25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 HAZİRAN 1999 CUMA 14 KULTUR Yann yapılacak PEN Kongresi'nde gençlerin sözcü seçtiği Sezer Duru başkan adayı 'Dünyaya açıbnamız gerek'GÜLERÇETtN PEN Yazarlar Derneği 1980 darbesıyle kendi ken- dısinı kapatmasınm ardmdan, AzizNesin'ın girişımiy- le başlayan yeni dönemınde altıncı kongresini yann Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfi'nda gerçekleş- tirecek. Kongrede Ülker lnce, Feride Çiçekoğju, Ma- hir Öztaş. Ergin Koparan. Turgay Fişekçi. Mario Le- vi Feridun Andaç, Atilla Birkiye v e Metin CelaT in de aralannda bulunduğu bır grup son dönem başkanı Al- pay Kaharalı'ya alternatifolarak SezerDuru'yu aday göstenyor. Grubunyenı biryönetim talebındebulun- ma gerekçeleri ıse "PENMn son dönemde içine kapa- h. yerel birörgütgibiçauşması; yönetim kumlunun dü- şünce özgürlüğünü lasıtiavan yasalann değiştirilmesi. PEN Kulüpltr Kongresi'nin Istanbul'davapümasuya- zmımızm )~urtdışında tanıtılmasL demegin maU olanak- lannın geliştirilmesi, derneğin kendi çağdaş merkezi- nc kavuşması. uluslararası düze>de etkinlikkr düzen- lenmesi konusunda jeterli enerjiyi göstermemesi." Se- zer Duru ile PEN'in yapısı \e gerçekleştırmek iste- dikleri projeler ûzerine görüştük. - Geçen dönemdeki >önetime eleştiriler getirerek \cni bir oluşum talebi) le kongreye kaülacaksınız. Bu- na bir ttpki hareketi diyebilir nıiyiz? Tam olarak tepkı hareketi olduğunu söyleyemem. Arkadaşlanmızın hepsı bırbinne saygıh. sevgili insan- lar. Öyle kavga. çekişme nitelığinde büyük bir sorun yok. Ancak genç arkadaşlareksik olan bazı şeyleri gö- rüyor. Bunlann başında da dinamizm, dört elle sanl- ma eksıkliği gelı>or. Belkı de yorulmuştur yönetim- dekı arkadaşlar. Bu nedenle artık yönetim daha genç- lenn eline geçmelı diye düşünüyoruz. Gençler beni de kendılenne sözcü seçtıler. Bunu bir mektupla bıl- dirdık yönetıme - PEN'in yeni dönemde nasıl bir yapna kavuşması gerekiyor sizce? PEN Türkiye kanunlanna uygun olarak kurulmuş bir örgüttür, ancak aynı zamanda uluslararası PEN'in uzantısı olma niteliğine de sahiptır. Tûrkiye PEN ise daha çok verel bır örgüt gibı ışliyor. Ikı önemli göre- vı vardır PEN kulüplennin. Birincisi düşünce özgür- lüğüne, düşüncesmı ifade ettiği ıçin baskı gören ya- zar ve çizerlere sahip çıkmak. Bu noktada uluslarara- ürkiye PEN daha çok yerel bir örgüt gibi işliyor. Yönetim kurulu başkanı ya da üyeleri uzun süredir uluslararası PEN'in toplantılanna bile katılamıyor. Oysa Türk yazan son derece aydmdır. Çok önemli bir edebiyatımız vardır. Bu açıdan dünyaya açılmamız gerekıyor. sı kimliği unutmamak. tran'daki, Kolombiya'dakı ya- zarlann da haklannı korumak gerek. Türkiyenın en büyük utana tam demokrasıye geçememiş olmasıdır. Ben öyle bir Türkiye özlüyorum ki ne yazarlan dev- letten korksun, ne de devlet yazarlanndan korksun. Üs- telık şimdi öyle bir dönemdeyiz ki bir şair başbaka- nımız var. Yani başbakanımız bir yazara bir şey oldu- ğu zaman çıkıp da 'ay çok üzüMüm. canım çok sıkıJ- dı' demesin. Canını sıkacak bu durumu değiştıriver- sın lütfen. Bız bunu değıştirmek için yıllardırçaba har- cıyoruz. PEN'in ikinci özelliği ise hiçbir komplekse kapılmadan Türk edebiyatını tanıtmak ve yuıidışın- daki etkinliklere katılmaktır. Bu katılırra sağlamak içın elbette Kültür Bakanlığı'nın ve devletın tanıtma fonlannın desteği gerekiyor. PEN'in tek gelıri üyele- rinden topladığı çok küçükbiraidattır. Bunedenle ken- di bütçesiyle bu tür etkinliklere katılması mümkün de- ğıl ama PEN'i çok iyi tanıtırsak sanıyorurn devletten ya da sponsorlardan destek alınabilir. PEN yönetim kurulu başkanı ya da üyeleri uzun süredir uluslarara- sı PEN'in toplantılanna bıle katılamıyor. - Bu toptanolara kaülmamanın nedeni kasada pa- ra bulunmaması nu? Tek sorun bütçe değil. Bıraz da çekingenlik var. Bu çekingenliğı son derece yersiz buluyorum. Çünkü Türk yazan son derece aydmdır. Çok önemli bir ede- biyatımız vardır. Yazarlanmız her gıttiği yerde saygı gören bir topluluktur. Hem kendi yazınımızın geliş- mesı, hem yazarlanmızın, ülkemizin tanıtılması, an- latılabilmesi açısından dünyaya açılmamız gerekiyor. Bugün yurtdışında Türkiye"den en çok tanınan üç kı- şıyı sorsanız Atatürk, Yaşar Kemal ve Orhan Pa- muk'tur. Bunlan göz önüne almak gerekir Özel sektör biraz edebiyata yaklaşırsa-. - Geçen dönemde bandrol konusunda PEN'in yö- netimi ve üyeleri arasında bir sorun çıkmıştı. Aday olarak sizin bu konudaki vaklaşunımz nedir? Bır yazann kıtabınm korsan baskısının yapılması bir hırsızlıkür. Bunu yapan kışinin, basan matbaanın, dağıtanın. satanın kanunlar önünde suçlu olarak ad- dedilmesi gerekir. Yoksa Kültür BakanhğVndan alı- nacak bandrolle bu işin önleneceğinı sanmıyorum. Nitekim gördük. Orhan Pamuk da korsan ışinin Tür- kiye'de ulaştığı nokta nedeniyle bandrol istiyordu. Ama Benım Adım Kırmızf ntn korsanı çıktı. Korsa- nın engellenmesi ıçin yazann, çizerin, yayıncının Kül- tür Bakanlığı'na bağımlı hale gelmesi doğru bir yol değildir. -SzinTürkçeÇevirmenlerLlushraraaKongresf nin düzenlenmesi konusunda bir girişiminiz vanh. Bu ko- nuda bir gelişme oldu mu? Bu projenin çok önemli olduğuna inanıyorum. Çe- virmenler yurtdışında yazarlarla eşıt rutulur, en ufak bir aynm yapılmaz aralannda. Hatta bir sûrü ülkede kendi örgütleri vardır, her türlü haklan takip edilir. Türk yazınının tanınmamasının bir nedeni de ne yazık ki kültür politikalannın içınde Türkçeden yabancı dille- re çevrilecek olan kitaplara ilgi gösterilmemesıdir. Türkçeden çeviri yapan kişilerin ve çevrilen kitapla- nn kataloğunu çıkaralım. bu kişileri Istanbul'da dü- zenlenen uluslararası bir kongrede bir araya getirehm dedık. Ulaşnğımızçevirmenlerin büyük çogunluğu Tür- kiye'yi görmemiş bıle. Bu insanlan çağırmayacaksın. onlar içın bir uluslararası kongre yapmayacaksın da kimin ıçin yapacaksın? Dışişleri Bakanlığı tanıtma dairesi bizı çok destekledi. Yine de bir şey yapılma- dı. Umanm bu dönemde bunun önemi anlaşılır. - Bûtün bu etkinlikler sonuç olarak ckkti bir bütçe istiyor. Sponsoıiar da daha çok büyük kitktere ulaşa- caklan gösteri dünyasını yeğliyorlar. Destek konusun- da nasıl bir yol tdenebilir? Sanata destek giderek yayılıyor ancak edebiyat ve yazarlar söz konusu olunca iş değişiyor. Özel sektör biraz edebiyata yaklaşırsa çok büyük bir hamle yapa- biliriz aslında. Yunanistan'da böyle bir sorun yok ör- neğin. Rodos'ta açılan Yazar ve Çevırmenler Merke- zi'nin sponsoru Rodos'lu Otelcıler Birliği'ydi. Bizde de turist gelmiyor diye ağlıyoruz. Tek başına güneş- le, denizle olacak iş değil bu. Belli bir kültür progra- mı gerekli. Bizim de Büyükada'da bir Uluslararası Yazarlar ve Çevirmenler Evi kurma projemiz var. Bu projeye destek verilse Türkiye bütün dün>'adan gelen yazarlann romanlanna girecek. Yeni yorumla ilk kez 'Bayezid Operası' Kültür Senisi - 27. Uluslararası Istanbul Müzık Festivali'ndelibret- tosunu Agostino Piovene'nin yazdı- ğı ve 1735 yılında Antonio VTvai- di'nin bestelediği 'Bayczid Opera- sı' 11 ve 13 Haziran'dasaat 19.30'da Aya İrini'de sahnelenecek. Operayı Milano La Scala Operası'nm baş rejisörü Luigi Pizzi sahne>« konuyor. Ünlü ltalyan %efFabio Biondi'nin yö- neteceği üç perdelik yapıtı Europa Galante Topiuluğu seslendirecek. Yapıt, bu yeni yonımuyla dûnyada il|c kez Istanbul Müzik Festivali'nde sunulacak. Temsilin sponsorluğu- nu, tKSV'nin kurucu üyelerinden olan Osmanlı Bankası üstleniyor. Vivaldi, 'Bayezid Operası'nda ori- jinal partisyonlann yanı sıra 1720'li yıllann ünlü kastratı FarinelK'nin seslendirdiği aryalan da kullanmış- tı.CarloFarinelli, 17.yüzyıldaİtal- yan operalannda başlayan 'erkek soprano' uygulamasının en önemli ömeği olarak biliniyor. Barok mü- ziğe geördigı yeni yaklaşımlaria dik- kat çeken ltalyan şef Bkmdi de Vi- valdi'nia, operanın Verona'daki ilk temsılinde kullandığı vokal düşûn- cesine en yakm yorumu kullanıyor. Dünyaca ünlü soprano Leyia Gen- cer ise 'Bayezid Operası'nın ülkemiz- de sahnelenecek gerçek anlamda ilk barok opera olacağını belirterek ya- pınn bir gelenegin ilk halkasını ohış- turacağına dikkat çekiyor. KÜLTÜR SANAT YAYINCILIK YAPI KREDİ ARTS FESTIVAL K3EDİ S NAT FESTİVALİ 1999 Brooklyn Funk Essentıals & Laço Tayfa Reggae, funk, soul, acid-jazz ve hip hop gibi New York'un underground 'sound' türlerini birleştirerek müzik yapan BFE ve projenin Türk kanadını oluşturan Laço Tayfa grubu, dünyanın çeşitli bölgelerinden farklı müzik & *k %û § türlerinin bir kanşımını sunuyor. Cemil Topuzlu (Harbiye) Açıkhava Tıyatrosu, Saat: 21.15 Bilet Fıyatları: 8.000.000 TL, 6.000.000 TL, 4.000.000 TL Bilet Satış Noktaları • Yapı Kredi Yaymları Galatasaray Kitabevi (0212) 252 67 45 • Atatürk Kültür Merkezi (0212) 252 79 36 - 252 79 37 • Akmerkez Vakkorama (0212) 282 09 65 • Suadiye Vakkorama (0216) 350 87 42 (Biletlerinizi, gösteri günü Saat: 17.00'den itibaren Cemil Topuzlu (Harbiye) Açıkhava Tiyatrosu gişelerinden de temin edebilirsiniz.) Telefonla Rezervasyon ^0212) 249 18 29 İnternetten Bilet Satışı http://www.superonline.com/ykykultur DANS SERGİSİ'NİN SEYRİNİ tZLEYÎCt BEIİRLİYOR • Bir şeyler üretiyorum ve üretirken besleniyorum. Ortaya çıkardıklanm yaşamıma renk katıyor ve farklı yerlere götürüyor beni. 'Üretirken besleniyorum y ESRA ALİÇAVUŞOĞLU YAPI KREDİ Aydm Teker'in Dulcinea'nın mekânına yönelik tasarladığı Dans Sergjsi 11. Ulusla- rarası Istanbul Tiyatro Festivali'nin ilginç et- kinliklerinden biriydi. Teker'in şubat ayın- da da yine aynı mekânda gerçekleştirdıği gös- teri, beden. hareket, ses ve müziğin mükem- mel bir birleşimiydi. Mekâna göre tasarlan- mış bu gösteride, mekânın yapısal nitelik- leri performansın biçimlenişine katkıda bu- lunurken bölümlenmiş çok sayıda geçişli alan hem bakış alanı içinde kalabilen hem de sürprizler saklamasını bilen boşluklar toplamı olarak kullanıldı. Aydm Teker'in Dans Sergisi'nde sadece dansçılar değil, farklı disiplinlerden sanat- çılar da yer aldı. Gösteriye Aydm Teker, Ba- har VTdinlioğlu. FOiz Sızanh. Jim Pywell, Mustafa Kaplan, Rebecca Lazier. Sema Se- rap Meriç. Tlığçe Ulugün ve Vahit Tuna ka- tıldı. Türkiye'de ve yurtdışında çeşitli festival- lere katılan, Iskoçya, Danımarka, Belçika, Polonya ve New York'ta gösteriler düzen- leyen Aydın Teker Istanbul'da mekâna öz- gü 'Sıkışarmak'. 'Aşağı-\ukan\ 'Aıılos I, II, III', 'Geçir^n' gibi çalışmalan gerçekleş- tirdi. - Dans Sergisi projesi nasıl ortaya çıkü? Dulcinea'nın galeri mekânını inşaat ha- lindeyken gördüğümde dikkatımi ilk ola- raktavanı çektı. Bu tavanda dans etmeliyim, dedim. Bu düşüncemi yetkililere söylediğim- de onlar da çok heyecanlandı. Ve bu proje üzerinde düşünmeye başladım. Aslında me- kânı ilk gördüğümde düşündüklerimle şu an yaptıklanm arasında gerçekten büyük bır fark var. O an sadece tavanı kullanabilme ola- sılığıbanaheyecan vermişti. Amayavaşya- vaş proje gelişmeye başladı. Mekâna her gelişimde yeni bir bölüm eklendi çalışma- ya. Çünkü düşünce olarak birbirine bağlı bir şey yapmayı düşünmüyordum önceleri. -Çahşügınız sanatçılan nasıl seçtiniz? Her bölüm ıçin kullanacağım sanatçıya ka- rar vermem gerçekten zaman aldı. Sanatçı- lann, dansçılann yara sıra farklı disiplinler- den gelmesinin daha iyı olacağıru düşündüm. Gösteride çok iyi dansçılar yer alıyor, an- cak bunu az düzeyde ortaya çıkanyorlar. Yapılan iş anlam olarak başkabirbütünükap- sıyor. Aslında beni en çok gösterinin oluşum sürecı heyecanlandınyor. - Mekâna göre işyapmarun dezavantajla- nvnrnıı? Elbette var. Öncelilde mekânın sizi kabul ermesi gerekiyor. Mekânın da ruhu var di- yebiliriz. Çok cömert olmak, zaman ayırmak gerekiyor. Bu aşamayı atlattıktan sonra ise zaten iş. sizden çıkıyor ve gösteri artık ken- di kendine yön vermeye başlıyor. Hiçbir za- man yaptığım gösteri başında düşündüğüm gibi olmadı. Ama iyi ki olmuyor. Bu yüz- den bir şeyler yapabiliyorum. Orneğin Dul- cinea'da mekânı biliyordum, tavanı kullana- bilirim diye düşündüm, ama salt tavan dan- sı olmadı. Pek çok şey girdi işin içine. Ön- celeri perspektifin farkında değildim, ça- lışma süreci geliştikçe ortaya çıktı. - Gösterinin önemli bir özeüiği ke izleyi- cinin siirekli aktif bir rol yükknmesL. Dans Sergisi'nde izleyıciyı farklı bir du- ruma sokmak istedim. Pasif bir izleyici de- ğildi amaçladığım. İzleyici bu gösteride sü- rekli bir şeyler yapmak zorunda. Bu da alı- şık olmadıklan bir durum. O yüzden doğru yerde durup durmadıklanndan emin değil- ler. Nasıl davranacaklan konusunda kendı- leri karar vermek zonındalar ve hep meşgul- ler. Yanlış mı yapıyonım? Şimdi bır şey mı olacak diye sürekli düşünüyorlar. O günkü gösterinin seyrini. izlemeye gelenler belir- liyor. Bunun dışında bölümlerin her birin- deperspektif algılamada bir farklılık var. Al- gıladığımız boyuttan farklı şeyler göster- meye çalışıyorum. Başka türlü de olabilir, biz başka türlü görüyoruz demek istiyorum. 26 Temmuz'da Londra'da - Dans Sergisi ve bundan önceki diğer iş- leriniz dansın dışında farklı disiplinkrin a- nıriannı da zorluyor. İşterinizj nasıl tanun- hyorsunuz? Böyle bir tanımlamaya girmiyorum, gir- mek de istemiyorum. Herhangi bir tanım be- ni sınırlayacaktır. Bir şeyler üretiyorum ve üretirken besleniyorum. Ortaya çıkardıkla- nm yaşamıma renk katıyor ve farklı yerle- re götürüyorbeni. Gösterilerde herşeyi kul- lanabiliyorum, önemli olan işin neye ihtiya- cı olduğu. Kahplara girmenin beni smırla- yacağmı düşünüyorum. - Önceleri metin ve müzik üzerine çanşı- yordunuz. Şimdi ise daha farklı bir düzieme geçti işJeriniz... İlk önceleri böyle bir değişimin farkında değildim. Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesı Modern Dans Bölümü'nde ders verirken öğrencilerimle çalışmalanm- da bunu daha iyi anhyorum. Gittikçe daha minimal, saf ve durağan olmaya başladı iş- lerim. Işlerimde artık aynntılar daha çok öne çıkıyor. - Yurtdışında da çahşan bir sanatçı olarak, Türkiye'dcki koşullardan hoşnutmusunuz? Aslında çok büyük farklar yok. Türki- ye'de olmaktan mutsuz değilim. Burada ko- şullar elbette kolay değil. Gerçek anlamda sanatçı olarak destek görmüyorum Türki- ye'de. Ama izleyiciler her türlü desteği ve- riyor, geliyor ve düşünüyorlar Türkiye'de ol- duğum için sanatsal açıdan geridehissetmı- yorum kendımi. -Bundan sonra hangi proje var sırada? 26 Temmuz'da Ingiliz bir müzisyenle bir- likte Londra'da Royal Festival Hall'ın özel mekânını kullanarak bir gösteri gerçekleş- tireceğim. Bu projede aynca üç Türk dans- çı da yer alacak. YAZIODASI SELEVl İLERİ Behçet Necafigil'in Mektupları "(...) Ve seneler geçti ve yaz aylan geçti ve gençlikgeçti. Ve kızgın sabahlarda, kızgın öğle- lerde, ikindilerde, gece bazan saat 9'lara kadar ter içinde tercümelerde geçti, bir şeyler umarak; birikecekti paralar... Ve seneler sonra rahatta... kavuşulacaktı." Behçet Necatigil'in eşine, öğretmenimiz Hu- riye Necatigil'e (ve kızlanna) yazdığı mektupla- rı okuyorum: Serin Mavi. Yapı Kredi Yayınlan'nın o kadar hüzünlü armağanı. "Ellerde kalan?Hiç! Ve aptallıktırharcamamız kendimizidelicesine. Çünkü hiçbirşeybiıikeme- yecektir elimizde? Beş sene oldu evleneli, belki altı, belki yedi (sayılan boş ver, zamansız!). Ka- lan ne? Evleralınamayacaktır, çünkü ikimiz çıp- lak doğmuşuz dünyalara. (...)" Yıllardan 1955. Biz Cihangir'e yeni taşınmışız. Necatigil diye büyük bir şairin yaşadığından ha- berim yok şu dünyada. Onu tanımama yıllar var: Lise bir, ders kitabımızda -Nasılsa!- "KırŞarkısı" şiiri... Necatigil'i yalnız ben değil, evimizde kimseta- nımıyor da, ahntıladığım satırlar, bizde de hemen her akşam söze geçiyor, dilegeliyor. Orayadenk- leştir, buraya yetiş, biraz biriktir, şuraya gerekli... Para! Paradan nefret eden, varliklannı ülkülere ada- mış, gerçekten okur-yazar bir kuşağın maddi ola- naksızlıklar karşısındaki yıkımlanydı. Ülküleri, de- ğişen hayat, değişen yaşama biçimleri karşısın- da, işte, usul usul göçüyordu. Çağdaş Türk şiirinde, hiçbir şair, orta hallinin acıklı serüvenini, bir yanda-ülkülen göçerken, bir yandan da yeni zenginler karşısında ufalanışını, Necatigil ölçüsünde, Necatigil çapında, onun du- yartığında saptayamamıştır. Ezberimde, içsel bir sızıda dizeler: "Hepsini birden istemek I Yersiz, I Zaman var I Biz zengin değiliz." ("Geçim ") "Alay eder küçümser eziliriz girsek I Hep pa- raya saygı camlar I Camlann ardı sırnaşık kirli I Yapışkan çarpar I Evimize gidelim." ("Dışarda") "Çarşılarda bir şey I Biz pek aramadık çocuk- lar olmasaydı." ("Çocuklar") Ölümünden sonraydı, Necatigil'in Tahir Alan- gu'ya. Oktay Akbal'a, Salâh Birsel'e Yüksel Pazarkaya ve başka kişilere yazdığı mektuplar yayımlanmıştı (1000 Tane Yayınlan, 1989). Ora- daşair, kimileyin şiir-edebiyat dünyasında, kimi- leyin eğitim, tşgüç sorunlanndaydı. Serin Mavi öyle değil. Serin Mavi'de "sevgiler- de", "saklı su"da geçmiş bir hayat, bir aile, bir dönem gızli bir roman gibi çıkıyor karşımıza. Ben- zeri hayatlan yaşamışlar mektuplarla acı haz du- yacaklardır. Benzeri hayatlan yaşamışlar, tıpkı Necatigil ai- lesi gibi, bu ülkede daha güzel, daha anlam(ı bic 'gelecek' için hayatlarını harcamış, hayatların^ geleceğe adamış kişilerdir. Behçet Necatigil şi- irinde ve yazısında onların -neredeyse tek- 'söz- cü 'sü oldu. önceieri şiirinin ustalığınahayrandım. Sonra ta- nıştık, lütfedip evine kabul eti, Necatigil'in kişili- ğine vuruldum. Şimdi, onsuz geçen yıllarda, onu çok özlerken, o eşsiz şiirter ve ailesinin iyi ki ya- yımladığı, hepsi kırık gönüllü, olağanüstü mek- tuplar bana bir annebaba gibi geliyor. Necatigil'i okumak, yurdun yaralarına biraz ol- sun merhem sürmekle eşanlamlı. Necatigil'i okumak, bir daha, kaç yıl daha ya- şarsam yaşayayım, dönemeyeceğim, kavuşa- mayacağım bir evi, bir anneyi, bir babayı gözyaş- larıyla geri getiriyor. "Amaşiirinyavaşyavaşyaklaştığınıhissediyo- rum. Yazılacaktır. Birikiyor. Gece saatlehnde du- yuyonım. Henüz uzakta, ama yakındır. İş onda. Gerisi kolay." Kolay mıydı? Hiç kolay olabilir miydi? Büyük bir şairin dürüst hayatıydı. Takvimde İz Bırakan: "Olsa bari benzeri duygularla tedirgin, I Siz- dekini yaşamış I Birkaç kişi. I Işıktasınız seçilmi- yor, I Karanlıkta hepsi." (Edebiyat Matinesi'nden, 1955). K Ü L T Ü R İ Ç t Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle