20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 MART 1999 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Türk Solu ve Atatürk Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR B ir şeriatçının, dincinin, nûşüme önderlik etmiş; demokrasinin, din kurallannın kamusal halk egemenliğinin, sosyalizmin yolu- alanda geçerli olmasını nuaçmış olan bir lideriküçümsemekhat- isteyenlerin Atatürk kar- ta karalamak nasıl anlaşılabilir. şıthğını anlamak çok ko- UNESCO'nun "l/luslararasıaniayış, lay. Onlara göre Mustafa işbirligi ve banş yolunda çaba göstermiş ir şeriatçının, dincinin, din kurallannın kamusal alanda geçerli olmasını isteyenlerin Atatürk kar- şıtlığını anlamak çok ko- lay. Onlara göre Mustafa Kemal, yaptığı devrimle Türkiye'yi bir darülharp alanı haline getirmiştir. O hal- de onun kurdugu Cumhuriyeti ve laik dü- zeni yıkmak inanç sahibi bir Müslüma- nın önde gelen görevidir. Bu görevi bir dindarAllah adınayerine getirecektir. Ba- zı aydınlanmızm, ilericilerimizin öne- mini ve önceliğini tam anlamı ile benim- seyemediği aydınlanmanın yanda kalı- şı, daha doğrusu bir karşı devrimle ya- nda bırakıhşı ve milli eğitimde yıllardır süregelen inanet, küçümsenemeyecek sayıda din ideolojisini benimsemiş cum- huriyet karşıtı kuşaklar yetiştirmiştir. Tıpkı dağa çıkanlar gibi onlar da bizim has yurttaşlanmızdır. Bu gerçeği göz ardı edemeyiz. Anlaşılması gûç olan, aydınlann ken- dilerine solcu ve demokrat diyenlerinin birbölümünün Atatürk karşıtlığıdır. Bü- yük birde\Tİme, büyük bir toplumsal dö- üstün bir kişL olağanüsrü reformlar ger- çekleştirmtş bir devrimci, sömürgecilik ve emperyalizme karşı savaşan ilk lider, insan haklanna savgdı, dünya banşuıın öncüsü, bütün hayab boyunca insanlar arasında renk,din ve ırk avnmıgözetme- yen eşsiz devlet adamı" diye nıtelediği Mustafa Kemal Atatürk'ü Türk aydını- nın anlayamaması, onun yaptıklanm göz ardı etmesi, onu küçümsemesi na- sıl açıklanabilir? Yıllar önce yoğun bir merakla bu garabetin irdelemesini yap- maya çalıştığım sıralarda Refik Erdu- ran'ınbiryazısını okumuştum. Erduran, "Atatürk'ü yüceltir, onu abartılı şekilde översenizbusizinsıradan bir insan otöu- ğunuzu gösterir. İddiah aydınlantnız kendilerini bu sıradanlıktan anndırmak istiyorlar'1 diyordu. llginç biryorum de- ğil mi? Bu yorumun birçoklan için ge- çerli olduğuna inanıyorum. Yüzlerce kitap okumuş, binlerce ya- zar. fıkiradamı, felsefeciden sayısız ro- mancı ve şairden ahntılar yapabilen bir aydın, kendi entelektüel düzeyini çok üs- tün görerek ve Mustafa Kemal'in yap- tıklannı göz ardı ederek onun için, "cep kitabı okuyacak kadar Fransızca bili- yordu" deyiveriyor. Sanınm böyle yu- kandan bir bakış bu aydın kişinin üstün- lük duygusunu pekiştirmektedir. Yur- dumuzda ayaklan yere basmayan bu ay- dın tipinin birçok örneği oldugunu sa- nınm. Daha sonralan, genç bir hukuk doçen- tinden kendilerine çok önem veren en- telektüellerimizin Türkiye'de askerle- rin devrim yapmış olmasını içlerine sin- diremedikleri ve buna karşı tepki duy- duklan yorumunu dinlemiştim. Ben bel- ki de uzmanlık alanımın güçlendirdiği bir eğilimle insanlann davranışlannda. tepkilerinde yandaşlık ve karşıtlıklann- da öteki faktörlerin yaru sıra kendi iç dün- yalanndaki sorunlannın subjektivitesi- ni bastırma istek ve gücünün ruhsal den- ge ve dengesizliklerin önemli rol oyna- dığına inananlardanım. Solda yıllardır sürüp giden kapışma- larda da bunun önemli yertuttuğu kanı- sındayım. Yoksa Türkiye'nin önemli kültür insanlan arasında Atatürk'ü u ha- talan da var sevapları da. galiba hatala- n daha çok" şeklinde değerlendırenle- ri Atatürk halkçılığmı ÇerkezEthem'le kıyaslayarak ikincisinin daha da bir halk- çı sayıiacağını ileri sürenleri, aklına ve yeteneklerine yakından tanık olduğum ve çocukluğundan beri çok da sevimli bulduğum birtanesinin "Atatürkdöne- mi işçi düşmanı bir sağ diktatörlük idi" biçimindeki yargısını anlamakta çok güçlük çekerdik. Aynı gruptan insanla- nn Tûrkiye'deki insan haklan ihlalleri- ni ABD Dışişleri Bakanı'na bildirmek çağnsını yapmış olmalan da çok ilginç- tir. Kuşkusuz soldaki Atatürk, Cumhu- riyet karşıtlığının burada tartışma dışı tut- tuğum daha birçok nedeni vardır. Başanlamayan "birteşme" Yaklaşık 50 yıldan beri Türkiye'yi yönetenler. yurdumuzda aydınlanmızın büyük. çoğunlukla gönül verdiği demok- rasiye omuz verecek nitelikte bir insan topluluğu. özgür ve bilinçli bireyler ye- tişmesini engellemişlerdir. BugünTür- kiye'yiaydınhğaçıkarmaçareierini araş- tıran sol cephe büyük zorluklaıia karşı karşıyadır. Toplum üzerinde büyük et- kisi olan medyanın da solu desteklediği hiçbir şekilde söylenemez. Böyle bir or- tamda sol, çok gereksinim duyduğu ik- tidara yakın değildir. Bunun için gerek- li olan ve yeterli olabilecek halk deste- ğini alabilecek durumda değildir. Söz- de sol iki büyük partinin tutum ve ey- lemleri ise tam bir düş kınklığı kayna- ğı olmuştur. Özetle: Toplumsal gerçeklerimiz so- lun iktidan için elverişli gönîlmüyor. Bunda yanm yüzyıldan beri sağın ve sağ iktidarlann insan malzememizi ken- di çıkarlanna uygun düşecek şekilde yoğurmuş ve yönlendirmiş olmalannın yanı sıra solun bölünmüş ve parçalan- mışlığı ve birbirini yıpratması, tutarlı ve güven veren sav larla dayanışma için- de halkın karşısma çıkamaması da önem- li bir etken olarak ortaya çıkıyor. Karşısında bu kadar çok sayıda ortak güç varken, sol birleşemiyor. Bir güç birliği oluşturamıyor. Içinden Mustafa Kemal gibi benzersiz bir lider çıkarmış olan Anadolu'nun solculan yazık ki onun apaçık aydınlığında birleşmeyi ba- şaramıyor. Bunu belki de 18 Nisan'ı iz- leyerek yapabileceklerdir. 'Bizden evvel giden ahbaba selam olsun erenler' Salâh öfmüş. 'Ben ölmem, işimibilirim ben' diyen Salâh Birsel'. Ölüm, hepimizin başında, ya- nı başında. Bir gün gelecek en sevdiğiniz kişi- nin artık bu dünyadan koptuğunu öğreneceksi- niz. Bu iş böyle. Kaçmak yok. Kurtulmak hiç yok! Bunca kitap, bunca şiir, deneme, anı, günce de ölür mü? O zaman, Salâh da ölmez, ölmüş sayılmaz... Yazar, şair dediğiniz insan, kollar, bacaklar, gözler, dudaklar vb'den ibaret değil- dir ki! Onun yaşamı başka yerdedir. Her yerde- dir. Bugünden yanna, öbürgüne, yıla, yüzyıla... "Srfır denize yuvariasanız / Lime lime doğ- rasanız kafamı / Bu odalardan bu kitaplar- dan / Ayrılmam da ayrılmam. Dört elle yapışırım sokaklara / Mavilere beyazlara abanınm / Güzellikler beni yor- maz / Inan olsun yaşlanmam. Hiçbir şeyden ürkmem / Kim ne derse de- sin / Ey insan seni sevdim / Ben ölmem ben ölmem." Bütün kitaplannı serdim masaya: Şiiner, de- nemeler, anılar, hele 'Salâh Bey Tarihi'... Salâh EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Salâh Artık Yok mu?.. Birsel bunlarda yaşıyor. Herkes gibi o da bilirdi bize sunulan sürecin belli yıllarla ölçüldüğünü. Ister kırk, ister altmış, ister seksen! Son günle- rine dek yazan, düşünen, yaratan birinin bu sü- reci başanyla kullanmasıdır önemli olan. Yoksa, günü gelince bizlere allahaısmarladık demesi değil... Benim, tarn altmış yıllık dostum, arkadaşım, sanat yoldaşım... Kişide bir eksilme olur böyle olaylarda... Birşeylerçekergideriçimizden... Ne demiş Montaigne, dostu La Boetie için, "O ben- di, ben de oydum!" dememiş miydi? Biraz öy- le! Altmış yıl bu! Birlikte çalışmalar. düş kurma- lar, dertleşmeler, dergi çıkartmalar, çevirileryap- malar, içki sofralan, tartışmalar... Bir masal mıy- dı bütün bunlar diyemiyorum. Gerçekti, yaşam- dı, yaşamamızdı... Yıllardır hep hastalıklaria uğraştı. Tansiyondu, şuydu, buydu. Günlüklerindesıksıkanlatırbun- ları. Gittiği cenaze dönüşlerinde nelerdüşündü- ğünü yazar: "Dönüşte, benim cenazeme kimse gel- mez diye düşündüm. Ümit Yaşaryüreğini her- keslere açık tuttuğu için yığınlann sevgişini kazanmıştı. Bense tam tersi. Eski dostla- rımdan da kaçıp eve kapandığım için sanı- nm beni sevenlerin sayısı iyisinden azalmış- tır. Gerçi dostların yerini okurlar alryor, ama onlar da bir yazarı ne kadar severlerse sev- sinler, kalkıp da mevtasına son bir selam sarkıtmaya gelmezler." Ümit Yaşar'ın cenaze günü Teşvikiye Cami- MOzlgtn bulusma si'nde bir yaşlı adam görmüş, çevresine topla- nan gençlere bağıra çağıra şunları söylüyor- muş: "Ölülere bağlanmak da ne? Ölen ölmüş, giden gitmiştir. Geride kalanlara bakmalı. Onlar mı actnacak halde, ölüp gidenler mi?" Böyle düşünmek güzel de, avutmaya yetmi- yorkişiyi... O, sevdiğiniz, biryaşam boyu dost- luk ettiğiniz, bir anda yok olmuş, 'Ben geride kal- dım' diye sevinecek misiniz, kendinizi boşu bo- şuna aldatacak mısınız? Daha önce giden ah- baplar bizden bir parça, bizden kopmuş bir de- ğer. Hangi birini, o kırklı yıllann şair yazar dost- lannı, Fahir Onger'i. Sabahattin Kudret'i Beh- çet Necatigil'i, Orhan Kemal', Haldun Ta- ner'i, nice sevgili dostu yok saymak olası mı? Salâh Birsel'in şiiri, denemesi konularında genç kuşaklar çok duracaklar. inceleyecekler, de- ğerlendirecekler. Ne yaptığını bılen, sanatını açıklayabilen bir şair, bir denemeciydi o. Şöyle diyordu sorulduğunda: "Ben şiir üzerine çok düşündüm ve de çok yazdım. Şiirin ilkelerini bile saptamaya çalış- bm. Doğrusu ya her ozan kendi şiiri üzerin- de ya da genel olarak şiir üzerinde düşünür... Ozanların çoğu böyle • M bir yolda kendilerini yi- tirmek istemezler, ama B ^ H M benim durumum biraz değişik." ~—m Yaşlanmak, yalnız kal- maktır. Her dostun arka- ^ mmm sından bu yalnızlığı daha da derinden duyuyorum. Ne yapalım ki oyunun ku- riöıj- Anısma-»ygı^a, sevgiyle... JL M- İSTANBUL1. SULH HUKUK HÂKİMLİĞt'NDEN 1999/1 VasiT. Hastalıgı sebebıyle mahkemeraizce vesayet altına alınan mahcure Solmaz Sever'in, Abba- sağa Mahallesı, Salname- ciSokak. No. 21, Kat: 2, Beşıktaş-lstanbul adresin- de ikaraet eden oglu Tay- fün Sever'in vesayeti altı- na alınmasına karar venl- di. llan olunur 25.2.1999. Basın: 10260 PENCERE Kafa!. 12 Mart fırtınasında emekliye aynlan Tümgene- ral Celil Gurkan ordunun yetiştirdiği gerçek bir de- ğerdir; askerlik sanatının uzmanlığı yanında, ince- likli, görgülü bir kişidir; efendiliğiyle ün yapan "Ce- lil Paşa"n\n anılan arasında tarihsel bir öykü var. • ABD Genelkurmay Başkanı, 196O'lı yıllann ilkya- nsında Türkiye'yi ziyaret eder; Orgeneral Taytor Ikin- ci Dünya Savaşı'nda ün kazanmış bir askerdir; Normandiya'da adını duyurmuş, sonra Kore Sa- vaşı'nda komutanlık etmiş, ardmdan uzun süre ge- nelkurmay başkanlığı görevini üstlenmiş... Ankara'daki Amerikan Büyükelçisi Raymond . Hare, Orgeneral Maxwell Taylor onuruna bir ye- mek düzenler. Sınırlı asker konuklann katıldığı da- vete, zamanın Genelkurmay Başkanı Cevdet Su- nay, kuvvet komutanlan, Genelkurmay Ikinci Baş- kanı Memduh Tağmaç, vb. çağnlıdır. "Rütbesi ve mevkii elvermediği halde konuşmalara yardımcı olmak için" Celil Gürkan da davetliler arasındadır. Yemekten ve kahveler içildikten sonra bir ara Or- general Taylor, Orgeneral Sunay'a yaklaşır, rezidan- sın geniş bahçesine bakan pencereye doğru yü- rürler; sonra konuşma başlar. Taylor sorar: "- Sayın Orgeneral Sunay, ülkenizde özellikle Gü- neydoğubölgenizdebirKürtsorunu var. Nedir bu- nun aslı?.. Beni aydınlatır mısınız?.." Celil Gürkan soruyu çevirdiği zaman Sunay'ın yü- zü kıpkırmızı kesilir. Söyleyeceklerini Amerikalı ge- neral sanki anlayacakmış gibi sesini kısarak: "- Tam anlamıyla dangalakça birsoru!.. Ne âle- mi var da böyle bir soruyu burada soruyor?.." Sonra ekler: "- Söyle Celil!.. Kürt, Türk'ün dağdayaşayanı- dır. Aralannda hiçbir farkyoktur. Sadece T ve 'K' harflerinin başta gelmesi, eski deyişiyle bir takdim tehirfarkı..." Sunay şaka mı yapmıştır?.. • Cevdet Sunay'ı cumhurbaşkanı olduktan son- ra izleyip tanıyanlar, elbette hazretin şaka yapma- dığını düşüneceklerdir. Çünkü Sunay Paşa, Çan- kaya'da öyle bir ün kazandı ki fıkralan dilden dile dolaşmaya başladı; halk arasında "Çivitbaş" di- ye anılıyordu. Ne yazık ki o ilginç fıkralar unutuldu gitti; oysa halk mizahının örnekleriydi. Belki bir gün, o yıllar- da kimi gazşte sayfalanna da geçen bu fıkralan top- layacak bir meraklısı bulunur. Sunay beş yıl genelkurmay başkanlığı, yedi yıl cumhurbaşkanlığı yaptı; Çankaya'daki son yılla- nnı 12 Mart cuntasının başında geçirdi; cumhur- başkanlığında görev süresini uzatacaklardı; Is- met Paşa karşı çıktı, Inönü'nün bu konuda söy- ledikleri unutulmaz: "- Peki, görev süresi uzayacak da ne yapa- cak?.. Eskiden ne yaptıysa onu..." • Ne yapmıştı Sunay?.. Çankaya'da bir çığır açmıştı, 68'de üniversite öğ- rencilerinin üstüne Sunay kafası yürüdü: "- Itikurda "- Devlet adına.." "Bana milliyetçiler adam öldürüyoriardedirte- mezsiniz" diyen kimdi?.. 68'lilerden otuz öğrenci önderi takırtakır öldü- rüldü; hiçbirinin katili bulunamadı; sol gençlik si- laha sanlınca, kanlı tuzak büyüdü; çünkü sağcı genç- liğin eline zaten silah verilmişti. 12 Mart'ın ektiği tohumlar 12 Eylül'ü getirdi. Sonra otuz bin cana mal olan düşük yoğunluklu çatışmaya doğru sü- rüklendik... Küt kafalann tepesindeoturduğu bu ülkede "de- mokrasi" yalnız lafta kaldı. Dezenformasyona panzehir 9H.1 fOLİTİHfl İ > Stratejik elcsen tada yeni koz • Taşra demokrasısi"nden çağdaş demokıaslye • Siyasetln iinansmaninda şeffaflıJc • Türkfye'de demotoatikleşıne perspettiaeri •21. yüzyüda TÜSİAD • Rirkiye ötcnanlk çüamBBcta • Euro ve uluslararası para . sistemi • Kosova: Umutsuzluiclan doğan güç • VenezüeUa: Demokıatüc devrim • Sûyük adamlara ne oldu? • Ahlak. etik ve siyaset • Devleün çöküşü fcaçmılmaz mâtır? Alcdn Chenal Bülent Tanör Dominique Lecourt Erkut Yücaoğlu Erol Özkoray Hugo Chavez İbıatüm Rugova Jacques de Larosiere Jacques Julliard Joschka Fischer Korhan Gûmüş Makyavel Nurten Özkoray Patrick Wajsman Paul Ricceur Tuıhan Ilgaz Wolinslü •îf. 2. SAYISI ÇIKTI! fİSTANBUL 94.7 AHKARA 101.8 İZMİR 106.3 K V N A 90.9 AFYON 102.0 ANTALYA 103.5 BALIKESİR94 7 BANDİRMA94.7 B O D R U M ^ BURSA95 7 ELA2JĞ 105 ERZİNCAN 101 ESKİŞEHİR90.4 GAZİANTEP94.7 GÖCEK96.3 HATAY995 KAYSERİ92.5 KOCAEÜ 102.9 KÛTAHYA94 7 MANİSA94.9 MARMflftlS94.7 SİVAS94 7 KADIKÖY 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1997/171 Vas.name Kadıköy, Caddebostan, Kadirağa Sok. No: 43/5 Hidayet Apt. adresinde mu- kim, Mustafa ve Ümmügûlsüm kızı, 1325 Doğ.'lu muris Kadriye Karaca'nın 11.1.1997 tarihinde vefatettiği, sağlrğında Kadıköy 6. Noterliği'nde 14.6.1993 tarih ve 32254 yevmiye sayıh resen vasiyetname bıraktığı, Türk Silahlı Kuvvet- leri Mehmetçik Vakff nı mansup mirasçı tayin ettiği, ancak muris mirasçıları- nın Şenay Güllü, Şefkat Yeşiltepe, Ayşe Temeltaş, Metin Yılmaztürk. Irfan Yıl- mactürk, Ahmet Yılmaztürk ve Oğuz Bülent Yılmaztürk'ün adresleri tesbit edilemediği anlaşıldığından, bunlara M.K/nun 537. maddesi gereğince ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş olmakla; iş bu ilan tarihinden itibaren mi- rasçı olduklannı iddia edenlerin 1 ay içinde mahkememize müracaat ederek sı- fatlannı beyan ve belgelemeleri, aksi takdirde vasiyetnamenin açılıp okundu- ğunun tesbitine karar verileceği hususu ilan olunur. 8.3.1999 D. Günü: 8.4.1999 - Saat: 10.10'da. Basın: 10598
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle