16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 ŞUBAT 1999 CUMA 14 KULTUR 10. Gece Film Festivali kapsamındaki özel bölümde fotoğraf sergileri de yer alacak TürkfiknleriDanimarka'daFERRUH YTLMAZ KOPE>fHAG-Daııimarka'nın on yaşını doldurarak rüştünü is- patlamak üzere olan Gece Film Festivali, bu yıl özel bir bölüm- de Türk filmlerini tamtıyor. 26 Şubat-14 Mart tarihleri arasında- ki festıval, Danimarka'nın üç bü- yük kenti Kopenhag, Aarhus ve Odense'nin yaru sıra, bu yıl ilk de- fa karşı yakadaki İsveç kenti Mal- mö'deki sinemaseverleri de mem- nun edecek şekilde genişletiliyor. Festıvalde dünya sinemasından toplam 140 film izleyici karşısı- naçıkacak. 10 yıl önce sadece geceyan- sından sonraki özel matinelerde göstenme giren fılmlerle başla- yan Gece Film Festivali, bu yıl öz- günlügünü yitirme ve kendi adı- nı tekzip etme pahasına da olsa öğ- leden sonraki matinelerde de per- de açacak Gece Film Festiva- li'nin başka bir özgünlüğü de. herhangi bir yanşma içermeme- si ve sadece istikbal vaat eden genç bir Danimarkalı film yönet- menine venlen sembolik bir pa- ra ödülünün dışında ödül dağıt- maması. Başlangıcında birkaç si- nemaseverin normal olarak Da- nimarka sinemalarında gösteri- me girmeyen filmleri izlemek içın, bira şirketi Carlsberg'in de yardımıyla geliştirdikleri film fes- tivali, hâlâ bu özelliğini sürdürü- yor \ e Danimarka sinemalarında hiç gösterilmemiş ve gösterilme- si de ihtimal dışı filmleri Danimar- kalı sinemaseverlerin ayağma ge- tiriyor. Bu filmlerden bazılan be- ğenilirse daha sonra Danimarka BKRUNGSKE TÎDENDE sinemalarında vizyona gırme şan- sı buluyor. Vizyona girme şansı elde eden filmlerden bıri de. ge- çen yılkı festival kapsamında gös- tenlen Ferzan Özpetek'ın *Ha- mam" filmi oldu. Hamam, festi- valden sonra haftalarca Kopen- hag'da afişte kaldı. Hamam'ın başansından sonra festivalin de- ğişik temalar etrafında organize edilen özel bölümlerden biri de bu yıl Kopenhag Büyükelçiliği Kül- tür Ataşeliği'nin katkılanyla Türk filmlerine avnldı. • Türk filmleri bÖlümü bugün Yavuz Turgul'un Eşkıya filmi ile açılacak. Şener Şen ve Uğur YüceFin de bulunacağı açılıştan sonra dört kentte yedi ayn sinemada Kasaba. Akrebin Yolculuğu, Tabutta Rövaşata, Işıklar Sönmesin adlı filmler gösterilecek. Ara Güler'in fotoğrafları sergilenecek. Danimarka Gece Film Festiva- li'nın Türk filmleri bölümü 26 Şubat'ta YavuzTurgul'un Eşkıya filmi ile açılacak. Şener Şen ve 1'gurYüceTindehazır bulunaca- ğı açılıştan sonra dört kentte ye- di ayn sinemada. INuri B. Cey- lan'ın Kasaba. Ömer Kavur'un Akrebin Yolculuğu, Derviş Zaim'in Tabutta Rövaşata, Re» Çelikın Işıklar Sönmesin filmle- ri ile Ahmet Ozdil'in Fotoğraf- larla Istanbul: Ara Gükr ve Ke- mal Sevimli'nin Cuma'dan Pa- zar'a tstanbul adlı belgeselleri gösterilecek. Festival boyunca AraGüler'in fotoğraflannı, Kül- tür Bakanlığı'na bağlı Film Mer- kezi'nin giriş katında izlemek mümkün olacak. Festival programında, Türk si- nemasının. 70'lerdeki altın ça- ğından. özellikle de Yılmaz Gü- nev'in Yol filminden sonra dur- gunluk dönemine girdiği, ancak son dönemlerde uluslararası fes- tivallerde hem ticari hem de sa- natsal açıdan bir rönesans yaşa- dığı belirtiliyor. Festivaldeki tanıtım yazısında, Türk sinemasmdaki bu çıkışın devam etmesi halinde, uluslara- rası platformlarda tran sıneması- nın yakaladığı başanyı yakalaya- bıleceği vurgulanıyor. Tabiı bun- lann hepsi ıyı de, bir de Türki- ye'den gelen her şey Türk Loku- mu-Geceyansı Ekspresi ikilemi- ne hapsedilmese daha ıyi olurdu. Tanıtım yazısının ve dolayısıyla Türk Filmleri Bölümü'nün baş- lığı yine "Türk Lokumu". Buna karşılık Uzakdoğu film- lerinin gösterildiği bölümlerin ısımlen hiçdeöyleegzotıkdeğil. Film festivalınin afişlerinı Hong Konglu film yıldızı MaggieChe- ung'un çekıcı yüzü süslüyor. Hong Kong ve Japon filmlerine bu yıl yine geniş yer aynlırken. Japon yö- netmen Takeshi kitano özel bir bö- lümle tanıtılıyor. Triptykon (üç bölümlük) adını taşıyan özel bö- lümde yine Japon Takashi Mi- ike'nin üç ayrı döneminden üç filmi beyazperdeye yansıyacak. Bu bölümde John Wâters ve Tom Tykwer gibı isimler de var. Üç haftalık festival boyunca bundan başka Shephen Frears. Emir Kusturica,Jacques Rivette, Claude Miller, Stanley Tucci gıbi bir sürü yönetmen de gündemde olacak. Festival aynca. gece yansı si- nemaya gitmekten üşenmeyen Danimarkalı sinemaseverlere, Berlin'de Altın Ayı ödülüne layık görülen "TheThin Red Line" fil- mini de, vizyona gırmeden önce "ben o fîlmi çoktan gördüm" de- me imkânı sağlayacak. 'Tangolu Pazar Akşamları' Band-O-Neon tango topluluğu Istanbul da Kühür Senisi - Arma- da Otel'de düzenlenen 'Tangolu Pazar Akşam- ları'nın beşınci yıldönü- mü, Avusturya'dan gelen Band-O- Neon toplulu- ğunun katılımıyla kutla- nacak. Band-O- Neon, 14-17 Mart tarihlerinde Armada Ahırkapı Lokan- tası'nda saat 22.00'de tan- go severlerle buluşacak. 1995yılındaErtuğrul Sevsajtarafindan kurulan Band-O-Neon (Orques- ta Tipica del Tango), Türk, Arjantinli. Avus- turyalı ve Polonyalı sanat- çılardan oluşuyor. 11 ki- şıden oluşan orkestra is- mini tangonun en tipik enstrümanı olan bando- neondan almış. Viyana Müzik Yüksekokulu'nda öğretim görevlisi olan Sevsay, okula gelen Gü- ney Amerikalı müzisyen- ler tarafindan çok sevdi- ği Latin müzıği konusun- da araştırma yapmak üze- re davet edildi. Birçok kez Buenos Aires'e giden Sevsay. bu süre içinde tango bestecilik ve aranj- man tekniklerini öğren- di ardmdan Band-O- Ne- on toplulufunu kurdu. Topluluğun repertuva- nnda tangonun eski, ge- çiş, yenı ve modern dö- nemine ait yapıtlar bu- lunuyor. Topluluk.RubenDub- rowsky (vıyolonsel), Ser- kan Giirkan (keman). Di- etmar Hollinetz (kontr- bas), Esen Kıvrak (ban- deneon. keman), Gemot Schedlberger (piyano), Erruğrul Sev say (bando- neon), Engûı Yafet (ke- man). LuisCardenas(so- list), Bağdasar Bayvert- yan'dan (solist) oluşuyor. Topluluğun dansçılan ise AJejandrave Simon. Klasik tangolann mo- dernıze edilmesine kar- şı olan Band-O-Neon, tangolan en bilınen yo- rumlarıyla ıcra ediyor. Aranjmanlann tümü Er- tuğrul Sevsay'a aıt olsa da bazı aranjmanlarda Arjantin orkestralannın yada ekollerinin izi görü- lüyor. Viyana merkezli toplu- luğun repertuvannda ay- nca Türkçe sözlü tango- lar da yer alıyor. Arjan- tin tangolannın ölümsüz- lüğünü yalnızca yapıtla- nn güzelliğine değil, ay- nı zamanda renkli ve kontraslı düzenlemelere bağlayan Band-O-Neon. Türkçe tangolan da ger- çek tango aranjman tek- nikleriyle yeniden düzen- liyor. Band-O-Neon'un re- pertuvannda tangonun yanı sıra Milonga, vals, cancion tarzı yapıtlar da yer alıyor. Ayşe Günaydın sergisinin esin kaynağı Rimbaud'nun 'Çiçekler'i Şiirîn imgelerinden takılar GÜL ERÇETtN Çiçekler Altın birsekiden, -ipeksicimler, külrengi tüller. yeşil kadifeler vegü- neşte tunç benzeri kararan billur kurslar arasmda, -gümüş telkâri- lerden, gözlerden ve saçlardan bir halı üzerinde açıldıgını görüyo- rum yüksükotunun. A kik üzerine serpilmiş sarı altın paralar, zümriit bir kııbbeyi taşıyan maun direkler, beyaz canfes de- metleri ve inceyakut kamışlar çev- reliyor su gülünü. Kocaman mavi gözlü ve \iicudu kar biçimli bir tanrı gibi ttpkı, de- niz ve gökyüzü, o körpe ve güçlü gülyıgınlarını çekîyorlar mermer tannçalara. Arthur Rimbaud Türkçesı • Özdemir İnce Arthur Rimbaud'nun Çiçekler şiirinde kullandığı semboller. takı sanatçısı Ayşe Ünaydın' ın kendi ga- lerisinde açtığı yeni sergısıne esın kaynağı oldu. Yurtiçinde ve yurt- dışında şimdiye dek yırmiye yakın sergi açan Ayşe. 'Arthur Rimba- ud'nun Şiirinden Esinienmeler-Gör- sel Bir l ygulama' başlıklı son ser- gisini. şiirin sembollenni görsel- leştirme çabası olarak açıkJıyor. Akik üzerine serpilmiş sarı altın paralar dizesinde anlatılan toprak üzerindekı san çiçekJer. toprak akik kanşımı zemin üzerinde sergıle- nen altın takı tasanmlanna. o kör- pe ve güçlü gül yığınlan gül iğne- İere dönüşürken bir kubbeyi taşıyan maun direkler benzetmesiyle an- latılan ağaçlar, su gülü benzetme- siyle anlatılan nilüfer, vücudu kar biçimli birtann imgesi de serginın bütünlüğü sağlayan başka dekora- tif öğelerınde biçim buluyor. Günaydın'ın, Rimbaud'nun kul- landığı bütün malzemelerden ve sembollerden yola çıktığı sergisin- de, şiirde var olan altın, tunç, gümüş, akik. zümrüt, maun, yakut ve mer- merden yararlanılmış. "Şürdeki bü- tün bu malzemckr bir takı sanatçı- sı olarak benim sürekli iç içe oldu- ğum malzemelerdi" dıyor ve esin- lenme sürecini şöyle anlatıyor: '•Bir rastlantı sonucu Rimbaud'nun baş- ka bir şiirini ararken bu şiire rast- ladım. Çok etkilendim. Şiirin güzel- liğinin yanı sıra bütün bu altın, bronz. yakut, akik, tunç gibi sürekli çalış- tığım malzemelerden söz etemesi de beni çekti. Hemen bu sembolleri ta- kıya dönüştürmek istedim. Başka bir tema üzerinde çalışmama kar- şın şiire aklını takıjdığı için kitapçı- lara giderek şiirin İngilizce çevirile- riniokudum. Nevv ^()rk'tanlduğum için projeye İngilizce çeviriden yola çıkarak başladım. Türkiyc'de ise serghi şiirin Türkçeshie sunmam ge- rekh'ordu. Özdemir İnce çoksevdi- ğim bir şair. Vapoğım çalışmav ı an- layabildi ve çevirisini kullanmama izin verdi." Ayşe Ünaydın, yapıtla- rını üretirken hıçbir zaman bir yü- zük yapayım, bir bılezik yapayım, bir kolye yapayım diye başlamı- kavramın. bir dansın, bir müziğin, bir tablonun, bir şiirin kendisinde uyandırdığı duygulardan yola çıkıyor Ayşe Günaydın. Bu kez Arthur Rimbaud'nun Çiçekler şiirinde kullandığı ^emboller yeni sergisinin esin kaynağı oldu. yor. Bir kavramın. bir dansın. bir müziğin. bir tablonun, bir şiirin kendisinde uyandırdığı duygulardan yola çıkıyor ve bu çağnşımları ta- kıya dönüştürüyor. Bu duyguyu. sergileyeceği takılann yanı sıra ser- gı için kullanacağı müzikierle. dü- zenlemelerle ve hatta kendisinın çektiği sergi fotoğraflarıyla des- tekliyor. Sergiyi her şeyiyle birbü- tün olarak görüyor. 'Arthur Rimbaud'nun Şiirinden Esinlenmeler-Görsel Bir Uygula- ma' sergısınde de sadece bir çiçek bahçesi değil şiirin imgelerinın gör- selleşmiş bir bütününü sunuyor ta- kı merakhlanna. YAZI ODASI SELLM İLERİ Neşecan Yengemizin (Yapamadığı) Nemse Böreği Annesi "Gros Mama"n\n tatsız tuzsuz Alman mutfağı yemeklenyle yetişmiş, Türk mutfağı ko- nusunda enikonu bilgisiz Neşecan Yenge'miz bir yandan da birbirinden güzel, birbirinden lez- zetli yemekler kotardığı sanısıyla yaşardı. Bu hal- leri ona çok yaraşırdı. Civanyan dan. Hoca Ali Rıza'dan, hatta Ay- vazovski'den tablolarla, çeşit çeşit saatlerle, se- def kakmalı möblelerle, halılar, avizeler, tunç hey- kellerle dolu köşkünde; bütün bu eşya, bütün bu görkem usul usul elden çıkartılırken, her şeye al- dırışsız Neşecan Yenge ikide birde mutfağa gi- rer; kızı Mukadder Abla'ya, evin emektarı yaşlı hanıma çatar, pişen yemekleri beğenmez, niha- yet dayanamayıp, kendisi tezgâh başına geçer- di. Onun bir numaralı böregı Nemse böreğiydi. Zaten bu yemek yapma buhranlan, hemen hep, Nemse böreği hazıriıklarıyla noktalanır, öfkeli öf- kelı, derhal kollar sıvanırdı. Yengemiz eli açık, gönlü zengin olduğundan bir ıki kilo unu hamur tahtası üstüne eler, öteki ha- nımlarınkınden farklı, bir hayli eğri büğrü bir ha- vuz açar, su yerıne süt koyar, sütler taşar, ama yengemiz merdanesini kaptığı gibi, sütlü hamu- runu açmaya koyulurdu. Tekrar tekrar açtığı, bohça gibi kapatıp katla- yıp yeniden açtığı, yeniden bohçalar oluşturdu- ğu hamuru, artık bir vakit, hamur kesme kalıbıy- la keserdi. Hamur işleminin bitmesiyle Nemse böreğine ko- nacak harç için henüz hiçbır şey hazırlanmadığı fark edilir ve Neşecan Yenge'miz "halecanlı ha- lecanlı" koşuştururdu. Onun öyle sık sık "halecan... halecanlı... hale- canımı mâzurgörün..." deyişleri vardı. Biz o za- manlar bu 'halecan' sözcüğüne pek güler, yen- gemizin 'heyecan'a dıli dönmediğini sanırdık. Dahası, yengemize "Halecan Neşecan" adını takmıştık... Halecan Neşecan Yenge'miz bir bütün tavuğu düdüklü tencerede pışirir, düdüklü tencerenin kapağını birtürlü açamaz, düdüklü tenceresi za- ten kendisine oyun eder; iyice pişmesi, haşlan- ması gereken tavuk, tencereden yan çiğ çıkar, ke- miğinden güçlükle ayrılır. Ama Neşecan Yenge aldırmaz, tavuğun fırın- da nasılsa yeniden pişeceğine güvenerek, çiğ tavuğunu küçük küçük parçalar halinde keser- di. O sırada ateşe oturttuğu kapta yağla un ka- vurur, süt ekler, beş on yumurtayı kınp sarılarını alır, kaptakı sütlü hamura kanştınrdı. Tavuklan, tu- zu, karabiberi de ekleyeceksınız. Sonra hepsi Nemse böreği hamurunun ortasına konup, ha- murun ağzı güzelce kapatılacak. "Pek güzel olacak. Halecanımdan fenalıklıklar geçiriyorum. Tadı damağınızda kalacak..." Bun- lan söyleyen Neşecan Yenge boyuna fınnı açı- yor, böreğine bakıyordu. Ne saklayayım, yengemizın Nemse börekleri, fınndan çıktıklarında göze güzel görünürlerdi. Panltılı, tel tel. pul pul, hoş bir görünümleri var- dı. Halecan Neşecan Yenge onlan tek tek, çiçek- li porselen tabağa yerleştirir, övünçle sunardı he- pimize. Gelgelelim o pul pul, kat kat hamur, yaprak yaprak eleniş, daha ilk lokmada bütün bütün çiğ hamur olup çıkar, daha ilk lokmayı yuttuğunuz- da midenize oturur, bazan da bu börekler kav- rulmuş olur, mideyakar. Tavuk haşlanmamışlığı- nı korumaktadır. Yengemiz birden telâşa kapılır, Nemse böreği- nin harcına beyın de konacakken, kendi "beyin- sizliğinden" böreğin eksik harçlı kaldığını söyler, pek üzülür, "Hiç olmamış! Hiç olmamış!" derdi. Herkes de bütün kusuru harca beyin konmama- sına verir, rahat bir nefes alınırdı. Ne var kı Halecan Neşecan Yenge'nin Nemse böreği hamuru nöbetleri yıllaryılı sürecek, nöbet geldi mi, bu kez de Nemse böreği hamuruyla tatlılar, tuzlular yapılacaktı. Hamuru hazırladınız mı, biçimli biçimli kesecek- siniz. Bazılarının üstüne bir kaşık bal, bazılannın üstüne maydanozlu beyazpeynir, bazılanna da kır- mızı biberlı kaşar rendesi serpiştirip, tatlılarınızı tuzlularınızı tepsiye dizıp, en son, üstlerıne yumur- ta sarısı sürüp, doğru fırın! Fınn çıkışı birtakım aksiliklerin yol açtığı "talih- sizlikler" saptanacak; kırmızı biberli kaşar rende- sinin taşa taşa, ballı çöreğe, ballı çöreğin balının aka aka, maydanozlu beyazpeynire kanştığı, tep- sideki tatlılann tuzluların birbiriyle yersiz bir sıkı- fıkılık kurdukları ortaya çıkacaktı... Neşecan Yenge. işte, Nemse böreği hamuru nöbetleriyle bir ömür geçırecekti. Rovi Shankar, 'Hindistan 'ın Cevheri' ödülüyle onurlandınldı Sonunda ülkesindefarkedildiKühürServisi- Sitann usta isimlennden bin olan ve kendi ülkesinde uzun yıllar Hint klasik müziğıni ucuzlattığı ve caz forma- tına uyguladığı için yıllardır eleştinlen Ravi Shankar. geçen hafta yaşamının en büyük ödüllennden binne layık görüldü Hindistan Cumhurbaşkanı Narayanan Shankar'ı Bharat Ratna, yani 'Hindistan'ın Cevheri' Ödülü'yle onurlandırdı. Shankar. ödül töreninde yaptığı konuş- mada "Dünya çapında birçok ödül aldım. Ancak kişinin kendi ülkesinde tanınma- sıyla eşdeğer olan başka bir ödül yok. Bu ödülü ha> attay ken aldığım için çok mutlu- yum" dedi. Ödül. genellikle yaşamını yi- tiren sanatçılara veriliyor. 1960"lı yıllardan bu yana tüm dünyayı sitann büyülü sesiylatanıştırdı Shankar. Ancak sanatçı, öncelikle kendi ülkesinde tanınmadığı için üzgün: "Benim ülkenı ne yazık ki yetenekli kişilere önce sahip çık- mıyor. Birçok insan buna kızgın olduğu için Batı'ya gidiyor." 1966 yılında gittiği bir partıde tesadü- fen Beatles topluluğuyla tanıştı Shankar. Sanatçı o geceyi şöyle anımsıyor: Ö • Hindistan'ın hak ettiği değeri vermekte geciktiği Ravi Shankar, "Dünya çapında birçok ödül aldım. Ancak kişinin kendi ülkesinde tanınmasıyla eşdeğer olan başka bir ödül yok" dedi. likle George dikkatimi çekmişti. Hindis- tan müziğinc ve sanatına olan ilgisi. çocuk- su davranışlan beni etkilenıişri." George Harrison kısa süre önce sıtan keşfettı ve Shankar'ın bıröğrencısinden sitardersle- n aldı. Ravi Shankar'la tanıştıktan sonra bu işi daha fazla ciddiye almaya başlayan Harnson. sitarderslenne Ravi Shankar ile devam etti. Shankar içın Beatles'la bırlıkte olmak ilginçbıryolculuktu: "Benbiryıldızoldum. Özellikie Amerika'da, menajerlerim bana danışmadan her şeyi avaıiamıştı. Daha sonra nıutsuz olmaktan vazgeçtim, çünkü uzun saç ve uyuşturucu bizim müziğimiz- le uyıışmuyordu. Kurallannı her zaman çok katıy dı; içki y ok, yemek yok. seks yok, mü- ziği ucuzlatmak yok. Monterey Folk Festi- vali'nde sahneye Uk çıktığımda binlerce ki- şidcn oluşan kalabalığa sigara içmeyi bırak- madıklan takdirde konscre haşlamayaca- ğımı söyledim." Hindistan. Kama Sutra'ya ve duyarlı sanatına rağmen Ravi Shankar'a hak etti- ği değeri vermekte gecikti. Bir zamanlar saçlan uzun olduğu için suçlanan sanatçı o günleri şöyle değerlendıriyor: "60'uyıl- lann ortasında lanetlenmiştim. İnsanlar, klasik müziğimizi caza uyarladığım \e ucuz- lattığını gerekçesiyle yaptığım işi protesto edivoriardı. Yaptığım işin aslını görmedi- ler. Ben müziğimizi aitolduğu yere döndür- meye çalışıyordum." Sonra her şey unutuldu ve Shankar, Bha- rat Ratna Ödülü'ne değerbulundu: "tnsan- lann farkında olmadan değiştiklerini gör- mek beni şaşutıyor" Hindistan'da bir saygı unvanı olarak Pundit olarak anılan Shankar. ödül töre- ninden sonraki gün. "Eniyiöğrencim' di- ye tanımladığı kızı Anoushka ile bir kon- ser verdı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle