01 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
,« * SAYFA CUMHURİYET 25 EYLÜL 1999 CUMARTESİ O L A Y L A R VjL (yOKLlŞLJl<.R [email protected] Bir Dil SöMüğünden Vurulur ÖMERDEMİRCAN/^ Üni. sözlü olsun yazıh olsun, tfir- metin anlatıldığı dilin ken- di sözcükleriyle dokunur. Üretimde Türkçe sözcük- lerin yerine yabancı sözcük ekerseniz. dilin köklerini "'-kurutursunuz. Dünnasıl "ayna"gelmiş "'< "görgü" gitmiş, "hasta" gelmış "say- ~h rf ölmüşse, bugün de "ölçü" köküne ^"baz", "dene/sına" köküne "test et-", "eğUun/yöneiiın'' köküne "tirend",... di- S^kiliyort İ). Öyle öksecilerin(2) en başın- * > da yeni kavramlan lngilizce biçimle ak- "•-taranlargeliyor. Sözlükte yabancılık ne ^ölçüde yoğunlaşırsa, sonuçlan o ölçü- *' de yıkıcı oluyor. •'' Bu yargıyı destekleyen bulgulara ge- "lince: Yüksek lisans öğrencilerim 28 Ocak 1998 günü yayımlanan her gaze- "''tede bütün sözcükleri ayn a>Ti derledi- *} ler. Türkçe sözcük oranı Cumhuriyet '* ile YeniYüzyıTda yüzde 75'iaşarken,öte- "? ki gazetelerdeki oranlar ortalaması yüz- 1 0 de 52^'te kaldı. Bu yıl da, yazın-dışı 25 derginin Ocak 1999 ilk sayılannda ge- & çen bütün sözcüklerderlendi; ortalama "^ Türkçe sözcük oranı yüzde 52'yi aşama- '^dı. Eş- anlamlı Türkçesi bulunan ya- -bancı sözcüklerin (başla > start al) ora- ~ nı yüzde 20 dolayında, Türkçe açımla- nabilir yabancı sözcük (strateji > izle- ' nen yol) oranı ise yüzde 15 kadar. Öy- _c leyse bir gazeteci isterse yüzde 90 Türk- ^,çe sözcük kullanarak yazabilir. RT( Aynca öğrencilerin 1996 yılında top- îletişân Fak. Öğretim Üyesi ladıkjan işyeri adı örneklerini incele- yereR yabancı-ad seçilişine ilişkin var- sayımlaroluşturdum. Düzenledığım bir sormacayı 1999 yılı başında her yaban- cı dil ögrencim lngilizce ad taşıyan 5- 10 işyerine uyguladı. Böylece 445 örnek toplandı. lngilizce bir ad taşıyan o işyer- lerinden yüzde 12'si alıcılannın yaban- cı olduğunubelirtmiş. Genye kalan yüz- de 87.5 yerli alıcılara mal ya da hizrnet satıyor. O adlan seçenlerin yüzde 44'ü hiç ya da çok az, yüzde 56'sı ise orta ya da ileri düzeyde lngilizce bildiklerini belirtmişler. Bu dilsel yabancılaşma sa- vunulabilir mi? I. Dil devrimini düşunüp uygulayan- lar, doğru bir tanı ile, "halka yabancı bir sözlüğün Tûrkçeye çevirisi", anlammda "özfcştirme" ile işe başladılar. O yakla- şımın açık yorumu şudur: Cumhuriyet öncesidönemdeTürkçeye,özeükle Arap- ça ve Farsça ile öteki dİUerden boşu bo- şuna aktanlan sözcüklerin, eklerin, di- zimlerin yerine ilk önce halkın işleyip komduğu Türkçede yaranlmış olan söz- cüklerin geçirilmesL olmazsa yine Türk- çede bulunan, ancak henüz kullanıma açümamış uçak (<tayyare <aeroplane), izlek (<theme, handom%.. gibi daha ilk duyuiduğunda sözlüksüz anlamlanabi- len, yani "arük" biçimlerin bulunup an- latıma sokulması. Öyle bakıhnca, bir dilin sözcükleri ikiye aynhyor: 1) Anlatıma girmiş olan- lar, 2) Arük ya da gücül olarak bellekte uyuyanlar. Örneğin "iz" kökünden tü- reyen "izci, izle, iztem, izlek, izsiz, izle- me, izfeykiJ' sözcükleri anlatıma girmiş olup "ize, izek, izer, izet izlen, izük, iz- ce, izcek, izde, izteş, izgi izge, oy- kökün- den oyak, oygu, oymaç, oymak. ojtım, oyuş^_." biçimleri anlamlanabilmekle birlikte henüz kullanıma girmemişler, an- latımda onlara henüz bir bağlam seçil- memiştir. D. Devrim sürecinde dili derleyip to- parlama ve çeviri çahşmalannın yalnız- ca "sözlük" ile yetindiği, "sözdiziınrne ise dokunulmadığı sanılıyor. Oysa bu- gün vanlan dilbilimsel aşamaya bakılır- sa, beyindeki sözlüğün içinde her bir sözcüğün anlamına - özel sözdizimi ile yer aldığı görülür. Her sözcük biçimi birden çok anlam taşıyabilir, öyleyse, bir sözcük, ne olup ne olmadığı belirlene- rek, bilişimize anlam sayısı kadar ayn giriş yapar. Her girişte en azından: 1) di- zimsel tür, 2) yapısal yer, 3) anlanlan olay ya da eyleme katılanlann (eyleyen, et- kilenen, yararlanan, araç... gibi) edim- sel işlevleri, 4) o anlamı başkalanndan ayıncı özellikler bulunur(3). Buradan yola çıkılırsa "bir söz - dili, sözcükle kurulup bilişimize sözcükle >erleşir" de- nebilir. Uçak, izlek, üretim, seçim/ayik- lama, dönüşüm,... gibi birimlerin dil içi anlamlamada canlılığını bir düşünün. Bir de onlann "tayyare, (theme>) tema, prodüksiyon, seleksiyon, transfbrmas- yon-." gibi yabancı karşıhklannın gi- rişteki anlamsızlığını sorgulayın. O za- man bir sözlüksel bıçim aktarmanın dil- içi öteki birimleTİe olan ilişkileri sıfir- dan başlatmak olacağını anlarsınız. Ya- bancı bir biçim ilk başta, 'aç+IK> açık' türevi oluşurken örüldüğü gibi, kolay kolay bilişsel bağlantılara giremez. Ya- bancı sözcüklerle berelenen bir metin, öteki zorluklar bir yana, anlaşılmaz olur. Yabancı bir dilden sözcük devşirme iki işlemden oluşur: 1) yeni birkavTam aktanmı, 2) yabancı birbiçim ahmı. Bi- rinci işlem ne kadar geliştirici ise, ikin- ci işlem o ölçüde gerileticidir. Bilişe ka- tılan kavTam, o sözcüğün Türkçe söz- lükte "düz" anlamı sayılır. Daha sonra bu sözcük ulusal ekinde yeni ilişkilere koşulup ona. alındığı dilden bağımsız ye- ni kavramlar (yan anlamlar) yüklenir. Söz gelimi "ışıkgeçirip su geçirmeyen (nay- lon gömlek) esnekbez" kâ\Tamını Türk- çe birbiçime yüklemek yerine kendi, nay- km (< nylon) biçimiyle almış; sonradan bu biçime ("gerçek olmayan, asılsız" (<naylon fatura' delege) anlamını yük- lemişiz. lsterseniz, "düz" anlama bir Türkçe biçim bulursunuz. Ancak, yan anlamlan karşılamak kolay olmaz. Yabancı sözcük bağımlısı olup da ken- dini Atatürkçü "tam bağunsızuk" yan- lısı gösteren o kimseler arasında kimler yok ki: 1) sözcük yasaklayanlar, 2) ge- lişimi durduranlar. 3) Divan sözlüğünü öğrencilere dayatanlar, 4) çağdaş Türk- çe şair ve yazarlannı öğretımden dışla- yanlar, 5) dil öğretim süresinin çoğunu yabancı dil eğitimine koşan kurnaz eği- timciler, 6) "biltaı yapıyorum" deyip yabancı terim aktaranlar, 7) devlet di- linde sözel yaratımı kitle iletişim evre- ninden kovanlar, 8) olumsuzluğu ya- bancı sözcüklerle sakJayan siyasiler ile bürokratlar, 9) sözlüğü yan Türkçe, ya- n lngilizce olan öğrenciler, 10) yerli ürünleri yabancı adla iç pazara süren- ler, 11) dile yaünmı kazandıklan para- dan yapacaklanna öğrencinin eğitim sü- resinden çalanlar. 12) kimliğini yaban- cı sözcüklerle anlatanlar... Yeni birkav- ramı taşıyacak Türkçe "arhk" biçimi arayıp bulmak varken, yabancı sözcükr leri, (süper-, mega. ultra-... gibi) ekleri aktaranlar Türkçeyi sözlüğünden vu- ruvorlar. (1) Örnekler dil-ödüllü iletişimci AH Kırca'dan. (2) "Ökse": 1) tuzak, 2) (ökseotu), kuş- lann agaç üzerine bırakuğı tohumdan ye- şerip onun özsuyundan beslenen asa- lakbirbitki. (3) Sözgelimi "duyl" (sesi algılamak) için 1). + eylem, - ad, 2) ad öbeği- (y) 1—-1, 3) <etkilenen>.<araç>, 4) (öz- ne/etkilenen için: <^canh>, <+insan>, nesne/araç için: / <+canlı>, <~sesle- ten>; duy2" (haber'bilgi almak, dinle- mek) için: 1 )+eylem, ad; 2) ad öbeği ad öbeği-((y)I ad öbeği- DAn.; 3)<yarar- lanan><konu> <eyleyen>; 4) <+in- san>, <-canlı>, <+insan>,... "Uçak" (hava yoluyla ulaşım aracı) için: 1) -ey- lem, ad; 2.1.) (sıfat öbeği) — , 2.2.) ad öbeği- (n)In—; 3.1.) <niteleyici>, 3.2.) <iyelik> / <sahiplik>, 4.1.) <canlı>, 4.2.) <±canlı>... EVET/HAYIR erOKTAY AKBAL Kanlı Bir Dosya!1 "Yeni dönem milletvekillerinin suçlannın dökûmü "... •""'' Böyle bir başlık taşıyan yazıyı okumadan duramaz- ^''sınız! Suç işlemiş, hem de çeşitli soruşturmalardan • geçmiş insanlar nasıl olmuş da TBMM'ye girebilmiş- ".'. Katliam sanığı, silah kaçakçılığı sanığı(!) vb... r ' Bir bir adlan, sicilleri de verilmiş. Çoğu MHP'Iİ, içle- 'rinde ANAP'lı, Fazilet'li, DYP'liler de var!.. Ama MHP ^grubunun nerdeyse beşte biri türlü yanlış işlere bulaş- J 'mış... ., "Edebiyat ve Eleştiri" dergisinin temmuz-ağustos ^ sayısının "Küçük Masum Bir Dosya" bölümünü okur- 'sanız, adlan sanlarıyla tekerteker tanırsınız bu millet- .\vekillerini... "; Dosya'nın başında bir resim: Prof. Dr. Cavit Ortıan * Tütengil'in Levent yokuşunda yüzüstü kapaklanmış t fotoğrafı... Çaprazlama ateşle öldürülmüş!.. •'' O sabah, duyar duymaz koşmuştum oraya... Elinde *küçük çantası vardı. Bir gün önce gazeteye gelmiş, ki- " .\aplar almıştı. Bir gün sorîra sabah erkenden otobüs du- "{rağına giderken katiller yolunu kesmiş... Tütengil dün- '^anın en temiz, en dürüst bir insanı... Gerçek bir yurt- ,taş... Kendini bilime, kültüre adamış bir aydın... ' •; Ama siz merak ediyorsunuz MHP grubunda, öteki par- ^"tilerde "suçlu" kişilerin kimler olduğunu... Ben önceden ' az çok biliyordum onlan! Ne de olsa bunca yıldır bütün , bu çirkin olaylar, "faili meçhul" cinayetler içinde yaşı- J w,yoruz. Ama Ankara'da çıkan "Edebiyat ve Eleştiri" açık ^jaçık vermiş adlannı, işledikleri suçlan... "" Ibret verici açıklamalar. Içlerinde bakanlık yapmış .olanlar da var. Bir milletin temsilcileri olarak Meclis'e ^'girebilir mi kanlı olaylara kanşanlar, diyesoracaksınız... ^'Gıremezler, girmemeliler! Ama belki de işledikleri suç- ,'lar birer madalya olmuş, büyüklerinin gözünde kahra- man sayılmışlar. . Şimdi siz bu gibi kişilerden yarariı işler mi bekliyor- 'sunuz? Yeni anayasayı "Edebiyat ve Eleştiri" dergisi- ^ nin "Küçük Dosya "sında yer alanlar mı yapacak! Artık ^ o anayasa nasıl bir şey olacak, önceden belli değil mi? '_,' Ikide bir, türlü incelemelerden geçmek için hastane- ^)ere giden bir başbakan mı duruma egemen olacak? "Yoksa ardında dolaşan gölgesi mi? Kendilerini de Yü- .ce Dıvan'dan kurtarmaya bakan Tansu'lar, Mesut'lar _, mı? Yoksa bir yedi yıl daha Çankaya'da kaimak heve- .'sindeki "yedi kez gelip sekiz geç gitmiş" olan, bir za- ,manların 'birbilen'l mi? Adlan açık açık yazılmış, hangi ilin temsilcileri oldu- _.ğu da, geçmiş yıllarda hangi olaylann içinde yaşadık- lan da!.. Bugüne dek içlerinden biri bile çıkıp bu dergi- de yazılanlan yadsımaya kalkmadı. Belki de geçmişle- 4,rinin hatıriatılması hoşlarına gitmiştir! Ben adlannı ve se- jtçildikleri yerieri vermiyorum. Ama sizler alıp okursanız, «*bir bir tanırsınız sayın milletvekillerimizi, ibretle, şaşkın- lıkla, daha da çok öfkeyle... Nereden Nereye Geldik... ErOİ E R T l J G R l J L Hukukçu Aydın Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı N ereden nereye geldik, şöyle bir ba- Çelik gibi, ulusumuzun onuru olan bir yığın ku- kahm: 15 Mayıs 1919'da Yunan- lılar ve yayılmacı sömürgeci güç- ler >ıırdumuzun "harim-i isme- ti"ndeydiler. Bu gidişin önce durdurulması. sonra tersine çevrilmesi Mustafa Kemal Atatürk'ün ulusu- muzun kararlı savaşımıyla basanldı. Tanhin en haklı ve en büyük kurtuluş savaşını başar- dık. 30 Ağustos 1922'de Dumlupınar'da büyük utku kazanıldı ve 9 Eylül 1922'de emperyalist güçler Izmir'de denize döküldü, ama daha ya- pacak çok şey vardı. Ulus yorgun ve bitkindi. Yıllarca süren savaşlar her şeyi yok etmişti. Pa- ra yoktu. Yetişmiş insan gücü yoktu. Yeraltı ve yerüstü kaynaklan yabancılann elindeydi. Ya- bancılara, kapıtülasyon adı altında bir yığın ayncahk tanınmıştı. Halkın büyük bir bölü- mü, verem, sıtma, trahom gibi hastalıklann pençesindeydi. Ulusun yüzde sekseni okuma- yazma bilmiyordu. Hiçbir köyde, bırakınız köyleri, ilçelerde, illerde bile elektrik yoktu. Yol yoktu, okul yoktu, su yoktu. Kısaca, ülke yok- luklar içerisindeydi. Bunlar yetmiyormuş gi- bi, yabancılara ödenecek ve Osmanirdan kal- ma bir yığın borç vardı. Kısacası ülke çağın dı- şmdaydı. 30 Ağustos 1922'de büyük utkunun kazanıl- masından sonra Mustafa Kemal ve arkadaşla- n, tüm Kuvayı Milliyeciler büyük Türk Aydın- lanması'nı gerçekleştirdiler. Yaşamın her ala- nında devrim oluşturuldu. Geri kalmışlık çem- beri kınlmaya başlandı. Önce devletin biçimi değiştirildi. Cumhuriyet kuruldu. Şeriatkaldı- nldı, uygarhukuk sistemi oluşturuldu. Osman- h'nın boTçlan ödendi. Görülmemişbirkalkın- ma ginşımi başlatıldı. Kapitülasyonlar kaldı- nldı. Sümerbank, Etibank. Karabük Demir- rum o dönemde kuruldu. Cumhuriyetin ilk on yılında, kalkınma hızı yüzde 14'e ulaştınldı. Bir Türk Lirasf nın değeri, bir ABD Dolan'na eşit duruma getirildi. Ve Türkıye Cumhuriye- ti, saygın, güvenilir bir devlet oldu. Gerçekleş- tirilen Türk Aydınlanması ile demokrasinin, insan haklannın yolu açıldı. Uygar ve çağdaş eğitim sistemi ile, Köy Enstitüleri ile tüm Ana- dolu'ya ışık saçıldı. Okuma-yazma oranı yük- seltildi. Hastahklar, yokluklar, yoksulluklar yok edilmeye başlandı. Bunlardan ötürü diyoruz ki, 30 Ağustos, tam bağımsızhğa, cumhuriyete giden yoldur. Cumhuriyet kurulduğundan bu yana, cum- huriyetin karşıtlan hep olmuştur. Ne acıdır ki özellikle 1950'den bu yana çokpartili sisteme geçtigimzdentKri cunıhiffiyetimizetaırşı dev- rim saldınlan artmıştır. Laik cumhuriyetrmi- zın karşıtlan, şerıatın,hilafetın kaikmasından, Türk kadınının uygarlaşmasından, çağdaşlas- masından rahatsızolanlardır. Ulusu yeniden üm- met yapmak isteyenlerdir. Kubilay'ı Mene- men'de kesenlerdir. Sıvas'ta 37 aydını acıma- sızca yakanlardır. Bir bölüm cumhuriyet kar- şıtı da hiç sıkılmadan, utanmadan, ulusumuzu aldatarak, gerektiğinde Atatürkçü olduklannı söylüyorlar. Yandaşlanna, amaçlanna varın- caya kadar, "Atatürkçü imiş gibi davranmala- nnı" salık veriyorlar. Ve böyle yapanlar, ülke- mizi yönetenlerce korunuyorlar, kollanıyor- lar... 30 Ağustos utkusunu kazanan, cumhuriye- ti kuran, Türk Aydınlanmasf nı gerçekleştiren kuşaklar, o güzel insanlar, görevlerini yaptılar ve sessizce bu dünyadan gittiler. Şimdi Mus- tafa Kemal ile birlikte bizi acı duyarak izliyor- lar... 30 Ağustos'un 77. yıldönümünde, yurdu- muzda hiç de güzel şeyler olmuyor. Sekiz yıl- hk temel eğitim yasasını delen ve ilkögretimin 5. sınıfinı bitiren öğrencilerin yaz tatillerinde Kuran kurslanna gidebilmelerinin yolunu açan yasa değişikliği TBMM'den geçti ve Cumhur- başkanı tarafından da onanarak yasalaştı. Ve TBMM'deki tüm siyasal partiler bu yasadan ya- na olduklan için bu yasayı Anayasa Mahkeme- si'ne götürecek bir siyasal parti yok. Bu tutum açıkça irticaya. şeriata ödündür. Büyük utku- nun kazanılmasının 77. yıldönümünde, biryan- dan sömürgecilere ve bir yandan da irticaya kar- şı kurulmuş cumhuriyetimizi irticaya teslim etmenin yollannı açtılar. Yeni kapitülasyonlar sayılabilecek, uluslara- rası tahkimi getirerek, özelleştirmeye anayasa- da yer vererek, Danıştay'ın kamu hizmetleri ile ilgili ayncalık sözleşmelerinin yapılmasında- ki yetkisini kaldırarak, ülkemizin yağmalanma- smın yollannı açölar. Hem de bunu yaparken, bir çırpıda Siyasal Partiler Yasası'nı, kapatıl- mış bir siyasal partinin yöneticilerine yeniden siyasal haklannı verecek biçimde değiştirerek, aymazlığm en güzel örneklerini verdiler. Bu si- yasal partinin ve yöneticilerinin, devletimizin düzenini din kurallanna oturtmaya çalıştıkla- n yolundaki Anayasa Mahkemesi karannı hi- çe saydılar. Atatürk'ün bizi götürdüğü çağdaş uygarlık yolundan dönüp, ne acıdır ki burala- ra geldik. Gelecek kuşaklar bu çirkinlikleri yapanlan unutmayacaktır. Cumhuriyeti kuranlann, Ku- vayı Miniyecilerin çocuklan cumhuriyeti son- suza kadar yaşatmaya kararlıdırlar. Görevimi- zin ne denli önemli ve bü>"ük olduğunun bilin- cindeyiz. Cumhuriyet karşıtlan hiçbir zaman amaçlanna ulaşamayacaklardır. Yurdumuzun uğradığı son deprem felaketi karşısında tek yürek olan halkımız, laik Türkiye Cumhuriye- ti devletimizi de korumada tek yürek olacak- tır. İLAN T.C. ARGUVAN KADASTRO MAHKEMESt'NDEN EsasNo: 1999/7 Davacı AJi Uçar tarafmdan davalılar Hano Anıl ve Abdurrahman Anaç aleyhine mahkememıze açılan tespite itiraz ve tescil davası sonunda mahkememızce verilen karar, Yargıtay 7. Hukuk Dairesi'nin 22.2.1999 tarih ve 1999/21 esas, 1999/703 ka- rar sayılı ilamı ile hüküm bozulmuş olmakla, dahili davalılar Fatma Anıl, AJi Anıl, Hüseyin Anıl, Mustafa Anıl, Mehrnet Anıl, Ali thsan Anıl, Hıdır Anıl, Hüseyin Anıl, Gülay Anıl ve Alı Anıl'ın adresleri, yapılan zabıta tahkikatlanna rağmen sap- tanamadığından adı geçen dahili davalılann Yargıtay bozma ilamına karşı diyecek- lerini bildirmek üzere duruşma günü olan 4. 11.1999 günü bizzat mahkememizde hazır bulunmalan veya kendilerini bir vekille temsil ettirmeleri, gelmedikleri veya kendilerini bir vekille temsil ettirmedikleri takdirde yargılamaya gıyaplannda de- vam olunup karar verileceği hususu tebligat yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 18.3.1999 Basın: 13604 Yataş'ta Temmuz fiyatlarıyla son gün ler! Yataş, markası, yaşı, cinsi ne olursa olsun, eskilerinizi cazip fiyatlarla evinizden alıyor; yeni Yataş'ınızı *• evinize teslim ediyor. Ustelik peşin fıyatına taksitle. Ayrıca; 11 aya varan vadelerle alışveriş Yataş'ta! j Peşin Ödemelerde de özel indirim. ] - İLAN T.C. NUSAYBİNASIİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1999/150 Mahkememizde açılan tazminat davasının bozma sonrası yapılan tensipte verilen ara karan uyannca, Davalı Nevaf llhan'ın adresi tüm aramalara rağ- men tespit edilemediğindeny yeni duruşma gününün ilan yoluyla tebliğine karar verihniştir. Bu nedenle 26.10.1999 günü saat 09.00'da yapıla- cak duruşmaya bizzat katılması veya kendini vekille temsil ettirmesi, aksi takdirde yoklugunda karar ve- rileceği hususu davetiye yerine geçmek üzere ilan olunur. Basın: 44719 -ı -i YATAŞ DAMŞMA MEFKEZLBti VE BAĞU OUVN İİ£R. • ADANA jO-322) 322 66 66 (HATAY MEBSH OSIMHYE) • «OVAZARII0-2S»' Z7S 10 79 • «FVON (0-2721 215 «2 52 • AfiRI I(M72) 215 aB 66 • «MASYA (DJ5B) 212 22 33 • WKAHA (0-31Z) 35' S8 00 |S 1 * lAKSARAY ÇANKIH. ÇORUM atâNK&. SPAHTA. K/VfVMAMMRAŞ. <PKK>Jİ KFtŞEf*. KUS, NEVŞB4R MliC£ ŞANUUVA YQ2X>A1) • ANTAKYA (0-3261 216 15 94 •ANTALVA|O-242)243O2 031RJRtXJB; • BALKE» 10-298) 245 93 14 242 31 31 • OENİZLİ (0-25B) 261 38 15 • OlVAPeAKB (0-412) 251 S5 85 (2 M ) IBATUMİ UKtİK SHRT ŞPHIKj • EUZ1Ğ 10-424] 21S 34 72 - 237 88 91 ISNOÛL BTIİS MUŞ, TUNCEU, V W - ERZtNCAN (O-44fl) 224 26 43 («OAHAN, ERajRUH Kjon KAHS1 -ESKİŞEHIR '0^22) 221 0999 IBtK*. KÛTAHYA) -SflESUN (0-454) 212 74 19 (3 H PBX) IOPOJI •^ANBUL(O-216)3O95410|FSX)>BARm S a u euRSA(^V«AKKAlEEDt*C KARABUCKnOA^ •KARAMAN (0-336« 213507' (2M) • KASTAMONU (&J66) 214 1931 • KAYSEfll (0O52)2450400 (20haj l&RSl • KDNVA|O332)251 04 14-251 3595|2M) •WWLA'n'A|0-42a 3227666-3254661-eB|ADJTAMAN)-B1ZE . T R A B ^ 17 36PAYBUT GUMÜŞHANE! • TOKAT (&3SP) 226 52 68 OZGURLEŞME EYLEMI: KÖY ENSTİTÜLERİCumhuriyet k ı t a p I a r ı Mehmet Başaran. doğal ve loplumsal çevreyi değıştiren. bunu yaparken kendısi de değişen ınsanlann öyküsünü anlatıyor. tnanılamaz çabuklukta yapılanan üretken güç nasi! oluştu ya da "devrimci eğitim imecesi"nın yapısı nasıldı veya büyük eğmmcı "Tonguç Baba" nasıl yetişb, nasıl bir eğitımcıydı. Bu ve benzeri tüm sorulan yanıtlıyor Başaran. ** Cumhurlyet ÇaJ Pazartama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41 t* krtapkuldbû ı3433i)Cağaioğlu-lstanbul Tel: (212)514 01 96 PENCERE Düş Görmeyelim!.. •<• Bir konu ne kadar karmaşık olursa olsun, ger- çeğin özü yakalandı mı, yalınlaşır. Gerçeğin özünü yakalayan da bilimdir. Demokrasi gerçeğinin özü ne?.. Milyonlarca yıllık geçmişe sahip evrende, siya- sal demokrasi Isa'dan sonra 18'inci yüzyılda or- taya çıkryor; Aydınlanma Çağı'nöa... Neden?.. Çünkü o süreçte tarih sahnesine iki yeni sınıf gi- riyor Burjuva.. . . . . Proletarya.. Ikisi de fabrikanın ürünü. ; Yani sanayileşmenin!.. • Ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra Türkiye demok- rasi adı altında çok partili rejime geçme kararını verdi; aradan yarım yüzyıl geçti... Demokrasiye geçemedik!.. Neden?.. Arayıp bulun bakalım!.. Kötü ruhlar yüzünden mi?.. Çirkin politikacılar mı engellediler?.. Asker mi demokrasi istemiyor?.. Yoksa halk mı suçlu?.. Toplumun sınrfsal yapılanmasını göz ardı ede- rek düşünmeye başladın mı kafan kanşır, suçlu arar- sın, yanrt bulamazsın!.. Gereksiz yere ona buna öf- kelenmeye başlarsın; sonunda bir kör dövüşü başlayıp gider. 1950 Türkiyesi'nde ne sanayi burjuvazisi vardı; ne de proletarya!.. Sanayi devrimini yapamamış tarım ülkesinde genel seçimlerie Meclis'e aşiret reisi, toprak ağa- sı, taşra mütegallibesi doluştu. "Milliirade"y\ oluş- turan toplumsal sınıflar, dinciliği kullanarak siya- sette egemenleştiler. Sınrfsal yapı olduğu gibi par- lamentoya yansıyınca demokrasiyi ara ki bula- sın!.. İlk serbest seçimler 1950'de.. 2000'e 3.5 ay var. Tam yarım yüzyıl genel seçimlerie hop oturup hop kalkan bir ülkede demokrasinin yeterince boy atamamasi yalnız Türkiye'ye mi özgü?.. Yokcanım... /•-• • Demokrasi bahçesi gezegenimizde bir avuçluk coğrafyayı kapsryor. Gezegenimizin her köşesin- de seçim yapılıyor; ama, demokrasi gerçekleşe- miyor. Yoksa demokrasi Batı uygarlığına özgü bir ya- şam biçimi mi?.. Batı 18'inci yüzyılı çoktan geride bıraktı; Avru- pa siyasal demokrasisinden sosyal demokrasiye 20'nci yüzyılda geçti; bilgisayar devriminin yara- tacağı koşullann demokrasiye yansımasıyla ula- şılacak ufuklar 21 'inci yüzyılda açık seçik çizgile- riyle belirginleşecek... Ancak bu gelişme kimseyi aldatmasın!.. Batı'da sömürge imparatorluklan Ikinci Dünya Savaşı sonuna dek sürdü; emperyalizm bugün de yeryüzünde egemen!.. Demokrasi bahçesindeya- şayanların zengirfleşmesiyle dışında kalanların yoksullaşması arasında bilimsel bir bağıntı yok mu?.. Türkiye bugünkü toplumsal yapılanması bakı- mından demokrasiye uzak mı?.. Yakın mı?.. Bıçak sırtındayız. 1961 Anayasası, Ikinci Dünya Savaşı ertesinde Avrupa'nın ulaştığı sosyal demokrasinin belge- siydi; ama, gerici ve tutucuların direnişiyle karşı- laştı. Bugünkü Meclis yeni bir anayasa yapsa, or- taya nasıl bir belge çıkar?.. Ürkütücü bir soru değil mi?.. AHMET BİBER "Yüz gûleç, alın aktır Gayemiz yaşamaktır Düşûnme ki ölmek var Ağlamak yok, gülmek var' bir de özlemek... EŞİN ve ÇOCUKLARIN 1935 • 25 09,1998 MAVİ BİR MERHABA UMyeAftıayCumhuriyet k i t a p I a r ı Bu kitap "1999 Yunus Nadi Öykü Ödülü"nü paylaştı.Yüceyı bulma çabasında bir yazarla tanışmak ıstersenız okuyun bu kitabı. Yepyeni bu öykü bıçemı, pınl pınl bu dıl, insanı sarsan kahramanlar.. Yazınımıza kutlu olsun. y Cumhuriyet Çağ Pazartama A.Ş. Türkoca§ı Cad. No:39/41 •^ kitap kuliibO (34334)Cağaloğ!u-lstanbu! Tel: (212)514 01 96 SATILIK DAİRE Beylikdüzü Bizimkent'te 1 oda + 1 salon apartman dairesi sahibinden satılık. 05322325454 ve (0212)2445439a müracaat.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle