28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 "TEMMUZ 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA I V U L J I . U K . kultur(â cumhuriyet.com.tr 15 Karin Karakaşlı, yüzleşme ve dönüşüm anlanndaki insanlann 'berrak' öykülerini yazıyor Yasam, öykülermMURAT BATMANKAYA Karin Karakaşb_ Kiminin aldıği ödül- leı (Gençlik Kitabevi Öykü Yanşması, Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülü). kimi- nin AnitaBrookner(Özel Bir Görüş) ve PeterEsterhazy'den (Hrabal'ın Kıtabı) yaptığı çevirikr, kiminin de yazdığı hü- zünlü öyküler vesilesi ile tanıdığı genç bir yazar. Günlük yaşamın sulannda sı- kıntılann gizli olduğuna inanıyor ve ya- şamın kınlma noktasında kendılenyle yüzleşenlerin öykülerini yazıyor. Tek bir sözcüğün bıle eklenip çıkanlamaya- cağını düşündüğü öykülerini yakın za- manda Başka Dillerin Şarkılan nda (\ar- hk Yayınlani topladı. Karakaşlı ile sö- ze sığdırabildikleri hakkında konuştuk: - Başka Dillerin Şarkısf ru okuyup bi- tirdiğimde şunu duşündüm: Okurdan beklentisi olan ö> küler.. Siz >emeği> ap- mış, sofrayı kurmuşsunuz; anıa gerçek şölenin o sofraya kendinden bir sey ler ko- yan tarafından yaşanacağı hissi uyandı bende. Yanıfayor muy-um? Öykülerde okurun yorum hakkını sak- lı tutuyorum. Ne de olsa onlar da öykü- lere bir emekle yaklaşıyor, gözlerini, saatlerini. beyinlerini ve yüreklerini akı- tıyorlar. 'Başka Dillerin Şarkısı*ndaki öyküler bir ayna misali okura kendi öz- gün suretini yansıtıyor. Öykülenmi bir sözcük çikanp bir başka sözcük ekleye- meyecek denli tamamladım. Ama satır aralan okurundur. - Her öykünün girişine muhtelif şiir- lerden pasajlar almışsınız. Bu alıntılar, öykünün anahtarı niteliğinde değil oy- âtapta tLpkı yaşamda olduğu gibi hüzün ve umut iç içe. Önemli olan başa gelenler değil, onlara yüklenen anlamlar. Yüzleşme ve dönüşüm anlannda odaklaşarak insanlann çıplak ve berrak hallerini yansıtmak istedim. Kınlma noktalannda gezinen insan, kurban rolüne sığınamaz artık. Bireyin kendi olabilmesi için her aynntıyla ödeşmesi gerekir. sa. Başka bir amaçla kullaıulmış gibi.- Öykülerin başındaki dizelerin benirrı kılavuzum ve esin kaynağım. Şairlere gönül borcum var. Onlar dili şarkıyadö- nüştüren söz büyücüleri. Şiir bana sö- zün nasıl da ezgiye dönüşebileceğinı gösteriyor, onu baş ucuma koyarak öy- külenn biryerlerinde kendi ezgimi bu- labilmeyı istedim. Böylece öyküler su gibi akabilecekti. Bir de okur, öyküle- rin bir yerlennde saklı şiır parçacıkla- n bulacaktı. onlan bir kez de kendi se- sinden mınldanmak istevecekti. Dile- ğim buydu. - Kitap hüzün. kınkhk, yanılma, sev- gi(sizlik) üzerine kurulu sanki. Bache- brd'ın "An zaten yalnızhktır"ını kanıt- lar niteükte adeta. Bireyin kendi olabil- mesi için bu şart nu? Kitapta tıpkı yaşamda olduğu gibi hü- zün ve umut iç içe. Önemli olan başa ge- lenler değil. onlara yüklenen anlamlar. Yüzleşme ve dönüşüm anlannda odak- laşarak insanlann çıplak ve berrak hal- lerini yansıtmak istedim. Kjnlma nok- talannda gezinen insan, kurban rolüne sığınamaz artık. Akışı kendisinin belir- lediğini. kadenn o andan itıbaren bız- zat kendi seçimlenyle biçimleneceği- nin farkına vanr. Kışı ancak her anının sorumluluğunu yüklenip yaşamın hak- kını verdiğinde her zerresiyle ve insan kimliğıyle yaşıyor demektir. Bireyin kendi olabilmesi için yaşamın karşısı- na çıkardığı her bir aynntıyla ödeşme- si gerekir. - Ses, Söz ve Sis sözcükleri sizde söz- lük anlamlanndan öte anlamlar taşıyor. Ses ve Söz (iki küçük kız çocuğu), Sis'te imtihana çekiüyor. Ne ki işin tuhafi, bel- ki de güzel yanı galibin oimaması~ Büyümenin sancılı kavşağındaki bu gençler asıl sınava okullann o sanal ko- runaklığının ötesinde dünyada veriyor. Galip yok, çünkü bu hem var olma, hem kendi olma mücadelesi. Vapurdan ka- raya ayak bastıklan an onlann da yüz- leşme anlan gelmiş oluyor. Tek bir ku- ral var: Dürüst ve inançlı olanlar en onurlusundan b'n yaşam mücadelesini sürdürecek. Yaşamı kendi egolannın çarpıtılmış merceğinden seyredenlerse sistekaybolacak. - "Çöpkadın" öykünüz, kısa bir süre önceyaztta ve görsel basına yansıyan çö- pevlerde yaşayanlan anlama girişimi... Buradan yola çıkarak sizi yazmaya iten şeylerin başında hayatuı görünür yüzü olduğunu söyleyebiBr miyi/? Hayat, öykülerin atardaman. Yazı, yaşamdan damıttıklannı kendi özel çer- çevesine yerieştirip yaşamm bazen "gü- me giden" anlannı doldurur. Öyle ki görmek kaçınılmaz olur. Bir kez görün- ce de artık insan başkalaşır. Kendisine bildirilen aynntıyı ya bir külfet, ya bir nimet olarak taşır. Seçim kendisinindir. Yazı, üzerine düşeni yapmıştır. Oltası- nı, yaşamın bir başka yüzüyle karşıla- mak üzere bir kez daha derinlere daldı- nr. Her biri ayn bir dram olan insan ya- şamına dair kanlı canlı aynntılar haber kuşaklannda "gündeme bomba gibi dü- şen şok haber" çığırtkanlıklan ve yemek masalannın tabak çanak şmgırtılan arasında kayıtsızlığın kurbanı olmasın- lar diye. Dmytryk, 90 yaşındaydı Hollywood'un tartışmalı yönetmeni öldü CHICAGO(AA>-ABD'de 19401ı yıllarda Hollyvvood'da. adı "komünist sinema sanatçılan kara listesi"nde geçen ve Amerıkan Kongresi'nin sorulannı yanıtlamadığı için 9 arkadaşı ile birlikte 1 yıl hapıs yatan ünlü yönetmen Edward Dniytryk, 90 yaşında öldü. Ukraynalı goçmen bir ailenin çocuğu olan Dmytryk. 15 yaşında Paramount stüdyolarında evTak taşıyıcılığıyla ışe başlayarak, yönetmenliğe kadar yükselmişti. Önceleri küçük bütçeli filmler çeken yönetmen, daha sonra adını kara listeden, K.omünist Partisi üyesi arkadaşlannın adını vererek sildirdikten sonra, Hollyvvood'da tartışmalı yönetmen olarak anılmıştı. Hollyvvood'un kara listesine giren 10 kişinin arasında yer alan Dmytryk. 1951 yılında Kongre'nin ilgili komisyonuna giderek, komünist olan 26 kişinin adını açıklayınca kara listeden çıkanlmıştı. Daha sonra açıklamalannda, arkadaşlannın adını verirken kendisini suçlu hissetmediğini belirten Dmytryk. "Yapmak istediğimi yaptım. Bu yüzden bana 'fare' diyecekler büiyorum. Fakat, asla pişmanlık duymadım" dıyecekti. Edward Dmytryk. hapisten çıktıktan sonra gittiğı Ingiltere'de üç film yönetti ve adı kara listeden çıkanldıktan sonra Hollyvvood'da iş bularak. yeniden filmler yapmaya başladı. Yönetmenın filmlerinden en çok ün yapanı, Ikinci Dünya Savaşı dramını anlatan 'Denizde Isyan'fThe Caine Mutiny) oldu. Spencer Tracy'nin boşrolünü oynadığı 'Kınk Mızrak' (The Broken Lance) Clark GaMe'nin oynadığı 'Maceralar Beldesi' (Soldier of Fortune), Ehzabeth Taylor ve Montgomery Ctif in oynadığı 'Hayat Ağacı' (Raintree County) ve Marlon Bnmdo'nun oynadığı 'Genç Aslanlar' (The Young Lions), Dmytryk'in diğer önemli filmleri arasında bulunuvor. TediPapavrami, Hüseyin Sermet'le birlikte çahşmayı sürdüreceklerini belirtiyor 'Gençlermodanuı eüdsinde'• Popüler müziği fazla önemsemeyen Tedi Papavrami, gençlerin modanın ve ticari olan şeylerin etkisi altında kaldığına inanıyor. Bu konuda gençlerin yönlendirilmesı ve eğitilmesi gerektiğini vurguluyor. NURDAN CİHANŞÜMUL , ,,-.,Bâ lstanbul Kültür ve Sanat Vakfi tarafından düzen- lenen 27. Uluslararası lstanbul Murik Festivali Tedi Papavrami'nin keman resitaliyle sona erdi. Mozart. Szymanovvski. Prokofiyef. Peci ve Sarasate'nın yapıt- lannın yorumlandığı konserde PEpa%ramı'ye piya- nist Claire Desert eşlik etti. Tedi Papavrami. tanınmış bir keman öğretmeni olan babası RobertPapavrami ile başladığı keman eği- timinin ardından Tiran'da düzenlenen 'Genç Enstrü- mantalistier Yanşması'nı kazandı Fransız hüküme- tinin bursuyla Paris CNSMP Konservatuvan'nda Pi- erre Amoyal'la çalışmaya başladı 1985 yılında Ital- ya'da Rodolfo LipHzer Yanşması'ra kazanan sanatçı, daha sonra oybirliğiyle Paris Konsenatuan Birinci- lik Ödülü'ne değer bulundu. Sanzıçı, Zino Frances- catti'yle olan çalışmalannm yanı sıra tanınmış mü- zisyenlenn kayıtlannı dinleyerek de kendini geliştir- diğini belirtiyor. 1992 yılında George Enescu, 1993 yılında Sarasa- te Yanşması Birincilik ve Özel Halk Odülleri'ne de- ğer bulunan sanatçı bugüne dek dûnyanın çeşitli or- kestralanyla birlikte konser verdi. Oda müziği alanın- da Philippe Bianconl Gary Hoffman. Muza Rubacky- te ve Hüseyin Sermetle calışmalar yaptı. PapavTami. müzisyenlerin yaşamında farklı sanatçılarla çalışma- nın önemli ve-kaçınılmaz olduğuru söylüyor. Ödül- lenn zengin ve farklı bir yaşamın belırtisi olduğunu, kendisine ilham verdiğini belirtiyor. 'Konser ve kayıtlanmız sürecek' Papavrami. piyanist Hüseyin Sermet'leChartesVa- lenrine Aikan'a ithaf edilen bir kajıt gerçekleştirdi ve Diapason d'Or Ödülü'nü aldı. Hüseyin Sermet'le ya- kın arkadaş olduklannı ve birlikte çalışmaktan büyük mutluluk duyduğunu anlatan Papa\Tami, birlikte yap- tıklan konser \e kayıt çahşmalannın devam edeceği haberini veriyor. Sanatçı aynca Faure, RaveL VVkniavvski, Bach. Pa- ganüıi ve Prokofief konçertolan %* keman sonatlann- dan oluşan albümlerinin yanı sıra Muza Rubacykte ile Brahms sonatlannıiçeren bir albüm kaydetti. Popüler müziği fazla önemsemediğini belirten Pa- Tedi Papavrami'nin keman resitaline piyanist Oarie Desert eşlik etti. (Fotoğraf: UĞUR DEMtR) pavTami, gençlerin modanın ve ticari olan şeylerin et- kisi altında kaldıklanna inanıyor: "Ticari müzik be- nim için çok da önemli değil. Ancak gençler modanuı verdiğini alıyor ve herkes birbiri gibi olmaya çabşıyor. Gençlerbu konuda yönlendirilmeli, eğhUmeli. Televiz- yonlarda ve radyolarda bu konuyla ilgili programlar yerahnahr Tedi Papavrami önümüzdekı günlerde Monte Car- lo Orkestrası ile konser verecek ve oda müziği kon- serlerini sürdürecek. 'Odüllerie Fransa'da tanındım' 14 yaşında Paris.Ulusal KonservaUı\an'na giren pi- yanist Claire Desert burada Jean Hubeau'nun sını- fından Oda Müziği Birincilik Ödülü, Vensislav Yan- kofTun sınıfında da 1985'te özel ödül olarak verilen Piyano Birincilik Ödülü'ne değer bulundu. Fransız hü- kümetinden aldığı bursla Moskova'daki Çaykovski K.onservatuan'nda Yevgeni Maünin ile çalışan sanat- çı çalışmalannı Fransa'da Rotand Pidoux ile sürdür- dü. Desert, konservatuvarda aldığı ödüllerle Fransa'da tanındığını ve bu açıdan ödüllerin önemli olduğunu belirtiyor. Bugüne dek birçok festivalde resital ve konserler verdi. Farklı ülkelerdeki sanatçılarla müzik diliyle an- laşmanın önemini \urguluyor. Müzik çalışmalannda oda müziğinin önemli bir yeri olan Desert, bu neden- le Kandinski Dörtlüsü'ne katıldı ve bu alandaki ça- lışmalannı piyanist EmmanuelStrosser. kemancı Re- gis Pasquier \e Paris Dörtlüsü'yle sürdürüyor. Sanatçmm Schomann'ın eserlerinden oluşan ilk kaydıyla Repertoire dergısinden 10 puan aldı. 1995 sonunda çıkan ve Theodor Gushlbauer yönetiminde- ki Strasburg Filarmoni Orkestrası'yla kaydettiği Scri- abine ve Dvorak'm yapıtlanndan oluşan ikinci albü- mü ise 1997 yılında Victoire de la Musıque Ödülü'nü aldı. Desert aynca piyanist Emmanuel Strosser ile Brahms'ın iki piyano için eserlerine adanan bir albüm yaptı. Klasik müziğin ilkokul döneminden itibaren öğre- tilmesi. tanıtılması gerektiğini \r urguluyor: "Bukonu- nun üzerine düşülmeU. İnsanlara klasik müziği sevdi- recek çauşmalar yapılmalı. Ben de bu konuda elimden geleni yapmaya çalışıyorum ve konserler veriyorum." Sanatçı önümüzdekı günlerde Danimarka, Make- donya ve Fransa'da konser ve resitaller verecek. Dd oyuncunun 28 yılhk biriîkteliğî 63 yaşındaki Judi Dench ve eşi Michael \Villiams. Kültür Servisi - Sanat dünyasının çarkmda dönen bir erkek ve bir kadının birlikteliği uzun yıllar sürdürmesi çok zor, örneklere bakılacak olursa neredeyse olanaksız. Ancak. Dame un- vanı sahibi inlü lngiliz oyuncu Judi Dench ile kendisi gibi ünlü bir oyuncu olan Michael \VU- liams'ın evliliği bu önermeyi geçersız kılıyor. Gösteri dünyasında karşılaşılan en uzun süreli, en mutlu evliliklerden bıri onlannki. Bu yılın başmda evliliklerinin 28. yıldönümü- nü kutlayan çıftin birlikteliğinin gündeme gel- mesinin nedeni, Dench'in geçen hafta. Broad- way'de uzum süredir oynadığı bir oyunu yanda bırakıp Lorcra'da akciğer iltihabmdan tedavi gö- ren eşinin yanına gitmesi. 'Amy's Vievv' adh oyunda kenlisine Tony Ödülü'nü getiren Esme rolünü oynsyan Dench. "Beni izlemek isteyen- leri düş kınljığjna uğrattığım için gerçekten çok üzgünüm, ama şarüar,başanb bir oy unculuk ser- gikmemi engelliyflrdu" diyerek mazeret bildi- nyor. Her ikisi de 63 yaşında olan Dench ve Willi- ams, 'işlerinden arta kalan zamanlannda' Lond- ra'nın kuze;,'indeki Hampstead'deki evlerinde yaşıyor. Çifhn tek çocuğu Finty \Vilüams da ai- • Judi Dench, Broadvvay'de uzun süredir oynadığı oyunu yanda bırakarak, tedavi gören eşi Michael Willams'ın yanına Londra'ya gitti. le geleneğini sürdürmeyn yeğleyerek oyunculu- gu secmış. Bu yıl Aşik Shakespeare fılminde can- landırdığı 1. Elizabeth tiplemesiyle en ıyi yar- dımcı kadın oyoıncu Oscar'ını kazanan Dench. eşinden çok daha fazla tanınmış bir oyuncu. Ancak Williams'ın da sanat çevrelerinde bü- yük saygınlıkla karşılanan çok başanlı bir ka- riyeri var. Tam on dört yıl boyunca tngiltere'de- ki ünlü Kraliyet Shakespeare Topluluğu'nda görev alan \Villiams, Shakespeare'in bütün bü- yük kahramanlannı başanyla canlandırdı. Pe- ter Brook, Peter Hall gibi büyük yönetmenle- nn gözde oyunculan arasında yer alan sanatçı, bu yılm başında da Londra Ulusal Tiyatrosu'nda Rus yazar Alesander Ostrovsky'nin ünlü yapı- tı 'The Forest"ta başanlı bir oyunculuk sergile- di ve adından övgüyle söz ettirdi. Williams son olarak TV için çekilen 'September Song' adlı drama ile durum komedisi niteliğindeki 'Con- jugal Rites' adlı oyunda rol aldı. VVilliams, bir yandan kendi sanat yaşamında- ki çıtayı yüksekte tutmayaçalışırken diğer yan- dan da eşi Judi Dench'in en büyük destekçisi oldu bugüne dek. "Dünyanın en önemli varüğı- na sahipscniz eğer. yaşamınız boyunca ikinci planda kalmanız çokda önemlibir şey değüdir" sözüyle eşinin yaşamındaki yerini özetliyordu. Yalnızca özel yaşamı değil iş yaşamını da pay- laşan çıft \98Ö'lerde yayımlanan ünlü televiz- yon dizisi 'A Fine Romance' ve lngiliz tiyatro- sunun kalbi West End'de sahnelenen 'Mr. ve Mrs. Nobody' adlı oyunda birlikte oynadılar. 30'lu yaşlann ortalanndayken bir çay dave- tındetanıştı Dench ve Williams. Butanışmadan dokuz yıl sonra da yaşamlannı birleştirdiler. Ancak aradan geçen bunca yıl onlann evliliğin- deki romantizmi hâlâ öldürmemiş olmalı ki, Williamshercumagünüeşi Judi'yemutlakabir kırmızı gül gönderiyor. Ve sık sık şunlan söy- lüyor: "Judi, hayanmdagördügümençekici ka- dın ve ona evlendiğimiz ilk gündeki kadar hay- ranım." BUAŞAMADA ŞUKRAN KURDAKUL Korku ve Ötesi "Insanoğlunun kendiyarattıklanyla çatışkısı kor- kutuyor beni." Andre Malraınc • • • Korkunun en insancası topluma zarar verme korkusu. • • • 1945'te atom bombasını Hiroşima'ya göndere- rek onca insanın ölümüne neden olan Amerikan subayı Pentagon'u tanımasaydı korkak mı saytla- caktı, cesur mu? • • • Batılı bilge kendisinden sonra gelecek kuşakla- rın yargısından korkmuyordu. Bizim bilgiç, bilincin silah gibi kullanılmasından korkuyor. • • • Kimi ülkelerin ekonomilerine egemen olan silah taciri banştan korkuyor; uygar insanlar savaştan. Bir de bu karşıtlığa ortak payda aranması isten- miyormu bizden... • • • Kapitalistin korkusu ma! fazlast.. . • • • Trafik kazalan artık gözümüzü korkutuyor da değerierin sık sık kazaya kurban gitmesi ilgilendir- miyor bile bizi. ••• Ihtiyar yüzyıl için unutulmayacak nitelemeyi Al- bert Camus armağan bıraktı bize: "Korku Çağı.." ••• Nurullah Ataç "Korkanm roman okumayanlar- dan" demışti. Okuyanlardan korkanlar yok mu? • • • "Ya dehre gelmeseydim - Ya aklım olmasaydı" Üiyebilen kafalar kaç yüzyıl korkulu rüyası olmadı mı usumuzu zincire vurmak isteyenlerin.. • • • Nasıl korkmasın ki şeriatçı özgür insandan. Dü- şünüyor. Yaratıya dönüştürüyor düşündüğünü. 2 Temmuz 1993 böylesi katmerlenmiş bir kor- kunun Sıvas'ta dışa vurma tarihidir. • • • Asım Bezirci, Metin Altıok, Behçet Aysan ve onca genç gözlerine yansıyan özgür insan kişilik- leriyle korkuttular onlan. Uygartık bilinciyle donanmış miryonlarcası gi- bi... Sevim lüna kansere yenik diiştü I Kültür Servisi - Türk sanat müziğinin ünlü isimlerinden Sevim Tuna, yaklaşık bir buçuk yıldır savaştığı kansere yenik düştü. Tuna. bir aydtr kanser tedavisi gördüğü Florance Nightingale Avrupa Hastanesi'nde önceki akşam yaşamını yıtirdi. Sanatçının naaşı çarşamba günü Bebek Camii'nde kılınacak öğle namazının ardından Zincirlikuyu aile kabristamna defhedilecek. Sevim Tuna geçen mart ayında 40. sanat yılını Levent Kırca-Oya Başar Tiyatrosu'nda tbrahim Tatlıses, Muazzez Ersoy, ^ Mehmet Ali Erbil gibi isimlerin katıluıuyla kutlamıştı. Tuna'ya Saygı Gecesi'nden elde edilen gelir ise sanatçının tedavisine aynlmıştı. 1929 yılında Izmir'de doğan Sevim Tuna, 1960 yılında Maksim Gazinosu'nda. ardından Çakıl ve Tepebaşı gazinolannda çahştı. Bazı sinema Fılmlerinde de oynayan Tuna, 1974 yılında FtLMSAN Vakfi'nın kurulmasında da görev aldı. Tuna aynca, müzik, film ve tiyatro sanatçılannı sosyal güvenceye kavuşturan yasanın çıkmasında büyük rol oynamıştı. Strauss Aspendos'ta anılıyor • Kültür Servisi - Ölümünün 100. yıldönümü nedeniyle bütün dünyada özel etkinliklerle anılan Johann Strauss. bugün 6. Aspendos Uluslararası Opera ve Bale Festivali'nde Avusturyalı orkestra Philarmonina Wien Strauss'un özel repertuvan eşliğinde valslerle anılacak. Avusturya'nın önde gelen orkestralan arasında yer alan Philarmonina Wien Strauss orkestrası, Strauss'un sevilen polkalannın yanı sıra valslerini de Viyana Devlet Opera ve Balesi'nden kahlan sekiz kişilik bir dansçı grubun gösterisi eşliğinde yorumlayacak. Konseri şef O\a Rudner yönetecek. % PBVden iki yarışma » • Kühür Servisi - PEN Yazarlar Derneği, bu yıl Behçet Necatigil ile Onat Kutlar anısına iki yanşma düzenleyecek. Demeğin Behçet Necatigil'in 20. Ölüm Yıldönümü nedeniyle düzenleyeceği '1970 Sonrası Türk Şiiri' konulu bir inceleme yanşmasına katılacak olan çalışmalarda konu alınan dönemin şiirinin çeşitli yönleriyle incelenmesi, bütünsel açıdan değerlendirilmesi öngürülüyor. Önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da Onat Kutlar'ın anısına annesi Meliha Kutlar'ın katkılanyla açılan 'Edebiyat Söyleşisi ya da Röportajı' başlıklı serbest yanşmada birinciye 400 milyon lira ödûl verilecek. Yanşmalara 15 Aralık 1999 tarihine kadar katılınabilecek. Derece alanlara ödülleri, Ocak 2000'de düzenlenecek toplantılarda verilecek. (292 00 26) Bopusan'dan yaratici drama • Kültür Servisi- Borusan Kültür ve Sanat Merkezi yaz etkinliklerinde 'Devinimden Sese - Sesten Müziğe" ve 'Kontakt Doğaçlama / Hareket ve Ses' başlıklı iki atölye düzenliyor. Sanat Eğitimcisi Uğur Değirmencioğlu tarafından yürütülen atölyeler. Temmuz, Ağustos aylan boyunca Borusan Kültür ve Sanat Merkezi'nde gerçekleşecek. 12-16 yaş grubuna yönelik olarak gerçekleştirilecek 'Devinimden Sese-Sesten Müziğe' atölyesi, hareket ve ses arasındaki ilişkiden yola çıkarak, katılımcılann yaratıcılık sınırlan geliştirmeyi amaçlıyor. Bubağlamda katılımcılarla 'birey olma bilinci', 'grup ile sağlıklı ilişkiler geliştirmek', 'imgelemi geliştirmek' yönünde calışmalar yapılacak. llki 29 Haziran tarihinde yapılan atölyenin katılımı 12 kişi ile sınırlı. Atölye 6-13- 20-27 Temmuz ve 3 Ağustos tarihlerinde saat 10.00-13.00 arasında yinelenecek. Deneysel sanat ve yaratıcılık üzerine gerçekleştirilecek 'Kontakt Doğaçlama Hareket ve Ses Atölyesi' ise katılımcılann yaratıcılık, iletişim ve kendini ifade yeteneklerinin gelişimine katkıda bulunmayı amaçlıyor. Yaş sınınnın olmadığı atölyeye katılım 12 kişi ile sınırlı. Bu atölye 3-17-24 31 Temmuz tarihlerinde 10.00-13.00 saatleri arasında düzenlenecek. (292 06 55)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle