Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 NİSAN 1999 PAZAR
10 PAZAR YAZILARI
Sabır taşı çatlayıp önüne geleni yıkarsa...Bismarck'ın ünlü bir sözü var: "Ruslar atlannı
çok uzun sürede hazıruyorlar, ama daha sonra çok
hızü gjdiyorlar." Bir de buralarda sevilen bir Rus
atasözü: "Gök güıiemedikçe Rus istavroz
çıkannaz." Bizdeki deyişle "Yumurta kapıya
gelmeden" davTanmaz. Bu anlatımlar Rus
karakterini tanıma ve tanımlama açısıııdan önemli.
Bunlara bir de Ruslann dünyaca ünlü sabırlannı
ekleyelim. Sabrederler, ondan sonra d... ya
patlarlar ya da sabretmeye devam ederler.
20. yüzyıhn en acı deneylerinin, devrimlerin,
savaşlann, bin bir çeşit yıkımın Rusya'da,
Sovyetler Birliği'nde yaşanması herhalde raslanti
değil.
Bismarck'ın sözünü, birkaç gün önce bındığım bır
arabanın şoforü hatırlattı. ABD'nin Moskova
Büyükelçiligi'nın önünden geçiyorduk. Yoğun
koruma önlemleri gözümüze çarptı. Geçenlerde
yapılan NATO ve ABD karşıtı gösterilerden biri
sırasında binayı tarayan kimliği belirsiz kışilerden
geriye kalan bu önlemler oimuştu. "tyi oldu" dedi
şoför, "•kendileri istediler; Sırplara saldırmasalardı
böyle şeyler başlanna gelmezdi.'* Daha sonra
Amerikalılara ne kadar kızdığını, onlara karşı silah
elde savaşmaya hazır olduğunu anlattı.
Ona, bunca ekonomik sıkıntı varken nasıl olup da
savaşmayı ya da sonınlan başından aşkm olan
Rusya ordusunu Yugoslavya'ya göndermeyi
düşünebıldiğini sordum. "Olsun" dedi
Trafikte hıçbir olağandışı gelışme
olmamasına karşın pür dikkat
kesıldi, uzun ve düşünceli tavırlara
girdı. Daha sonra kaldığı yerden
devam etti: "Amerikalılar Ruslan
tanımaz. Tanımak da istemez. Onlar
bilgisayar başında hesap yaparlar
ancak. Insanlan insan yerine
koymazlar; alet gibi düşünürler. ^ ~ ~ ~ ~
Kendi topraklannda savaş yaşamamışlardır.
Vietnam'ı da artık hatırlanıazlar. Onlann da
onlann peşinden giden tngilizlerin. Almanlann,
Türklerin de bilmediği
bir sey var: Rus karakteri. Sabnmız taşü mı,
kimseyi gözümüz görmez. Geçmiş savaşlarda çok
zor durumlara düşsek de sonunda kazandık.
Yugoslavya'ya da girersek fena yapanz."
Ona kaybettiklen savaşlan, ömeğin Çeçen
savaşını hatırlattım. Onun "hakstz" bir savaş, bir
"Kremlin tezgâhı" olduğunu söyledi. Kosova'daki
katliamlardan söz ettim. Ilgiyle dinledi.
"BumiyordunT dedi Amaekledi: "Ne
olursa olsun, bu savaş bizün
yüzümüze tükürmek için düzenlendL
Altta kalmamalıyız. Üstelik askeri
açıdan en güçiü ülke hâlâ biziz.
Silahlann en iyisini hâlâ biz
yapıyoruz. Nasıl düşürdfik o
radarlara yakalanmayan süper
uçaklaruu?"
^~^~^~ Konuyu tekrar iç politikaya çektim.
Herkese sövdü. Ama yakında "Ruslan konıyan
gerçek bir Rus Kder" çıkacağı inancını dile getirdi.
Finans krizinin uydurmaca olduğunu, Batı'dan
gelen mılyarlarca dolann el altından yine Batı'ya
kaçınldığını söyledi.
Şu sıralarda ülkenin en zengin işadamlan
MOSKOVA
HAKAN
AKSAY
hakkında soruşrurmalar açıldığını ve tutuklama
karan çıkanldığını hatırlattı. "Onlann halktan
çaldıklan yeniden halka dağıülsa esenlik içinde
yaşarduV dedi. Bazen komünistleri bazen
Jirinovskj'yi. bazen de Lujkov, Lebed veya
Yavlinski'yi beğendiğini, ama aslında bunlardan
hiçbırinın "gerçek Rus" olmadığını söyledi. Ne
ülke içinde ne de yurtdışında savaştan korktuğunu
vurguladı. "Zaten kaybedecek neyimiz kalmış ki?"
dedi. Aynca Nostradamus'un önümüzdeki aylarda
kopacak kıyameti yüzyıllar öncesinden gördüğünü
ekledi. Evime gelmiştim. Arabadan inmekte
isteksizdim. Indikten sonra da isteksizce
yûrûdüğümü fark ettim. Bu her konuda Fıkri olan
taksi şofbrüyle konuşmadan etkilendiğimi, ondan
bazen hoşlandığımı bazen de ürktüğümü hissettim.
Acaba diye düşündüm kendi kendime,
Ruslann bu kadar sorun içinde bunalmalan,
yakında hızla ilerleyecekleri bir döneme hazırhk
anlamma gelen "firnna öncesi sessizlik" mi?
Acaba sabır taşı çatlar mı? Çatlarsa önüne geleni
yakar yıkar mı?
'Ay'a gitmeden önceki son
duraktan' K^nada'ya yazıtKanada'da. kadına adanan yaşamın saygın
simgesi Profesör Aysan Sev'er
Avustralya'da da ünlendi. Bir bilim kadını
olarak, Kuzey Amerika'daki yaşam
serüvenini, hem Montreal'de 3 dilde
yayımlanan Türk gazetesi "Bizün
Anadolu"da hem de Cumhuriyet Dergi'de
ızlediğimiz Prof. Sev'er, ta Avustralya'yla
da söyleşi yaptı. Fiziksel güç aynmı
dışında, kadınla erkek arasında. tümüyle
usla örtüşmesi gereken bır
değerlendırmenin, tek yöntem olduğunu
savunmuştu, Türk bilim kadını. Eşıtlık
kavramını bilincın yordamıyla, adil ve
demokrat verilerle bulmamızı öneren
Profesör, Avustralya"nın Türkçe dahil 68
dilde yayın yapan radyosunda, kendi
bireysel düşünce gücünde, "kadın
hakkının ödünsüz savunusumı yapan"
babasının etken olduğunu söyledi.
Erkek-egemen kültürün ve kadını dışlayan
dinselliğin ta bağnndan kopup gelen kadın
bilimcimiz, şıddet olgusunun boyutsal
grafiğini çizerken, ta çocuklukta başlayan
ve giderek yetişkinliğe sıçrayan bir
kısırdöngünün dramına değinir hep. Bugün
tstanbul'da herhangı bir sokaktan
geçerken, sözdefı eyleme geçiveren bir
davranış biçiminin yankılannı duyanz.
Bir kapı eşiği önünden, açık bir
pencereden, kesilmeden süren bir öfkeli
çığlık duyulur Hep, "öMürmekten,
koparmaktan, ezmekten" dem vurur o
çığlık. Çığlığın savrulduğu hedef ya bir
kadındır ya da bir küçük çocuk Daha
sonralan okula sıçrar o öfkeli çığlık.
Karakolda da. askerlikte de sürer gider o
şiddet çığlığı. Toronto Üniversitesi'nde
hocahk yapan Profesör Aysan'ın, o uzak
gibi gelen, ama şimdilerde hemen yanı
başımızda olan Avustralya'da yankılanan
sözlerini, oralarda yıllardır görev yapan
genç bır radyocumuz iletti. "Special
Broadcasting Service-SBS" tanımlı
radyoda görev yapan genç Türk kadtn
radyocumuz, 45 bin Türk'ün yaşadığı
Avustralya'da, görev yaptığı kurumun
1975 yılında >ayına başladtğını belirtiyor.
Kurumun TV bölümünde de süren çok
kültürlü yayınında, Türk fılmlerini süreğen
olarak izlemek de olası. Avustralya federal
TORONTO
1*1ENGİN
AŞKEV
hükümetinin fonlanyla çalışan SBS. her
gün 1 saat Türkçe yayın yapıyormuş.
Radyonun Türkçe bölümü görevlisi Ozen
Uzuner, bir yandan da üniversitesinde
benzer daldaki eğitimini sürdürüyor.
Kanada gıbı bir kültürler mozaiği olan
Avustralya'da, SBS adlı kurumun 68
dildeki yayınlan, göçmenin uyumuna,
aydınlatılmasına ve bilgilenmesine
adanmış bir yöntem izliyor. Türkçe
yayınlar programırun belırgin bir
kesiminin, Türkiye'yi ve evreni ortak bir
açıdan değerlendirdiğini vurgulayan Özen
Uzuner, Sydney kentindeki görev dalında
2. Melbourne'da ise 3 görevlinin hizmet
verdiğini belirtiyor.
Sydney'deki Türk kadın radyocumuza,
bize oradaki Türklerden söz edıver dedik,
o da şunlan anlattı: "Dünyanın öbür
ucunda deyişinin, kesin bir gerçekliği
tanımladığı bir coğrafvadadır Avustralya.
Bir arkadaşım, bu diyann 'Ay'a gitmeden
önceki son durak olduğunu' söyler durur.
GüzeUikleıie örgülû, gizemlerle iç içe bir
evren köşesidir Avustralya. Artık başka
benzer konumlardaki Türkler gibi, iki
pasaportlu olan bizler, anamızın dili olan o
soylu Türkçeyle özlem du>anz uzaklarda.
Avustralya belki de uzakükfann en uzagı
bir köşede durduğu için arkadaşımın
dedigi gibi, 'Ay'a gitmeden önceki son
duraktır'. Dost canlısu güneş yüzlü, güneş
iklimli, kurgusu saat gibi çalışan bir ülkedir
Avustralya. Biz buralan çok severiz, ama
ö/lemini kıkal damarlanmızda
duvduğumuz o anavatan da belieğünizden
hiç çıkmaz. Düşünün bir kez. O soylu
Türkçeyle âşık olmuşuzdur, 'Sana
tutkunum" ıtirannı ilk kez o dille
yapmışızdu". Bu uzak yaşannda, sanının
özlem çekmek, Kanada'daki ırktaşlar gibi,
bizim için de bir yaşam biçimidir şimdL
Buradaki Türklerden 1968de ilk ayak
basanlar. emekçi kesimi içeriyor.
1980'lerden sonra da eğitimli bire>ler,
meslekliler kaüJdı toplumumuza Şimdi var
olan toplum derneklerinin saytsı, sürüsfine
bereket kapsamında.
Buralarda, 'kaygısız başım' dedirtecek bir
ortam bulduk. Anılanmızda baş köşelere
oturmuş olan miLriğimizi. sev diklerimizi.
Türknemi dolanz dilimize. Şairin dedigi
gibi, 'Ben sana mecburum" deyip
Türkiye'ye anı tazeleriz hep. "Ay'a
gitmeden önceki son duraktan hepinize
selam olsun."
Japonların bahar sevinci
lar için anlamı büyük. Kirazlann çiçek açması Japonya'da Okbaharuı gei-
mesi demek. Japonlar, ilkbahann gelişini törenler ve şenükJerle kutiuyor-
lar. Tokyo'daki Shinjuku Gyoen Parkı'nda kiraz agacının gölgesinde otu-
ran Japon nine de bahar sevinci yaşıyor. (Fotoğraf: REUTERS)
Uzun yola hüküm giymiş bir mahkûmduOnu yerde ararken gökte bulmuştum.
Hem de 12 bin metre yükseklikte.
Uçağımız Frankfurt'tan havalanmıştı.
Rotamız Los Angeles idi, bir aksilik
olmazsa 12 saatimizi gökyüzünde
geçirecektik. Uzun mesafeli uçak
yolculuklan işkence gibidir.
Binlerce metre yukanda
dakikalann hesabı yapılır. Sizi
oyalayacağını düşündüğünüz girişimleri
n bir süre sonra nafile olduğunu anlarsı
nız. Başladığınız bir kılabı
okuyamazsınız, yazmak istediğiniz
yazı gözünüzde büyür, bulmacalar bir
süre sonra canınızı sıkmaya başlar.
Daldığınız düşünceler biter, yenileri
başlar. Uçak hızlıdır, ama zamanın
tik taklan öyle ağır atar ki. İki yıl önce
yine aynı rotada. aynı duygular içinde,
yolculuk ederken tanıdım onu.
Gelecekte kurulacak sağlam bir
dostluğun temeli 12 bin metre
yükseklikte, Kuzey Buz Denizi'nin
üzerinde kuruluyordu. Kim olduğu
önemli değil. Nereden gelip nereye
gittiğinı de yazmayacağım. Hayata aynı
pencereden bakan iki insanı aynı uçakta
yan yana getiren tesadüfün açıklamasjnı
da yapmaya niyetim yok. Anlatmak
istedığim bir 'gezgin'in hayatı boyunca
*yolcu' olarak yaşayan birinin
gökyüzünün derinliklerinde tanıştığı bir
yabancıya 12 saat boyunca
anlattıklannın bır özeti olacak.
'Gitmek™' Bu duygunun ne zaman
benlığınin derinliklerine yerleştiğini
hatırlamıyordu. Geçmişte büyük
fikirlerin hayalini kuran biri olduğunu
bulanık bir görüntü olarak hatırladığını
söylüyordu, ama hiç tatmin olmamıştı
yaptıklanndan. Eski amaçlannın ise
yaramadığını anladığında yenilerini icat
edecek gücü olmadığını hissetti. thanete
uğramıştı sanki. Ama hayat doğru
LOS ANCELES
REMZt
GÖKDAĞ
cevaplan olmayan bir sınav değil mıydı
zaten. Her şeye usulca bir 'hoşça kal'
dedikten sonra doğup büyüdüğü kenti,
arkadaşlannı ve kendi deyişiyle
'bardakta soğumuş çayını" geride
bırakıp yola koyuldu.
Yabancısı değildi büyük yolculuklann.
yaşamak biraz da serüven değil miydi
aslında. Aşklannı ve kentleri heyecanla
yaşıyordu, ama kimseye de bağlanacak
kadar cesur olmadığını itiraf etti. Bir
şeylerin değişmesini isterdi hep, bir
serseri oiduğu söylenemezdi.
Soyu tükenen bır 'gezgin'di o. Aynlık
vakti geldiğinde gemileri yakmasını
bilirdi, her kaçışın bir tutsaklık
olduğunu bildiği gibi.
Uzaklara girmek, denizler, sinırlar,
ülkeler aşmak fırsatı bulduğunda hiç
duraksamadı. Yalnızlığını taşırken
gittiği her yere, kimseye veda etmeden
aynlmanm hüznünü de sırtına
yüklemiştı. Hayatı boyunca
erişemeyeceği hedefleri olan insanlar
tanıdığmı söylerdi.
Onlardan, boşa zaman kaybetmenin ne
olduğunu öğrendi. Görev ve sadakatin
sahte görüntüler olduğunu bilmelerine
karşın önlerine çektiklen bu duvann
ardına gizlenenlere "Hayır" dedi.
Yollara düştü, uzaklara yöneldi.
Yollar onu, o yollan kovaladı durdu.
Ama yaşamın tadına vardığının altmı
çizerek yıneleyip duruyordu.
"Şikâvetsiz yaşadım, yaşadığun günleri
ve yerieşik yargdanm olmadı hiç"
diyordu. Yani yüreğinde yaptıklannın
pişmanlık izini taşımıyordu.
iki yıl önce, yine böyle bir yolculukta
tanımıştım onu. Uçak, Kanada
üzerinden ABD sınınna girerken onu
düşündüm yine.
Dedim ya onu yerde ararken gökte
bulmuştum. tzini bir süre sonra
kaybettireceğinden emindim o
günlerde. Geriye bakmadan ve
dudağından bir veda sözcüğü
dökülmeden ansızın çekip gitti. Onun
yeni bir yolculukta olduğunu biliyorum
şimdi. tşsiz ve karanlık vadilerde eski
ve hüzünlü şarkısını mınldandığından
eminim. Uçağın pilot u Los Angeles'a
yaklaştığımızı anons ediyordu. Soyu
tükenmiş bir 'gezgin'in uzun yola
hüküm giymiş bir 'mahkûm'un
hatıralanyla bu uzun yolu da geride
bırakmıştık.
Faik Bulut / Mehmet Faraç
Kod Adı: Hizbullah
Kitap; bütün yönleriyle Türkiye
Hizbullah'ını anlatrnaktadır.
* Türkiye Hizbullah'ının ideolo-
jik kaynaklan, fikir adamlan,
dış ve iç bağlantılan, liderleri
ve örgütsel yapısı,
* Hizbullahçılara ait cami, mes-
cit, kitabevleri ve sığınaklar,
* Yoğunlaştıklan ıl ve ilçelerde
hangi kanadın daha guçlü olduğu,
* Örgütün kara listesine girenler ve İlim-Menzil çatışmasında
öldıirülenler,
* Eylem taktikleri, Örgütsel ve eylenısel ozellikleri, Hizbullah
ıtırafçılarının ifadelen. Yani Türkiye Hizbullahçılannın Ana-
totnisi.
Bütün Dağıtımlarda ve Kitabevlerinde
Ozan Yayincillk Cemal Nadir Sok. No: 9 Kat 1
Cağaloğlu/İST Tel: 511 98 78-527 98 47
MESUDİYE ASLİYE HUKUK HÂKtMLİĞİ'NDEN
EsasNo: 1987'13
Davacı Mesudıye Orman Işletme Müdürlüğü tarafından davalılar Necatı Bo-
dur ve arkadaşlan aleyhıne açılan tapu ıptali ve tescıl davasının yapılan açık du-
ruşmasında; Davalılardan Süreyya evladı Mehmet Dinçer Bodur, Mümtaz Sü-
reyya evladı Hafize Selma Bodur (Yılrnaz), eşi Memnune Bodur ile evladı tc-
lal Bodur ve Yusuf Ziya evlatlan Hıcabi Bodur ve Necatı Bodur. Osman Nun
Bodur, Saadettın Bodur, Ahmet Mümtaz Bodur, Ata Bodur'un adreslerinın bü-
tün aramalara rağmen bulunmadığından adlanna dılekçeli davetiyenin gazete
ıle tebliğıne karar venldığinden, Duruşma günü olan 11.05.1999 günü saat
09.00'da duruşmada hazır olmalan veya kendilerini bir vekille temsil etmeleri,
duruşmaya gelmediklen takdirde adlanna dılekçeli davetiyenin teblığ edılmiş
sayılacağı ve duruşmanın yokluklannda HUMK'nın 233 ve 377 maddelen ge-
reğınce yokluklannda yapılacağı Tebligat Kanunu ve tüzüğü gereğınce ılanen
duyurulur.
Basın: 10330
HYUNDAICOWORAT1CN/Elec!rcf«: Dept.
KLİIVIA
n- M ^ , İŞTEİMKÂN!
Dunya Markasından
T
DAHA ÇOK KAZANMAK için
siz de H Y U N D A I AİLESİNE KATILIN
SPÜT KÜMA VE ELEKTRONİK ÜRÜNLERİMİZİN
Tüm Türkiye'de satış ve servisi için
Teminat verebilecek, Shovvroom açabilecek
Ciddi kişi ve kuruluşlara
BAYJLİK VE SERVİSLİKLER VERİLECEKTİR
Antalya Mrk: (0242) 32410 25 (pbx) Faks: 32410 26
Doğayla
tarihin
buluştuğu
kent
Bahar güneşi bir görünüp bir
kayboluyor. Oxford, yeşilin yenilenen
tonlanyla daha bir göz kamaştıncı.
Thames Nehri'nin kollanndan
Chervvell'de tekne gezintisi yapmak
isteyenlerin sayısı hayalann
ısınmasıyla artıyor. Ördeklerin
yüzdüğü
nehir boy\mca tarihi binalann
yer aldığı bakımlı bahçeler uzanıyor.
Kentin en karlabalık olduğu mevsim
yaz. Dil öğrenmek için yaz
okullanna gelen öğrenciler nüfusa
büyük katkıda bulunuyor.
Oxford'da bahann tadını ise
Avrupalı ve Japon
turistler çıkanyor.
Dünyanın en eski üniversitelerinden
birine ev sahipliği yapan kentte,
tarihi okul binalanna özel turlar
düzenleniyor. 12. yüzyılda kumlan
Oxford Üniversitesf ne bağlı 35
fakülte var.
Bunlardan 2'si sadece kız öğrenci
alıyor. 16. yüzyılda kurulan Christ
Church (Oxford Katedrali)
ünıversitenin en önemli
bölümlerinden birisi.
Christ
OXFORD
GÜL
ATMACA
Church
bugüne
kadar 13
başbakan
çıkarmış.
Gotik
binalann
çoğunlukta ^ " ^ ^ " ^ ^ ^
olduğu kent, tarihi dokusunu
korumayı başarmış. Oxford'da
evlerin çoğu iki katlı ve her evin
bahçesi var.
Ingilizler bahçe düzenlemeyi
seviyorlar, ama Akdeniz
ülkelerindeki gibi sandalyesini
kapısının önüne atıp oturana da pek
rastlanmıyor.
Kentte yaşayan Türkiyeliler ise
çoğunlukla döner ve kebap yapılan
fast food dükkânlannı işletiyorlar.
Mutfağa girmeyi pek sevmeyen
Ingilizler. mikrodalgalarda ısıttıklan
dondurulmus yiyeceklerin yerine
artık fast food biçiminde sunulan
döner ve kebap yemeye başlamışlar.
27 yaşındaki Emel, istanbulliL
Oxford'a geleli sadece'^ay 6tü
Eşi restoran sahibi.
Hafta içi dil eğitimi veren bir okula
gidiyor: "Buradaki yaşam
Türkiye'dekinden çok farkh.
Örneğin bitişikteki komşumuz yeni
yıbmızı kart göndererek kutladL
Karşılaşbğunızda ise sadece
merhabalaşıyonız.
Bu yüzden, Türkiye'deki komşuluk
ittşkilerini, arkadaşuklan çok
özlüyorum."
Oxford'da yaşayan yabancılar
arasında birinci sırayı
Pakistanlılar ahyor.
Rengârenk yerel giysileri içindeki
Pakistanlı kadınlar kendi aralannda
anadillerini konuşuyorlar.
Pakistanlılara ait dükkânlann önünde
geçerken aldığınız yanık baharat
kokusu ise bir süre sonra tanıdık
gelmeye başlıyor.
Kentte pub ve büyük marketler
dışındaki bütün dükkânlar saat
18.00'de kapanmış oluyor.
Pub'lar, insanlann günlük
yorgunluklannı attığı ve sohbet etriği
ana mekânlar. Cumartesi ise tatil ve
alışveriş günü olduğu için sokaklann
en kalabalık olduğun gün.
Kentin merkezinde. Oxford
Üniversitesi'nin ambiemını taşıyan
tişört, çanta, anahtarlık gibi
aksesuvarlan satan mağazalar var.
Bu mağazalar öğrencilerden çok
ülkelerine Oxford'dan birer anı
götürmek isteyen turistlerin ilgisini
çekiyor.
DARULACEZE VAKFI
Vefat ve özel günlerde
Çelenk bağışlarınız için
Tel : (0212) 221 79 50 (8 hat)
Faks: (0212)221 79 54
Romanlarınız ve ansiklopedileriniz
yerinizden alınır. Tel: 554 08 04
T.C.
İLAN
BURSA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİN'DEN
DosyaNo: 1998'984
Davacı Salih Durtakal vekili Av. Osman Faik Argun tarafından davalı Refah
Durtakal aleyhine açılan boşanma davasının mahkememizde yapılan açık yar-
gılamasında verilen ara karan uyannca:
Davalı Refah Durtakal'ın adresı meçhulde kaldığından bütün aramalara rağ-
men tespit edilemediğınden adına çıkanlan teblıgatın ilan yolu ile tebliğıne ka-
rar verilmiş olup davalı Kazım ve Rahime kızı 1974 doğumlu Refah Durtakal'ın
yargılamanın atılı bulunduğu 6.5.1999 günü saat 9.00'da mahkememız duruşma
salonunda hazır bulunması veyahut kendısıni bir vekille temsil ettirmesi, aksi
takdirde yargilamaya yokluğunda devam edileceği ve hüküm dahi yokluğunda
\enleceğı hususu davetıye yenne kaım olmak üzere ılanen teblığ olunur.
Basın: 14845
DİCLE KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1998'77
Davacı Orman Genel Müdürlüğü tarafından davalı Dıcle ılçesı
Değırmeniı Köyü nüfusuna kayıtlı Ahmet oğlu 1957 doğumlu,
Kadri Barlas aleyhine mahkememize açılan Değırmenli Köyü 101
ada 19 parsel sayılı taşınmazla ılgılı tespite ıtiraz ve tescil davası-
nın venlen ara karan gereğınce: Davalıya gösterilen adreste dava
dilekçeli tebligat teblığ edılemediğı gıbı tüm aramalara rağmen da-
valmın teblığe yarar adresının de tespit edilemediğınden davalıya
duruşma gününün ılanen tebliğıne karar venlmış obnakla. davalı
hakkında açılan tespite ıtiraz ve tescil davasınm duruşma günü
7 6.1999 günü saat 9.45'te Dıcle Adlıyesı'nde hazır bulunması ve-
ya bir vekille temsil ettirmesi, aksi takdirde vargıiamanın yok-
luğunda yapıiacağı ve karar venleceğı gıbı duruşma gününün teb-
liğ edılmiş sayılacağı ılaneo tebliğ olunur. Basın: 14591
MUĞLA ASLtYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Sayı: 1998/455
Davacı tncilay Aksoy tarafından davalı Erdal Aksoy
aleyhine açılan boşanma davasının mahkememizce yapı-
lan duruşmalan sırasında; Panayır Mahallesi, Poyraz So-
kak, No: 7/2 Bursa adresinde ikamet ettiği bildirilen dava-
lı Erdal Aksoy adına çıkanlan dava dilekçesi bila tebliğ ia-
de edılmiş olup, zabıta manfeti ile yapılan tahkikatta da
açık adresinin tespit edilemedıği bildirilmiş olmakla, da-
valı Erdal Aksoy'un HUMK'nun 213 ve 337'nci maddele-
ri gereğınce duruşmanın bırakıldıgı 9.6.1999 günü saat
9'da Muğla Asliye Hukuk Mahkemesi salonunda hazır ol-
ması veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi, aksi tak-
dirde duruşmanın yokluğunda yapılıp karar venleceğı ila-
nen tebliğ olunur. 8.3.1999. Basın: 11680