Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3EYLÜL1999CUMA CUMHURİYET SAYFA
J v U L i l LJ-K kultur(Scumhuriyet.com.tr 15
tnsanı çaresiz bırakan en büyük doğal afet ve sinemada deprem filmleri üstüne
Perdedeki sarsınh hayata geçtiğinde
Her geçen gûn acısı artan. fatu-
rası ağırlaşan. 'Cumhuriyettarihi-
nin en bfiyük faciası' tzmıt depre-
mi, sinema perdesüıde şimdiye dek
seyrettiğimız felaket filmlerindeki
o dehşet verici görüntüleri, ekran
aracılığıyla hayatımıza taşıdı 17
Ağustos'tan beri. Yüzyıllarca ön-
ceden, 1999'da, dünyamızın, son
Güneş tutulmasının ardından okka-
lı bir deprem sağanağına tutulaca-
ğını iddia eden, hayatı fılmlere ko-
nu olmuş Nostradamus'ün kehanet-
lenru doğrularcasına, günlerdir tz-
mit Körfezi'nde yaşadığımız, ca-
nımızı-ruhumuzu kasıp kavurarak
herkeste kaçınılmazbirdeprem fo-
bisine yol açan, adeta bir savaş yı-
kımını andıran körfez felaketinin
boyutlannın. vaktiyle beyazperde-
de ya da ekranda, koltuklanmızda
gerine genne ve gerile genle ızle-
diğimiz o Amerikan yapımı fela-
ket fîlmlerini çoktan kat kat aştığı
söylenebilir.
Yaşadığımız felaket fîlmi
Felaket filmkrinde, ürpertiyle.
merakla ve başımıza gelmeyeceği-
ni bildiğimizden. güven içinde iz-
lediğımiz o dehşetengiz göriintü-
ler, 17 Agustos'tan beri hayatımı-
za geçti televizyon aracılığıyla, sa-
bah akşam geçmeye de devam edi-
yor canlı canh. Sinema gişelenne
de, şimdilik kilit vurmuşa benze-
yen, seyircinin 'kapalı yer korku-
su' nedeniyle salonlardan ayağını
kesen bu deprem kâbusu, sektörü
de dennlemesme vurdu günlerdir.
Eylülle başlayacak yeni mevsimi
kârşılamaya hazırlanan UIP. WB gi-
bi Amerikan tekellerince, 'geçir-
diğimiz felaketin büyüklüğüne ve
aanuza hürmeten', (daha doğrusu
doğal olarak kimsenin sinemaya
gitmeyeceği varsayılarak) hiçbir
yeni fılmın gösterime çıkanlma-
dığı geçen haftayı boş geçırince
biz de şimdiye dek sinemada çev-
rilen deprem filmlerine şöyle bir bir
göz atalım dedik, konunun iç ka-
rartıcılığındanötürüözürdileyerek.
Hortum, sel. salgın. yangın, ya-
nardağ püskûrmesi, deniz kazası,
yıldınm ya da göktaşı düşmesi, vb.
gibi, insanoğlunun çaresiz kaldı-
ğı doğal afetlerin kuşkusuz en kor-
kuncu olagelen yer sarsıntılan. za-
ten seyircisira şoke etmeyi, sarsma-
yı ilke edinmiş olan sinemanın,
başlangıcından beri kullanagele-
rek sıkça beyazperdeye getirdiği
Deprem filmlcrinden eski ve yeni iki örnek: Iranlı yönetmen
Abbas Kiarostami'nin İstanbul Festrvali'nde de gösterilmiş, 'Ve
Yaşam Süriiyor" (üstte) ve Mark Robson'un 1974 yapımı 'Felaket
Filmi' klasiği'Deprem'deChartton Heston. (sağda).
konulardandır. Yaklaşık on yıl sü-
resince büyük ilgi göriip sürekli
gişe şampiyonu olagelen filmle-
riyle Amerikan sınemasını ele ge-
çiren 'FetoketFamleri'türü, 1970'li
yıllara damgasını vurmuştu bütün
dünyada. O dönemde. Vietnam
bozgunu, \Vatergate skandalı ben-
zeri çöküntülere maruz kalarak bir
çeşit korku ve güvensizlik ortamı-
na sürüklenmiş olan Amerikan se-
yircisince görülmemiş bir ilgiyle
karşılanıp benimsenmış ve ilerle-
yensinemateknolojisinın özel efekt
becerisiyle desteklenip. kımi tutmuş
klişelere vebelli formüllere göre al-
lanıp pullanarak tezgâhlanmış bu
felaket filmleri furyasından biz de
nasibimizi almıştık vaktiyle. 'Fo-
SUNGU ÇAPAN
seydon MacerasT. 'Deprem', 'Yan-
gın Kulesi','DehşetGemia
1
,vb. gi-
bi 1970'lenn Hollywood yapımı
bu görkemli felaket filmlerinden hiç
değilse bir-ikisini görmemiş, yaşı
tutan sinemasever düşünülebilir
mi? (Meraklısıysa Fransız yerbilim-
ci. yanardağ uzmanı, belgesel sine-
macı Haroun TaaefTin bu konu-
da klasikleşmiş kimi belgesefleri-
ne de vakıftır zaten.)
Clark GaMe, Spencer Tracy, Je-
anette MacDonakfın aşk sorunla-
nnı. San Francisco'yu 20. yüzyıl ba-
şında yerle bir eden ünlü 1906 dep-
remini fon alarak hikâye eden. Wİ>.
Van Dyke'ın yönettiğ'i 'San Fran-
cisco". korkunç deprem atmosferi-
ni sinema salonlannda ılk kez es-
tirmişti 1936'da.
İki yıl sonraysa. Montânalı üç
kız kardeşin evliliklerini anlatan,
1938 yapımı 'The Sisters-Kızkar-
deşler' fılminde de. yine San Fran-
cisco depremine el atıyordu yönet-
men Anatole Litvak. Myrna Loy,
Tyrone Power ve George Brent'in
rol aldıgı. Hindıstan'da geçen. Cla-
rence Brovvn'ın 'The Rains Came-
Hint Rüyası' (1939) da aynı dö-
nemde çekilen birbaşka deprem fıl-
miydi.
Vanru yoğunu, tüm servetini dep-
remin yuttuğu bir kovboy rolün-
deki JonnVVfcyne'ın, Joseph Kane'in
yönetiminde oynadığı 'Flame of
the Barbary Coast'la (1945). La-
na Turner, Van Heflin, Donna Re-
ed'ın Victor Saville'nin yönetımin-
de bir araya geldiği, romantik bir
19. yüzyıl evliliğini deprem fela-
ketiyle kaynaştıran 'Green Doiphin
Street-Yeşfl Yunus Sokağı' (1947)
kasvetli l940'lı yıllann siyahbeyaz
deprem filmleriydi.
'Ve Yaşam Sûrûyor'
Avusturya kökenli yönetmen
NathanJuran'ın kutup buzlanndan
New York"a varan tarih öncesinden
kalma, canavarbir böceğin, depre-
me yol açıp ortalığı yerle bir etme-
sini anlatan, abuk sabuk 'The De-
adly Mantis' (1957), Fred F. Se-
ars'ün dünyanın patladığı, katast-
rofık 'The Night the VVorld Expk>-
ded' (1963), sonradan sıkı bir fe-
laket filmleri yapımcısı-yönetme-
ni olacak Andrevv- Marton'un
'Crack in the World-Dün\adaki
Çadak' (1965) ya da Paul New-
man'ın volkanik bir okyanus ada-
sındaki bir yanardağın patlamasıy-
la meydana gelen yer sarsıntısın-
daki unutulmaz aczini yansıtan gö-
rüntüleriyle hatırladığîmız, James
GoJdstone'un felaket filmi türünü
denediği 'When Time Ran Out-
Zaman Durunca'sı gibı filmlerinin
\anında başyapıt gibi duruyordu;
Robert Ste\enson"un. Jules Ver-
ne'ın 'Kaptan Grant'ın Çocukla-
n'ndan uyarladığı. Walt Dısney
yapımı 'ln Search of the Casta-
wa>V( 1962), MarkRobson'un fe-
laket filmlerinin gemı azıya aldığı
dönemde yaptığı 'Eartquake-Dep-
rem' (1974). ya da Süpermen'in
yapay bir deprem yaratarak Cali-
fornia'ya hükmetmek isteyen kö-
tülere karşı savaştığı, Rkrhard Don-
nerimzalı 'Superman"( 1978) gi-
bi kımi gösterışlı •örnekler'. Bir
sınemacının, 1990'da iran'ı sarsıp
sallayarak fena halde vuran büyük
bir depremin kaosundaki arayışını
konu edinen, otobıyografik Abbas
Kiarostami'nin başyapıtı 'Ve Y«-
şam Sûrüyor' gibi ABD dışından
gelen kımi nıtelikli çalışmalarada
rastlanan deprem filmlen listesi şu
fılmlerle uzar gider: 'The Da>- the
Earth Mowd' (1974, TV filmi),
'Prisoners of the Lost Universe'
(1983. TV filmi). 'Afterthe Shock'
(1990, TV filmi). 'The SgOne: The
Los Angeles Earrhquake' (1990,
TV filmi), 'Lifeon the Edge' (1992),
'Mirade on 1-880' (1994, TV fil-
mi)... Türk sinemasmdaki Ameri-
kanvari deprem filmi ömeği de,
Şerif Gören'in felaket filmlerinin
moda oiduğu yıllarda çektiğî "Dep-"
rera'iydi.
Yan dibhıdepatlayan aşk
. INGRID
İBERGMAN
ROBIRTO ,
ROSSELLINI
Ingrid Berçman, birlikte çalışmayı çok istedjği adaşı ve vatandaşı
yönetmen Ingmar Bergman'la da Güz Sonaü'nı çevirdi 1977'de.
Olümcül bir aşk
hikâyesine dair
Köln Üniversitesi'nde dramaturji, televizyon,
sinema >apımcılığı kürsüsünde profesör ve ya-
zar RenateMöhnnann
1
ın. sinemanın yakkşık ya-
rım yüzyıl öncesındekı en dıle düşmüş aşk hikâ-
yelerinden Bergroan -Rossettiniberaberiığini ele
alan 'Ingrid Bergman, Roberto RosseUini: Bir
Aşk Ve Gaıümet Övküsü'. lletısım'in yeni baş-
lattığı. •ünlüşahsi\etlerarasında\aşanmış.ün\«
mitosunardındakİ ilişkilere dair'. 'AşklarveÇift-
ler' adlı yeni dizide yayımlandı.
Garbo'dan sonra kuzeyden beyazperdeye esen
ikinci büyük yıldız olan. 60 yıl öncesi Hollywo-
od'unun gözdesi Ingrid Bergman'la, Yenıger-
çekçılık akımının öncüsü, ustası, senaryosuz,
stüdyosuz. bağımsız çahşan, giderek belgeseleyö-
nelecek Italyan yönetmen Roberto Rossellini'nin,
vaktiyle dünyayı ayağa kaldırmış, özellikle Ame-
rikan kamuoyıınun çok tepkismi almış ve 'güç-
suz Davud'un (İtahan Rossellini) dev Goliath'ın
(HoUyvvood)en güzel kadııunı (Bergman)çahp üt-
kesine kaçınşı' olarak karşılanmış beraberlikle-
rini. 9 bölümde ele alıyor Renate Möhrmann.
Bu aşk üstüne kaynatılan cadı kazanlan 'Sonu
Getaıe>'en Dedikodular
1
adlı ilk bölümde, 1930'lu
yıllann sonunda en parlak dönemindeki Holly-
wood'un büyüsüne kapılmış, ti)atro eğitimıne yö-
nelmiş, Hamburglu annesmi daha üç yaşmday-
ken yitirmiş, baştan ayağa masumiyet, doğallık
ve saflık timsalı gibi salınan, güzeller güzeli. ku-
zeyli 'bir yıkünn doğuşu' ve dönemin Hollywo-
od'u 'Hayal Fabrikası'nda, Yenigerçekçilik akı-
mının ardından >eni konu ve üslup arayışlanna
yönelen, belgesele meyleden. doğaçlamayla iç-
tenliğin önde geldiği, bağımsız tarzıyla. Cahiers
du Cinema'da toplaşıp daha sonraki yıllarda Ye-
ni Dalga'yı başlatacak olan eleştirmenler kuşa-
gınm gözde yönetmeni haline gelen Rossellini
ve sineması (oldukça aynntılı ama biraz feminist-
çe tarafından) 'Gerçeğin Darbesi"bölümünde an-
latılıyor.
Hoflywood-Avrupa e^iiüği
1938'de yapımcı Seiznick eliyle Hollyvvood'a
kazandınlıp on vıl süresince "Sesü Sinemanın
Garbo'su' olarak sürekli yükselen ve 1948'de
ününün donığundayken seyrettiği iki Yeniger-
çekçi Rossellini başyapıtına ("Roma Açık Se-
hir'le 'Paisa"ya) görür görmez vurulan Berg-
man'ın yönetmene yazdığı bir hayranlık mektu-
buyla başlayıp ünlü •StrombolL Terra Di Dio-
StrombolL Tannnın Toprağı' fılmıyle ale\ lenen
bu aşk. tıpkı Greta Garbo-Mauritz Stiller, Mar-
iene Dietrich-Joseph Von Sternberg ömeklerin-
deki gibı,firtınalıbir oyuncu-yönetmen ihşkisiy-
di. Çıftın, gişede değilse de, sinema tarihinde
çoktan yerinı almış 'Stromboli' (1950), 'Avrupa
51' (1951), 'İtalyada Yofcuhık'(19S4), 'Korku'
(1955) gibi klasikleri ve üç çocuğu ardında bıra-
karak 1957'de boşanmaya varan başansız evli-
lik öyküsüne 'bakan' Renate Möhrmann, 'aşk ve
sanatçifli' Bergman-Rossellini'nin farklı kutup-
lannçekimi olarak nitelenen ateşli beraberlikle-
rinde. Hollywood ve Avrupa sinemasını kaynaş-
tınp ortak bir yaratıcılığa yönelmelerini, özellik-
le vurguluyor. Ne var ki Bergman giderek bu or-
taklıkön umduğunu bulamayacak ve mutluluk
yıllannın ardmdan çeşitli hayal kınklıklanyla
maddi sorunlann (tabii gittikçe belırgınleşen ki-
şilik farkhlıklannın da) getirdiği kırgınhklarla
sönmeye yüz tutacaktır aşkm büyüsü, 1950'le-
rin yansında. Ya da 'İtalyanın aHın renkli zeytin-
va^, tsveç'in ptnlpınl,duru karsuyuyla aslaka-
nşamayacak'tır.
Kitabın5.bölümü'LimonlannÇiçekAçtıgıÜl-
Berlinli gazeteci,
yazar. film eleştırme-
ni ChristaMaerker'in
yine tletişim'den, Aşk-
lar ve Çiftler dizisinin
ilk kitabı olarak ya-
yımlanan 'Marilyn
Monroe, Arthur Mfl-
ter Bir Yakınçekim'.
erkeklerin düşlerini
süsleyen, Hollywood ima-
latı, ünlü Sanşın Bomba'yla çağ-
daş Amerikan tiyatrosunun başa-
nh bir oyun yazannın, tıpkı Berg-
man-Rossellini ilişkisindeki gibi
yinehüsranlasonuçlanarak, 1956-
62 arasında 6 yıl kadar sürüp bit-
miş evliliklerini. hem kadının hem
de erkeğin açısından anlatan bir
başka başansız çift öyküsü.
Yoksul bir çevreden gelip
1950'lerde Hollywood'un 'Seks
sembolü" olarak sinemanın en bü-
yük eftanelerinden birine dönüşen
Norma Jean Baker-Mariryn Mon-
roe'nun genelde sanıldığı
gibi 'aptal sanşın' değil
de, hassas, duygusal akıl-
lı ve yalnız birkız oldugu-
nu artık sağırsultan büe bi-
liyor.
O dönemde kaynatılan
McCarthycı cadı kazan-
lannın elestirisi olarak ya-
zılmış 'Cadı Kazanı' oyu-
nuyla sivrılmiş. seçkin
Amerikan muhalifaydını Miller'in-
se özel ılişkilerde hiç de 'ince gö-
rüşlü' olmadığı da trajik sonuçla-
ra yol açan bu beraberlikle ortaya
çıkmıştı. Sinema dünyasınm ila-
hesiyle tiyatro sahnesinin sözünü
sakmmaz yazannın kalıplara sığ-
mayan aşkını aktaran bu kitap, ge-
nelde masal gibi tasv ir edilmiş bu
sıradışı beraberliği, 'gerçekbir ha-
yatdramı" olarak önümüze sürüyor
# 'Marilyn Monroe, Arthur
Müler: Bir Yakıncekim' Christa
Maerker, lletşim, 160 sayfa.
ke'de, kraliçe gibi karşılandığı ltalya'ya gidişini,
evli bir yönetmene tutulmasını hazmedemeyerek
arkasından karalar çahp lanetler yağdıran Holly-
wood'da, tıpkı bir süre sonra Charles Chaptine
yapılacağı gibi dışlanan, afaroz edilen ve kariye-
rinden, ilk kocasından, kızından vazgeçtiği aşkı
uğruna, perdede canlandırdığı Jan Dark gibi mü-
cadele veren Bergman'a, ülkesini tanıtıp sevdi-
riyor, kıskanç ve tutkulu 'aşkesriği' Rossellini.
Dönemin magazin basmınca 'dnseBik satar'
yaklasımıyla bol bol kullanılan, 'Stromboli'nin
çekiminde, Vezüv yanardağının eteklerinde ateş-
lenen bu skandal aşkın ve kuzevh-güneyli iki
farklı kahramanının öyküsü, gıtgide yoğunlaşan
maddı sıkmtılar. seyircinin yüz çe\irdiği filmler,
çevre baskısı, vb. nedenlerle kaçınılmaz sona gi-
derken 1955 yapımı son ortak filmleri 'Kor-
ku'nun da fıyasko çıkması üzerine. zaten para-
sızlık canına tak etmiş olan Bergman artık baş-
ka yönetmenlerle ç^ışmaya karar verdi ve Holly-
wood yıllanndan tanıdığı Fransız yönetmen İtr
an Renoir'm 'Elena ve Erkekler'inde (1956) oy-
nadı. Çiftin sona ermektekı beraberliğıne iliş-
kin, kitabın 'Asnn Skandalı" ve 'Cennette Gün-
lûk Hayat' adlı. acıklı 6., 7. bölümlerini ızleyen
'Yeni Lfukiara Doğru'daysa sonradan Film Cul-
ture dergisine kansma o dönemde bilgece dav-
ranmadığını, ünlü bir HoUyvvood yıldızının ko-
cası olmak istemediğini itirafeden, sermayesi tü-
kenmiş, yeni ufuklar peşindeki, gamsız ve kay-
pak Rossellini 'Hindistan' filmini çekmek için
Hindistan'a yollanıyor, çok geçmeden de yeni bir
Hintli senanst kadın ve aşk buluyordu kendine.
Bergman'saartıkbağışlandığı Amerika'yadö-
nerek Anastasia' -Çann Kızı'yla (1958) bırak-
tığı yerden HoUyvvood kariyerine devam edecek,
hatta bu fılmle ikinci Oscar'ını da alacaktı. Son
yıllannda kansere kar-
şı mücadelesinde de
Diinya Üstün YetBnekli
(Dcuklar Konseyi'nden
üBftrofte'ye
Dünya Üstün Yetenekli Çocuklar Konseyi'nin
13. Kongresi 02-06 Ağustos 1999 tarihinde Ceylan
Inter Continental Hotel'de Yeni Ufuklar Koleji'nin
sponsorluğunda İstanbul'da yapıldı.
70 ülkeden 171 eğitimcinin konuşmacı olduğu
konsey toplantısında 30 üstün zekalı çocuğumuza
"Yuvadan Üniversiteye" burs verilme kararı
alınmıştır. "
Burs alan çocuklanmız ileride yapılacak sınavları
kazandıkları takdirde yurtdışındaki üniversitelerde
de okutulacaklar.
Bu karar gereği YUVA ve İLKOKUL BİRİNCİ
sınıflarımıza üstün zekalı çocuklara uygulanan
evrensel testlerle öğrenci alınacaktır.
İlgilenenlerin daha fazla bilgi almak için Dünya
Konseyi yetkilisinden bilgi almaları gerekmektedir.
Prof. Dr. Edna MCMILLAN
Not: 01-09 Eytül 1999 tarihleri arasında bire bir yapılacak
testlerde başarılı olanlar seçime esas olacaktır.
Burhonıye Mah Resmi Efendi Sk. No:4 Altunizade 81210 İSTANBUL Tel: 0216 318 70 18 pbx Fax: 021â 318 70 21
bir kez daha cesareti-
ni, metanetini ömek-
leyip 1982'de 67 ya-
şındayken ölen Berg-
man'la, 1975'te per-
deyi indirmiş Rossel-
lini'nin. bir zamanlar
dillere sakız olmuş
'Love Story'sini açık
seçik, aynntılı ve (bi-
rinci hamura) fotoğ-
raflı bir biçimde akta-
ran bu kitap, birçırpı-
da, ilgiyle okunup tü-
ketiliyor.
Meraklısına salık ve-
rilir. (Almancadan çev-
rildiğinden olsa gerek,
Bergman'ın 'Jan
Dark' fılminin kitap
boyunca 'AzizJohan-
na' diye geçmesi, vb.
gibi ufak kusurian olan
'Bir Aşk Ve Gaıümet
Öjküsü'nü Atffla Di-
rim çevirmiş.
#İngrid Bergman,
Roberto Rosseflini: Bir
Aşk Ve Ganimet Öy-
küsü', Renate Möhr-
mann, lletişim, 215
sayfa.
KEDİ GÖZÜ
VECDİ SAYAR
Güzel ve Çirkhı
Gölcük'te depremin on beşinci günü. Gönüllü ku-
ruluşlar ve ordu mensuplan bir enkazın üzerinde
hummalı bir çalışma içinde. Kahraman köpek kar-
deşlerimizden biri bir koku almış. Yeni bir umut yay-
mış çevreye. Herkes bir kosuşturma içinde. Bir umut,
bir can demek... Yıkılmış dükkânının önünde çökmüş
kalmış bir bakkal, başını elleri arasına almış düşünü-
yor. Bir kadın çocuğuna sıkı sıkıya sanlmış, kurtar-
ma çalışmalannı seyrediyor. Tabipler Odası'nın ça-
dınnın önünde uzun bir kuyruk. Günlerdir uyku yü-
zü görmeden binlerce kişinin tedavisini yapan dok-
torlann gözleri ışıl ışıl...
Ve tam o anda, fırsatçı esnaf, gözü doymaz kara-
borsacı bu felaketten nasıl yararianabilirim diye in-
ce hesaplar yapıyor. Yap-satçı müteahhit, bu fırsatı
nasıl değedendirir de, zenginliğime zenginlik kata-
nm hesabında. "Işinibilen" memur, gelirlerimde bir
azalma olur mu diye kaygılanıyor. Çirkin politikacı gö-
revini kötüye kullanan yetkiliyi, haksız kazanç peşin-
de koşan müteahhidi, çeteciyi affetme telaşında.
Ve tam o anda, genç bir kadın bakkaldan bir ton
balığı konservesi alıyor, açıyor ve enkazlar arasında
perişan bir halde dolaşan minik bir kedi kardeşimi-
zin önüne koyuyor... Sinema tarihinin unutulmaz film-
lerinden "Gûzel ve Çirkin"] anımsadım o an. Yaşam-
da güzelliklerle çirkinlikler nasıl da iç içe...
•••
Türkiye. tarihi boyunca unutamayacağı bir deprem
yaşıyor. Depremin büyüklüğü, yalnızca felaketin ya-
rattığı kayıplaria sınıriı kalmıyor, yaşanan toplumsal
depremin boyutlan her şeyin önüne geçiyor. Devlet
gücünü kullanmakta aciz kalan, depremden "afka-
çırmaya" çalışanlar, imara açılmaması gereken böl-
geleri sırf rant uğruna, politik çıkarlar uğruna imara
açanlar, imar aflan ile kaçak yapılan yasallaştıranlar
bir nebze suçluluk duygusu duymuşlar mıdır bilemi-
yorum, ama toplum onlan affedeceğe benzemiyor.
Milli duygulan kişisel çıkariar için kullanan, "dev-
let için" cinayet işleyen çetecileri affedip; duvara si-
yasi slogan yazan gençleri, düşüncelerini kamuoyu
ile paylaşmaktan öte hiçbir suçlan olmayan gazete-
cileri, bilim insanlannı zindanda tutmaya niyetlenen
sisteme toplum nasıl güven duyabilir?
Sistemin çürümüşlüğü, bireyin değer yargılann-
daki -Özal döneminin hediyesi olan- korkunç çözül-
me depremle birlikte iyice ortaya çıktı. Yaldızlı kâğrt-
larla üstü kapatılamayacak hale geldi. Kendimizle yüz-
leşmekten kaçamayız artık. Içimize işleyen egoizmi,
ahlaksızlığı, adam sendeciliği görmemezlikten gele-
meyiz. Suçu kendimizde aramalıyız önce. "Çirkin"
olan biziz.
Tıpkı, "güze/"in de biz olduğu gibi.
Yaşanan felaketten çıkan olumlu bir sonuç var.
Çirkin'in öteki yüzünü, güzeli de gözler önüne ser-
mesi. "Yunan kanı istemem" diyen ırkçının karanlı-
ğı karşısında, Ege'nin karşı yakasından uzanan dost
eli ve bu dostluğu en sıcak biçimde yanrtlayan ba-
nşçı insanlann güze) yüzleri ışıldıyor. Türkiye'nın ni-
cedir karamsariığa, tepkisizliğe bürünmüş insanlan
"Ben ne yapmalıyım" diye düşünüyor, yaptığı yardı-
mın nasıl harcanacağını bilmek istiyor. Şeffaflık isti-
_yor. Yani, artık kul değilim, vatandaşım diyor.
Bu güzelliğın en önemli yanı, toplumun yeniden ken-
dine güven duymaya başlaması. Tıpkı, Kurtuluş Sa-
vaşı'ndaki gibi, tıpkı "Aydınlık İçin BirDakika Karan-
lık" eyleminde olduğu gibi.
Işte, yan yana gelerek kamuoyuna seslenen 99 si-
vil toplum örgütünün bildirisi. Işte, depremin ilk gü-
nünden başlayarak, tüm güçlerini seferber eden gö-
nüllü kuruluşlar ve resmi kurumlardan çok daha et-
kin bir çalışma gösteren "Deprem için Sivil Koordi-
nasyon Merkezi". Hepsinin çalışmalannı anlatmaya
yerimizyetmez. Ben burada sanat kuruluşlannın ça-
balanna değinmek istiyorum. 58 sanat örgütünden
oluşan "özerk Sanat Konseyi" Girişim Kurulu, dep-
rem bölgesindeki çocuklann rehabilitasyonuna ön-
celik veren bir program çerçevesınde tüm sanat ku-
ruluşlannın etkinliklerini koordine etmek için çalışı-
yor Devtet Tiyatroları, İstanbul Beledıyesi Şehir Ti-
yatrolan, özel tiyatrolar, sinemacılar, ressamlar, hey-
keltraşlar, yazariar omuz omuza, depremzedetere doğ-
ru zamanda doğru hizmeti götürmek için çaba gös-
teriyor.
Çeşitli merkezlerde "Sanat Çadırian'nm oluşturul-
ması, bu çadırlann çocuklann okul sonrası eğitimi için
değeriendirilmesi hedefleniyor. TYS, bu çadırlara bi-
rer çocuk kitaplığı kazandırmak istiyor. Müzisyenler
"El ele" vererek yardım konserleri veriyor. ÇASOD,
20 Eylül için planladığı "Şaire Saygı" gecesini 4
Ekım'e erteliyor. Atatürk Kültür Merkezi'nde gerçek-
leştirilecek gece "Çocuklar ağlamasın, şekerde yi-
yebilsinler" başlığı altında farklı bir içerikle ve dep-
rem yaranna gerçekleştirilecek.
Ören'deki "Gençlik Buluşması" engellenen genç-
ler, Derince'de "Gökçefidan" adını verdikleri çadır-
larda çocuklara hizmet veriyor, Izmit'te Işıl Kasapoğ-
lu'nun yönetimindeki belediye ŞehirTıyatrosu, "Gök-
kuşağı" projesi ile depremzede çocuklann hizme-
tinde.
Sanatçılann projelerine destek çıkan işadamlan
da bu güzelliğin büyümesine, yaygınlaşmasına kat-
kı sağlıyor. Psikolog Jülide Sevim'in televizyon söy-
leşilerinden etkilenen birkaç örnek işadamı -adlan-
nı saklı tutmak istiyorlar- çocuklann rehabilitasyonun-
da kullanılmak üzere prefabrik yapılar inşasına baş-
ladılar bile. Bilgi Üniversitesi, ODTÜ Mezunlan Der-
neği de benzer girişimler içinde.
Tabii, bir de deprem mekânlannı "Wıp"lerine fon
olarak kullanan "araoes/c"çilerimiz var. Onlara diye-
cek söz bulamıyorum. Dedim ya, güzelliktek başına
değil...
YENİ BASLAYANLAR.
Matrix
Senaryo yazarlı-
ğını ve yönetmen-
lığini Larry ve Andy
Wachowski Kardeş-
ler"in üstlendiği. bu-
gün gösterime gire-
cek 'Matrbı'te baş-
lıca rolleri Keanu
Reeves, Laurence
Fishbume, Carrie-Anne Moss, Hugo Weawing ve Joe
Pantoliano paylaşıyorlar. Her anı, her sahnesi heye-
can dolu, 'tabanca gibi' bir aksiyon filmi niteliğinde-
ki 'Matm'in yapımcısı. adrenarin yükselten, göste-
rişli 'action' üstünyapımlanyla ünlenen Joe Silver.
Hayatın sırlannı keşfermek için araştırmalar yapan
ve bazı sorulann yanıtlannı bulmaya çahşan insanla-
nn hikâyesi anlatılıyor 'Matrix'te. Yer çekiminden
anndınlmış Matrix dünyasında pek çok ilginç yara-
tık ya§amaktadır. tki gerçeklik vardır: Biri yaşanan,
öteki hayatın ötesinde olan. Bunlardan biri rüya, öte-
ki ise Matrix'tir. Filmin dün gece gerçekleşen özel
gösteriminin gelirleri ise depremzedelere aktanldı.