20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 MART 1999 SALI HABERLER DUTVYADA BUGUN ALt SİRMEN Guçlu mu, Guçsuz mu? Çankın Valisi Ayhan Çevik'e suikast düzenle- yen ve kenti kana bulayarak öğrenci, koruma, iş- çi, dört vatandaşımızın ölümüne neden olan 7İK- KO militanı Kemal Ertürk, 48 saat gibi kısa birsü- re içinde yakalandı. Kuşkusuz bu başarılarından dolayı güvenlik güçlerini kutlamamız gerek. Suçlulann hızla yakalanmalarının vatandaşta, çok gerekli olan güven duygusunu yarattığı, yad- sınamaz bir gerçektir. Ancak, medyada kimi zaman olayların abartıl- dığını görüyoruz. Bir tek olaydan yola çıkarak, dev- letin gücünü abartmanın bizi yanlış noktalara sü- rükleyeceğinden korkanm. Evet, "Kemal ve Bülent Ertürk'ün yakalanma- lanyla, devlet, gücünü göstermiştir" demek yan- lış bir yargı oluyor. Çünkü devletin gücü münferit olaylarda ortaya çıkıp, sonra sabun köpüğü gibi sönen birgüçdeğildir, olmamalıdırda. Devletin gü- cünün, suçlan caydırıcı otması içın, süreklilik nrte- liğine sahip bulunması gerekiyor. Ama ne yazık ki, Türkiye'de tanık olduğumuz o- lay bu değil. Apo'yu Kenya'dan, yakalayıp getiren de devlet. Kendi hapishanesinde bujunan ve çok önemli açıklamalaryapacağı bifinen ÖzdemirSa- bancı'nın katilinin, kendi gözetimi ve koruması al- tında öldürülmesini, bir başka deyişle susturul- masını çaresiz seyreden de bu devlet. TlKKO'cu militanlan yakalayan da bu devlet, hapishanelerine egemen olamayan da bu devlet. Bugün Türkiye'nin hapishaneleri, başta Sağmal- cılar olmak üzere, ister adi olsun, ister güya siya- si, ama aslında terörist suç örgütleri için kurtanl- mış bölgelerdir. Sağmalcılar Ceza ve Tutukevi'nde 1983 ile 1986 arasında küçük bir fasıla ile hemen hemen 2.5 yıl geçirdim. O zamanlar Sağmalcılar'da kuş uçmu- yordu. Kuşkusuz, 12 Eylül döneminin hapishanelerini ve bilinen işkencelerıni savunmak hiçbir ızan sa- hibine yakışmaz. Benim de öyle bir niyetim olma- dığını okurlar bilirler. Ancak, rejimin bir alıp veremediği olmadığı adi suçlular koğuşunda da işkence yoktu, ama bu- günkü gibi laçkalık da. Çoğu zaman, hapishane- deki komutandan kaynaklandığı söylenen (her za- man öyle miydi, onu da bilmenin zor olduğunu, ha- .pishane dalaverelerini yakından görmüş olanlar kolayca anlayacaklardır) baskılar, olmaması gere- ken kısıtlamalar, hepimiz tarafından hep dile geti- rildi. Ama sanıyorum ki, o gün ile bugün arasında, bir orta yol bulunabilirdi. Scvil yönetime geçiş demek, o dönemde olmaması gereken baskılann kaldınl- ması demektir. Yoksa, her şeyin laçkalaşması de- ğil- Konuyu açmak için bir varsayımdan yola çıka- lım: "Acaba biryakın dostun Sağmalcılar'da yat- mak durumunda olsa, o günün koşullannı mı yeğ- lersin, bugünün koşullarını mı" derseniz, Eğer ikisi arasında birüçüncü seçenek yoksa, o günün koşullarını yeğlerim, hiç değilse yaşamının güven- csdeotduğunu bifirim. Kaldı ki, bugün de hapis- ttanede terdrtst örgütterin, mafyarun kendi baskı- sı egemendir" yanıtını veririm. : ıGöriiyorsurkJz, zaman zaman gücünü gösteren devletin güçsüzlüğü, insanlan zaman zaman kırk katır ile kırk satır arasında seçim yapmak zorun- da bırakıyor. Bu durumda bir kalemde "işte devletin gücü" diyeceğimiz yerde, istediği zaman güçlü olabilen devletin, zaman zaman, hatta çoğunlukla neden güçsüzlüğe duçar olduğunu kendimizesormamız ve ona göre gerekli tanılan koyup, devletin gücü- nü, demokrasiyle bağdaşmayan aşırılıklarını tör- püleyerek sürekli hale getirmeye çalışmamız ge- rek. Asıl sorulması gereken soru, istediğinde gücü- nü kullanan devletin bu niteliğini demokrasi dışı- na saptıran, sonra da zaafa uğratanlann hangi et- kenler, hangi gruplar, hangi kişiler olduğudur. Gazeteci Feridun Evrenosoğlu öldü • Gazetemizin eski Bursa temsilcisi Evrenosoğlu geçirdiği mide kanamasının ardından kaldınldığı hastanede bütün çabalara karşın kurtulamadı. Evrenosoğlu'nun cenazesi, bugün Bursa Yeşil Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra Emirsultan Mezarlığı'na deftıedilecek. BURSA (Cumhuriyet) - Gazetemiz eski Bursa temsilcisi, emekli gazeteci Feridun Evrenosoğlu vefat etti. Önceki akşam evinde geçirdiği mide kanamasının ardından SSK Bursa Hastanesi'ne kaldınlan, ağırlaşması üzerine oradan da Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Yoğun Bakım Servisi'ne nakledilen Evrenosoğlu, tiim müdahalelere karşın kurtanlamadı. 24Kasım 1931 tarihinde Bursa'da doğan Feridun Evrenosoğlu, Bursa basınının duayeniydi. 1968-1982 yıllan arasında gazetemizin Bursa temsilciliğini de yapan Feridun Evrenosoğlu, dürüst gazetecilik ilkelerinden ödün vermeyen, mesleğe çok sayıda gazeteci yetiştiren bir ustaydı. Evrenosoğlu'nun cenazesi, bugün Bursa Yeşil Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra Emirsultan Mezarlığı'na deftıedilecek. Evrenosoğlu, Osmanlı devletinin kuruluş ve yükseliş dönemlerinde önemli hizmetlerde bulunan Evrenosoğullan soyundan. Babası Selanik, annesi Vbdina doğumlu olan Evrenosoğlu'nun ailesi Balkan Savaşf ndan sonra göç ederek Bursa'yayerleşti. Basın mesleğine 1950'deAnt gazetesinde başlayan Feridun Evrenosoğlu, 195rdeHâkimiyet'e sekreter yardımcısı olarakgirdi ve birsüre sonra sekreter oldu. 1969'adeğinbu gazetede görev yaptı. 1955-1960 yıllan arasında Bursa Gazeteciler Cemiyeti'nin ve Gazeteciler Sendikası Bursa Şubesi'nin yönetim kurullannda bulundu. 1971'de Milliyet gazetesine geçti. 1973'edeğin muhabir ve haber müdürü olarak çalıştı. 1973'te Bursa'da ilk kez ofset tekniğine geçişi gerçekleştiren Bursa Hâkimiyet'in yayın hazırlıklanna katıldı ve 1974'ten emekliye aynldığı 1982 yılına değin gazetenin haber müdürlüğünü ustlendi. Bağımsız Zonguldak milletvekili bu kez aday olmadı ama politikadan da kopamadı Miimtaz Soysal: Siyasette varım IŞIK KANSU ANKARA - Bağımsız Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mümtaz Soysal' ın yazdığı "Çüriiyüşten Dirilişe" adlı kitapçık yann gazetemiz Cumhuriyet ile birlikte okuyuculanmıza ulaştınlacak. Prof. Dr. Soysal, u muttak takütçitik" yüzünden. 15-20 yıl öncesine göre Türkiye'de daha dengesiz, güvencesız, heyecansız, yoksulu daha yoksul, zengini de başını almış giden bir toplum yaratıldığını belırterek "Kitapçığın bütününden çıkan hava, bu dengesiziiğe karşı bir feyan" dedi. Siyasette var olduğunu dile getiren Soysal, "Eğer khapçıkta önerdiğim tutumlan benimseyen partiler olursa. bunlann çalışmalannda etkili olmaya ve gerekirse siyasal kuruluş olarak da bu diişüncelerin Türkiye'nin gerçeğine yansımasını sağlamaya • Eğer önerdiğim tutumlan benimseyen partiler olursa, bunlann çalışmalannda etkili olmaya ve gerekirse siyasal kuruluş olarak da bu diişüncelerin Türkiye'nin gerçeğine yansımasını sağlamaya çalışacağım. '7" f ürkiye'de çok yanlış 1 olan bir gidiş var. Bu yanlışın düzelmesi için Cumhuriyetin başlangıç ilkelerinden hız alan bir sol yaklaşım beklentisinin olması gerekir ve bu beklenti var. çaüşacağun" diye konuştu. Prof Dr. Mümtaz Soysal. "Çürüyüşten Dirilişe" adlı kitapçığına ilişkin sorulanmıza şu yanıtlan verdi: - Uzun süredir, siyasette nasıl bir rota tutturacağınız yolundaki sorulara "Az sonra'" yanıtını verhordunuz. "Çürüyüşten Dirilişe" adlı kitabınız, "az sonra"nın ilk başlangıcı mı? SOYSAL - Az sonra geliyor. Önümüzde seçim var. Seçimin sonuçlanna bakacağız. Seçimin sonuçlan, sanıyorum Türkiye'de asıl yapılması gerekenler açısından pek umut venci olmayacak. Cünkü, bu seçimde Türkiye'nin koşullan açısından çok iddialı bir solun olması gerekirdi. Ama, öyle bir sol görmüyorum. Başta Meclis'te grubu olan iki sol parti ile diğer küçük oluşumlar halinde seçime giren partilere baktığımızda, partilerin büyüklüğu ile iddianın solluğu arasında ters bir orantı gözüküyor. Oysa, hem sol oluş hem de iddia büyük olmalıydı. Türkiye'de çok yanlış olan bir gidiş var. Bu yanlışın düzelmesi için Cumhuriyetin başlangıç ilkelerinden hız alan bir sol yaklaşım beklentisinin olması gerekir ve bu beklenti var. Bu açıdan en önemli ölçüt, Türkiye'ye dıştan kabul ettirilmek istenen ekonomik politikalar konusundaki direniş ya da boyun eğiştir. Bunlann içinde de en belirgin konu, özelleştirmedir. Özelleştirme yalnız başına ele alınmamalı. Onun arkasında. Cumhuriyet devriminin köktenciliğini ortadan kaldırmak ve Türkiye'yi sıradan ikinci sınıf bir devlet haline getirmek amacını güden küreselleşmenin temel felsefesi yatıyor. Oysa, özlenen bu değil. Bizim kuşağımıza verilen eğitim, dünyadaki gidişe körü körüne uymak değil. bu gidiş karşısında aklı kullanarak, çağdaş uygarlığın üstüne çıkabilmeyi amaçlıyordu. Aşağı yukan yanm yüzyıldır bu amaç. heyecan kayboldu. Onun yerine, bizden çok daha etkili devletlerin ortaya koyduklan siyasal ve sosyal yaklaşımlara uymak biçiminde bir tutum ortaya çıktı. Hazırladığım kitapçıkta, bu tutumun değişmesi gerektiğini ve asıl vurgulanması gerekli olanın bu gidiş karşısında düşünce bağımsızlığı olduğunu göstermeye çalışıyorum. - Kitapçıkta "işe doğru ilkelerie başlamak gerektiğini" belirtiyor ve bir ilkeler bütünü sıralıvorsunuz. Bütün bunlar, yeni bir siyasi hareketin ipucu mu? SOYSAL- Tabii onun ipucu. Ama, yeni bir siyasi hareket deyince hemen akla gelen, yeni bir siyasi parti kurmak olabilir. Oysa, bugünkü siyasal yelpazede Meclis içinde ve dışında sol etiket taşıyan, ilerici, solcu, cumhuriyetçi olduğunu söyleyen çeşitli partiler var. Içlerinden bir teki ya da birkaçı böyle bir harekete dönüşebilir. Kitapçıkta ille de bir parti kurulma&ifldan söz edilmiyor. Ama, bütün öneriletıleri gerçekleştirecek ' olan partinin nasıl olması gerektiği^ ve bu partinin dayanması gereken ilkelerinin neler olduğu vurgulanmaya çalışılıyor. O ilkeler bir çeşit program. Bu ilkelerin hepsinin bütünüyle hemen gerçekleşmesi düşünülemez. Ama, bir ilkeyi benimsemişseniz. o andan ıtibaren gelişen durumlar karşısında aldığınız bütün tavırlarda o ilkelerin yol gösterici olması gerekir. Ömeğin, eğitim her aşamada parasız ve kaliteli olmalıdır ya da sağlık ticaret konusu yapılamaz, diyoruz. Bunu söylediğiniz andan itibaren bütün özel okullan, özel hastaneleri kapatamazsanız. Büyük boşluklar ortaya çıkar. Ama, bundan sonraki davranışlarınızda kamusal. parasız, herkese açık olanı teşvik etmek, onu geliştirmek gerekir, diyorsunuzdur. Buna karşılık, öbürlerini teşvik etmemeniz, o yöne doğru gelişmenin oimasını doğru bulmamanız gerekir. ilkelerinden biri, eğer eğitimi. sağlığı parasız yapmak ise başka bir ilke de vergilendirme, sosyal adaleti göz önünde bulundurmak; hızlı, planlı kalkınmaya ağırlık vermek olabilir. Bu açıdan bakıldtğında, ilkeler tek başına pek anlam ifade etmeyebilir. Hepsinin bir bütün olarak ele alınması gerekir. Kitapçığm asıl yaklaşımı da ilkeleri bir bütünlük içinde gösterebilmek. - Kitapçık, evrensel ilkeleri göz ardı etmeden bir ulusal dirilişe çağn niteiiği taşıyor. Bu ulusal çağnya, yurttaşlann coşkuyla yığuısal katdımı gerçekieşir mi sizce? SOYSAL- Anlatılabilirse gerçekieşir. Insanlanmız çok uzun süredir, dıştan gelen ve içeriye de arttınlarak medyaya egemen olanlarca yansıtılan çok yoğun bir bombardıman altında. Bombardıman şöyle sunuluyor: Eğer çağdaş ve dünyada başanlı olmak istiyorsanız, genel rüzgâra uymanız gerekir. Oysa, başımıza gelen ya da başaramadığımız işlerden çoğu. dünyanın gidişine uyumluluk dolayısıyla oluyor. Uyumluluk her zaman marifet değil. Bazen uyumsuz olmak gerekir. Bu rüzgâr acaba bizim gibi ülkeler için elverişli bir rüzgâr mı? Bunu bağımsız düşünebilmemiz gerekiyor. Bakıyoruz. dünyanın bir bölümü gitgide açılan bir uçurumun dibinde kalıyor. Bütün gelişmeleri f\ zelleştirmenin LJ arkasında, Cumhuriyet devriminin köktenciliğini ortadan kaldırmak ve Türkiye'yi sıradan ikinci sınıf bir devlet haline getirmek amacı yatıyor. evrensel doğrular olarak anlatan bölüm de başını alıp gidiyor. Türkiye, bu dengesiz dünyanın aşağı yukan ortalannda bulunuyor. Bir ikilem karşısında hissediyoruz kendimizi: Ya uçurumun üstünde bulunanlarla beraber gitmemiz gerekiyor ya da ne yapalım onlara uyamıyoruz, öyleyse altta kalalım. Oysa böyle bir ikilem mutlaka doğru değildir. Pekâlâ bizim kendi koşullanmıza uygun, kendi tarihimizden gelen bir yol tutturmamız mümkündür. Zaten biz başından beri böyle bir yol tutturmaya çalışan toplumuz. Şimdi yaratılan atmosfer, başlangıçta tutturduğumuz yolu sağlam bir biçimde izleyememiş olmaktan ileri geliyor. Ancak, mutlaka 1930'lu yıllardaki devletçi politikalar bugün aynen tekrariansın. demiyoruz. Onlarda düzeltmeler, yeni' ayarlamalar yapılabilir, diyoruz. Oysa, bugün söylenenler "Bütün bunlar saçmavdı, yanlıştı. Bunlar bırakılsın, hızla giden dünyanın peşinden sürükleneüm" diye özetlenebilir. Ben, bu söylenenin yanlış olduğunu savunuyorum. Sürülclenebiliriz, ama sürüklendiğimiz zaman onlara yetişmek çabası içinde aynen onlar gibi yapmaya kapılıyoruz. Bu da gitgide daha dengesiz, sağlıksız bir toplum yaratıyor. Türkiye'de, "mutlak taklitçilik, önümüze konan modeli olduğu gibi kabuUenme" tutkusu yüzünden 15-20 yıl öncesine göre daha dengesiz, daha güvencesiz, daha heyecansız; batısı, doğusuna göre arayı daha fazla acan bir toplum yarattık. Yoksulu kendisini daha yoksul ve geride kalmış hisseden; zengini de başını almış giden bir toplum yarattık. Kitapçığm bütününden çıkan hava, bu dengesiziiğe karşı bir isyan. Böylesine dengesizleşen bir toplum, hep böyle gidemez. Tehlikeler vardır ve bu tehlikeleri patlamalara dönüştürmeden tekrar aklımızı başımıza toplayıp stratejik planlama gibi, eğitim, sağlık kampanyası gibi alınacak önlemlerle başlangıçtaki heyecanı yeniden yakalamak gerekir. Bu yapılabilir mi dendiğinde, yapılabilir, ama çok büyük çaba istiyor, diyorum. Onun için sırf heyecan yaratmak biçiminde değil de. bu heyecanın hangi doğru ilkelere dayanılarak yaratılması gerektiğini belirten bir biçimde çıkış yapmayı tercih ettim. Bir özlem var, fakat o özlem geriye dönüş özlemi biçiminde olmamalı. lleride erişilecek yeni hedefler vardır, dememiz gerekiyor. Ama. bu da galiba ancak dramatik ortamlarda olabilir. Onun için seçim sonrasınm Türkiyesi'ne bakmak gerekiyor. Yani Türkiye, seçimden bir umut ışığı çıkarabilecek mi? Çıkmadığı zaman, işte başka bir ışığı, umudu ortaya koymak gerekiyor. Endişem şu: Seçimden çok fazla bir köklü değişiklik yaratmayan sonuçlar çıkacak. Kimi partiler oy oranlannı belki bir-iki puan arttırmış olacak, ama değişik bir Türkiye çıkmayacak. işte, o Türkiye'nin daha da çok umutsuzluğa sürüklenmesi olasılığı vardır. O umutsuzluğu giderecek, "yaptlacakiar vardır, ilkeleri şunlardır" diyen bir çalışmanın ortaya konması gerekiyordu. Kitapçığı biraz da o amaçla yazdım. - Seçimlerde aday olmayacağınızı duyurduğunuz açıklamanızda, "Daha iyi siyaset yapmak için aday olmayacağım^ demiştiniz. Kitapçığınızda yer alan ilkelerin yaşama geçmesi için önderlik yapacak nusınız? SOYSAL - Zonguldakta, kendi seçim çevremde aday olmadığımı açıklarken seçimde değilim, ama siyasetteyim, demiştim. Bu. bir havlu atma, siyasetten vazgeçme değil. Tam tersine, bugünkü koşullarda bu parti yelpazesı içinde yer almayışım ya da yer almak için getirilen önerilere "Hayır" deyişim aslında ndişem şu: Seçimde çok fazla bir köklü değişiklik olmayacak. Kimi partiler oy oranlannı belki bir-iki puan arttırmış olacak. Türkiye'nin daha da çok umutsuzluğa sürüklenmesi olasılığı vardır. daha sonra daha doğru siyaset yapabilmek içindi. Onun için tam tersine, vanm. Her zaman o^duğu; ;;_,-,-{ gibi vanm. Değişik bıçimlerde j r , m şimdiye kadar bldüm. ' ' ^ Bundan sonra da değişik biçimde vanm ve kitapçıkta ileriye sürdüklerimin gerçekleşmesi için etkinlik, faaliyet göstermeye, yazıp çizmeye, düşünmeye, o düşüncelerimi açıklamaya, kamuoyunu etkileme yollannı kullanmaya devam edeceğim. Bugünkü politikalanrı yanlışlığını ortaya koymaya ve yanlışlan düzeltmeye yönelik kurulmuş olan Kamu lşletmeciliğini Geliştirme Merkezi Vakfı'ndaki (KtGEM) çalışmama devam edeceğim. Eğer önerdiğim tutumlan benimseyen partiler olursa, bunlann çalışmalannda etkili olmaya ve gerekirse siyasal kuruluş olarak da bu diişüncelerin Türkiye'nin gerçeğine yansımasını sağlamaya çalışacağım. FP'de belediye destekli siyaset • Seçim yasaklan kapsamına girmesine karşın FP'nin lstanbul milletvekili adaylan ile lstanbul büyükşehir ve ilçe belediye başkan adaylan, büyükşehir belediyesine ait Florya Sosyal Tesisleri'nde başına tanıtıldı. lstanbul Haber Senisi - Seçim yasaklan kapsamına girmesine karşın FP'nin lstanbul milletveki- li adaylan ile lstanbul büyükşehir ve ilçe belediye başkan adaylan. büyükşehirbelediyesine ait Florya Sosyal Tesisleri'nde başına tanıtıl- dı. Tümüyle siyasi amaçlı olan top- lantıya lstanbul Büyükşehir Bele- diye Başkanı AliMüfitGürtuna ve bazı ilçe belediye başkanlan ma- kam araçlanyla geldiler. Toplantı süresince belediye elemanı garson- lar FP'lilere kahvaltı servisi yaptı. FP'nin seçilme olasılığı bulunan türbanlı milletvekili adayı Merve Kavakçı. Meclis'e türbanlı girece- ğini söyledi. FP'nin lstanbul milletvekili ve belediye başkan adaylan 1970'le- rin ünlü topluluğu Boney M'in "RaSputin" adlı parçasına uyarlan- mış şarkı eşliğinde dün başına ta- nıtıldı. FP Genel Başkan Yardım- cısı Abdülkadir Aksu ile tüm aday- lann katılımıyla başına kapalı ya- pılan seçim çalışmasını da kapsa- yan toplantı, "Seçimin Temel Hö- kümleri veSeçmen Kütiikleri Hak- kında Kanun"un açık hükmûne ve Başbakanhk Genelgesi'ne karşın belediye tesislerinde yapıldı. Ka- mu kuruluşlan ile belediyelerin si- Seçflme olasılığı bulunan türbanlı miUetvekUi adayı Merve Kavakçı, Meclis'e türbanlı gireceğini söyledi. yasi partilere ve adaylara her türlü yardımı yasaklayan söz konusu ka- nunun 63. maddesinin b fıkrası şöyle: "Memur ve hizmetleriyle her türlü araç gereç ve imkânlannı si- yasi bir partinin veya adayının em- rinde veya herhangi bir siyasi faali- yette çalıştırmalan, kuUanmalan veya kullandırmaları yasakhr." Toplantıda basın mensuplannın ilgi odağı olan türbanlı milletveki- li adayı Merve Kavakçı, TBMM Iç- tüzüğü'nün türbanı yasaklamadı- ğını, bu nedenle seçilmesi duru- munda Meclis'e türbanlı gideceği- ni söyledi. Tüzük neyi öngörüyor- sa o şekilde davranacağını vurgu- layan Kavakçı. "TBMM Başkanı içtüzük gereği türbanlı giremezsi- niz, derse türbanınızj çıkanr mısı- rnz" sorusunu yanıtlamadı. lstanbul'da 73 birimdeki beledi- ye başkan adaylan arasında kadm adaylara yer vermeyen FP. lstanbul birinci bölge 4. sırada Merve Ka- vakçı'yı, 14. sırada İnci Beşoğ- lu'nu, üçüncü bölge 3. sırada ise gazeteci Nazlı llıcak'ı milletvekili adayı gösterdi. FP'nin üç seçim bölgesinde ilk 5*e giren milletveki- li adaylan şöyle: Birinci bölge: Aydın Menderes, Sütevman Arif Emre, İrfan Gün- dflz, Merve Ka>akçı, Ali Oğuz. İkinci bölge: Nevzat Yalçıntaş, Mustafa Baş, Ismail Kahraman, MehmetAM Şahin, Hüseyin Kansu. Oçüncü bölge: Abdülkadir Aksu, Ali Coşkun, Nazlı Ilıcak,Azmi Ateş, Mukadder Başeğmez. Sultanbeyli belediye başkanlığı sırasındaki laiklik karşıtı tutumu tepki toplayan Ali Nabi Koçak bi- rinci bölge 8. sıradan milletvekili adayı oldu. Birinci bölge 7. sıradan aday gösterilen görme özürlü ve Boğaziçi Üniversitesi lşletme Bö- lümü mezunu Lokman Ayva da FP'nin dikkat çeken adaylan ara- sında bulunuyor. Fazîlet Partisi Ekonomik vaatle oy isteyecek ANKARA (Cumhuriyet Bûrosu) - FP, seçim bildirgesinde dar gelirlileri hedef alan ekonomik vaatlere yer verdi. FP'nin vaatleri arasında yoksullara bedava ekmek dağitılması ve işsizlere banka kredisi de yer alıyor. FP'nin yenilenen programının bir özeti şeklindeki seçim bildirgesinde ekonomik konulara ağırlık verildı. Bildirgeyi hazırlamadan önce yaptırdığı kamuoyu yoklamalanndan, halkın öncelikli sonınunun geçim sıkıntısı ve işsizlik olduğu sonucunu elde eden FP, bu konulara vurgu yapmayı kararlaştırdı. Özel bir ajans tarafından hazırlanan bildirge taslağıyla ilgili son sözü FP Başkanlık Divanı söyledi. Bildirgesinde - gelir dağılımmdaki adaletsizligin giderilmesi ve yolsuzluklann önlenmesine yönelik vaatlere de yer veren FP, iktidara gelirse özellikle iş çevrelerinin tepkisini çeken yeni Vergi Yasası'nı değiştirmek için söz veriyor. FP'nin iktidar vaatleri arasında yoksullara her gün 5 milyon bedava ekmeğin dağıtılması, işsiz vatandaşlara işletme kredisi olarak kullanılmak üzere 5 milyar liraya kadar destek verilmesi ve bu amaçla bir banka kurulması da yer alıyor. FP, seçim bildirgesinde anayasada belirtilen demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ilkelerine uyulmasını sağlamaya yönelik adımlann • , •.. atılacağı sözünü verirken "bürokratik değil demokratik devlet" anlayışının ön planda tutulacağına dikkat çekti. 8 yılllık kesintisiz temel eğitimle ilgili eleştirilere de yer verilen bildirgede, eğitimde yeni bir yapılanma gereksiniminden söz ediliyor. Bildirgede, ı üniversitelerdeki sorunlann büyük ölçüde YÖK'ün yapısından kaynaklandığı öne sürülürken, YÖK başkan ve üyelerinin TBMM tarafından seçilmesini sağlamaya yönelik yasal düzenlemelerin gerçekleştirileceği kaydedildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle