Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 EYLUL 1999 CUMA
DIZI
Depremzedelere
din
propagandası
• KONYA (Cumhuriyet)-
Deprem bölgesinde din
propangandası yaparak
halkın duygulannı
sömüren vakıflar
şimdi de zor durumdaki
vatandaşlan kendilerine
çekme uğraşısı içine
girdi. Ribat Eğıtim
Vakfı Kurucu Başkanı
ve vakfın mütevelli
heyetinde bulunan emekli
vaiz Abdullah Büyük
Hoca. bu olaydan ibret
alırunası gerektigini
belırterek '"Allah'a
dönün" çağnsında
bulundu. Vakıf
yöneticileri aynca
depremde zarar gören
çocuklann okutulması ve
ailelerin bannması için
ellerinden geleni
yapacaklannı belirttiler.
Vine dinci kuruluşlardan
Şevkat-Der yöneticileri de
Kocaeli bölgesinden
getirilen 50 aileyi
himayelenne aldılar. Türk
Anadolu Vakfi yöneticileri
de 100 çocuğu okutmak
için Konya Valiliği'ne
başvurdu.
Gölcük'te
umutlar tükendi
• GÖLCÜK(AA)-
Gölcük"te yıkılan bir
binadan ses geldığinin
bildirilmesi üzerine önceki
sabah saatlerinde büyûk
bir umutla başlayan
kurtarma çalışmalan,
sonuç alınamadıği için
sona erdirildi. Çalışmalan
yöneten 8. Mekanize
Piyade Tugay Komutanı
Tuğgeneral Hayri
Kıvnkoğlu, enkazı zemine
kadar kazdıklannı. termal
kamera. dedektör ve ses
sensörleri yardımıyla beş
kez kontrol yaptıklannı,
buna karşın herhangi bir
canlı emaresine
rastlanmadığını bildirdi.
Trabzon Sivil
Savunma ekibi
geridöndü
• TRABZON (AA)-
Deprem felaketinde,
Yalova bölgesinde
kurtarma faaliyetlerine
katılan, enkaz altından 3
yaralı ve 48 ölü çıkaran
Trabzon Sivil Savunma
ekibi, kente döndü. îl Sivil
Savunma Müdürü M.
Sinan Ünal. deprem
felaketinin meydana
geldiği gûn, Vali Ismet
Gürbüz Civelek'in
talimatıyla, ekibin deprem
bölgesine hareket ettiğini
anlattı. Ünal. Yalova'da
arama-kurtarma
çalışmalarının
durdurulması üzerine
Trabzon "a döndüklerini
ifade ederek. gerek
duyulduğunda tekrar
bölgeye gitmek için hazır
olduklannı belirtti.
Kangallara
kurtarma
eğitimi
• KANGAL (AA) -
Sıvas'ın Kangal ilçesi
Kaymakamı Kadir Akm
Gözel, Kangal
çoban köpeklerinin
eğitildikleri takdirde,
afet bölgelerinde
enkaz altında canlı
tespiti ve kurtarmada
kullanılabileceğini
söyledi. Kaymakam
Gözel. Sıvas
çevresınde Kangal çoban
köpeği üretiminin 2 ayn
yerde yapıldığını
belırterek, kangallann
öğrenme kapasitelerinin
yüksek olduğunu ifade
erti.
Maaş yerine
otobus
• ERZURUM(AA)-
Erzurum Büyükşehir
Belediyesi Başkanı
Mahmut Uykusuz, maaş
ve ikramiye alacağı olan
kadrolu ve geçici işçilere
para vermek yerine,
belediye otobüslerini satin
almalan önerisinde
bulunduğunu söyledi.
Otobüs Işletmesi'ni
özelleştirmeyi
düşündüklerini belirten
Uykusuz, işçilere maaş
vermek yerine. otobüsleri
satmanın hem belediyeye
hem de işçilere kâr
sağlayacağını kaydetti.
Otobüs Işletmesi'nde
çalışan 150 işçiye 35
otobüs satmayı
planladıklannı ifade eden
Uykusuz, bu proje için 10
Eylül tarihine kadar süre
tanıdıklannı belirtti.
Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel'in Erzincan depremi yorumu
VARTO'DAN
G Ö LC Ü K*E
değişmeyeı
yazgı
AYŞE YILDIRIM
Tarihi gözyaşı dolu kent Er-
zincan...
1939 depreminde 33 bin ölü
verdi... Daha onun yaralan sanl-
mamıştı ki 13 Mart 1992"de bir
kez daha yıkıldı...
Resmi kayıtlara göre 6.8 şid-
detindeki depremde 653 kişi öl-
dü, 3 bin 850 kişi yaralandı.
Ilk belirlemelere göre, 1939
depremi sonrasında yaptınlan tek
katlı ve prefabrik konutlarda bü-
yük hasar yoktu. Ancak özellikle
son yıllarda yaptınlan çoğu ka-
muya ait çok katlı yapılann nere-
deyse tamamı yıkılmıştı.
Eski Başbakan ve Erzincan
Milletvekili Yıldınm Akbulut,
son yıllarda kamu kuruluşlannın,
depremden bu yana uygulanan il-
keleri çiğnemeye başladığını ve
deprem tehlikesini göz ardı ede-
rek çok katlı bina yaptığını söy-
lüyordu.
"Devtetinsonuııluluğu" tartışı-
lırken bölgeye giden dönemin
Başbakanı Süleyman DemireTin
ağzından şu sözler çıkıyordu: Depremler hep onlan vurdu. Afetin üzerinden bir süre geçince de hep unutuldular.
du.
Bölgede incelemelerde bulu-
nan DSP Genel Başkanı Bülent
Ecevit, inanılmaz bir kargaşa ya-
şandığını, devletin felç durumda
olduğunu söylüyordu. Ecevit.
"Yurdumuzun ber köşesinden ve
birçok yabancı ülkeden Eran-
can'a yardım akıyor. Yardım ge-
tiren uçaklann biri inip biri kal-
kıyor. Ama yardımlar halka ulaş-
mıyor. Llaşabildiği kadan da çok
dengesiz biçimde veya karaborsa-
cdann aracıhğıyta ulaşrvor. Erzin-
can'da boiluk içinde yokluk yaşa-
nıyor" dıyordu.
Depremzedeler valiliğe
yürüdü
Depremin altıncı günü yakla-
şık 300 kişi yardımlann dağıtı-
mındaki kargaşayı protesto eden
pankartlarla yürüyüşe geçti. Hü-
kümet konağının önünde topla-
nan depremzedeler, kendilerine
hâlâ çadır ve battaniye verilmedi-
ğini, diğer yardimlardan da ya-
rarlanamadıklannı söylüyor, Va-
li Yazıcıoğlu'nu istifaya davet
ediyordu. Vali Recep Yazıcıoğlu,
binanın dışına çıkarak insanlan
yatıştırmaya çalıştı. Yazıcıoğ-
lu"nudinleyen depremzedeler da-
ha sonra iki gruba aynldı. Bir
grup, milletvekillerini suçlayıp,
gelen yardımlann yalnızca Alevi-
lere dağıtıldığını söylüyordu. Di-
ğer grup ise Vali Yazıcıoğlu'nun
aynmcılık yaptığını. yardım mal-
zemelerinin dağıtımında Sünni-
lere öncelik tanındığını savunu-
yordu. Bir süre devam eden ger-
ginliğin ardından gruplar olay
6
Afet işkliıv akd ermez'"Ben miihendisim. Bu işleri es-
kiden biraz bilirdim. Şimdi de bi-
liyorum. Alü binadan birisi yıkıl-
mış, bir resmi bina yıkılmış, bir
özel bina >ıkılmış, oteller yıkıl-
mış_ Afet işidir, buna akıl ermez.
Neden \ ıkılmışür. bilinmez. Mese-
la orada ordunun lojmanlan var.
Bir şey olmanuş. Pek çok bina
ayakta duruyor. Yani fennen bir
değerlendirme yapmak mümkün
değü."
Depremi "takdir-i ilahi** olarak
değerlendiren Demırel. Erzin-
can'da incelemelerde bulunur-
ken, vatandaşlar kendisine bağı-
nyordu:
" Hastalanmızı çıkaranuyoruz,
cenazelerimizi çıkaramıyoruz»"
"39'un yaralan hâlâ sanlmadı,
yaralan sarbaba..."
Daha önceki depremlerde ya-
şanan tartışmalar tekrarlandı...
Şehircilik planlaması. deprem
konutlan, mühendislik hizmetle-
ri eleştirildi. Farklı görüşler, suç-
lamalar, yapılması gerekenler...
Bu tamşmalar sürerken Erzin-
canlılar ise yaşamak derdindeydi.
Kentte gerginlik tırmanıyordu.
Çadırlar karaborsada satılıyordu.
Yardımlar dengesiz dağıtı lıyordu.
MÇP'li Belediye Başkanı Talip
Kaban'ın yardımlan kendi taraf-
tarlannadağıttığı. "Aleviköyleri-
ne yardım gönderilmediğT ıddı-
alan ortalıkta dolaşıyordu. Bu du-
rumdan şikâyetçi olan bir grup
muhtar, hükümet konağının önü-
ne gidip şikâyetlerini bildirdi.
Erzincan'a 20 kilometre uzak-
lıktakı Altınak Köyü Muhtan
Hikmet Cantürk, şöyle diyordu:
"Bu köyde 2 bin 194 kişi yaşı-
yor. Çoğunun evi yerie bir. Kalan-
lar ise kullanılamaz halde. Ne yi-
yecek var ortalıkta. ne başını so-
kacak bir yer. Bİ2e göndere gön-
dere 34 çadır. 150 battaniye, 10 da
soba yoüarruşlar. Ben bu çadır ve
battaniyeleri nasü dağıtayım, ld-
me vereyim? Birine versem, beşi
fistüme saknnyor."
2 bin nüfuslu köye iki gündür
gönderilen yiyecek malzemesi is-
yan ettiriyordu Cantürk'ü... "50
kilo kesmeşeker. 50 kilo tozşeker,
16 kilo peynir, üç kilo heha, için-
de 24 paket bulunan bir kutu bis-
küvi, 300 ekmek. 30 kilo makar-
na, 13 kilo merrimek, 50 kilo yağ,
50 kilo çay, üç kik) da sakau."
Köyün bağlı olduğu Üzümlü
kasabasında herhangi bir hasar
olmamasına rağmen kamyonlar-
la yardımlann buraya gönderildi-
ğini söyleyen Cantürk. "Ben bu
malzemeyi küne ne kadar vere-
yim? Herhalde herkesten birer
çay ya da su bardağı isteyecegim
veyardımı böyle paylaşbnicağuii.
Başka çarem yok. Çay, şeker, yağ
gönderilmiş, çay yapacak ne dem-
liğimiz, ne deyemek ptşirecek ten-
ceremiz var" diyordu.
Köylülerde aynı şeyi söylüyor-
kurtanlabilecek insanlann ölü-
müne yol açacağını öne süren Is-
viçre ekibi, bir süre kurtarma ça-
lışmalannı boykot etti.
'SSK binasını Demirel
yapü'
Valilik binasındaki kriz masa-
sında bulunan Yıldınm Akbulut,
Erzincan 'da yaşananlan sinirli bir
halde anlatıyordu:
"Burada hiçbir şey düzenli, in-
can'daki SSK binasının sadece
hafriyatını yaptığını açıklarken,
Demirel de şu açıklamayı yapı-
yordu:
"Bir btoku >ıkdan SSK hasta-
nesi ihalesinin, 29 sene evvel ser-
best mühendis ve müteahhit ola-
rak çalıştjğım 1963 yılında. benim
fîrmama yapıldığı doğnıdur. An-
cak, kısa bir süre sonra akrif siya-
sete girip, Adalet Partisi Genel
Başkanlığı'na seçildiğimden do-
layı,inşaatdaha temelde iken. ida-
Her depremden sonra bölgeye gönderilen yardımlar asker kontrolünde dagıtıldı.
du: "Bizej-ardımjapmn'orlar.Ni-
ye mi? Çünkü biz .\le\Tyiz. Yardı-
rrun büyük çoğunluğu diğer köy-
lere gküyor."
Kriz masası yetkilileri ise, ke-
sinlikle böyle bir aynmın yapıla-
mayacağmı, gelen şikâyetlerin
yardım dağıtımındaki düzensiz-
likten kaynaklanıgını savunuyor-
du.
Depremin dördüncü günü hü-
kümet konağının önünde topla-
nan ve "Gelen yardımlar nere-
de?" dıye bağıran çok sayıda dep-
remzede, Vali Recep Yazıcıoğlu
ile görüşmek istedi. Çevik kuvvet
çemberini aşamayan depremze-
delerden sadece muhtarlann hü-
kümet konağına girmesine izin
verildi.
Yardım malzemelerinin dağıtı-
mındaki koas sürerken Türk sivil
savunma ekipleriyle yabancı
ekipler arasında da anlaşmazlık-
lar çıkmaya başladı. Sivil savun-
ma ekiplerinin vinç ve kepçeler-
le enkaz yığınlanna dalmalannın.
tizamlı değil. Yiyecekler doğru
dürüst dagıtılamıyor. Çadırlarih-
riyaç sahiplerine verilemiyor. Ka-
panın elinde kalmış. Bu işin riea-
rerini yapanlann eline geçmiş.
Kurtarma çalışmalannın hiçbir
sistematiği yok. Gelip davamışlar
dozeri, kepçeyi, sanki çöplük te-
mizüyoriar. Her şey genşigüzeL Bu
görüimüş şey değÛ._"
Durumu Başbakan Süleyman
Demirel'e telefonla bildirdiğini.
ama olumlu biretkisini görmedi-
ğini söyleyen Akbulut, bu kez asıl
bombayı patlatıyordu:
"Depremde çöken SSK hasta-
nesinin müteahhidi Sayın Demi-
rel'dir»"
Bunun üzerine kamuoyunda
"yikılan SSK binası tarüşması"
başladı. Demirel, sorumluluk ka-
bul etmiyordu. Demirel. ihaleyi
aldığını, ancak aktif siyasete ge-
çince başka bir firmaya devretti-
ğini söylüyordu. Başbakanlık
yetkilileri, Demirel'in Erzin-
renin mu> afakati ile bir başka fir-
maya devredilmiştir."
Demirel, gazetecilerin ihaleyi
kime devrettiniz sorusuna "29se-
ne geçti kardeşim, ne bileyim ben!
Haürlamrvorum" karşılığını ve-
rirken, Bayındırlık ve Iskân Ba-
kanı Onur KumbaraabaşL hasta-
nenin ihalesinin Tim İnşaat Limi-
ted Şırketi"ne verildığini söyledi.
Şirketin o tarihteki ortaklan ise
Ibrahim Bahadır. Orhan Tur-
man, Necdet Alpav ve L mmühan
Sulildoğtu'ydu...
Depremin üzerinden beş gün
geçmişti ki kentten göç başladı.
Evlerin hasar görmesininyanı sı-
ra, su ve yiyecek sıkıntısı ile kent-
teki kargaşa, göçü teşvik ediyor-
du. Erzincan"daki askeri persone-
lın tamamına yakını ailelerini
başka yerleşım merkezlerine
gönderirken. devletdairelerinde-
ki personel de birbiri ardma izin
dilekçesi veriyordu. Kentte koor-
dınasyon çalışmalannı ^rütecek
kamu personelı de bulunamıyor-
çıkmadan dağıldı.
Komıtiann ihalesinde
yolsuzluk
Erzincan'da deprem konutlan-
nın ihalesinde de yolsuzluk iddi-
alan ortaya atıldı. SHP Ankara
Milletvekili Salman Kaya. ihale-
lerin büyük bölümünde kayırma
yapıldığını söyledi. Yine deprem
konutlan ihalelerine ilişkin, bu
konutlann bir bölümünün. konut
birim fıyatlan, metrekaresi 930
bin-1 milyon 200 bin lira arasın-
da olması gerekirken bazı müte-
ahhitlere 1 milyon 800 bin liradan
verildiği, ihalelerden bazı kışile-
rin komisyon aldığı da iddia edil-
di. Bayındırlık ve Iskân Bakanı
Onur Kumbaracıbaşı ise söz ko-
nusu iddialann bakanlıkta işi ol-
mayanlardan kaynaklandığını
söyledi.
Italya'nın önemli gazetelerin-
den II Messaggero'da Erzincan
depreminden sonra bir yazı çıktı.
Eleştirilerle dolu yazıda şöyle de-
niyordu: "Trajediciddiyetinikav-
bediyor,90 bin nüfuslu uzak Türk
kentinde. binalan >crie bir eden
depremin bölgesinde. yörenin va-
lisinin çok bii\ ük rolü oldu. Ekse-
lanslan yardımlan doğru dürüst
organize edemedi. Buna karşıhk,
bütün dünyadan \ardınıa gelen
temsikrilere, müdür mua>ini ara-
cılığıyla, ise yaramadıklannı söy-
letti. Bu tutuma şaşıran hekimler,
hastanelere girmeleri \ asaklarun-
ca, değerü aletleri ve bağış olarak
sunduklan ilaçlar reddedilince,
sahayı terk ettiler. Sadece Kızıl-
haç'tan gelen iki hastabakıcı ve i-
ki hekim kakü. Sonra sıra diğer-
lerinegekli. Tüm AvTupa'dan \ar-
dıma koşan gönüllüleri ve teknis-
yenleri kimse kullanmıyordu.
Gönderilen birçok özel alet kena-
ra atıldı. Sonunda ba/ılan, Fran-
sızlan kendilerine örnek alarak
kendi başlanna. izne gerek kal-
madan. yardım çabalannı sür-
dürme>e karar verdiler. Herkesi
kızdıran, zamanında müdahale
edilmiş olsaydı, daha birçok haya-
ün kurtanlabileceği karusıydı."
1992 Erzincan depremini.
1995'te Dinar, 1998'de Adana-
Ceyhan ızledı. Şimdi de Izmit
depremi...
Değişen ne?
BİTTİ
BffiBAKIMA
SERVER TANİLLİ
İkinci Dünya Savaşı'yla
Başlayan...
Demek, altmış yıl geçmiş aradan!..
O sırada Kars'ın Cilavuz'unda nahiye müdü-
rü olan babam, eve dönüp de -alabildiğine kay-
gılı bir sesle- anneme, "Savaş başladı; Alman-
lar Polonya'ya saldırmışlar!" dediğinde, sekiz
yaşımdaydım. O korkunç yangın sınırlann dı-
şında da olsa, etkilerini yurdun içine de taşıyor-
du. Çocukluğum, onların acı gözlemleri ile do-
ludur. Kimle kimin arasında neyin savaşıydı bu?
Onu, daha sonraki yıllarda öğrenecektim.
Haklı bir minnettarlık duygusunu ise, yurttaş
olarak hiçbir zaman kaybetmedim: Türkiye, bu
boğuşmaya katılmadı. Kendi dışında -hatta
içinde- nice kurtça manevralar onu da ateşe
sokmak istediyse de, savaşı daha önce görüp
tanımış olan bir insanın, Ismet Inönü'nün da-
hice stratejisi bunu önlemekte başrolü oyna-
mıştır. Inönü, Cumhuriyet'i kuran o yüce kad-
ronun içinden gelen bir devlet adamıydı; dev-
let adamlığının deneyimi kadar, sezisine ve
uzak görüşlülüğüne de sahipti.
Bir korkunç felâketi önlemiştir.
Söyleyeceğim pek bilinir: Çok partili dönem
başladığında, bir seçim gezisinde, bir çocuğu
da çıkanriar karşısına Inönü'nün. Çocuk bu,
eleştirisi elbet safça olacaktır; savaş yıllannın
krtlık, hatta yokluğunu kastederek, "Beni şe-
kersiz bıraktın!" der. Paşa'nın, yavrunun yana-
ğını okşayarak: "Seni şekersiz bıraktım, ama
babasız bırakmadım!" demesi ünlüdür.
Ne var ki, 1950 sonrası Demokrat Parti'nin
azgınlan, dunnadan başına kakacaklardır ve ül-
keyi savaşa sokmamakla, "milletin erkekliğini
öldürdüğünü" söyleyeceklerdir. Neredeyse üç
cümlede bir haykırdıklan da şuydu: "27 yıl ne
yaptınız?". Oysa, bu yurdun ve insanlanmızın
yaranna yapılmış nice büyük işlerden biri de,
ülkeyi İkinci Dünya Savaşı'na sokmamış ol-
maktı.
Bunu göremeyecek denli aptal ve nankördü-
ler...
Savaşın en korkunç etkisi, daha önce, üste-
lik devlet öncülüğünde ve planlı olarak başla-
mış kalkınma atılımını durdunnuş olmasıydı.
Öyle de olsa, Köy Enstitüleri gibi, dünya kla-
siklerini dilimize kazandırmak ve ansiklopedi-
cilik gibi önemli kültür hamleleri o yokluk yılla-
nnın ürünüdürler.
Ne var ki, bu atılımlara karşın, yurt genelin-
deki yoksullaşmanın yanı sıra, fikiryaşamında-
ki tersine savrulmalar da bir tehlike olup çıkar.
Savaşta bir süre Alman başansı kafalan çeler
ve Sovyet düşmanlığının da etkisiyle "faşist
mayalanma" koyulaşır; sol ve sosyalist düşün-
ce tam bir "zabıta vakası" olarak görülür. Bu-
gün burnumuzun direğini kıran, MümtazSoy-
sal'ın deyimiyle "karşı devrimin gülleri" ilk
ürünlerini işte o yıllarda verir; sonraki yıllarda
1
ise, envaı türü açacaktır.
Savaş ertesinde çok partili yaşama geçiş,
önemli ve yerinde bir karardı. Ne var ki, demok-
rasi olacaksa, "so/"uylaberaberolabilirdi. 1923
Devrimi'nin kazanımlannı korurken, onu daha
da kökleştirecek olan buydu. Bu görülemez:
Köylünün öyküsünde olduğu gibi taşlar bağla-
nır ve köpekler salıverilir. Demokrat Parti de o
ortamda doğar (7 Ocak 1946) ve iktidara yü-
rür. İktidara geldiğinde de ilk yaptığı "ülkeye
malolmuş devrimler/malolmamış devrimler"
ayınmıdır. Aslında hepsinin içini boşaltır; tari-
hin ve talihin karşısına çıkardığı bütün olanak-
ları hesapsızca harcar ve Türkiye'yi de emper-
yalizmin bir uydusu haline getirir.
1923 Devrimi'nin "yön"ü kaydınlmıştır.
27 Mayıs, bir parantez açmak ister, kapatır-
lar.
Ardından 6O'lı, 70'li, 80'li, 9O'lı yıllann kördö-
vüşü ve savrulmalan gelir. Siyaset kadrolannın
düzeyi daha da düşer, toplumun dikkati aptal-
ca konulara, bu arada metafiziğe çevrilir. Dev-
let devlet olmaktan, bürokrasi bürokrasi olmak-
tan, seçim seçim olmaktan çıkar, biryağmaya
ortak edilir, mafyalarta çeteler sarar ortalığı...
17 Ağustos depremiyle başlayan hazin tab-
lo bir rastlantı değildir. Yer oynarken, yıllar bo-
yu politikada, ekonomide, idarede, başka yı-
ğınla alanda yapılmış yanlışların üstündeki ör-
tüyü çekip almıştır. O almasa bir başka olayda
olacaktı bu.
Özetle, İkinci Dünya Savaşı, başka uluslann
tarihinde olduğu gibi Türkiye'nin tarihinde de
bir dönüm noktasıdır. Ancak ötekilerin tersine,
bizim için akıp gitmiş bir yarım yüzyılın "ic-
ma/"inde olumsuzlann payı çok ağırlıktadır. Ye-
ni bir yüzyılın eşiğinde ilk yapmamız gereken,
siyaset Lifkumuza yeni bir yön kazandırmak-
tır. Onun aktörleri ise, başta halk, basın ve gö-
nüllü örgütler olacaktır; çürüyüp döküleni saf
dışı edecek olanlar onlardır. Orneğin şu Af Ya-
sası'na karşı gösterilecek direniş, bir deneyim
sayılmalıdır. Hele Cumhurbaşkanı da veto et-
mişken. Her şeyde sil baştan, her şeyde yeni-
ye, çağdaş ve sağlıklı olana!..
NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@turk.net
Cezaevınde bulunan yazıışleri müdürlerinin, cezaev-
lerinden çıkanlması amacıyla iki sene önce bir ertele-
me yasası çıkanlmıştı. Ancak, yazıişleri müdürlerinin
biraraformülle cezaevinden çıkanlmasının sorunu kök-
ten çözmediği biliniyordu. Aradan bir süre geçtikten
sonra. yeniden bu sorun gündeme geldi. Dün Cumhur-
başkanı Demirel tarafından onaylanan "Yayın Yoluyla
Işlenen Suçlann Cezalannın Infazının Ertelenmesine
İlişkin Kanun" da sorunlan belli bir süre ertelemeyi
amaçlıyor.
Bu ertelemeden biz gazeteciler ve yayıncılar yarar-
lanıyoruz. Aslında bu ertelemeden asıl yarariananlarsi-
yasetçiler. Onlar da, kazanılmış bu zamanı, düşünce-
nin önündeki engelleri kaldırmak amacıyla kullanabilir-
ler. Artık, Türkiye'nin bu saçma kısır döngüden kurtul-
ması gerekiyor. Gazetecileri, yazartan, çizerleri, düşün-
celerini açıklayan insanlan yeniden mahkeme önüne çı-
karmayacak yollar bulunmak zorunda. Yoksa birkaç
sene sonra yeniden yazarlann, çizerlerin, gazetecilerin
hapse girmesini ve onlann cezaevinden nasıl çıkanla-
cağının tartışmasını yapmak zorunda kalınz. Çıkanlan
bu kanun, cezalan ertelenenler için birtehdit de içeri-
Şimdi Kanunlan Değiştirme Zamanı
yor. Ömeğin benim durumum. Ben hemen her gün ya-
zan, söyleşileryapan, ızlenimleryazan birgazeteciyim.
Hakkımda birçok gazeteci gibi yeniden dava açılabilir.
Böyle bir tehditle nasıl gazetecilik yapılır?
Yayın yoluyla işlenen suçlann infazının ertelenmesi,
aslında bir başka büyük sorun daha yarattı. Türk ceza
yasalannın mantığına göre, bir suç yayın yoluyla işle-
nirse daha tehlikelidir. Bu nedenle yayın yoluyla işlenen
suçun cezası normal cezaya göre yüzde elli daha faz-
la olur. Ancak bu kez, yayınlar nedeniyle verilen ceza-
lar erteleniyor, panelde, toplantıda, mitingde yapılan
konuşmalar nedeniyle verilen cezalar ise erteleme kap-
samı dışında bırakılıyor.
Daha net bir örnek verelim. Herhangi bir gazetede
yayımlanan bir makalenin yazan eğer yargılanıp mah-
kûm edildiyse bu erteleme kapsamına giriyor; öte yan-
dan aynı makaleyi bir toplantıda okuyan kişinin cezası
ise ertelenmiyor ve hapse ginyor. Açıkça kanun önün-
de bir eşitsizlik meydana geliyor. Bu konunun, Anaya-
sa Mahkemesi'ne götürülmesi halinde, bir eşrtlik soru-
nu olarak bozma konusu olması mümkün. Sanınm, Fa-
zilet Partililer haklı olarak, bu ertelemeden yarariana-
mayan Tayyip Erdoğan, Hasan Celal Güzel, Nec-
mettin Erbakan için Anayasa Mahkemesi'ne başvu-
racaklar. Tabii bu erteleme kapsamına girmeyenler ara-
sında, konuşmalan nedeniyle hüküm giyen Eşber Yağ-
murdereli ve Akın Birdal da bulunuyor.
Eşber Yağmurdereli'nin durumu ise daha da çarptcı.
Eşber, konuşması nedeniyle aldığı bir yıllık cezayı çok-
tan tamamladı. Ancak, bu konuşması yüzünden infazı
yandığı için 22.5 yıl yatması gerekiyor. Yani sonuçta bir
konuşma onun 23.5 yıl gibi bir ceza yatmasına yol aça-
cak bir sonuç doğurdu. İşte çarpıklık bu durumda. As-
lında Infaz Yasası'nda yapılacak küçük bir değişiklik de
bu çarpık duruma son verebilirdi. Son Af Kanunu tartış-
ması sırasında bu konu gündeme geldı, ne yazık ki ikti-
dar partılerinin yöneticilen bu konuyu dikkate almadılar.
Sonuç olarak; Türkiye sürekli af konusunun tartışıl-
dığı bir ülke olmaktan kurtulamıyor. İşin kökten çözü-
mü, öncelikle anayasadaki "siyasi suçlann" affını en-
gelleyen hükümleri kaldırmak, tabii daha da önemlisi
düşünce suçunu ceza yasalannın içinden çıkarmak ve
böyle bir suçun varlığına son vermek. Bu adım atılma-
dığı sürece, bu konu gündemimizi ışgal etmeye devam
GOGC6K,
•••
Not 1: MHP Milletvekili Melek Denli Karaca'nın ağa-
beyi, 12 Mart Mamak Askeri Cezaevi'nin unlü doktoru
Metin Denli ile ilgili, daha net bilgiler edindim. Metin
Denli, Ankara Askeri Mevki Hastanesi Başhekimli-
ği'nden sonra Genelkurmay'a atandı. Halen tuğgene-
ral olarak Genelkurmay Başkanlığı Sağlık Daire Baş-
kanlığı görevini yürütüyor.
Not 2: Geçen bir yazımda 1974 affından yarartanan-
lar arasında Uğur Mumcu'nun adını da saymıştım.
Uğur Mumcu Vakfı'ndan aradılar. Uğur Mumcu hakkın-
da 12 Mart 1971 askeri darbesi döneminde açılan da-
vanın beraatla sonuçlandığını, bu nedenle Af Kanu-
nu'ndan yararlanmasını gerektirecek bir durumun or-
taya çıkmadıgını bildirdiler.