25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 NİSAN 1999 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI Sabır taşı çatlayıp önüne geleni yıkarsa...Bismarck'ın ünlü bir sözü var: "Ruslar atlannı çok uzun sürede hazıruyorlar, ama daha sonra çok hızü gjdiyorlar." Bir de buralarda sevilen bir Rus atasözü: "Gök güıiemedikçe Rus istavroz çıkannaz." Bizdeki deyişle "Yumurta kapıya gelmeden" davTanmaz. Bu anlatımlar Rus karakterini tanıma ve tanımlama açısıııdan önemli. Bunlara bir de Ruslann dünyaca ünlü sabırlannı ekleyelim. Sabrederler, ondan sonra d... ya patlarlar ya da sabretmeye devam ederler. 20. yüzyıhn en acı deneylerinin, devrimlerin, savaşlann, bin bir çeşit yıkımın Rusya'da, Sovyetler Birliği'nde yaşanması herhalde raslanti değil. Bismarck'ın sözünü, birkaç gün önce bındığım bır arabanın şoforü hatırlattı. ABD'nin Moskova Büyükelçiligi'nın önünden geçiyorduk. Yoğun koruma önlemleri gözümüze çarptı. Geçenlerde yapılan NATO ve ABD karşıtı gösterilerden biri sırasında binayı tarayan kimliği belirsiz kışilerden geriye kalan bu önlemler oimuştu. "tyi oldu" dedi şoför, "•kendileri istediler; Sırplara saldırmasalardı böyle şeyler başlanna gelmezdi.'* Daha sonra Amerikalılara ne kadar kızdığını, onlara karşı silah elde savaşmaya hazır olduğunu anlattı. Ona, bunca ekonomik sıkıntı varken nasıl olup da savaşmayı ya da sonınlan başından aşkm olan Rusya ordusunu Yugoslavya'ya göndermeyi düşünebıldiğini sordum. "Olsun" dedi Trafikte hıçbir olağandışı gelışme olmamasına karşın pür dikkat kesıldi, uzun ve düşünceli tavırlara girdı. Daha sonra kaldığı yerden devam etti: "Amerikalılar Ruslan tanımaz. Tanımak da istemez. Onlar bilgisayar başında hesap yaparlar ancak. Insanlan insan yerine koymazlar; alet gibi düşünürler. ^ ~ ~ ~ ~ Kendi topraklannda savaş yaşamamışlardır. Vietnam'ı da artık hatırlanıazlar. Onlann da onlann peşinden giden tngilizlerin. Almanlann, Türklerin de bilmediği bir sey var: Rus karakteri. Sabnmız taşü mı, kimseyi gözümüz görmez. Geçmiş savaşlarda çok zor durumlara düşsek de sonunda kazandık. Yugoslavya'ya da girersek fena yapanz." Ona kaybettiklen savaşlan, ömeğin Çeçen savaşını hatırlattım. Onun "hakstz" bir savaş, bir "Kremlin tezgâhı" olduğunu söyledi. Kosova'daki katliamlardan söz ettim. Ilgiyle dinledi. "BumiyordunT dedi Amaekledi: "Ne olursa olsun, bu savaş bizün yüzümüze tükürmek için düzenlendL Altta kalmamalıyız. Üstelik askeri açıdan en güçiü ülke hâlâ biziz. Silahlann en iyisini hâlâ biz yapıyoruz. Nasıl düşürdfik o radarlara yakalanmayan süper uçaklaruu?" ^~^~^~ Konuyu tekrar iç politikaya çektim. Herkese sövdü. Ama yakında "Ruslan konıyan gerçek bir Rus Kder" çıkacağı inancını dile getirdi. Finans krizinin uydurmaca olduğunu, Batı'dan gelen mılyarlarca dolann el altından yine Batı'ya kaçınldığını söyledi. Şu sıralarda ülkenin en zengin işadamlan MOSKOVA HAKAN AKSAY hakkında soruşrurmalar açıldığını ve tutuklama karan çıkanldığını hatırlattı. "Onlann halktan çaldıklan yeniden halka dağıülsa esenlik içinde yaşarduV dedi. Bazen komünistleri bazen Jirinovskj'yi. bazen de Lujkov, Lebed veya Yavlinski'yi beğendiğini, ama aslında bunlardan hiçbırinın "gerçek Rus" olmadığını söyledi. Ne ülke içinde ne de yurtdışında savaştan korktuğunu vurguladı. "Zaten kaybedecek neyimiz kalmış ki?" dedi. Aynca Nostradamus'un önümüzdeki aylarda kopacak kıyameti yüzyıllar öncesinden gördüğünü ekledi. Evime gelmiştim. Arabadan inmekte isteksizdim. Indikten sonra da isteksizce yûrûdüğümü fark ettim. Bu her konuda Fıkri olan taksi şofbrüyle konuşmadan etkilendiğimi, ondan bazen hoşlandığımı bazen de ürktüğümü hissettim. Acaba diye düşündüm kendi kendime, Ruslann bu kadar sorun içinde bunalmalan, yakında hızla ilerleyecekleri bir döneme hazırhk anlamma gelen "firnna öncesi sessizlik" mi? Acaba sabır taşı çatlar mı? Çatlarsa önüne geleni yakar yıkar mı? 'Ay'a gitmeden önceki son duraktan' K^nada'ya yazıtKanada'da. kadına adanan yaşamın saygın simgesi Profesör Aysan Sev'er Avustralya'da da ünlendi. Bir bilim kadını olarak, Kuzey Amerika'daki yaşam serüvenini, hem Montreal'de 3 dilde yayımlanan Türk gazetesi "Bizün Anadolu"da hem de Cumhuriyet Dergi'de ızlediğimiz Prof. Sev'er, ta Avustralya'yla da söyleşi yaptı. Fiziksel güç aynmı dışında, kadınla erkek arasında. tümüyle usla örtüşmesi gereken bır değerlendırmenin, tek yöntem olduğunu savunmuştu, Türk bilim kadını. Eşıtlık kavramını bilincın yordamıyla, adil ve demokrat verilerle bulmamızı öneren Profesör, Avustralya"nın Türkçe dahil 68 dilde yayın yapan radyosunda, kendi bireysel düşünce gücünde, "kadın hakkının ödünsüz savunusumı yapan" babasının etken olduğunu söyledi. Erkek-egemen kültürün ve kadını dışlayan dinselliğin ta bağnndan kopup gelen kadın bilimcimiz, şıddet olgusunun boyutsal grafiğini çizerken, ta çocuklukta başlayan ve giderek yetişkinliğe sıçrayan bir kısırdöngünün dramına değinir hep. Bugün tstanbul'da herhangı bir sokaktan geçerken, sözdefı eyleme geçiveren bir davranış biçiminin yankılannı duyanz. Bir kapı eşiği önünden, açık bir pencereden, kesilmeden süren bir öfkeli çığlık duyulur Hep, "öMürmekten, koparmaktan, ezmekten" dem vurur o çığlık. Çığlığın savrulduğu hedef ya bir kadındır ya da bir küçük çocuk Daha sonralan okula sıçrar o öfkeli çığlık. Karakolda da. askerlikte de sürer gider o şiddet çığlığı. Toronto Üniversitesi'nde hocahk yapan Profesör Aysan'ın, o uzak gibi gelen, ama şimdilerde hemen yanı başımızda olan Avustralya'da yankılanan sözlerini, oralarda yıllardır görev yapan genç bır radyocumuz iletti. "Special Broadcasting Service-SBS" tanımlı radyoda görev yapan genç Türk kadtn radyocumuz, 45 bin Türk'ün yaşadığı Avustralya'da, görev yaptığı kurumun 1975 yılında >ayına başladtğını belirtiyor. Kurumun TV bölümünde de süren çok kültürlü yayınında, Türk fılmlerini süreğen olarak izlemek de olası. Avustralya federal TORONTO 1*1ENGİN AŞKEV hükümetinin fonlanyla çalışan SBS. her gün 1 saat Türkçe yayın yapıyormuş. Radyonun Türkçe bölümü görevlisi Ozen Uzuner, bir yandan da üniversitesinde benzer daldaki eğitimini sürdürüyor. Kanada gıbı bir kültürler mozaiği olan Avustralya'da, SBS adlı kurumun 68 dildeki yayınlan, göçmenin uyumuna, aydınlatılmasına ve bilgilenmesine adanmış bir yöntem izliyor. Türkçe yayınlar programırun belırgin bir kesiminin, Türkiye'yi ve evreni ortak bir açıdan değerlendirdiğini vurgulayan Özen Uzuner, Sydney kentindeki görev dalında 2. Melbourne'da ise 3 görevlinin hizmet verdiğini belirtiyor. Sydney'deki Türk kadın radyocumuza, bize oradaki Türklerden söz edıver dedik, o da şunlan anlattı: "Dünyanın öbür ucunda deyişinin, kesin bir gerçekliği tanımladığı bir coğrafvadadır Avustralya. Bir arkadaşım, bu diyann 'Ay'a gitmeden önceki son durak olduğunu' söyler durur. GüzeUikleıie örgülû, gizemlerle iç içe bir evren köşesidir Avustralya. Artık başka benzer konumlardaki Türkler gibi, iki pasaportlu olan bizler, anamızın dili olan o soylu Türkçeyle özlem du>anz uzaklarda. Avustralya belki de uzakükfann en uzagı bir köşede durduğu için arkadaşımın dedigi gibi, 'Ay'a gitmeden önceki son duraktır'. Dost canlısu güneş yüzlü, güneş iklimli, kurgusu saat gibi çalışan bir ülkedir Avustralya. Biz buralan çok severiz, ama ö/lemini kıkal damarlanmızda duvduğumuz o anavatan da belieğünizden hiç çıkmaz. Düşünün bir kez. O soylu Türkçeyle âşık olmuşuzdur, 'Sana tutkunum" ıtirannı ilk kez o dille yapmışızdu". Bu uzak yaşannda, sanının özlem çekmek, Kanada'daki ırktaşlar gibi, bizim için de bir yaşam biçimidir şimdL Buradaki Türklerden 1968de ilk ayak basanlar. emekçi kesimi içeriyor. 1980'lerden sonra da eğitimli bire>ler, meslekliler kaüJdı toplumumuza Şimdi var olan toplum derneklerinin saytsı, sürüsfine bereket kapsamında. Buralarda, 'kaygısız başım' dedirtecek bir ortam bulduk. Anılanmızda baş köşelere oturmuş olan miLriğimizi. sev diklerimizi. Türknemi dolanz dilimize. Şairin dedigi gibi, 'Ben sana mecburum" deyip Türkiye'ye anı tazeleriz hep. "Ay'a gitmeden önceki son duraktan hepinize selam olsun." Japonların bahar sevinci lar için anlamı büyük. Kirazlann çiçek açması Japonya'da Okbaharuı gei- mesi demek. Japonlar, ilkbahann gelişini törenler ve şenükJerle kutiuyor- lar. Tokyo'daki Shinjuku Gyoen Parkı'nda kiraz agacının gölgesinde otu- ran Japon nine de bahar sevinci yaşıyor. (Fotoğraf: REUTERS) Uzun yola hüküm giymiş bir mahkûmduOnu yerde ararken gökte bulmuştum. Hem de 12 bin metre yükseklikte. Uçağımız Frankfurt'tan havalanmıştı. Rotamız Los Angeles idi, bir aksilik olmazsa 12 saatimizi gökyüzünde geçirecektik. Uzun mesafeli uçak yolculuklan işkence gibidir. Binlerce metre yukanda dakikalann hesabı yapılır. Sizi oyalayacağını düşündüğünüz girişimleri n bir süre sonra nafile olduğunu anlarsı nız. Başladığınız bir kılabı okuyamazsınız, yazmak istediğiniz yazı gözünüzde büyür, bulmacalar bir süre sonra canınızı sıkmaya başlar. Daldığınız düşünceler biter, yenileri başlar. Uçak hızlıdır, ama zamanın tik taklan öyle ağır atar ki. İki yıl önce yine aynı rotada. aynı duygular içinde, yolculuk ederken tanıdım onu. Gelecekte kurulacak sağlam bir dostluğun temeli 12 bin metre yükseklikte, Kuzey Buz Denizi'nin üzerinde kuruluyordu. Kim olduğu önemli değil. Nereden gelip nereye gittiğinı de yazmayacağım. Hayata aynı pencereden bakan iki insanı aynı uçakta yan yana getiren tesadüfün açıklamasjnı da yapmaya niyetim yok. Anlatmak istedığim bir 'gezgin'in hayatı boyunca *yolcu' olarak yaşayan birinin gökyüzünün derinliklerinde tanıştığı bir yabancıya 12 saat boyunca anlattıklannın bır özeti olacak. 'Gitmek™' Bu duygunun ne zaman benlığınin derinliklerine yerleştiğini hatırlamıyordu. Geçmişte büyük fikirlerin hayalini kuran biri olduğunu bulanık bir görüntü olarak hatırladığını söylüyordu, ama hiç tatmin olmamıştı yaptıklanndan. Eski amaçlannın ise yaramadığını anladığında yenilerini icat edecek gücü olmadığını hissetti. thanete uğramıştı sanki. Ama hayat doğru LOS ANCELES REMZt GÖKDAĞ cevaplan olmayan bir sınav değil mıydı zaten. Her şeye usulca bir 'hoşça kal' dedikten sonra doğup büyüdüğü kenti, arkadaşlannı ve kendi deyişiyle 'bardakta soğumuş çayını" geride bırakıp yola koyuldu. Yabancısı değildi büyük yolculuklann. yaşamak biraz da serüven değil miydi aslında. Aşklannı ve kentleri heyecanla yaşıyordu, ama kimseye de bağlanacak kadar cesur olmadığını itiraf etti. Bir şeylerin değişmesini isterdi hep, bir serseri oiduğu söylenemezdi. Soyu tükenen bır 'gezgin'di o. Aynlık vakti geldiğinde gemileri yakmasını bilirdi, her kaçışın bir tutsaklık olduğunu bildiği gibi. Uzaklara girmek, denizler, sinırlar, ülkeler aşmak fırsatı bulduğunda hiç duraksamadı. Yalnızlığını taşırken gittiği her yere, kimseye veda etmeden aynlmanm hüznünü de sırtına yüklemiştı. Hayatı boyunca erişemeyeceği hedefleri olan insanlar tanıdığmı söylerdi. Onlardan, boşa zaman kaybetmenin ne olduğunu öğrendi. Görev ve sadakatin sahte görüntüler olduğunu bilmelerine karşın önlerine çektiklen bu duvann ardına gizlenenlere "Hayır" dedi. Yollara düştü, uzaklara yöneldi. Yollar onu, o yollan kovaladı durdu. Ama yaşamın tadına vardığının altmı çizerek yıneleyip duruyordu. "Şikâvetsiz yaşadım, yaşadığun günleri ve yerieşik yargdanm olmadı hiç" diyordu. Yani yüreğinde yaptıklannın pişmanlık izini taşımıyordu. iki yıl önce, yine böyle bir yolculukta tanımıştım onu. Uçak, Kanada üzerinden ABD sınınna girerken onu düşündüm yine. Dedim ya onu yerde ararken gökte bulmuştum. tzini bir süre sonra kaybettireceğinden emindim o günlerde. Geriye bakmadan ve dudağından bir veda sözcüğü dökülmeden ansızın çekip gitti. Onun yeni bir yolculukta olduğunu biliyorum şimdi. tşsiz ve karanlık vadilerde eski ve hüzünlü şarkısını mınldandığından eminim. Uçağın pilot u Los Angeles'a yaklaştığımızı anons ediyordu. Soyu tükenmiş bir 'gezgin'in uzun yola hüküm giymiş bir 'mahkûm'un hatıralanyla bu uzun yolu da geride bırakmıştık. Faik Bulut / Mehmet Faraç Kod Adı: Hizbullah Kitap; bütün yönleriyle Türkiye Hizbullah'ını anlatrnaktadır. * Türkiye Hizbullah'ının ideolo- jik kaynaklan, fikir adamlan, dış ve iç bağlantılan, liderleri ve örgütsel yapısı, * Hizbullahçılara ait cami, mes- cit, kitabevleri ve sığınaklar, * Yoğunlaştıklan ıl ve ilçelerde hangi kanadın daha guçlü olduğu, * Örgütün kara listesine girenler ve İlim-Menzil çatışmasında öldıirülenler, * Eylem taktikleri, Örgütsel ve eylenısel ozellikleri, Hizbullah ıtırafçılarının ifadelen. Yani Türkiye Hizbullahçılannın Ana- totnisi. Bütün Dağıtımlarda ve Kitabevlerinde Ozan Yayincillk Cemal Nadir Sok. No: 9 Kat 1 Cağaloğlu/İST Tel: 511 98 78-527 98 47 MESUDİYE ASLİYE HUKUK HÂKtMLİĞİ'NDEN EsasNo: 1987'13 Davacı Mesudıye Orman Işletme Müdürlüğü tarafından davalılar Necatı Bo- dur ve arkadaşlan aleyhıne açılan tapu ıptali ve tescıl davasının yapılan açık du- ruşmasında; Davalılardan Süreyya evladı Mehmet Dinçer Bodur, Mümtaz Sü- reyya evladı Hafize Selma Bodur (Yılrnaz), eşi Memnune Bodur ile evladı tc- lal Bodur ve Yusuf Ziya evlatlan Hıcabi Bodur ve Necatı Bodur. Osman Nun Bodur, Saadettın Bodur, Ahmet Mümtaz Bodur, Ata Bodur'un adreslerinın bü- tün aramalara rağmen bulunmadığından adlanna dılekçeli davetiyenin gazete ıle tebliğıne karar venldığinden, Duruşma günü olan 11.05.1999 günü saat 09.00'da duruşmada hazır olmalan veya kendilerini bir vekille temsil etmeleri, duruşmaya gelmediklen takdirde adlanna dılekçeli davetiyenin teblığ edılmiş sayılacağı ve duruşmanın yokluklannda HUMK'nın 233 ve 377 maddelen ge- reğınce yokluklannda yapılacağı Tebligat Kanunu ve tüzüğü gereğınce ılanen duyurulur. Basın: 10330 HYUNDAICOWORAT1CN/Elec!rcf«: Dept. KLİIVIA n- M ^ , İŞTEİMKÂN! Dunya Markasından T DAHA ÇOK KAZANMAK için siz de H Y U N D A I AİLESİNE KATILIN SPÜT KÜMA VE ELEKTRONİK ÜRÜNLERİMİZİN Tüm Türkiye'de satış ve servisi için Teminat verebilecek, Shovvroom açabilecek Ciddi kişi ve kuruluşlara BAYJLİK VE SERVİSLİKLER VERİLECEKTİR Antalya Mrk: (0242) 32410 25 (pbx) Faks: 32410 26 Doğayla tarihin buluştuğu kent Bahar güneşi bir görünüp bir kayboluyor. Oxford, yeşilin yenilenen tonlanyla daha bir göz kamaştıncı. Thames Nehri'nin kollanndan Chervvell'de tekne gezintisi yapmak isteyenlerin sayısı hayalann ısınmasıyla artıyor. Ördeklerin yüzdüğü nehir boy\mca tarihi binalann yer aldığı bakımlı bahçeler uzanıyor. Kentin en karlabalık olduğu mevsim yaz. Dil öğrenmek için yaz okullanna gelen öğrenciler nüfusa büyük katkıda bulunuyor. Oxford'da bahann tadını ise Avrupalı ve Japon turistler çıkanyor. Dünyanın en eski üniversitelerinden birine ev sahipliği yapan kentte, tarihi okul binalanna özel turlar düzenleniyor. 12. yüzyılda kumlan Oxford Üniversitesf ne bağlı 35 fakülte var. Bunlardan 2'si sadece kız öğrenci alıyor. 16. yüzyılda kurulan Christ Church (Oxford Katedrali) ünıversitenin en önemli bölümlerinden birisi. Christ OXFORD GÜL ATMACA Church bugüne kadar 13 başbakan çıkarmış. Gotik binalann çoğunlukta ^ " ^ ^ " ^ ^ ^ olduğu kent, tarihi dokusunu korumayı başarmış. Oxford'da evlerin çoğu iki katlı ve her evin bahçesi var. Ingilizler bahçe düzenlemeyi seviyorlar, ama Akdeniz ülkelerindeki gibi sandalyesini kapısının önüne atıp oturana da pek rastlanmıyor. Kentte yaşayan Türkiyeliler ise çoğunlukla döner ve kebap yapılan fast food dükkânlannı işletiyorlar. Mutfağa girmeyi pek sevmeyen Ingilizler. mikrodalgalarda ısıttıklan dondurulmus yiyeceklerin yerine artık fast food biçiminde sunulan döner ve kebap yemeye başlamışlar. 27 yaşındaki Emel, istanbulliL Oxford'a geleli sadece'^ay 6tü Eşi restoran sahibi. Hafta içi dil eğitimi veren bir okula gidiyor: "Buradaki yaşam Türkiye'dekinden çok farkh. Örneğin bitişikteki komşumuz yeni yıbmızı kart göndererek kutladL Karşılaşbğunızda ise sadece merhabalaşıyonız. Bu yüzden, Türkiye'deki komşuluk ittşkilerini, arkadaşuklan çok özlüyorum." Oxford'da yaşayan yabancılar arasında birinci sırayı Pakistanlılar ahyor. Rengârenk yerel giysileri içindeki Pakistanlı kadınlar kendi aralannda anadillerini konuşuyorlar. Pakistanlılara ait dükkânlann önünde geçerken aldığınız yanık baharat kokusu ise bir süre sonra tanıdık gelmeye başlıyor. Kentte pub ve büyük marketler dışındaki bütün dükkânlar saat 18.00'de kapanmış oluyor. Pub'lar, insanlann günlük yorgunluklannı attığı ve sohbet etriği ana mekânlar. Cumartesi ise tatil ve alışveriş günü olduğu için sokaklann en kalabalık olduğun gün. Kentin merkezinde. Oxford Üniversitesi'nin ambiemını taşıyan tişört, çanta, anahtarlık gibi aksesuvarlan satan mağazalar var. Bu mağazalar öğrencilerden çok ülkelerine Oxford'dan birer anı götürmek isteyen turistlerin ilgisini çekiyor. DARULACEZE VAKFI Vefat ve özel günlerde Çelenk bağışlarınız için Tel : (0212) 221 79 50 (8 hat) Faks: (0212)221 79 54 Romanlarınız ve ansiklopedileriniz yerinizden alınır. Tel: 554 08 04 T.C. İLAN BURSA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİN'DEN DosyaNo: 1998'984 Davacı Salih Durtakal vekili Av. Osman Faik Argun tarafından davalı Refah Durtakal aleyhine açılan boşanma davasının mahkememizde yapılan açık yar- gılamasında verilen ara karan uyannca: Davalı Refah Durtakal'ın adresı meçhulde kaldığından bütün aramalara rağ- men tespit edilemediğınden adına çıkanlan teblıgatın ilan yolu ile tebliğıne ka- rar verilmiş olup davalı Kazım ve Rahime kızı 1974 doğumlu Refah Durtakal'ın yargılamanın atılı bulunduğu 6.5.1999 günü saat 9.00'da mahkememız duruşma salonunda hazır bulunması veyahut kendısıni bir vekille temsil ettirmesi, aksi takdirde yargilamaya yokluğunda devam edileceği ve hüküm dahi yokluğunda \enleceğı hususu davetıye yenne kaım olmak üzere ılanen teblığ olunur. Basın: 14845 DİCLE KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1998'77 Davacı Orman Genel Müdürlüğü tarafından davalı Dıcle ılçesı Değırmeniı Köyü nüfusuna kayıtlı Ahmet oğlu 1957 doğumlu, Kadri Barlas aleyhine mahkememize açılan Değırmenli Köyü 101 ada 19 parsel sayılı taşınmazla ılgılı tespite ıtiraz ve tescil davası- nın venlen ara karan gereğınce: Davalıya gösterilen adreste dava dilekçeli tebligat teblığ edılemediğı gıbı tüm aramalara rağmen da- valmın teblığe yarar adresının de tespit edilemediğınden davalıya duruşma gününün ılanen tebliğıne karar venlmış obnakla. davalı hakkında açılan tespite ıtiraz ve tescil davasınm duruşma günü 7 6.1999 günü saat 9.45'te Dıcle Adlıyesı'nde hazır bulunması ve- ya bir vekille temsil ettirmesi, aksi takdirde vargıiamanın yok- luğunda yapıiacağı ve karar venleceğı gıbı duruşma gününün teb- liğ edılmiş sayılacağı ılaneo tebliğ olunur. Basın: 14591 MUĞLA ASLtYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Sayı: 1998/455 Davacı tncilay Aksoy tarafından davalı Erdal Aksoy aleyhine açılan boşanma davasının mahkememizce yapı- lan duruşmalan sırasında; Panayır Mahallesi, Poyraz So- kak, No: 7/2 Bursa adresinde ikamet ettiği bildirilen dava- lı Erdal Aksoy adına çıkanlan dava dilekçesi bila tebliğ ia- de edılmiş olup, zabıta manfeti ile yapılan tahkikatta da açık adresinin tespit edilemedıği bildirilmiş olmakla, da- valı Erdal Aksoy'un HUMK'nun 213 ve 337'nci maddele- ri gereğınce duruşmanın bırakıldıgı 9.6.1999 günü saat 9'da Muğla Asliye Hukuk Mahkemesi salonunda hazır ol- ması veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi, aksi tak- dirde duruşmanın yokluğunda yapılıp karar venleceğı ila- nen tebliğ olunur. 8.3.1999. Basın: 11680
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle