Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5 TEMMUZ 1999 PAZARTESİ
HABERLER
'Tarım
kuruluşları
toplansın'
• AYDIN (AA) - Tanm
ve Köyişleri Bakaru
Hüsnü Yusuf Gökalp.
Türkiye'de yeniden
yapılanmaya gidilmesi
için tanm kunıluşlannın
bakanlık çatısı altında
toplanması gerektiğini
söyledi. Tiirkiye'de arazi
küçültülmesi ile
yağmalamariın ön plana
çıktığını anlatan Gökalp.
"Taban fiyatlan her
nedense ülkemızde Sanayi
ve Tıcaret Bakanlığı'nca
belırlenır Benim zıraat
mühendısım görev alır.
ama fıyat belirlenırken
bakanlığım haberdar
edılmez. Bu yanlışlığı
uzlaşma hükümeti
ıçerisinde gıdereceğiz.
Arazilerin korunması için
toplulaştırma. aile
mirasının bölünmemesi
için çalışma yapacağım"
diye konuştu.
Gazetecilere
teşekküp ,
• ZONGULDAK
(Cumhurtyet) -
Zonguldak "ta,
gerçekleştinlen
"Zonguldak Karaelmas'99
Karadenız Uluslararası 2.
Kültür ve Sanat
Festıvalf'nı kamuoyuna
yansıtan gazetecilere
teşekkür belgesi verildi.
Zonguldak Beledıye
Başkanı lsmail Eşref.
festivalı kamuoyuna
amacına uygun yansıtan
ulusal ve yerel gazetecilere
minnettar olduğunu
söyledi. Eşref, Cumhuriyet
gazetesi muhabiri Ali
Ayaroğlu, AA muhabiri
Orhan Akyüz, Hürriyet
Haber Ajansı muhabiri
Durmuş Sevindik, Milliyet
Haber Ajansı muhabiri
Mustafa Özdemir. Star
gazetesi muhabiri Çetın
Özdemir ıle bölgede yayın
yapan yerel Değişim
gazetesi muhabiri Kamer
lncekara ve Şirin Ereğli
gazetesi muhabiri Ahmet
Öztürk'e teşekkür belgesi
verdi. ' *•«
Tartışmalı
muhtar seçimi
• İstanbul Haber Servisi-
Beylikdüzü'ne bağlı olan
ve yeni kurulan
Cumhuriyet
Mahallesı'nde dün yapılan
muhtarlık seçimlennde
sert tartışmalar yaşandı.
Yurttaşlar I8nisan 1999
seçımlerinde oy
kullanmalanna karşın bu
kez oy kullanamadıklannı
ve bunun sorumlusunun
ANAP'lı beledıye başkanı
Orhan Tıraşoğlu olduğunu
öne sürerken, Tıraşoğlu da
"Bır belediye başkanı
olarak böyle ışlerle
uğraşmam" dedi
Çamlıbel DBP
Genel Başkanı
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Demokrasi \e Banş Partisı
l Olağanüstü Büyük
Kongresi'nde genel
başkanlığa Yılmaz
Çamlıbel seçıldı DBP'nin
l olağanüstü büyük
kongresi dün
gerçekleştirildi. Toplam
550 delegenin katıldıgı
kongrede genel başkanlığa
Yılmaz Çamlıbel seçildı.
Kongre sonucuna göre
disiplin kumlu da Fehmi
Atmaca, Yılmaz II, Azmi
Çaba, Metin Ekinci,
Muzaffer Şener, Sıın
Feroğlu ve Mustafa
Karaman'dan oluştu.
Orgeneral
Buyruk öldü
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Eski Jandarma Genel
Komutanı emekli
Orgeneral Mehmet
Buyruk. Sıde'de geçirdiği
kalp krizi sonucunda
yaşama veda etti. Evli ve
üç çocuk babası olan
Buyruk. 1983-1985 yıllan
arasında Jandarma Genel
Komutanlığı görevini
yürütmüştü. 1923'te
Sıvas'ta doğan Buyruk,
1941'deKuleliAskeri
Lisesi'nden mezun oldu.
1943'te Harp Okulu'nu,
1944 yılında piyade smıf
okulunu bitirdi. 1954-
1955 yıllan arasında Harp
Akademisi'nde öğrenim
görerek kurmay oldu.
Yasalaştıktan bir yıl sonra savaş açılan vergi reformunu çıkaran eski Maliye Bakanı Temizel
'Reforma salchrı yükselen değer
9
MİYASE ÎLKNUR
Vergi Yasası çıkmadan önce çok uzun bir
süre tarüşılmıştL Yasa Mecüs'ten gectiği
gün sizin önünü/de uzun bir tebrik
kuyruğu oluşmuştu. Üzerinden bir yıl
geçmeden bu kez \asa yerden \ere
vuruluyor ve değişmesi gerektiği
söyleıuyor. Bir yıida esldyecek kadar
çüirük bir yasa tnıydı?
Temizel: Hayır kesinlikle. Aslında "Vergi
refonnu niye yapıtdı, amaa neydT
sorulannın yanıtlannı unutunca ister
ıstemez herkes günlük sıkıntılannın
nedenlerini herhangi bır şeye bağlama
geregı duyuyor. Vergi reformu Türkiye
için bır gereklilikti. Neden gereklilikti?
Çünkü Türkiye'deki vergi kayıp ve kaçağı
artık katlanılamaz bir boyuta gelmişti.
Kayıt dışı ekonomi müthiş bir haksız
rekabet yaratıyor idi. O yaratılan haksız
rekabet nedenıyle özellikle kayıtlı çalışan,
kurumlaşmış şirketler, haksız rekabete
dayanamaz bir hale gelmişlerdi. Mevcut
sistem belirli kesimlerin üzerinden vergi
alınması esasına dayanıyordu. Gelir
vergisinin yansını ücretlikr ödüyordu.
Onun dışında küçük esnaf, sanatkârlar,
üzerlerinde kazanmadıklan gelirin
vergisini ödeme gibi bir yükümlülükle
karşı karşıya kalıyordu. Hayat standardı
denilen bir uygulama yapılıyordu ki ister
kazanın ister kazanmayın. belirli bir
matrah üzerinden vergi
vermeyı gerektiriyordu.
Bazılan için hayat standardı
uygulaması ıçın bir yük,
bazılan için sığınılacak bir
limandı. O kadar bır matrah
beyan ettiği zaman "Vergi
yukümlüJüğümü ben yerine
gerirdim" diyordu. Kayıt dışı
ekonomı çok büyük ölçüde
genellikle kayıtlı
faaliyetlerden elde edilen
kazançlann gizlenmesinin bir
aracıydı. Şirket kayıtlannda
gösterilmeyen gelirler ya da
paralar, genellikle şirket
sahiplerinin cari hesaplannda
ya da ceplerinde
istifleniyordu. Şirketin kazancı
kişilerin adına bankalarda
değerlendiriliyor, bir taraftan
gelir vergisinden kaçmılıyor,
diğer taraftan da o paradan
clde edilen kazançlar vergi
kapsamı dışında tutuluyordu.
Vergi oranlan müthiş şekilde
yüksektı. Vergi oranlan
özellikle gençek kişiler
açısından, kurumlardan kâr
payı alanlan da dikkate
aldığınızda yüzde 64'lere
kadar çıkıyordu. Bu. vergiden
kaçırma konusunda bir
haklılık oluşturuyordu.
kendilenne göre. Ziraı sektör.
kayıt dışıhğı besleyen en temel
unsurdu. Çünkü belirli bir
miktara gelindiği zaman
çiftçiler açısından defter tutma
yükümlülüğü ortaya çıkıyordu; bu
insanlann korkulu rüyasıydı defter
tutmak. Bir taraftan böyle bir korku
faktörü vardı, müstahsil makbuzlan o
yüzden mezar taşlanna kesilirdi. Gerçek
anlamıyla ürün alanlar bile bu mezar
taşlanna kestikleri müstahsil makbuzlan
yüzünden sahte belge düzenleme suçuyla
karşı karşıya kalıp cezalandınlıyordu.
Kısacası. sistem müthiş şekilde verimsiz,
vergi ödeyenler açısından bir kâbus, vergi
vermeyenler açısından da bir cennet
konumundaydı. Böyle bır vergi sisteminin
doğurduğu sonuç neydi? Türkiye korkunç
bir borç yüküyle karşı karşıyaydı, faiz
yükü ınanılmaz boyutlarda artıyordu,
dolayısıyla devlet bütçesi sadece faiz,
ücret ve sosyal güvenlik kurumlannın
açıklanna yetecek bir hale gelmişti.
Yatınmlar için ayıracak para yoktu.
devletin borçlanmaya gereksinimi bu
kadar fazla olduğu zaman, pıyasa da
ulusal tasarruflann çok önemli kısmını
çekmeye başlıyordu. Ulusal tasarruflann
böyle kullanılıyor olması, faiz oranlannı
müthiş şekilde yükseltıyordu,
reel ekonominin bu tür
kaynaklan kullanma olasılığı
gitgide zayıflıyordu. Onun da
ötesinde, artık insanlar
yatmm yapmak olgusundan
giderek uzaklaşıyordu.
Sırtüstü yattığı yerden üstelik
de vergisiz trilyonlar
kazanma olanağı varken kımse üretımdi,
istihdamdı bu tür şeylerle uğraşmıyordu.
Türkiye açısından bir tek kurtuluş umudu
vardı ki hâlâ öyledir, gecerliliğini koruyor.
Bugün açıklanan veriler bunu somut
olarak gösteriyor; devleti sağlıklı gelir
kaynaklanna kavuşturarak borçlanma
belasından kurtarmaktı. Sorunlar böyle
ortaya konduğunda çözümler de çok basit
olarak ortaya çıkıyordu. Kayıt dışı
ekonomiyi kayıt altına alacaksınız. Vergi
kayıp ve kaçağını indireceksiniz, vergiyi
kişiler açısından ödenebilir kılacaksınız,
vergi sistemi içerisinde işlerolmayan
hükümleri kaldıracaksınız. Uygulamada
vergi maddelennin hepsi teker teker
tartışıldı. Şimdiye kadar hiçbir yasada
tartışılmadık kadar uzun süre tartışıldı.
Binlerce saat konuşuldu. Kimin bir
sorunu veya kuşkusu vardı. gidildi orada
konuşuldu, ikna yöntemi seçildi. Şunu
asla inkâr etmemek gerekiyor,
vergilendirmek bir siyasi tercihtir bu
noktadan sonra. Birilerinin tercihi farklı
olur, diğerinin farklı olur. Sonuç olarak,
çoğunluğun tercihidir geçerli olan. Elbette
ki bütün insanlann dileklerini yerine
getirmek mümkün değildi, çünkü o
takdirde adil bir vergi sistemi kurma
olanağınız yoktur. Şimdi bunlann hepsi
unutuldu. Neredeyse 100 maddeden
oluşan ve vergi kanunlannm tamamında
değişiklik yapan yasanın dört tane
maddesi hedef alındı. Bu dört madde.
belirli kesimlerin belirli kazançlannın
vergılendırilmesini amaçlayan bu dört
madde ekonominin en büyük kâbusu
olarak gösterilmeye çalışıldı. Bunlara asla
katılmadım. şimdi de katılmıyorum.
Bunlar, bu vergi yükümlülüğünden
kurtulmak için ve de hâlâ vergiye karşı
dirençlenni sürdürebilmek için şu anda
ekonomik konjonktürü bir araç olarak
kullanıyorlar. Bunda da gördüğüm
kadanyla başanhlar. Oldukça iyi bir
kamuoyu oluşturuldu. Önce Vergi
Yasası'nda gerçekten olmayan ya da bir
tebliğle düzeltilebilecek olan. kitleleri
ajıte edecek politikalar ortaya sürüldü.
"Ayşe Teyze vergisi, metres vergisi ya da
taksicüere fatura" gibi. bunlann olmadığı
söylendiğınde de "Yayınımız üzerine
yanhştan dönükJü" diye yazıldı. Türkiye
bunlan yaşadı. Şimdi vergiye saldırmak.
yükselen değer. Herkes bu yükselen
değerin dallanna tutunmaya çalışıyor.
Ancak teker teker dökülecekler.
- Vergi reformunu çıkaran hükümetm
başbakanı Yılmaz. başbakan yardımcısı
Ecevit o dönemde icraafJanm anlatırken
başbca iki konu ile övünürlerdi. Birl 8
ydlık egitim, diğeri >>
ergi reformu. Şimdi
onlar da 'değışsın" korosuna kanımıs
dunundalar. Vergi reformu neden gayri
meşru çocuk gibi ortada kakk?
gösterilmesi kesinlikle doğru olamaz.
Aslında ne demek istediklerini daha
sonraki savlanyla ortaya koyuyorlar.
Bugün, üç aylık dönemle ilgili olarak
büyüme rakamlan açıklandı. Açıklanan
rakamlardan. Türkiye'nin yüzde 8.4
oranında küçüldüğünü görüyorsunuz.
Türkiye küçülmüş. Büyüyen tek sektör
fınans sektörü. Milli gelirin içerisinde faiz
ve rant gelırierinin payı yüzde 60'a
yaklaştı. Şimdi bir taraftan finans sektörü
büyüyor. mılli gelir içerisinde faiz ve rant
gelirlerinın payı neredeyse yüzde 60'a
yaklaşıyor, buna karşılık üretim sektörü
de gittikçe düşüyor. Ö zaman bunun
gerçek nedenini bulmak gerekir. tki tane
önemli neden unutuldu. Türkiye 1998
yılında bır enflasyonla mücadele
programı ortaya koydu. Bu enflasyonla
mücadele programlannı ekonomiyle
uzaktan yakından ilgisi olmayan herkes
çok iyı bılir kı iç talebin kısılmasına
dönük sonuçlar dofuracaktır, ona dönük •
önlemler alınacaktır. Bir taraftan da
devletin gelirlerini arttıracaksınız.
Yürütülen bu mücadele programı kesin
olarak iç talepte bir daralma yaratacaktır.
Bu kaçınılmazdır. Ancak bu arada
düşünülmeyen ya da o sırada akla
gelmeyecek olan, global krizin ortaya
çıkacağı ve dış talebin de daralması oldu.
Şimdi hem iç talep. hem dış talep
küçüldüğü takdirde zorunlu olarak
' konomideki
durgunluğun, talep
daralmasmın,
enflasyon ve faiz
makasının yüzde
100'lere varan oranda
açılmasının nedeni
olarak gösterilen vergi
reformunu eski
Maliye Bakanı
Zekeriya Temizel
savundu. Temizel,
"Ekonomideki
durgunluğu
enflasyonla mücadele
programı ve global
kriz yerine Vergi
Yasası'na mal etmek
kasıthdır.
Aîmmayan bir
verginin olumsuz
etkisinin olması
mümkün değildir. Bu
Vergi Yasası'mn
etkileri önümüzdeki
yıl görülecektir" dedi.
- Bu, çok büyük anlamda, uygulamadan
kaynaklanan bir sorundur. Dünyanın en
iyi yasasını da yapsanız. o yasayı başanlı
bir şekilde uygulayan vergi idaresı,
yasadan kaynaklanan sorunlan anında
çözer. Bu yasaya sahip çıkan bir idare
olmazsa o yasa başansız olur. Bu
kaçınılmazdır. Dolayısıyla bu yasayı
yapmak bir zorunluluk olmasına karşın
yasa açısından şanssızlık, bu yasanın
uygulama sürecinin kesintiye ugraması
oldu. Yasayla ilgili gerekli araştırmayı,
incelemeyi yapmayan ya da eksik
bilgilendirilmış olan insanlar gerçekten
kendilerine söylenen şeylere inandılar. Bu
tür hukuksal düzenlemelerde, özellikle
ekonomiye ilişkin düzenlemelerde en
tehlikeli olan, yanlış verilerden hareketle
doğru sonuç elde edebileceğini
zannetmektir. Bu asla olmaz. Vergi
yasalan değiştirilmez değildir. Türkiye'de
1980'den sonra 120'ye yakm değişiklik
yapılmıştır. Ekonominin gereklerine göre
bazı değişiklikler yapılabilir. Ama niye
değiştirdiğini, hangi sonucu almak için
değiştirdiğini çok net olarak ortaya
ekonomide bir durgunluk, bir daralma
ortaya çıkar. Böyle bir durumda eski
Vergi Yasası çok daha tehlikeli olurdu.
Çünkü eski Vergi Yasası'nda peşin vergi
bir yıl önceki kazançlar üzerinden
alınıyordu. Bir yıl önceki kazançlar
üzerinden ödenecek vergi, şu üç aylık
dönem içerisinde neredeyse yanm
katrilyona ulaşıyordu. Kazanılmayan
gelırden vergi alınmayacağı için böyle bir
kriz ortamında yenı Vergi Yasası'nın çok
daha anlamlı olması lazım. Onun için
burada önemli olan, bu talep daralmasına
neden oian politikalarla birlikte
enflasyonla mücadele programında
uygulanacak bütün ayaklann hepsinin
gerçekleştirilememesi oldu. Türkiye
birden paldır kûldür bir seçim ortamına
girdi. Müthiş bir şekilde gereksiz bir
olaydı bu kriz ortamında. Dolayısıyla
sadece Vergi Yasası gerçekleştirildi. 1998
yılında inanılmaz bir bütçe disiplini
sağlandı. işte bunlarla talep kısılıyor,
kendi kendine olmuyor. Ama bunun
yanında diğer düzenlemeler yapılmadı.
Bu talep daralması gerçek anlamda
• Enflasyon düşerkeri vergi gelirlerinin de doğal olarak düşeceğini belirten
Temizel, bundan yakınan kesimlere "Daha ne istiyorsunuz, demek ki az vergi
ödemişsiniz, bundan şikâyet niye" diye sorarken kara para ile vergi kaçırma
kavramlannın inatla birbirine kanştınlmasından yakmdı.
koyman lazrm. Eğer sonuçlan
saptamadan yanlış verilere dayanarak bir
değişıkliğe giderseniz, ortaya çıkacak
sonuç, ülkenin altından kalkamayacağı
kadar ağır olur. Şu anda yasanın
sahipliliği veya sahipsizliği o kadar
önemli değil. Ancak önemli olan, bu
tartışmalann, gerçek verilerin ve gerçek
amacın ortaya konarak yapılmasıdır.
- Ekonomideki durgunluğun yegâne
müsebbibi olarak vergi reformu
gösterilivor. Oysa vergi oranlan bu yasayla
düşürülmüştü. Vergi oranlan düşerken,
ekonomi nasıl durgunlaşabilivor?
Yerine getirilen tek
yükümlülük
- Çelişkileri zaten orada görüyorsunuz.
Bir kere bu vergi reformu 1999'un Ocak
ayında yürürlüğe girdi. Gerçek anlamıyla
yerine getirilen tek yükümlük, geçici
verginin birinci taksitidir. Onun dışında
bu vergi reformunun yükümlülükleri •
2000 yılında ıcra edilecek. Etkisi
önümüzdeki yılın mart ve nisan ayında
verilecek beyannamelerle görülecek. Ama
buna karşılık, vergi oranlanndaki
düşmelerle falan ekonomiye 1 katrilyon
lira ilave kaynak sağlandı. Dolayısıyla bu
Vergi Yasası'nın ekonomideki
durgunluğun temel nedeni diye
piyasada bir sıkıntı yarattı. Almadığınız
-bir verginin bu piyasada tatep daralmasına
bir etkisi olamaz zaten. Hatta
ücretlilerdeki vergi indirimiyle talebe
destek bile verilmiştir. Durgunluğun
birinci nedeni bu. Ne yani, enflasyonla
mücadele programı uygulanırken güllük
gülistanlık olacağı mı sanılryordu? Hem
"Enflasyonu indireceğim" diyeceksiniz
hem de bundan hiç kimse olumsuz
etkilenmeyecek. Olamazdı zaten. tkinci
önemli olay, faiz oranlannın enflasyona
paralel olarak düşürülemeyişi oldu.
Türkiye'nin en büyük belası budur. Bu
vergi reformu bu olayı çözmek için
getirildi. Ama vergi reformu tek başına
yeterli değildi. Enflasyonun yüzde
50'lere indiği bir dönemde faiz oranlan
yüzde 120'lerde seyrederse hiç kimse
tüketıme yönelmez. Ben de yönelmem,
siz de yönelmezsiniz. Artık herkes •
kararlannı ekonomik mantığa göre
veriyor. Yolda birbirini görenler "Faizler
düşecek mi" diye soruyor. Eğer düşecekse
hemen tüketime yönelecekler.
Faiz oranlannın ^u kadar yüksek olduğu
bir yerde hiç kimse yatuım da yapmaz.
Yatınmın maliyeti müthiş -şekilde ağır.
İşte o nedenle fınans sektörü yükseliyor.
Hiçbir şey yapmadan devletten geçinme
yolu daha ağır basıyor. Bu nedenleri
aynntılanyla analiz etmeden Vergi Yasası
piyasayı mahvetti demek gerçeklerle
bağdaşmaz.
-"Vergi getirieri geçen yıh oranla düştü"
deniyor. Vergi gelirleri niye düştü?
Enflasyon ve vergl gellrlerl
- Bu da bir saptırma. Vergi gelirleri o yıl
için deflatör dikkate alınarak tahmin
edilir. Enflasyon artı büyümeyi içeren bir
deflatör vardır. "Türkiye'de gelirler şu
kadar artacak" derulir. Dolayısıyla vergi
gelirlerini vergi idaresinin etkinliğini de
koyarak tahmin edersiniz. 1999 yılı için
deflatör, yüzde 44 olarak belirlenmişti.
Vergi gelirlerindekı artış da yüzde 52
olarak belirlenmişti. Bir önceki yıl yüzde
100'lere yakındı, ama o zaman enflasyon
da bu orana yakındı. Bir yandan eflasyon,
doğal olarak da deflatör düşerken vergi
gelirleriniz artmaz zaten. Bunun mantığı
yoktur. Nitekim mali idare de bunu böyle
tahmin etti. Ve artış, buna paralel oluyor.
Yıl sonu itibanyla tahmin edilen
gerçekleşecek ve bunu herkes görecek.
Yalnız yılın ilk üç ayında daha önceden
geçici vergiden vazgeçildiği ve vergi
oranlan düşürüldüğü için vergi gelirleri
düşük olacaktı. Mali idaresı, Hazinesi,
herkes böyle tahmin etti. Borçlanma ve
harcama programlannda da bu net olarak
gözüküyor. "Geürierimiz düşük otacak, o
nedenle daha fazla borçlanmahyız"
denildi. Ancak bu dönemin
geçici vergisini aldığı zaman
vergi gelirleri artacak denildi.
Aynen öyle oldu. Dolayısıyla
vergi gelirleri yapılan
tahminlere uygundur, üstelik
ilk üç aylık dönemde yapılan
hesaplamalara da uygundur,
hiç kimse için sürpriz olan bir
olay değildir. Esas çelişkı
burada. Peki vergi gelirleri
düştüyse o zaman şikâyet
niye? Niye şikâyet ediyorlar,
işte ne güzel az vergi
ödemişler, daha ne istiyorlar?
O zaman "Çok vergi ödedik,
vergi bizi bânrdı'' demenin
manası var mı? Bugün küçük
esnafa gidin sorun "Vergi size
bir şe) yapü nu" diye. Bu
kulaktan dolma kasıth
propagandanın etkisiyle
'mah>*tti' kelimesini
kullanırlar belki, ama ne
mahvetti allahaşkına? Bir
taksiciyi ele alalım, eski
uygulama sürseydi 1.6 milyar
lira vefgi ödeyecekti,
katömkfc-Kazancm varsa
ödeyeceksın. Üstelik "Defter
tut, herkese fatura kes" diye
bir uygulama da getirilmedi.
tnsanlara denildi ki "Biz sana
güvçniyoruz, çünkü biz kayıth
sisteme geçmek istivonız. Sen
yeter ki belgelerini aL Yedek
parçaadan, benzincklen
belgelerini aL Akşam eve
gkiince de bütün hasılannı gösteren fisini
kendin kes. Bu, güven esasına dayanan bir
olay. Senden ek vergi isteyen yok. Bö>1e bir
derdün de yok, korkma. Üç senede bu
sjstem icuıde güvencedesin. Sistemin de
degtşmedi'" dedik. Bu arada mali ıdarenin
dışında uygulanan bir olay. bu tür esnafı
penşan etmiş. Bunlann kiıllandıklan
belgelerin kendi odalan tarafindan
verilmesine olanak tanınmıştı. Bu
belgeler, odalan tarafindan esnafa çok
fahiş fıyatlarla verilmiş. Inanılmaz
derecede fahiş fiyatlarla verilmiş. Bunun
Vergi Kanunu'yla bir ilgisi yok. Ama
uygulamayı yapanlann bunu engellemesi
gerekirdi.
- Vergi reformunun en çok tarüşılan
maddesi mali milat Size bir gazete
manşeti gösterecegim. Tarih 3 Ekim 1998.
TOBB Başkanı Fuat Miras "Hepimiz
çakhk'" diyerek maü mOadın oturduğunu
ve geçmişte iş dünyasuun vergi
yükümlülükkrini yerine getirmediğini
belirtivor. Aynı Fuat Miras, mali müadın
kaldınlması için hükümete taslak sunuyor.
Miras'uı bir yıl geçmeden dönüş
y^pmasını neye bağbyorsunuz?
- Türkiye'de gerçek anlamıyla
vergi alabilmenin yolu, her
türlü kazancın
vergilendirilmesiydi. Dünyada
bu tür kazançlann
vergilendirilmesiyle ilgili
- »-•*" olarak temelde ikı tane teori
vardır. Bunlardan bir tanesi
kaynak teorisidir, diğeri net artış
teorisidir. Kaynak teorisinde insanlar,
herhangi bir faaliyetten kazanç elde
ederken vergilendiriliyorlar.
Ticaret yapıyorsanız, o ticaretten
kazancınızı vergilendiriyorlar. Ama vergi
kaçırdığınız takdirde onu yakalamak çok
zordur. Bunun için otokontrol sistemleri
konmuştur, ama o sistem de küçük esnafı
ezer. Büyük kazanç elde edenler için
otokontrol sisteminin, örneğin hayat
standardı esasuun hiçbir anlartu yoktur.
Ikinci teori, net arnş teorisidir. Kazancı
ben, elde edildiği sırada
yakalayamayabilırim. Bu doğaldır. Çünkü
milyonlarca mükellefımiz var. Ama bu
kazanç, bir şekilde başka bir yerde ortaya
çıkar. Harcama sırasmda ortaya
çıkar. Net artış teorisinin anlamı, harcama
sırasında sizin varlığınızda bir artış
meydana gelirse, mali idare kendi
kayıtlanna bakar. "Bu adamın varuğında
böyle bir arnş meydana geldi, ama bana
verdiği beyannamede böyle bir şey yok,
hatta beyanname bile vermemiş" O
zaman o insanı çağınr, der ki "Senin
variığmda böyle bir aruş meydana geldi,
sen bunun vergisini ödedin mi"? İşte
"Nereden buldun" sorusunun doğrusu
budur.
SÜRECEK
BİZ BtZE...
ERDAL ATABEK
Mert Güven'i
Tanıyor musunuz?..
Şimdi artık onu hepimiz tanıyoruz: Annesini ba-
bssını önceden tasarlayarak kiralık katillere öldür-
ten birevlat. Gazeteler "aile kasabı" unvanını ver-
miş, erkek kardeşi "O birhayvan " diyor. Olayın deh-
şet verici bir trajedi olduğunda hiç kuşku yok.
Ama hayatta olsalardı annesi ve babasına, Bur-
salı işadamı Erhan Gûven'e, eşi Mine Güven'e sor-
mak isterdim: "Kendi oğlunuzu tanıyor musunuz?"
Onlar da olasılıkla sorumu hayretle karşılayarak,
"Hiç tanımaz mıyız? Onu bizyetiştirdik" diyecekler-
di. Belki arkadan ekleyeceklerdi: "Biraz siniriidir, a-
ma çok iyi çocuktur. Biz onu olduğu gibi kabul edi-
yoruz."
Daha önce "Çocuktannızı Tanıyormusunuz" baş-
lığını taşıyan yazımda Amerika'da yaşanan liseli
gençler olayından sonra, Amerika'nın dehşet için-
de aynı soruyu sorduğunu belirtmiştim.
Aileler çocuklannı neden gerçek yönleriyle tanı-
yamaz?
Bu sorunun yanıtı büyük ölçüde kültürie ilgilidjr ve
kültürte bağlantılı tutum, yakiaşım, davranışlaria il-
gilidir.
Bizim kürtürûmüzde "çocuklardan beklenti düze-
yimiz çok yüksektir". Çocuklanmızdan hep çok iyi
şeyler bekleriz. Çok zeki olmalannı, çok başanlı ol-
malannı, akıllanyla övülmelerini, çok beğenilmeleri-
ni, öteki çocuklardan üstün olmalannı, öteki çocuk-
lardan daha başanlı olmalannı bekleriz. Bu yüksek
beklentimiz nedeniyle de çocuklanmızın kusuhan-
nı, yanlış yönlerini, eksikliklerini, davranış bozuk-
luklannı, başansız yönlerini görmezden geliriz. As-
lında, gördüğümüz özellikleri bile görmezden geli-
riz ve bunun çevremiz tarafindan da kabul edilme-
sini bekleriz.
Eğer çocuğumuz başansız oluyorsa, yanlış işler
yapıyorsa bütün bunlardan çocuğumuzu sorumlu
tutmaya gönlümüz elvermez de arkadaşlannı suç-
lanz, öğretmenlerini eleştiririz, bunlan söyleyenler-
le tartışınz.
Hele de "çocuğumuzda ruhsal bir sorun olduğu,
bunun için yardım almamız gerektiği" söylenirse
bunu bir felaket sayar, öneriyi yapanlarla tartışma-
ya girişir, durum uygunsa suçlamaya kadar vannz.
Ergenlerie yapılan çalışmalar, ergenlerdeki ruhsal
bozukluklann çogunun ancak bir olay yaşandığı za-
man fark edildiğini ortaya koymaktadır. O zamana
kadar fark edilmeyen, görmezden gelinen, üzerin-
de durulmayan bozukluklar ya da hastalıklar, erge-
nin karıştığı çok ciddi bir olayda akla gelmekte,
"Yoksa çocuğun bir sorunu mu var" diye çözüm
aranmaya başlanmaktadır.
Çocuklannızın ruhsal yapısını biliyor musunuz?
Bunun için bir uzmanla görüşmeyi hiç düşündü-
nüzmü?
Çocuğunuzun öğretmenlerine "çocuğunuzun
davran/ş/any/a ilgili" bir soru sordunuz mu?
Size "çocuğunuzu ruhsal açıdan bir uzmana gös-
terseniz" denilse nasıl karşılarsınız?
Bir ruh sağlığı uzmanına ya da klinik psikoloğa git-
mek size "delı olmayı" mı düşündürtür?
Şimdi Mert Güven'i bu açıdan düşünür müsü-
nüz?
Aklınızdaki "ailekasabı", "o birhayvan"etiketle-
rini bir an için kapatıp "Acaba zamanında ruhsal
alanda yardım alsaydı nasıl olurdu" der misiniz? Bir
psikiyatnn, 17 yıl önce ailesinin isteği üzerine Mert
Güven'in terapi aidığına ilişkin sözleri yayımlandı. Bu
uzman, Mert Güven'in ergenlik yıllannda "evden
kaçma", "intihara teşebbüs" gibi nedenlerie kendi-
si tarafindan gözlemlendiğini, "ozamanlarkendisin-
de ağır bir kişilik bozukluğu olduğu kanaatine var-
dığını" açıklıyor (Sabah gazetesi, 1 Temmuz 1999
tarihli sayısı). Peki, sonra ne olmuş, belli değil.
Ailenin servetinin arkasına saklanmış bir trajedi.
Mert Güven'i tanımryoruz bile.
Ruhsal sorunlan vaımış, ucundan öğreniyoruz.
Peki, kişiliği hakkında ne biliyoruz? Dünya görüşü
nedir? Siyasal görüşleri ne eğilimdedir? Bu olaya ka-
dar olan tutumlan, davranışlan nelerdir?
Kimse bilmiyor, öğrenmeyi de istemiyor. Şimdi
sorsanız, "Mert Gûven'e ne yapılsın" deseniz, çok
kjşi "sorgusuzyargısızasılsın" diyecektir.
"Annesini babasını kiralık katillere öldürten kişi-
nin yaşama hakkı olmamalıdır", çoğunluk böyle dü-
şünecektir.
Oysa bu çözüm değildir.
Mert Güven olayında, ergenlik çağında ortaya çık-
mış ruhsal sorunlar var; büyük olasılıkla ailenin bu
olayı kapatma çabası var; edinilmiş servetin çocuk-
lar tarafindan algılanış biçimi var; bu servetten hak-
kı olan payı almadığına inanan bir genç adamın öf-
kesi var; aile içi tartışmalar var ve bütün bunlann so-
nunda yaşanmış bu büyük trajedi var.
Bu yazı Mert Güven'in yaptıklannı savunmak için
yazılmadı, ama olayın birden çok yönüne dikkatle-
rimizi çekmek için yazıldı.
Hiçbir olay sonuçlara bakarak çözülmez, çözüm-
ler nedenlerin ortadan kalkmasına bağlıdır.
Nedenlere bakılmadığı sürece insanlar olaylan
sadece seyreder.
Çiller'in kongre taktiği
6
Once destek,
sonra para9
AYŞESAYIN
ANKARA-DYP Genel
Başkanı Tansu Çiüer, ge-
çen hafta Ankara'ya çağı-
rarak "tam destek" aldığı
il başkanlanna verdiği
"maddi destek" sözünü
ancak kongre sonrası yeri-
ne getirebilecek. Çiller.
görüştüğü il başkanlanna
"maddi kaynak veyakm 0-
gi" sözü vermesine karşın
parti kaynaklannın şu an-
da örgütlere para aktanmı
için yeterli ohnadığı orta-
ya çıktı. DYP Genel Mu-
hasibi lsmail Karakuyu,
teşkilatlara en erken yılba-
şından sonra yeni bütçe ile
kaynak aktanlabileceğini
söyledi.
DYP lideri Çiller'in ge-
çen hafta gnıplar halinde
görüstüğü il başkanlan en
çok "ekonomik sıkuından
ve genel başkanla Oetişim
kuramamaktan" yakmdı-
lar. Çiller'in, "Telefon pa-
rabumı bile ödeyemiyo-
ruz" diye yakınan il baş-
kanlanna verdiği "maddi
kaynak" sözünü, şu anda
yerine getirmesinin söz
konusu olmadığı ortaya
çıktı. Hazine'den alınan
yardırmn büyük bölümü-
nü seçimler için harcayan
DYP yönetiminin. örgüt-
lere gönderecek parasının
da bulunmadığı bildirildi.
DYP Genel Muhasibi ls-
mail Karakuy-u, 1999 büt-
çesinden örgütlere kaynak
aktanmının olanaksız ol-
duğuna dıkkat çekerek
"Teşkilatlara ancak ydba-
şından sonrayeni bütçeden
kaynak aktanlabilir. Şu
anda herhangi bir para
gönderilmesi söz konusu
dep"dedi.