Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURtYET 7 OCAK 2000 CUMA
O L A Y L A R V E G O R U İ Ş L E R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
Avukatlık Yasa Tasansı
Dr. Engjn ÜNSAL htanbul Barosu Avukatlanndan
T
oplumlann en önemli
uğraşlanndan olan sa-
vunnianlık, yüzyıllar bo-
yu toplumlann aynasın-
da olunılu izler bırak-
mıştır. Savunma; ege-
men gûç karşısında birey, güçlü karşı-
sında güçsüz için var olan bir olgudur.
Savunma, hakkın ve haklının ortaya
konulmasının en doğal aracıdır. Hak,
haklılık ve savunma çağlann ortadan
kaldıramayacağı doğal verilerdir. En-
gizisyon mahkemesi karşısında Gali-
leo'nun, bağnazlar tarafindan baldıran
zehirini içmeye tutsak edilen Sokrat'ın
unutulmaz savunması bu yûzden kalı-
cı olmuş ve insanhğın belleğine kazın-
mıştır. Haklılığın gün ışığına çıkanlma-
sı çabası olan savunmanbk (avukatlık)
ve savunma dûn kutsal birhaktı, bugün
de, yann da öyle olarak kalacaktır. Bu
nedenle toplumlann ve yasa koyucula-
nn savunmanlık meslegine yaİdaşım-
lan çok özenli olmahdır.
TBMM komisyonJannda Avukatlık
Yasa Tasansı bir kez daha görüşülmek-
tedir. Adalet mülkün temeli olduğuna
ve avukatlar da yargı sısteminin aynl-
maz bir bölümü oldukJanna göre avu-
katlara, bu sistemin iyi işleyebilmesi,
adaletin gerçekleşebilmesi ve güven
verici olabilmesi için yeni yetkilerin
verilmesi kaçırulmazdır. Avukatlara
yargı içinde daha aktif ve daha işlev-
sel yetkilerin tanınması güven verici
bir yargı için kaçınılmazdır.
Ülkemizde avukatlık konusu ile ilgi-
li ilk yasal dûzenleme 1876 tarihli Da-
va Vekilleri Beyannamesi ile günde-
me gelmiştir. Bunu 1924 yılında çıka-
nlan Muhammat Kanunu ve bunu da
1938 yılında 3499 sayılı yasa ile yapı-
lan düzenlemeler izler, sonunda 1969
tarih ve 1136 sayılı yasa ile Avukatlık
Kanunu çıkanhr. Bu son yasa 1988 yı-
lına kadar tam on kez değişikliğe uğ-
rar. Yapılan değişiklikler avukatı ve
avukatların meslek örgütünü baskı al-
tına almayı amaçlamıştır.
Çağdaş toplumlarda avukatlık en say-
guı uğraş ve onlann meslek kuruluşu
olan barolar da en etkili kurumlar ola-
rak algılanmaktadır. Avrupa Birliği 'ne
aday Türkiye'nin de arbk avukatlarma
ve onlann meslek kuruluşu olan baro-
lanna gereken özeni gösterme, avuka-
tı ve barosunu bağımsızlaştırma günü
çoktan gelmiştir.
Barolarla ilgili yanlışlık 1982 Ana-
yasası'nın 135. maddesi ile başlamak-
tadır. Bu madde hiçbir Avrupa Birliği
ülkesinde bulunmayan yasaklan, Türk
meslek kuruluşlan (bu arada elbette
barolar) için getirmiştir. Bu maddeye
göre meslek kuruluşlan amaçlan dı-
şmda faaliyette bulunamazlar, bunlann
üzerinde devletin idari ve mali deneti-
mi vardn-, amaçlan dışında faahyet gös-
teren kuruluşlann sorumlu organlannın
görevlerine savcılann istemi ûzerine
yargı karan ile son verilebilir, gecikme-
sinde sakıncagörülen durumlardames-
lek kuruluşlan yine yargı karan ile ka-
patüabilir.
Bu hüküm nedenı üc ülkemizde mes-
lek kuruluşlan siyasal iktidarlann ve-
sayeti altındadır ve asla bağımsızlıkla-
rmdan söz edilemez. 1136 sayılı yasa
76. maddesinde bir adım daha ileri gi-
derekbarolannkuruluş amaçlan ve ya-
sada belirtilenler dışmda hiçbir çalış-
ma yapamayacağmı, kendilerine yasa
ile verilmiş görevlerin yerine getiril-
mesi ile ilgili olmayan toplantı ve gös-
ten yürüyüşü düzenleyemeyeceğini, si-
yasetle uğraşamayacağmı, siyasi par-
tiler, sendikalar ve derneklerle ortak
davranamayacağını öngörmüştür.
Bu yasaklamalar ile barolar kendı
üyelerinin mesleksel çıkarlan ve baro-
nun ûlke sorunlan konusunda bile gö-
rûşlerini açıklayamayacak bir konuma
getirihnek istenmıştir. Barolann sus-
kun, üyesi olan avukatlann işlevsiz ve
her ikısının birden siyasal güçlerin ve-
sayetı alnnda olduğu ülkelerde barola-
nn ve avukatlık mesleğinin bağımsız
oluşundan söz edilemez.
Barolann bağımsız olmadığı bir ül-
kenm ise demokrasinin kurallarmı tam
ve eksiksiz olarak yaşama geçirdiği
söylenemez.
Meclis'te görûşûlmekte olan Avu-
kathk Yasa Tasansı'nda irdelenmesi ve
gündeme getirilmesi gereken çok önem-
li konular vardır: Şirketleşme, rekabet
yasağı, sermaye şirketlerinın avukat ile
ış görme zorunluluğu, devlet dairele-
rinde sadece avukatlar aracüığıyla yurt-
taşlann temsil edilebilme sorunu, hu-
kukı sorumluluk sigortası, avukatlann
bazı noterlik işlemleri, örneğin vekâ-
letnamelerin onanmasını yapabilmele-
ri, noterlik harçlanndan barolara belir-
li bir pay ayırma zorunluluğu, barola-
ra üye olabdmek için sınav zorunlulu-
ğunun getirihnesi, barolara gelir sağ-
layacak yardımlaşma pulu çıkarabü-
meleri gibi birçok sorununbuyasa için-
de bir biçimde yer alması gûndemde-
dir.
Avrupa Birliği üyeliği ardında ko-
şan Türkiye'nin artık bu çok önemli
soruna neşter vurması gerekmektedir.
Avukatlar yargı süreci içinde kanıt top-
lama gıbi yenı yetkilerle donatılmalı,
avukatlık daha işlevsel kılınmalı ve
avukat yargılama sürecine daha etkin
bir biçimde kaülabilmelidir. Avukatlık
Yasa Tasansı'nın TBMM'de görüşül-
mesi ülkemiz barolan ve Türkiye Ba-
rolar Birliği tarafindan yakından ve
özenle izlenmelidir. Bugüne değin bu-
nun etkili bir biçimde yapıldığı kanı-
sında değiliz. Konu yeteri kadar so-
rumluluk duygusu içinde ele alınma-
maktadır. Örneğin konuyu en yakın-
dan ızlemesı, üyelerine gelişmeleri gü-
nü gününe aktarması gereken tstanbul
Barosu Başkanı, TBMM komisyon ça-
* • •
lışmalanna karşı ilgisiz kalmış ve bu-
güne kadar üyelerine gelışmeler konu-
sunda hiçbir duyuruda bulunmamıştır.
Anlaşdan, dincil bir televizyon kana-
hnın çalışmalanna katılmak, avukat-
lar için, bağımsız baro için yaşamsal
önem taşıyan Avukatlık Yasa Tasan-
sı'nm tartışıldığı komisyon çalışmala-
nna katılmaktan çok daha önemli ola-
rak algılanmaktadır.
Türkiye BarolarBırliği'nın de bu ko-
nuya gereken önemı verdiği söylene-
mez; ne tasannın içeriği ve ne de bir-
liğin tasanda yer ahnasıru istediği öne-
rilerkonusunda üye kuruluşlara ve avu-
katlara bir duyuruda bulunamamıştır.
Eğer TBB bu tasannm demokratik ül-
keye yaraşacak bir nitelıkte çıkmasını
istiyorsa bu çalışmalan, ülkenin tüm
baro başkanlarmı Ankara'ya getirerek
TBMM'de ızlenmesini sağlamalıdır.
Barolar TBMM üzerinde gerekli bas-
kıyı oluşturamadıkça bu tasannm avu-
katlann ve barolann isteği doğrultu-
sunda çıkmayacağını şimdıden söyle-
yebiliriz. Bu konuyu Türkiye'nin gün-
demine oturtmak TBB ve tüm barola-
nn birincil görevi ohnalıdır. Türkiye'de
avukatlar ve barolarbagunsız, işlevsel
vekendilerine saygı duyulması gereken
bir konumda olmayı çoktan hak etmiş-
lerdir.
Eğer baro yöneticileri bunlan sağ-
layacak yeteneklerini sergileyemezse,
tarih önünde sorumlu olacaklannı bil-
mek durumundadırlar. • - • .-•
Gerîciler Kuran'ın Anlaşılmasını Istemiyorlar...
Nllri DOĞAN Araştırmacı
H
er yıl ramazanla birlikte dini
faaliyetler ve dini bilgi edinme
gereksinimi artıyor. Bu neden-
le oruçla ilgili hususlar başta ol-
mak üzere pek çok yurttaşımız
hocalara, vaizlere gidip soru-
lanna cevap alarak dini öğrenip, ona göre amel
ediyorlar. Zaten Cemaiettin Kapian 1987'de,
şimdı ıkıside aramızda ohnayan Uğur Mumcu
ve Orsan Öymen'le AJmanya'da yaptığı söyle-
şide ınsanlanmıza " tslamı ancak biz hoca efen-
düerden öğrenebiürsiniz" diye, tekrar tekrar va-
az ediyordu.
SüJeyman Ateş, Y. Nuri Öztürk gibi ilahiyat-
çılann, Diyanet'in ve kimi resmi din görevlile-
rinin Kuran'ı anlayarak okumayı savunrnalan ya-
nında, hemen her tarikatm ileri gelenleri "Islam
ancak bocalardan ve ilmihallerden öğrenilir"
anlayışuıdadırlar ve bunun uygulayıcısıdırlar.
Dini kendilen öğrettüçleri ve "derûrhoca!'-ol-
duklan için ya bir cemaat oluştunıyorlar ya da
bir tarikatm içinde yer alıyorlar. Ve "tarikai-si-
yaset-ticaret üçgenleri" dalga dalga yayılıyor.
Gencılerin temel yaklaşımı öz olarak; "Ku-
ran Tann keiamıdır. Onu ancak tefsir bilginJeri
(âMmleri)anlar" şeklindedır. Tefsir (Kuran açık-
laması) bilgini olabılmek için: "Şu on beş ilmi
bflmek lazınıdır; lügat nahv, sarfve öbürleri sa-
yıhyor- BuiHmleri bilmeyen kimsenin tefsir vap-
masıcaizdeğüdir" (Ali bin Emrullah-M. Hanti-
«8, Islam Ahlakı, sf: 146, Hakıkat Yaymlan, Ist.,
1992). Tefsiri anlayabılmek ise daha da zor!
"Tefsir kitaplannı anlayabilmek için oruz sene
durmadan çahsıp yirmi ana ilmi öğrenmek la-
mtıHır Bu virnıi ana ilmin dallan seksen ilim-
dir. Ana üimlerden biri de 'tefsir' flmklir... Biri-
sine teMr ve mealden dini öğrenmesini tavsiye
etmek, ona yapdabflecek en büyûk kötûlüktfir"
diyorlar ve âliînlenn ilmıhal kıtaplanm okuma-
smı öneriyorlar(Türkiye, 07.01.1999, On BirAyın
Sultam, sf: 10). Bu durumda tefsir, meal (anlam,
çeviri) ve hadis kitaplannuı yalnız bu "15ame"
ve "20anaibne'" vâkıfâlimlere açıkolması, bil-
meyen öbür sıradan insanlann yararlanmasına
kapalı olması gerekır... Zira, bu âlim yazarlara
göre, doğrudan bilgilenmek için Kuran ve tef-
sir okurnak yanlıştu-!..
Kuran'ın anlaşümasuun önüne konan ketler
yüzyıllardır devam ediyor. Bu hususta, Osman-
lı zamanında, Tann kelamının Arapça olduğu,
Arapçanm kutsal dil olduğu, başka dillere çev-
rilemeyeceğine dair fetvalar çıkrnış, zaman za-
man bazı ayetlerin şerhlerle ve tefsirlerle açık-
laması yapılmıştır.
Kuran'ın Türkçeye çevriknesi ve anadilde
ibadet Cumhuriyet dönemıyle birlikte ivme ka-
^antü. .1926'larda ve-daha sonra firnı camıkr-
de Kujao Türkçe okunmaya başjandı..» A<a-
rörk'ıin Türkçe ibadeti başlatması, yüzyıluı en
önemli devrim girişimi idi.. Ancak, yurttaşlan-
mızın kendi dilleriyle ibadet etmeleri, yani da-
ha da kendileşmeleri DP döneminde basnnldı,
yasaklandı ve türlü dolaplarla "oy için'' gerici-
liğe prim ve destek verilerek bugünlere geün-
di. Şimdilerde köktendinciliği tamamen dene-
tim alrma almaya çahşıyorlar.
Günümüzde ise tam tersme, birçok camıde
"Kuran'ın tefsir ve meaOerinin herkes tarafin-
dan okunmaa durumunda buinsanlann dinden
çıkacağı" üzerine vaazlar venliyor. Bu vaazlar
her gün takvim yapraklannda, gazete, dergi ve
kıtaplarda, özel radyo ve televizyonlann *ünıi-
hal", "ramazan özd" programlannda enine bo-
yuna işleniyor... Işte bir kadının "nasıl kapanı-
lacağma" dair sorusuna venlen yanıtta satır ara-
sında belirtilenler: "_Kuran'daki birayetin hük-
münü öğrenmekiçin Kuran tercümelerine, Ku-
ran meafi denen kitaplara bakmak çok yanhş-
tm_" (Türkiye, 27.11.1990, AB Güven, Bir Bile-
ne Soralım köşesi)
Oysa, ayetlerden keyfi anlam (batm, iç ma-
na) çıkarmak yanlıştır. Zaten Peygamber de Ku-
ran'ın açık anlamını (zahırmanasını) bildirmiş-
tır. Zahir anlamı bırakıp baün anlam uydurmak
yanlıştır ve küfürdür.
Hemen herkesin evinde hiç okunmasa da sırf
hayır, bereket ve sevap olduğu için Kuran bu-
lundurulur. Yüksek biryere konur, kimse anla-
mak için okumaz, en fazla Arapçası rilavetk,
E'uzu ile başlanarak okunur ve dinlenir, anla-
maya değil hatmetmeye (ezberlemeye) çahşıhr.
Öyle ki hatmedenlenn de bırçoğu anlammı bil-
mez.
Diyanet'in "Kuran'ın herkes tarafindan oku-
nup öğrenihnes vekavranması gerekir, başka dfl-
lereçevrilraesB gerektidir, ihtiyacür" bıçimınde
bilinen anlayjşına hiçbir din çevresi doğrudan
karşı çtkmıyor. "Kuran okunmasm, anlasüma-
sm" demiyorlar.
Ama gerçekte ise okunmasını, kavranmasmı
istemiyorlar, "Knran'ı herkes anlavamaz","ln-
san akta acizdir", "Din akıUa vürümez" gibi saf-
satalarla msanlann kendilenne ve bilinçlerine
olan güvenlerini yok ediyorlar, "Dinden çıkar-
smız" diyerek korkutuyorlar, onu anlamaya ça-
lışmalarını ortadan kaldınyorlar, hatta bunu
akıllanndan dahi geçiımelenne engel oluyorlar,
imkânsız hale getiriyorlar...
Bu süreçte inananlan kendilerine bağımlı ko-
numa getirip, örgütleyip "Allah içm" yönlendi-
rebiliyorlar. Mücahit hocalar için bu inanu-lara
en son Sıvas'ta olduğu gibi insanlan yaktmnak
"çocuk oyuncağı".
Oysa Kuran kendisiyle ilgili olarak, -bir baş-
ka yazıda belirteceğirniz gibi, sure (bölüm) ve
ayetleri belirtildiği üzere- "Mekke veçevresine,
âJemJere refaber olarak (tüm insanlara yol gös-
terici olarak) gönderildiğmr, -Kuran da açık-
lanmadık hiçbir husus bırakılmadıgmı'' ve yi-
ne "herkes anlasm diyeaçıkaçıkvazddtğmı" be-
lirten Enam 38,98,105, Isra 89, Taha 113, Nur
18 gibi ayetlere karşın bu sözde bılgınler "Ku-
ranıkerim'de her şey ktsa olarak bUdirilmiştir''
dıyebılıyoriar ve "Kuranıkerûn'denvehad&ten
din öğrenmek mümkün ohnaz,çokyanhştır'' di-
ye ya2abiliyorlar(Bakunz, Türkiye, Ali Gülen,
Bir Bilene Soralım, 4.10.1990, 30.6.1991,
15.4.1992... gibi. "DinimiadoğrudanKuran ve
hadisten öğrenmek daha iyi olmaz mı" şeklin-
deki sorulara verilen cevaplar).
Süregelen bugörüşlennı ilmıhal kıtaplannda
da açıklıyorlar "Kuranıkerim'inhakikirnanasuıı
anlamak, öğrenmek isteyen kimse, din âüm-
lerinm kelam,fikıhve ahlakkitapbnnıokutnakkı:
Bu kitaplann hepsi, Kuranıkerim'den ve hadis-
işeriflerdenafınnıtşveyazılrnı^ICurantercüınea
diye yazılan kitaplar, doğru mana veremez.
Okuyanlan,yazantarmfikirierinevç maksadanna
esirederve dinden aynhnalanna$ebepolur.
n
(M.
Sıddık Gümüş, Tam Ihnıhal, Saadet-i Ebediy-
ye, sf: 46, Hakıkat Kitabevi, 1998 Ist.) Bir baş-
ka örnek: "Kuranıkerim'i mealden değil ehM
sünnetten anlamaya çahşuv-mealden anlamaya
çahsmak v^nhşûr." (Sinan Yümaz, Bir Reform-
cuya Cevaplar, sf: 101,150,BedrYayuılan,Ist.,
1995.)
Oysa, "herkes anlasm" diye apaçık indirilen
Kuran'ın açıklamalannın, meal ve tercümelerinin
hepsini kapsayacak şekilde "doğru mana
veremez" diye olumsuz olarak nitelemek, kitaba
baka baka yalan söylemek olsa gerek...
PENCERE
İsa'nın Özdeyişi...
PKK piyasaya çıkmadan önce "Ermeni Soykı-
nmı" savıAmerika'dan Avrupa'ya dek tüm Batı'da
tezgâhlanmıştı; yurtdışındaki diplomatlanmız te-
ker teker ökjürülüyorlardı.
O günlerde başyazanmız Nadir Nadi anlatırdı:
"- Ingilizlerin fstanbul'u işgal ettiği günlerde
oturduğumuz apartımanın kapıcısı Ermeni idi. İş-
gal polisi babamı ararken bizim yanımızdaydı.
1915'te Ermeni soykınmı olsaydı, Ermeniler ülke-
nin batısında nasıl rahatça yaşarlardı ?.. Kınm söz
konusu olabilin ama, soykınm yoktur."
Anadolu 20'nci yüzyılın ilk çeyreğinde kanlı bir
cehennemi yaşadı.
Suç kimde?..
Birinci Dürtya Savaşı'nda Doğu Anadolu'yu is-
tila eden Rus ordusuna Ermeniler destek verdiler;
Kurtuluş Savaşı'nda Batı Anadolu'yu işgal eden
Yunanlılara Rumlar katıldılar; kan gövdeyi götür-
dü.
Emperyalizmin birbirine düşürdüğü halklar bir-
birferini düşman gördüler; birbirlerini astılar, kes-
tilen insanlık dışı işler yaptılar; emperyalizm ama-
cına ulaşsaydı, Türklerin defteri kökünden dürü-
lecekti.
•
YaPKKolayı?..
Artk olayın bağırsaklan deşildi, içyüzii ortaya çık-
tı, PKK'nin arkasındaki güçlerin dökümü yapıldı,
görüldü ki sorun yalnız Anadolu'nun içinden kay-
naklanmıyor; emperyalizm bu topraklarda yaşa-
yanlan birbirine düşünnek ıstedi.
Anadolu'da Kürt korucu ile Kürt PKK'li birbirini
öldürüyor, Kuzey Irak'ta Barzani ile Talabani yan-
lısı birbirine düşüyor, Türkrye'de etnik düşmanlığı
körükleyen propaganda dışardan körükleniyor,
Türk emekçisi ile Kürt emekçisinin arasında kin du-
varlan örmek isteyen sosyalizm düşmanlannın ek-
meğinetereyağı sürülüyor, yoksul gençler genç yaş-
ta kınlıp dökülüyor... - "-c» •*> •;'
Yazık değil mi?..
Güneydoğu sorunu üzerine bu köşede pek çok
yazı yayımlandı. 12 Nisan 1996 günü "Pencere"
köşesinde "Kürt'e Bakış" başlığıyla çıkan yazıdan
bir bölümü aktanyorum:
"Kürt sorununda edebiyat yapmanın ya da ya-
nıp yakılmanın zamanı çoktan geçti; yapılacak
şeyler somut biçimde ortaya konmalı, madde
madde sıralanmalı:
Kürtçe televizyon..
Kürtçe radyo.. . - .•*•••
Kürtçe kitap, dergi..
Kürtçe gazete.. - >
:
-
Kürt dilinde öğretim yapabilecek kurumlar, okul-
lar, Kürt kültürünü işleyecek enstitüler serbest bı-
rakılmalı; komüniste, şeriatçıya, Türkçüye tanınan
fıkir özgürlüğü Kürtçüye de tanınmalı!.. özetle
'Avrupa Insan Haklan Sözleşmesi'ncte neyazılıy-
sa hayata geçirilmeli; demokrasi tam anlamında
işletilmeli...
Ortalık aydınlanmalı!..
Ülkeye en büyük kötülük, Kürt sorununda açık
sacik tartışmaruo ya$aklanrr&sjdır. S 2 i . ^rtaZ
önce bu yasaklar kaldınlmalı... ~ . • •
Silahla terörün ûstüne gidilir, Kürt sorununun
üstüne değil!.. Bölge halkının acılannı duyumsa-
mayanın insanlığından kuşku duyulmalı..."
PKK'nin doruga tırmandıgı zamanlarda Kürt kar-
deşlerimizin kendisini ham hayallere kaptıran ta-
kımına böyle yazılar vız gelıyordu; bizi "resmigö-
rüş" yanlısı ilan edip saldınyoriardı.
Olur böyle şeyler...
Geçen yıllarda bu köşede sık sık yinelediğim bir
özdeyişi anımsatayım:
"EğerKürt bir yanağını tokatlarsa, ötekiyanağını
çevireceksin!.."
Şeker Bayramınız kutlu olsun!
DOG PARK
NATASHA HENSTRIDGE
7OcakCuma 21:00
BEAUTYANDTHEBEAST
8 Ocak Cumarlesi 21.00
SPHER
DUSTIN HOFFMAN SHARON STON,
9 Ocak Pazar 21:00
SAMUEL L JACKSON JOHN HEARD
10 Ocak Pazarlesı 21:00
U j L
Hemen arayın
(0212)355 55 55
www.cine5.com.tr