Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 OCAK 2000 CUMA
14 i l \JM\. kultur@cumhuriyet.com.tr
Nikolaj Frobenius, 'Marquis de Sade'ın Uşağı'nda 'acısını arayan adam'ı anlatıyor
Acıııııı gölgesmde acısızhk
ESR A ALİÇAVUŞOĞLU
"Gûzdmanzaraseyretınektença-
buk bıkdıyor. Bir süre sonra. aynı
ağaçlan ve çayır çimenleri, bir za-
manlar seni duygulandırmıs oidak-
lanmanımsayarakhûzünksevTeder-
sin. Veaynımanzarayıçokbefirgm bir
ze\fcdu}arakseyretmekteoianbirya-
bancryla karşılaşnğında, o kışiye şa-
şarak bakar, omuz süker, haval kı-
nkhğı iztenimiyiedönersin evine.Ama
birkaçağaa yddmmçarpmtşve man-
zaranın yerinde kapkara bir iz kal-
mış obuiL, işte o zaman, eskiden duy-
muü olduğun zevki anımsar ve öflö-
den ateş püskürürsün: Böyie bir gü-
zefliğe, çirkinlik oe hakla girer, der-
sân kendi keDdine. Oysa gerçek; çir-
kinfiğeveydama,gjzliden gizByeprim
vermektesindir, çünkü kanıksamış
buhınduğuno gnzeiliğm değerini, oo-
buin sayesinde yeniden keşfetmiş bu-
hmuyorsnn."
• Nikolaj Frobenius, konusu 18. yüzyılda geçen 'Marqııis
de Sade'ın Uşağı' başlıklı kitabında sadece, bir türlü acıyı
hissedemeyen Latour Martin Quiros'un sadizmin babası
Marquis de Sade ile buluşmasını anlatmıyor, 'insan
ruhunun ve bedeninin de keşfine' çıkıyor.
cisi olabılmek için kurbanlanndan
birinin kımliğıne bürünür... Ve Sade,
sık sık gittığı bir genelevde Latour'u
keşfeder... Onümüzdeki günlerde Ro-
man Polanskj tarafından beyazper-
deye aktanlacak olan "Marquisde Sa-
de'm Uşağı", Güncel Yayıncıhk tara-
findan okurlara sunuluyor.
- Manjuis deSade'ın Uşağı acıhis-
setmeyen, ancak bunu buhnayı sap-
lantı hafine getirmiş bir adam özeri-
ne kurulıı. Kitapta aynca a\rman bir
bicimde insan bedeni üzerine betim-
lemeier de söz konusu. tnsan yaptsı-
nın bu iki önemli özdKğini nasd bir
araya getirdiniz?
NİKOLAJ FROBENIUS - Bu ol-
Bu satırlar henüz 34 yaşındaki Ni-
kolaj Frobenius un '\larquis de Sa-
de'ın Uşağı' adlt kitabından alıntı-
landı...
Kitabın konusu 18. yüzyılda geçi-
yor; Honfleur'da yaşayan çok çirkin
bir kadın tecavüz sonucu hamıle ka-
lır ve bakışlan ürkütücü, gizemli bir
çocuk doğurur. Adı Martin Latour
Quiros olan bu çocuğun çok garip
bir özelliği vardır: Hiç acı duyma-
mak! Çirkinliğinınsaplantısıylave
acının gizeminden büyülenmiş bir
halde, Latour bir katlıam döngüsüne
girer, öldürür ve teşhır eder, her or-
ganı inceler ve son olarak ünlü ana-
tomist LaRouchefoucanit'un öğren-
Cörsel- İşitsel Eureka
Türkiye
AVE'nin dönem
başkanı olacak
ANKARA (Cumhuriyet Bûrosu) - Avru-
pa görsel-işitsel endüstnsuıın ABD ve Ja-
pon yapımJan nedenıyle karşılaştığı tehdıt-
İere yanıt vermek ve eksikliklerini gidermek
amacıyla kurulan Görsel-tşitsel Eureka'nın
(AVE) 2000 yılı dönem başkanlığını Tür-
kıye yürütecek. Türkiye'yegelenAVEDi-
rektörü Sylvie Forbin, medya programına
Türkiye'nin katılmasının sektörün geliş-
mesi açısından önemli olduğıtnu söyledi.
AB 'ye üye ülkeler de içinde olmak üze-
re toplam 34 üyesi olan AVE 1989'da ku-
ruldu. Türkiye'nın 1992'den ben üyesi. Üye
ülkelerin ve görsel-işitsçl alanda çalışan
profesyonellerin istemJerini uluslararası ze-
mine taşımaya çalışan AVE'nin geçen yıl
yapılan son koordinatörler komitesı top-
lantısında 2000 yılı dönem başkanlığinı
Türkiye'nin üstlenmesi önerildi. Hüküme-
tın önenyi uygun bulması ile görevin Kül-
tür Bakanlığı'nca yüriitülmesi kararlaştı-
nldı.
AVE Direktörü Sylvie Forbin, konuş-
masında yeni bir döneme girildiğine işaret
etti. Türkiye'nin bu yılki başkanlığının
önemli olduğunu belırten Forbin, "Çünkü
Balkanlar, Doğu ve Güney Avnıpa ve Avru-
pa Akdeniz çevresinde Türkiye'yi hep bir
merkez olarak görüyoruz" dedi.
Türkiye'nin bu sektörde güçlü olduğuna
dikkat çeken Forbin, "Türkiye için bu bir
sorumluluk olduğuna göre daha fazla ön
planda. kendini gösterecek bir pozisyonda
olacak. Saygınhğı açtsından da etküi olacak-
UE Dikkatçekkihategdecekbr" diye konuşta
Amerikan ve Japon yapımlanna karşı
mücadelenin bir yolunun da dagıtım ve pro-
mosyon'konusunda sektörün bılinçlendi-
rilmesi olduğunu anlatan Forbin, bu yıl ço-
cuklarla ilgilı yapımlann göstenminin ger-
çekleştirileceğini söyledi. Forbin, eylülde
AVE üyesi 27 ülkenin karılımıyla düzenle-
necek toplantıda, mevzuat çalışmalan, fi-
nansman, dijıtal yayıncılık ve etkileri ko-
nulannın görüşüleceğini bildirdi.
AVE'nin bu yılki olağan toplantılanndan
ikisi Türkiye'de, ikisi Belçıka'da, biri de
Fransa'da gerçekleştırilecek. AVE Dönem
Başkanlığı'nın, AB ile büieşme sürecinde
bulunan Türkiye'nin daha iyi tanıtılabil-
mesi ve sektör kuruluşlarmın, Avrupa'daki
etkinliklere daha kolay katdabilmeleri açısın-
dan önem taşıyacağı vurguiandı.
Macar fot()ğıxıfinmyi'tyih
'Macaristan- Fotoğraf Ülkesi' sergisinden 'Atetier', AtoJye, 1958, Jozsef Nemeth.
Kültfir Servisi - Pamukbank
Fotoğraf Galerisi, 'Macaristan-
FotoğrafÜlkea' başlıklı sergisıy-
le Macar fotoğrafinın yüzyıünı
kutluyor. Yenı sergi, olağanüstü
zengın bır kültürel birikime sa-
hip olan ve fotoğraf sanatına
dünya çapında pek çok yetenek
kazandıran bir ülke olan Maca-
ristan 'dan.
26 Ocak'ta açılacak "Macaris-
tan - Fotoğraf Ülkesi"başlıkJı ser-
gi, Andre Kertesz, Brassai, Mar-
tin Munkacsi, RobertCapa, Ma-
hory-Nagh> Lasdo ve Mari Mahr
gibi bırbinnden önemli 54 Ma-
car fotoğraf sanatçısının 126ese-
rinden oluşuyor.
20. yüzyıJ fotoğraf sanaüna
ışık tutan çok geniş bir seçkiyi
Türk sanatseverlerle buluştura-
bilmek amacıyla iki farklı me-
kâna yayılacak olan sergi, Pa-
mukbank Fotoğraf Galerisi'nin
yanı sıra yine Nişantaşı'ndaki
BM Çağdaş Sanat Merkezi'nde
gerçek] eştirilecek.
tnanılmaz sayıda olağanüstü
yetenekli şahsiyetlenn yetiştiği
bir üDce olan Macaristan, tarih bo-
yunca sıkça yaşanan rejim deği-
şiklikleri nedeniyle sanatçılan-
nı çok fazla banndıramayan bir
coğrafya olarak da dikkat çeki-
yor.
"Macaristan - Fotoğraf Ülke-
si" sergisınde, ülkelermı terk
ederek sanat hayatlannı başka
ülkelerde sürdüren ve dünya ça-
pında üne kavuşan saygın fotoğ-
raf sanatçılannın yapıtlannın,
Macaristan'da kalan sanatçıla-
nn en önde gelen yapıtlanyla
birlikte sergilenmesi, izleyicile-
rin Macar fotoğraf sanatının iki
akımı arasında bir kıyaslama
yapmasına olanak taşıyacak.
Avrupa'nın ortasında yer alan
ve 20. yüzyüın başjannda (1920-
1956 arası) olağanüstü yetenek-
li kişiler yetiştirip ardından on-
lan yitiren bu ülkeyi taruma ola-
nağı veren"Macaristan - Fotoğ-
rafÜlkes" sergisi 26 Şubat'a ka-
dar pazar hanç her gün saat
10.00- 19.00 arası Pamukbank
Fotoğraf Galerisi ve BM Çağdaş
Sanat MeTkezi'nde izlenebilir.
Dünya sinemasından örnekler sunacak, ustalara saygı haftalan düzenleyecek
Sinema TÜRSAK, Sinematek'in iziııde
AYŞEKOKSAL
Beşiktaş Belediyesi tarafından
yapımı tamamlanan Levent Kûltür
Merkezi Çok Amaçfa Salomı, fark-
lı bır program anlayışı ile hizmet ve-
rebilmesi için beş yıl süre> le, Tür-
kiye Sinema ve Audiovisuel Vak-
fi'na kısa adıyla TÜRSAK'a dev-
redildi.
Beşiktaş Belediyesi Başkanı \a-
suf Namoğlu, Levent çevresmde
kültürel hizmetveren biryapının ol-
mamasını dikkate alarak Levent
Kültür Merkezi'nin TÜRSAK ve
Beşiktaş Belediyesi'nın işbirliği ile
tam donanımlı bir sinema salonu
olarak hazırlanmasında yardımcı
oldu. Şu anda dönüşümlü olarak
'Mayıs Sdanüsı' ve 'tnce Kmnızı
Hat' fiünlerinin gösterildiği Sine-
ma TÜRSAK'ın bina ve iç deko-
rasyonu ise Metin Deniz'e ait.
TÜRSAK Yönetım Kurulu Baş-
kan Yardtmcısı ve Genel Müdürü
Engin VTğitgU bu projenin TÜR-
SAK'ın kuruluş amaçlanndan en
öoemlisini kapsadığmı vurguluyor.
105 koltukkapasiteh Sinema TUR-
SAK'ı oluşturma projesı üzerinde
7-8 yıldır çahşüklannı ifade eden
Yığitgil, daha önce AKM sinema
salonunu ışletmek için bazı giri-
şimlerde bulunduklannı, ancak tam
anlamıyla gerçekleştiremedikleri-
ni söylüyor.
Son teknik koşullarla donanmış
olan salonda dolby digital ses sıs-
temi, 35 mm. ve 16 mm. projeksi-
yon makinelerin yanı sıra barko-
vizyon ve sabit bır alt yazı cihazı
bulunuyor "Bu salonda gösterme-
yi planladığnnız fîlm programı ik,
Türkiye'de bugüne kadar eksikfiği
hissedilen bir repertuvar ile izleyi-
ctterin karşısına çıkmayı planhyo-
ruz" dıyen Yiğitgıl, özellıkle Av-
rupa filmlerine ağırlık verecekle-
rini açıkladı. Uzun ydlar önce Onat
Kntiar'ın önderlığinde kuruhnuş
olan Sınematek"ın varlığına dikkat
çeken Yiğitgü, bunun ortadan kalk-
masının büyük bır boşluk doğurdu-
ğunu ve dünyanın her bûyük met-
ropolünde böyle bir olanak olduğu
halde, 15 milyon nüfusu olan ve
birçok kültürün iç içe yaşadığı Is-
tanbul gibi bir şebirde böyle bir ku-
rumun var obnamasuun büyük bir
eksiklik olduğunu belirtiyor. Yiğit-
gıl TÜRSAK'ın bu bayrağı devral-
mayı amaçladığını belirtiyor.
Sinema TÜRSAK'ta sinema sa-
lonu bulamayan kalitelı Türk film-
lerinin göstenlmesine özen göste-
riliyor. Yeni yetiş;n genç yönet-
menlerede yardımcı olmak amaç-
• Sinema TÜRSAK'ta,
Avrupa filmlerine ağırlık
verilecek, kaliteli Türk
filmleri, Çevre filmleri ve
Sinema- Tarih
Buluşması'nda ödül
kazanan filmler yeniden
gösterilecek. Pasolini,
Rossellini gibi
yönetmenlere, ustalara
saygı haftalan, Polonya
ve Yunanistan haftalan
ile sürecek.
lanıyor.
"TÜRSAK yapnğı festivaller-
den biriÇe\Te filmlerı, diğeri ise Sı-
nema-Tanh Buluşması admı taşıyor.
Bu festivallerde ödül kazananya da
se\irci tarafindan çok ügi gören
filmleri yeniden gösterime tabii tu-
tacağtz" diyen Yiğitgıl, aynca Tür-
kiye'ye gelme şansı çok az olan ül-
kelerm fıünlerini kapsayan hafta-
lar düzenleyeceklerini de belirti-
yor.
4-10 Şubat tarihleri arasında Fo-
lonya Başkonsotoslnğu ve Fihn Pob-
ki Je gerçekieştınlen ortak bır ça-
hşma ile Sinema TÜRSAK'ta Po-
lonya Fflmkri Haftası yapılacak.
Bu haftayı, Yunan FUmleri Hafta-
sı izleyecek.
Yiğitgıl, ilke olarak 'Amerikan
anemasuım hegemonyası
T
'na karşı
bir tavır sergilediklerini ifade edi-
yor. "Paris'te bir haftada gösterflen
füm çeşitliliği 450-500 iken lstan-
bul'da 5O'\i aşamıyor. Avrupa'da
bir ustanın mesela Ettore Scola'nm
nmimigörmekistediğiniz zaman, bir
yer mutlaka bulabilirsiniz. lstan-
bul'da bunuyapabilmekimkânaz"
dıyen Yığitgil, PasolinL Rosseflim
gibi yönetmenlerin fıhnlerinin gös-
terileceği ustalara saygı haftalan
ile klasik sinema yapıtlannı me-
• rakhlanna ulaştıracaklaruu belirt-
ti. TÜRSAK'ın bu projeyi gerçek-
leştirmekteki bir diğer amacı ise
bu sanatı mümkün olduğu kadar
halk kitlelerine yayabibııek. Bu
yüzden Sinema TÜRSAK'ta film-
leri neredeyse diğer sinema salon-
lannın yan fiyatma izlemek müm-
kün.
Aynca' Yeşfl Matine' adı verilen
12.00 matınesuıde. cumartesi-pazar
hariç her gün gösterimde olan fil-
mı herkes bir milyon liraya izleye-
biliyor. TÜRSAK ilerde birçok sa-
lona yayüarak aynı programlan da-
ha geniş olanaklar içinde sunmayı
hedefliyor.
dukça zor bir soru... Acı soyut bir
kavram, insan bedeninin aksine... Ro-
manda gerçekten var olmayan bir şey,
roman karakteriyle bulunmaya çalı-
şüıyor. Latour'un gerçekten, somut
biryeteneği yok. Örneğin piyano çal-
mıyor, fiıtbol oynamıyor, resim yap-
mıyor. Ama bir şekılde iyi' olmaya
saplanmış bir karakter... İşte tam bu
noktada Latour, hissetmediği duygu-
lan aramaya başlıyor. Bunun nasıl bir
durum olduğu, acıyı buhnak için ne
yapacağı üzerine düşünmekbana ger-
çekten çok ilginç geldi. Latour'un
nasıl bir insan olduğunu ve neler dü-
şündüğunü anlamaya ve aniatmaya ça-
lıştım. Burada bazı karanlık noktalar
var elbette. Latour, acının neye ben-
zediğını çok merak ediyor ve gide-
rek başka bir şeye dönüşüyor. Acuım
yokluğuyla beden arasmda önemli
bir bağlantı kurulabilir. Latour acıyı
hissetmediği için insan bedem üze-
rinde istediğı kadar acunasız olabi-
liyor, oldu da.
- Latour'un aa hissetme-
mesi onun yaşamdan kop-
masnıa da neden ohıyor_
FRDBENIUS-Utour, an-
nesını. öğretmenlennı anla-
mıyor ve bu onu gıttıkçe yal-
mzlaştınyor ve yaşamdan
kopanyor. Ve Latour hiçbir
zaman toplumun bir parça-
sı olamıyor. Evet, her ne ka-
dar masum görünse de bir o
kadar acunasız.
-Santnzromanıyazarken
anatomi ve Sade'ın vaşamı
üzeriDe inceleme >
<
apünız_
FROBEMUS-Anatomi-
yi, kitabıma başlamadan ön-
ce de çok merak ediyordum.
Ama kitabı yazarken ciddi
bir biçımde anatominin
tarihçesı ile ilgili kitaplar
okudum. Ama kitap 18. yüz-
yılda geçtıği için özellikle
bu dönem üzerine yoğunlaş-
tım. Orneğm kitapta yer ver-
dığım anatomist La Rooc-
hftmranlt gerçekten çok ün-
lü bir isün ve beyinle ilgili
ciddi araştırmalan var. Bu
bölüm Latour'un saplantı-
sını anlatabılmek için büyük
birönem taşıyor. Ve tabii Sa-
de'la ilgili de yoğun araştir-
malar yaptım.
- Ljıtour'u özellikle mi
'amatör' oiarak bmtknmz?
FROBENİUS - Latour
saplannlanyla önemli bir bı-
lim adamı olabılırdı... Fakat
bu sadece büyük bir yanılgı
olurdu, çünkü o hep amatör
olarak kaldı. Belki yeteneği
vardı, ancak bunu gelıştır-
medi. tnsanlık için kendin-
ce iyi şeyler yapacağına ına-
myordu. Aslmda Latour'un
gerçekten 'inançjı' olduğu-
nu söyleyebüiriz. Bilime ina-
nıyordu... Latour'un büim-
ci bır sadıst olduğunu söy-
leyebiliriz. Bilimi, saplann-
laruu doyurucu biraraç ola-
rak görüyor. Sade ise Lato-
ur'un aksine seksüel bir sa-
dist... Acı vermeyi bir din
haline getinnişti. Acı ver-
meyi ve acı çekmeyi sevi-
yordu. Onun için acı yaşamm
çok önemli bir parçasıydı.
Ve bu onun en büyük saplan-
tısı olarak kaldı. Bu saplan-
tı onun ailesinden, yazarlık
kariyerinden ayrümasına bi-
le neden oldu. Bu saplantı-
sı nedeniyle yaşammın bü-
yük bir bölümünü hapisha-
nede geçirdi.
-Duşsdbirdüny-avetarih-
sd gerçelder bir arada kur-
gulanyor Idtapta. Bunuözel-
likle miseçtiniz?
FROBENİUS - Sade'nin
yaşamıyla ilgili araştırma
yaparken ilginç durumlarla
karşılaştım. Sade'm yaşa-
möyküsünü anlatanbir kitap
çok ügmıı çekn. Bu kitap, Sa-
de'm uzun yıllar yaşammı
geçirdiği hapishanede, yar-
dımcılanyla mektuplanna
yer veriyordu. Kitap, yar-
duncılann hepsinin aynı ki-
şi olduğunu iddia ediyordu.
Latour karakteri böyle çıktı
ortaya bir bakıma. Yani bir
tarafıyla düşsehniş gibi gö-
rünse de gerçeklerle de son
derece bağlantüı.
- KHabuuz birçok eleştir-
men taranndanPatrick Süs-
kınd'in 'Koku' romanına
benzenüyor...
FROBENİUS-Bunun bir
dezavantaj olduğunu düşün-
müyorum. Bazı benzerlik-
ler kurulabilir evet. Ancak
açıkçası komik geliyor bana.
Çünkü yaşamlar birbirine
benzer... Örneğin Latour ile
Vktor Hugo'nun 'Sefifcr'ın-
deki karakterle de benzerlik
kurmak mümkün. Fakat her
kitabın, heT öykünün kendi-
ne ait bir ruhu olduğunu dü-
şünüyorum. Tüm bunlann
yanı sıra Patrick Süskind'in
'Koku'su çokgüzel birkitap.
YAZI ODASI
SEIİM ÎLERİ
liyatrosuz Yaşayamam
Tiyatroya büyük emeği geçmiş, çok değer ver-
diğim bir sanatçımızla konuşuyordum. Artık tiyat-
rodan, sahneden, her şeyden uzak kalmak istedi-
ğini söyledi. Üzüldüm ama şaşırmadım.
Yakınmalanmız ortak: Çehresi değişen kültür-sa-
nat ortamında olup bitenlere ayak uydurmak öy-
le kolay değil. Tiyatro için de böyle bu, edebiyat
için de.
Sanatm kendisi ikinci, hatta üçüncü, dördüncü,
beşinci planda. Ortalıkta dolaşan 'sanafç/'lar var
ama, basının, televizyonun karar verdikteri. önce
onlann saltanatı. Oralarda yanşmıyorsanız size yüz
verilmeyecek. Oralarda yanşmanın koşullan İse
bütünüyle sanat dışı.
Geçmiş günlerin tiyatrosu bütünüyle bu sana-
tın ta içindeydi.
Doğup büyüdüğüm Istanbul birtiyatro şehriydi;
az sonra anlatacağım. Ama Istanbul'un tiyatrola-
nyla yetinilmez, Ankara'ya gidilmişse, ille DevletTı-
yatrosu'nun oyunlan izlenirdi. Geri dönüşte bu
oyunlar anlatılır, bu oyunlan göremeyenlerin yüre-
ği hoplatılırdı. Küçük kıskançlık nöbetlerine tutul-
duğumu hatriıyorum. Hepi topu on bir on iki yaş-
lanmdaydım.
Peki, tiyatro sevgim nerden geliyordu?
Ömrünü çocuk tiyatrosuna adamış gerçek bir sa-
natçının adını anmalıyım: Ferfh Egemen. Ferih
Egemen'eyetiştim. ŞehirTiyatrosu'nda birçok ço-
cuk oyunu izledim. Gözümün önürtde Oyuncakçı
Dede...
Sonra bir cumartesi günüydü, biletier önceden
alınmış, Istanbul Şehir Tıyatrosu'nun Yeni Kome-
di bölümüne gidiyoruz. 'Büyüklere mahsus' ilk
oyun. Yaşım on ikiyi tam tutmuyor. Içeriye alınmam
diyeödüm kopmuştu. Perde açılırken heyecandan
boğuluyordum.
Istanbul tiyatrolannın tarz ve beğeni açısından
hayli geniş bir yelpazesi vardı. Bu yelpazede Şe-
hir Tiyatrosu muhakkak ki bir odak noktasıydı. Ne
var ki, Şehir Tiyatrosu oyunlanyla birlikte, daha
farklı anlayıştaki tiyatrolann eserlerini de izleme
fırsatınız söz konusuydu.
Mesela Muammer Karaca'nın Karaca Tiyatro-
su. Muammer Karaca büyük bir güldürü ustasıy-
dı. Hafif görünen komedilerde komedi sanatnın ge-
reksindiği ciddiyetle oynardı. Gülriz Sururi'li, Adl-
le Nasit'li Cibali Karakolu bende bir rüya btrakmış-
tır.
Karaca Tiyatrosu'nun yanı başında Istanbul Ti-
yatrosu. O da, vodvilli, uyariamalı, bazen burtesk'e
varan çizgisiyle eşsiz bir komedi tiyatrosuydu.
Oyunculan büyük oyunculardı.
Seyircinin güldürüye yatkınlığı elbette o zaman
da vardı. Yalnız güldürüler sululuk haline getirilmez,
sanatın gereksındiği tarzda oynanırdı.
Şehir Tiyatrosu'ndan aynlışlan başlı başına bir
oiay yaratmış Gönül Ülkü-Gazanfer özcan çif-
ti, komedi sanatına, kendi tiyatrolannda çok baş-
ka bir hava estirmişlerdi: Bir atle tiyatrosundaydı-
nız, dost meclisinde hep birlikte gülüşüyordunuz,
öylesine, sahneden taşan bir sıcaklık.
Şimdi rağbet yine komedilereymiş. Kaptş kapış
giden aktörier varmış. Bazılannı televizyondan ta-
nıyorum, gül gülebilırsen. Ben gülemiyorum, ama
gençler gülüyormuş; belki yaşlılık başlangtcı.
Oysa yaşlanmış hissetmiyonjm kendimi. Günü-
müzün gözde kitaplannı okuyamıyorum, arada,
göze batınlmamış bir kitap beni yine eski okuma
coşkulanma alıp götürüyor. Böytesi coşkunluklar
yaratan, mutluluk verici oyunlar da arada bir kar-
şıma çıkıyor, hemen genceliyorum.
Eskiden 'dram' denirdi. O dram dediğimiz oyun-
lar da bugün soguk, donuk oynanırsa 'sanat' sa-
yılıyor. Bir yön iyice cıvıkJaştıracak, öteki yöndeki-
ter iyice buz kestirecek. Sanatın 'içtenliğine' gali-
ba kimse gönül vermiyor.
Yetiştiğim ve tiyatroya 'yakalandığım' dönemler-
de, bu sanat, Istanbul-Ankara-Izmir-Bursa gibi bü-
yük kentlerimizle sınırlıydı. Cumhuriyet'in kuruluş
yıllannda öyle mi? Cumhuriyet'imiz tiyatro sana-
tından bütün bir kültür aydınlanmasını bektemiş-
tir. Cumhuriyet'in bu beklentisine sadakatimiz,
Cumhuriyet'e ne kadar bağlı kaldığımızı da ifade
etmiyor mu?
Perde açan tiyatrolara saygım sonsuz.
Takvimde tz Bırakan:
"Bir Gelincik I Tek Bir Gelincik I Sabah Sabah "
Inci Asena, Tutamadığım Sözler, Adam Yayınevi,
2000.
K Ü L T Ü R İ Ç Î Z Î K
K Â M t L M A S A R A C I