19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 OCAK 2000 ÇARŞAMa HABERLER Meral: Asgari iicret artsın • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Başbakan Bülent Ecevıt'le görüşen Türk-tş Başkanı Bayram Meral, asgari ücretin yükseltilmesini, özelleştirme uygulamalannın yeniden masaya yatınlmasını ve işçi tazminatlanna dokunmayı hükümetin de işverenin de akJından dahi geçirmemesini istedi. Ecevit de hiçbir konuda inceleme yapmadan söz vermediğinı, işçi sorunlan konusunda Meral ve arkadaşlannın istek ve şikâyetlerini dinledikJerini söyledi. Özfatura'nın beraaflna bozma • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Yargıtay, Yaşar Kemal'e hakaret ettiği gerekçesiyle yargılanan eski Izmir Büyükşehir Belediye Başkanı Burhan Özfatura hakkındaki beraat karannı bozdu. Özfatura yeniden yargılanacak. Karşıyaka 2. Sulh Hukuk Mahkemesi'nce Özfatura hakkında verilen beraat karannın temyiz istemi Yargıtay 2. Ceza Dairesi tarafından sonuçlandınldı. Karar uyannca, Özfatura Karşıyaka 2. Sulh Ceza Mahkemesi"nde yeniden yargılanacak. Mahkemenin karannda direnmesi durumunda konu Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda ele alınacak. Turgut Özal'ın mektubu • ANKARA (AA)- ANAP lzmir Milletvekili Sûha Tanık, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın 1986 yılında yazdığı '2000 mektuplan'nı gönderdiğine şahit olduğunu belirterek bu mektuplann kaybolduğunu öne sürdü. Özal'ın o tarihte kendisini, ailesini ve partilileri teşvik ettiğini anlatan Tanık, "Meclis Postanesi'ne yazdığım mektuplan götürdüğümde, benden önce Sayın Özal'ın eşi, çocuklan ve ANAP Genel Merkezi'ne hitaben yazdığı mektuplar olduğunu orada öğrendim. Bu mektuplar bugün vasiyet niteliğindedir" dedi. Yalova, TRT binasını açö • ADAıNA(Cumhuriyet Güney Üleri Bürosu) - Devlet Bakanı Yüksel Yalova, TRT Adana Haber Merkezi'nin yeni binasının açılışuıı yaptı. Bakanlığı ile ilgili incelemeler yapmak üzere dün Adana'ya gelen Yalova, TRT'nin Süleyman Demirel Bulvan üzerinde yeni yaptırdığı haber merkezi binasının açılışını yaptı. TRT Genel Müdürü Yücel Yener'in de katıldığı açıhşta Adana Valisi Oğuz Kağan Köksal, Yalova ve Yener'e plaket verdi. HADEP'e polis baskııtı • DtYARBAKK (Cumhuriyet) -HADEP Diyarbakır il, merkez ilçe, Silvan, Ergani. Bismil ilçe, Kayapınar belde teşkilat binalanna ve Özgür Bakış gazetesine terörle mücadele ekiplerince dün saat 16.00 sıralarında baskın yapıldı. Polis, aralannda HADEP Diyarbakır II Başkanı Ali Ürküt ve sendikacılar ile sivil toplum kuruluşlan temsilcilerinin bulunduğu 14 kişiyi gözaltına aldı. HADEP Diyarbakır ıl ve ilçe örgütlerine yapılan açıklamada, sivil toplum örgütleri ve Özgür Bakış gazetesine baskın yapılmasına dikkat çekildi. 2000 yılına sosyalist girmeyi başaran Küba'nın Ankara Büyükelçisi Castro anlatıyor Sosyalizmle 2000Tİ yıflara• Jorge Alfello Castro Benitez, ülkesinin sadece 2000'de değil 3000'de de sosyalizmi korumaya devam edeceğini söyleyerek "Küba, onu daha da iyileştirecek ve mükemmelleştirecek" dedi. ALJER Sovyetler Birliği 'nin çökü- şöyle bir anda dışalım gücü- nün yüzde 85'ini yiriren Kü- ba, içine girdiği derin ekono- nıik bunalımı, ABD'nin bu- naltıcı ambargosuna ve turis- tik otellerinde patlatüan bom- balara karşuı, kendi özkay- naklannı harekete geçirerek önemli ölçüde aştı. Daha da önemlisi, beklentilerin aksi- ne 2000 yılına sosyalizmi ko- ruyarak girmeyi başardı. Bu başannın sınının Küba hal- kının kuvvetli dayanma ve yenme arzusu olduğunu ifade eden Küba'nın Ankara Büyü- kelçisi Jorge Atfetio Castro Benitez sorularırruzı yarutla- dı. - Küba'nın sosyalizmi koruma- daki başarouıın sım aedir ya da Doğu Avrupa "da olan, Küba'da ne- den ounadı? - Maalesef birçok kişi ancak Sovyetler Birliği'nin yıkılmasın- dan sonra Küba'nın aslında hiçbir zaman bir uydu oLmadığını anla- yabildi. 10 yıllık dönemin sonun- da Batı'da bu- domino taşı gibi yı- kılan sosyalizmden sonra Küba üzerine yürütülen teorinin bir ya- nılgıdan ibaret olduğu ortaya çık- tı. ABD'den ve onun bazı mütte- fiklerinden gelen baskı, o zamana kadar hiç olmadığı kadar güçlüy- dü. Birçok kişi devrime son ver- menintam zamanı olduğunu düşü- nüyordu. Bazılan bir hafta, biraz daha sabırh olanlar bizim bir sene içinde yıkılacağımızı düşünmüş- rü. Tansıyonun gerildiği günlerde, 5 Ağustos 1995 günü La Havana'da bazı ya- bancı servisler birtakım an- tisosyal gruplan organize edip onlan gösteriler yap- maya sokağa yollamışlardı. FideL gösterinin yapıldığı alana giderek halka neler olduğunu sordu ve gösteri- cilerin arasma kanşmaktan başka hiçbir şey yapmadı. Castro'yu gören halkın bü- yük kısmı "Yaşasn Rdd" diye bağırarak tepki verdı. Devrim düşmanlannın kü- çük ovunlan orada sona er- di. - Küba, 2000'li yıüarda da sosyaKzmi korumayı ba- şarabilecek mi? Sosyaliz- min uvgulanmasında ve Komüıîist Parti'de ne tür degisimler olabilir? - 1985"e kadar Avrupalı ülkelerin birçoğundan eko- nomik uygulamalar kopya- lamaktaydık. Hafta bazen kendi gerçek koşullanmızı unutup fıpatıp aynı şeyleri kopyalıyorduk. Sosyaliz- min en temel ilkesi olan "insan faktörünün unutul- duğu" bir yolda ilerliyor- duk. 1985'te toplanan Kü- ba Komünist Partisi'nin 4. Kongresi 'nde o güne kadar işlenmekte olan tüm bu ha- talar ortaya konuldu. O za- man "Hatalann ve Ohun- Birçok ekonomik sortınla karşı karşrya kalan Küba, sosyatizmin kaiesi konumunu 2000'de de sûrdûrüyor. suz Eğüimlerin IslahT diye adlan- dınlan bir yol seçilmeye karar ve- nldi. 1985 yüından bahsettiğime dikkatinizi çekerim. O zamanlar meşhur Perestroika henüz doğma- mıştı ve biz sosyalizmdeki hatala- rımızı çoktan düzeltmeye başla- mıştık. Kübalılar için sosyalizm; bağunsızlık, kışisei bir hak olan eğitün, sağlık. iş, saygı ve itibar demektir. Irk ve kadın ayruncılığı- nın kaldınlması, kapıtalist toplu- mun tanınnuş davranış bıçıraı olan egoizme karşı insanca dayanışma- nın sağlanmasıdır sosyalizm. Sos- yalizm bize hayatırruzda ılk defa insan olmanın itıbanru yaşaüyor. Bizün partinüz de farkJı. O sade- ce üyelerinin değil, vatanında ya- şayan tüm Kübalılann partısidir. Geleceğm sosyalizm olup olma- dığı konusunda tereddütlerimiz yok. Çünkü kapitalızm başansız- İığa uğramıştır. Dünyada her gün übbi eksiklikler yüzünden çocuk- lann ölümünden sorumlu olan sis- tem olup olmadığını neden kendi- mize sormuyoruz; cehaletten, iş- sizlikten, milyonlarca insanı fakir- lik oranının bile altında yaşamaya iten, sosyal farklılıklardan sorum- lu kapıtalızmin ta kendisıdir. Av- rupa'daki sosyalizmin eksiklikleri ve hatalanna karşın o toplumlann eskiye her geçen gün daha fazla bir özlem duyduklan biliniyor. So- runuza dair son olarak da; evet, emin olabilirsınız. Küba sadece 2000'de değil 3000'de de sosyaliz- mi korumaya devam edecek, onu daha da iyileştirecek ve mükem- melleştirecektir. - Latin Amerika'da yeni sosya- list ûlkder çücabdir mi? - Sizi temin ederim ki, Latin Amerika halkının içinde bulundu- ğu sorunlan çözemeyecek tek şey, tekrar ediyorum tek şey kapita- lizmdir. - Küba. ekonomik krizi aşmak için neier vapn, ne kadannı aşabü- di? - SSCB'nin çöküşü Küba için ıkıncı bir abluka anlamına geldi. Bir gecede ekonomik ve ticari te- mellerçöktü. Birörnek vermek is- tiyorum: 1989 yılında Küba'nın petrol ithalatı 13 milyon tondu. 1991 'de bu rakam 3 mih/on tona inmiştir. Kübalılann "Dayan ve Kazan" diye adlandırdıklan kara- nndan yola çıkarak, yoldaş Fi- del'in örderliğinde ülke yönetimi, tĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇtN 50 yılhk çi/gi-bant kahramanı Snoopy, eraeküye aynldL.. yeni bir ekonomik strateji uygulayarak bu yüzyıhn so- nuna sükûnet içinde ulaştı. Son yı1larda ekonomide gözlemlenen kalkınma da bunun kanındır. 1999 yılın- da GSMH yüzde 6.2 artış gösterecektir, turizmde bu sene(1999) 1.7 milyon turist hedefine ulaşılacaktır ve 2005 yılında da 7 milyon tu- ristin ağırlanması planlan- maktadır. Odönemdeen çok etkilenen sektör şekeT oldu. Ancak, bu sene 1998'e oran- la 500 bin ton daha fazla şe- kerüretildi. Toplam üretim 3 milyon 783 bin 300 tondur. En önemlisi, yüksek endüst- riyel yeterliliğe ulaşılmış ve üretim gideri yüzde 22 düş- müştür. Küba son yıllarda ortak yapılan yatırımlardan iki miryar dolar yabancı ser- maye elde etmişrir. Sağlık, eğitim ve silahlı kuvvetler dışında ekonominin her tür- lü sektöründe büyük ya da küçük ortaklık payıyla ya- bancı sermaye ile kurulmuş ortaklıklar bulunmaktadır. -Küba,ekonomikkrizias- mak, özeflflde de turizmi ge- üştinnek için liberal düzen- lemekryapd.'Iuriznıinülke kalkuunasindakiçokÖDeıo- ti rotünekarşuı fuhuşun yavgmtaş- ması yeram ekonomisinin gelişnıe- â gibi otumsuz etkileri de \ar. Tu- rizm sosyalist sistem için bir tehdit unsuru olabilir mi? - Objektıf bir bıçimde yorumla- mak gerekırse evet. Bunlarkaçına- madığımız tehditlerdir. Devrimi korumak zorundaydık, ülkeyı kal- kındırmaya devam etmeliyiz, hal- kımızın yaşam standardını yük- seltmeliyiz. Bu, sosyalizmin da- imi arzusudur. Bunu da başarmak- tayız ve bunu gerçekleştirirken riskler de almaktayız. Tabii ki fu- huşun faaliyet merkezinın denn sosyal farklılıklardan ve diğer kö- tü etkilerin firsatçı düşüncelerin- den ortaya çıktıgını anlamak duru- mundasuuz. Bunlan engellemeye çalışıyoruz, ama Küba 'da hiçbir zaman 50'li yıllar- da var olan fuhuş oranı ve uyuşturucunun yaygın- laşması ımkânı yoktur. Küba'da kapitalızmın, aralannda dev farklar bu- lunan sosyal sınıflanna yer yoktur. Bu geçiş süre- cinde Küba'da yüzde 6'nın dışında hiç kimse işsiz kalmamışnr, kimse- nin okul veya hastane ko- nusunda eksiği yoktur. Küba'nın bu seneyi, be- bek ölüm oranında. do- ğan 1000 çocukta 6.5 ölürrüe bitireceğini veya her 170 vatandaşa I dok- tor düştüğünü biliyor mu- sunuz? Ve tüm çocukla- nn olması gereken 13 aşı için Kübalılar tek bircent bile ödemiyorlar. Latin Amerika'da yeni doğmuş her 1000 çocuktan 32'si daha 1 yaşını tamamla- madan ve her 1000 ço- cuktan 39 tanesi de 5 ya- şını tamamlamadan ölü- yor. Bunlarknzın tam or- tasındaki verilerdir, birde ekonomimizi daha da nonnalleştirdiğimizde ve yaklaşık 40 seneden beri katlanmakta olduğumuz ABD'nin halkımıza kar- şı uyguladıği katı abluka- ya maruz kalmadığunız- da neler yapabileceğimi- zı siz düşünün. SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Aylarönceki biryazımda "Hanım Ba- ran öldü mü" diye sormuştum. Önce- ki gün Ümraniye Cezaevi'nde kalan Pı- nar Selek'ten mektup aldım. Pınar'la ilgili Mısırçarşısı'na bomba konulması olayına kanştığı iddiası; önceki duaış- malarda bilirkişi raporu nedeniyle asıl- sız bir hale dönüşmüştü. Çünkü bilir- kişi, Mısırçarşısı'ndaki patlamanın ne- deninin kesinlikle bir bomba olmadığı- nı, tüpgazdan kaynaklandığını belirt- mişti. Pınar'ın babası Avukat Alp Se- lek, önümüzdeki celse tahliye bekle- diklerini söyledi. Pınar Selek, 3 Ocak tarihli mektu- bunda Hanım Baran'ı kaybettiklerini dile getiriyor. Hanım Baran'la ilgili ay- lar önceki yazımda, onun kanser oldu- ğunu ve serbest bırakılması gerektiği- ni belirtmiştim. Adalet Bakanlığı ve Is- tanbul Cumhuriyet Savcılığı bunun üzerine harekete geçmiş ve Hanım Ba- ran'ın bırakılması sağlanmıştı. Adalet Bakanlığı'nın ve Istanbul Cumhuriyet Savcılığı'nın o zamanki duyarlılığına şimdi yeniden ihtiyaç duyulduğu anla- şılıyor. Pınar Selek'in cezevinden yolladığı mektubu, önemli bir insanlık dramını yansıttığı için yayımlıyorum. Yetkililer umanm bu kez yine harekete geçerler. "Hanım Baran ölümsüzleşti. Habeıi bugün aldık. Koğuşumuz birden ses- Hanım Baran Öldü sizleşti. Gazeteyiyüksek sesle okuyan arkadaş sustu, gazeteyi katladı, masa- nın üzerine koydu ve düşüncelere dal- dı. İki yaşlı ana gözleri dolu dolu ran- zalanna koştular. Biz ise çayımızı bar- daklanmızda bırakarak donakaldık. Hanım Ana'ya, Hanım Ana'nın herke- se merhametle bakan sakin yüzüne... Acılann bilgesi değerii anamıza dal- dık. Kimimiz onu anlatmaya, kimimiz sessizce düşünmeye başladık. Size onu kelimelerie anlatmam mümkün değil. Ancak bir sanat eseri, bir roman, bir film başarabilir bunu. Ben bu görevi geleceğe erteleyerek, bir başka felaketi durdurmak için ya- zıyorum. Hanım Ana gönvedi, o gittik- ten sonra burada çok felaket yaşandı. Bunlann en büyüğü bebeğimizin ana- sının karnında öldürülmesıoldu. Daha doğmadan adınıAşiti (Banş) koymuş- tuk. İki hafta sonra yine aynı cezaevin- de kalan ve Aşiti'nin babası olan Meh- met Canpolat kalp krizinden öldü. Eşini ve çocuğunu kaybeden Filizya- payalnız kaldı. Hepimizin gözü ondaydı. İnsanı, he- le onun gibi hayatı tanımayan bir insa- nı çıldırtacak şeyler yaşadı. Her an her şeyi bekliyorduk. Ama yapmadı. 'Da- ha çocuğum doğmadan o kutsal duy- guyu yaşadım. Yüreğim geniş, sizi, dünyayı, herkesi seveceğim' diyor. Onda Hanım Ana'nın gençliğinigörü- yorum. Şimdi yeni bir felaketin eşiğindeyiz. Hediye Aksoy, ölümün kıyısında bo- ğuşuyor. Size daha önce de yazmış- tım, Sayın llhan Selçuk da onun mek- tubuna geniş yer verdi. Sanınm duru- mu biliyorsunuz. Fakat artık ölümün soğuğu yine koğuşumuzda kol gezi- yor. Hediye 23 yaşında. Koğuşumuza tarihin bir hediyesi olarak, yaşamın bir mucizesi olarak gelmiştir. Âltı yıldır gözleri hiç görme- mesine ve bu kadar genç olmasına rağmen, bize insan ruhunun ancak bü- yük derinleşmeyle açığa çıkarabilece- ği kutsal ışığtnı sundu. Iradesiyle, sev- me gücüyle, doğaya, halkına, insanlı- ğa olan bağlılığıyla, duyariılığıyla, bi- linciyle, hiç bitmeyen merakıyla, yete- nekleriyle, en çok da sesiyle bize çok güç verdi. Şimdi hasta yatağında bile tüm kanallardaki haberleri ve arkadaş- lar aracılığıyla gazeteleri mutlaka din- liyor. Ama vücudu gittikçe şişiyor, de- risinin altında boğumlar oluşuyor. İki böbrek de işlevini hemen hemen kay- bettiği, iç organlan çürümeye yüz tut- tuğu su da atlamıyor. Kansızlığı doktora 'bu nasıl yaşıyor' dedirtecek kadar düşük olması nede- niyle ayakta duramıyor. Kan, mide vb. sorunlanndan dolayı ilaç da veremi- yoruz. Hastaneye hem gidiş birişken- ce, hem de orada insana insan gibi yaklaşmıyohar. Savcılığa başvurduk. Şimdi sonucu bekliyoruz. Ancak bu bekleme sürecinde daha dakötüleşti. Sedyeyle hastaneye sevk ettik, ancak askerin yolda ona karşı tu- tumu nedeniyle (ayağa kaldırma, yürü- tüp üstünü arama, gözleri gömneme- sine rağmen kelepçe, küfür, hırpalama) geri döndü. Şimdi ne yapacağız, bu ölümü nasıl durduracağız bilmiyoruz. Yıllardıronbinlerce ölümü durdurama- dık. Bunun sorumluluğu hepimizin. A- ma yeni binyıla ölüme değil, yaşama hizmetederekgirmeşansımızvar. Ya- şadığımız felaketlerin de bizlere öğret- tiği budur." Pınar Selek'in mektubunda sözünü ettiği Hediye Aksoy tahliye edilemez mi? Adalet Bakanlığı ve Istanbul Cum- huriyet Savcılığı, Hanım Baran olayın- da gösterdiği duyarlılığı bu konuda da gösteremez mi? Bekleyeceğiz... GLOBAI>OLMKÜLTÜR ERGIN YıLDıZOGLU Hangi Prometeus? . Küreselleşmenin gerçek yüzünün ne kadar ka- ranlık olduğu her gün daha çok görülüyor. "Ser- best" piyasanın, gerçekte yalnızca sermayeyi ser- bestleştirmeyi amaçlayan tepeden inmeci bir pro- je olduğunu, giderek daha fazla insan kavnyor. Bu koşullarda, küreselleşmeyi "sert5esfp/yasa"süre- cinin "doğallığt" iddiaJanna dayanarak savunmak zorlaştıkça, küreselleşmenin doğal, kendiliğin- den, karşı durulmaz birsüreç olduğunu savunma- yı sürdürmek isteyenler için, teknolojik determi- nizme dayanmaktan başka çare kalmıyor. Teknolojik determinizm toplumsal gelişmenin karmaşıklıgını, tek bir boyuta, teknolojiye indirger. En yeni teknikleri, icatlan benimsemeyi, gelişme- nin en önemli, hatta tek ölçütü olarak savunur. ör- neğin, teknolojinin doğayı dönüştürme kapasite- sini alabildiğine abartan bu teknikçi/pozitivist perspektif, daha az sayıda işçiden daha fazla kâr elde edebilmek için uygulamaya sokulan, ama sonra insan yaşamını, çevre koşullannı altüst eden değişikliklerin, toplumsal gelişmenin birgösterge- si olarak, itiraz edilmeden kabul edilmesini ister. Yeni teknolojilerin uygulanması, toplumsal geliş- meyle özdeşleşince de, buna karşı çıkmak, artık toplumsal ileriemeye karşı çıkmakla eşanlamlıdır. Bu noktada, kapitalizme yönelik en haklı ve çağ- daş eleştiriferi, prekaprtalist sınıflann romantikan- tikapitalizmiyle özdeşleştirerek mahkûm etmek son derece kolay olacaktır. Baktınız ki, küreselleşmenin büyük şirketlere hiz- met ettiği ortaya çıktı, hemen küreselleşmenin, ye- ni (bilgisayar ve iletişim) teknolojilerin (ileriemenin) bir ürünü, doğal sonucu olduğunu anlatmaya baş- larsınız. Bu mantığınızın bir sonucu olarak da T. L Friedman gibi "Yeni milenyuma giren\en, yaşa- mımızda değişikliğin özneleri -teknoloji ve net- vvork'lerduvarianyıkıyor, bizi birbirimize daha çok bağlıyor, hepimizi hızlanmaya, işçi çıkanvaya, hi- zaya ginveye zoriuyor- insan kapasitesinin bun- lan özümsemesinin önünde gidiyor...", "Ne za- man bir duvar örmeye kalksanız yeni bir teknolo- ji gelip bunu yıkıyor. Uyum sağlamaktan başka hiçbir seçeneğimiz yok" (International HerakJ Tribune, 03/01) diyebilirsiniz. Küreselleşmenin, dünyanın Amerikanlaşmasının önlenemez oldu- ğunu anlatan Lexus ve Zeytin Ağacı kitabının ya- zan Friedman'ın, küreselleşmeyi anlatıricen "ser- best piyasanın sihirlieli", Pentagon'un demiryum- ruğu olmazsa işlemez, McDonald's yaşamının ga- rantisini, McDonnel Douglas'ın (savaş uçaklan ya- pan şirket) varlığında bulurdediğini daha önce ak- tarmıştım. Eğer, teknolojik determinizmin zokasını yemiş- seniz, Friedman'ın mantığına karşı çıkamaz, küre- selleşmeyi, krizin dışavummu, senmayenin birken- dini koruma refleksi olarak değil, insanlığın yeni bir gelişme aşaması olarak görebilirsiniz. Ya da gene- tik kopyalamaya, genetik besin maddelerine, ge- netik tohumlara, nükleer enerjiye (belki de nükle- ef bomoalarai) karşı çıkanlan, hemen muhafaza- kâriıkla, darkafalılıkla, yobazlıkla eleştirebilirsiniz. Bir kez birine, gelişme düşmanı damgasını vurdu- nuz mu, artık onu dinleyecek kimse bulunmaz. Burjuva liberal ideolojinin kokleri feodalizme, di- ni mistisizme karşı mücadelede, sanayi devrimin- deyatar. Bu yüzden onun kendini yukandaki man- tıkla savunması, hatta kâr etme dürtüsünü, doğa- yı ve insanı, kârdan başka bir ölçüt tanımadan üre- time sürme refleksini, insanlığın tek gelişme umu- du olarak sunması son derece olağandır. Ama tek- nolojinin üretildiği toplumsal koşullan sorgulamak, yaJnızca kâriı tekniklerin fînanse edilmesinin, top- lumsal çıkariarla çatışan sonuçlar yaratabildiğine dikkati çekmek de bizim en doğal hakkımız. Bu- radan hareketle teknolojinin nötr olmadığını, top- lumsal (sınrfsal) özelliğini, kâr maksimizasyonuna, daha sıkı emek denetimine yönelik olarak gelişti- rilen teknolojilerin, bundan başka bir amaçla kul- lanılamayacağını da vurgulayabiliriz. Tarihe döne- rek, Batı'da emek sömürüsünü/denetimini yoğun- laştırmak için geliştirilen teknikleri (Taylorizm, "Bi- limsel Yönetim"), Bolşeviklerin uygulamaya koy- malannın, fabrikadatek kişi yönetimine geri dönül- mesine, emekçilerin siyasi-ekonomik iktidannın bürokrasiye transfer edilmesine yol açtığını, Ekim Devrimi'nin ölmesinde, tek ülkede sıkışmasının yanı sıra bu etkenin de büyük rol oynadığını hatır- latabiliriz. Bu hatıriatma özellikle sol içindeki teknikçi/po- zitivist eğilimlerle, gezegeni yok olma noktasına doğru sürükleyen kapitalist teknolojinin hayranla- nnı uyarmak için gereklidir. Çünkü, bu teknikçi/po- zitivist yakJaşım, zaman zaman bu dostlanmızın, doğanın yok edilmesine, geniş emekçi kesimleri- nin yaşam olanaklannın, yeni teknolojilerin yarat- tığı işsizlikle ortadan kaldınlmasına, toplumsal iler- leme adına göz yummasına yol açabiliyor. Çünkü, bu dostlar kimi zaman, en son nükleer enerji tar- tışmasında olduğu gibi, hiçbeklenmedik, garip tu- tumlarsergileyebiliyorlar. Omeğin, ortada nükleer santrallann, elektrik üretmek açısından güvenlik- siz, ekonomik anlamda verimsiz olduklarına, az- gelişmiş ülkelerde nükleer santral inşa projelerinin, zaten sınıriı olan mali, bilimsel, müfıendislik kay- naklannı tükettiğine, böylece gelişmiş ülkelere gö- re çok daha olumsuz sonuçlara yol açabildiğine ilişkin iddialar varken, bunlara cevap vermek ye- rine, nükleer enerjiye karşı çıkanlan, acımasızca, Osmanlı softalanna benzetebiliyoriar. Nükleer enerjinin yeni teknoloji bile sayılamaya- cağını, bu ülke halkına büyük zarar getireceğini bi- len bir sosyalist olarak, bu dostlann eleştirilerine üzülmemek elde değil. Ama bizim gibi düşünen- leri softalıkla suçlamalanna rağmen biz onlara ay- nı yıpratıcı saldırganlıkla cevaplar vermemeliyiz. örneğin, Batlı ülkelerin, kendi halkı istemediği, tehlikesi inkâr edilemez birşekilde belli olduğu, pi- yasası ölmeye başladığı için azgelişmiş ülkelere sokuşturmaya çalıştıklan nükleer santrallan savu- nuyoıiar diye bu dostlanmızı nükleer santral şirket- lerinin pazariama görevlisi gibi çalışmakla suçla- yamayız. Bu büyük bir haksızlık olur. En iyisi; bu dostlara, teknolojinin ekonomi-politiğini, tarihsel, sınıfeal özelliklerini hatırlatmayı sürdürmek. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı günlük Bizim Gazete Ülke sorunlanna ilişkin rapoıianyla, araştırmalarıyla, köşe yazılanyla, tarafsız haberleriyle sivil toplumlann gazetesi. Düzenli okumak için abone olun. Tel: 0.212. 511 08 75
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle