor. Kısaca, Cumhuriyet düşüncesinın temeli olan, in- san, haklar bakımından eşit doğar anlayışı bir tür- lü tam anlamıyla egemen kılınamıyor, geçeriilik ka- zanamıyor. • • • Bizdeki gibi insana değer vermeyen anlayış ege- men olunca bunun özel yansımalan ilginç oluyor; gülmece özelliği kazanabiliyor. Düşüncelerimizin de- rinliğinde insanlan değeriendirme ölçüleri de değişi- yor.İnsanlann cebindekı para tutan değer ölçüsü olabiliyor. Ses ve sinema sanatçısı Hütya Avşar ile resim sa- natçısı Adnan Çoker arasında geçenlerde bir ser- gide yaşanan tartışmalar, insanı yanlış değeriendiren biranlayışın en yeni ve somut ömeğidir. Tartışma ko- nusu, alınan eğitim ya da fotoğrafta duruş yeri gi- bi noktalardı. Oysa özellikle sanatçılann en iyi bilme- teri gereken, insan emeğine saygıdır. İnsan bir değer olarak önemsenmeyince ya da hi- çe sayılınca, yapılan öbür değeriendirmeler de yan- lış oluyor; örneğin Avşartarafından, "kendisergisiiçin reklamyapmakla suçlanan Çoker'in hiç de para hır-. sı ile çalışmadığını, onu yakından tanıyanlar belirti- yor. ••• Yıllaröncesinden başlayan bir politikayla öğretici- lerin değeri hızla düşürüldü; düşürülüyor. Tannsal sa- nat sayılan öğretmenlik iyice değersızleştırıldi. He- men tüm öğretilerde kutsanan öğretici emeği hiçe sayıldı. Bu köşede sıkça vurgulandığı gibi, günümü- zün devleti, Osmanlı'nın ünlü üç ayağı, askeriye, adlrye ve ilmiye arasında gözettiği dengeli ya da eşit- likçi maaş anlayışını, son yıllarda tümüyle bir yana bı- raktı. Bu ve benzeri gelişmelerin bir sonucu olarak bilim ve sanat insanlannın değersiz bulunması, gide- rek artan bir oranda toplumda egemen kılınıyor. Oysa dünyanın gidışı tam anlamıyla tersinedir. Top- lumlar, bilim ve sanat insanlanna gerekli değeri ver- dikçe daha da yükseleceklerini biliyor. Çağımız bilim veteknoloji çağıdır deniliyor; bilim toplumuna geçiş, sürecinin yaşandığı, hergün vurgulanıyor. Ancak tüm bunlarsözde kalıyor. Bu birikimli değersizleştirme süreci kendi olumsuzluklannı da birlikte yaratıyor. Bi- limsel ve sanatsal üretim gelişemiyor. Birikimli değersizieştırme birikimli geriliğe dönüşüyor. Top- lum, yeni kazanımlara ve çağdaş açılımlara yönele- miyor. Oysa Cumhuriyet, bilim ve sanatta da çağdaş- laşmayı amaçlıyordu. yakup@metu.edu.tr OlB'ye bırakılmasın' Pankobirlik şeker fabrikalarına talip ANKARA (ANKA)- Pancar Ekicileri Koope- ratifleri Birliği (Panko- birlik) Yönetim Kuru- lu, 2001 yıh özelleştir- me programma alman 6 şeker fabrikasırun özel- leştirilmesinin aceleye getirilmemesini, özel- leştirmeninüreticilerdış- lanmadan ve Pankobir- lflc'in önderliğinde yapıl- masuıı ıstedi. Pankobirlik Yönetim Kurulu tarafmdan Dev- let Bakanı RecepÖnal ve diğer bakanlıklara gön- derilen yazıda, şeker fab- rıkalarmın özelleştirme programma alınmasının pancar üreticileri ve ku- ruluşları tarafından memnuniyetle karşılan- dığı belirtildi. Başta güvenlik olmak üzere tanm, sanayi, hay- vancılık, taşıma, hizmet sektörlerinde öncelikle- ri bulunan ve çok stra- tejik bir sektör olan şe- ker sektörünün parçala- narak özelleştirilmesi- nin sağlıklı olmayacağı vurgulanan yazıda, kat- ma değeri oldukça yük- sek olan sektörün belli disiplin içinde yeniden yapılandınlmasının zo- nınlu olduğu kaydedıl- di. Şeker fabrikalannın Özelleştirme Idaresi Başkanlığf na bırakıl- madan özelleştirilmesi gerektiği vurgulanan ya- zıda, bundan önce yeni "şeker yasası"nın çıka- nlması istendi. Yazıda, "Şeker yasa- sıfleözerk çahşır ve sivil kesim ağuiıklı şeker ku- ruluve hepsindenönem- lisi sadece bu sektörde kuDanılabilecek güçlü bir fon oluşturulmalı- dır" görüşü savunuldu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle