25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 MART 1999 PERŞEMBE 14 KULTUR Tiyatro Tanı, 'Sıra Kimde' adlı oyunla, çocuğu ezen otoriter sistemi tartışmaya açıyor 'Yaşamak istiyorchım; öldürdüm! 9 Dosso Dossi'nin sergide yer alan başyapıtianndan 'Pan ile Alegori'. DossVnin resimleribuluştu Rönesans saray ressamının yapıtlan Metmpolitan Sanat Müzesi 'nden sonra Paul Getty 'ye gidiyor ÖZGEN ACAR NEW YORK - iki ayı aşkm bır süre- dirMetropolitan Sanat Müzesi'nde ilk kez topluca bir sergide toplanan ttalyan Rö- nesans Saray Ressamı Dosso Dossi'nin yapıtlan büyük ilgi uyandırdı. Metropolitan Sanat Müzesi'ndeki bu görkemlı seıgi bu hafta sonunda ABD'nin batı yakasına yolculuğa çıkacak. Los An- geles'taki Paul Getty Müzesi'nde 27 Ni- san-11 Temmuz tarihleri arasmda açık kalacak ikinci sergide de sanatçının 60 yapıtı yer alıyor. Doğum tarihi kesin bilinmeyen Dos- so Dossi, 1542'de ölmeden önce şiirsel ve kırsal bir anlatımla mitolojinin fante- zilerini yansıtan ve kendisine ün getiren ûrûnler yaratmıştı. Dûnyanın çeşitli müze ve koleksiyon- lanndan derlenen Metropolitan 'dakı bu sergide, sanatçının "Melissa yadaCirce'", "Jüpiter, Merküri ve YTrtııe" ile "Pan ile Alegori" adlı başyapıtlan ziyaretçileri büyülüyor. Venedik'te kendini kanıtlayıp Ferra- re'de saray ressamlığına yükselmış olan sanatçıda, RaphaeTin. Michalengelo'nun yanı sıra özellikle Bellini ve Thian'ın et- kileri görülüyor. Öteki Rönesans ressamlanna kıyasla daha az tanınan Dosso Dossi'nin bu ser- gisi ile sanatçının özel koleksiyonlarda gizli kalmış bazı resimleri galerilerde boy göstermeye başlarken değerlerine de dolar cinsinden birer sıfır daha eklendi- ği, sanat dergılerindekı reklamlarda dik- kati çekiyor. New Yorklu eleştirmenlere göre, sanat- çının öteki Rönesans ressamlanna kıyas- la artistik yaratıcılığı. alkgorik ve mfto- lojik konulardaki usta yorumu, resimsel özgüriüğü, paletindeki renk zenginliği, ışık ve gölgeler arasındaki parlak kontrastlar ön plana çıkıyor. Türk halılanndan etkilenmesi ile ya- rattığı bazı geometrik halı çızimleri ise sanatçının bir başka özelliğini oluşturu- yor. Ölümünden sonra saraya ressam ola- rak alınan kardeşi Batistanın da beş res- mi sergileniyor. Serginin gerçekleşmesine en büyük katkıyı The Andrew W.Mellon Vakfı sağ- lıyor. FECİRALPTEKtN Vazo yerde duramaz mı? Ya da kül tablası sandalyede... Hayır, ol- maz! Olmaz; çünkü vazonun da, kül tablasının da bir yeri vardır. Bu, sü- regelmiş düzendir. Düzen ise otori- teyle garantilenir... Otorite, kurumsallaşmanın çekir- deği sayılan ailede başlar kendini göstermeye. Otorite, çocuğu düze- nin birparçası haline getirmeyi gö- rev bilen anne ve babanm en güçlü silahıdır; ama "doğru'* olarak kanık- sanmış kalıplar içerisinde biçimlen- dirilmeye çalışılan çocuk, birey ol- ma sürecinde kendi rengini bulabi- lecek midir acaba? Ya da bu çocuk- lar "kendilerini" yaşamak için baş- kaldırmayacaklar mıdırgünün birin- de? lşte o gün, "Beni ben yapanı vapmak ya da yapmamak" dedık- leri gündür... Lalo.C'uca ve Beba ise bu çocuklardan sadece birkaçı. Tiyatro Tanı, Lalo, Cuca ve Be- ba'nın öyküsünü anlatan "Sıra Kim- de" adlı oyunla, çekirdek ailede baş- layan ve örgün eğitim kurumlann- da devam eden baskıcı eğitimi ve bi- rey olma hakkını göz ardı eden toplum düzenini tartış- maya açıyor bu kez. Benliklerini ifade etmeleri engelle- nen bu üç çocuk, tiyatro sahnesinde de olsa kendi baş- kaldınlannı gerçekleştiriyor, kendi düşlerini yaratıyor- lar, "Burjuva aiiemüessesesini tetneMen parçalamak" dü- şünü... _ ' Kübalı yazar JoseTriana'nın imzasını taşıyan, Özkan Schulze'nin Türkçeye çevirdiği ve sahnelediği. Mdike Diribaş'ın reji asistanlığını ve Zafer Kıraç'in proje sorumluluğunu üstlen- diği oyunda Lalo, Cuca ve Beba, bas- kılar karşısında oluşan şiddet duygu- lannı, başkaldınlannı, sembolik bir ci- nayeteyleminedönüştürüyorlar sonun- da: "Anne, babaya 40 biçak yarası!" Anne babalannı öldürmeyi oynayan üç çocuğu canlandıran, Akademi Istan- bul 'un genç mezunlan Ozgür B. Kıraç. Didem Ulutunçel ve Emrah Elçiboğa da gerçekten rollerinin hakkını veri- yorlar. Lalo. Cuca ve Beba ükönce sembo- lik cinayetlerini işliyor, ardından da ci- nayet soruşturmasını ve yargı sürecini sunuyorlar ızleyiciye. Yargı sürecinde cinayetın nedenleri açıklanıyor, bıreyi katile dönüştüren otorite sorgulanıyor. "Neden öldürdün" sorusunun yanıtı o denli basit kı: " Yaşamak istiyonJum." Oyunun yönetmeni Özkan Schulze. Sıra Kimde'yi sahneye koyma fikri- nin ihtiyaçtan doğduğunu belirtiyor: "Toplumdaki birçok sakatlığın aile or- tamında başladığina inanıyorum. An- ne, baba ve çocuk arasında iletişim kunılamıyorsa top- lumda da ortak bir dil yakalanamıy or. Otoriter eğitimin. yaratıcı bireyler yetiştirilmesini engelleyeceğini düşünii- yorum. Bu oyun belki varolan soruna çözüm getirmiyor; ama durumu gözier önüne seriyor. Bir yaraya işaret edi- yor. çarpıklıklara ayna tutuyor. Sıra Kimde'nin, bugünün gençlerine seslendiğine inanıyorum." Oyunda asıl öldürülmek istenenin anne babalar değil, kalıplaşmış anne baba modeli olduğunu vurgulayan pro- je sorumlusu Zafer Kıraç da, raetinde geçen "Vazonun Oyunda Ö/gür B. Kıraç, Didem Ulutunçel ve Emrah Elçiboğa oynuyor. sandalyede durması" cümlesinin, oyunu seçmesinde önemli bır etken oldugunu söylüyor "Zaman değişiyor, hayat değişiyor; ama anne ve babalar, çocuklannın dav- ranışlannın günün koşullan içinde biçimlenmesine engel ounaya çalışıyorlar. Kendilerininkinden farklı bir davra- nış biçimi geliştirmeye başladıklannda kesiyorlar çocu- ğun yolunu. Oy sa gençler yeni fikirier üretiyorlar \e doğ- ru ounasa da, bunlann denenmesi gerekiyor. Vazonun san- dalvede durması denenmeyecek bir şey mi?" llköğretimin 8 yıla çıkanlmasıyla birlikte, eğitim sisteminin eksiklikJe- rini gidermenin ve yanlışlannı düzelt- menin kaçınılmaz bir hal aldığına de- ginen Kıraç, "soru soran, konuşan de- neyen" bireyler yetiştirilmesi gerekti- ğıne inanıyor. Schulze, Kıraç ve oyunculann en büyük dileği. "Sıra Kimde"yi çocuk- larla. gençlerle birlikte anne babalan- nın. eğitimcilerin az izlemesi. "tşte o zaman aile içinde yeni bir iletişim baş- layabilir" dıyor Schulze, "Birbirierini daha iyi anlayabümeleri ve sevebilme- leri için de iletişim önkoşuldur. Oysa anne babalar kendi çocukJuklanna in- medikleri, kendi çocukluklannı göz- den geçirmedikleri için çocuklannın ihtiyaçlannı algılayamıyorlar. Bunun üstüne bir de kendi eksikierini ve ego- tinnı çoculdan ûzerinde tatmin etme- \e çalışıyoriar. Bizim düşümüz, anne ve babalannı alışılmış rollerinin dışuıa çıknklan, aile içinde özgürlük ve hoş- görünün varolduğu bir yaşam." Sıra Kimde ile, çocuklan ezen. bastıran eğitim siste- mine, kendi renklerini bulmalanna ve yaratıcılığına en- gel olan otoriteye, birçarpıklığa, bir ihtihaba dikkat çek- mek istedıklerini söylüyor Schulze; ama oyunun bir çö- züm getırmekle yükümlü olmadığının da altını çiziyor: "Çünkü her insanın kendi içinde bir çözüm yatıyor. Izle- yici oyundan bir şey ler aursa kendi dünyasına çekiüp ya- şamı uzerine sorular soracaktır. Soru sorabildiği nokta- da da, kendi içinde muüaka yanıtlan bulacaktır." iyatro Tanı, Kübalı yazar Jose Triana'nın, Lalo, Cuca ve Beba'nın öyküsünü anîattığı 'Sıra Kimde' adlı oyunuyla, çekirdek ailede başlayan ve örgün eğitim kurumlarmda süren baskıcı eğitimi ve birey olma hakkını göz ardı eden toplum düzenini tartışmaya açıyor bu kez. TOBAV Istanbul Şubesi'dan sanatçılara teşekkür plaketi 'Sanat Emekçilerine Saygı Gecesi' Kültûr Servisi - Devlet Tiyatrolan Opera ve Balesi Çalışanlan Yardımlaşma Vakfı (TOBAV) Istanbul Şubesi, önceki akşam Afife Jale Sahnesi'nde 'Sanat Emekçilerine Saygı Gecesi' düzenlendi. Gecede tstanbul Devlet Tiyatrolan ile Opera ve Balesi'nden emekli olmuş sanatçılara. halen çalışmakta olan teknik ve idari personele birer teşekkür plaketi sunuldu. Cevza Şipal. Haluk Kurtoğlu, Kemal Bekir. Macide Tanır. Suna Akbel. Nihat Akçan ve Tomris Oğuzalp'in de aralannda bulunduğu, Istanbul Devlet Tiyatrolan'ndan emekli olmuş on yedi sanatçı plaketlerini TOBAV Yönetim Kurulu üyesi Orhan Kurruldu'dan aldılar. Tiyatro teknik personelinın plaketlerini ise TOBAV Kurucu Başkanı Rıza Şahin sundu. Istanbul Devlet Opera ve Balesi'nden emekli olmuş orkestra sanatçı ları Bilgihan Arkan. Emel Ergin. Ergûn Kuşçu. Ertuğrul Tunalı. Giray Rasenfos. Günnur Perin ve Volkan Bilen: Anais Mağary an. Belgin Akarsu. Güner Kurtböke. Işık llter. Atilla Enginol ve Zejy^d Görgan'ın aralannda bulunduğu emekli koro sanatçılan; AIis Manukyan, Gûlderen Akder, Müveddet Günbay, Suna Korad. Y i p Tokgöz'ün aralannda bulunduğu emekli solist sanatçılara da birer plaket sunuldu. Emekli bale sanatçılan Atilla Özen. Engin Akoğlu ve Ale\ Baymur da TOBAV'dan teşekkür plaketi alan sanatçılar arasındaydı. tstanbul Devlet Opera ve Balesi teknik ve idari personelinin on üç çalışanı ise plaketlerini TOBAV'ın kuruculan ve yönetim kurulu üyelerinin ellerinden aldı. Macide Tanır, Haluk Kurtoğlu, Nihat Akçan, Kemal Bekir, Suna AkbeTe plaket verildL Eczacıbaşı'ndan 4 Çift Başh Ordek' Kültür Ser\isi - Eczacıbaşı-Vitra. 1995 yılından bu yana, 'Anadolu Koleksiyonu' adı altında ürettiği yapıt- lara 'Çift Başlı Ördek'i de dahiJ etti. Vitra'nm Anado- lu Koleksiyonu için ürettiği Çift Başlı Ördek'in oriji- nali, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde bu- lunuyor. Hitit dönemine ait terra-cotta heykelcik, Vitra koleksiyonculan için titiz bir çalışma ile ha- zu-landı. Daha önceki yıllarda üretilen ve Geç Hitit Dö- nemi'ne ait olan 'Malatya Arslanr, koleksiyo- na 1995 yı- lı için seçi- len ilk ya- pırtı. Bir yıl sonra yine ay- nı koleksiyona dahiledilenbirdi- ğer yapıt ise oriji- nali lyon uygarlığı- nın altın çağını yaşa- dığı dönemde yapılmış olan 'Efesli Kaduı' figü- rüydü. Frig dönemine ait 'Kybele Kabartmas!' da 1997 yılmda koleksiyona katıldı. 1998'in yapıtı 'Keçi Biçimü Ryton' ise keçi formu stilizasyonun- dan yapılmış bir yapıt olarak koleksi- yondaki yerini-aldı. Anadolu Koleksiyonu'nu oluşturan yapıtlar orijinaline sadık. sadece biradet ve numaralı olarak üre- tiliyor. Anadolu topraklannda binlerce yıl önce yara- tılmış kültürel ve sanatsal öğeleri, tümüyle el yapımı- na dayanarak tekrar can- landırmak amacıyla ya- pılan bu çalışmanm, her yıl yeni bir eser eklene- rek sürdürülmesi amaç- lanıyor. Aynca yapıt- larla ilgili bilgi ver- mek üzere üç dilde basılacak ve ya- pıtlarla birlikte sunulacak bir % kitap da hazırla- nıyor. Koleksi- yonu oluşturan parça- lar, Eczacıbaşı Yapı Ge- reçleri'nin faaliyet alanı olan seramik malzemesinden yapı- lıyor. Koleksiyonun yapıtlan, Vitra Seramik Sanat Atölye- si'nde hazırlanıyor. Konusu değişik kültürleri içeren Ana- dolu medeniyetlerinden seçi- len, kültürel miraslan gündeme getiren \e birçok kişi tarafın- dan edinilmek istenen bu kolek- siyon köklü geleneği yaşatma ama- cı güdüyor. Tellf hakları aynı alanda birden fazla blrlikle korunacak Meslek birliklerineyeni düzenleme ANKARA (ANKA) - Kültür Bakanhğı, "Fikir ve Sanat Eseri Sahipleri ile Komşu Hak Sahipleri Meslek Birlikleri \e Federasyonla- n Hakkında Tüzük" hazırladı. Telif hakla- nnın yeni kurulacak meslek birlıklöri ile ko- runması olanağını getiren tüzük, aynı alan- da birden fazla birlik kurulabilmesini öngö- rüyor. Kültür Bakanlığı'nca gönderilen ve yaklaşık 1.5 yıldır Danıştay'ın incele- mesinde bekleyen "Fikir\e Sanat Eseri Sahipleri ile Komşu Hak Sahipleri Mes- lek Birlikleri ve Federasyon- lan Hakkında Tüzük" so- nuçlandı. Bakanlar Kurulu'nun im- zasına sunulan tüzük, "fikir ve sanat eseri sahipleri ile komşu hak sahipleri mes- lek birlikJerinin ve federas- yonlanmn kurulmalannı, görcv lerini, gelir- lerini, denetlenmelerini, üye olma, üyelikten çıkma \e çıkanlma koşullannı, eser sahiple- ri ile komşu hak sahiplerinin ta/minat ve te- lif ücretlerinindağıtımusullerini.biriikvefe- derasyonlann çauşnıalarına ilişkin diğer ko- • Kültür Bakanhğı, "Fikir ve sanat eseri sahipleri ile komşu hak sahipleri meslek birlikleri ve federasyonlan hakkında tüzük" hazırladı. nulan" düzenliyor. Tüzük, meslek birliklerinin, eser sahiple- ri ile komşu hak sahiplerinin ortak çıkarla- nnı korumak, haklannın izlenmesini. alına- cak tazminat ve telif ücretlerinin tahsili ile hak sahiplerine dağıtımını sağlamak ama- cıyla kurulmasını öngörüyor. Tüzüğe göre, ilim ve edebiyat eserleri sa- hipleri, musiki eserleri sa- hipleri, güzel sanat eserle- ri sahipleri, sinema eserle- ri sahipleri ve işlenme eser sahiplerinin yanı sıra kom- şu hak sahibi olan icracı sa- natçılar, ses taşıyıcısı ya- pımcılan, radyo-televizyon kuruluşlan da meslek birli- ği kurabilecek. Aynı alanda birden fazla birlik kurulabi- lecek. Tüzük, aynı alanda faali- yet gösteren en az 3 meslek birliğı tarafından Kültür Bakanlığı'nca ha- zırlanan ve Bakanlar Kurulu'nca onaylanan tip statüye uygun olarak meslek birlikleri fe- derasyonlan kurulabilmesini de öngörüyor. Ancak tüzükte, aynı alanda birden fazla fe- derasyon kurulamayacağı belirtiliyor. IŞELDAK VE YELPAZE ATtLLA BİRKİYE Once Badem Ağaçları... Önce badem ağaçlan çiçek açarmış; bahann yer- yüzüne ilk göz kırpışında. Martla gelen ilk sıcaklarla tadarmış badem ağaçlan, "ilkheyecanını'. Bir ilkgenç- lik aşkı gibi. O zamana kadar hiç yaşanmayan birduy- guyu yaşamak gibi. Sabahlara kadar uykusuz, yatağın içinde dönüp dur- mak; küçük kâğrt parçalanna şiirter yazmak, tahta ma- salara "ismin" başharflerinı kazımak. Böylesine "coş- kunlar" çok mu gerilerde kaldı. Bu duygular artık hiç mi dile gelmiyor? Yoksa yayımlanmamış bir romanın tozlu ve sararmış yapraklannda mı kaldı: Mutsuz aşklaryaşandı; karşılıksız aşkiar, bu gün- lere çok mu yabancı kaldı? Şimdiki kuşak, gençler aşktan; o eski aşklardan, romantizmden hoşlanmıyortar mı? Dalga mı geçiyoriar; alay mı ediyoriar; dudak mı büküyoriar? Ama önemli olan, insanın kendi içindeki duygu- sunun temizliği değil mi? İçindeki liseli genci bir ömür boyu öldürmemek değil mi? Saf temiz bir biçimde, tüm yüreğini ortaya koya- rak sevmek değil mi? Badem ağaçlan çiçek açar ama, Mart da oyunu- nu oynar. Birden rüzgânn yönü degişir; soğuklar ilk aşk acisının ardından çekilen beklenmedik acılar gi- bi düşer yeryüzüne. Badem ağaçlan, daha ilk aşkında büyük bir kırgın- lığı yaşamış genç bir kız, genç bir erkek gibi, boynu bükük isyan eder doğanın bu acımasızlığına. Bu Mart da ötekilerden farklı değildi ilk bakışta. Ba- hann ilk müjdecısi olarak genç kızlan baştan çıkaran bir çapkın olarak geliverdi. Her yıl biz, bunu bilirdik ama; işte, badem ağaçlan bilmiyormuş. Badem ağaçlan hiç akıllanmamış, hep gönlünü kaptırıvermış Martın ilk sıcaklanna. Bahann ilk göz kırpmasına kanmış. Bahar da, sanki değeri daha çok anlaşılsın diye, bu oyuna katlıveriyor... Doğrusunu söylemek gerekirse ben de bilmiyor- dum ilkönce badem ağaçlannın çiçek açtığını. Bana da yürekten bih söyledi. Hep sonbaharia ilgilendim; bana sonbahann renk- lerini sorun, bir bir anlatabilirim. Sonbahann yağmur- lannı, sararan yapraklannı sorun, en ince aynntısına kadar anlatabilirim. Ama badem ağaçlannın Martın oyununa gelip çi- çek açtığını bilmiyordum... Bahann güzelliği başkadır, hiç inkâr edilemez; do- ğa birdenbire canlanır Artık, kışın kurşuni günleri ye- rini, bahann çok renkli coşkusuna bırakır. Doğanın mutlu gülümsemesidir bahar. Kim ne der- se desin, Mart ile gelir. Bahan da severim ama, ne hikmetse sonbahardır "tercihim". Baksanıza, birilkbaharbaşlangıcındabi- le, her şeye karşın, soğuklara, akjatmacalara, terk edB- melere karşın badem ağaçlan çiçeklerini açmış ve gü- zelliğini koruyorsa da, gül mevsimi iyice yaklaşıyor- sa da, üstelik bir-iki ay sonra erguvanlar saracaksa dört bir yanımızı, ben yine sonbahardan $öa ediy»-; rum, işte. Sonbahar da mı, acaba yayımlanmamış bir roma- nın tozlu ve sararmış yapraklannda kaldı: Sonbahar yine; yine Eylül. Işıklar kınlmaya başla- dı; bir koster usulca geçiyor. Belki kaptanı gizli bir şairdir. Piposunu tüttürürken, siyah kaplı küçük def- terine bir şeyler çiziktihyordur. Boğazın etrafındaki saranvaya yüz tutmuş yaprakiar, henüz sararmadı- lar ama yakındır. Yine Eylül; yine bir sonbahar başlayacak. Yalnız- lığına nasıl katlanacak. _ .. Tam yirmi yıl önceydi. Tam yirmi yıl önce; ve ay- lardan Eylül dü; mehtaplı gecelerde, o esmer kızla yürûyüşleri... Sonbahan bir kenara bırakalım; badem ağaçlan- nı da, her ne kadar yüreğimiz ezilse. Marttan söz edelim; her yıl olduğu gibi badem ağaçlannı kandı- ran marttan değil, bu Mart'tan. Belki de bu Martla her şey değişecek, belki de şim- di sen -okuyor musun yazdıklanmı-, mart ayının hır- çın rüzgârlanna saçlannı savuran sen, biliyor musun ki bu Mart'ta iki kez dolunay olacak. llkini yaşadık ayın başında; son ayın son günü, ama tam son günü Mart hınzıriığıyla el sallarken ba- dem ağaçlanna, ikinci dolunayı göreceğiz bulutlarizin verirse. Üstelik, sakın unutma, yüzyılın bir ayda gö- rülen "son" ikinci dolunayı. Ne hikmetse, ocakta da yaşadık bu iki dolunayı. Kim bilir, belki de bir işaret- tir bu; belki de biri senin içindi, öteki de çiçeklerini açan badem ağaçlan için. Kim bilir, belki de bu Mart giderayak büyük bir aşkm rüzgânnı estirecek. Yok- sa aşklar da mı, yayımlanmamış bir romanın tozlu ve sararmış yapraklannda kaldı: Yaşamın akışını kim durdurabilir, kim karşı koya- bilir, aşk ırmağının gürül gürül akışına? Aşk, kim ne derse desin, gökyüzünden hiç gitmedi; belki çoğu zaman bulutlann arasında kayboldu ama; bazen mavi birgökyüzü, aşk semalanyla çevreledi evreni- mizi. Urum'n'bass'ın örnekteri bu akşam Godet Bar'da ^ ^ • Kültür Servisi - Müzikseverler, 1990'lı yıllara damgasını vuran drum'n'bass tarzı müziğin örneklerini bu akşam saat 22.00'de Godet Bar'da gerçekleştirilecek 'Drum'n'bass Party'de dinleme olanağı bulacaldar. Partide Metalheadz ve Moving Shadow gibi iki büyük şirketin sanatçılannın yapıtlan da tanıtılacak. Yalnızca pop, rock, caz müzisyenlerini değil, elektronik müzik yapan Undenvorld, Orbital, Aphex Twin gibi büyük topluluklan ve sanatçılan da etkileyen drum'n'bass müziği, dub/reggae, hip-hop, funk, caz gibi sağlam müzikal geleneklerden ödünç aldığı formlan birleştirebildiği için hem dans müziği sevenleri, hem de diğer müzik türleriyle ilgılenenleri kendine çekebiliyor. Audip Fact bu akşam Bilgi Ünivepsftesi-nde • KüJtür Servisi - Istanbul Bilgi Üniversitesi, bugün saat 20.00'de Büyük Salon'da Audio Fact Grubu'nu ağırlayacak. Önceki yıllarda 4. Uluslararası tstanbul Caz Festivali ve CRR Gençlik Festivali'nde konserler veren grup, Aydın Esen'in prodüktörlüğünü yaptığı yeni albümü 'Black Spot'tan parçalar seslendirecek. Mehmet AIi Sanlıkol (tuşlu çalgılar), Onur Türkmen (elektrikli gitar), Ryan Woodward (saksofon), Fernando Huergo (bas gitar), Roberto Castillo (bas gitar) ve Cengiz Baysal'dan (davul) oluşan grubun konserinin biletleri Istanbul Bilgi Üniversitesi ve Cafe Dulcinea'dan elde edilebilecek. (216 00 00)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle