28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 TEMMUZ 1999 PAZARTESİ HABERLER 'Tarım kuruluşları toplansın' • AYDIN (AA) - Tanm ve Köyişleri Bakaru Hüsnü Yusuf Gökalp. Türkiye'de yeniden yapılanmaya gidilmesi için tanm kunıluşlannın bakanlık çatısı altında toplanması gerektiğini söyledi. Tiirkiye'de arazi küçültülmesi ile yağmalamariın ön plana çıktığını anlatan Gökalp. "Taban fiyatlan her nedense ülkemızde Sanayi ve Tıcaret Bakanlığı'nca belırlenır Benim zıraat mühendısım görev alır. ama fıyat belirlenırken bakanlığım haberdar edılmez. Bu yanlışlığı uzlaşma hükümeti ıçerisinde gıdereceğiz. Arazilerin korunması için toplulaştırma. aile mirasının bölünmemesi için çalışma yapacağım" diye konuştu. Gazetecilere teşekküp , • ZONGULDAK (Cumhurtyet) - Zonguldak "ta, gerçekleştinlen "Zonguldak Karaelmas'99 Karadenız Uluslararası 2. Kültür ve Sanat Festıvalf'nı kamuoyuna yansıtan gazetecilere teşekkür belgesi verildi. Zonguldak Beledıye Başkanı lsmail Eşref. festivalı kamuoyuna amacına uygun yansıtan ulusal ve yerel gazetecilere minnettar olduğunu söyledi. Eşref, Cumhuriyet gazetesi muhabiri Ali Ayaroğlu, AA muhabiri Orhan Akyüz, Hürriyet Haber Ajansı muhabiri Durmuş Sevindik, Milliyet Haber Ajansı muhabiri Mustafa Özdemir. Star gazetesi muhabiri Çetın Özdemir ıle bölgede yayın yapan yerel Değişim gazetesi muhabiri Kamer lncekara ve Şirin Ereğli gazetesi muhabiri Ahmet Öztürk'e teşekkür belgesi verdi. ' *•« Tartışmalı muhtar seçimi • İstanbul Haber Servisi- Beylikdüzü'ne bağlı olan ve yeni kurulan Cumhuriyet Mahallesı'nde dün yapılan muhtarlık seçimlennde sert tartışmalar yaşandı. Yurttaşlar I8nisan 1999 seçımlerinde oy kullanmalanna karşın bu kez oy kullanamadıklannı ve bunun sorumlusunun ANAP'lı beledıye başkanı Orhan Tıraşoğlu olduğunu öne sürerken, Tıraşoğlu da "Bır belediye başkanı olarak böyle ışlerle uğraşmam" dedi Çamlıbel DBP Genel Başkanı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Demokrasi \e Banş Partisı l Olağanüstü Büyük Kongresi'nde genel başkanlığa Yılmaz Çamlıbel seçıldı DBP'nin l olağanüstü büyük kongresi dün gerçekleştirildi. Toplam 550 delegenin katıldıgı kongrede genel başkanlığa Yılmaz Çamlıbel seçildı. Kongre sonucuna göre disiplin kumlu da Fehmi Atmaca, Yılmaz II, Azmi Çaba, Metin Ekinci, Muzaffer Şener, Sıın Feroğlu ve Mustafa Karaman'dan oluştu. Orgeneral Buyruk öldü • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Mehmet Buyruk. Sıde'de geçirdiği kalp krizi sonucunda yaşama veda etti. Evli ve üç çocuk babası olan Buyruk. 1983-1985 yıllan arasında Jandarma Genel Komutanlığı görevini yürütmüştü. 1923'te Sıvas'ta doğan Buyruk, 1941'deKuleliAskeri Lisesi'nden mezun oldu. 1943'te Harp Okulu'nu, 1944 yılında piyade smıf okulunu bitirdi. 1954- 1955 yıllan arasında Harp Akademisi'nde öğrenim görerek kurmay oldu. Yasalaştıktan bir yıl sonra savaş açılan vergi reformunu çıkaran eski Maliye Bakanı Temizel 'Reforma salchrı yükselen değer 9 MİYASE ÎLKNUR Vergi Yasası çıkmadan önce çok uzun bir süre tarüşılmıştL Yasa Mecüs'ten gectiği gün sizin önünü/de uzun bir tebrik kuyruğu oluşmuştu. Üzerinden bir yıl geçmeden bu kez \asa yerden \ere vuruluyor ve değişmesi gerektiği söyleıuyor. Bir yıida esldyecek kadar çüirük bir yasa tnıydı? Temizel: Hayır kesinlikle. Aslında "Vergi refonnu niye yapıtdı, amaa neydT sorulannın yanıtlannı unutunca ister ıstemez herkes günlük sıkıntılannın nedenlerini herhangi bır şeye bağlama geregı duyuyor. Vergi reformu Türkiye için bır gereklilikti. Neden gereklilikti? Çünkü Türkiye'deki vergi kayıp ve kaçağı artık katlanılamaz bir boyuta gelmişti. Kayıt dışı ekonomi müthiş bir haksız rekabet yaratıyor idi. O yaratılan haksız rekabet nedenıyle özellikle kayıtlı çalışan, kurumlaşmış şirketler, haksız rekabete dayanamaz bir hale gelmişlerdi. Mevcut sistem belirli kesimlerin üzerinden vergi alınması esasına dayanıyordu. Gelir vergisinin yansını ücretlikr ödüyordu. Onun dışında küçük esnaf, sanatkârlar, üzerlerinde kazanmadıklan gelirin vergisini ödeme gibi bir yükümlülükle karşı karşıya kalıyordu. Hayat standardı denilen bir uygulama yapılıyordu ki ister kazanın ister kazanmayın. belirli bir matrah üzerinden vergi vermeyı gerektiriyordu. Bazılan için hayat standardı uygulaması ıçın bir yük, bazılan için sığınılacak bir limandı. O kadar bır matrah beyan ettiği zaman "Vergi yukümlüJüğümü ben yerine gerirdim" diyordu. Kayıt dışı ekonomı çok büyük ölçüde genellikle kayıtlı faaliyetlerden elde edilen kazançlann gizlenmesinin bir aracıydı. Şirket kayıtlannda gösterilmeyen gelirler ya da paralar, genellikle şirket sahiplerinin cari hesaplannda ya da ceplerinde istifleniyordu. Şirketin kazancı kişilerin adına bankalarda değerlendiriliyor, bir taraftan gelir vergisinden kaçmılıyor, diğer taraftan da o paradan clde edilen kazançlar vergi kapsamı dışında tutuluyordu. Vergi oranlan müthiş şekilde yüksektı. Vergi oranlan özellikle gençek kişiler açısından, kurumlardan kâr payı alanlan da dikkate aldığınızda yüzde 64'lere kadar çıkıyordu. Bu. vergiden kaçırma konusunda bir haklılık oluşturuyordu. kendilenne göre. Ziraı sektör. kayıt dışıhğı besleyen en temel unsurdu. Çünkü belirli bir miktara gelindiği zaman çiftçiler açısından defter tutma yükümlülüğü ortaya çıkıyordu; bu insanlann korkulu rüyasıydı defter tutmak. Bir taraftan böyle bir korku faktörü vardı, müstahsil makbuzlan o yüzden mezar taşlanna kesilirdi. Gerçek anlamıyla ürün alanlar bile bu mezar taşlanna kestikleri müstahsil makbuzlan yüzünden sahte belge düzenleme suçuyla karşı karşıya kalıp cezalandınlıyordu. Kısacası. sistem müthiş şekilde verimsiz, vergi ödeyenler açısından bir kâbus, vergi vermeyenler açısından da bir cennet konumundaydı. Böyle bır vergi sisteminin doğurduğu sonuç neydi? Türkiye korkunç bir borç yüküyle karşı karşıyaydı, faiz yükü ınanılmaz boyutlarda artıyordu, dolayısıyla devlet bütçesi sadece faiz, ücret ve sosyal güvenlik kurumlannın açıklanna yetecek bir hale gelmişti. Yatınmlar için ayıracak para yoktu. devletin borçlanmaya gereksinimi bu kadar fazla olduğu zaman, pıyasa da ulusal tasarruflann çok önemli kısmını çekmeye başlıyordu. Ulusal tasarruflann böyle kullanılıyor olması, faiz oranlannı müthiş şekilde yükseltıyordu, reel ekonominin bu tür kaynaklan kullanma olasılığı gitgide zayıflıyordu. Onun da ötesinde, artık insanlar yatmm yapmak olgusundan giderek uzaklaşıyordu. Sırtüstü yattığı yerden üstelik de vergisiz trilyonlar kazanma olanağı varken kımse üretımdi, istihdamdı bu tür şeylerle uğraşmıyordu. Türkiye açısından bir tek kurtuluş umudu vardı ki hâlâ öyledir, gecerliliğini koruyor. Bugün açıklanan veriler bunu somut olarak gösteriyor; devleti sağlıklı gelir kaynaklanna kavuşturarak borçlanma belasından kurtarmaktı. Sorunlar böyle ortaya konduğunda çözümler de çok basit olarak ortaya çıkıyordu. Kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına alacaksınız. Vergi kayıp ve kaçağını indireceksiniz, vergiyi kişiler açısından ödenebilir kılacaksınız, vergi sistemi içerisinde işlerolmayan hükümleri kaldıracaksınız. Uygulamada vergi maddelennin hepsi teker teker tartışıldı. Şimdiye kadar hiçbir yasada tartışılmadık kadar uzun süre tartışıldı. Binlerce saat konuşuldu. Kimin bir sorunu veya kuşkusu vardı. gidildi orada konuşuldu, ikna yöntemi seçildi. Şunu asla inkâr etmemek gerekiyor, vergilendirmek bir siyasi tercihtir bu noktadan sonra. Birilerinin tercihi farklı olur, diğerinin farklı olur. Sonuç olarak, çoğunluğun tercihidir geçerli olan. Elbette ki bütün insanlann dileklerini yerine getirmek mümkün değildi, çünkü o takdirde adil bir vergi sistemi kurma olanağınız yoktur. Şimdi bunlann hepsi unutuldu. Neredeyse 100 maddeden oluşan ve vergi kanunlannm tamamında değişiklik yapan yasanın dört tane maddesi hedef alındı. Bu dört madde. belirli kesimlerin belirli kazançlannın vergılendırilmesini amaçlayan bu dört madde ekonominin en büyük kâbusu olarak gösterilmeye çalışıldı. Bunlara asla katılmadım. şimdi de katılmıyorum. Bunlar, bu vergi yükümlülüğünden kurtulmak için ve de hâlâ vergiye karşı dirençlenni sürdürebilmek için şu anda ekonomik konjonktürü bir araç olarak kullanıyorlar. Bunda da gördüğüm kadanyla başanhlar. Oldukça iyi bir kamuoyu oluşturuldu. Önce Vergi Yasası'nda gerçekten olmayan ya da bir tebliğle düzeltilebilecek olan. kitleleri ajıte edecek politikalar ortaya sürüldü. "Ayşe Teyze vergisi, metres vergisi ya da taksicüere fatura" gibi. bunlann olmadığı söylendiğınde de "Yayınımız üzerine yanhştan dönükJü" diye yazıldı. Türkiye bunlan yaşadı. Şimdi vergiye saldırmak. yükselen değer. Herkes bu yükselen değerin dallanna tutunmaya çalışıyor. Ancak teker teker dökülecekler. - Vergi reformunu çıkaran hükümetm başbakanı Yılmaz. başbakan yardımcısı Ecevit o dönemde icraafJanm anlatırken başbca iki konu ile övünürlerdi. Birl 8 ydlık egitim, diğeri >> ergi reformu. Şimdi onlar da 'değışsın" korosuna kanımıs dunundalar. Vergi reformu neden gayri meşru çocuk gibi ortada kakk? gösterilmesi kesinlikle doğru olamaz. Aslında ne demek istediklerini daha sonraki savlanyla ortaya koyuyorlar. Bugün, üç aylık dönemle ilgili olarak büyüme rakamlan açıklandı. Açıklanan rakamlardan. Türkiye'nin yüzde 8.4 oranında küçüldüğünü görüyorsunuz. Türkiye küçülmüş. Büyüyen tek sektör fınans sektörü. Milli gelirin içerisinde faiz ve rant gelırierinin payı yüzde 60'a yaklaştı. Şimdi bir taraftan finans sektörü büyüyor. mılli gelir içerisinde faiz ve rant gelirlerinın payı neredeyse yüzde 60'a yaklaşıyor, buna karşılık üretim sektörü de gittikçe düşüyor. Ö zaman bunun gerçek nedenini bulmak gerekir. tki tane önemli neden unutuldu. Türkiye 1998 yılında bır enflasyonla mücadele programı ortaya koydu. Bu enflasyonla mücadele programlannı ekonomiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan herkes çok iyı bılir kı iç talebin kısılmasına dönük sonuçlar dofuracaktır, ona dönük • önlemler alınacaktır. Bir taraftan da devletin gelirlerini arttıracaksınız. Yürütülen bu mücadele programı kesin olarak iç talepte bir daralma yaratacaktır. Bu kaçınılmazdır. Ancak bu arada düşünülmeyen ya da o sırada akla gelmeyecek olan, global krizin ortaya çıkacağı ve dış talebin de daralması oldu. Şimdi hem iç talep. hem dış talep küçüldüğü takdirde zorunlu olarak ' konomideki durgunluğun, talep daralmasmın, enflasyon ve faiz makasının yüzde 100'lere varan oranda açılmasının nedeni olarak gösterilen vergi reformunu eski Maliye Bakanı Zekeriya Temizel savundu. Temizel, "Ekonomideki durgunluğu enflasyonla mücadele programı ve global kriz yerine Vergi Yasası'na mal etmek kasıthdır. Aîmmayan bir verginin olumsuz etkisinin olması mümkün değildir. Bu Vergi Yasası'mn etkileri önümüzdeki yıl görülecektir" dedi. - Bu, çok büyük anlamda, uygulamadan kaynaklanan bir sorundur. Dünyanın en iyi yasasını da yapsanız. o yasayı başanlı bir şekilde uygulayan vergi idaresı, yasadan kaynaklanan sorunlan anında çözer. Bu yasaya sahip çıkan bir idare olmazsa o yasa başansız olur. Bu kaçınılmazdır. Dolayısıyla bu yasayı yapmak bir zorunluluk olmasına karşın yasa açısından şanssızlık, bu yasanın uygulama sürecinin kesintiye ugraması oldu. Yasayla ilgili gerekli araştırmayı, incelemeyi yapmayan ya da eksik bilgilendirilmış olan insanlar gerçekten kendilerine söylenen şeylere inandılar. Bu tür hukuksal düzenlemelerde, özellikle ekonomiye ilişkin düzenlemelerde en tehlikeli olan, yanlış verilerden hareketle doğru sonuç elde edebileceğini zannetmektir. Bu asla olmaz. Vergi yasalan değiştirilmez değildir. Türkiye'de 1980'den sonra 120'ye yakm değişiklik yapılmıştır. Ekonominin gereklerine göre bazı değişiklikler yapılabilir. Ama niye değiştirdiğini, hangi sonucu almak için değiştirdiğini çok net olarak ortaya ekonomide bir durgunluk, bir daralma ortaya çıkar. Böyle bir durumda eski Vergi Yasası çok daha tehlikeli olurdu. Çünkü eski Vergi Yasası'nda peşin vergi bir yıl önceki kazançlar üzerinden alınıyordu. Bir yıl önceki kazançlar üzerinden ödenecek vergi, şu üç aylık dönem içerisinde neredeyse yanm katrilyona ulaşıyordu. Kazanılmayan gelırden vergi alınmayacağı için böyle bir kriz ortamında yenı Vergi Yasası'nın çok daha anlamlı olması lazım. Onun için burada önemli olan, bu talep daralmasına neden oian politikalarla birlikte enflasyonla mücadele programında uygulanacak bütün ayaklann hepsinin gerçekleştirilememesi oldu. Türkiye birden paldır kûldür bir seçim ortamına girdi. Müthiş bir şekilde gereksiz bir olaydı bu kriz ortamında. Dolayısıyla sadece Vergi Yasası gerçekleştirildi. 1998 yılında inanılmaz bir bütçe disiplini sağlandı. işte bunlarla talep kısılıyor, kendi kendine olmuyor. Ama bunun yanında diğer düzenlemeler yapılmadı. Bu talep daralması gerçek anlamda • Enflasyon düşerkeri vergi gelirlerinin de doğal olarak düşeceğini belirten Temizel, bundan yakınan kesimlere "Daha ne istiyorsunuz, demek ki az vergi ödemişsiniz, bundan şikâyet niye" diye sorarken kara para ile vergi kaçırma kavramlannın inatla birbirine kanştınlmasından yakmdı. koyman lazrm. Eğer sonuçlan saptamadan yanlış verilere dayanarak bir değişıkliğe giderseniz, ortaya çıkacak sonuç, ülkenin altından kalkamayacağı kadar ağır olur. Şu anda yasanın sahipliliği veya sahipsizliği o kadar önemli değil. Ancak önemli olan, bu tartışmalann, gerçek verilerin ve gerçek amacın ortaya konarak yapılmasıdır. - Ekonomideki durgunluğun yegâne müsebbibi olarak vergi reformu gösterilivor. Oysa vergi oranlan bu yasayla düşürülmüştü. Vergi oranlan düşerken, ekonomi nasıl durgunlaşabilivor? Yerine getirilen tek yükümlülük - Çelişkileri zaten orada görüyorsunuz. Bir kere bu vergi reformu 1999'un Ocak ayında yürürlüğe girdi. Gerçek anlamıyla yerine getirilen tek yükümlük, geçici verginin birinci taksitidir. Onun dışında bu vergi reformunun yükümlülükleri • 2000 yılında ıcra edilecek. Etkisi önümüzdeki yılın mart ve nisan ayında verilecek beyannamelerle görülecek. Ama buna karşılık, vergi oranlanndaki düşmelerle falan ekonomiye 1 katrilyon lira ilave kaynak sağlandı. Dolayısıyla bu Vergi Yasası'nın ekonomideki durgunluğun temel nedeni diye piyasada bir sıkıntı yarattı. Almadığınız -bir verginin bu piyasada tatep daralmasına bir etkisi olamaz zaten. Hatta ücretlilerdeki vergi indirimiyle talebe destek bile verilmiştir. Durgunluğun birinci nedeni bu. Ne yani, enflasyonla mücadele programı uygulanırken güllük gülistanlık olacağı mı sanılryordu? Hem "Enflasyonu indireceğim" diyeceksiniz hem de bundan hiç kimse olumsuz etkilenmeyecek. Olamazdı zaten. tkinci önemli olay, faiz oranlannın enflasyona paralel olarak düşürülemeyişi oldu. Türkiye'nin en büyük belası budur. Bu vergi reformu bu olayı çözmek için getirildi. Ama vergi reformu tek başına yeterli değildi. Enflasyonun yüzde 50'lere indiği bir dönemde faiz oranlan yüzde 120'lerde seyrederse hiç kimse tüketıme yönelmez. Ben de yönelmem, siz de yönelmezsiniz. Artık herkes • kararlannı ekonomik mantığa göre veriyor. Yolda birbirini görenler "Faizler düşecek mi" diye soruyor. Eğer düşecekse hemen tüketime yönelecekler. Faiz oranlannın ^u kadar yüksek olduğu bir yerde hiç kimse yatuım da yapmaz. Yatınmın maliyeti müthiş -şekilde ağır. İşte o nedenle fınans sektörü yükseliyor. Hiçbir şey yapmadan devletten geçinme yolu daha ağır basıyor. Bu nedenleri aynntılanyla analiz etmeden Vergi Yasası piyasayı mahvetti demek gerçeklerle bağdaşmaz. -"Vergi getirieri geçen yıh oranla düştü" deniyor. Vergi gelirleri niye düştü? Enflasyon ve vergl gellrlerl - Bu da bir saptırma. Vergi gelirleri o yıl için deflatör dikkate alınarak tahmin edilir. Enflasyon artı büyümeyi içeren bir deflatör vardır. "Türkiye'de gelirler şu kadar artacak" derulir. Dolayısıyla vergi gelirlerini vergi idaresinin etkinliğini de koyarak tahmin edersiniz. 1999 yılı için deflatör, yüzde 44 olarak belirlenmişti. Vergi gelirlerindekı artış da yüzde 52 olarak belirlenmişti. Bir önceki yıl yüzde 100'lere yakındı, ama o zaman enflasyon da bu orana yakındı. Bir yandan eflasyon, doğal olarak da deflatör düşerken vergi gelirleriniz artmaz zaten. Bunun mantığı yoktur. Nitekim mali idare de bunu böyle tahmin etti. Ve artış, buna paralel oluyor. Yıl sonu itibanyla tahmin edilen gerçekleşecek ve bunu herkes görecek. Yalnız yılın ilk üç ayında daha önceden geçici vergiden vazgeçildiği ve vergi oranlan düşürüldüğü için vergi gelirleri düşük olacaktı. Mali idaresı, Hazinesi, herkes böyle tahmin etti. Borçlanma ve harcama programlannda da bu net olarak gözüküyor. "Geürierimiz düşük otacak, o nedenle daha fazla borçlanmahyız" denildi. Ancak bu dönemin geçici vergisini aldığı zaman vergi gelirleri artacak denildi. Aynen öyle oldu. Dolayısıyla vergi gelirleri yapılan tahminlere uygundur, üstelik ilk üç aylık dönemde yapılan hesaplamalara da uygundur, hiç kimse için sürpriz olan bir olay değildir. Esas çelişkı burada. Peki vergi gelirleri düştüyse o zaman şikâyet niye? Niye şikâyet ediyorlar, işte ne güzel az vergi ödemişler, daha ne istiyorlar? O zaman "Çok vergi ödedik, vergi bizi bânrdı'' demenin manası var mı? Bugün küçük esnafa gidin sorun "Vergi size bir şe) yapü nu" diye. Bu kulaktan dolma kasıth propagandanın etkisiyle 'mah>*tti' kelimesini kullanırlar belki, ama ne mahvetti allahaşkına? Bir taksiciyi ele alalım, eski uygulama sürseydi 1.6 milyar lira vefgi ödeyecekti, katömkfc-Kazancm varsa ödeyeceksın. Üstelik "Defter tut, herkese fatura kes" diye bir uygulama da getirilmedi. tnsanlara denildi ki "Biz sana güvçniyoruz, çünkü biz kayıth sisteme geçmek istivonız. Sen yeter ki belgelerini aL Yedek parçaadan, benzincklen belgelerini aL Akşam eve gkiince de bütün hasılannı gösteren fisini kendin kes. Bu, güven esasına dayanan bir olay. Senden ek vergi isteyen yok. Bö>1e bir derdün de yok, korkma. Üç senede bu sjstem icuıde güvencedesin. Sistemin de degtşmedi'" dedik. Bu arada mali ıdarenin dışında uygulanan bir olay. bu tür esnafı penşan etmiş. Bunlann kiıllandıklan belgelerin kendi odalan tarafindan verilmesine olanak tanınmıştı. Bu belgeler, odalan tarafindan esnafa çok fahiş fıyatlarla verilmiş. Inanılmaz derecede fahiş fiyatlarla verilmiş. Bunun Vergi Kanunu'yla bir ilgisi yok. Ama uygulamayı yapanlann bunu engellemesi gerekirdi. - Vergi reformunun en çok tarüşılan maddesi mali milat Size bir gazete manşeti gösterecegim. Tarih 3 Ekim 1998. TOBB Başkanı Fuat Miras "Hepimiz çakhk'" diyerek maü mOadın oturduğunu ve geçmişte iş dünyasuun vergi yükümlülükkrini yerine getirmediğini belirtivor. Aynı Fuat Miras, mali müadın kaldınlması için hükümete taslak sunuyor. Miras'uı bir yıl geçmeden dönüş y^pmasını neye bağbyorsunuz? - Türkiye'de gerçek anlamıyla vergi alabilmenin yolu, her türlü kazancın vergilendirilmesiydi. Dünyada bu tür kazançlann vergilendirilmesiyle ilgili - »-•*" olarak temelde ikı tane teori vardır. Bunlardan bir tanesi kaynak teorisidir, diğeri net artış teorisidir. Kaynak teorisinde insanlar, herhangi bir faaliyetten kazanç elde ederken vergilendiriliyorlar. Ticaret yapıyorsanız, o ticaretten kazancınızı vergilendiriyorlar. Ama vergi kaçırdığınız takdirde onu yakalamak çok zordur. Bunun için otokontrol sistemleri konmuştur, ama o sistem de küçük esnafı ezer. Büyük kazanç elde edenler için otokontrol sisteminin, örneğin hayat standardı esasuun hiçbir anlartu yoktur. Ikinci teori, net arnş teorisidir. Kazancı ben, elde edildiği sırada yakalayamayabilırim. Bu doğaldır. Çünkü milyonlarca mükellefımiz var. Ama bu kazanç, bir şekilde başka bir yerde ortaya çıkar. Harcama sırasmda ortaya çıkar. Net artış teorisinin anlamı, harcama sırasında sizin varlığınızda bir artış meydana gelirse, mali idare kendi kayıtlanna bakar. "Bu adamın varuğında böyle bir arnş meydana geldi, ama bana verdiği beyannamede böyle bir şey yok, hatta beyanname bile vermemiş" O zaman o insanı çağınr, der ki "Senin variığmda böyle bir aruş meydana geldi, sen bunun vergisini ödedin mi"? İşte "Nereden buldun" sorusunun doğrusu budur. SÜRECEK BİZ BtZE... ERDAL ATABEK Mert Güven'i Tanıyor musunuz?.. Şimdi artık onu hepimiz tanıyoruz: Annesini ba- bssını önceden tasarlayarak kiralık katillere öldür- ten birevlat. Gazeteler "aile kasabı" unvanını ver- miş, erkek kardeşi "O birhayvan " diyor. Olayın deh- şet verici bir trajedi olduğunda hiç kuşku yok. Ama hayatta olsalardı annesi ve babasına, Bur- salı işadamı Erhan Gûven'e, eşi Mine Güven'e sor- mak isterdim: "Kendi oğlunuzu tanıyor musunuz?" Onlar da olasılıkla sorumu hayretle karşılayarak, "Hiç tanımaz mıyız? Onu bizyetiştirdik" diyecekler- di. Belki arkadan ekleyeceklerdi: "Biraz siniriidir, a- ma çok iyi çocuktur. Biz onu olduğu gibi kabul edi- yoruz." Daha önce "Çocuktannızı Tanıyormusunuz" baş- lığını taşıyan yazımda Amerika'da yaşanan liseli gençler olayından sonra, Amerika'nın dehşet için- de aynı soruyu sorduğunu belirtmiştim. Aileler çocuklannı neden gerçek yönleriyle tanı- yamaz? Bu sorunun yanıtı büyük ölçüde kültürie ilgilidjr ve kültürte bağlantılı tutum, yakiaşım, davranışlaria il- gilidir. Bizim kürtürûmüzde "çocuklardan beklenti düze- yimiz çok yüksektir". Çocuklanmızdan hep çok iyi şeyler bekleriz. Çok zeki olmalannı, çok başanlı ol- malannı, akıllanyla övülmelerini, çok beğenilmeleri- ni, öteki çocuklardan üstün olmalannı, öteki çocuk- lardan daha başanlı olmalannı bekleriz. Bu yüksek beklentimiz nedeniyle de çocuklanmızın kusuhan- nı, yanlış yönlerini, eksikliklerini, davranış bozuk- luklannı, başansız yönlerini görmezden geliriz. As- lında, gördüğümüz özellikleri bile görmezden geli- riz ve bunun çevremiz tarafindan da kabul edilme- sini bekleriz. Eğer çocuğumuz başansız oluyorsa, yanlış işler yapıyorsa bütün bunlardan çocuğumuzu sorumlu tutmaya gönlümüz elvermez de arkadaşlannı suç- lanz, öğretmenlerini eleştiririz, bunlan söyleyenler- le tartışınz. Hele de "çocuğumuzda ruhsal bir sorun olduğu, bunun için yardım almamız gerektiği" söylenirse bunu bir felaket sayar, öneriyi yapanlarla tartışma- ya girişir, durum uygunsa suçlamaya kadar vannz. Ergenlerie yapılan çalışmalar, ergenlerdeki ruhsal bozukluklann çogunun ancak bir olay yaşandığı za- man fark edildiğini ortaya koymaktadır. O zamana kadar fark edilmeyen, görmezden gelinen, üzerin- de durulmayan bozukluklar ya da hastalıklar, erge- nin karıştığı çok ciddi bir olayda akla gelmekte, "Yoksa çocuğun bir sorunu mu var" diye çözüm aranmaya başlanmaktadır. Çocuklannızın ruhsal yapısını biliyor musunuz? Bunun için bir uzmanla görüşmeyi hiç düşündü- nüzmü? Çocuğunuzun öğretmenlerine "çocuğunuzun davran/ş/any/a ilgili" bir soru sordunuz mu? Size "çocuğunuzu ruhsal açıdan bir uzmana gös- terseniz" denilse nasıl karşılarsınız? Bir ruh sağlığı uzmanına ya da klinik psikoloğa git- mek size "delı olmayı" mı düşündürtür? Şimdi Mert Güven'i bu açıdan düşünür müsü- nüz? Aklınızdaki "ailekasabı", "o birhayvan"etiketle- rini bir an için kapatıp "Acaba zamanında ruhsal alanda yardım alsaydı nasıl olurdu" der misiniz? Bir psikiyatnn, 17 yıl önce ailesinin isteği üzerine Mert Güven'in terapi aidığına ilişkin sözleri yayımlandı. Bu uzman, Mert Güven'in ergenlik yıllannda "evden kaçma", "intihara teşebbüs" gibi nedenlerie kendi- si tarafindan gözlemlendiğini, "ozamanlarkendisin- de ağır bir kişilik bozukluğu olduğu kanaatine var- dığını" açıklıyor (Sabah gazetesi, 1 Temmuz 1999 tarihli sayısı). Peki, sonra ne olmuş, belli değil. Ailenin servetinin arkasına saklanmış bir trajedi. Mert Güven'i tanımryoruz bile. Ruhsal sorunlan vaımış, ucundan öğreniyoruz. Peki, kişiliği hakkında ne biliyoruz? Dünya görüşü nedir? Siyasal görüşleri ne eğilimdedir? Bu olaya ka- dar olan tutumlan, davranışlan nelerdir? Kimse bilmiyor, öğrenmeyi de istemiyor. Şimdi sorsanız, "Mert Gûven'e ne yapılsın" deseniz, çok kjşi "sorgusuzyargısızasılsın" diyecektir. "Annesini babasını kiralık katillere öldürten kişi- nin yaşama hakkı olmamalıdır", çoğunluk böyle dü- şünecektir. Oysa bu çözüm değildir. Mert Güven olayında, ergenlik çağında ortaya çık- mış ruhsal sorunlar var; büyük olasılıkla ailenin bu olayı kapatma çabası var; edinilmiş servetin çocuk- lar tarafindan algılanış biçimi var; bu servetten hak- kı olan payı almadığına inanan bir genç adamın öf- kesi var; aile içi tartışmalar var ve bütün bunlann so- nunda yaşanmış bu büyük trajedi var. Bu yazı Mert Güven'in yaptıklannı savunmak için yazılmadı, ama olayın birden çok yönüne dikkatle- rimizi çekmek için yazıldı. Hiçbir olay sonuçlara bakarak çözülmez, çözüm- ler nedenlerin ortadan kalkmasına bağlıdır. Nedenlere bakılmadığı sürece insanlar olaylan sadece seyreder. Çiller'in kongre taktiği 6 Once destek, sonra para9 AYŞESAYIN ANKARA-DYP Genel Başkanı Tansu Çiüer, ge- çen hafta Ankara'ya çağı- rarak "tam destek" aldığı il başkanlanna verdiği "maddi destek" sözünü ancak kongre sonrası yeri- ne getirebilecek. Çiller. görüştüğü il başkanlanna "maddi kaynak veyakm 0- gi" sözü vermesine karşın parti kaynaklannın şu an- da örgütlere para aktanmı için yeterli ohnadığı orta- ya çıktı. DYP Genel Mu- hasibi lsmail Karakuyu, teşkilatlara en erken yılba- şından sonra yeni bütçe ile kaynak aktanlabileceğini söyledi. DYP lideri Çiller'in ge- çen hafta gnıplar halinde görüstüğü il başkanlan en çok "ekonomik sıkuından ve genel başkanla Oetişim kuramamaktan" yakmdı- lar. Çiller'in, "Telefon pa- rabumı bile ödeyemiyo- ruz" diye yakınan il baş- kanlanna verdiği "maddi kaynak" sözünü, şu anda yerine getirmesinin söz konusu olmadığı ortaya çıktı. Hazine'den alınan yardırmn büyük bölümü- nü seçimler için harcayan DYP yönetiminin. örgüt- lere gönderecek parasının da bulunmadığı bildirildi. DYP Genel Muhasibi ls- mail Karakuy-u, 1999 büt- çesinden örgütlere kaynak aktanmının olanaksız ol- duğuna dıkkat çekerek "Teşkilatlara ancak ydba- şından sonrayeni bütçeden kaynak aktanlabilir. Şu anda herhangi bir para gönderilmesi söz konusu dep"dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle