22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 AĞUSTOS 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA ekonomi@cumhuriyetcom.tr 11 Petrol-Iş'in hazırladığı rapora göre bir çalışan, işverene net ücretinin 4 katına yakuı kâr sağlıyor 500 büyüğiin yükii emekçide B,Ur işçi, geçen yıl işverenine 35 mityar lira satış hasılatı, 9.5 milyarlira katma değeryarattı. Yıl boyunca net olarakeline 1.3 milyar lirageçen her işçi, işverenine net ücretinin dörtkatına yahn kârsağlarken ortalama maliyeti ise 3 milyarlira oldu. Ekonomi Scrvisi - Her çalışarun, iş- verene, net ücretinin 4 katına yakjn kâr • sağladığı belirlendi. PetroJ-lş Sendika- sı'nca, kamuoyunda uzun süre tartışı- lan ve farkh yorumlara yol açan fstan- bul Sanayi Odası'nın (ÎSO) 500 büyük sanayi kuruluşuyia iigili verilerine da- yanılarak yapıian hesaplamalar "500 BüyüK Sanayi Kuruluşunda. İşçiler ve Kaînu SektörününÖzelden FarkTadıy- la raporlastınldı. Raporda, söz konusu sanayi kuru- luşlanndaki çaiışanlann durumu göz- ler önüne serilerek kamu kuruluşlan- na yapıian yatınmlann 1986 yılmdan itibaren durdurulmasına karşın, kamu sektörünün özel sektöre göre iki kat daha verimli olduğu verilerle ortaya kondu. llginç saptamalann yer aldıgı rapo- ra göre. geçen yıl, ortalama olarak bir çalışan, sermayeye 6.5 milyar lira top- lam gelir ve çalıştığı firmaya da 4.6 milyar lira kâr sağladı. Çahsanın işverene ücret ve diğer iş- çilik giderleri ile ortalama maliyeti ise yıllık 3 milyar lira oldu. Söz konusu raporda, kamu ile özel sektör, vergi ve istihdam açısından ma- saya yatınldı, kamunun özel sektörden farkı rakamlarla anlatıldı. Buna göre, geçen yıl kamu sektörü satış hasılatı- nın yüzde 20'sini, özel sektör ise yüz- İşçinin emeği işverenin cebine 1998'de bir çalışan yıllık: Toplam 34.9 Milyar TL Satış Hasılatı Katma Değer Sağlarken Yıffık Aylık Toplam Sermaye Gelir Çalıştığı Firmaya Kâr 3 Milyar TL 248 Mılyon TL Ücret-fDiğer işçilik giderlerine mal oldu Brüt ete geçen ücret Aylık "^ Net ele geçen ücret Aylık 1.9 Milyar TL 160MilyonTL 1.3 Milyar 110 Mılyon Aa i Vergi yükii kamunun sırtında 1 w " 1990 1991 1992 1993 " 1994 1995 1996 1997 İ 1998 Kamu MfcnTl 6.178İ63 25.510.443 34J45.4OS 34.645.406 1ÎTİÛ0İ17 480.755.342 1.071^.150 1J66.745.046 Özet MtyonTL 2 756.140 5.489.456 9471.026 20562.989 36.335.611 81.932.746 158.585961 352J67İÜ5 703.720.904 Kamu * 69i 704 729 52i 69.1 65i 75i 75i 66.0 Özel % 30.8 29.6 27.1 • 37i 30.9 34i 24.8 24.8 34.0 t ; ile özel sektörün vergi ve istihdam açısından masaya yatınldığı Petrol-fş raporunda 500 büyük sanayi kuruluşu tarafından ödenen dolayh vergilerde kamu sektörünün payı, 1998'de yüzde 66.6 oranında gerçekleşti. de 5'ini dolayh vergi olarak ödedi. Rapora göre. bir çalışan 1998'de or- talama olarak 34.9 milyar lira satış ha- sılatı, 9.5 milyar lira katma değer sağ- ladı. Ücretin 7 kaü katma değer Aynı yıl içinde eiine net yılda 1.3 milyar lira geçen ışçı, ücretinin 7 ka- tmdan da yüksek yarattığı katma değer ve 35 milyar liraya yakın satış hasıla- tıyla işverene, aldığı ücretin4 katınaya- Jan kâr sağladı. Petrol Iş'in yayımladjğı rapora göre. sabit fiyatlarla 1998'de ücretin katma değerdeki payı 1982 yıh ücret payının yarısının da altına düştü. 1982 yılma gö- re, geçen 16yıl içinde istihdam yalnız- ca yüzde 50 dolayında artarken, satış hasılatı. katma değer ve sermayenin toplam geliri yüzde 300 oranında art- tı. Hazırlanan raporda, Dünya Bankası verilerine göre, Türkiye'de ücretin kat- ma değere oranlannın 42 ülkeden ge- ride olduğu bildirilerek "1982 yılı 100 temelinde sabit fiyatlarla katma değer endeks rakanu; Î998'de 296.5'e, kâr brkatmadeğervesermayekeaminjnpas- ASO kendinikahraman ilan etti ANKARA (ANKA)- Ankara Sanayi Odas» (ASO) Başkanı Zafer Çağfayan. Aiikara sanayiini "kahraman" ilan etti. Çağlayan, 500 büyük sanayi kuruluşu arasında yer aJan ASO üyesi 24 fırmanın, toplam satjşlar, hasılat, istihdam. katma değer. kâr ve özsermaye içindeki payının artttğını belirterek krize karşın sagJanan başanyı "kahramanca mücadde" ile elde ettiİderini bildirdi. ASO Başkanı Çağlayan, yazrlı açıklamasında, Ankaralı fîrmaJann perforrnansını överken "Ankara sanavii ekooomik kriz ve tiim elverişsiz şartlara rağmen kahramanca bir tnûcadde sürdürmektedir" dedi. Çağlayan, 500 büyük firma anketinin sonuçlansı değerlendirirken, bu listede yer alan bazı holdinglerin, offshore ve benzeri yollarla djşan çıkardığı kendi kaynakJanru kredi adı aitında geri aidığını, bu yolla hern vergiden kurtuJduğunu hem de kredi faizini gider gösterdiğini anlattı. tadan aldığı paylara göre çok daha ge- ri düzeydedir" denildi. Petrol-Iş Sendikası'nca hazırlanan rapora göre, 500 büyük sanayi kurulu- şu tarafından ödenen dolaylı vergiler- de kamu sektörünün payı, 1997'deyüz- de 75. 1998'de de satış hacmine göre yüksek olan yüzde 66.6 seviyesinde ol- du. Raporda, 500 büyük kuruluşun ilk 5 'inden 4'ünün, enkârlı ilk 5'in de hep- sinin kamu kuruluşu olduğu anımsatı- larak "Veriler, açıkça ortaya koyuyor ki 1998 krizi karşısında özel sektör her türifi devletdesteğinekarşın çöküşiçin- de, kamu ise ayaktadır" denildi. Kamu, özelden iki kat verimli 1998 krizi karşısında özel sektörün çöktüğü. kamu sektörünün ise ayakta kaldığı vurgulanan raporda, böylelik- le özelleştirme yanhlannın iddialan- nın çürütüldüğü anlatıldı. ÎSO 500 içinde yer alan41 kamu ku- nıluşunun. yaratılan toplam katma de- ğerin yüzde40'ma sahip olduğuna işa- ret edilen raporda, kamu sektörünün özel sektöre göre 2 kat daha verimli ol- duğu belirlendi. 'Sıkmtıyı işçi çekti' Petrol-fş Gene! Başkanı Bayram V^ dınm, raporun sunumundaki yazısın- da, verilerin yorumlanması sırasında daha çok sermaye kesiminin sorunla- nnm yansınldıgina dikkat çekerek "Oy- sa,500büyûk kuruluşta600bineyakın işçi çahşmakta ve 1998 krianin bütün vakıcı sorunlanıu isten atılmalar, ücret düşüklüğü,zorunlufcanterveçafeşma ko- şulîannın kötüleşmesi şeklinde yaşa- maktadıriar. Sermaye kesimi ise faaü- yet dışı da olsa yine kâriılıgını teiaiî et- miştir" dedi. Petrol-Iş Genel Başkanı Bayram Yıl- dınm, kamu sektörünün kamuoyuna yansıtılmaya çalışıldığı gibi verimsiz ve kârsızolmadığının da rakamlarla ortaya konduğunu bildirdi. Doğalgaz ile arasmdaki yüzde 45'lik fiyat farkının haksız rekabet doğurduğu ileri sürülüyor LPG fîyatları sanayîciyî zorluyor YUSUFOZKAN İZMİR - Türkiye'de likid petrol gazı (LPG) ile üretim yapmak zorunda kalan sanayiciler, LPG'ye yapıian son zamlarla zor durumda kaldıklannı belirterek, doğalgazla üretim yapan sanayicilerle aralanndaki haksız rekabet ortamının kaldınlmasını istedi. Sanayide kullarulan doğalgazın LPG'ye oranla yaklaşık yüzde 45 daha ucuz oldugunu \-urgulayan Egeli sanayiciler, "Böyle giderse, önümüzdeki sürecte ya doğalgaz bulunan bölgetere taşınacağız ya da fabrikalan kapatacağız" dediler Sanayide kullanılan LPG ile d6%algaz arasındaki büyük fiyat farkının yeni bir düzenlemeyle önlenmesi istendi. Ağustos ayı başında sanayide kullanılan dökme LPG fiyatlannın yüzde 30.7 oranında arttınldığını belirten Polat Holding Genel Müdürü Ruhi Örmeci, zamdan başta seramik sektörü olmak üzere Ege'deki birçok sektörün etkilendifini belirterek "Bu zam ûlkemizde doğalga/ üe üretim yapmak olanağından yoksun olan sanaykilerie doğaigaz • Egeli sanayici, gelişmiş ülkeîerde benzer durumlar için fiyat entegrasyon sistemi uygulandığını belirterek, ayarlamanın öze! tüketim vergisi yoluyla gerçekleştirilebileceğini ileri sürüyor. kuOanarak üretim yapan sanayiciler arasında hiçbir maii-teknik-ekonomik araçla kapaalması mümkün olmayan bir maiiyet farklılığı ve dolayısnla haksız rekabet zemini olusturmuştur'" dedi. Bin kilokalorilik bir enerji elde etmek için LPG'nin maliyetinin günümüz şartlannda birim başına yaklaşık 12 bin lirayı bulduğunu kaydeden Örmeci. buna karşın aynı enerji için doğalgazla üretim yapan sanayicinin ise yaklaşık 7 bin lira ödedığıni söyledi. 'Büyük maiiyet farkı bulunuyor' Örmeci. 1 kilovvatt elektrik elde etmek için de 0,275 kılogram LPG (maliyeti 36 bin 555 lira) harcanmasma karşın, doğalgazla üretimde 1 kilovvat için 0,367 kilogram standardm yeterli olduğunu. bunun da doğalgazla üretim yapan sanacinin birim başına 20 bin 729 lira ödemesi anlamına geldiğine dikkat çekti. 'AyarlamaOTVile yapılabilir' Gelişmiş ülkeîerde yaşanan benzer durumlar için "fiyat entegrasyon sistemi" uygulandığını belirten Örmeci. LPG ile üretim yapan sanayiciier olarak hükümetten gerekli çalışmalan başlatmasını beklediklerini vurgulayarak şöyle konuştu: "FiyaÜar, tüm Avrupa Topluiuğu ülkeleri kapsamında dengeleıunektedir. Bizim ûlkemizde de özd Tüketim Vergisi (ÖTV} ile bu ayaıtuna yapıiabilir. Bu ayarlama poüftkası siyasi iktidariann dışında temel bir politika oknabdır. Bizim böigemizde doğaigaz yok. Oysa ÇanakkaJe'de doğaJgaz kuUanan bir tek sanayi tesisi olmasına karşın, orada var. Çağdas bir ülke olunacaksa, bizim de doğa^aza ka\ uşmamtz lazım. Ancak bu şartlanmız değişmediği sürece, ya fabrikalan doğaJgaz bulunan bölgelere taşunak ya da kapatmak durumunda kalacağız. Aynca önemli bir nokta da LPC ile üretim yapan otoprodüktör tesisleri durraak ve tekrar TEDAŞ hatianndan besienmek durumunda kalacakiar ve büyük bir olasılıkla TEDAŞ'a yüklenecek ek laJep ülkemiz enerji dengesini bozacaknr." Örmeci, LPG ile üretim yapan Egeli sanacilerin kısa bir süre önce konuyia iigili olarak Enerji Bakaru Cumhur Ersümer'le görüştüklerini de belirterek "Bakan en kısa zamanda muhtelif mekanizmalaria, girdi fıvatlannda kalori bazuıda dengeyi saglayacağını sövlemiş. Bu hakstzbğın bir an önce giderilmesuıi bekhyoruz" dedi. D U N Y 4 . E K O N O M I S I N E B A K I Ş /ERGİNYILDIZOĞLUIO^Z)/^ ergin@ergin.demon.co.uk Yüzyıl brterken ilginç birdurumla kar- şı karşıyayız. Bir taraftan, dünya, Nevv York Times yazan Thomas L. Fried- man'ın Türkiye'de de 'hayranlıkla kar- şılanan ve öneriien' (1999)Lexusand the Olive Tree krtabında hararetlesavundu- ğu gibi, küreselleşmenin, serbest piya- sanın yaygınlaşmasının ve teknolojik devrimin birsonucu olarak hızla ABD'ye benziyor. Grttikçe daha fazla ülkenin yö- netıcileri ve egemen sınıflan, ABD'nin ulusal değerierinı, yaşam tarzını, çalış- ma ve çalıştırma biçımlerıni benımsıyor, kendi ülkejerinde egemen kılmaya ça- balıyorlar. Öyle ya. sistemın en ileri biçi- miniömekalmaktan daha mantıklı ne olâ- bilir? Ama ya sistem 'geliştikçe', geliş- miyorsa, ya sistemin en gelişkin biçimi olan ABD. London School or Econo- mics'den Richard Sennett'/n vurgula- dığı gibi Roma Imparatorluğu'nun son dönemınebenzerbirçürüme içindeyse. Ya yüzeyde görülen ekonomik zengın- lik, hızla gelişen dijital iletişim ortamı, aslında Amerikan halkının çoğunu etkı- si altına alan bir yalnızlık duygusunu, amaçsızlığı. umutsuzluğu gizliyorsa? Gerçekten de bu yıl, belirgin bir şe- <ilde artan şıddet olaylanna paralel yo- junlaşan tartışmalar, ABD toplumunun îerin bir 'manevikrizle' karşı karşıya ol- (uğunu düşündürüyor. Denetimsiz ka- »italizmin, neredeyse sınırsız bıreysel zgürfüklerin, teknolojik devrimin, in- îrnet'in ülkesi ABD'de, vatandaşlar rasında, Fukuyama'nın Tnıst ısimli ki- ıbında, toplumsal dağılmaya atıfla di- getirdiği gibi, bir güvensizlik yaygın- şıyor. Bu bağlamda, öğrenciterarasın- ı yapıian bir anket. kendini okulda gü- filikli hissedenlerin oranının 1998 de zde 44'ten bu yıl yüzde 38'e düştü- nü, bir başka araştırma da yetışkin- in, toplumsal sorunlar (istesınin ba- a, yüzde 58'le, gençlerden kaynak- an şiddetolaylannı koyduğunu gös- yor. )iğertaraftan muhafazakârdüşünür- ABD'de 1991-97 arasında şiddet en suçlarda cıddı düşüş olmasına, çterin iştediğisuçlann 1993'ten bu ya- na gerileyerek, bu sene, 1986 dü- zeyine inmesine (New York Ti- mes 13/08/1999) bakarak şiddet olayiannı, sistemin genel karakteriyle il- gisiz, bireristisna, sıra dışı aşınlıklar ola- rakgörüyorlar, liberallerindurumu abart- tıgını savunuyorlar. Ne yazık ki, bir sis- temin hakıkati aşırılıklannda (Heideg- gar), evrenselinin açıklanması da istis- nalannda (Kirkegaard) yattığı, somut (Evrensel de, aslında soyırt (evrensel ile istisnanın bir çelişkıli biriiği olduğu için (Hegel)Amenkan kapıtalizminin savunu- culannın bu iç rahatlatıcı itirazlarını ka- bul etmek mümkün degil.(i) ABD'de, ekonomik buyümenin en yük- sek, işsızliğin, son on yılın en düşük düze- yınde olduğu bir dö- nemde, şiddet olay- larında büyük bir sıç- rama var Basın tara- fından kapsanan 10 yüksek profilli olayda (eşcinsellerevesiyah- larayönelık birerkişı- lik saldın ve cınayet- ler harıç) toplam 49 kişi öldü, 22 kişı ya- ralandı. Bu olaylar içinde, ColumbineU- sesi (13 kışiyi öldür- dükten sonra intiha^ edenD.KIebold(17), E. Harris (18), Heritage Lisesi (6 kişiyi yaralayan T. J. Soiomon). Kız arkada- şının ailesinden, dört çocuk da dahil, 6 kışiyi öldüren C. Marks, dokuz kişiyi öldürüp 13 kişıyı yaraladıktan sonra in- tihar eden yatırımcı Mark O. Barton (44) özeliıkle çarpıcı örnekler. 'Yalnız kurtlar5 Bu son olaylara ve en son geçen haf- ta Musevi Toplum Merkezi'ni tarayan Buford Furrow'a bakarsak, iki ortak özellik dikkatimizi çekiyor. Bunlardan biri, saldırganlarla, aşırı sağcı, beyaz üstünlüğünü savunan, Yahudı düşma- nı, ırkçı gruplarve teorilerarasındaki ili- Sistemin 'HaKikaü' şikler. Ikıncisi, saldırganlar, toplumdan fiziksel vede rurtsal düzeyde yaJıtılmış, aşın biryabancılaşma ve ümrtsizlik için- de yaşıyorfar. Çoğu kez saldırılann inti- harla bitmesi de bu iki tespıtı doğrulu- yor. Örneğin, Bolton, borsada 400 bin dolarkaybetmesinin ardından işlediğı ci- nayetlerden sonra intihar etti. Günleri- ni, bütün gün bir odada tek başına, bir ekran karşısında, borsa indeksini izle- yerek (ABD'de artık ev kadınlannı bite etkilemeye başlayan, intemet aracılı- ğıyla 'daytrading'yaparak)geçiren Bol- ton, arkasında bıraktığı notta "Gecele- ri korkuyla dehşet içinde uyanıyo- rum. Uyanıkken bu kadar korkmuyo- rum. Sonunda bu yaşamdan ve sis- temden nefret ettim. Tüm umudu- mu yitirdim" diye yazıyordu (The Ob- server 1/08). Columbine okulundaki katiller, okulun popüleröğrencilerinden nefret eden, Hitler/Nazı kültürune hay- ranlıkduyan, 'uyumsuz', çocuklann kur- duğu bir grubun üyesiydıler. Bunların da Internet yoluyla sağcı gruplarla ya- kın ilişkileri vardı. T. J. Soiomon, arka- daşı olmayan, yalnız ve sık sık intiharı düşünen bir çocuktu. Teslim olduktan sonra polise 'eylemi beyazlan Yahudileri öl- dürmeye çağırmak için yapbm' diyen Furrow ise Hitler gençlık festival- lerıne üniforma ve belinde silahla katı- lan, bir süre için 'Aryan Nation' ısimli grubun liderinin fedayiliğini yapan tam bir Neo-Nazi. Konumuz açısından, en önemlisi, Furrow, Nazi çevrelerde 'yai- nızkurt' diyebilinen btrkârakter. Bu 'yal- nız kurt' karakteri de, Neo-Nazi çevre- lerde, 'Hıristryan Kimliği' hareketi için- de 1990'larda ortayaçıkan vetaraftarbu- lan bir teoriye art. Hıristiyanlık Fedailen isimli bir kitaptadile getirilen teoriye gö- re, 'yalnızkurtlar''ey- lemlerini tek başına gerçekleştiren, ba- ğımsız terörist mili- tanlar (I.H.Tribune 13/08). Yalnız kurtun, devlete (kamuya) başkaldıran, dinin ve ırkın düşmanlanna karşı uzlaşmaz bir sa- vaş veren bir birey, burjuva bireydliğin, enaşın biçimi olduğu- nu söylemek her hal- de yanlış olmaz. işte, bu yukarda değindığim, bir an- lamda, 'yalnız kurt' kavramından da bir- leşebılen, ıkıözellikte (yalnıziaşma veneo-nazı bağlantsı)Ame- rikan toplumunun hakikatine ilişkin önem- li ipuçlan var. ABD toplumunu, çalışma ve kültürel yaşam kesitlerine özelîikle ağırlık vererek çözümlemeyi deneyeniki çalışma bu ip uçlannı daha iyi görme- mize yardımcı olabilir. Richard Sennett'e (1998, Karakter aşınması: Yeni kapitalizmde çalışma- nınkişiselsonuçları) göre "Geleneksel ve yasal denetimden grttikçe daha fazta kurtulan 'yeni kapitalizm' yalnız- ca işçi sınıfının değil, elite profeyo- nel tabakasının da ahlaki gelişmesi- nin temel koşullannı tahrib ediyor", işçileri gruplar, 'esnekağlar' olarak ör- gütteyen, sahte birkalite ve işbırlıği kav- ramıaitında, işçinin karşrtını gteleyen, gı- derek iş güvenliğini yok eden, yeni ka- pitalizm' aitında çalışanlar açısından, "Çalışma dünyasının kavranamazlı- ğı (yabancılaşma-E.Y) giderek artıyor. Amerikalılar İÇHI (yaşamlannı açıklayan- E.Y) anlamlı söylemler üretmek gittik- çe imkânsızlaşıyor"... "Bu koşullarda bireyferözelyaşamlanrıasığınıyoriar/çe- kiliyoriar, kendilerine ruhsal tatmin ve- renkatıinançsistemlerineyöneliyoriar." Dartiel Jeffreys (1998, Amerika'nın Arka Balkonu) Orta Amerika'da alttan alta gelişen bir kızgınlığa, şiddet eğili- minedeğiniyor. Jeffreys, kitabındakide- nemelerinde, bu kızgınlığın, kendini fe- deral hükümete karşı mücadeleye ada- mış 'beyazüstünlüğü' gruplannda, mi- lis hareketjnde; gönülilişkilerinden, işiliş- kilerine kadar, sorunlan çözmek için gı- derek daha çok kiralık katillere, kanun kaçaklannı yakalamak için daha çok fidye sistemine baş vurulmasında gös- terdiğini anlatıyor. özetle, son yılla/da, özelîiklede bu se- ne hızlı bir artış gösteren şiddet olayla- n, istisnalarsıra dışı aşınlıklarolmaktan öte, ABD toplumunun, serbest pıyasa- nın, teknolojik devrim ve küreselleşme- nin vatandaşlan toplumdan, birbirinden koparan, Kansas eyaletınde, ders prog- ramından. Evrim Teorisini çıkarmaya kadar varan (Nevv York Times 13/08) özelliklenni, sistemin 'hakikatini' göz- ler önüne seren gelişmeler olarak dik- kati çekiyor. Serbest piyasa, küreselleşme yoluy- la 'küçükÂmerikalar' yaratmaya niyet- li, halkının ve aydınlann, tüm itirazlan- na rağmen, ulusal egemenliği, demok- rasiyi yok etmeye yönelik 'tahkim'po- litıkalannı benimsemekte ısrarlı politi- kacılann, destekçileri yazarlann, ülkele- rinin toplumlannı nereye doğru götür- mekte olduklannı da bizlere gösteriyor. (1) Ömeğin, maliknzler, faşizm ve emper- yalizm, gibi aşınlıklar, istisnalar, kapitalizme yabancı değil, onun iç çelişkilerini, işleyişını betlıkoşullardaortayaçıkaran ürünleridirfer. ANKARA R4ZARI] YAKUP KEPENEK ""* Soru Sflmek ] Önce bir uyarı gerekiyor: Yazının başlığı, genel' olarak sol ile iigili değildir; yalnızca, ülkemizin mer- kez sol denılen siyasal partilerinin, CHP ve DSP'nin tutumlanna ilişkindir. • SHP-CHP ve DSP, sonunda birortaknoktada bu-' luştular: Sağcı partilerle hükümet ortaklığı yaptı- lar/yapıyorlar. Önce, 1991 seçimlen sonrasında SHP^ CHP ile DYP arasında bir hükümet ortaklığı yaşan-' dı; sonra, 1997 sonrasında da DSP-ANAP ve şim- dilerde de DSP-MHP-ANAP hükümet ortaklıklan yaşanıyor. ilk ortaklık da, bu sonuncular da, esas olarak sol düşüncenin zaranna işledi ve işliyor. Önce, binncisini kısaca anımsayalım. 1991 se- şimlerinden sonra kurulan Demirel-inönü hükü- metinin programı, siyasal olarak demokratikleşme- yi, ekonomide deonanm veyenıdenyapılanmayıön-l görmekteydi. Açıkça yazılmasada, özelîikle demok- [ ratikleşme alanında yapılmak istenenler, 12 Eylül1 baskıcı yönetimi ve onun devamı olan ANAP uygu-1 lamalanyla birhesaplaşma anlamına geliyordu. Ana-i yasa ve yasalar değiştirılerek hak ve özgürlüklerinı evrensel ölçülerde yaşama geçirilmesi sağlanacak, >' başta, ömeğin YOK olmak üzere, 12 Eylül'ün yasa-j lan düzeltilecek; kurumlan ortadan kaldınlacaktı. Si-J yasette, bunlar yapılmadı. Ekonomide ise durum,' daha da kötü oldu; özelci politikalar en aşın biçim-| leriyte uygulandı; ömeğin KlT'lerin özerkleştirilme-\ si yönünde bir adım bıle atılmadı. DYP ve CHP'nin' ekonomikgelişmeci, yatınmcı özellikteri geçrrHşte kal- mıştı. Ekonomi, paradan para kazanma sürecine iyice teslim edildi. Uygulamada. bugünküdeğeriyle 12.5trilyonluk ün- lü İLKSAN yağması, hükümet gözleri önünde yedi saat süren Sıvas yangını yaşandı. Bu dönemde ve bunu izteyen Çilter ortaklıklan döneminde, SHP/CHP çizgisi, kimliğini iyiceyitirdi. Ünlü 5 Nisan 1995 ka- rarlan, ekonomik bunalımın yükünü ücretli ve ma- aşlılarla tanm üreticilerinın omuzlanna yıktı, bu dö-' nemde emekçiler daha da yoksullaştı. ; • • • | Günümüze dönelim; DSP ortaklıklannda da, he-' men her alanda, sol düşünce ve uygulama bir ge- riye gidiş özelliği taşıyor. Önce, iki çok önemli ko- nuda, Vergi Yasası ve 8 Yıllık Temel Eğitim Yasası'nda yapıian geriye dönük değişiklikler, bu sürecin yalnız- ca iki açık ve de önemteri nedeniyle çok acıklı ör-, nekleridir. Acıklı ömekler bunlarla da kalmıyor, ulu-'. salcı/milliyetçi etiketi taşıyan hükümet, tahkim ko-i nusunda uluslararası isteklere teslim oluyor, kamu' yaran konulannda yargı denetimini ortadan kaldıra-' cak Anayasa değişikliği yapıyor. Yetmiyor, bunun gerçekleşmesi için kimi köktendinciler için siyasal yasaklann kaldınlmasını sağlıyor. Kirlilerin aklanma- sını, gericilerin kurtanlması tamamlıyor. Siyaset bu-. na odaklanıyor. Ne 12 Eylül Anayasası'nın demok- ratikleşmeyönünde değiştirilmesiakla geliyorne de • siyasipartıyapılannın daha katılımcı ve demokratik olmasının yollan açılıyor. Ekonomide de, faizci paraya teslimiyet tüm hızıy- la sürüyor. Alınan son ekonomik önlemlerinya/n/z- ca kimi ortaklıklan kurtaracağı, ekonomiyi istikrara kavuşturmaya hiçbir katkı yapmayacağı bilinmek- tedir. Kendi savunduğu Vergi Yasası'nı, daha bir yıl dolmadan rafa kaldıran bu tutum, sol düşünce bir yana, sağlıklı birsağ düşünceifede bağdaşmaz. Eko- nomik uygulama, esasen olağanüstü eşitsiz olan gelir dağılımını daha da eşitsiz duruma getirecektir. Ek olarak, DSP'nin temel ilkelerinden olanyönetim- de dürüstlük ve verimlilik anlayışıyla, yolsuzluğa ba- tık kirii siyasetçileri ve batık banka ve şirketleri kur- tarmanın nasıl bağdaştınldığı anlaşılamıyor; aslında bu yanrtsız bir sorudur; büyük bir tutarsızlık, gide- rek büyük bir çelişkıdir. Sorun, DSP'nin ötesinde, devletbûrokrasisinin ya- pısı ve işleyişıne ilişkindir. DSP'nin bu düşünsel çö- küşü, kendi kadrolan çok yetersiz olduğundan, bir türlü kurumlaştınlmayan ve aslında darmadağın edi- len devlet bürokrasisini önce şaşkınlığa, sonra da iyice sağa itecektir. Kısaca DSP giderek artan bir hızla sağcı siyase- te teslim oluyor DSP'nin bugidişinin CHP'den çok farklı bir yönü var; o da, DSP'nin örgüt yapısıdır. DSP'nin örgüt yapısı düşünsel birliktelikten çok, tek kişiye ve ona tartışmas/z bağlılığa dayanır. DSP ge-, nel başkanı 1993'te kendisinin sosyaf demokrat ol-; madığını özenle vurgulamıştı; ancak yine de bu ka-[ dar hızla sağlaşacağını en yakınlan, güçlü savunu-; culan bile, sanırız beklemiyordu. Bu durumda DSP'li' dürüst, demokrat ve solculann, başta milletvekille-' ri ve belediye başkanlan olmak üzere, bir durum değeriendirmesi yapmalan ve bu gidişe karşı çık-, malan, tarihsel ve toplumsal sorumluluk düzeyinde. önem taşıyor. ; Solu silmeye kimsenin gücü yetmez. Insanın in- san tarafından ekonomik, siyasal, dinsel, etnik vb' sömürüsü var oldukça sol da olacaktır. Bu olgu,' Mustafa Kemal Atatürk'ün ulusal bağımsızlıkçı, i yerii üretim güçlerini gelıştirici devrimciliğinin sos- i yal demokrasinin özgjürlük, eşitlik ve dayanışma gi-, bi evrensel ilketeriyte yoğrulması ve 2000'li yıllara Tür-,' kiye'yi taşımasını, kaçınılmaz, nesnel ve zorunlu bir,1 görev durumuna getiriyor. | e-posta. yakup@metu.edu.tr Yıllık 2.5 mifyon ton petrol TPAO'nun günlük; üretimi 7 bin ton I ANKARA (Cumhuri- yetBürosu)-Türkiye'nin yılda 25 milyon ton olan hampetrol gereksiniminin 2.5 milyon tonunu karşı- layan TPAO'nun günde yaklaşık 7 bin ton petrol ürettiği bildirildi. TPAO'dan yapıian ya- zılı açıklamada, üretimin geçen yılki düzeyde ol- duğu kaydedildi. Petro- lünyanı sıradoğalgazara- ma çalışmalanna da hız veren TPAO'nun günde 1.2 milyon metreküp do- ğalgaz ürettiği, geçen yıl 600bin metreküp olan do- ğalgaz üretimini Marma- ra Denizi'nin kuzeyinde- ki doğalgaz alanlannı kul- lanıma açarak arttırdığı belirtildi. TPAO, yılda 2 milyon metreküp üretirne • ulaşmayı amaçlıyor. Bu arada son yıllarda i hampetrol aramalannıni yanı sıra doğalgaz ararna j faaliyetlerine de ağırlık,' veren Türkiye Petrolleri' Anonim Ortakljğı'nın. j günlük doğalgaz üretimi j ise 1.2 milyon metreküp ı düzeyinde bulunuyor. ,' Doğaigazhedefi Geçen yıl günde 600 bin metreküp olan üreti-1 mi Marmara Denizi'nin, kuzeyindeki mevcut do- ğalgaz sahalan ile arttı- ran TPAO, önümüzdeki. yıl, günlük 2 milyon me- terküp doğalgaz üretim, rakamına ulaşmayı hedef- f liyor. ı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle