Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 EYLUL 1999 PAZAR
12 PAZAR KONUGU
Sorbonne Universitesi Oğretim Uyesi Dr. Yorgo Prevelakis, Batı 'nın Yunan ve Türklere bakışını yorumladı
'Her alandabirliktehareket..'
Türkiye'nin
AB üyeliği
önemli'
-Sizden Fransa'dayayımlanaıt "Commentaire"
adhyayın orgammn, Türkiye'yle ilgilibir
makale yazmanızı istediği, ancak bu makaleyi
yayımlamadığını biliyoruz. Makalenin konusu
neydi ve neden yayımlanmadı?
- Benden Türkiye ve Avrupa'yla ilgili bir makale
istediler. Ben de o gazetenin yöneticilerine,
yazılanmı tam bir özgürlûk içinde yazdığımı,
yazdıklanma müdahale edilmesine kesinlikle
tahammül edemeyecegimi söyiedim. Bunun
ûzerine batıa. "Tabii ki istediğûuri yazac&ksınız.
Vazdıklannıza müdahaJe edflmesi söz konusu
olamaz" dediler. Herhalde yazdıklanmı
okuyunca çok şaşırdılar. Muhtemelen benim bir
Yunan vatandaşı olmam nedeniyle Türkiye'nin
AB"ye üyeliğine karşı çıkmamı bekliyorlardı.
Oysa ben her zaman Yunanistan'ın, Türkiye'nin
AB üyeliğine yardıtncı olmamakla büyük bir
yanlış yaptığına inanınm. Avrupa'ya daha yakın
bir Türkiye her zaman Yunanistan'm yarannadır.
Öbür Avrupa ülkelerinin Türkiye'ye gerçek bir
iki yüzlülükie davrandıklannı ve Yunanistan'ın
tavnnin da kendi siyasetlerine pek de uygun
olduğunu düşündüklerini bıliyorum. Türkiye'ye,
"Sizi Avrupa'da istemiyoruz'' diye açıkça
söyleyip iiişkileri kötüleştirmek yerine hep
Yunanistan'ı kullandılar. sanki Yunanistan AB
içinde çok etkili ve söz sahibiymiş gibi... O
yazıda dönen bütün dolaplan ve oynanan
oyunlan anlattım.. sonunda da şu cümleleri
yazdım: "Avnıpa'nın Türkiye'ye olan tavn,
Türldye'den çok Avrupa üzerinde etkili olacakür.
Çünkü Avrupa Türkiye'yi öyeliğe ahrsa o zamaD
geçmişten geîen her türlii ırkçı kalıntıdan anndığı
anlaşılır."
Herhalde benim böyle bir yazı yazacağımı hiç
beklemiyorlardı. Yazı yayımlanmadı. Hatta bana
bunun nedenini bile söylemediler. Bu da. onlann
bizden beklediklerinin aksini yapmamız
gerektiğini bize gösteriyor, inancındayım.
Sıklıkla Yunan dış politikasını eleştiren yazılar
yazdım ve bu yazılanmda şimdiki dış politikanın
tam tersını uygulamamız gerektiği görüşünü
savundum. Hep de Türkiye'nin AB üyeliğinin
.Yunanistan'ın çıkanna olacağını söyledim. Bunu
. hiçbir insaru amaçlarla söylemıyorum.
Tûrkiye'nm Avrupa'ya girmesi sadece
Yunanistan'ın ulusal çıkarlanna hizmet eder de
ondan. Öncelikle. Türkiye'nin üyeligi ıstikrara
katkıda bulunur. ikinci olarak, Yunanistan, AB
bünyesinde Türkiye'yle ekonomik bağlantılar
kuracaktır. Türkiye AB üyesi olup ekonomik
bakımdan çok gûçlenince bundan öncelikJe yarar
sağlayacak ülke Yunanistan olacaktır, çünkü
Türkiye'ye en yakındadır. Örneğin, Yunan
işadamlan Türk mantığını Isveçlilerden çok daha
iyi anlar. Bu. bizim sıyasi ve kültürel olduğu
kadar ekonomik çıkanmızadır. Üstelik bir başka
•nokta daha var. Yunanistan şu anda Avrupa'nın
dış halkasında. Türkiye üye olduğunda dış
halkaya girecek. Yunanistan merkeze
yaklaşacaktır. Yunanistan artık en Doğu Avrupalı
olmaktan da çıkacaktır. En Doğu Avrupalılar
Türkler olacaktır. Yani, kûltür açısından
baktığımızda Türkler Yunanhlan
savunacaklardır.
Bir başka nokta da Avrupa içinde pek çok
konuda Türkiye ve Yunanistan "m birlikte hareket
edecekleri ve lobi yapacaklandır. Böylece
Yunanistan Avrupa içinde bir müttefike sahip
olacaktır.
Patrikhane
kültür
mirasıdır'
- Demin siz dünyada bir Ortodoks ittifaktnuı
mümkün olmadığım söylediniz. Bu
düşüncenizi açac mısınız?
- Batı Avrupa'da geçmişte din çevresinde büyük
siyasi ittifaklar yaratma geleneği vardı. Bunlann
en büyüğü demin de söyîediğim gibi Haçlı
seferlerine yol açan ittifaktı. Ama Doğu
kiliselerinde bu ittifaklar mümkün değil. Çünkü
Doğu toplumlannda, siyasi koalisyonlar
oluşturmaya engel teşkil eden pek çok
farklılıklar var. Müslüman dünyada da siyasi
ittifaklan engelleyen pek çok farklılıklar
oluştuğunu biliyoruz. Ortodoks dünyasında da
Yunan geleneği, Rus geleneği, daha pek çok
gelenekler var.
- tstanbul'daki Rum Patriği, kendi çevresinde
bir Ortodoks üa'fakı kurmaya çalışmakla
eleştiriliyor. Sizce bu gerçekçi bir eleştiri mi?
- Ortodoksluk, kültürel bir gelenektir. Siyasi
yanı yoktur. Bu sizin söylediklerinizin gerçekle
ilgisi olmadığıhı düşünüyorum. Hatta Rum
PatriğTnin Istanbul'daki varlığının çok önemli
olduğunu söyleyeceğim. Bunun önemi de
sadece Yunan kültürü için değil, Türkiye içindir.
Bir kere, Patrikhane Türkiye ve Yunanistan
arasında bir bağı temsil ediyor.
Türkiye için önemi şu: Patrikhane, Türk
topraklarmda kurulu uluslararası bir kuruluştur.
Patrik, Türk vatandaşıdır. Böylece de
Türkiye'nin uluslararası ve Avrupa alanında
rolünü güçlendirmektedir. Böylece de ülkede bir
kültür farklılığını da temsil- etmektedir. Türkiye.
nasıl Bizans kültürünü, arkeolojik kültür
mirasını korumaya çabalıyorsa Patrikhane ve
Patriği de korumalıdır. Patrikhane ve Patrik
Bizans ve Osmanlı kültürünün miraslandır.
LEYLA TAVŞANOĞLU Türkiye ile Yunanistan arasında çokciddi dostluk rüzgârlan esmeye devam ediyor. İki ülkedeyaşanan deprem
felaketlerinin ardından birdenbire ortaya çıkan bu gelişme şaşkınhk, aynı zamanda da memnunluk uyandırıyor. Akıllardaki soru da hep, Türkiye
ve Yunanistan 'ın bu dostluk havasını kalıcı biçimde koruma olgunluğunu gösterip göstermeyecekleri. Fransa da Sorbonne Universitesi öğretim
üyelerinden Yunan uyruklu Dr. Yorgo Prevelakis 'le bu yeni oluşan dostluk ortamını konuştuk. Dr. Prevelakis 'e göre Türk ve Yunan halkları Akdeniz
kültürünün etkisiyle daha çok
duygusal davrandıkları için
birbirlerine duydukları nefret en
küçük bir olayda sevgiye •. i
dönüşebiliyor ya da tam tersi
olabiliyor. O nedenle iki tarafın da çok
dikkatli olrnaları, birbirlerine
tutumlarında olgunlukla davranmalan
önem kazanıyor. îkili ilişkilerde en
önemli noktalardan birisi de resmi
politikanın aksine, iki halk arasında
dayanışma gereğinin bilincinin
yerleşmiş olması. Yine de gelecekte
ilişkilerin nasıl bir yol izleyeceğini
bize zaman gösterecek.
PORTRE / Dr. YORGO PREVELAKİS
1949, Atina doğumlu. Yüksek öğrenimini Atina Teknik Universitesi
Mimarhk Fakültesi 'nde tamamladı. Yunanistan'dadiktatörlük döneminde
pek çok öğrenci hareketlerine karıştı. 1973 'te ülkesini terk ederek
Fransa 'ya gitti. Coğrafya ve şehir planlaması eğitimi gördü. 1974 'te
Yunanistan'dacuntanın vıkılmasından sonra ülkesine döndü. Atina nın
nâzım planını yaptı. Bir süre Atina Teknik Universitesi 'nde coğrafya
dersleri verdi. 1984 'te Fransa da Sorbonne Universitesi tarafindan ders
vermeye çağnldı. 15 vıldır Sorbonne Universitesi'nde şehir planlaması
dersleri veriyor. Jeopolitik konusunda geniş çaplı çahşmalar yapıyor. Bu
konuda kitaplar, makaleler yazdı, pek çok konferans verdi. Biryıldır da
Yunanistan 'dapolitikaya atıldı. Eski bakanlardan Stefanos Manos'un
önderliğini yaptığı Yeni Liberal Parti 'nin kurucu üyeleri arasında
bulunuvor.
- Bir şehirplanctsı olarak son depremde Atina 'da bu kadar çok
sayıda binanın, özelükle deyeniyapüarınyıkûması konusunda ne
düşünüyorsunuz?
-Bence Atina depreme oldukça iyi dayandı. Bunu şunun için söy-
lüyorum:
Çünkü Atina süratle inşa edilmiş bir şehir. Bu süratli inşaata kar-
şuı o kadar çok yapı yıkılmadı. İkinci Dünya Savaşı' ndan sonra Yu-
nanistan'da inşaat yapımıyla ilgili ciddi kurallar getirilmiş. bunlar
yasalaştınlmıştı. Bu kurallara, aşağı yukan uyuldu diyebiliriz. Sa-
vaştan sonra yapılan bütün binalar betonarmeydi. Betonarmesi de
iyi olunca depreme iyi dayandılar.
Ama burada bir nokta var ki çok dikkat edilmelidir. Binalann te-
meli kayalık zemine atılmalıdır. Yumuşak zemine yapılan binalar,
malzemeleri ne kadar iyi olursa olsun, şiddetli bir depreme daya-
namazlar. Atina'da yıkılan binalann hemen hemen tamamı yumu-
şak zemine ya da dolgu zemine yapılmış olanlardı. Ama tabii mal-
zeme de çok önemli. Örneğin Ermenistan depreminde o kadar çok
binanın yıkılmasının nedeninin betonarmeye hemen hemen hiç de-
mır konulmamış olması olduğu anlaşılmıştı. lstanbul ve çevresın-
de yıkılan pek çok binanın da başına o nedenle aynı şeyin geldiği
görüldü. Ne yazık ki bu binalar hep yoksul ya da orta sınıf kişile-
rin evleriydi. Çünkü bu insanlar depreme dayanıklı pahalı bina ala-
cak güçte olmadıklan için ucuz evleri tercih etmişlerdi. Burada ta-
bii müteahhitlerin de büyük suçu var.
- Peki, siz önce Marmara bölgesi, ardından da Atina 'daki dep-
remlerden sonra Türk ve Yunan halkı arasında bu aniyakınlaş-
ma ve dayanışmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Türkler,ye Yunanlılann d,uygulan çok değişken. Buna hatta bir_
aile meselesi bile diyebiliriz. Biliyorsunuz, aile içmde kardeşîerbir
gün birbirTerini çok severlerken ertesi gün birbirlerinden nefret
edebilirler. Aile bağlannda duygular çok güçlüdür. Oysa yabancı-
lara karşı duygular çok yüzeysel. ta-
rafsız olabilir.
Türkler ve Yunanlılann ilişkilerin-
de iki taraf birbirini ya çok sever ya
da nefret eder. Ikisınin ortası yoktur.
Küçük bir olay bu duygulann tama-
mıyla tersine dönmesine yol açabilir.
Bence. bugün oluşan ortamdan bü-
yük mutluluk duymalıyız. ama çok da
dikkatli olmahyız. Çünkü çok küçük
bir olay bu duygulan hemen tersine
döndürüverir. Bana kalırsa bu ani
duygu değişikliklerine fazla da bel
bağlamamalıyız. Akılcı davranmalı
ve oluşan bu ortamdan yararlanarak
ilişkilerimizi daha sağlam bir temel
üzerine oturtup bunun üzerine de sağ-
lam bir bina inşa etmeliyiz.
- Peki, bu nasıl başarılabüir?
-tkı taraf arasında sürekli ilişkileri
götüren çeşitli alanlarda çalışacak
gruplar kurarak... Örneğin ekonomi
alanında işbırliğı yaparak... İki tarafın
aydınlan. üniversite öğretim üyeleri
ortak çahşmalar yapabilir, bu şekilde
birbirlerini daha iyi tanıyıp anlayabi-
lirler. Ama şunu hiç akıldan çıkarma-
mak gerek: tki tarafın da duygulany-
la hareket ettikleri ve küçük bir olayın bu duygulan aniden değış-
tırebileceği bilinci içinde olmahyız.
Dış güçler anlaşmazlık yarattı
- Sizin bir de, bölgemizde, ortak refahın paylaşılacağı bir bö'l-
gesel ittifak (commonwealth) kurulması yolunda bir düşünceniz
vardı. Bu düşünceniz nasıl hayata geçirilebüir?
- Ben bir cografyacı olduğum için coğrafyanın gerçeklerine ba-
kanm. Bu da beni bu bölgenin birliğini düşünmeye yöneltiyor. Ta-
rih boyunca Balkanlar. bulunduğumuz bu bölge birleşikti, tek bir
yerdi. Bugün bölünmüş birdeniz olan Ege tarih boyunca bütün. bir-
lik içinde bir denizdi. Burasının bir bütün olması doğaldır. Doğa-
dan kaynaklanır. Bu bütünlük zaten denizin çevresinde yaşayan in-
sanlann ortak bir kültüre sahip olmalanndan da görülüyor. Bu in-
sanlann birbirlerine karşıt olmalan, birbirleriyle didişmeleri daha
çok yeni. 19. yüzyılda ortaya çıktı. Bu da Batılı fikirlerden. milli-
yetçilik fıkrinden kaynaklandı.
Bu didişme ve itişme çok yeni bir olgu olduğu için de çok derin-
lere inmiyor. Yüzeyde bir milliyetçilik tabakası var. Bunu kaldır-
dığmız anda ortak kültür karakteristikleriyle karşılaşıyoruz. Bakın.
siyasi kültürümüz birbirine çok benziyor. Iyisiyle, kötüsüyle çok
benzeşiyor. Kültürlerimize Batı modellerini uygulamaya kalkıştı-
ğımız zaman hiç uymuyor.
Siyasi, kültürel, ekonomik, ekolojik. bütün alanlarda bu bölge-
nin birlik içinde olması lazım. Ekolojik, dedim. Çünkü Ege'nin bu
taraftaki sulan kirlenince kirlilik öbür tarafa doğru akıyor. o yanı
da kirletiyor. Dolayısıyla temizliği el ele verip yapmamız gerek.
Bunlar tabii benim gibi bir coğrafyacının görüşleri. Bir de siya-
si unsurlar var. Siyasi unsurlar aynlığa yol açtı. Çünkü dış güçler
buraya girmeyi başardılar ve anlaşmazlık yarattılar.
Ben burada Osmanlı tmparatorluğu'nu savunmak istemiyorum.
Osmanlı tarihte kaldı. Tarihin her döneminin iyisiyle. kötüsüyle
kendi mantığı vardır. Ama Osmanlı Imparatorluğu çok güçlü. çok
uygar bir devletri. 17. yüzyıla kadar Batı, Osmanlfdan çok kork-
muştur, bir yandan da hayranlık duymuştur.
Ama 17. yüzyılla birlikte Batı, gûçlenince Gramschi anlamında
hegemonyacı emellere kapılmıştır. Burada bir komplo olduğunu
söylemek istemiyorum. Sadece hegemonyacı emellere katıldığına
dikkat çekmek istiyorum. Bu da Osmanlı Imparatorluğu'na ordu-
lardan daha büyük bir zarar vermiştir. Bu emeller bölünmeye yol
açmıştır. Böylece Osmanlf yabağlı olanlar artık aynı aileden ve ay-
nı kültürden olmadıklannı düşünmeye başladıklannda da impara-
torluk dağılmıştır.
Bu da bölgedeki acı olaylann başlangıcı olmuştur. Kardeş kar-
deşı öldürmüştür. Çünkü aynı bölgedeki insanlann bir kısmı bir kı-
sım Batılı güçlerin dikkatlerini çekmiştir.
Sonunda öyle bir noktaya geldik ki bölünmemiz yüzünden mer-
kezin dışına itildik. Bu aynlıklanmızın üstesinden gelip yenıden
birlik haline gelmeyi başanrsak yeniden merkeze döneceğimiz çok
açık. Ama bunu söylemek kolay da yapmak çok zor.
Kültürler birbirini tamamlar
- Bunun başardmasına olanak verilir mi sizce?
-Tabii ki pek çok engel çıkacaktır. Öncelikle şunu söylemek is-
tiyorum:
Ekonomik, siyasi, askeri engelleri aşmak o kadar zor değil.
Ama insanlann akıllanndaki fikirlerin, düşüncelerin üstesinden
gelmek işin en zor yanı. Bu düşünceleri, perspektifleri değiştirebi-
lir, söylemimizi farklılaştırabilirsek bölgenin birliğini yenıden ya-
ratmak çok daha kolay olacaktır. Bizim kuşagın buna çok çalışma-
sı lazım. Çünkü bir temel atabilirsek sonunda torunlanmız bundan
yararlanacaktır. Bu iş çok uzun sürecektir. Bizler, hiç kuşkusuz. ça-
balanmızın meyvelerini göremeyeceğiz.
- Amerikalıdüşünür Samuel Huntington 'm "Uygarlıklann Ça-
tışması" kuramı bütün dünyada tartışılıyor. Hatta zaman zaman
bunun hayata geçirilmeye çalışıldığına da tanık oluyoruz. Sizce,
Türkiye ve Yunanistan bu kuramdan etkilendirildiler mi?
- Bu. Huntington'ın bir kuramı. Ama en tehlikeli yanı basında
çok tartışıldığı için insanlann belleklerine yerleşmiş olması.
Tabii ki Huntington'ın bu teorisi tamamıyla yanlıştır. ICültürün
siyaset için önemini biliyoruz. Ama kültürün hemen siyasi.farklı-
likîara yol açmayacâğını da'bihyorûz/ ' '"'•'-_ Hl
'-
Osmanlı Imparatorluğu'nu ele alalrm. Osmanlı Ifnparatorluğu,
bünyesinde Hıristiyanlar. Müslümanlar, Yahudiler yaşayan. çeşitli
Türk ve Türkiye aleyhtarlığı ile ilgili klişe söylemlerin yüzyıllar
öncesine dayandığını da biliyoruz. Osmanlı Imparatorluğu'nda,
Batı kültüründen çok farklı bir kültür bulunduğu sanısı vardı. Bu-
nun da sonuçlannı Türkiye çekiyor. Yunanistan ise Batı kültürü ile
Osmanlı arasında kalmış olarak kabul ediliyor. Çoğu kez Yunanlı-
lar Doğulu olarak görülmüş hatta Türklerle bir tutulmuşlardır. 17.
yüzyılda yazılan bazı Batılılann anılannı okuduğumuz zaman gö-
rüyoruz ki Osmanlı Imparatorluğu'na giden bir Batı Avrupalı. Hı-
nstiyanlarla Müslümanlar arasında hiçbir aynm yapmadan hepsi-
ni Osmanlı ve kötü olarak algılıyor.
Öte yandan istedikleri zaman Yunanhlan Avrupalı olarak görü-
yorlar. Tabii ki, 19. yüzyılda Yunanlılar Osmanlı împaratorluğu'na
Batı emellerinin girmesine önayak olmuşlardı. O nedenle zaman
zaman Doğu'ya karşı Batı'nın müttefikleri, zaman zaman da tam
anlamıyla Doğulu olarak algılandık.
Bunun siyasi sonuçlan oluyor. Bazen bizi Avrupa'dan atmak is-
tiyorlar ki bu kötü tabii. Bazen de bizı tam anlamıyla Batılılaştır-
mak istiyorlar. Benim için bu ikinci şık Avrupa'dan atılmaktan da
beter. Olmadığım bir kimliğe büriinmeye çalışmaktansa dışanda
kabnayı tercih ederim.
Kültür tehdit altında
- Peki Batı, Yunanhlan ehlUeştirmeyi başarabilecek mi?
- Sanmıyorum. Pek çok kişi son zamanlarda kültürümüzün de-
ğişmekte olduğunu görerek kaygı duyuyor. Bende zaman zaman
satın alındığımız duygusu uyanıyor. Bir Mercedes, lüks bir villa sa-
tın alabilmek için ruhumuzu sattık gibi geliyor.
Ama karamsar değilim. Çünkü kültürel kökler çok derinlere ini-
ypr ve d^şardan pek fark edilmiyor. Kimliğiniz saldınya ağrayınca
kendinizı'gizlemek istiyorsunuz. Ama koşullar değîşince bu gizle-
diğiniz kimliğiniz yeniden yüzeye çıkıyor.
Bence Yunanistan'ın geçirdiği deneyim Türkiye için önemli bir
örnek oluşturacaktır, çünkü Türki-
ye er ya da geç Avrupa'yla daha sı-
kı bağlar içine girecektir. Yunanis-
tan'da olanlar böylece Türkiye'de
de olacaktır. Evet. Yunanistan Av-
rupa'yla bütünleşmekle modernleş-
miştir. Ama kültürü tehdit altında-
dır. Türkiye için de aynı şey olacak-
tır. Yunanistan'da Avrupa'nın iyi ve
kötü yanlan yavaş yavaş tartışılma-
ya başlandı. Bence bu tartışmaya
Türkler de katılmalı. Çünkü bu or-
tak bir sorunumuz ve bunu birlikte
tarttşmalıyız.
Gizlilik kalmadı
dillerin konuşulduğu, çok kültür çeşitliliği olan bir devletti. Osman-
lı'nın gerilemeye başlamasından önce, daha devlet güçlüyken her-
kes Osmanlf ydı ve Osmanlı tmparatorluğu'na sadıktı. Kültürel
farklılık da zayıflık değil, Osmanlı'nın gücüydü. Çünkü bu kültür-
ler bırbırlerinı tamamlıyordu. Bir kültürden gelenler bir şeyi yapar-
ken öbürleri başka bir şey yapıyorlardı.
Osmanlı'nın Yahudileri kendi topraklanna çağırmasının nedeni
Yahudilerin Osmanlı'ya önemli katkılarda bulunacağı bilinciydi.
Bu durum Batı kültürlerinde daha değişik olabilir. Çünkü Batı.
siyasi örgütlerini dinin çevresinde inşa etmiştir. Haçlılan unutma-
yalım. Batı'nın kilise tarafindan birlik elde etmesi bunun başka din-
ler için de geçerli olabileceği fikrini ortaya çıkarmıştır. O nedenle
de bir Pan-Ortodoks ittifaki ya da Pan-lslam ittifakından söz edi-
liyor. Doğu kültürünü iyi bilen insanlar bu tür ittifaklann mümkün
olama\ acağını da bilirler.
Avrupa'nın çifte standardı
- Nedenini anlattr mısınız?
- Bütün Müslüman dünyanın birlik oluşturamayacağı açıktır.
çünkü Müslüman dünyasında çok fazla bölünme vardır. Bütün Or-
todoks dünyasının bir siyasi blok oluşturamayacağı da açıktır, çün-
kü ınanılmaz rekabetler, hasmane duygular olduğunu biliyoruz.
Bu da bölünmeye yol açıyor. Katolik Kilisesi'nin bir merkez oluş-
turup bütün Batı Avrupa'yı birleştirmeyi başarması başka dinlerin
de aynı şeyi yapabilecekleri sanısını nasıl uyandırabilir? Neyse ki
bu olamıyor. Bu sanı gerçek olsaydı, dini temellerde bütün dünya
birbirine girerdi.
Öncelikle şunu söylemek gerekir ki Huntington'ın teorisi aşın
derecede dogmatiktir ve tanhin gerçeklerine de aykındır. Hunting-
ton'ın bu teorisine dünyanın tek süper gücünün de prim vermesı
bazı soru işaretlenni de berabennde getiriyor.
Amerikan görüşüne göre içine Türkıye'yi de alacak olan Doğu
ve Batı Avrupa'nın birliği kendi çıkarlanna aykındır. Bence Hun-
tington'ın bu teorisinin en önemli etkisı Avrupa"da anlaşmazlık
oluşmasına yol açmasıdır. Yani Katolikliğin çizdiği çizginin öbür
yanında kalanlar, Doğu kiliselen ya da Ortodokslar farklıdır, bir
anlamda biraz barbardırlar, ınsan haklanna saygı gösteremezler ve
demokratik kurumlar oluşturamazlar; dolayısıyla da onlardan uzak
durmak gerekir. anlayışıdır.
Bu anlayışın Türkiye üzenndeki etkisi çok olumsuz, çünkü Tür-
kiye'nin Avrupa'yla bütünleşmesini daha da zorlaştınyor. Bu sa-
dece politikacılardan da kaynaklanmıyor. Kamuoyu Türkiye ve
Türkleri başka bir dünyaya ait olarak algılamaya başlıyor. Yıne de
- Sizce AB üyesi olmak ulus dev-
lete zarar veriyor mu?
- Bu sadece AB değil, esas olarak
globalleşme sorunu. Globalleşme
ulus devleti bir anlamda tehdit edi-
yor. 19. ve 20. yüzyılın ortalanna
kadar ulus devlet ve topraklan tam
anlamıyla kontrol altında rutulabi-
liyordu. Yani sadece askeri saldın-
larbakımmdan değil, bilgi akışı ba-
kımından da kontrol tam olarak
sağlanıyordu. Buna bir örnek yakın
geçmişten verebiliriz. Yunanis-
tan'da askeri cunta döneminde ülkeye dış dünyadan hiçbir bilgi
akışı sağlanamıyordu.
Bugün ise durum tam anlamıyla değişti. Televizyonlar, radyolar,
lnternet var. Bunlan nasıl kontrol edebilirsiniz? Öte yandan uyduy-
la bilgi almak artık çok kolaylaştı. Artık bir ülkede neler olup bit-
tiğini uydudan öğrenmek mümkün. Bunlan gizleyemezsiniz.
Öte yandan ulus devletin bütünlüğü, farklı ideolojilerin ülkeye
sızdınlmasıy la saldınya uğruyor. Bir ülkede azmlık toplumlar var-
sa bu azınlıklar bu bilgilenmeden doğan karmaşanın ilk kurbanla-
n oluyorlar. Yani. demek istediğim globalleşmeyle birlikte ulus
devletin artık kendi topraklannı kontrol edemediği gerçeğidir.
Bir başka nokta da, örneğin insani yardım bahanesi altında sü-
rekli dışandan yapılan müdahaleler de meşru hale gelebiliyor. Bir
devlet, ya da millet olarak değil de, kültür, kimlik olarak kendini-
zi bu dış müdahalelere karşı savunmak istiyorsanız bile güçlü bir
devlet ve güçlü sınırlarla bunu başaramazsınız. Bakın, global bir
tehdide global karşılık verilmelidir. Yani, kabuğunuzdan çıkacak-
sınız, fıkirlerinizi, kendinizi, kimliğinizi, kültürünüzü savunacak-
sınız: kendinizi anlatacaksınız. Bu da, Washington'da, Paris'te,
Londra'da, uluslararası medyada varlığmızı duyurmanızm gerek-
liliği demektir. Globalleşme olgusuna çok ciddi biçimde uyum sağ-
lamak gerekmektedir.
Ben yine de karamsar değilim. Çünkü ulus de\ let. bir Batı kav-
ramıdır ve bizler bunu daha sonra benimsedik. daha doğrusu da tak-
lit ettik. Ama bizim kültürlerimiz globalleşme koşullanna daha ya-
kın. Ama örneğin Fransız kültürü globalleşmeye o kadar yakın de-
l
- Neden bizim ülkelerimizin kültürlerinin globalleşmeye daha
yakın olduğunu düşünüyorsunuz?
- Çünkü geleneksel Akdeniz dünyamız global bir dünya. Akde-
niz, başka bir boyutta, kendine özgü, kendi başına bir dünyaydı. Her-
kes, her şey birbiriyle bağlantı halindeydi. Bir limandan başka bir
limana gidildiğinde bilgi akışı mükemmelen sağlanırdı. Bugûn ln-
ternet'ten her gün bağlantı kurduğumuz gibi deniz yollanndan her
gün, herkesle bağlantı kurulurdu.
Yüzyıllardan gelen bu Akdenizli anlayışımız, kültürümüz nede-
niyle bizler globalleşmeye daha kolay uyum sağlıyoruz. Ama bi-
zim bunu iyi anlamamız, hatta yavaş yavaş da çağdışı kalmaya baş-
layan o Batılı fikirlerden kurtulmamız lazım.
Zaman zaman Batı'yı taklit etmeye çalışırken artık geçmişte kal-
mış şeyleri de taklit ettiğimizin farkına vanyoruz. Bu taklıtçilik iyi
olacak yerde, sıklıkla saçmalığa dönüşüyor.