22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SHSAN1999CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Neo Nazi lideri, 'dazlak' bir Amerikalının değişitnini anlatan sert bir drama gösterimde 'Nefret iıısaııa hep yiik olıırsa' Ergenliğın sivilcelerini taşıyan. yeni- yetme. toy küçük kardeşle, nerdeyse ila- hı gibi tapındığı, kendine örnek aldığı afabeyi arasındaki ilişkilere dayanan, o bildik dokunaklı kardeş hikâyeleri çeşit- lemeleri arasına sokulacak konusuyla ve 'Geçtnişin Cölgesinde' adıyla bugün gösıenme giren 'American History X', şitndiye dek seyTetmiş olduğumuz nice benzeri Amerikan filminden aynlan, sert eleştirel bir bakış açısının ürünü, iyi oynanmış, hatın sayılır, okkali bir dra- ma ızlenimi bırakti bizde. David McKenna'nın senaryosundan, stûdyo müdahalelerini mecburen sine- ye çekerek ilk fılmini yapan, şimdiye dek klip ve reklam fîlmleri yönetmiş, Ingi- liz kameraman Tony Kaye" in yönetmen- liğijıde çekilen, New Line yapımı 'Ame- rican History X', günümüzün Califor- nia'sında veba salgını gibi yayılmış, zen- ci, rnelez, latin, çekik göz düşmanı, Ame- rikan Neo-Nazisi, azgın, ırkçı bir daz- laklar çetesi lideri Derek Vinyard'la (Ed- vvard Norton) tıpkı ağabeyi gibi kafası- nı kazıtmış kardeşi Danny Vinyard'a (Ethvard Furlong) ve ailesine ilişkin, çağdaş bir Amerikan trajedisini karşımı- za getiriyor. Los Angeles, Venice Beach Lisesi'nin zeki öğrencisi, Nazi özenti- si. yerel dazlak çetesinde önderözellik- leriyle parlayan, gelecegin suçlu adayı, azılı, zorba ve beyaz, Anglosakson. Pro- testan (WASP) gençliğin tipik temsilci- si Derek, usturaya vurulmuş kafası, ga- malı haç dövmeli bedeni, soguk, keskin Punk tavırlanyla ürkütûcü bir Nazi ka- sabinı çağnştınyor ilk bakışta. Ağabeyine hayraıt, hünsa kardeş Filmin başında, güç düşkûnü, isterik sevgilisini (Fairuza Balk) bağırta çağır- ta becerirken görduğumüz Derek, se- vişme hınltılannı dınleyen, hünsa görü- nüşlü kardeşi Danny'nin gelip haber veımesiyle kalkıp. arabasırun camlan- nı indiren, mahallenin basketbol saha- sında çatıştıgı iki zenciyi vuruyor ve hapse tıkılıyor. ttfaiyeci babasının öl- dürûlmesiyle zıvanadan çıkarak öfke- sini boşaltacağı, ırkçı, şiddet eylemleri- ne bulaşan, hakaretler yağdırarak evden kovduğu, ikisi erkek, ikisi kız dört ev- laf yetiştırmederdindeki anaesınin (Be- veHyTJ'Ahgdo) Yahudi kokenli, mazlum, ürkek bir aydınla (Elliott GouM) kınş- tırmasını hazmedemeyen, dargelirli me- American History X/ Yönetmen, kamera: Tony Kaye/ Senaryo: David McKenna/ Müzik: Anne Dudley / Oyuncular: Edvvard Norton, Edvvard Furlong, Beverly D'Angelo, Jennifer Lien, Avery Brooks, Fairuza Balk, Stacy Keach, Elliott Gould, Ethan Suplee / 1998 ABD (Umut Sanat) mur çocugu Derek, 3 yıl sonra içerden çıktığında küçük Danny'yi, 'ABD'nin ırzına geçen' tüm göçmenlerin kökünü kurutma misyonunu üstlenmiş, Klu Klux KJan'dan farksız, azılı ırkçı bir dazlak- lar çetesine katılmış olarak buluyor. In- sanın mutlaka gerisini sağlama alacağı, cangıldan farksız, cehennem kaçkını psikopatlarla dolu hapisanede, birlikte iç çamaşın temizleyip çarşaf katladıgı, hırsızlıktan içeri düşmüş, uyanık iş ar- kadaşı. ufak tefek, sempatik zenciden, banş içinde bir arada yaşamanın erdem- lerini öğrenen Derek, onun sayesinde hapisten tek parça olarak çıkıyor. 3 yıl süresince utançlarla dolu geçmişinde yaptığı yanhşlıklann bedelini ödeyip, iki zenci vurmuş olmasımn vicdan aza- bından da zamanla kurtularak 180 de- rece değişen ve bambaşka birine dönü- şen, saçını da uzatan, idealleri, eylem- leri, hayata bakışı bütünüyle değişmiş De- rek'in artık hayatta tek amacı, kardeşi- ni ve tüm ailesini, vaktiyle içine yuvar- lanıp boğazına kadar battıgı o korkunç hat... Finalinde tuvalette, zenci bir yaşıtınuı kara öfkesinden boşalan kurşunlara he- def olup ırkçılık kurbanlan arasına ka- tılan küçük kardeş Danny'nin ağzından anlatılan 'American History X- Geçmi- şin Gölgesinde'. bu orta direk Ameri- kan ailesınden, babalan bir kim vurdu cinayetine kurban gitmiş iki kardeşin, ağabey Derek'in yeniden özgürlüğüne ve sevdiklerine kavuşmasını izleyen 24 saatini anlatıyor. Los Angeles, fiber aües! Renkli görüntülerle şimdiki zaman- da geçen hikâyeyi anlatırken, baş ka- rakterlerin hayatlannı belirleyecek tür- den, kimi karakteristık anılannı yansı- tan, siyah-beyaz geriye dönüş'lere de başvurarak belgeselden kurmacaya yol alan, canlı, gergin bir anlatım tutturan deneyimli kameraman ve taze yönet- men Tony Kaye'in ilk sınavından yüz akıyla çıktığı rahatlıkla söylenebilir. Amerikan Neo-Nazi hareketinden, Los Angeles"ı mesken tutmuş, şiddet bağım- lısı, 'skinhead-punk' kanşımı, ırkçı genç- lik kesiminden etkileyici kesitler sunan . fjlmin toplumsal eleştindoau ve g&stf^ düzeyi yüksek, oyunculuk performans- lan da parlak. Ozellikle, faşist geçmişin- den bir çırpıda annıp temizlenmesi ve bilinçlenmesi yeterince ikna edici ola- masa da hapiste aydınlık kafalı lise mü- dürü, zenci öğretmenini (Avery Brooks) gerirdiği kıtapları, 'Kara Çocuk' yaza- n Richard Wright'ın 'Native Son-Vatan Evladı' romanını fılan okuyup hatme- derek. içerde zıt gittiği, benciİ, küt ka- fa, ızbandut gibi vücut yapmış yaşlı daz- laklarca düzülmesine rağmen sonunda 'doğru soruyu sormasını' öğrenen De- rek rolündeki, Hollyvvood'un son ku- şak gençlerinden (bu rolü için kas yap- mış, kilo almış) Edvvard Norton'un en iyi erkek Oscar'ına aday gösterilmiş oyunu, bu genç aktörün yıldızını epey- ce parlatıyor. Normale dönüşen yeni De- rek, kardeşinin odasının duvarlannı, Al- man kartalının sergilendiği afişlerden, gamalı haçlardan, Nazi sembollerinden söküp temizliyor Danny'yle birlikte. Faşist bir dazlaklar partisi kurup ör- gütlemiş, lnternet'e çıkıp lider arayan, hayatta ugradıklan hayal kınklıklannın bedelini zaten suça eğilimli. renkli de- rili, aşağılık göçmenlerden çıkaran, az- ,-jHft^'ASB-sençliginin perde gensınde- ki akıl hocası olan, iş adamı Cameron rolündeki Stacy Keach'le, oğullanna söz geçiremeyen. ağzı var dili yok, ezik anneyi canlandıran Beverly D'Angelo ve kısa bir rolde görünen, annenin flört et- tigi Elliott Gould gibi eskiler de boy gösteriyor fılmde. Ama 'American His- tory X', ırkçılık eleştirisi özüyle, belge- selle kurmaca arasında gidip gelen üs- lubunun yanı sıra genç oyunculanndan da güç alıyor. İyi oynanmış ırkçılık eleştirisi " Örnekse, Adolf Hitler'm 'Mein Kampfı üstüne hazırladıgı ödevi öğ- retmenince reddedilip dazlak ağabeyi- nin suç hayatı üstüne yeni bir inceleme yazmakla görevlendirilen Danny'deki, 7- 8 yıl kadar öncesinde 'Terminator 2'yle dikkati çekmiş, androjenimsi Edward Furlong, ayaklannın ucunu göremeye- cek kadar şişman, ıgrenç. cahil, iricı daz- laklar çetesi üyesi Seth rolündeki Et- han Suplee, Derek'in çakır gözleri çak- mak çakmak, haşin sevgilisi Faruza Balk, Derek'le Danny'nin başanyla okuyan kızkardeşi Jennifer Uen ve iki kardeşe yardımcı olmaya çalışan zenci öğret- men-Avery Brooks, vd. fılmi omuzlu- yorlar baştan sona. Ancak tabii malı götüren, stüdyo ta- rafindan rolü epeyce 'şişirilmiş' Edvvard Norton oluyor sonuçta. Derek'in zenci gence kaldırımı yedirdigi gibisinden, şiddetin, vahşetin doruga çıktığı, şoke edi- ci görüntülerle, bir Çinlinin sahibi oldu- gu süpermarketin vurup kınp, ezip yık- makta sınır tanımaz çete elemanlannca darmadağın edildiği, dehşetengiz tahri- bat sahneleriyle sürüp giden ve 'Nefret insana hep yük olur oysa hayat kısa ve kesinlikledeğmezbuna!' mesajınabağ- lanan filmin fınalindeki Danny'nin ölü- mü, trajik bir boyut da kaûyor, 'beyazbas- kının zorba doğası* üstüne çekilmiş ve kuşkusuz o şurup gibi, iç baydıncı, kli- şe Hollywood yapımlanndan farklı kı- lınmışbusertdramaya. Ahlaki çürümüş- lüğün had safhada seyrettiği ABD'de California'da kök salan Neo-Nazi şiddet manzaralanru eleştirel bir açıdan akta- ran bu film, son tahlilde dört dörtlük bir başan katına erişmese de, en azından fılmden geriye kalan kanlı canlı perfor- manslanyla ve yer yer kışkırtıcı, rahat- sız edici kimi sahneleriyle anımsana- cak, etkili, kalıcı. şaşırtıcı bir 'ilk film' denemesi. Övgüsünü aldığı Amnesty lnternational-Uluslararası Af Örgü- tü'nün, dünyanın dört bucagındaki, her renkten ve dilden gençliğe gösterilme- şi konusunda bütün desteğini verdiği 'American History X-Geçmişin Gölge- sinde', sinemaseverlere gönül ferahlı- ğıyla salık verilir. Bugün gösterime giren film '98 Cannes'daJüri Özel Ödülü f nü almıştı Glam rock'ın ve üahUmnin öyküsü Yönetmen, senaryo: Todd Haynes, James Lyons'le T. Haynes'ın öyküsünden / Kamera: Maryse Alberti / Müzik: Carter Burvvell / Yapım tasanmı: Christopher Hobbs / Kostüm tasanmı: Sandy Povvell / Oyuncular: Ewan McGregor, Jonathan Rhys Meyers, Toni 5 ** Collette, Christian Bale, Eddie Izzard, Emily Woof, Michael Feast / 1999 Ingiltere-ABD (Pera Film) îkide bir "Ah bizi bu rock starlar yakö" deyip du- ran bir gençlik arkadaşım vardı, bir numaralı idolü de, kafayı uzaydan gelenlere takmış, belki de en iyi ve en parlak dönemi sayılacak 'Ziggy Stardust' yıl- lanndaki David Bowie'ydi. 1970'li yıllann başında, bütün dünyaya yayılıp rock'a daha yumuşak tatlar- la kadınsı melodiler taşıyarak pop müziğinin gidi- şini, geleceğini yönlendiren, Londra merkezli, Glam rock denen akımın odagında yeralıyordu Bovvie, Marc Bolan. Roxy Music üyeleri Brian Eno, Bryan Ferry vd. ile birlikte. Fena halde 'çiçek çocuğu' kültürünün romantiz- mine gömülmüş, 1960'lann rock'la yatıp kalkan gençliğini, saç kesimlerinden tırnak uzatmalanna, aşın süslü püslü giyım kuşamlanndan cinsellikle- rine (ister karşı cinsle, ister hemcinsleriyle olsun) alabildiğine özgürce yaşamalanna kadar derinle- mesine etkileyen Glam rock dönemini hikâye ede- rek ve bu dönemin ikonlannı kurmacayla harman- layarak ele alan 'Velvet Goldmine', Jean Genet et- kisiyleçektigi 'Pöison' filmiyle ilk kez 1991'inSun- dance festivalinde özel ödül kazanarak adını duyur- muş Amerikalı yazar-yönetmen Todd Haynes'ın eseri. Gerçekten Haynes'ın görmezden gelineme- yecek nitelikteki, rengârenk bir görsel şölen ve mü- zikal bircümbüş gibi tüketilen, 'oüry-fîlm'i. Merak- lısını iki saatligine, pop kültürün 30 yıl önceki psi- kedelik labirentlerine çekiveren, vaktiyle müzikal muğlaklığa, eşcinselliğe yol alabilecek bir cinsel belirsizlige kapı açmış Glam rock'a ilişkin özenle kotanlmış ve bugün gösterime giren bu 'âİem ffflm'ı ı). dönemi uzaktan yasayanlara özgü nostaljik bakışla ve ilgiyle seyrettik, gözümüzü perdeden alamadan. David B<mie-lggy Pop aşkı 'Dandy'Oscar VVTlde'la irtibatlandınlan bir giriş- le açılan filmde, "bütün referanslan bir arava geti- rip,yoğunbştınpdaınıtarakortayaZigg> Stardust'ı çtkaran" Bovvie gibi ünü dünyayı tutmuş Glam ikon- lannın, eserleriyle, (bilinebildiği kadanyla) hayat- lannı iç içe geçirip kurgulayarak aktanyor senarist- yönetmen Haynes. Cinsler arasındaki sınırlann, ol- dukça cüretkâr biçimde aşıldığı, makyaj yapıp pe- ruk takıp süslenip püslenerek sahneyeçıküdığı o ken- dine özgü 1970'ler dönemine bakan filmin temelin- de, Brian Slade (güzel çocuk Jonathan RhysMeyers, cuk oturmuş bu role) adı verilmiş Bovvie'yle, haya- li Curt Wîld (sanya boyanmış saçlanyla Iggy'den çok Kurt Cobain'i andıran Ewan McGregor) adı takıl- mış, feleğin çemberini birkaç kez dolanmış, Ame- rikalı bitirim şarkıcı Iggy Pop'un ilişkisi var. Ame- rikalı eşcinsel yönetmen Todd Haynes'ın sözcükle- riyle -oldukçatearraLentelektüHironikvegav kül- rürünün etkisindeki tngiltere gekneğiyie, ham, taze ancak her bakımdan güçlü ve eşcinselligin de etld- sindcki Amerika geleneği arasındaki aşkı" ımleyen bu ilişki, müzik ve stildeki Londra-Nevv York kar- şıtlığını da içeriyor. Slade de. Wild da, sadece Bo- vvie'yle Iggy'yi birebir çağnştırmakla kalmayıp, Cobain gibi başka starlardan öğeler de banndıran karakterler aynı zamanda. Biryıldızın (Slade'in) doğup yükselişi ve (ancak Bovvıe'nin uçuk imgelemine yaraşır şekilde) kendi kurguladığı, düzmece bir cinayetle âlemden çekili- şini, 30 yıl öncesini başanyla yeniden kurup can- landıran görüntülerle aktaran 'VelvetGoMmine', se- sinden-müziklerinden montajına, dekor-kostümle- rinden kadrajlanna kadar sıradışı, canlı, civelek bir müzikal. Meraklısını farkh dünyalara postalayıp acayip triplere çıkaracak kadar uçuk kaçık, işveli, cilveli bir deneme niteligindeki bu dönem filminin ilk bölümünde Slade'in öyküsünü özetleyen yönet- men Haynes, bir New York gazetesinde çalışan ve Slade'in 'öfömü'nün 10. yılı üstüne bir anma yazı- sı hazırlamakla görevlendirilip Slade'in hayatına girmiş kişilerle görüşen, mazi'yi kurcalayıp eşele- yen, gerçeklere ulaşmak amacıyla 1970'li yıllara odaklanarak 'Yiırttaş Kane' tarzı bir 'puzzle' çöz- me çabasına girişen, zaten eski bir Slade fan'ı olan Ingiliz muhabir Arthur (Christian Bale) karakteri- ne başvuruyor daha sonra. Rock starlannın kamu- ya mal olan özel yaşamlany lacinselligi üstüne epey- ce özenilmiş bir bakışın ürünü 'Velvet GoMmine', 1998 Cannes Film Festivali'nde jüri özel ödülüne layık bulunmuş, çeyrek yüzyıl kadar önceki bir dö- nem ve müziği tarafindan yönlendirilmiş, bütünüy- le farklı bir müzikal. Hem homo'vari, gitgide yoğunlasan bir gerilime bürünen, tutkulu bir aşk hikâyesini anlatan hem de sisler içindeki bir dönemin belgeseli gibi izlenen, zengin soundtrack'iyle de iddialı 'VelvetGoldmine', meraklısı için kesinlikle es geçilecek bir film değil, aynca bir kez seyretmeyle yetinilecek bir film hiç değil... Not: Meraklısı, Todd Haynes'le yapılmış bir söyleşiyi Roll'un 29. sayısında bulabilir. YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR. Patch Adams Gerçek bir yaşamöyküsünden uyarlanmış bir film 'Patch Adams'. George VVashington Oniversitesi ve Virgina Tıp Fakültesi mezunu Doktor Hunter Adams'ın kişisel ve meslekı sıra dışıhğım, özgünlüğünü anlatan film, bu ilginç kişiligi tüm dünyaya tanıtacak. Gülmenin insan saglığı açısından çok önemli olduğuna ınanan, bu nedenle hastane koridorlannda palyaço kılığında dolaşan, ölümcül hastaların odasına melek kanatlarıyla dalıp lir çalarak kan ve idrar tahlili zamanının geldiğini bildiren bir doktor var karşımızda. Öyle ki şifa dağıtmak için gittiği Bosna'da savaş yetimlerinin arasında ceket ve kravatla dolaşmaktansa kırmızı, kocaman plastik bir burunla hatır sormayı tercih eden Adams, North Carolina'daki evini de 24 saat hizmet veren ücretsiz bir hastaneye çevirmiş. Her ay 500-1000 arasında hasta tarafindan ziyaret edilen evde 20 yatılı hasta kalıyor. 'Yalana YalancT filminden tanıdığımız Tom Shadyacın yönettigi fılmde Doktor Adams'ı, her kılığa girebilen ünlü komedyen aktör Robin VV'illiams canlandınyor. Ölü Ozanlar Derneği'nde sıradışı edebiyat öğretmeni. Can Dostum'da uçurumdaki bir gence yeni bir yol çizen psikiyatrist karakterlerini başanyla canlandıran Williams, çılgın ve idealist doktor tiplemesinin de hakkını veriyor. Bugün gösterime giren bu film hakkında bir not: Doktor Hunter Adams, filmden alacagı 20 milyon dolann tamamını Batı Virginia'da 'matrak hastaneler zinciri' kurmak için kullanacak. KEDİ GÖZÜ VECDİ SAYAR Kültür Kompleksi Gözümüz aydın. Politikacılanmız sanata sanldı! Denize düşen yılana sanlır, deyip geçmeyin. Inan- madan da olsa, doğrulan mınldanmanın yaran olabi- lir. Bazı sözleri yineledikçe, kendileri de (kedilere) inan- maya başlayabılirler belki. Mesut Yılmaz, toplumda sanata ilişkin bir "talep" olmadığını vurgulamıştı. vergi yasası nedeniyle ken- disini ziyaret eden sanat örgütleri temsilcilerine (yu- murta -tavuk hikâyesini kendilenne anlatmaya ftrsat kalmamıştı). Ani bir "fa/ep" mi doğdu acaba? Bu toplumda sanatın "niceHksel" bir ağırlığı olma- sa da, "nitelikser bir ağıriığı olduğunu hissetmiş ol- malılar ki, politikacılanmızda sanata, kültüre karşı bir merak uyandı son günlerde. Tansu Çiller bile yapacak başka bir şeyi kalmamış gibi, "sanatçılaria ittifak" yapmaya kalkıyor. Partilerin aday listelerinde kültür - sanat - bilim dün- yamızın seçkin isimlerine rastlıyoruz. Özgurlük ve Da- yanışma Partisi ile Işçi Partisi listelerinde ağırtıkla ve onlar kadar olmasa da CHP ve ANAP listelerinde - önceki yazılanmızda adlannı andığımız- değerli kedi kardeşlerimız yer alıyor. DSP'de ise sanatçı olarak "Samanyolu" kontenjanından Noyan var. Gazeteci- ler açısından daha zengin Ecevrüer'in listesı; değer- li kedi dostlan Uluç Gürkan, AhmetTan, Ismail Cem ilk anda aklımıza gelenler. Güzel de... kültür-sanat alanında bu yaklaşımın, ciddi kültür-sanat politikalan ile bütünlenmesi gere- kirken, böyle bir seçim pek görünmüyor ortalarda. ÖDP bile, "Aday gösterdiğimiz sanatçılar, bilim adamlan iyi niyetimizi göstermeye yetmiyor mu" tavnnda. Ay- nntılı bir program hazırlama zahmetine katlanmamış. CHP için de farklı bir şey söylemek kolay değil. "Tür- kiye Projesi"nde sanata sıra gelmemiş (Bir ara niyet- lenilmiş, sonradan vazgeçılmiş bu projeden). Neyse ki, belediye başkan adaylan bu eksikliği gi- dermek için ellerinden gelenı yapıyorlar. Geçen hafta, Istanbul'daki Fazilet adayının prog- ramından söz etmiştik. Bu kez de diğerfenne baka- lım... ANAP'ın Iştanbul Büyükşehir Belediye Başkan Ada- yı Ali Talip Özdemir, Istanbul'a kültür "kompleksle- h" kazandıracağını soylemiş. Zaten, Sayın Özdemir'in Bakırköy Belediye Başkanlığı döneminde Bakırköy Be- lediye Tiyatrosu'na ilişkin "/craariannı anımsayan ke- diler, °kompleks"s\z bir kültür programı ile karşılaş- salar şaşarlardı. DSP'li Zekeriya Temizel, tstanbul'un kültürel mi- rasına sahip çıkacağını söytüyor. Bunun dışında kül- türe, sanata yönelik bir programını duymadık. Belki son ana saklıyordur projelerini. CHP'li Adnan Po- lat'ın "KentEvleri" ise yerel kültürel dinamıkleri hare- kete geçirebilecek ilginç bir proje olarak görünüyor. Beyoğlu belediye başkan adayı Halil Ergün, Be- yoğlu'nu Istanbul'un kültür merkezi, ayncalıklı bir me- kânı yapmak için kollan sıvamış. Sanat alanına yap- tıklan katkılarla kedilenn desteğini hak eden başka CHP'li adaylar da var. Beşiktaş Belediye Başkanı Ayfer Atay, Izmit Belediye Başkanı Sefa Sirmen ilk anda akla ge- lenler. Ankara'nın iki başkan adayı. CHP'li Murat Ka- rayalçtn ile DSP'li Doğan Taşdelen de bu alanda iyi bir sicile sahip. Murat Karayalçın, yayımladığı"//. An- kara Programfnöa küttüre, sanata verdiği önemle, "An- kara Küttür Kunıttayı", "Ankara Kültür ve Tabiat Var- lıklannı Koruma Programı", "Kent Orkestrası" gibi somut projelerle kedilenn bir kez daha desteğini ka- zanacak gibi görünüyor. Taşdelen de Ankara'ya ka- zandırdığı kültür merkezleri ile övünüyor haklı olarak. Peki, sonuç? 18 Nisan'da bir kez daha bölünmüş ve örgütsüz toplum olmanın bedelini ödeme olasılı- ğımız oldukça fazla. Tek bir adayın etrafında kenetle- neceğine, gene bölük pörçük sol... Karayalçın'laTaş- dejen'i, Polat'la Temizel'i, Priştina ile Çakmur'u bir- birine kırdınp, büyük kentieri sağa hediye etmemiz is- teniyor açıkça. Karayalçın'ın "Kamuoyu araştırmala- nna kulak vereiım, geride olan çekilsın" çağnsını "Sen çekil!"diye yanrdıyor Taşdelen. Gerçekçi ve uygar uz- laşmalar yapmak yerine, inatlaşmakta ısrariıyız. Ör- neğin, tüm sol potansryel, Beyoğlu belediye başkan adayı Halil Ergün'ün etrafında kenetleneceğine, kar- şısına aynı alandan rakipler çıkıyor EMER Gülsen Tun- cer"i, Işçi Partisi - SoldaGüçbirliği (nasıl güçbirliği ise) Tuncer Necmioğlu'nu aday gösteriyor. Onlar bu adaylıkları nasıl kabulleniyoriar, neden "8/zı başka yerden aday gösterin, biz Halil'e gidecek oylan böl- meyiz" diyemiyorlar, bilmıyorum. Ne sinema örgütlerinin sesi çıkıyor bu ortamda, ne de tüm kedilere sahip çıkması beklenen özerk Sanat Konseyi Girişim Kurulu'nun. Sizler, yalnızca maddi çıkarlar söz konusu olduğunda mı narekete geçersi- niz Allahaşkına? 18 Nisan'da, seçmenin kendi inisiyatifi ile bu şaş- kınlığı ve egoizmi aşıp doğru tercihler yapmasını di- lemekten başka seçeneğimiz kalmıyor galiba. BUGUN • YAPIKREDİ SANAT FESTTVALİ kapsammda saat 21 OO'de CRR Konser Salonu'nda Rahibe Marie Kevrouz Banş Tophıhığu'nun sunacağı 'Bizans Şarkılan' dinletisi yer alıyor (252 67 45) • İDSO, saat 20.30'da AJeıander Dimitriev'in yönetiminde, VTctorTretjakov'un (keman) solistliğinde Çavkovski'nın 'Keman Konçertosu'nu ve Mussorski-Raverın 'Bir Sergiden Tabiolar' adlı yapıtım seslendirecek. (251 56 00) • BORUSAN KÜLTÜR MERKEZİ'nde 10.00- 13.00 arasında Şener Yıkhz, Sonja Bohlander Tannsever ve Gazi Selçuk'un yönettikleri 'Müziğin Rengi' başlıklı çocuk atölyesi, 17.30'da 'Yüzyıümızın Amn Seslerinin Şarkı Sövieme Sanan' adlı video belgesel yer alıyor. (292 06 55) • AKSANAT ta Rambert Dans Topluluğu'nun Igor Stravinsky'nin 'PukineDa' ve 'Soldat' adlı yapıtlan eşliğinde sunduklan gösteri 12.30'da videodan izlenebilir. (252 35 00) • tDOB, saat 19.00'da AKM'de 'Kansık Duygular' adh bale>n sahneleyecek. (25110 23) 11. ULUSLARARASI IŞTANBUL KISA FİLM GÜNLERİ • FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 11.OO'de Türkiye'den Bilirsiniz. Telefon. Sevda, Trik Trak. Epileptk Film. Kalabalıkken; saat 14.00'te Türkiye'den Bana Old and VVlse'ı Çal, Oromi, tstanbut-Beıün. Enjektör. Kedi Gözü; saat 17.OO'de Hollanda'dan Yemin. Köprüler. On Üçüncti. Bisiklet. Andre'nin Yerinde adlı fîlmler ücretsiz olarak gösterilecek. • ÎTALYAN KÜLTÜR MERKEZtnde saat 14.30'da tsveç'ten Çaölar, Benden Haber Alıncaya Kadar Bir Şey Yapma, El Ele, Kan ve Ruj, Hamn. Pin-Up, Şimdi Ne Oluyor!; saat 17.00'de Fransa ve Yunanistan'dan 'Huguette'nin Küçük Kardeşi. Küçük Balık Katili. Chips, Kahve, Küçük Prelüdler: saat 19.30'da Italya'dan Çok Tebrikler. GüUer. Öiüm Treni. Anne, Küçük Ateş, Savaş Bitti, Hemen Hemen Kardeşler adlı yapımlar ücretsiz olarak gösterilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle