Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9MART1999SALI CUMHURİYET SAYFA
DIZIYAZI
Amavutlar ile Sırplar arasındaki 'Banşçı çözüm tıkanınca savaş kaçmılmaz oldu'
Kosova'da barış çok uzak
DUZYAZI
S'UNUŞ
Ölüm
duyurulan
"~ NATO bombardımara
başladıktan sonraki 24 saat içinde
sağ kalan Arnavutlar, Arnavutluk
anınnı geçmeyi başarmış
Arnavutîar olacak_."
Bu ürkütücü, bu cankınmlar
habercisi cümle, seçkin bir Sırp
aydmmın ağzından çıktı.
Priştine'de bir otel lobisinde, bir
gazeteciyle konuşruğunu bile bile,
bunlann yayımlanabileceğini
nmursamaksızm böyle dedi ve
ekledi:
- Daha da korkunciL.. Priştine'de,
ilk NATO bontbası düştükten
sonraki iki saat içinde sağ kalanlar,
ölenleri öidürenkr olacak_.
Radovan Luksiç iyi yetişmiş, iyi
eğitim görmüş bir aydın. "Size bir
milliyetçi bir Sırp milliyetçisi
denebilir mi" sorusunu
duraksamaksızm, "Nereden
çıkarryorsunuz bunu? Bir
kozmopolitim ben* diye
yanıthyor. Aktardığımız cümleleri
onun özlemini değil, korkusunu
yansıtıyor.
Bu cûmleler Kosova gerçeğini de
yansıtıyor, Kosova'mn gûnlük
gerçeğini...
Bir yıldan bu yana her gûn
kentlerden, köylerden, yol
kavşaklanndan, dağlardan ölüm
haberleri geliyor. Geceleri salt dağ
başlan, ıssız köy yollan değil,
Kosova'mn kentlerinde.
kasabalannda da el ayak çekiliyor.
Sokaklarda korku. zırhlı araçlar,
askerler ve silahlandırümış srviller
kol geziyor. ,
Gece ya da gündüz uzak
tepelerden kentlere, kasabalara
kadarulaşan sürekli silah sesleri
Jcanıksanmışr
..JÇİ3}$£ başını çevırip
fcakrnıyor bile.
,'i..\'e sabaha karşı haberler geliyor.
Gazeteciler, Priştine'nin tek ve en
bûyük otelinin, Hotel Grand'ın ilk
katındakı Medya Center'e gidip,
bir gün önce öîdürülen Sırplann
listesini ahyorlar önce:
"...Bu sabah Suva Reka'nın güney
doğusundaki Musuriste köyünde
Zoran ve Radovan Mihajloviç
kardeşlerin cesetleri bulundu.
Arnavut terörisrJer iki Sırp
yurttaşmı gece evlerinden alıp
götürdüler, daha sonra da uzun
namlulu tüfeklerte.J"
Gazeteciler Medya Center'den
çıkıp birkaç yüz metre yürûyor ve
Kosova Demokratik Birlik
Partisi"nin (LDK) basın
merkezine ulaşıyor ve bu kez de
öldûrülen Arnavutlarla ilgili ölûm
duvurulannı ahyorlar.
"™dün akşam Priştine'nin
güneybatKinâaki Gjinovc
köyünde adları henüz
saptanamayan iki Araavut'un
otomatik sûahlaria taranmış
cesetleri bulundu. AGİT
gözlemcfleri, iki Amavut'un, gece
Studeçan köyünü basan Sırp
askerleri ve paramiliter keskin
nişancılan tarafından
ötdürüidüklerini veJ°
Kosova toprağmda çahşan
gazetecilerin olağan ve sıradan bir
günü hep böyle başlıyor. Bölgede
tam on bir gün kaidım. On bir gün
boyunca hep aynı kanlı çarkı
yaşadık. Bölgede dört buçuk aydır
çahşan Norveçli gazeteci Lucky
(asıl adım bilmiyorum) iri kara
gözlerinde gizleyemediği bir
öfkeyle mınldanıyor:
- Dört buçuk aydır da aynu. Hep
bugünkü gjbi~.
Kosova toprağı kan kokuyor.
"Adını
dlk"
"1389>Tİındal.Murat'ın
komutasındaki Osmanlı or-
dusu Kosova Mcvdan Sava-
şı'nda Sırp ordusunu boz-
guna uğrattı. 1. Murat savaş
meydanını gezerken yarau
bir Sırp subayı, Miloş Obi-
liç zehiıii hançeriyle-"
Anımsadınız.
Ama Kosova üstüne bil-
gimiz de galiba bununla sı-
nırlı kaldı. Balkan devi Yu-
goslavya, dikişleri patlayıp
parçalanmaya başladığında
da Kosova ilgi odağımızda
yoktu.
Bosna tragedyasını izle-
yen gazetecilerin notlann-
da Kosova, olsa olsa, burun-
lannın dibinde işlenen bu
cankınmına duyarsız kalan
eski Yugoslavya halklan
arasında anıldı.
Bölgede çoğunluğu oluş-
turan Arnavutlarla Belgrad
yönetimi arasında sorunlar
olduğu. Priştine'de ara sıra
mitıngler, yüriiyüşler dü-
zenlendiği haberleri kendi-
ne gazetelerde tek sütundan
öte yer bulmadı Ta ki...
Ta ki bir yıl önce, 27 Şu-
bat 1998'de Sırp askerleri-
nin, Arnavut köylerine si-
lahlı baskınlar düzenleme-
ye başladıklan, dağlık böl-
gede Sırp keskin nişancıla-
nnın mevzilendikleri ha-
berlerini, Kosova'mn bü-
yük bir Amavut ailesinden
Jashar'ın Sırp paramiliter
güçlerince öldürüldüğü ha-
beri izleyinceye kadar.
Sonrası ahşılmadık ölçü-
de çabuk gelişti. Yıllardır
Belgrad yönetımiyle anlaş-
mazlıkJanna banşçıl bir çö-
züm arayan Kosova Arna-
vutlan silaha sanldılar. Kü-
çük silahlı gruplar kısa sü-
rede bir gerilla ordusuna
dönüştü ve Kosova Kurtu-
luş Ordusu (Arnavutça adı-
nın kısaltmasıyla: UÇK)
kuruldu.
UÇK kuruluşunu tamam-
ladıktan, örgütlenmesini
merkezıleştırdıkten hemen
sonra önüne çok iddialı ve
Belgrad yönetimini çileden
çıkaracak bır hedef koydu:
Bağımsız Kosova! Yani bir
eyaletı olduğu Sırbistan'dan
ve bır parçası olduğu Yu-
goslavya Federasyo-
nu'ndan kesin bır kopuş.
Gerçi "bağımsız Kosova"
hedefi, Kosova Arnavutlan
arasında yeni değil Daha
1981 yılında, Tito'nun ölü-
münden bir yıl sonra Prişti-
ne'de patlak veren ve kanla
bastınlan büyük protesto
gösterileri sırasında da te-
mel slogan "bağımsız Ko-
sova'' idi. Ama ilk kez Ko-
sova Arnavutlan bu "tarih-
sel" istemlerini bir silahlı
gücün desteğinde yükselti-
Kosova yottannda göç bir giinlük yaşam gerçeği. Köyler boşalıyor; Sırp ya da Arnavut köylüler ölümden kaçmaya çaüşryor.
Priştine: Sanki TürldyePnştıne'ye ınıp Grand Hotel'e yerleş-
tikten hemen bır gün sonra Kosovalı bır
Türk'ün, "oteideki Türk gazeteciyi ara-
dığı" haberi geldi "Haber kav nağı kıs-
metli gazetecinin ayağına gelir" deyip
randevu verdım. Buluştuk. Fıkır fikır,
cıvıl cıvıl, pek sevımli. hatta neredeyse
güzel bir Kosova Türk'ü, 35 yaşlannda
bır kadm. Adı daha da güzel' Elma
Kısa selamlaşmadan sonra gözlerinin
ıçi gülerek hemen konuya gırip sordu:
- MilByet gazetesinden değil mi ?
- Hayır.
- Hürriyet mi yoksa ?
-Oda değil. "
-Öyleyse Sabah!
- Yok. Cumhuriyet'tenim.
Düş kınklığını hiç saklamadı:
-Onu da duyımışluğum var. Ünrversi-
te gibi gazete derler. Ama demek MilM-
yet, Hürrivet, Sabah"tan değilsin?
- Hayır. Nıye?
Umutla omuz silkti:
- Hiç caıum,düşüremiyorunı buradan
bir türlii o Çarkıfelek'i be. Çevir çe\ir
düşmez mübarek... Bilir misin, Romen
çingeneleri bile düşürdülernumarayı ta-
aa Bükreş'ten... Hani belki sen yardım
edersûu. Yok mudur hiç taıudıklann o
gazetelerde? Yap haydi bana bir iyilik™
Elimden bırşe> gelmeyeceğinı, elım-
den geldiğince yumuşaİc anlattım. El-
ma, Priştine'de bır kozmetıkçide çalışı-
yor. Dükkânı tarif etti. Gelirsem birkah-
ve ikram edeceğini söyledi. Tam dönüp
gidecekken. son bır umutla döndü.
- Baksana. Çarkıfelek olmazsa, Turni-
ke olırverir bdkim. Ha, ohnaz mı der-
sin?_
yorlar. 1989'da Miloşeviç yönetimınin, Kosova'ya Ti-
to döneminde yapılan 1974 anayasa değişikliği ile ta-
nınan geniş özerkliğin kaldınlmasmı protesto ama-
cıyla başlattığı banşçıl protesto eylemlen sonuç ver-
medi.
Sırp yönetimi altında karnu görevlerini kabul et-
meme, vergi ödememe. nüfus sayımma ve seçımle-
re katılmama gibı yankılı, ancak caydmcı niteliği
görece zayıf siyasal eylemler, ne Belgrad yönetimi-
ne geri adnn attırabilmiş ne de herhangı bır kazanım
sağlamtştı.
O günlerde Kosova Demokratik Birliği (LDK) ad-
lı ilk siyasal parti kuruldu. Dr. tbrahim Rugova par-
tinin başına geçti. tsviçre'de eğitim görmüş ve uzun
yıllar Batı Avrupa'da yaşamış, seçkin bir Arnavut
aydını olan Dr. Rugova \e LDK kurmaylan temel
olarak banşçıl ve siyasal çözüm yollannda ısrar et-
tiler. Bu çerçevede ele alınırsa UÇK'yı doğuran,
Belgrad'ın herhangi bir uzlaşmaya yanaşmaması ol-
du. Geleneksel olarak sorunlan şiddet kullanarak
çözmeye yatkın bir coğrafyada UÇK kısa sürede ser-
pildi ve kökleşti.
Bugün Koso\a'da büyük bir çoğunluk, hatta siya-
sal olarak UÇK'ye karşı olanlar bile ağız birliği et-
mışçesine, "UÇKolmasaj'dıbizbugünegelemezdik"
diyorlar ve bunda ısrar ediyorlar.
Bu yargıda haklılık payı pek yüksek. UÇK'nin
varlığı Kosova'da Sırp askeri ve polısiye operasyon-
lannı belli ölçüde dengeledi ve \arlığını Belgrad yö-
netiminin bile kabul etmek zorunda kaldığı kurta-
nlmış bölgelerde kan dökülmesinin önüne büyük öl-
çüde geçmeyi başardı.
Ancak UÇK'nin belırleyici etkısı asıl sorunun
uluslararası siyaset platformlanna taşınmasında ken-
dıni gösterdi. UÇK'nin etkınliğiyle birlikte tırman-
ma sürecine giren şiddet, bir yandan Bosna'da yıllar
b o ^ seyirci kalmanın utancını taşıyan ABD'nin, bir
yandan "kapılannın hemen önünde" bir şiddet ve
cankınm dalgasının kabarmasından ürken Batı Av-
rupa'nın bü\ük güçlerinin soruna alışılmadık ölçü-
de çabuk el koymalanna yol açtı ve Rambouillet sü-
reci başladı. Henü? noktalanmayan ve nasıl nok-
talanacağı henüz bilınmeven bir süreç...
Yarın: Kosova'mn dünü, bugünü
ORHAN BİRGİT
Terörist Devletler...
Dünya yirmi birinci yüzyıla adım atarken, terö-
rist devletlerin sayılanndaki artış, bu beladan ba-
şı dertte olanların dışındakilerin umurunda bile de-
ğü-
Yakın zamana kadar Yunanistan'ın üzerimizde
hasmane emeller beslediğı biliniyordu ve bu emel-
lerin Ege Denizi'ndeki kıta sahanlığı ile Kıbns üze-
rinde odaklaştığı sanılıyordu. Oysa, batı komşu-
muzun Sevr Antlaşması ile kendisine yüklenilmiş
olan Türkiye'yi parçalamataşeronluğundan, yedi-
ği ağ^r dayağa karşın 80 yıl sonra bile vazgeçme-
diği Ocalan'la ılgıli nefes kesen Atina senaryolan
ortaya çıktıkça anlaşılıyor.
Açık yürekle söyleyelim:
Çoğu yurttaşımız, Cumhurbaşkanı Demirel'in
Filipinler'de Yunanistan içın söylediklerini "dozu
kaçmış" bir konuşma olarak algıladıkları için Sa-
yın Demirel'i eleştirmişlerdi.
Oysa Cumhurbaşkanı'nın Güney Asya'nın bir
ucunda, soruna dünya kamuoyunun gözlerini çe-
virmesıni sağlamak amacı ile Malezya televizyo-
nunu araç olarak kullandığı kısa sürede anlaşıldı.
Ve asıl aniaşılan on beş yıldan beri topraklarımız-
da kan döken bir eşkıya örgütünün başını kendi
topraklannda konuşlandıran Surıye kadar, evet en
azonun kadar Yunanistan'ın da PKK'ye kucakaç-
tığının kanıtlannın kâh Pangalos'un, kâh bu ülke-
nin eski Nairobi Büyükelçisi'nin itiraflanyla bir bir
ortaya dökülmesi ile oldu.
Öcalan'ı sığınabileceği ve oradan çetesini uzak-
tan kumandalı da olsa yönetebıleceği bir ülkede
ağırlamak için Kenya Büyükelçiliği'nin rezidansını
açan Yunanistan, gizli örgüt elemanlannı bu eşkı-
yanın refakatinde görevlendırdiğıni, sonra işler çar-
şafa dolanınca "hatırlı konuk"Xan kurtulmak ama-
cı ile kahvesine uyku ilacı koyup, bayılttıktan son-
ra bir yatak çarşafına sanp Nairobi sokaklannda
tenha bir yere bırakma planlannı yapıyor.
Bunlaryapılırken de, Yunan gızli örgütü eleman-
lan ile iletişim sırasında kullanılma amacı ile hem
dönemin Dışişleri Bakanı Pangalos, hem bölücü
başına kod isimleri venliyor ve bu isımler devlet ar-
şivlerinde kayda geçtiği için de terörün hamiliği
belgelenıyor.
Böylece, ülkesindekı dışişleri bakanlığı kariyeri-
ni, bir uluslararası teröristin korunmasını yüzüne
gözüne bulaştırdığı için terk etmek zorunda bıra-
kılan Pangalos, Yunan karamizah tarihine "Büyük
Şarkıcı" adı ile geçerken, Öcalan da -acaba Kır-
mızı Başlıklı Kız- öyküsünden esinlenilerek mı "Bü-
yükanne" diye anılıyor?..
Yakın zamana kadar, terör karşıtı uluslararası
sempozyumlarda, bu alanda adları geçen belli
başlı ülkeler, Libya ve Suriye olarak biliniyordu.
"Büyükanne"n\n Şam'dan kışkışlanmak zorunda
bırakılmasından sonra Yunanistan da, o şanlı uy-
garlık geçmişinin üzerini katillerin parmak izleri ile
simsiyah yaparak, bu üçgen içerisinde yerini alı-
yor.
Yunanistandaki PKK kamplan, PKK'nin uyuştu-
rucu ticaretinden kazandığı bütün o başdöndürü-
cü servetin saklandığı Yunan bankaları ve son
bomba suikastını düzenleyenlerin eğitildiği bom-
ba seminerlerinin karargâhlan bir bir ortaya çıkı-
yor.
Onunla da kalınmıyor. Yavrusu Kıbns Rum Ke-
simi de yeni sabıkaları ile terörist devletlerin vıtri-
nindekı yerini alıyor. Güney Kıbns'ta 2000'e yakın
PKK militanının, KKTC sınırı yakınındaki Alay-
köy'de sabotaj eğitimi gördükleri saklanmıyor.
Rum kesimindeki "Kürdistan Dayanışma Komite-
s/"nin üyelerinden Lakis Pigguras, "Büyükan-
neierinin Nairobi'de yakalanıp Imralı'ya götürül-
düğü gün yerel RIK 1 televizyonunda yapılan açık
oturumda "Türkıye'de casuslukyapan PKKyan-
daşlannın topladıklan asken bılgileri kendisine ge-
tirdiklerinı, kendisinin de bunlan Yunan Askeri Ha-
beralma örgütüne aktardığını" söylüyor.
Bu adamın, altı yıl önce dönemin Genelkurmay
Başkanı Doğan Güreş Trakya'da bir askeri bııiiği
denetlediği sırada kendisine ikram edilen kahve-
ye zehir konulma olayını düzenleyen kişi olarak
Rumlar arasında çalım sattığı da saklanmıyor
*••
Bütün bu olgular art arda sıralanınca Başbakan
Ecevtt'in geçen hafta NATO ve Avrupa Birliği üye-
si ülkelerin liderlerine gönderdiği mektuptan, Yu-
nanistan'ın niçin dışarıda bırakılmasına özen gös-
terildiği sanınm daha iyi anlaşılıyor.
O mektubunda Ecevit, "PKK'ye uluslararası an-
laşmalara aykın olarak verilen dış destek olmasay-
dı, terörû çok daha önce bastırabilir ve bırçok ki-
şinin hayatını kurtarabilirdik... PKK'nin ülkenizde-
ki varlığına, hukuki ve fiili eylemlerine karşı yasal
işlemlerin ivedi bir şekilde başlatılacağını umut
ediyorum" diyordu.
Ecevit .Yunanistan'ın bir NATO hatta maalesef
bir AB üyesi ülke olduğunu elbette biliyor.
Ama öyle bir mektubu almamış olmaktan dola-
yı Yunanistan hükümeti en küçük bir tepki bile
göstermiyor.
Demek ki, Atina suçüstü yakalanmış olmanın
telaşı ve sıkıntısını boğazına kadar duymaktadır.
O telaşı anlamak elbette olası. Ama Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanı'nın kendilerinden istediği
"PKK'nin ülkenizdeki varlığına, hukuki ve fiili ey-
lemlerine karşı yasal işlemlerin ivedi bir şekilde
başlatılacağını umut ediyorum " sözleri acaba Yu-
nanistan dışındaki NATO ve AB ülkelerinin hükü-
met başkanlannca nasıl yanıtlanıyor?
Faks: 0212 - 677 07 62
E-Mail: obirgrtfa cumhuriyet com. tr
ELGRAD VE ÖTESİ (Sırbis tan i z / e n i m l e r i) ATAOL BEHRAMOĞLU
Belgrad'dan ilk kez bundan tam ceyrek
yüzyıl önce geçmiştün. 1974'ün güz baş-
langıcıydı. Birkaç öğrenci Türk, bir arka-
daşımızın külüstür arabasıyla, ülkeye "ke-
sin dönüş" yapmak üzere Paris'ten hareket
etmiştik. Ben 70 güzünden beri, öğrenmek
ve serüven duygusuyla. yurtdışındaydım...
Geplenmizdekı son paralan harcayarak
sürdürdüğümüz bu dönüş yolunda Belg-
rad'a bir gece vaktı girmiş olmalıyız ki bel-
leğimde gündüze ilişkin tek bir izlenım
yok. Gece nerede kalmış olduğumuzu bile
anımsamıyorum. Anımsadığım tek şey, ge-
celeyin bir parkta bir delikanlının "saaf
sözcüğunü kullanarak benden saati sorma-
sı... Dört yıldır yurdundan uzak birinin tü-
müyle yabancı olduğu bir ülkede bır yaban-
cıdan kendi dilıne aıt bir sözcük du>Tnası-
nın duygu karmaşasını yaşamıştım...
25 yıl sonra bir TH Y uçağıyla Viyana'ya.
oradan Avusturya Havayollan'yla Belg-
rad'a uçarken bu kenti bu kez hakkıyla gör-
mek karanndayım. Belgrad'a Sırbistan Ya-
zarlar Bırliğı'nın uluslararası yazarlar top-
lantısının çağnlısı olarak uçuyorum Konu
başlıklan. "ÇokKüMıiüDümada Yazar",
"Sırp Kültürünün Süreklil^i''. tkinci konu-
nun alt başlıklan "Hilandar KUisesi'nin Se-
kizinci Yüzyıh" ve Sırbıstan'ın büyük ka-
dın şain Desenka Maksimoviçın yüzüncü
doğum yılı... Desenka'ya yabancı değilim.
YıllarönceMilliyet Sanat Dergisi'nin Dün-
ya Şiiri Antolojisi için çevıriler yaparken o-
nun birkaç şiirini de çevirmiştim...
Belgrad Havaalanf nda beni karşılayan i-
ki delikanlı, Miloş ve Slobodan. üniversite
öğrencileri. Harçlıklannı çıkarmak için
toplantı süresince yabancı yazarlarla ilgı-
lenecekler. Slobodan'ın kullandığı arabay-
la kent merkezindekı Slavıya Oteli'ne doğ-
ru ılerlerken, ortak dilimız Ingilizceyle bir-
birimızi tanımaya çalışıyoruz. Slobodan'la
Gövdeden kopmuş baş
birkaç günlük Sırbistan yolculuğumun so-
nunda bir kez daha karşılaşacağız v e onun-
la konuştuklanmız bu yazı dizısının belkı
de son cümlelenni oluşturacak...
Otelde beni bir sürpriz bekliyor: Bu kez
yaklaşık 20 \\\ önce, yanılmıyorsam
İ977'de, katıldığım ilk Struga Şiir Günle-
ri'nde tanıştığımız Kosovalı Türk şaır Ha-
san Mercan. Ve adını çok ıvi bildiğim bir
başka Kosovalı Türk şair, Iskender Muz-
beg.
O gece, ayağımızın tozuyla, Sırbıstan Ya-
zarlar Birliği'nın bır saray yavrusu denebi-
Iecek genel merkezındeki "Kosova Şiir Ak-
şamı"na gittik... İyi aydmlatılmış, TV ka-
mera spotlarıyla daha da aydınlanan yak-
laşık yüz kişılik bır salonda Sırbıstanlı v e
bazı yabancı şairler bir masanın çe\Tesıne
dızıldik... Bu ilk şiir gecesi, anlayabildiğim
kadanyla, uluslararası olmaktan çok ulusal
nıtelikteydi.. Şiırlerdevekonuşmalardaen
çok geçen sözcük "Kosova" ıdı... Rusçamın
da yardımıyla, bu konuşma ve şiirlerde
"hamasi" bır havanm varlığını sezinliyor-
dum... Sırbıstanlı aydınların görünümü
Belgrad'daki daha o ilk gecemde bana, göv-
desınden kopmuş birbaşı düşündürdü .. Ti-
to'nun büyük Yugoslavyası sona ermişti...
Sırbistan büyük gövdeden kopmuştu... A-
ma baş olma iddıasını henüz yitirmemışfi..
Ve şimdı Kosova'yı da yitirmekte oluşun
kaygılannı ve telaşını yaşamaktaydı...
Ertesı gün aynı bınadaki sözüm ona ">"u-
variak masa" toplantılannda daha bir da-
ğınık görüntü vardı... O güneşlı Belgrad sa-
bahı Hasan Mercan ve Iskender Muzbeg'le
Knez Mihaylova Caddesi'nden Belgrad'ın
ünlü kale ve parkı "Kalemegdan"a yürüyo-
nız.. Aşağılarda "Sava" ve "Dunav" (Tu-
na) nehirlerinin birleştıği, Belgrad'ın kuze-
ymdeki bu muazzam kale-park alanının gi-
nşindeki bir küçük anıt dikkatimi çekti.
1967'de yapılmış bu yontuda, yontunun ya-
pılışından yüz yıl önce, 1867'de, Sultan Ab-
dülaziz'in fermanıyla Belgrad, Semendere
sancaklannuı Sırp Prensı Karayorgi Petro-
viç'e verilişi gösterilıyor...
"Katemegdan"ı daha sonra daha yakın-
dan göreceğim...
O gün öğleden sonra "Ulusal Müze"de
uluslararası şiir günü var... Büyük sahnenin
arkasına, savaş alanlannın betimlendiği bir-
kaç yağlıboya tablo yerleşnrilmiş... Tablo-
lardakı askerlerin arasında papazlar ve el-
lerindeki haçlar belirgin olarak seçilebili-
yor... Toplantı dosyasının kapağındaki re-
simde de haçlar var... "Gövdeden kopmuş
baş"a ikınci bu- ızlenim ekleniyor: Sırbis-
tanlı aydın "baçatutunma" çabasında... Bu
uluslararası toplantıya bir gün sonra katı-
labilmiştim... lzlenunimi söylediğim arka-
daşlardan, açılışta bir papazın da konuşma
yaptığını öğrendim... Sırbıstanlı ya da eski
Yugoslavya'nın çeşitli bölgelerinden gelen
Sırp şaırlerin okuduğu şiirlerdeki "hama-
si" dınsel havayı sezinlemek güç değil...
"Gövdeden kopmuş baş"ın "haça nırun-
ma", haçtan güç alarak direnme, kimliğini
savunma çabasını da...
Bu çabada, ıster istemez dizginlenmek
zorundaki bir saldın içgüdüsü de sezinle-
niyor... Buna karşılık, aynı toplantıda, Sır-
bistan Yazarlar Birliği Başkanı Slobodan
Rakitiç, banşçı, Konuşmasında Miloşeviç
yönetimine yöneltilmiş eleştiriler de var-
dı...
SÜRECEK