Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23MART1999SALI CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Köyden kente göç eden kadm, bir süre sonra istemeyerek tarikatlann pençesine düşüyor
'Siyasal Maııını hedefi varoşlar'
• Bilkent Üniversitesi öğretim
üyesi Doç. Dr. Tahire Erman,
sol ideolojide kadm - erkek
ilişkilerinde "eşitliğin",
siyasal İslamda ise "erkeğe
itaat ve hizmetin" esas
alındığını vurguladı.
AVKAJU (Cumhurivtet Bürosu) - Siyasal Is-
lamın hedef kitlesmın köyden kente göçen aıle-
ler olduğu kente göçen kır kökenlı ailelenn de
bir süre soma istemeyerek tekke ve tarikatlann
içine düştüjjü belirtildi.
Bilkent Universıtesi Kamu Yönetimı Sıyaset
Bilımı Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Tahire
Erman, soı idelojılerde kadın - erkek ilişkilerin-
de "eşitiiğiır, siyasal tslamda ıse "erkeğe itaat
ve hizmetin" esas olduğunu vurguladı.
Erman. "Hiçbirsosyal kültürel ctkintik içinde
yer aJmamç. kendisniifadeedebilecek ortamlar-
da bulunaraamtş kentteki kır kökenli aileler. top-
lumsal yelpazedeki ekonomik ve kültürel farkb-
hğın da etkish le bir süre sonra kendilerini tekke
ve tarikatlann içinde ouluyoriar ve bir daha da
kurtolamı>Drlar" dedı.
"21. Yüzvıla Girerken Köyden kenteGöçmüş
Kadın ve OzeDikle Gecekondu Kadını" konu-
sunda inceleme yapan Erman, göçmen ailelenn
hemen hemen tümünde sadece kocalann çalışa-
rak evlerine para getırdığıni. kadmlann ıse ço-
ğunlukla ev kadını olduğunu, aralannda günde-
likçi, şirketlerde çaycı veya temızlikçi olarak ça-
lışanlann dabıdunduğunu belırttı. Eraıan,evlen-
dikten sonra kente göç eden çıftlerin sayıca faz-
la ve "çekirdek aüe" tıpının hâkim olduğunu bil-
dirdi. Kente göç eden ailelenn, köy yaşantısını
begenmeyıp "Köyişiagjr'', "Köydeçokişvar",
"Köy i$i pfa" diyerek kenti yeğlediklennı anla-
tan Erman, şunlan kaydetti: "Aynca kövdeki ka-
dınlar üzerindeki topiumsal kontrol ve gelinler-
den ağır beklentiler. kentteki ahyapı ve hi/rnet-
lerin köye oranla daha geüşmiş olması ve dolavı-
sıyla daha rahat bir yaşam vaat etmesi. kadınla-
n kente göç etmeye imrendirniektedir. KadınJar
kentte yaşamak istemelerinin önemli bir nedeni-
ni çocuklannın fğitimi olarak ifade etmektedir-
ler. Dolayısıyla kent tercihlerini toplurn gözün-
de kabul ediiebiiir bir hafe getinnekteduier."
Kent, erkeği 'maçolaştinvor'
Erman, genel kanının tersıne, kadınlann ve
özelhkJe de Alevı kadınlann göçü özendınne ve
gerçekleştirmede önemli roller üstlendıklerinin
altını çızerken, kırni kadınlann, kocalannın kent-
te, köyde olduğundan daha az "maço" oldufu-
nu söyledıklerinı vurguladı. Kentte sıkılmışlık ve
.ezılmışlik sonucunda tepkisinı kanlannı döve-
_, rek çıkaran ya da kentte. "gözüjçdajr.ve.baş.ka,
-tkadtna veya kumara zaraan ve para harcayan a-
t keklerin de sayıca fazla olduğunu anlatan Er-
man, kente göç eden kadmlann kendılennı yal-
nız duyumsamayıp komşulan ıle karşılıklı yar-
dımlaştiklannı. ödünç para almıp verildiğını, bir
araya geldiklerinde kocalannı çekiştirdiklerini,
sohbetlennde sıkça cinselliğin söz konusu oldu-
ğunu anlattı.
Doç. Dr. Tahire Erman, kente göç eden aile-
lenn, özellikle gecekondularda yaşayanlann
"dışlanmışuk ve jtilmiştik" duygusuna kapıldık-
lanna dıkkat çekerken, bu duygulann dışa vuru-
munun çeşitlı siyasi örgûtlenmelere karılma ya
da kendilerini dıne vurma şeklinde görüldüğü-
nü belirtti. Köy kökenli ailelenn, kentteki ahla-
ki çökûnrü konusunda da endışeye kapıldıklan-
nı viirgulayan Erman. bunun sonucu olarak da-
Köy kökenli aileler, kentteki ahlaki çöküntü konusunda endişeye kapdarak, daha fazla tutucu değer ve davraruşlan benimsemeye başbyorlar.
ha fazla tutucu değer ve davTanışlan benimse-
meye başladıklannı anlattı.
Bunda, gıderek daha hızlı bıçımde örgütlen-
meye başlayan siyasa) Islamın rolünün çok bü-
yük olduğunu vurgulayan Erman, şu görüşlere
yer verdr
•KJmlikkrini tarikatiarda anyoriar'
"Bu etkiler altında oluşan tutucu Müslünıan
göçmen aiielerdeki genç kiziara toplum hayatın-
da var olmak için açık olan önemli bir yol. dinsel
grup ve etkinliklere katılmak. tarikat üyesi ol-
maktır. Böylece hem kamu alanına akrif olarak
katıimalan tutucu aileveçevrelerce onaylanmak-
ta. hem de dışlayıcı ve küçümseyki davranışlara
maruz kaldıkları kent ortanundan kendilerine
savgın bir yer vc kimlik edinebibnektedirler."
Göçmen kadınlara "kurtancr gibı görünen
dinsel gruplara katılmanın bir de "karanlık yü-
zü"nün olduğunu vurgulayan Erman,u
KadınJar
buralarda sömürülebilmekte, ömeğin: tarikat
şeyhJeri tarafından zevk ve tatminleri için kulla-
mlabUmektedir. Fadıme Şahın olayı buna birör-
nektir" dedi.
Hiçbir sosyal ve kültürel etkinlık içinde yer
alamamış, kendısinı ifade edebilecek ortamlar-
da bulunamamış kadm ve genç kızlann kendile-
nni ifade edebilecek tek ortamlann tekkeler ve
tarıkatlar olduğunu bildiren Erman, şu görüşle-
ri kaydetti:
Tarikat şeyhleri itaat talep ediyor
"Bu genç kız ve kadınlann topiumsal ve kül-
türel düzeyde çok JosıtJı yaşamalan ve yaşamla-
nnuı ancak tarikattaki varhklarıy la yeni ve zen-
gin anlamlar kazanmalan sonucunda tarikat
şeyhleri özellikle genç ve çekki iseler, bu genç ka-
dın müritJerde derin ve güçlü duygular yarata-
bilmektedirter. Eski bir kadın müridin söylediği
gibi. bu duygular pop yıldızlarına duyulan duy-
gulardan pek de farklı dcgildir. Tarikat liderleri
sahip olduklan o dinsel otorite ik müritkrinden
sonsuz itaat talep ermektedirter. Bu da özellikle
kadm müritteri kumalanıtabilir durumda bırak-
maktadır. Toplumsalla^ma süreçleri içinde er-
kek ihtiyaç ve taleplerine öncelik vermeyi, erkek
otoritesinc boyun eğmev i öğrenen ve kabulienen
bu genç kadınlar, etnek ve zamanlannı hatta vü-
cutlanm tarikat şey hlerinin hizmetine sunabil-
mektedir. Bu kaduı müritierin birçoğu alt sosyo-
ekonomik gruplardandır ve kentegöç etmiş aile-
lerin ikinci kuşak göçmen çocuklarıdır. Kırdan
kentegöçeden kadınlann kültürel olarak olduk-
ça kapalı ve pek de dost sayılamay acak arayışla-
n, tarikata mürit olmak, siyasiörgütlere kabhnak
ya dayerleşik eski kentliler gibi olabUmek için gi-
yim ve görünüşe çok önem vermeye itiyor."
ARAYIŞ
TOKTAMIŞ ATEŞ
Farklı Sopunlan
Bodrum HABİTAT TrafıkKozası kolaylaştırıcısı Galip Baran
'Onde gelen sorun bananecîlîk^ANKARA (Cumhurtyet Büro-
$n) - 17-21 Mart 1996 tarihinde
toplanan Bodrum Habitat Konfe-
ransı'nın ardından oluşturulan
"Trafikkozakn"' trafikteki sorun-
lardan yola çıkarak "topJu yaşam
ahlakj" oluşrurmayı hedeffiyor.
Bodrum HabitatTrafik Kozası ko-
laylaştmcısı Galip Barao, uygun
yöntemle üzerine gidıldiği takdir-
de, toplumun önde gelen sorunu
olan "bananecifiğin'
1
hakkından
kolayiıkla geünebileceğmi söyle-
di.
Bodrum Habitat Trafik Kozası
kolaylaştıncısı Galip Baran, Bod-
rum Habitat Konferansı 'nın ardın-
dan oluşturuian trafik kozalan ko-
nusunda bilgi verdi.
Baran, trafik kazalannda ınsan
kusuru etmenini öncelikli sorun
seçerek başlatılan girişimin okul
dışı bir egitım çahşması olduğunu
söyledi. Baran, "Bu çahşma, kent-
selve kırsalcevTeyi doğayı tarihsel
yapısryiakoruma\ucarpık>apılaş-
maya, tiiketim savurganhğına ve
her türiü haksızuğa karşı çıknıayL.
sadece trafigin değiL yaşamın tûm
kurallanna uymavı, bu bağtamda
bir toplu yaşam ahiakı oluşturma-
yı ve bananedliğe son vermeyi ön-
görör'" dedi Yurttaşlıgtn bazı so-
rumluluklann üstlenilmesıyle ka-
zanılmış bir statü olduğunu vurgu-
layan Baran şöyle konuştu. "As-
kertik. vergi, o> gibi geieneksel gö-
revleri yerine getinnek w Türkiye
Cumhuriyeti kimiiğine sahip ol-
makla kazandanvatandaşbk sitarü-
süne karşın yurttaşuğı, yukanda
saydanlann ötesode, fazİadan ba-
'. n
a sommluhıkknn üstlenilmesiyie
kazarulabilecek bir statü olarak gö-
rüyorum. Habitat dilryle tanımla-
yacak oiursam devieti yapar kılıcı
bazı projeterin yaşama geçebiune-
si çabası içindeyim. Bu çabaian;
yakınma. eleştirme ve protesto et-
menin ilerisinde biryakiaşımla. ba-
zı somutprojeler uygularayak çöz-
me çalı^malan olarak tanımla-
maktayim. Trafik kazalannın in-
sau kusuru umuru ileügüisKiltop-
. lunı çahşmajnız bu projeterin bir
örneğkür."
Çok ilginç bir ülkede yaşamak-
tayız. Bir yandan müthiş 'güzel-
//Wen'yaşarken, bir yandan hak-
sızlık ve adaletsizlikler karşısında
yüreğımiz burkuluyor.
Gazeteye her gün çok sayıda
mektup gelıyor. Arkadaşlaria al-
dınp değerlendirmeye çabalıyo-
rum. Zaten aylardır gazeteye uğ-
rayamıyorum. Bir yandan fakül-
tedeki işlerim ve sorumlulukla-
nm, bir yandan IÜ Atatürk llkete-
ri ve Inkılap Tarihi Enstitüsü, bir
yandan Bilgi Üniversitesi ve bir
yandan da ıstanbul içi ve dışjn-
daki toplantılar, doğrusu nefes
alacak zaman bırakmıyor.
Gençliğimizde de bu tempoda
koştururken, "llendeyaşlandığı-
mız zaman tempoyu düşürür ve
kendimize de zaman ayınnz" di-
ye düşünürdük. Arkadaşlarım-
dan çoğu da benim durumumda.
Yaşımız ılerledikçe tempomuz
art/yor. Ve kendimize grtgide da-
ha az zaman ayınr olduk. Okun-
ması gereken kitaplar, dağ gibi
birikö...
Bugün birkaç okur mektubuna
değinmek istiyorum. Değindikle-
ri sorunlar kesinlikle kişisel so-
runlar değıl.
• • •
Abdullah Rıza Ergüven, Is-
veç'te yaşayan bir yazanmız.
Kendi Isveç'te yaşıyor, ama kal-
bi Türkiye'de ve Türkiye ile bıriik-
te atyor.
Geçen yıl Ankara'ya gelmiş.
Bir kitapçıya giderek kitaplannı
sormuş. Ve tüm krtaplannın top-
latılmış olduğunu öğrenmiş. Oy-
saki biri dışında, toplatma karan
falan yokmuş. Çok haklı olarak
isyan ediyor:
"...Yasak Tümceler romanım
nedeniyle yaklaşık ıki yıl hapıs
cezası almıştım. Bir yazann bir
kitabına uygulananyasak, bütün
öbür kıtaplan için de geçerfi mi?
Böyle mı yasalar? Hangi yüzle
AB'ye gıımek istiyoruz?
Sorumlular 'dine hakaret' suç-
lamasıyla yasaklan çoğaltıyor.
Oysa yapıtlanmda 'aydınlanma'
ve 'Atetüıic devrimlerini' işliyo-
rum. Türkiye'de herşey tersyüz
oldu da benim mi haberim yok?
öze/deö'/, bütün Türkıye'nin so-
runu bu!.."
•••
Sağmalcılar Cezaevi'nden ya-
zan Mahmut Yaman, özellikle
televizyon yayınlannın yozlaştın-
cı etkilerinin gençlerimizı sürük-
lediği bataklık uzennde duoıyor.
Özgürlüğünden yoksun bir insa-
nın saptamalannı dikkate değer
buldum:
"...Evlatlanmıza, evlatlanmızın
geleceğine sahip çıkalım. Bu tür
ahlaksızlık, yozluk saçan prog-
ramlan ızlemeyelim, evlatlanmı-
zaizletmeyelım. Halkımızkötülü-
ğün, fenalığın ne olduğunu bili-
yor. Ama özellikle gençlerimizin
bu noktaya düşenleri, bunun na-
sıl olduğunu bile anlamıyor. An-
latmalısınız... 'Bunlan seyret-
mekle, izlemekle bir şey olmaz,
pisliklerine ortak olmam, ben on-
lar gibı olmam...' gibı düşünce-
ler mahkûm edilmelidir. Yaşam
bu düşünceleh defalarca mah-
kûm etmeye devam ediyor.
Onlarca gencimizin hazin so-
nunu izliyorsunuzdur, biliyorsu-
nuzdur. Mesele, yaratılan bu ha-
zin tabloyueleştırmek, deyim uy-
gunsa, 'dövünmek' değil, bu
tabloyu ortadan kaldırmanınpar-
çası olmaktır...
...Televizyona esır olmamalı
halkımız. Sürüklenmeye çalışıl-
dığı batakhğa çekılmesine izin
venlmemelı. O bataklığın kuru-
tulmasına yardımcı olunmalıdır.
Bugörev sizın de omuzlannız-
da değil mı? Hem de nasıl... Şu
veya bu oranda olsa da taşınan
öz kültürümüz bunu istemekte-
dir, bunu beklemektedir. Anado-
lu topraklannda nice sömüren,
zulmeden bunu denedı. Çünkü
vartığının devamında, öz kültürü
bozmayı önemli gördü. Neyap-
tılarsa da, sonuçta başaramadı-
lar bunu. Yine başaramayacak-
lar...
...Şu veya bu oranda kendi
kültûrünü sahiplenmeyi gerekli
bulan herkes, karşı çıkma ve çı-
karma görev ve sorumluluğuyla
karşı karşıyadır. Hele 'aydın'
olanlanngörevi çok daha boyut-
ludur. Yoksa öyle değil mi?.."
•••
Ankara Ulucanlar Merkez Ka-
palı Hapishanesi'nden yazan
Enver Yanık, üretılen 'komplo
teorilerine' efeştiri getiriyor ve bi-
zim gibi yazarian da bu komplo
teorilerine alet olmakla suçluyor.
Dili bazen fazla sıvnlıyor ve had-
dini aşıyor. Ama içinde bulundu-
ğu koşullara bağlıyorum.
• • •
Aslında işi hangi ucundan tu-
tarsak tutalım; kaldırdığımızda,
altından bir pislık' çıkıyor. Dıren-
me gücü müthiş yüksek ve müt-
hiş yaratıcı bir halkımız var. Zaten
bu sayede içten ve dıştan gelen
hain darbelere karşı direnebiliyo-
ruz ve yıkılmıyoruz.
Fakat maalesef 'yorgunluğun'
iz ve işaretlerinı göruyorum. Top-
lumca yorulduk ve 'bıkkınlığın'
eşiğine geldik.
Bir toplum bu noktaya geldi
mi, genellikle 'kurtancı' aramaya
başlar. Demokratikbırtoplumda,
bu kurtancının sivil olması bekle-
nir. örneğin 1973 ve 1977'de
toplum, kurtuluşu Ecevit'tegör-
müştü. Sonra.onunyenneEvren
ve daha sonra da Özal geldı. Bu-
gün, pek çok insan gözünü Çan-
kaya'ya dikmiş durumda. Ama
bunlar boş işler... Eğergünümü-
zün Ecevit'i, 1970'lerin Ecevit'i
olabilseydi, umutbesleyebilirdik.
Fakat korkarım biraz geç kalındı.
Eniyisi, toplumu 'kurtancı'arar
duruma sokmamak. Çünkü da-
ha sonra 'kurtancılardan kurtul-
mak' çok daha zor oluyor.
Not Arkadaşım Oral Çalışlar
bu sabah saat 9.30'da Istanbul
DGM'de savunmasını yapacak.
Okuyuculanma duyururum.
Balkan Dişhekimleri Kongresi
'Diş hastalıklan
yaşam tarzıyla
bağlantılı'
• Yerli yabancı 1500 dişhekiminirj katılımıyla
başlayan 4. Balkan Diş Hekimlen Kongresi'nde
Türkiye'de çocuklann neredeyse tamamının
dişlerinin çürük olduğu vurgulandı.
Istanbul Haber Scrvisi - Danimarka'da ise vüzde 40.
ize geliyor!
Türkiye'de ber 100 kişıden
95'inin en az bir çürüğe sa-
hip olduğu belirtildı. Manc-
hester Üniversitesi Ağız Sağ-
lığı Araştırmalan Bölü-
mü'nden Prof. Dr. Robin M.
Davies, Türkiye'de ağız-dış
sağlığına verilen önemin ge-
lişmış ülkelere oranla olduk-
ça geri olduğunu söyledi.
4. Balkan Diş Hekimlen
Kongresi dün Lütfi Kırdar
Kongre ve Sergi Sarayf nda
başladı. 25 Mart tarihıne ka-
dardevam edecek olan kong-
reye yabancı ve yerlı yakla-
şık 1500 hekım katılıyor.
Kongrenedeniyle Jstanbul'a
gelen Prof. Davies. diş ve diş
etı hastalıklannın yaşam tar-
zına bağlı olduğunu belirtti.
Türkıye'nin, bu konuda ol-
dukça geri olduğunu vurgu-
layan Davies, Avrupa'da so-
runun küçük yaşlarda veri-
len eğitımle büyük oranda
halledildiğinı söyledi. Türki-
ye'de çocuklann neredeyse
tamamının dişlerinin çürük
olduğunu belırten Davies
şöyle devam ettı:
"Sanıldıgının aksine bu
nonnal bir şey değil. Hiç çü-
rük görüüneyen cocuk oranı
İngüterede yüzde 46, Dani-
marka'da yüzde54iken Tür-
kiye'de yüzde 16. Yaşlı nüfus-
ta da hiç dişi olmayanlann
oranı Türkiye'de yüzde 75,
Çocuklara sık sık biberonla
şekerli yiyecekler verürnesi de
çürük oranını artünyor."
Davies. ""Dişlerin günde i-
ki kez nrçalanması, şeker tü-
ketiminin azaltılmasj ve dü-
zenli hekime gidilmesi" ıle
sorunun biteceğıne dıkkat
çektı.
Dişimize bakmıvoruz
Colgate tarafından 18-45
yaslan arasındakı 1033 kişi-
de yapılan bir araştırmayla
da dişlerimıze bakmadığımız
ortaya çıktı. Araştırmaya gö-
re her 100 kışiden sadece
21'i dişlerinı günde ıkı kez
fircahyor. Gelişmiş ülkelerde
diş macunu tükerımı kışı ba-
şına yılda 300-400 gramken
Türkiye'de 50 gram. Diş fır-
çası tüketimi ise yılda 18 mıl-
yon. Dişftrçasmıdüzenlı de-
ğiştirenlenn oranı yüzde 11,
gelişmiş ülkelerde bu oran
yüzde 90'lara çıkıyor. Araş-
tırmaya katılaniann yüzde
81 "ı yalnızca dişı çürüdüğü
zaman hekime gıdiyor. Yine
yüzde 81 'lik biroran, bakım-
da en önemli ürünün diş ma-
cunu olduğunu düşünuyor
Colgate Polmalive Türki-
ye tarafından 1995 yılında
başlatılan "Agız Diş Sağlığı
Eğhinı Program]''yla bugu-
ne kadar 500 bınin üzerinde
öğrenciye ulaşıldı.
Süper starlar ev
Arçe/ik Müzik Setleri
ile birlikte Çelik,
Ibrahim Tatlıses ve
Muazzez Ersoy'un en
yeni albümlerinden
oluşan 5 CD'lik hediye
paketi sizin. MS 5420,
MS 5405, MS 5435,
MS 5440 ve MS 5450
modellerinden birini
seçin, gerçek ses
keyfini Türkiye'nın en
değerli müzisyenlerini
dinleyerek, doya doya
yasayın.
Müzik setleri ile birlikte 5 CD İrcdiye.