Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5 OCAK 2000 ÇARŞAMa
HABERLER
Meral: Asgari
iicret artsın
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Başbakan Bülent
Ecevıt'le görüşen Türk-tş
Başkanı Bayram Meral,
asgari ücretin
yükseltilmesini,
özelleştirme
uygulamalannın
yeniden masaya
yatınlmasını ve işçi
tazminatlanna
dokunmayı hükümetin de
işverenin de akJından
dahi geçirmemesini istedi.
Ecevit de hiçbir konuda
inceleme yapmadan söz
vermediğinı, işçi sorunlan
konusunda Meral ve
arkadaşlannın istek ve
şikâyetlerini dinledikJerini
söyledi.
Özfatura'nın
beraaflna bozma
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Yargıtay, Yaşar Kemal'e
hakaret ettiği gerekçesiyle
yargılanan eski Izmir
Büyükşehir Belediye
Başkanı Burhan Özfatura
hakkındaki beraat karannı
bozdu. Özfatura yeniden
yargılanacak.
Karşıyaka 2. Sulh Hukuk
Mahkemesi'nce Özfatura
hakkında verilen beraat
karannın temyiz istemi
Yargıtay 2. Ceza Dairesi
tarafından sonuçlandınldı.
Karar uyannca, Özfatura
Karşıyaka 2. Sulh Ceza
Mahkemesi"nde yeniden
yargılanacak. Mahkemenin
karannda direnmesi
durumunda konu Yargıtay
Ceza Genel Kurulu'nda
ele alınacak.
Turgut Özal'ın
mektubu
• ANKARA (AA)-
ANAP lzmir Milletvekili
Sûha Tanık, 8.
Cumhurbaşkanı Turgut
Özal'ın 1986 yılında
yazdığı '2000
mektuplan'nı
gönderdiğine şahit
olduğunu belirterek bu
mektuplann kaybolduğunu
öne sürdü. Özal'ın o
tarihte kendisini, ailesini
ve partilileri teşvik ettiğini
anlatan Tanık, "Meclis
Postanesi'ne yazdığım
mektuplan götürdüğümde,
benden önce Sayın Özal'ın
eşi, çocuklan ve ANAP
Genel Merkezi'ne hitaben
yazdığı mektuplar
olduğunu orada öğrendim.
Bu mektuplar bugün
vasiyet niteliğindedir"
dedi.
Yalova, TRT
binasını açö
• ADAıNA(Cumhuriyet
Güney Üleri Bürosu) -
Devlet Bakanı Yüksel
Yalova, TRT Adana Haber
Merkezi'nin yeni binasının
açılışuıı yaptı. Bakanlığı
ile ilgili incelemeler
yapmak üzere dün
Adana'ya gelen Yalova,
TRT'nin Süleyman
Demirel Bulvan üzerinde
yeni yaptırdığı haber
merkezi binasının açılışını
yaptı. TRT Genel Müdürü
Yücel Yener'in de katıldığı
açıhşta Adana Valisi Oğuz
Kağan Köksal, Yalova ve
Yener'e plaket verdi.
HADEP'e polis
baskııtı
• DtYARBAKK
(Cumhuriyet) -HADEP
Diyarbakır il, merkez ilçe,
Silvan, Ergani. Bismil ilçe,
Kayapınar belde teşkilat
binalanna ve Özgür Bakış
gazetesine terörle
mücadele ekiplerince dün
saat 16.00 sıralarında
baskın yapıldı. Polis,
aralannda HADEP
Diyarbakır II Başkanı Ali
Ürküt ve sendikacılar ile
sivil toplum kuruluşlan
temsilcilerinin bulunduğu
14 kişiyi gözaltına aldı.
HADEP Diyarbakır ıl ve
ilçe örgütlerine yapılan
açıklamada, sivil toplum
örgütleri ve Özgür Bakış
gazetesine baskın
yapılmasına dikkat çekildi.
2000 yılına sosyalist girmeyi başaran Küba'nın Ankara Büyükelçisi Castro anlatıyor
Sosyalizmle 2000Tİ yıflara• Jorge Alfello Castro
Benitez, ülkesinin
sadece 2000'de
değil 3000'de de
sosyalizmi
korumaya devam
edeceğini söyleyerek
"Küba, onu daha da
iyileştirecek ve
mükemmelleştirecek"
dedi.
ALJER
Sovyetler Birliği 'nin çökü-
şöyle bir anda dışalım gücü-
nün yüzde 85'ini yiriren Kü-
ba, içine girdiği derin ekono-
nıik bunalımı, ABD'nin bu-
naltıcı ambargosuna ve turis-
tik otellerinde patlatüan bom-
balara karşuı, kendi özkay-
naklannı harekete geçirerek
önemli ölçüde aştı. Daha da
önemlisi, beklentilerin aksi-
ne 2000 yılına sosyalizmi ko-
ruyarak girmeyi başardı. Bu
başannın sınının Küba hal-
kının kuvvetli dayanma ve
yenme arzusu olduğunu ifade
eden Küba'nın Ankara Büyü-
kelçisi Jorge Atfetio Castro
Benitez sorularırruzı yarutla-
dı.
- Küba'nın sosyalizmi koruma-
daki başarouıın sım aedir ya da
Doğu Avrupa "da olan, Küba'da ne-
den ounadı?
- Maalesef birçok kişi ancak
Sovyetler Birliği'nin yıkılmasın-
dan sonra Küba'nın aslında hiçbir
zaman bir uydu oLmadığını anla-
yabildi. 10 yıllık dönemin sonun-
da Batı'da bu- domino taşı gibi yı-
kılan sosyalizmden sonra Küba
üzerine yürütülen teorinin bir ya-
nılgıdan ibaret olduğu ortaya çık-
tı. ABD'den ve onun bazı mütte-
fiklerinden gelen baskı, o zamana
kadar hiç olmadığı kadar güçlüy-
dü. Birçok kişi devrime son ver-
menintam zamanı olduğunu düşü-
nüyordu. Bazılan bir hafta, biraz
daha sabırh olanlar bizim bir sene
içinde yıkılacağımızı düşünmüş-
rü. Tansıyonun gerildiği
günlerde, 5 Ağustos 1995
günü La Havana'da bazı ya-
bancı servisler birtakım an-
tisosyal gruplan organize
edip onlan gösteriler yap-
maya sokağa yollamışlardı.
FideL gösterinin yapıldığı
alana giderek halka neler
olduğunu sordu ve gösteri-
cilerin arasma kanşmaktan
başka hiçbir şey yapmadı.
Castro'yu gören halkın bü-
yük kısmı "Yaşasn Rdd"
diye bağırarak tepki verdı.
Devrim düşmanlannın kü-
çük ovunlan orada sona er-
di.
- Küba, 2000'li yıüarda
da sosyaKzmi korumayı ba-
şarabilecek mi? Sosyaliz-
min uvgulanmasında ve
Komüıîist Parti'de ne tür
degisimler olabilir?
- 1985"e kadar Avrupalı
ülkelerin birçoğundan eko-
nomik uygulamalar kopya-
lamaktaydık. Hafta bazen
kendi gerçek koşullanmızı
unutup fıpatıp aynı şeyleri
kopyalıyorduk. Sosyaliz-
min en temel ilkesi olan
"insan faktörünün unutul-
duğu" bir yolda ilerliyor-
duk. 1985'te toplanan Kü-
ba Komünist Partisi'nin 4.
Kongresi 'nde o güne kadar
işlenmekte olan tüm bu ha-
talar ortaya konuldu. O za-
man "Hatalann ve Ohun-
Birçok ekonomik sortınla karşı karşrya kalan Küba, sosyatizmin kaiesi konumunu 2000'de de sûrdûrüyor.
suz Eğüimlerin IslahT diye adlan-
dınlan bir yol seçilmeye karar ve-
nldi. 1985 yüından bahsettiğime
dikkatinizi çekerim. O zamanlar
meşhur Perestroika henüz doğma-
mıştı ve biz sosyalizmdeki hatala-
rımızı çoktan düzeltmeye başla-
mıştık. Kübalılar için sosyalizm;
bağunsızlık, kışisei bir hak olan
eğitün, sağlık. iş, saygı ve itibar
demektir. Irk ve kadın ayruncılığı-
nın kaldınlması, kapıtalist toplu-
mun tanınnuş davranış bıçıraı olan
egoizme karşı insanca dayanışma-
nın sağlanmasıdır sosyalizm. Sos-
yalizm bize hayatırruzda ılk defa
insan olmanın itıbanru yaşaüyor.
Bizün partinüz de farkJı. O sade-
ce üyelerinin değil, vatanında ya-
şayan tüm Kübalılann partısidir.
Geleceğm sosyalizm olup olma-
dığı konusunda tereddütlerimiz
yok. Çünkü kapitalızm başansız-
İığa uğramıştır. Dünyada her gün
übbi eksiklikler yüzünden çocuk-
lann ölümünden sorumlu olan sis-
tem olup olmadığını neden kendi-
mize sormuyoruz; cehaletten, iş-
sizlikten, milyonlarca insanı fakir-
lik oranının bile altında yaşamaya
iten, sosyal farklılıklardan sorum-
lu kapıtalızmin ta kendisıdir. Av-
rupa'daki sosyalizmin eksiklikleri
ve hatalanna karşın o toplumlann
eskiye her geçen gün daha fazla
bir özlem duyduklan biliniyor. So-
runuza dair son olarak da; evet,
emin olabilirsınız. Küba sadece
2000'de değil 3000'de de sosyaliz-
mi korumaya devam edecek, onu
daha da iyileştirecek ve mükem-
melleştirecektir.
- Latin Amerika'da yeni sosya-
list ûlkder çücabdir mi?
- Sizi temin ederim ki, Latin
Amerika halkının içinde bulundu-
ğu sorunlan çözemeyecek tek şey,
tekrar ediyorum tek şey kapita-
lizmdir.
- Küba. ekonomik krizi aşmak
için neier vapn, ne kadannı aşabü-
di?
- SSCB'nin çöküşü Küba için
ıkıncı bir abluka anlamına geldi.
Bir gecede ekonomik ve ticari te-
mellerçöktü. Birörnek vermek is-
tiyorum: 1989 yılında Küba'nın
petrol ithalatı 13 milyon tondu.
1991 'de bu rakam 3 mih/on tona
inmiştir. Kübalılann "Dayan ve
Kazan" diye adlandırdıklan kara-
nndan yola çıkarak, yoldaş Fi-
del'in örderliğinde ülke yönetimi,
tĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇtN
50 yılhk çi/gi-bant kahramanı Snoopy, eraeküye aynldL..
yeni bir ekonomik strateji
uygulayarak bu yüzyıhn so-
nuna sükûnet içinde ulaştı.
Son yı1larda ekonomide
gözlemlenen kalkınma da
bunun kanındır. 1999 yılın-
da GSMH yüzde 6.2 artış
gösterecektir, turizmde bu
sene(1999) 1.7 milyon turist
hedefine ulaşılacaktır ve
2005 yılında da 7 milyon tu-
ristin ağırlanması planlan-
maktadır. Odönemdeen çok
etkilenen sektör şekeT oldu.
Ancak, bu sene 1998'e oran-
la 500 bin ton daha fazla şe-
kerüretildi. Toplam üretim 3
milyon 783 bin 300 tondur.
En önemlisi, yüksek endüst-
riyel yeterliliğe ulaşılmış ve
üretim gideri yüzde 22 düş-
müştür. Küba son yıllarda
ortak yapılan yatırımlardan
iki miryar dolar yabancı ser-
maye elde etmişrir. Sağlık,
eğitim ve silahlı kuvvetler
dışında ekonominin her tür-
lü sektöründe büyük ya da
küçük ortaklık payıyla ya-
bancı sermaye ile kurulmuş
ortaklıklar bulunmaktadır.
-Küba,ekonomikkrizias-
mak, özeflflde de turizmi ge-
üştinnek için liberal düzen-
lemekryapd.'Iuriznıinülke
kalkuunasindakiçokÖDeıo-
ti rotünekarşuı fuhuşun yavgmtaş-
ması yeram ekonomisinin gelişnıe-
â gibi otumsuz etkileri de \ar. Tu-
rizm sosyalist sistem için bir tehdit
unsuru olabilir mi?
- Objektıf bir bıçimde yorumla-
mak gerekırse evet. Bunlarkaçına-
madığımız tehditlerdir. Devrimi
korumak zorundaydık, ülkeyı kal-
kındırmaya devam etmeliyiz, hal-
kımızın yaşam standardını yük-
seltmeliyiz. Bu, sosyalizmin da-
imi arzusudur. Bunu da başarmak-
tayız ve bunu gerçekleştirirken
riskler de almaktayız. Tabii ki fu-
huşun faaliyet merkezinın denn
sosyal farklılıklardan ve diğer kö-
tü etkilerin firsatçı düşüncelerin-
den ortaya çıktıgını anlamak duru-
mundasuuz. Bunlan engellemeye
çalışıyoruz, ama Küba 'da
hiçbir zaman 50'li yıllar-
da var olan fuhuş oranı ve
uyuşturucunun yaygın-
laşması ımkânı yoktur.
Küba'da kapitalızmın,
aralannda dev farklar bu-
lunan sosyal sınıflanna
yer yoktur. Bu geçiş süre-
cinde Küba'da yüzde
6'nın dışında hiç kimse
işsiz kalmamışnr, kimse-
nin okul veya hastane ko-
nusunda eksiği yoktur.
Küba'nın bu seneyi, be-
bek ölüm oranında. do-
ğan 1000 çocukta 6.5
ölürrüe bitireceğini veya
her 170 vatandaşa I dok-
tor düştüğünü biliyor mu-
sunuz? Ve tüm çocukla-
nn olması gereken 13 aşı
için Kübalılar tek bircent
bile ödemiyorlar. Latin
Amerika'da yeni doğmuş
her 1000 çocuktan 32'si
daha 1 yaşını tamamla-
madan ve her 1000 ço-
cuktan 39 tanesi de 5 ya-
şını tamamlamadan ölü-
yor. Bunlarknzın tam or-
tasındaki verilerdir, birde
ekonomimizi daha da
nonnalleştirdiğimizde ve
yaklaşık 40 seneden beri
katlanmakta olduğumuz
ABD'nin halkımıza kar-
şı uyguladıği katı abluka-
ya maruz kalmadığunız-
da neler yapabileceğimi-
zı siz düşünün.
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oratcalislar@yahoo.com
Aylarönceki biryazımda "Hanım Ba-
ran öldü mü" diye sormuştum. Önce-
ki gün Ümraniye Cezaevi'nde kalan Pı-
nar Selek'ten mektup aldım. Pınar'la
ilgili Mısırçarşısı'na bomba konulması
olayına kanştığı iddiası; önceki duaış-
malarda bilirkişi raporu nedeniyle asıl-
sız bir hale dönüşmüştü. Çünkü bilir-
kişi, Mısırçarşısı'ndaki patlamanın ne-
deninin kesinlikle bir bomba olmadığı-
nı, tüpgazdan kaynaklandığını belirt-
mişti. Pınar'ın babası Avukat Alp Se-
lek, önümüzdeki celse tahliye bekle-
diklerini söyledi.
Pınar Selek, 3 Ocak tarihli mektu-
bunda Hanım Baran'ı kaybettiklerini
dile getiriyor. Hanım Baran'la ilgili ay-
lar önceki yazımda, onun kanser oldu-
ğunu ve serbest bırakılması gerektiği-
ni belirtmiştim. Adalet Bakanlığı ve Is-
tanbul Cumhuriyet Savcılığı bunun
üzerine harekete geçmiş ve Hanım Ba-
ran'ın bırakılması sağlanmıştı. Adalet
Bakanlığı'nın ve Istanbul Cumhuriyet
Savcılığı'nın o zamanki duyarlılığına
şimdi yeniden ihtiyaç duyulduğu anla-
şılıyor.
Pınar Selek'in cezevinden yolladığı
mektubu, önemli bir insanlık dramını
yansıttığı için yayımlıyorum. Yetkililer
umanm bu kez yine harekete geçerler.
"Hanım Baran ölümsüzleşti. Habeıi
bugün aldık. Koğuşumuz birden ses-
Hanım Baran Öldü
sizleşti. Gazeteyiyüksek sesle okuyan
arkadaş sustu, gazeteyi katladı, masa-
nın üzerine koydu ve düşüncelere dal-
dı. İki yaşlı ana gözleri dolu dolu ran-
zalanna koştular. Biz ise çayımızı bar-
daklanmızda bırakarak donakaldık.
Hanım Ana'ya, Hanım Ana'nın herke-
se merhametle bakan sakin yüzüne...
Acılann bilgesi değerii anamıza dal-
dık. Kimimiz onu anlatmaya, kimimiz
sessizce düşünmeye başladık.
Size onu kelimelerie anlatmam
mümkün değil. Ancak bir sanat eseri,
bir roman, bir film başarabilir bunu.
Ben bu görevi geleceğe erteleyerek,
bir başka felaketi durdurmak için ya-
zıyorum. Hanım Ana gönvedi, o gittik-
ten sonra burada çok felaket yaşandı.
Bunlann en büyüğü bebeğimizin ana-
sının karnında öldürülmesıoldu. Daha
doğmadan adınıAşiti (Banş) koymuş-
tuk. İki hafta sonra yine aynı cezaevin-
de kalan ve Aşiti'nin babası olan Meh-
met Canpolat kalp krizinden öldü.
Eşini ve çocuğunu kaybeden Filizya-
payalnız kaldı.
Hepimizin gözü ondaydı. İnsanı, he-
le onun gibi hayatı tanımayan bir insa-
nı çıldırtacak şeyler yaşadı. Her an her
şeyi bekliyorduk. Ama yapmadı. 'Da-
ha çocuğum doğmadan o kutsal duy-
guyu yaşadım. Yüreğim geniş, sizi,
dünyayı, herkesi seveceğim' diyor.
Onda Hanım Ana'nın gençliğinigörü-
yorum.
Şimdi yeni bir felaketin eşiğindeyiz.
Hediye Aksoy, ölümün kıyısında bo-
ğuşuyor. Size daha önce de yazmış-
tım, Sayın llhan Selçuk da onun mek-
tubuna geniş yer verdi. Sanınm duru-
mu biliyorsunuz. Fakat artık ölümün
soğuğu yine koğuşumuzda kol gezi-
yor. Hediye 23 yaşında.
Koğuşumuza tarihin bir hediyesi
olarak, yaşamın bir mucizesi olarak
gelmiştir. Âltı yıldır gözleri hiç görme-
mesine ve bu kadar genç olmasına
rağmen, bize insan ruhunun ancak bü-
yük derinleşmeyle açığa çıkarabilece-
ği kutsal ışığtnı sundu. Iradesiyle, sev-
me gücüyle, doğaya, halkına, insanlı-
ğa olan bağlılığıyla, duyariılığıyla, bi-
linciyle, hiç bitmeyen merakıyla, yete-
nekleriyle, en çok da sesiyle bize çok
güç verdi. Şimdi hasta yatağında bile
tüm kanallardaki haberleri ve arkadaş-
lar aracılığıyla gazeteleri mutlaka din-
liyor. Ama vücudu gittikçe şişiyor, de-
risinin altında boğumlar oluşuyor. İki
böbrek de işlevini hemen hemen kay-
bettiği, iç organlan çürümeye yüz tut-
tuğu su da atlamıyor.
Kansızlığı doktora 'bu nasıl yaşıyor'
dedirtecek kadar düşük olması nede-
niyle ayakta duramıyor. Kan, mide vb.
sorunlanndan dolayı ilaç da veremi-
yoruz. Hastaneye hem gidiş birişken-
ce, hem de orada insana insan gibi
yaklaşmıyohar. Savcılığa başvurduk.
Şimdi sonucu bekliyoruz.
Ancak bu bekleme sürecinde daha
dakötüleşti. Sedyeyle hastaneye sevk
ettik, ancak askerin yolda ona karşı tu-
tumu nedeniyle (ayağa kaldırma, yürü-
tüp üstünü arama, gözleri gömneme-
sine rağmen kelepçe, küfür, hırpalama)
geri döndü. Şimdi ne yapacağız, bu
ölümü nasıl durduracağız bilmiyoruz.
Yıllardıronbinlerce ölümü durdurama-
dık. Bunun sorumluluğu hepimizin. A-
ma yeni binyıla ölüme değil, yaşama
hizmetederekgirmeşansımızvar. Ya-
şadığımız felaketlerin de bizlere öğret-
tiği budur."
Pınar Selek'in mektubunda sözünü
ettiği Hediye Aksoy tahliye edilemez
mi? Adalet Bakanlığı ve Istanbul Cum-
huriyet Savcılığı, Hanım Baran olayın-
da gösterdiği duyarlılığı bu konuda da
gösteremez mi? Bekleyeceğiz...
GLOBAI>OLMKÜLTÜR
ERGIN YıLDıZOGLU
Hangi Prometeus? .
Küreselleşmenin gerçek yüzünün ne kadar ka-
ranlık olduğu her gün daha çok görülüyor. "Ser-
best" piyasanın, gerçekte yalnızca sermayeyi ser-
bestleştirmeyi amaçlayan tepeden inmeci bir pro-
je olduğunu, giderek daha fazla insan kavnyor. Bu
koşullarda, küreselleşmeyi "sert5esfp/yasa"süre-
cinin "doğallığt" iddiaJanna dayanarak savunmak
zorlaştıkça, küreselleşmenin doğal, kendiliğin-
den, karşı durulmaz birsüreç olduğunu savunma-
yı sürdürmek isteyenler için, teknolojik determi-
nizme dayanmaktan başka çare kalmıyor.
Teknolojik determinizm toplumsal gelişmenin
karmaşıklıgını, tek bir boyuta, teknolojiye indirger.
En yeni teknikleri, icatlan benimsemeyi, gelişme-
nin en önemli, hatta tek ölçütü olarak savunur. ör-
neğin, teknolojinin doğayı dönüştürme kapasite-
sini alabildiğine abartan bu teknikçi/pozitivist
perspektif, daha az sayıda işçiden daha fazla kâr
elde edebilmek için uygulamaya sokulan, ama
sonra insan yaşamını, çevre koşullannı altüst eden
değişikliklerin, toplumsal gelişmenin birgösterge-
si olarak, itiraz edilmeden kabul edilmesini ister.
Yeni teknolojilerin uygulanması, toplumsal geliş-
meyle özdeşleşince de, buna karşı çıkmak, artık
toplumsal ileriemeye karşı çıkmakla eşanlamlıdır.
Bu noktada, kapitalizme yönelik en haklı ve çağ-
daş eleştiriferi, prekaprtalist sınıflann romantikan-
tikapitalizmiyle özdeşleştirerek mahkûm etmek
son derece kolay olacaktır.
Baktınız ki, küreselleşmenin büyük şirketlere hiz-
met ettiği ortaya çıktı, hemen küreselleşmenin, ye-
ni (bilgisayar ve iletişim) teknolojilerin (ileriemenin)
bir ürünü, doğal sonucu olduğunu anlatmaya baş-
larsınız. Bu mantığınızın bir sonucu olarak da T. L
Friedman gibi "Yeni milenyuma giren\en, yaşa-
mımızda değişikliğin özneleri -teknoloji ve net-
vvork'lerduvarianyıkıyor, bizi birbirimize daha çok
bağlıyor, hepimizi hızlanmaya, işçi çıkanvaya, hi-
zaya ginveye zoriuyor- insan kapasitesinin bun-
lan özümsemesinin önünde gidiyor...", "Ne za-
man bir duvar örmeye kalksanız yeni bir teknolo-
ji gelip bunu yıkıyor. Uyum sağlamaktan başka
hiçbir seçeneğimiz yok" (International HerakJ
Tribune, 03/01) diyebilirsiniz. Küreselleşmenin,
dünyanın Amerikanlaşmasının önlenemez oldu-
ğunu anlatan Lexus ve Zeytin Ağacı kitabının ya-
zan Friedman'ın, küreselleşmeyi anlatıricen "ser-
best piyasanın sihirlieli", Pentagon'un demiryum-
ruğu olmazsa işlemez, McDonald's yaşamının ga-
rantisini, McDonnel Douglas'ın (savaş uçaklan ya-
pan şirket) varlığında bulurdediğini daha önce ak-
tarmıştım.
Eğer, teknolojik determinizmin zokasını yemiş-
seniz, Friedman'ın mantığına karşı çıkamaz, küre-
selleşmeyi, krizin dışavummu, senmayenin birken-
dini koruma refleksi olarak değil, insanlığın yeni bir
gelişme aşaması olarak görebilirsiniz. Ya da gene-
tik kopyalamaya, genetik besin maddelerine, ge-
netik tohumlara, nükleer enerjiye (belki de nükle-
ef bomoalarai) karşı çıkanlan, hemen muhafaza-
kâriıkla, darkafalılıkla, yobazlıkla eleştirebilirsiniz.
Bir kez birine, gelişme düşmanı damgasını vurdu-
nuz mu, artık onu dinleyecek kimse bulunmaz.
Burjuva liberal ideolojinin kokleri feodalizme, di-
ni mistisizme karşı mücadelede, sanayi devrimin-
deyatar. Bu yüzden onun kendini yukandaki man-
tıkla savunması, hatta kâr etme dürtüsünü, doğa-
yı ve insanı, kârdan başka bir ölçüt tanımadan üre-
time sürme refleksini, insanlığın tek gelişme umu-
du olarak sunması son derece olağandır. Ama tek-
nolojinin üretildiği toplumsal koşullan sorgulamak,
yaJnızca kâriı tekniklerin fînanse edilmesinin, top-
lumsal çıkariarla çatışan sonuçlar yaratabildiğine
dikkati çekmek de bizim en doğal hakkımız. Bu-
radan hareketle teknolojinin nötr olmadığını, top-
lumsal (sınrfsal) özelliğini, kâr maksimizasyonuna,
daha sıkı emek denetimine yönelik olarak gelişti-
rilen teknolojilerin, bundan başka bir amaçla kul-
lanılamayacağını da vurgulayabiliriz. Tarihe döne-
rek, Batı'da emek sömürüsünü/denetimini yoğun-
laştırmak için geliştirilen teknikleri (Taylorizm, "Bi-
limsel Yönetim"), Bolşeviklerin uygulamaya koy-
malannın, fabrikadatek kişi yönetimine geri dönül-
mesine, emekçilerin siyasi-ekonomik iktidannın
bürokrasiye transfer edilmesine yol açtığını, Ekim
Devrimi'nin ölmesinde, tek ülkede sıkışmasının
yanı sıra bu etkenin de büyük rol oynadığını hatır-
latabiliriz.
Bu hatıriatma özellikle sol içindeki teknikçi/po-
zitivist eğilimlerle, gezegeni yok olma noktasına
doğru sürükleyen kapitalist teknolojinin hayranla-
nnı uyarmak için gereklidir. Çünkü, bu teknikçi/po-
zitivist yakJaşım, zaman zaman bu dostlanmızın,
doğanın yok edilmesine, geniş emekçi kesimleri-
nin yaşam olanaklannın, yeni teknolojilerin yarat-
tığı işsizlikle ortadan kaldınlmasına, toplumsal iler-
leme adına göz yummasına yol açabiliyor. Çünkü,
bu dostlar kimi zaman, en son nükleer enerji tar-
tışmasında olduğu gibi, hiçbeklenmedik, garip tu-
tumlarsergileyebiliyorlar. Omeğin, ortada nükleer
santrallann, elektrik üretmek açısından güvenlik-
siz, ekonomik anlamda verimsiz olduklarına, az-
gelişmiş ülkelerde nükleer santral inşa projelerinin,
zaten sınıriı olan mali, bilimsel, müfıendislik kay-
naklannı tükettiğine, böylece gelişmiş ülkelere gö-
re çok daha olumsuz sonuçlara yol açabildiğine
ilişkin iddialar varken, bunlara cevap vermek ye-
rine, nükleer enerjiye karşı çıkanlan, acımasızca,
Osmanlı softalanna benzetebiliyoriar.
Nükleer enerjinin yeni teknoloji bile sayılamaya-
cağını, bu ülke halkına büyük zarar getireceğini bi-
len bir sosyalist olarak, bu dostlann eleştirilerine
üzülmemek elde değil. Ama bizim gibi düşünen-
leri softalıkla suçlamalanna rağmen biz onlara ay-
nı yıpratıcı saldırganlıkla cevaplar vermemeliyiz.
örneğin, Batlı ülkelerin, kendi halkı istemediği,
tehlikesi inkâr edilemez birşekilde belli olduğu, pi-
yasası ölmeye başladığı için azgelişmiş ülkelere
sokuşturmaya çalıştıklan nükleer santrallan savu-
nuyoıiar diye bu dostlanmızı nükleer santral şirket-
lerinin pazariama görevlisi gibi çalışmakla suçla-
yamayız. Bu büyük bir haksızlık olur. En iyisi; bu
dostlara, teknolojinin ekonomi-politiğini, tarihsel,
sınıfeal özelliklerini hatırlatmayı sürdürmek.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı günlük
Bizim Gazete
Ülke sorunlanna ilişkin rapoıianyla, araştırmalarıyla,
köşe yazılanyla, tarafsız haberleriyle sivil toplumlann
gazetesi.
Düzenli okumak için abone olun. Tel: 0.212. 511 08 75