Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA v-.. CUMHURİYET 28 MART 1999 PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
Gumhuriyet'in Kitaplan...
DURSUNAKÇAM
T
emizlikçi Ayten Haıum,
Cumhuriyet'i evirdi çe-
virdi. "Bu gazatamn Kar-
naval'ı,Şok'u, Bahar'ı ne-
>i yok mn" dedi. "Yok"
dedim Zınk durdu. "Ga-
zata olur da hiç hedaye vermez" miydi?
Yanıtını aldı: "Kitap verir!" Dudakla-
rını büzdü: "AUah'a şükür" onun kita-
bı vardı, duvarda asılıydı, "Kelâm-i ka-
dim!" Okuyamazdı. anlayamazdı, ama
Kuran'm evde bulunması "sevap"tı,
uğur getirirdi!
A>ien Hanım "sesszçoğunluk"tandı.
Başı e\ ınde "Kelâm-i kadim"e, gazete-
lerde "promasyon"a. televizyonda "Tür-
nike", "Çarki Felek"e bağhydı. "Bir
lokma ekmek uğnına" bir kapıdan öbü-
rüne koşturuyordu. "Yüce pariamen-
to"ya seçilmek isteyen "parlamenter'"
adaylan, Ayten Hanım'ın oyunu alabil-
mek için kıyasıya bir yanş içindeydiler.
Aralanndaholdingtutmalan. şeriat *ta-
kıyye"cıleri, kasaba bezirgânlan, rant-
çılar, mafyacılaroldukçaçoktu. Güven-
celeri. harcayacaklan milyarlar, çevire-
cekleri katakullilerdi! Ve Kütüphaneler
Genel Müdiresi Gülçin Hanım açıklıyor-
du Hürriyet'ten Faruk Büdirici'ye: Ki-
tap okuyanlar devede kulak sayılmaz-
larcftftfkemizde.Okullarda. okul yapım
projelerinde kitaba. kitaphğa yer yok-
tu. Televizyon programlannda, yerli ya-
pım filmlerde kitabın adı geçmezdı. Ge-
zilerde, dinlence yerlerinde içki içilir, si-
gara içilir, tespih çekilirdi, ama kıtap
okunmazdı. Anadolu'da büyük bir kita-
bevinin günlük cirosu 10-15 milyon ara-
sındaydı. Kitaplar pahalıydı. dar gelir-
liler satm alamıyorlardı.
tşte Cumhuriyet gazetesinin okurla-
nna parasız sunduğu kitaplan böyle bir
ortam içinde düşünürsek. şapkamızı çı-
karmamız gerekmez mi? Bır kitabın or-
talama baskısı taş çatlasa üç bini geç-
meyen bir ülkede, her hafta 140 bin, her
ay 360 bin kitap! Kitap ama adam gibi
kitap. cep kitabı boyutunda, biraz ince
ama damıtılmış kitap! Cumadan cuma-
ya, günümüze ve yakın tarihimize ışık
tutan belgesel nitelikli yapıtlar, salıdan
sahya, yüzyıllann süzgecinden geçmiş
dünya edebıyatından seçme klasikler...
Feynir ekmek yercesine
Bu kitaplardan, özellikle klasiklen
her alışımda, 50 yıl önce Köy Enstitü-
sü'nde kayberriğim sevgili dostlanma ye-
niden kavuşmuş gibi olurum. Aynı boy,
ayru biçim, aynı renk. Yine o ölümsüz
insan Hasan Âli Yücel'ın önsözü ıle baş-
layan. "aydınlanma döneminin" ışıkla-
n her bin..
Cılavuz Köy Enstitûsü'ne yazıldiğım
ilk günlerdi. Dersler daha başlamamış-
tı. Ilgimi çekenlerden binsi de kitap bol-
luğuydu. Öğrenci l4
ağabey"lerin elin-
de. cebinde hep kitap! Konılukta. park-
ta, duvar köşelerinde ne de çok okuyan-
lar vardı! Okumayanlar mandolın çalı-
yorlardı ya da çalışıyorlardı işyerlerin-
de. Onlann arasında boş gözlerle aylak
dolaşmaktan utanıyordum. Şavşatlı Şem-
settin Altun Ağabey, bitirdiğı kıtabı ba-
na verdi, "Alsendeoku" dedi. Vottaire'in
"Candide.*" Hemen başladım. ama an-
lamakta güçlük çekiyordum Saçlan ta-
ralı köylü kılıklı bir adam ilgı>le yanı-
mayaklaştı, "Aferin" dedi. "köyünden
gelir gelmez sen de başladın okumaja!*"
Kitababaktı. "Bunusonraokursunn
di-
yerek kütüphaneye götürdü beni.
"Grimm Masallan"nı \erdi. Bu ada-
mın, "Türkçeci Kemal öğretmen" ol-
duğunu daha sonra öğrenecektim. Ya-
nm yûzyıl sonra o kıtaplann ıkisi de ar-
dı ardına çıkageldiler Cumhuriyet'le
birlikteevimıze!.. Küçük torunum Ca-
ner'i okşarcasına kucaklanm bu sevim-
li klasikleri her alışımda. Bazen daya-
namam, okuduklanma yeni baştan baş-
lanm.
Gnmm Masallan okuma eylemınin bır
başlangıcıydı benim için enstitüde. Bir
kitaplar diinyasındaydım. Mehmet Ba-
şaran'ın deyişi ile "Peynir ekmek yer-
cesine okurduk" köy çocuklan. Öğle-
den sonralan her gün düzenli okuma
saatleri vardı dersanelenmizde, Türkçe
öğretmenlerinin gözetımınde. Herkes
okuduğu kitabı sıra ile arkadaşlanna an-
latmak. sınıfta tartışmaya açmak zorun-
daydı... Iki yıl sonra Talip Apaydın gel-
di Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitü-
sü'nden. Bıyığı yeni terlemiş genç bir
öğretmendı. Küme (sınıf) öğretmeni-
miz oldu aynı zamanda. Talip Apay-
dm'la okuma işı daha bir renk ve boyut
kazandı. Hikâye. roman, şiir. tiyatro,
müzık. resim iç içe harmanlaşmıştı...
Hey gidi günler. nereden nereye gel-
dik!.. Köy Enstitüleri'ni kitap okuma
eylemı yıkmıştır.dersekjendir! "Aydın-
lanma aklın inançtan, bilimin dinden
bağunscdaşması>ia başlarruşör" diyor Ö-
han Sekjuk. Biz köy çocuklannın aklı da
dinden. fanatizmden okuma yoluyla ba-
ğımsızlaşmıştı bu enstitülerde1
Seksen beşine merdiven dayamış tey-
zem. yinelerdururbeni hergördükçe "Ay
ogul seni Cılavuz yoklan çıkardı. Ne gü-
zd sesin vardu hanz olurdun, imam olur-
dun,başına bunca dertleraçmazdın." Ye-
tinmez başka öğütler de verir politika-
dan. dünyanın gidişatından!.. Hep gü-
lergeçerdim. Sonunda dayanamadım, hiç
okumayan, yazamayan, radyo ve televiz-
yonlardan haberleri dinlemeyen, dinle-
se de anlayamayan bır kişi. nasıl olur da
her şeyi bilebilirdi? Ama o kendinden
çok emindi. "Dursun can, ben okumam.
yazmam, biryerleri degezmem ama bel
bûJürüm. Ne denir, Allah vergBİ!"
Teyzemin yanıtı, genelde Türkiye in-
sanının gerçeğini de yansıtmaktadır. On-
lar okumasalar, bir araştırma yapmasa-
lar da mangalda kül bırakmazlar hemen
her konuda!.. Devlet katında olanlann
bilgileri. kültürleri de unvanlanyla oran-
tılı olarak aşama aşama yükselır! Dev-
let başkanlığına oturanlarsa katına eri-
şilmez bilge olurlar. Kitle iletişim araç-
lanndan >-urttaşlanmızı sürekli "irşat
buyururlar" iki satırlık birhazırlığa ge-
reksinim duymadan!
Cumhuriyetlebaşlayan "aydınlanma
döncnıi" 1950'lerden sonra "takı>'>'e''ler-
le karartılmaya başlandı. Karanlıkta, ka-
ranlık kafalarbüyüdü... Cumhuriyet ga-
zetesi okurlanna sunduğu kitapcıklarla,
50 yıl öncesinin aydınlığından izdüşüm-
ler taşımaktadır günümüze diye düşü-
nüyorum. "Kitapsız karanlık" içinde
bu girişimi çok önemli biryurtseverlik
görevi sayıyorum.
Emeği geçenleri kutlanm.
m 9
Tanıtım Otesi Yaklaşımlar
ABDULLAHTEKİN
Türkiye'nin turistik boyutlu tanıtımı söz konu-
su olduğunda çok ciddi bir eksiklikten söz edil-
mesi doğru değildir. Devlet de özel sektör de bu
alanda elinden geleni yapıyor ve henûz bekleni-
len çizgide olmasa bile başan yakalanıyor.
Eksik olan. olumsuz gözüken tablo. bu aşama-
dan sonra göze çarpıyor. Clkeye gelen turist mem-
nun kalıp bunu çevresine, yakınlanna anlatacak
konumda yansımıyor. Turizmin yazılı olmayan
yasalanndan biri. yanı memnunbirturistinontu-
rist daha gctireceği yaklaşımı işlevsiz kalıyor.
Gerek devlet gerekse özel sektör, turist hava-
alanına indikten sonra görevlerini bitmiş sayarak
ilgisiz kalıyor, ne olup bittiğini izlemek istemi-
yor.
Daha sonra herhangi bir olumsuzluk, eksiklik
ve aksakhk olduğunda bunlann gözlenmesi ve
giderilmesi yolunda çaba harcanmadığından so-
runun kökeni yine tanıtım eksıkliği yaklaşımına
bağlanıp kenara geçilmektedir. Deyim yerindey-
se her yıl aynı filmi birkaç kez izlemek mümkün.
Artık iyice bilinmelidir ki turizmin gelişmesı
ve ilerlemesi salt konaklama işletmelerinin çoğal-
tılması ve henüz içeriği yanlış saptanan tanıtım
çabalannın sergilenmesîne bağlı değildir. Turizm
bir hizmet sektörüdûr ve turistin ülkemizi tercih
nedenleri bellidir. Bu iki yaklaşıma koşut olarak
havaalanında, sokakta, çarşı-pazardaki davranış
biçimleri, temizlik, çevre ve doğanın korunması.
kültürel doku örneği aynntılar turizm hareketle-
rini yönlendirmede büyük önem taşır.
Doğamızı, kültürümüzü, tarihimizı, kentleri-
mizi iyi korumak zorundayız. Tanitımla ilgilı ça-
lışmalanmızda hep konaklama işletmelerini ön pla-
na çıkanyoruz. Konuya yönelik olarak kurulan der-
nek ve vakıfçalışmalan, hazırlanan kataloglar fu-
arlardaki yaklaşımlar tümüyle bu boyutta göze çar-
pıyor. Turistler bir ülkeye salt konaklama işletme-
lerini görmek için gitmezler. Oranın tarihi, kül-
türü, doğası, güzellikleri, insanı, çevresi ömeğı un-
surlar dikkate alınır.
Antalya için bir 'dünya kenti' benzetmesi aldı
başını gidiyor. Yerel yönetim başkanlanndan tu-
nzmcilere uzatılacak çızgıde Antalya'yı dünya
kenti yapmaya kararlı birçok gönüllü (!) çaba har-
cıyor. Bırakın Antalya, kültürü, doğası, çevresi ve
özellıkleriyle bir Akdeniz kenti, bir Anadolu ken-
ti olarak kalsın.
Antalya'yı bir dünya kenti yaparsanız ilginçli-
ği kalır mı? Onu bir Akdeniz kenti gibi koruvun,
bu iyiliğiniz yeter.. Mimari özellikleri. kültürü, ye-
rel özellikleri giderek bozulan kenti kalkıp bir de
"dünya kenti'ne dönüştürmeye çalışmak hangi ak-
lın işidir. Şirin bır Akdeniz kentinden kalanlan da
yok etmenin anlamı var mı? Ama tanıtımdan salt
konaklama işletmelenni algılıyorsanız dünya ken-
tidir diyebilirsiniz. Gerçekten donanımlı konak-
lama işletmeleri için bu tür bir saptama yanlış ol-
maz.
Tanıtım konusunda yapılan en belirgın yanlış-
lık Kemer örneğinde göze çarpar. Kemer, seçkin
konaklama işletmelerine sahiptir, ama yürüyüş
yollan, sportif olanaklar, kültürel doku, tarihsel
mekânlarkimseyi ilgilendırmemektedir. Olympos
antik kentinden yeterince yararlanılmamaktadır.
Phaselis antik tiyatrosu yıkılmaya yüztutmuş Idy-
ros kaderine terk edılmiş. Selçuklu av köşkü bir
kıyıda unutulmuştur. Doğamızı. tarihimizi iyi ko-
ruyup onlan ön plana çıkardığımızı söyleyebilir
miyız..
Konaklama işletmelerinden sokağa çıkan tu-
rist, çevre, temizlik, gürûltü, kişilerin davranışı ör-
neği alanlarda iyi izlenim edinebiliyor mu soru-
sunun yanıtını aramak durumundayız. Öbür tür-
lü iyi tanıtım yapamıyoruz, tanıtımda yeterli de-
ğiliz yaklaşımlan fazla gerçekçi bir anlam taşı-
maz.
Sonuç 1) Tanıtım yapanlar neyi tanıtmaya ça-
lıştıklannı öğrenmekzorundadır. Bunu öğrendik-
leri zaman kataloglan otel resimleriyle değil, mü-
ze, kuş, köprü, balık, ağaç, tiyatro resimleriyle do-
lu olacaktır.
Sonuç 2) Tanıtım yapanlar, turist ülkeye girdik-
ten sonra da onu izleyip nelerle karşılaştığını iz-
lemek zorundadır. Madem ki hizmet sektörü ve
madem ki memnun birturist on turist getirir, o hal-
de onlann niçin memnun kalmadıklanru görüp yeni
yöntemler saptayabileceğini düşünmelidir.
4
Vatan Mahzun Ben Mahzûn' • li
BEHZATAY
9 çinde bulunduğumuz ortama baktıkça
I
Nanuk Kemal' in sözünü yineliyorum sık
sık: " Vatan mahzun ben mahzun!" Olup
bitenleri izledikçe üzülmemek büyük bir
duyarsızlıktır... Kirlilikten kurtulmaktan,
temiz toplumdan sıkça söz ediliyor. Ama
bakıyorsunuz, birbirini malvarlığı konusunda
sürekli suçlayan iki partinin başkanı. hükümet
kurma. ortaklaşa hükümet olmak için hemen
adım adım yaklaşıp komisyondaki üyelerine
buyruk veriyorlar ve bu buyruklar sayesinde ko-
misyonda aklanıveriyorlar...
O günlerde ANAP kurultayı başladı. Zorun-
luymuş gibi, partinin başkanı durup duruıken Tur-
gut Özal'ı övmeden edemedi. Neden? Turgut
Ozal, "Ben zenginleri severim" diyerek köşe
dönmeyi körüklediği için mi? "Benim memu-
rum işini biHr" diyerek rüşvetçiliği teşvik ettiği
için mi? Belki bunlar için ve de belli ki oy top-
lamak. yandaş edinmek için...
Bugün birkaç parti başkanının maKarlıklan
insanı şaşalatacak denli çok. Yalnız başkanlann
mı? Milletvekillerinin de... Dahası ıl başkanla-
nnın da... Kaç milletvekilinin özel uçağı var bi-
liyor musunuz? Şu anda ben kesin olarak bile-
miyorum. Bırakın milletvekillerini. ilbaşkanla-
nnın da özel uçağı olduğunu (sözgelimi bir par-
tinin Bursa il başkanının özel uçağı olduğunu bu
yazıyı yazdığım gün -24Ocak 1989-)öğrenmiş
bulunuyorum... Bu özel uçak paralannı nasıl
sağladılar? Elbette bankalar, krediler, işbilirlik-
lerle... Yoksullann verdiği vergilerleoluşandev-
let bütçesinden bitlenerek... Ve bu baylar ba-
yantar böylece varsıUaştıkçavarsıllaştılar... Fîk-
ret'indizelerini söylüyoruzsıksık: "\lyin,efen-
diler. yiyin, bu eğlenceli sofra sizin. -do>unca>a,
tıksınncaya. patla\ıncaya kadar yiyin!" (A. Ka-
dir'in Türkçesiyle)
Şimdi yazmanmtam zamanı: Düşük tstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı, Ziya Gökalp'ın
olduğunu söylediği hamasi vebölücülük, kışkır-
AÇIK/OPEN
ARISTONE v i n i z e d e ğ e r k a t a r
Servislerimiz
bayramda da
sizlere hizmet
vermeye
devam ediyor.
Bayramınız kutlu olsun
KURBAN BAYRAMI NÖBETÇİ SERVİS LİSTESİ
0800
1850 YrtkiU Salit
'SE y ^ t e r l i l i k
1
gesın# sjhip
^iyp çafnnda 220
w
f
Ğ ARISTON 1
m^ \m
51
İSTANBUl (AVRUPA)
İSTAK8UL (AKADOLU)
TRAKYA
BURSA
ANKARA
İZMİR
ADANA
GAZİANTEP
28 MART 1999
29 MART 1999
30 MART 1999
31 MART 1999
28 MART 1999
29 MART 1999
30 MART 1999
31 MART 1999
28 MART 1999
29 MART 1999
3 0 M A « T 1 9 9 9
31 MART 1999
28 MART 1999
29 MART 1999
30 MART 1999
31 MART 1999
28 MART 1999
29 MART 1999
30 MART 1999
31 MART 1999
28 MART 1999
29 MART 1999
30 MART 1999
31 MART 1999
28 MART 1999
29 MART 1999
30 MART 1999
31 MART 1999
28 MART 1999
29 MART 1999
30MART1999
31 MART 1999
BAYRAMIN l.GUNU
BAYRAMIN 2. GUNU
BAYRAMIN 3. GUNU
BAYRAMIN 4. GÜNÜ
BAYRAMIN 1 GUNÜ
BAYRAMIN 2. GUNÜ
BAYRAMIN 3 GUNU
BAYRAMIN 4 GUNÜ
BAYRAMIN 1 GUNÜ
BAYRAMIN 2. GUNU
BAYRAMIN 3. GUNU
BAYRAMIN 4. GÜNÜ
BAYRAMIN 1 GUNO
BAYRAMIN 2. GUNÜ
BAYRAMIN 3 GUNÜ
BAYRAMIN 4 GÜNÜ
BAYRAMIN 1 GUNU
BAYRAMIN 2.GÜN0
BAYRAMIN 3. GUNO
BAYRAMIN 4. GÜNÜ
BAYRAMIN 1 GÜNÜ
BAYRAMIN 2. GUNU
BAYRAMIN 3. GÜNÜ
BAYRAMIN 4. GÜNÜ
BAYRAMIN 1. GÜNÜ
BAYRAMIN 2. GÜNÜ
BAYRAMIN 3. GUNU
BAYRAMIN 4. GUNÜ
BAYRAMIN 1. GUNÜ
BAYRAMIN 2. GÜNÜ
BAYRAMIN 3. GUNÜ
BAYRAMIN 4. GUNU
ŞişJ
AlCSARAY
ETİLER
B.ÇEKMECE
S.CEOİT
PENDİK
PAŞABAHÇE
UMRANIYE
EDİRNE (KEŞAN)
EOİRNE
LÜLEBURGAZ
ÇORLU . ,
BURSA
BURSA
BURSA
BURSA
KUBTULUŞ
B.EVLER
GÖLBAŞI
SİNCAN
AiSANCAK
BORNOVA
KARŞIYAKA
GÖZTEK
SEYHAN '
SEYHAN
SEYHAN
SEYHAN
GAZİANTEP
6A2İANTEP
GUİAHTEI»
GAZİANTEP
TEL: (0212) 233 5860
TEL: (0212) 664 40 70
TEU (0212) 287 3617
TEU (0212)88125*5
TEU (0216) 350 24 93
TEL: (0216) 491 84 27
TEU (0216) 33112 51
TEU (0216) 335 43 95
TEL: (0284) 714 49 26
TEÜ (0284) 213 1763
TEU (0288) 412 22 98
TEU (0282) 651 20 21
TEU (0224) 252 56 30
TEU (0224) 360 56 65
TEU (0224) 246 73 82
1 cL. (Uz/fl
TEU (0224
TEI: (0224
246 73 82
252 5630
TEU (0312) 433 2949
TEU (0312) 213 26 46
TEU (0312) 484 01 55
TEU (0312) 271 94 38
TEU (0232) 421 71 90
TEU (0232) 343 77 77
TEU (0232) 323 70 51
TEU (0232) 232 93 00
TEU (0322) 2481112
TEU (0322) 359 64 06
TEU (0322) 2481113
TEU (0322) 226 08 44
TEU (0342) 339 39 93
TEU (0342) 232 05 58 _
TEU (0342) 23165 39 I
TEU (0342) 339 39 93
tıcılık kokan bir şiir okudu ve Yüce Yargı tara-
fından da cezalandınldı. Bu baylar, bayanlar Zi-
ya Gökalp'i çok seviyorlarsa, onun şu özdeyi-
şini niçin söylemiyorlar: "Zenginlerin servetin-
de yoksullann payı vardır."
Ve bu büyük kentin belediye otobüsünün ca-
mına Saidi İS'ursi'den sonra Nakşi bayrağını eli-
ne alan Şevh Mehmet Zahh Kotku'nun büyük
boy resmini asıp (altında adı ve özdeyişi de ol-
mak üzere) propaganda yapanlar (21 U Uğur
Mumcu otobüsünde 23 Kasım 1998 günü gör-
düm), "Zenginin debdebesine yarayan her şey,
yoksulun açltğının nedenidir" diyen Hz. Ali'nin
resmini açıp sözünü yazabiliyorlar mı?
Amaçlan bölücülük, kışkırtıcılık, kıyım... Ço-
rum"da. Maraş'ta ve Sı-
vas'ta olduğu gibi!..
Yıllardır adım adım pa-
ranın her şeyi satın alaca-
ğı bir düzen kuruldu. Pa-
rası olanlann adam yerine
konduğu. olmayanların
horlandığı korkunç bir or-
tamdayız. Bunun için maf-
yalar, çeteler türedi. Gün
gün kirlilik, kokuşmuşluk
artarak korkunç boyuüara
ulaştı...
Demokrasiden söz edi-
liyor sık sık. Oysa demok-
rasinin D'sinde bile deği-
liz henüz. Evet, 1946'dan
beri çok partili bir dözene
geçtik. Amademokrasiye
ulaşamadık. Seçim meçim
demokrasi değildir. Seçim
demokrasinin bir çeşit ara-
cıdır. Üstelik bizdeki seçim
oyunlannı da düşünürsek,
bu biçimin de sakatlığını
anlanz...
Bir temizlik devrimi ge-
rekjyorsa-ki ivedilikle ge-
rekiyor- önce siyasacılar-
dan başlamak gerekir. Bu-
na kesin olarak inanalım.
Ancak ve ancak böylece
kargaşa, karmaşa, rûşvet,
soygun, vurgun, yağma.
zulüm ortammdan uzakla-
şabiliriz...
Ve temizlik devrimini
başlatabiliriz...
Dilsiz olmayalım. Ar-
tık seslerimizi yükselte-
lim alanlarda... "Geincan-
lar bir olalım."
Tam elli yıl önce Nâzım
Hikmet ne yazıyordu,
"Dünyanm EnTuhafVlah-
luku" adlı güzelim şiırin-
de:
"Ve açsak, yorgunsak,
alkan içindeysek
ve hâlâ şarabımızı ver-
mekiçin
üzüm gibi eziHyorsak,
kabahat senin
demeye de dilim \-arrru-
yorama,
kabahatın çoğu senin,
canım kardeşim!"
PENCERE
Metropolde
Kurban Bayramı..
Babil Hükümdan rtemrut doğacak çocuklardan
belâ gelmesin diye bütün gebe kadınları gözaltın-
datutardı, annesi Uşa, Hazreti Ibrahim'i bu yüz-
den bir mağarada doğurmak zorunda kaldı. Ibra-
him daha küçük yaşta tek tanrıya inandı; bir gün
Babil halkı kurban kesmek amacıyla kent dışına
çıkınca, tapınaktaki bütün pırtlan kırdı.
Babilliler dövünmeye başladılar:
- Kim yaptı bu işi?..
Ibrahim yanıtladı:
- En büyük put yaptı...
- Bir put bunu yapabilir mi?..
- Madem yapılabileceğine inanmıyorsunuz, öy-
leyse neden ona tapıyorsunuz?..
Nemrut öfkelenip, Ibrahim'i ateşe attırdı, ama,
peygamber yanmadı.
Ibrahim'in iki oğlu oldu; Ishak ve Ismail. Tanrı,
Hazreti Ibrahim'i sınamak için Ismail'i (ya da bir
söylentiye göre ishak'ı) kurban etmesini istedi. ib-
rahim eline bıçağı aldı, çocuğu yatırdı, kıtır kıtır ke-
secekken gökten bir koyun indirdi Tann...
Ibrahim koyunu kurban etti.
•
Kurban, Müslümanlıktan önce çeşrüi dinlerde be-
nimsenmiş bir töredir. Holivutfilmlerindeak sık rast-
lanan sahnedir: llkel toplum, tapınaktaki sunağa
genç kızı yatırmış, boğazlayacak; tam o sırada
"beyaz adam" ımdada yetişip kızı kurtarır...
Sonra da evlenir.
Ne var ki kurban geleneğinin eski uygulamala-
nnda dünya bir başkaydı: ne sanayi vardı, ne elekt-
rik, ne fabrika, ne asfalt, ne mezbaha, ne beton,
ne koskoca metropoller, ne de gökdelenleıi.. Ta-
nm toplumunda, ağaçlann, çimenlerin ortasında,
bağlık bahçelik yörelerin kuytuluklannda kesilen
kurbanın kanını toprak içerdi.
Istanbul gibi betonlaşmış bir metropolde on mil-
yon kişi yaşryor, kaç yüz bin kurban kesiliyor?.. Ko-
ca kent kanı revan içinde kalıyor...
Toprak artık kurbanın kanını içemiyor.
Apartmanın boşluğunda, gökdelenin yangın
merdiveninde, mahallenin göbeğinde, caddenin
kaldınmında, sokağın betonunda, blokun köşesin-
de, sitenin ortasında kurbanlar kesiliyor, koyunla-
nn bağırsaklan ortaya dökülüyor, işkembeleri ser-
gileniyor, postlan yüzülüyor, yeşil sinekler uçuşu-
yor, koca metropol büyük bir mezbahaya dönü-
şüyor...
Kentin zenginleri, varsılları, tuzukurulan bay-
ramda sağa sola kaçışıyor...
Şehir boşalıyor.
Kankokuyor. ,." '
•
Kurbanın amacı ne?..
llkel toplumlar tannların gazabından kurtulmak
için kurban keserlerdi.
Islam'da kurbanın sosyal adalete dönük yanı ağır
bastı, varsıllann kestikleri kurbanlann etini yoksul-
lara dağıtmak zorunluğu fakir fukaranın yüzünü yil-
da bir kez olsun güldürmek içindi. Peki, bu ama-
ca uygarca ulaşmakiçin çağdaş toplum örgütle-
J
nemez mi?.. llle de apartmanırrkapısının önünde
hayvan boğazlamak mı gerekiyor?.. Kurban ke-
simini çağın gereklerine, kamu yaranna, sağlık
koşullarına göre yeniden düzenlemek zorunda
değil miyiz?..
Bugün camiler elektrikli..
Minarelerhopariörlü.. V
:
'H.
Bid'atmi?.. " J-;
Bektaşiye sormuşlar:
- Baba Erenlersen kurban kesmiyor musun?..
Bektaşi:
- Imanım, demiş, Sırat köprüsünde sırtına bi-
neceğimiz hayvanı kızdırmaya gelmez.
Sevgili anneciğim
Ç İ L E R
Sensiz bir yıl daha geçti.
Dostlann ve sevenlerin
seni unutmadılar.
LUTFİYE DİZDAR
Kurban
bayramınızı
en içten
dileklerimizle
kutlar,
sağhk,
mutluluk ve
esenlikler
dileriz.
ÎTÜRKİYE JOKEY KULÜBÜ!
FATtH 1. SULH HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
1999/111 Esas
Mahkememizin 1999' 111-232 esas ve karar sayılı
10.3./ 1999 tanhh ılamı ıle: Bolu, Düzce, Yörükköyü,
cilt 231.02, sayfa 50 ve kütük 147'de nüfiısa kayıtlı Ne-
sim ve Hatıce kızı, Düzce 28.5.1326 doğumlu Zülfıye
Başkurt'un hasta olması sebebiyle kısıtlanarak, aynı
yerde nüfusa kayıtlı eşi Ömer oglu 1932 doğumlu
Mahmut Başkun vasi tayın edilmiştır. Keyfiyet ilan
olunur. Basın: 13737