Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 25 MART 1999 PERŞEMBE
14 KULTUR
Tiyatro Tanı, 'Sıra Kimde' adlı oyunla, çocuğu ezen otoriter sistemi tartışmaya açıyor
'Yaşamak istiyorchım; öldürdüm!
9
Dosso Dossi'nin sergide yer alan başyapıtianndan 'Pan ile Alegori'.
DossVnin resimleribuluştu
Rönesans saray ressamının yapıtlan Metmpolitan
Sanat Müzesi 'nden sonra Paul Getty 'ye gidiyor
ÖZGEN ACAR
NEW YORK - iki ayı aşkm bır süre-
dirMetropolitan Sanat Müzesi'nde ilk kez
topluca bir sergide toplanan ttalyan Rö-
nesans Saray Ressamı Dosso Dossi'nin
yapıtlan büyük ilgi uyandırdı.
Metropolitan Sanat Müzesi'ndeki bu
görkemlı seıgi bu hafta sonunda ABD'nin
batı yakasına yolculuğa çıkacak. Los An-
geles'taki Paul Getty Müzesi'nde 27 Ni-
san-11 Temmuz tarihleri arasmda açık
kalacak ikinci sergide de sanatçının 60
yapıtı yer alıyor.
Doğum tarihi kesin bilinmeyen Dos-
so Dossi, 1542'de ölmeden önce şiirsel
ve kırsal bir anlatımla mitolojinin fante-
zilerini yansıtan ve kendisine ün getiren
ûrûnler yaratmıştı.
Dûnyanın çeşitli müze ve koleksiyon-
lanndan derlenen Metropolitan 'dakı bu
sergide, sanatçının "Melissa yadaCirce'",
"Jüpiter, Merküri ve YTrtııe" ile "Pan ile
Alegori" adlı başyapıtlan ziyaretçileri
büyülüyor.
Venedik'te kendini kanıtlayıp Ferra-
re'de saray ressamlığına yükselmış olan
sanatçıda, RaphaeTin. Michalengelo'nun
yanı sıra özellikle Bellini ve Thian'ın et-
kileri görülüyor.
Öteki Rönesans ressamlanna kıyasla
daha az tanınan Dosso Dossi'nin bu ser-
gisi ile sanatçının özel koleksiyonlarda
gizli kalmış bazı resimleri galerilerde
boy göstermeye başlarken değerlerine de
dolar cinsinden birer sıfır daha eklendi-
ği, sanat dergılerindekı reklamlarda dik-
kati çekiyor.
New Yorklu eleştirmenlere göre, sanat-
çının öteki Rönesans ressamlanna kıyas-
la artistik yaratıcılığı. alkgorik ve mfto-
lojik konulardaki usta yorumu, resimsel
özgüriüğü, paletindeki renk zenginliği, ışık
ve gölgeler arasındaki parlak kontrastlar
ön plana çıkıyor.
Türk halılanndan etkilenmesi ile ya-
rattığı bazı geometrik halı çızimleri ise
sanatçının bir başka özelliğini oluşturu-
yor. Ölümünden sonra saraya ressam ola-
rak alınan kardeşi Batistanın da beş res-
mi sergileniyor.
Serginin gerçekleşmesine en büyük
katkıyı The Andrew W.Mellon Vakfı sağ-
lıyor.
FECİRALPTEKtN
Vazo yerde duramaz mı? Ya da
kül tablası sandalyede... Hayır, ol-
maz! Olmaz; çünkü vazonun da, kül
tablasının da bir yeri vardır. Bu, sü-
regelmiş düzendir. Düzen ise otori-
teyle garantilenir...
Otorite, kurumsallaşmanın çekir-
deği sayılan ailede başlar kendini
göstermeye. Otorite, çocuğu düze-
nin birparçası haline getirmeyi gö-
rev bilen anne ve babanm en güçlü
silahıdır; ama "doğru'* olarak kanık-
sanmış kalıplar içerisinde biçimlen-
dirilmeye çalışılan çocuk, birey ol-
ma sürecinde kendi rengini bulabi-
lecek midir acaba? Ya da bu çocuk-
lar "kendilerini" yaşamak için baş-
kaldırmayacaklar mıdırgünün birin-
de? lşte o gün, "Beni ben yapanı
vapmak ya da yapmamak" dedık-
leri gündür... Lalo.C'uca ve Beba ise
bu çocuklardan sadece birkaçı.
Tiyatro Tanı, Lalo, Cuca ve Be-
ba'nın öyküsünü anlatan "Sıra Kim-
de" adlı oyunla, çekirdek ailede baş-
layan ve örgün eğitim kurumlann-
da devam eden baskıcı eğitimi ve bi-
rey olma hakkını göz ardı eden toplum düzenini tartış-
maya açıyor bu kez. Benliklerini ifade etmeleri engelle-
nen bu üç çocuk, tiyatro sahnesinde de olsa kendi baş-
kaldınlannı gerçekleştiriyor, kendi düşlerini yaratıyor-
lar, "Burjuva aiiemüessesesini tetneMen parçalamak" dü-
şünü... _ '
Kübalı yazar JoseTriana'nın imzasını taşıyan, Özkan
Schulze'nin Türkçeye çevirdiği ve sahnelediği. Mdike
Diribaş'ın reji asistanlığını ve Zafer
Kıraç'in proje sorumluluğunu üstlen-
diği oyunda Lalo, Cuca ve Beba, bas-
kılar karşısında oluşan şiddet duygu-
lannı, başkaldınlannı, sembolik bir ci-
nayeteyleminedönüştürüyorlar sonun-
da: "Anne, babaya 40 biçak yarası!"
Anne babalannı öldürmeyi oynayan
üç çocuğu canlandıran, Akademi Istan-
bul 'un genç mezunlan Ozgür B. Kıraç.
Didem Ulutunçel ve Emrah Elçiboğa
da gerçekten rollerinin hakkını veri-
yorlar.
Lalo. Cuca ve Beba ükönce sembo-
lik cinayetlerini işliyor, ardından da ci-
nayet soruşturmasını ve yargı sürecini
sunuyorlar ızleyiciye. Yargı sürecinde
cinayetın nedenleri açıklanıyor, bıreyi
katile dönüştüren otorite sorgulanıyor.
"Neden öldürdün" sorusunun yanıtı o
denli basit kı: " Yaşamak istiyonJum."
Oyunun yönetmeni Özkan Schulze.
Sıra Kimde'yi sahneye koyma fikri-
nin ihtiyaçtan doğduğunu belirtiyor:
"Toplumdaki birçok sakatlığın aile or-
tamında başladığina inanıyorum. An-
ne, baba ve çocuk arasında iletişim kunılamıyorsa top-
lumda da ortak bir dil yakalanamıy or. Otoriter eğitimin.
yaratıcı bireyler yetiştirilmesini engelleyeceğini düşünii-
yorum. Bu oyun belki varolan soruna çözüm getirmiyor;
ama durumu gözier önüne seriyor. Bir yaraya işaret edi-
yor. çarpıklıklara ayna tutuyor. Sıra Kimde'nin, bugünün
gençlerine seslendiğine inanıyorum."
Oyunda asıl öldürülmek istenenin anne babalar değil,
kalıplaşmış anne baba modeli olduğunu vurgulayan pro-
je sorumlusu Zafer Kıraç da, raetinde geçen "Vazonun
Oyunda Ö/gür B. Kıraç, Didem Ulutunçel ve Emrah Elçiboğa oynuyor.
sandalyede durması" cümlesinin, oyunu seçmesinde
önemli bır etken oldugunu söylüyor "Zaman değişiyor,
hayat değişiyor; ama anne ve babalar, çocuklannın dav-
ranışlannın günün koşullan içinde biçimlenmesine engel
ounaya çalışıyorlar. Kendilerininkinden farklı bir davra-
nış biçimi geliştirmeye başladıklannda kesiyorlar çocu-
ğun yolunu. Oy sa gençler yeni fikirier üretiyorlar \e doğ-
ru ounasa da, bunlann denenmesi gerekiyor. Vazonun san-
dalvede durması denenmeyecek bir şey
mi?"
llköğretimin 8 yıla çıkanlmasıyla
birlikte, eğitim sisteminin eksiklikJe-
rini gidermenin ve yanlışlannı düzelt-
menin kaçınılmaz bir hal aldığına de-
ginen Kıraç, "soru soran, konuşan de-
neyen" bireyler yetiştirilmesi gerekti-
ğıne inanıyor.
Schulze, Kıraç ve oyunculann en
büyük dileği. "Sıra Kimde"yi çocuk-
larla. gençlerle birlikte anne babalan-
nın. eğitimcilerin az izlemesi. "tşte o
zaman aile içinde yeni bir iletişim baş-
layabilir" dıyor Schulze, "Birbirierini
daha iyi anlayabümeleri ve sevebilme-
leri için de iletişim önkoşuldur. Oysa
anne babalar kendi çocukJuklanna in-
medikleri, kendi çocukluklannı göz-
den geçirmedikleri için çocuklannın
ihtiyaçlannı algılayamıyorlar. Bunun
üstüne bir de kendi eksikierini ve ego-
tinnı çoculdan ûzerinde tatmin etme-
\e çalışıyoriar. Bizim düşümüz, anne
ve babalannı alışılmış rollerinin dışuıa
çıknklan, aile içinde özgürlük ve hoş-
görünün varolduğu bir yaşam."
Sıra Kimde ile, çocuklan ezen. bastıran eğitim siste-
mine, kendi renklerini bulmalanna ve yaratıcılığına en-
gel olan otoriteye, birçarpıklığa, bir ihtihaba dikkat çek-
mek istedıklerini söylüyor Schulze; ama oyunun bir çö-
züm getırmekle yükümlü olmadığının da altını çiziyor:
"Çünkü her insanın kendi içinde bir çözüm yatıyor. Izle-
yici oyundan bir şey ler aursa kendi dünyasına çekiüp ya-
şamı uzerine sorular soracaktır. Soru sorabildiği nokta-
da da, kendi içinde muüaka yanıtlan bulacaktır."
iyatro Tanı,
Kübalı yazar Jose
Triana'nın, Lalo,
Cuca ve Beba'nın
öyküsünü anîattığı
'Sıra Kimde' adlı
oyunuyla, çekirdek
ailede başlayan ve
örgün eğitim
kurumlarmda süren
baskıcı eğitimi ve
birey olma hakkını
göz ardı eden toplum
düzenini tartışmaya
açıyor bu kez.
TOBAV Istanbul Şubesi'dan sanatçılara teşekkür plaketi
'Sanat Emekçilerine Saygı Gecesi'
Kültûr Servisi - Devlet Tiyatrolan
Opera ve Balesi Çalışanlan
Yardımlaşma Vakfı (TOBAV)
Istanbul Şubesi, önceki akşam
Afife Jale Sahnesi'nde 'Sanat
Emekçilerine Saygı Gecesi'
düzenlendi. Gecede tstanbul
Devlet Tiyatrolan ile Opera ve
Balesi'nden emekli olmuş
sanatçılara. halen çalışmakta
olan teknik ve idari personele
birer teşekkür plaketi sunuldu.
Cevza Şipal. Haluk Kurtoğlu,
Kemal Bekir. Macide Tanır.
Suna Akbel. Nihat Akçan ve
Tomris Oğuzalp'in de aralannda
bulunduğu, Istanbul Devlet
Tiyatrolan'ndan emekli
olmuş on yedi sanatçı plaketlerini
TOBAV Yönetim Kurulu üyesi
Orhan Kurruldu'dan aldılar.
Tiyatro teknik personelinın
plaketlerini ise TOBAV Kurucu
Başkanı Rıza Şahin sundu.
Istanbul Devlet Opera ve
Balesi'nden emekli olmuş
orkestra sanatçı ları Bilgihan
Arkan. Emel Ergin. Ergûn
Kuşçu. Ertuğrul Tunalı. Giray
Rasenfos. Günnur Perin ve
Volkan Bilen: Anais Mağary an.
Belgin Akarsu. Güner Kurtböke.
Işık llter. Atilla Enginol ve
Zejy^d Görgan'ın aralannda
bulunduğu emekli koro
sanatçılan; AIis Manukyan,
Gûlderen Akder, Müveddet
Günbay, Suna Korad. Y i p
Tokgöz'ün aralannda
bulunduğu emekli solist
sanatçılara da birer plaket
sunuldu. Emekli bale sanatçılan
Atilla Özen. Engin Akoğlu ve
Ale\ Baymur da TOBAV'dan
teşekkür plaketi alan sanatçılar
arasındaydı. tstanbul Devlet
Opera ve Balesi teknik ve idari
personelinin on üç çalışanı ise
plaketlerini TOBAV'ın
kuruculan ve yönetim kurulu
üyelerinin ellerinden aldı. Macide Tanır, Haluk Kurtoğlu, Nihat Akçan, Kemal Bekir, Suna AkbeTe plaket verildL
Eczacıbaşı'ndan
4
Çift Başh Ordek'
Kültür Ser\isi - Eczacıbaşı-Vitra. 1995 yılından bu
yana, 'Anadolu Koleksiyonu' adı altında ürettiği yapıt-
lara 'Çift Başlı Ördek'i de dahiJ etti. Vitra'nm Anado-
lu Koleksiyonu için ürettiği Çift Başlı Ördek'in oriji-
nali, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde bu-
lunuyor. Hitit dönemine ait terra-cotta heykelcik,
Vitra koleksiyonculan için titiz bir çalışma ile ha-
zu-landı.
Daha önceki yıllarda üretilen ve Geç Hitit Dö-
nemi'ne ait olan 'Malatya Arslanr, koleksiyo-
na 1995 yı-
lı için seçi-
len ilk ya-
pırtı. Bir yıl
sonra yine ay-
nı koleksiyona
dahiledilenbirdi-
ğer yapıt ise oriji-
nali lyon uygarlığı-
nın altın çağını yaşa-
dığı dönemde yapılmış
olan 'Efesli Kaduı' figü-
rüydü. Frig dönemine ait
'Kybele Kabartmas!' da 1997
yılmda koleksiyona katıldı.
1998'in yapıtı 'Keçi Biçimü
Ryton' ise keçi formu stilizasyonun-
dan yapılmış bir yapıt olarak koleksi-
yondaki yerini-aldı.
Anadolu Koleksiyonu'nu oluşturan yapıtlar
orijinaline sadık. sadece biradet ve numaralı olarak üre-
tiliyor. Anadolu topraklannda binlerce yıl önce yara-
tılmış kültürel ve sanatsal öğeleri, tümüyle el yapımı-
na dayanarak tekrar can-
landırmak amacıyla ya-
pılan bu çalışmanm, her
yıl yeni bir eser eklene-
rek sürdürülmesi amaç-
lanıyor. Aynca yapıt-
larla ilgili bilgi ver-
mek üzere üç dilde
basılacak ve ya-
pıtlarla birlikte
sunulacak bir
% kitap da hazırla-
nıyor. Koleksi-
yonu oluşturan parça-
lar, Eczacıbaşı Yapı Ge-
reçleri'nin faaliyet alanı olan
seramik malzemesinden yapı-
lıyor. Koleksiyonun yapıtlan,
Vitra Seramik Sanat Atölye-
si'nde hazırlanıyor. Konusu
değişik kültürleri içeren Ana-
dolu medeniyetlerinden seçi-
len, kültürel miraslan gündeme
getiren \e birçok kişi tarafın-
dan edinilmek istenen bu kolek-
siyon köklü geleneği yaşatma ama-
cı güdüyor.
Tellf hakları aynı alanda birden fazla blrlikle korunacak
Meslek birliklerineyeni düzenleme
ANKARA (ANKA) - Kültür Bakanhğı,
"Fikir ve Sanat Eseri Sahipleri ile Komşu Hak
Sahipleri Meslek Birlikleri \e Federasyonla-
n Hakkında Tüzük" hazırladı. Telif hakla-
nnın yeni kurulacak meslek birlıklöri ile ko-
runması olanağını getiren tüzük, aynı alan-
da birden fazla birlik kurulabilmesini öngö-
rüyor.
Kültür Bakanlığı'nca
gönderilen ve yaklaşık 1.5
yıldır Danıştay'ın incele-
mesinde bekleyen "Fikir\e
Sanat Eseri Sahipleri ile
Komşu Hak Sahipleri Mes-
lek Birlikleri ve Federasyon-
lan Hakkında Tüzük" so-
nuçlandı.
Bakanlar Kurulu'nun im-
zasına sunulan tüzük, "fikir
ve sanat eseri sahipleri ile
komşu hak sahipleri mes-
lek birlikJerinin ve federas-
yonlanmn kurulmalannı, görcv lerini, gelir-
lerini, denetlenmelerini, üye olma, üyelikten
çıkma \e çıkanlma koşullannı, eser sahiple-
ri ile komşu hak sahiplerinin ta/minat ve te-
lif ücretlerinindağıtımusullerini.biriikvefe-
derasyonlann çauşnıalarına ilişkin diğer ko-
• Kültür
Bakanhğı, "Fikir
ve sanat eseri
sahipleri ile komşu
hak sahipleri
meslek birlikleri ve
federasyonlan
hakkında tüzük"
hazırladı.
nulan" düzenliyor.
Tüzük, meslek birliklerinin, eser sahiple-
ri ile komşu hak sahiplerinin ortak çıkarla-
nnı korumak, haklannın izlenmesini. alına-
cak tazminat ve telif ücretlerinin tahsili ile
hak sahiplerine dağıtımını sağlamak ama-
cıyla kurulmasını öngörüyor. Tüzüğe göre,
ilim ve edebiyat eserleri sa-
hipleri, musiki eserleri sa-
hipleri, güzel sanat eserle-
ri sahipleri, sinema eserle-
ri sahipleri ve işlenme eser
sahiplerinin yanı sıra kom-
şu hak sahibi olan icracı sa-
natçılar, ses taşıyıcısı ya-
pımcılan, radyo-televizyon
kuruluşlan da meslek birli-
ği kurabilecek. Aynı alanda
birden fazla birlik kurulabi-
lecek.
Tüzük, aynı alanda faali-
yet gösteren en az 3 meslek
birliğı tarafından Kültür Bakanlığı'nca ha-
zırlanan ve Bakanlar Kurulu'nca onaylanan
tip statüye uygun olarak meslek birlikleri fe-
derasyonlan kurulabilmesini de öngörüyor.
Ancak tüzükte, aynı alanda birden fazla fe-
derasyon kurulamayacağı belirtiliyor.
IŞELDAK VE
YELPAZE
ATtLLA BİRKİYE
Once Badem Ağaçları...
Önce badem ağaçlan çiçek açarmış; bahann yer-
yüzüne ilk göz kırpışında. Martla gelen ilk sıcaklarla
tadarmış badem ağaçlan, "ilkheyecanını'. Bir ilkgenç-
lik aşkı gibi. O zamana kadar hiç yaşanmayan birduy-
guyu yaşamak gibi.
Sabahlara kadar uykusuz, yatağın içinde dönüp dur-
mak; küçük kâğrt parçalanna şiirter yazmak, tahta ma-
salara "ismin" başharflerinı kazımak. Böylesine "coş-
kunlar" çok mu gerilerde kaldı. Bu duygular artık hiç
mi dile gelmiyor? Yoksa yayımlanmamış bir romanın
tozlu ve sararmış yapraklannda mı kaldı:
Mutsuz aşklaryaşandı; karşılıksız aşkiar, bu gün-
lere çok mu yabancı kaldı?
Şimdiki kuşak, gençler aşktan; o eski aşklardan,
romantizmden hoşlanmıyortar mı?
Dalga mı geçiyoriar; alay mı ediyoriar; dudak mı
büküyoriar?
Ama önemli olan, insanın kendi içindeki duygu-
sunun temizliği değil mi? İçindeki liseli genci bir
ömür boyu öldürmemek değil mi?
Saf temiz bir biçimde, tüm yüreğini ortaya koya-
rak sevmek değil mi?
Badem ağaçlan çiçek açar ama, Mart da oyunu-
nu oynar. Birden rüzgânn yönü degişir; soğuklar ilk
aşk acisının ardından çekilen beklenmedik acılar gi-
bi düşer yeryüzüne.
Badem ağaçlan, daha ilk aşkında büyük bir kırgın-
lığı yaşamış genç bir kız, genç bir erkek gibi, boynu
bükük isyan eder doğanın bu acımasızlığına.
Bu Mart da ötekilerden farklı değildi ilk bakışta. Ba-
hann ilk müjdecısi olarak genç kızlan baştan çıkaran
bir çapkın olarak geliverdi. Her yıl biz, bunu bilirdik
ama; işte, badem ağaçlan bilmiyormuş.
Badem ağaçlan hiç akıllanmamış, hep gönlünü
kaptırıvermış Martın ilk sıcaklanna. Bahann ilk göz
kırpmasına kanmış.
Bahar da, sanki değeri daha çok anlaşılsın diye,
bu oyuna katlıveriyor...
Doğrusunu söylemek gerekirse ben de bilmiyor-
dum ilkönce badem ağaçlannın çiçek açtığını. Bana
da yürekten bih söyledi.
Hep sonbaharia ilgilendim; bana sonbahann renk-
lerini sorun, bir bir anlatabilirim. Sonbahann yağmur-
lannı, sararan yapraklannı sorun, en ince aynntısına
kadar anlatabilirim.
Ama badem ağaçlannın Martın oyununa gelip çi-
çek açtığını bilmiyordum...
Bahann güzelliği başkadır, hiç inkâr edilemez; do-
ğa birdenbire canlanır Artık, kışın kurşuni günleri ye-
rini, bahann çok renkli coşkusuna bırakır.
Doğanın mutlu gülümsemesidir bahar. Kim ne der-
se desin, Mart ile gelir.
Bahan da severim ama, ne hikmetse sonbahardır
"tercihim". Baksanıza, birilkbaharbaşlangıcındabi-
le, her şeye karşın, soğuklara, akjatmacalara, terk edB-
melere karşın badem ağaçlan çiçeklerini açmış ve gü-
zelliğini koruyorsa da, gül mevsimi iyice yaklaşıyor-
sa da, üstelik bir-iki ay sonra erguvanlar saracaksa
dört bir yanımızı, ben yine sonbahardan $öa ediy»-;
rum, işte.
Sonbahar da mı, acaba yayımlanmamış bir roma-
nın tozlu ve sararmış yapraklannda kaldı:
Sonbahar yine; yine Eylül. Işıklar kınlmaya başla-
dı; bir koster usulca geçiyor. Belki kaptanı gizli bir
şairdir. Piposunu tüttürürken, siyah kaplı küçük def-
terine bir şeyler çiziktihyordur. Boğazın etrafındaki
saranvaya yüz tutmuş yaprakiar, henüz sararmadı-
lar ama yakındır.
Yine Eylül; yine bir sonbahar başlayacak. Yalnız-
lığına nasıl katlanacak. _ ..
Tam yirmi yıl önceydi. Tam yirmi yıl önce; ve ay-
lardan Eylül dü; mehtaplı gecelerde, o esmer kızla
yürûyüşleri...
Sonbahan bir kenara bırakalım; badem ağaçlan-
nı da, her ne kadar yüreğimiz ezilse. Marttan söz
edelim; her yıl olduğu gibi badem ağaçlannı kandı-
ran marttan değil, bu Mart'tan.
Belki de bu Martla her şey değişecek, belki de şim-
di sen -okuyor musun yazdıklanmı-, mart ayının hır-
çın rüzgârlanna saçlannı savuran sen, biliyor musun
ki bu Mart'ta iki kez dolunay olacak.
llkini yaşadık ayın başında; son ayın son günü,
ama tam son günü Mart hınzıriığıyla el sallarken ba-
dem ağaçlanna, ikinci dolunayı göreceğiz bulutlarizin
verirse. Üstelik, sakın unutma, yüzyılın bir ayda gö-
rülen "son" ikinci dolunayı. Ne hikmetse, ocakta da
yaşadık bu iki dolunayı. Kim bilir, belki de bir işaret-
tir bu; belki de biri senin içindi, öteki de çiçeklerini
açan badem ağaçlan için. Kim bilir, belki de bu Mart
giderayak büyük bir aşkm rüzgânnı estirecek. Yok-
sa aşklar da mı, yayımlanmamış bir romanın tozlu ve
sararmış yapraklannda kaldı:
Yaşamın akışını kim durdurabilir, kim karşı koya-
bilir, aşk ırmağının gürül gürül akışına? Aşk, kim ne
derse desin, gökyüzünden hiç gitmedi; belki çoğu
zaman bulutlann arasında kayboldu ama; bazen
mavi birgökyüzü, aşk semalanyla çevreledi evreni-
mizi.
Urum'n'bass'ın örnekteri
bu akşam Godet Bar'da ^ ^
• Kültür Servisi - Müzikseverler, 1990'lı yıllara
damgasını vuran drum'n'bass tarzı müziğin
örneklerini bu akşam saat 22.00'de Godet Bar'da
gerçekleştirilecek 'Drum'n'bass Party'de dinleme
olanağı bulacaldar. Partide Metalheadz ve Moving
Shadow gibi iki büyük şirketin sanatçılannın yapıtlan
da tanıtılacak. Yalnızca pop, rock, caz müzisyenlerini
değil, elektronik müzik yapan Undenvorld, Orbital,
Aphex Twin gibi büyük topluluklan ve sanatçılan da
etkileyen drum'n'bass müziği, dub/reggae, hip-hop,
funk, caz gibi sağlam müzikal geleneklerden ödünç
aldığı formlan birleştirebildiği için hem dans müziği
sevenleri, hem de diğer müzik türleriyle ilgılenenleri
kendine çekebiliyor.
Audip Fact bu akşam
Bilgi Ünivepsftesi-nde
• KüJtür Servisi - Istanbul Bilgi Üniversitesi, bugün
saat 20.00'de Büyük Salon'da Audio Fact Grubu'nu
ağırlayacak. Önceki yıllarda 4. Uluslararası tstanbul
Caz Festivali ve CRR Gençlik Festivali'nde
konserler veren grup, Aydın Esen'in
prodüktörlüğünü yaptığı yeni albümü 'Black
Spot'tan parçalar seslendirecek. Mehmet AIi
Sanlıkol (tuşlu çalgılar), Onur Türkmen (elektrikli
gitar), Ryan Woodward (saksofon), Fernando
Huergo (bas gitar), Roberto Castillo (bas gitar) ve
Cengiz Baysal'dan (davul) oluşan grubun konserinin
biletleri Istanbul Bilgi Üniversitesi ve Cafe
Dulcinea'dan elde edilebilecek. (216 00 00)