23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14MAYIS1999CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER Hangi Ahlaksal Değerlerle. TÜTEN ANĞ ht. Üni. Ed. Fak. Felsefe Bölümü H angı siyasal görüşü pay- rece defertendinnetereolabildiğince açık laşırlarsa paylaşsınlar bır alan. Bu noktadan hareketle. bugün hatta belirgin bir siya- sal görüşü olmasa bıle, hemen hemen son dö- nemlerde herkesın üze- rinde bırleştiği nokta. ülkemızde sistemin tıkandıgı. kurumlann büyük ölçüde yoz- laştıgı ve bireyin kendisini ve öbüı birey- leri sadece en genış anlamıyla çıkar kav- ramı ıle degerlendirdiği tek boyutluluk... Ve bunun berabennde getirdıği insana ılişkin, onun yapıp ettiklerine ve gelece- ğe dönük amaçlanna ilişkin inanılmaz tekboyutluluk... lnsanlann üzerinde uzlaşamadıkları husus ıse içinde bulundugumuz bu du- rumun nedenlennın. nedenler arasında- ki karşıhklı etkıleşimm ve ilişkılerin han- gi kategorilerle açıklanacagıdır. Toplum- sal olaylar, doğası gereğı karmaşık. an- laşılması ve açıklanması pek de kolay olmayan. hele bu alanlarda yapılmış bi- limsel araştırmalar da yeterli değilse. gö- içinde bulundugumuz bu durumu sade- ce etik (ahlaksal) kavramlarla irdeleme- nin, anlamaya çalışmanın yetersiz kaldı- ğını-kalacagını düşünmekteyim. Bireyin ve toplumun içindebulunduğu durum, sa- dece ahlaksal yozlaşmayla açıklanamaz. Bu ahlaksal yozlaşma olsa olsa bir sonuç- tur. Burada bireyin ve toplumun içinde bulunduğu tarihsel süreci, bu süreç için- de yer alan bütün olaylan ve bu süreçte belirleyici olan bütün kategorileri göz önünde bulundurmak. onlann yakın ve uzak etkilerini de hesaba katmak gereki- yor. Bu nedenle etik kategoriler tek ba- şına ele alınmamalı, öbür kategorilerle ör- negın ekonomi, hukuk, egitim alanlann- daki öbür belirleyici kategorilerle birlik- te ele alınıp irdelenmelidir. Türkiye bu duruma birdenbire gelme- di. 1950'liyıUardanbaşlayarakgerekli alt- yapıyı olusturmadan çok partili yaşama geçmek. bu geçişin sarsmtılannı en aza indirecek yasal düzenlemeleri ve uygu- lamalan yaşama geçirmemek/geçireme- mek. bunun için gereken özeni ve özve- riyi birey ve toplum olarak yeterince gös- termemek'gösterememek, kanımca için- de bulundugumuz bu durumun en genel nedenidir. Bu bağlamda, çok partili bir siyasal yaşamın onsuz olmaz koşulu ola- rak demokrasi sadece bir kavram olarak algılandı; yerli yersız, gerekli gereksiz içi boş bir kavram olarak kullanıldı. Dün de bugün de bunun sayısız örneklerini gör- mekteyiz. Oysa demokrasi, farklı siya- sal tercihlerin, farklı sosyal gruplann ses- lerini, istemlerini, beklentilerini, temel- den yoksun ve kaotik bir duruma dönüş- türmeden, birbirlerine iletebilmelerinin ve böylece bir arada yaşamalannın biri- cik yoludur. lnsanm kendi yaşamını ol- dugu kadar başka insanlann yaşamlan- nı da böyle bir görüş tarzı ile anlamlan- dırması ya da anlamlandıramaması temel- de ahlaksal değerlerle baglantılıdır. Bu- nun yanı sıra ekonomik gelişme ve top- lumsal kalkınma arasındaki ilişki, birbi- rini gerekli var kılan/kılması gereken bir ilişki olarak kavranmakdıkça ve demok- rasi bir yaşam tarzı olarak -ki bütün bun- lar ahlaksal değerlerle ilisk.ilid.ir- yer al- madıkça, toplumdaki bu çalkantılann da- ha uzun bir süre devam edebileceğini ile- ri sürmek kehanet olmasa gerek. 1980'li yıllarla birlikte toplumdaki ve bireydeki bu sarsıntının gıderek ivme ka- zandıgmı görmekteyiz. Budönemde, ül- kemizde insanın sadece ekonomik geliş- menin bir aracı olarak değerlendinldiği- ni de açık bir şekilde görmekteyiz. Bu- nun en tipik ömegi ne pahastna olursa ol- sun "köşe dönme"nın toplumun bütün kesimlerine yerleştirilmeye çalışılması- dır. Bu durumda, sosyal deviet ilkesinı toplumun her kesiminde geçerli kılacak yasal düzenlemelerin ve uygulamaların yaşama geçirilmesi beklenemezdi. Nite- kim de öyle oldu. tnsanın kendisini ve öte- ki insanlan hem sadece araç değerlerin gerçekleş,tiricisi hem de araç değerler ta- rafindan belirlenmiş bir varlık olarak gör- mesi, topluma ve bireylere "muüakdog- ru" diye sunuldu. Böyle bir ınsan anla- yışı, sistemi. kurumlan, doğayı kendi çı- karlan doğrultusunda kullanmayı, sö- mürmeyi meşru kılmak için her türlü "ta- tayye"yi yapmaktan çekinmeyecektir! Görülüyor ki ekonomik modellerin ter- cihinde, toplumsal kalkınmanın amaçla- nnın saptanmasında hangi ahlaksal de- ğerlerle belirlenmış bir insan idesinden hareket ettigımiz son derece önemli ve belirleyicidir. Çünkü ahlaksal değer ile insan idesi arasmda çok sıkj bır ilişki söz konusudur. Insan idesi, ahlak için bir var- hk-bilgi nedenidir. Bu bağlamda, toplum ve bireyle ilgili degerlendirmelerimizde, yukanda de- ğindigimiz bağlantılan. birbirlerini kar- şıhklı olarak var kılan bağlantılan daima göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Çünkü etik, bir felsefe dısiplini olarak sa- dece "oünası gerek" gibi dar bir alanın bilgisi olmaktan artık çıkmıştır. Günümüzde etik, toplumsal ve birey- sel her türlü tercihlerimizin, kararlanmı- zın, eylemlerimizin. tavır takmmalan- mızın ve onlan belirleyen ilkelerin, de- ğerlerin bilgisi olarak yaşamın ta içinde yer almaktadır. ARADA BİR SADİYE AKAY Yazın öğretmeni Içimde, özellıkle son zamanlarda büyüyen bir öz- lem var. Uzun süren yağmurlu, karanlık günlerde güneşe duyulan özlem gıbı kaplamış yüreğimi.» Gazeteleri okudukça, televizyon kanallannı izledik- çe artan bir özlem!.. Her yerde, her adımda duyumsuyorum onu: Cadde ve sokakları orada oturanlarca kirletilme- yen, temizliğine özen gösterilen bir Istanbul'u öz- lüyorum. Girip çıktığım yerlerde, binip indiğim ta- şıtlarda, kimi zaman, yaşlılara, kadın ve çocukla- ra öncelik veren uygar ktşileri özlüyorum. Yabancı dillere, gittikçe artan, anlaşılmaz bir özentiyle sayıları günden güne azalan Türkçe ad- lı satış yerierini (mağazalannı), alışveriş merkezle- rinı özlüyorum. Her gün okuduğum gazetede, -ışık içinde yat- sın- H. Veldet Velidedeoğlu nun Türkçemizi us- ta özeniyle kullanışını, -onun gibi ışıkta yatası- Mustafa Ekmekçi'nin satırarası değinmeleriyle di- limizin annmasına katkılarını, -sağlığına kavuş- makta olduğunu sevinçle öğrendığim- M. Cevdet Anday'ın yüreğimize aydınlıklar serpen deneme- söyleşilerini özlüyorum. Minarelerden duyulan seslenişin, Tann'ya her tür- lü dilegin Türkçemizle dile getirilişini özlüyorum. Marka merakına kendini kaptırmamış, yerli giysi- leri yeğleyerek (tercih ederek) üreticilerimizi des- tekleyen her yaştaki gençleri özlüyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni çokyönlü bir ka- zanç yeri olmaktan çıkarıp oraya seçilenlerin ka- tılacakları oturum ve etkinliklere göre, en yüksek devlet görevlisininkini aşmayacak tutarda aylık almalannı saglayacak yasa koyucuları özlüyorum. O Meclisi, kavga-dövüş alanına çevirip halkımı- za, özellikle, çocuklanmıza kötü örnekolan, böy- lece oraya hiç yakışmadıklannı kanıtlayanlar ye- rine ülkemize yarariı yasalar çıkararak bizleri gü- zel günlere kavuşturmak için dunmadan çalışacak milletvekillerimizi özlüyorum. Kendısine başvuran yurttaşın işini yaparken ay- lığı dışında hiçbir kazanç beklemeyen ve almayan kamu görevlilerını özlüyorum. Küçük büyük, renk renk cüppelilerle sanklılann, başları bohçahların karşımıza çıkmadığı; öğretim Birliği Yasası'nın (Tevhid-i Tedrisat Kanunu) ödün- süz uygulandığı günleri özlüyorum. Cumhuriyetimizin 75. yılını geride bırakıp 2000'li yıllara girmek üzereyken, savaşlann, göçlerin, acı- lann bittiği, tüm insanlann insanca, banş içinde ya- şadığı biryeryüzü özlüyorum yüreğim yanarak. Bil- mem ne zamana dek sürer bu özlem!.. Cumhuriyet k ı t a p 1 a r ı Teslime Nesrin BİR KADIN YAZGISI Tesıime IIBSHIII auzeısi Hakkında tutuklama emri çıkanlan aşın dincilerin "ölüm fermanı" ile aradıklan Bangladeşli yazar Teslime Nesrin'in sonuçta bir sürgün yaşamı ile ödediği alabildiğine özgür düşüncelerinin coşkulu; düşündürürken kimı zaman güldüren. şaka dolu, zarif bir dille anlattığı iki anlatı. urtyH ulubu (kitap kulubu (34334)Cağaloğlu-lstanbul Tel (212)514 0196 T.C. GAZİOSMANPAŞA ASLİYE 1. HUKUK HÂKİMLIĞİ'NDEN İLAN 1998(327 Davacı Leyla Durmuş tarafından davalı Nürettin Dur- muş aleyhme açılan boşanma davasında verilen ara ka- ran gereğince, Karadeniz Mahallesı- Yunus Emre Cad. No: 8 Kat: 4 Gaziosmanpaşa-lstanbul adresınde ikamet ettiği bildiri- len davalı Nürettin Durmuş'a çıkartılan tebligatın bıla tebliğ iade edilmesi ve yaptırılan zabıta araştırmasına rağmen de adresı tespit edilemediğinden duruşma günü olan 3.6.1999 günü saat 9.10'da bızzat kendisinın hazır olması veya kendisini bır vekil ıle temsil ettirmesi, aksı takdirde duruşmanm 409-410 değışık 213 maddelen geregınce gıyabında yapılacağını bildinr meşruhatlı da- vetiye yerine kaim olmak üzere 23.3.1999 Basın: 20903 19 Mayıs, Samsun ve Kıbrıs Dr. ZÜBEYDE ÖKTEM Marmara Üniversitesi tdari Bölümler Fakültesi 1 900'lü yıllann başına dönüp baktığı- mızda, Karadeniz halkmın yaşadıklan ile Kıbns Türklerinin yaşadıklan arasm- da büyük benzerlikler olduğunu görü- rüz. Hatta bugün yerinden yurdundan, soyundan, kimliğinden kopanlmaya ça- lışılan Kosovahlar için de aynı iftiralar, sömürge- ci baskılar ve zulümler sözkonusudur. O yıllarda Samsun'da ve Kıbns'ta yaşanan benzer olaylara bir göz atalım. I. Dünya Savaşı sonrasında Itilaf Devletleri iş- galindeki Osmanlı lmparatorluğu'nda yaşayan azınlıklann örgütlenmelen hızlanmıştı. Bunlann başında da 'Rum Pontus Cemiyeti' geliyordu. Ma- li destekleri de olduğu için yalan ve asılsız pro- pagandalarla AvTupa kamuoyunu etkilemeye ça- lışıyorlardı. Ermeni çeteleri ile işbirliği içinde köyleri basıp yağmalıyor ve Türkleri öldürüyor- lardı. Yunanistan'a bağlanamasa bile bağımsız bir 'Pontus devleti' kurulmasını arzulayan Veni- zelos her türlü yolu denemekten geri kalmıyordu. lşte 19Mayıs 1919'uhazırlayan olaylar böyle ge- lişmiş ve kıvılcım alev almaya başlamıştı. Sam- sun, bu şartlar altında mazlum milletlerin kurtu- luş destanını yazacak ulu önderi ile buluşuyor ve tarih sayfalanna altın harflerle onun adını yazdı- nyordu. Gerçekleşemeyecek hayaller içerisinde olan Yunanistan, yine aynı emellerle bu kez he- defıni Kıbns'açevirmişti. Osmanlı Imparatorlu- ğu'nun Ittifak Etevletleri ile 1. Dünya Savaşı'na katılmasını fırsat bilen lngiltere, 5 Mayıs 1914'te (4 Haziran 1878 Anlasması ile ada geçici olarak İngiltere'yedevredilmişti), adanın lngiltere'ye il- hak edildifini ilan etmişti. Günümüzde de halen yanlış politikalannı devam ettıren lngiltere, Rum- lan şımartıyor, Türklere de sömürgeci baskılan- nı yoğunlaştınyordu. Oysa iş çığınndan çıkmış, Rumlar Ingilizleri de dinlemez duruma gelmiş- lerdi. Kilisenin de desteği ile EOKA örgütünün sılahlı saldınlannı başlatması. Makarios'un Türk- lerin tüm anayasal haklannı iptal etmesi, ENO- StS (adanın Yunanistan ile birleşmesi) amacı ile Türk toplumunu yok etmeyi planlayarak katliam başlatması, bütün dünyanm bildiği gerçeklerdir. Bardağı taşıran damla da, Yunan askeri yönetimi- nin Makarios'a darbe düzenleyerek ENOSlS sü- recini hızlandırmasiydı. Eğer Türkiye, 20 Tem- muz 1974'te Banş Harekâtı'nı başlatmasaydı ne Türklerin can güvenligi sağlanabilir ne de özgür- lüğe yolculuk başlayabılirdi. Belki de Rodos ve Girit'teki gibi, kimliği yok edilmiş. sindirilmiş bir koloni olarak kalınırdı. Gündemi, Türkiye'ye karşı yapay bunahmlar- la (Kardak, kıta sahanlıgı. S-300 füzeleri, vs) iş- gal ederek toplumlannı kinle, gerilimle, uyuş- mazlık ve düşmanca tutumlarla yogurup besleyen Rum ve Yunan liderler acaba tarih önünde bunun hesabını nasıl vereceklerdir? Oysa Yunanistan ve Türkiye, bir gün mutlaka "dost" olmak zorunda iki komşu ülkedir. Ülkelerin tarihlerine baktığı- mızda, gerçek liderlerin ne kadar az çıktığım gö- rürüz. Türk toplumlan ise bu konuda şanshdır. Kıb- ns Türklerinin dünlerinde Dr. FaztlKüçük'leri, FJI- iz Kaymak'lan olduğu gibi, bugünlerinde de, bir "dflnya lideri" olan Rauf Denktaş'lan var. Omrünü, sağhğı pahasına bu haklı davaya ada- yan Sayın Denktaş'ın bitmez-tükenmez enerjisi- nin kaynağını hep merak etmişimdir. Sanata ve sanatçıya yakmlığı ise. insanca ve banşçı yaşa- ma aşkının bir yansıması olarak yorumlanabilır. 19 Mayıs kutlamalanna babası kadar önem veren Sayın Serdar Denktaş'ın da aynı özgörevi (mis- yonu) üstlendığine yakından tanık oldum. 'Ata- türkcü KıbnsTürkleri' adlı kitaptan, Kıbns Türk- lerinin adım adım Atalannı ve onun devrimlen- ni nasıl izleyip uyguladıklannı gözlerim dola do- la okudum. GÖrdüm ki, Sayın Denktaş'ın feyz al- dığı kaynak Atatürkçülüktü. Atatürk'ün uygarlık yolunda attığı adımlan kendi ıçlerindeki bagnaz hurafecilere, sömürge- ci baskılara, Rumlann acımasız saldınlanna kar- şın uygulayıp bugünlere gelen Kıbns Türklerinı gönülden kutluyorum. "Atarürk'ün yolu nedir? Bunun cevabını da Atatürk'ün nutkunda, söylediklerinde, >apnkla- nnda, eserinde, ilketerinde, özgür ve güçlü. çağ- daş Türk ulusunun tarihinde ve temeünde araya- caksuuz. Atatürk'ü anlamakicin onun yolunda ol- mak yetmez, o volda onun gibi yürümek, onun gj- bi çabşmak, onun gibi yaşamak, onun öngördüğü hedefe onun adımlan ile \ ılmadan. yoruunadan yürümek, koşmak gerekir_" Evet, Sayın Denktaş. bu sözler sizın kaleminiz- den... O yolda yürüdüğünüzden. o yolda koştu- ğunuzdan eminiz. Bunu tüm Kıbns doruklann- daki diplomasi adabınızla, kararlılığınızla, gün- demi en ince aynntılanyla değerlendirerek seçe- nek (alternatif) çözütn önerilerini net ve düriist- çe dile getirerek kanıtladınız. Anavatana bağlılı- ğınız ve Türkiye devletinin vazgeçilmez garan- törlüğü hep söylemlerinizde... "19 Mayıs Ata- türk'ü Anma Gençlik\« Spor Bayramı" kutlama- lannın 80. yılında Samsunspor Eğitim ve Tanıt- ma\^kfi ile birlikte olmayı arzuladığınızı biliyo- ruz. Sizlerin şahsında tüm KKTC vatandaşlannı kucaklamaya candan ve gönülden hazınz. Nice 19 Mayıs"terda buluşmak dileğiyle sağlığınız, şansınız, gücünüz kuvvetiniz bol olsun. ILKYAZIN KEYFİNİ BİRLİKTE YÂŞAYALIM! / \J Mayıs Pazar günü Cumhuriyet Mahallesinde ilk Uçurtma Bayramı. Gelin, o gün mahallemizde buluşalım, mangalımızı yakıp uçurtmalarımızı uçuralım. Doğayla başbaşa... kentin gürültüsünden, iş yaşamının sorunlanndan uzak bir günün keyfini paylaşahm. Cumhuriyet m a h a lles i "Doğayla uygarlık buluşuyor' PENCERE İsmet Paşa'nın Farkı Neydi?.. Çanakkale Savaşı'nı anmak için heryıl ülkemi- ze Anzaklar gelir. Herkes bilir, Avustralya ve Yeni Zelanda biriik- lerinin kısaltılmışıdır Anzak!.. Birinci Dünya Sava- şı'ndayeryuvarlağının öteki ucundan yolaçıkıp Ça- nakkale'de çarpışmaya katılmışlar Anzaklar... Aradan kaç yıl geçti?.. Anzaklar her yıl Türkiye'ye gelirler; babalannın mezarlannı ziyaret edeıier; sonra yörede kurtları- nı dökerler, Çanakkale barlannda efkâr dağıtırlar. Peki, Anzaklann Gelibolu'da işleri neydi?.. • Enver Paşa durup dururken mi savaşa sürük- lendi, şeytana mı uydu?.. Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı oldubittiye gel- di, yuzbinlerce asker Sankamış'ta dondu, Arap çöl- lerinde susuzluktan kavruldu. Osmanlı'nın miadı zaten dolmuştu. Eski imparatortuklar çoktan tarihten silindi; ama, Falih Rrfkı'lar, Refi Cevat lar, Refîk Halit'ler En- ver Paşa'ya bir ömür boyu verip veriştirdiler. Koskoca Osmanlı nasıl olduğunu bilemeden savaşa sürüklenivermiş, yerie yeksan olmuştu... Nasıl olmuştu bu iş?.. • Ikinci Dünya Savaşı süresinde bereket versin İs- met Paşa başımızdaydı. Hiçbir büyük devletin güdümünde degildik; ya- bancı güçlerle içli dışlı halimiz yoktu; tam bağım- sızlığı yeğlemiştik; kendi kendimize yetiyorduk; tencerede pişırip kapağında yiyorduk; Inönü Al- manlara krom, Ingilizlere akıl satarak vaziyeti ida- re etti; kurmay kafasıyla dış politika dehası birleş- tiğinden laik cumhuriyeti kazadan beladan koru- yabildi; savaşın dışında yaşadık. • Balkanlar'da savaş var. Adı NATO Savaşı mı?.. Kosova Savaşı mı?.. Belgrad'da Çin Elçiliği havaya uçuruldu, As- ya'nın öteki ucunda Pekin küplere bindi, Çinliler ayağa kalktı, Amerika protesto edildi; göstericiler Clinton'ın resimlerinin üstüne gamalı haç çizerek altına Hitler'in adını yazdılar; eylemler hükümetin güdümünde yapıldı. Peki, Miloşeviç Hitler değil miydi?.. YaSaddam?.. Rusya ile Çin, Asya'nın iki devi, Sırplara karşı sal- dınları hoş görmüyorlar. • Peki, Türkiye ne yapıyor?.. Sırbistan'ı bombalayan NATO saldınlannın ya- nındayız, içindeyiz, katılımcıyız. Adana'dan havalanan Amerikan uçakları Irak'ı dunmadan bombalıyoriar... Yugoslavya'yı vuracak bombardıman uçaklan- nın Çorlu'dan havalanacakları haber veriliyor... Savaşa çoktan girdik.. Kimse farkında mı?,. Enver Paşa'yı bunca yıl sonra kâğıt üzerinde eleş- tirmek kolay, ama, tarih bir yana, güncel yaşam- da aymazlık, toplumu baştan ayağa sarmamış mı? İsmet Paşa'nın Enver Paşa'dan farkı neydi?.. r*"Cuml K kitap k hurtyet > kulübü TAM DA BUGÜN OKUNACAK İKİ KİTAP Hikmet Çetinkaya TURKIYE'NIN ŞEYTAN ÜÇGENİ Ecevit:"Lütfen bu hanıma haddinı bildinn", dedi. "Tûrban Bunaltıcısı' FP'li Merve Kavakçı'nmyemıninıkimönledı? Hadlerinin bıldinlmesı gereken dığer kımlikler kıme ait? Hadlennı bilecekler mi? Bu kitap "had bıldirmenin" abecesi. (Cumhuriyet Kıtaplan) ŞERİAT PAZARI Hikmet Çetinkaya FP'li Merve Ka\akçı türban bunalımını yırmı dört saat içinde mı yarattı? Kavakçı'nm ardına gizlenen yeşıl ba>raklılann. çember sakalhlann. cüppelılenn. sanklılann. siyah çarşaflılann pazara çıkanldığı bır kitap. (Çağdaş Yayınlan) 24 SAAT NÖBETÇİ KİTAPÇI Her işlem bir telefonla (212)514 01 96 BAKIRKÖY 1. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: 1999,22 Mahkememizce venlen 27.04.1999 tarih 1999/22 esas, 1999/379 sayıh karar ile Ibrahım oğlu 1970 doğ. Murat Okat'a Adıle Karakurt'un vası olarak tayinine karar ve- rilmiş olup, işbu vası karanna ıtiraz kanuni süresinde edilmediğı takdirde hukmün aynen kesinleşeceği tebliğ yenne kaim olmak üzere ilan olunur. Basm: 20914
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle