16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16ŞUBAT1999SALI 14 KULTUR PORTAL DİKMEN GÜRÜN Yüzyıhıııızın bir maestrosu: Grotowsld20. yüzyılın en önemli tiyatro adamla- nndar, biri olan Jerzy Grotmvski 1998'ın son gûnlerinde öldü. Ûğretüeri dünyanın dört bir yanmda yankılanan bir sanat adarru v e önemlı birteorisyen. Türkiye"de de 1988'den başlayarak Boğazıçi Ümversitesi Oyuncu- lan (BÜO) Grotovvski'yi ve çalışmalannı tanımamızı saglayacak kapsamlı bir çevi- ri faaliyetine girişti ve MimesisTiyatro Çe- v iri-Araştırma Dergisi'nde bir süreklilik ıçınde bu çalışmalan bizlere aktararak önemli bir açıgı kapatma yolunda ciddi adunlar attı. Bu adunlan seminerlerle des- tekledi. Bu konuda Boğaziçi Oyuncula- n'ndan Kcrem Karaboğa ile konuşuyoruz. - 1960'lar,Jerzv Grotosvski'ninPeter Bro- ok, Julian Beck. Rkhard Sbechner. Tadas- hi Suzuki. Joseph Chaikin gıbı sa- natçüarla bırlikte sesıni duyurdu- h gu yıllar. Öğretileriyle dünya tiyat- rosuna damgasını vuran sanatçılar- danbin. KARABOĞA - Batı Tiyatro- su'nda 6O'lı yillann ortasıyla 80'li yıllararasında Grotcwski'nin tiyat- ro pratiğiyle etkileşım içine girme- yen, onun yön gösteren nitelikteki afonzmalanndan etkilenmeyen avant-garde teatral oluşumlaryok de- necek kadar azdır.Grotovvski'nin kendi ta- bıriyle "Sunum OtarakSanaftan "Vasrta Oiarak Sanafa ilerleyen tiyatro pratiğı her seferinde ardıllannı ya da müritlerini bul- mu$. menşeı Grotovvski'ye dayanmayan çok az şey yapılmıştır. Grotowski Batı Ti- yatrosu'nun yüzyıl içerisindeki son Maest- ro'sudur ve bu payeyi eskisıne oranla daha münzevi ve tiyatro etkinlığinden uzak bir eğitmen kimlıği sergilediği son yıllanna kadar da ûzerinde taşımıştır. - Grotovvski'nin çok az sayıda oyun yö- netmesini nasıl açıkhyorsunuz? Paradoksal bir biçimde. Grotovvski'nın yönetmenlik önvrü oldukça kısadır ve 6O'lı yıllarda yönettiğı oyunlarla sınırlıdır. Ay- nca, Grotowski'nın seyircilı tıyatroyu red- dettiğı Kaynaklar Tiyatrosu ve sunum ni- telıği taşıyan her şeyı ikinci plana ittiğı "Vasıta Oiarak Sanat" evrelerinde açıkça tiyatro dışı şeylerle uğraşmaya başladığı da gözlemlenir. Bu durumda. onun nasılolup da tiyatronun büyük ustalanndan biri sayı- labileceği sorusu da yöneltilebüir. Bu sorunun sadece, karşısındakı okuyu- cu ve dinleyıcilen etkisi altına alan hıtabet tarzıyla. içinde bulunduğumuz yüzyılın en önemli birkaç prodüksiyonunun yönetme- ni olmasıyla, ya da oyunculuk kavramına getirdiği farkh yaklaşımlar ve teorik katkı- larlayanıtlanabıleceğinı sanmıyorum. Asıl yanıt, Grotowskı'nin kendi içinde tutarlı bir teatral paradigma ya da moda tabiriyle birbüyük anlatı inşa etmesi olgusunda aran- malıdır. Grotowskı'nin teatral pratığimn gerek bir kumpanvayla (Teatr Laboratori- um 13 Rzedow) bırlikte çahştığı Yoksul Tiyatro evresınde, gerekse sonraki yıllar- • Boğaziçi Oyunculan'ndan Kerem Karaboğa Grotovvski'yi Batı Tiyatrosu'nun yüzyıl içerisindeki son Maestro'su oiarak nitelendiriyor. Jerzy Grotowski, 60'h yıllann ortasıyla 80'li yıllar arasında avant-garde teatral oluşumlan etkilemişti. da, dramaturjik bir netlik içerdiğini ve yön- temsel açıdan istıkrarlı bir çtzgı ızledığini söyleyebilıriz. Bu dramaturjik eksenin ni- hılist bir prariğe hızmet ettığinı ve teatral iletışimin mkânyla neticeleneceğini dü- şünmek ıse farklı bir şeydır ve tartışılması gereken cıddi bir konudur; ancak kesın olan sözgelimi bir Stanislavski \eya Brecht'te olduğu gibi, bir Grotovv ski sisteminden söz edilebilecek olmasıdır. Herhangi bir tiyat- rocunun sırt çeviremeyeceği bir sistem. - Bizde bu sistemle \ uzleşmek için çahş- malarvapıldı mı büemi>orum. Büdiğim ka- dan>la Şehir Thatrolan bünvesinde yar alan TAl'in çalışmalannda Grotovvski'nin görüşlerivle buluştuğu noklalar var. Onun önermişolduğu çahşma\öntemlerinden çe- şitti kullanım alanlannda vararlannoriar, ama Türkhe'deGroto»ski üstüneciddioia- rak eğüen Boğaziçi Üniversitesi oyuncula- n ve onlann \ayımladığı Mimesis Tiyatro Çeviri-Araşnnna Dergisioldu. Buçokönem- B bir girişimdi. Mimesis Tiyatro Çevin-Araştırma Der- gisi'nin yayına başladığı yıllarda BÜO kad- rosunu Grotovvski'yi incelemeye yönelten de bu sistemle tanışma ihtiyacı olmuştur. Süreç içerisinde (ilk üç sayı) çevrilen kimi makalelerin ardmdan "YoksulTiyatroCtael Sayı*sı gündeme geldi. Grotovvski üzerine çalışmayı bir çevin faaliyetinden sanatsal bir yüzlesmeye ve analiz uğraşvna taşıyan şey ise Ömer Faruk Kurhan'ın "Yoksul Tiyatro" evresine yönelik araşrırması oldu. Amatör Tiyatro Çevresi'nde semmer biçi- minde sunulan bu araştırma, sonradan Mi- mesis' in 6. sayısında da yayımlandı. Diğer yandan, bir Grotowski külliyau oluşturabil- mek niyetiyle "Yoksul Tiyatro" sonrasmdaki yıllara ait makaleler de MimesisTerde yer aldı. • - BÜO'nun ve mezun Boğaziçi- IDerinolusturduğu Tı>atro Boğaa- çi'ninsanatsal dramarurjisi ik Gro- tossski dramaturjisi arasında bir örtûşme vakalamak zor. Evet, BÜO'nun ve Tiyatro Bo- ğazıçi'nin sanatsal dramaturjisi ile Grotowski'ninki arasında ciddi bir mesafe. hatta zıtlık bulunduğunu söyleyebiliriz. Bu karşıtlık, tiyatronun etik kuralları açısından bakıldığında, Grotovvs- ki'yi tanıma ve tanıtma çabamızın sona er- dirilmesini gerektirmez. Tersine, >r üzyılımı- zın bu önemli tiyatro adarruyla yüzleşme olanaklannın, ister ondan beslenmek, ister- se birkarşı duruş örgûtlemek için olsun, ül- kemizde yeterince değerlendirildiğini söy- lemek zordur. Bunun bir nedeni, sağlam fı- nansal destekleri ve seküleT cemaat yapı- lannı talep eden Grotowski öğretisinin si- yasal ve ekonomik altüst oluşlann yaşan- dığı ülkemiz için bir lüks haline dönüşme- siyse, bir başkası. Grotovvski'yi kendileri için önûnde secde edılecek bir ikonaya dö- nüştüren ya da ona kolayca tüketiliverile- cek içi boşbir sanatsal şablonmuş gibi yak- laşan kimi eğilimlerdir. O halde Maest- ro'>*u uğurlarken, onu savunarak eleştir- mekuğrunadahauzun süre konuşacagız de- mektir. Grotovvski, öğretileri dünya tiyatrosuna damgasını vuran bir sanat adamıydı. Festival, dikkat çekenfilmlerle değişik kuşaklan temsil eden yönetmenleri bir araya getirdi Rotterdam'da dünyayayenibir bahşGÖNtL DÖNMEZ-COLJN Avrupa füm festivalleri arasında dünya sinemasına en çok destek veren sayıh festi- vallerden biri Uluslararası Rotterdam Film Fesrivali'dir. Uzıın ve kısa fılmlerden oluşan ana programın yanı sıra genç yönetmenle- nn yanştığı Kaplan Ödülleri bölümü, diji- tal teknolojiyi yakından izleyen Dijital Ye- ni Dalga, Eleştirmenlerin Seçtikleri, bir yıl önceki festival sırasında paraca yardım gö- rüp gün ışığına çıkmış fılmler, Ustalara Say- gılar hep bir amaç güder Sınırtanımayan si- nema. Bu yilki programın ilginç bölümlerinden biri. Duvann Yerle Bir Oluşunun Ardmdan bölümüydü. Berlin duvannın yıkıhşından bu yana on yıl geçti. Bu on yıl içinde Doğu Av-rupa ve eski Sovyetler temel siyasal ve top- lumsal değişiklikleryaşadılar. Bunlann ku§- kusuz sinemaya da etkisi oldu. Ömeğin Mos- kova'nın denetimı ve aynı zamanda parasal vardımı altında gelişmiş Orta Asya sinema- sı, bağlar kopar kopmaz krize girdi. Gürcıs- tan desenız öyle. Seslerinı diledikleri gibi du- yurma özgürlüğüne kavuşan yönetmenler bu özgürlügü kullanacak para bulamayınca kara kara düşünmeye başladılar. Doğu Av- rupa da aynı bocalamadan geçti. Kapitalist çalışma bıçemine alışkın olmayan yönet- menler boşlukta hissettiler kendilerinı uzun bir süre. Her ülkenin gerçekleri kendine özgû ol- sa da genel oiarak Doğu Avrupa, Kafkas ve Orta Asya sinemalannm son zamanda yeni bir devinim kazandığı gözlemleniyor. Ör- neğın §u sıralarda Fransa'nın her yerinde bir Kazak filmi oytıuvor sinemalarda. Genç yö- netmen DarajanÖmerbayev'in 'KatiT fılmi. Bu hafta bir Kırgız filmi de vizyona girdi. Birkaç yıl önce böyle bir şey düşünülemez- di. Azerbaycan'dan. Litvanya'dan, ÇekCum- hunyeti'nden filmler festivallerde ödüller ahyor. Rotterdam' ın amacı geçen yıl dikka- ti çeken bir alay filme bir göz atarken sözü geçen ülkelerden değişik kuşaklan temsil eden yönetmenleri de bir araya getirmekti bu yıl. Programdaki fılmler arasında, Selanik'te ödüllenen, Kore-Tacikortakyapımı 'Armm Uçuşu' da vardı. Gençlere yönelik filmler Yurtdış.ında yeni yeni siv rilen bir Asya si- neması Tayland'dan... Hele ekonomik krizin Uzakdoğu'da her endüstriye darbe vurduğu şu günlerde... Hollyv/ood'a kaptırdıklan iz- leyiciyi geri almayı amaçlayan yapımcılar gençlere yönelik filmlere soyunuyorlar, özel- lıkle pohsı> e fılmler müthış gündemde. Rot- terdam bu yeni dalgadan öraekler sergiler- ken eski filmleri de unutmayıp Tayland sı- nemasının nereden gelip nereye gitmekte olduguna ışıktutmaya çalıştı seçkin bir prog- ramla. Asya kıtasına gelmişken, Japonya'ya da her yıl olduğu gibi ya da belki biraz daha faz- la önem venlmesı de ûzerinde durulacak bir konu. Japon sinemasının kataloğun birçok sayfasını doldurmasmın bir nedeni bu yılın ilginç yapımlanysa da bir diğeri 2000 yılın- da Hollanda'nın Japonya ile ilk ilışki kuran Avrupa ülkesi konumunu 400'üncü kez kut- layacağı. Bir yandan kent 2000 yılında su- nacağı önemli Japonya programına hazırla- nadursun, öbiir yandan festival bu yüın en yetenekli Japon filmleriyle erken bir kutla- ma yaptı. Japon filmlerinin hepsinin iyi ol- duğu söylenemez. Selanik'te ödüllenen 'Ağus- tos'ta Balık' gerçekten de gençlik sorunla- nnı incelikle irdeleyen bir film. Ama bir Ja- pon filmi ele aldığı garip konu nedeniyle Venedık'te olduğu gibi burada da dıkkati çekti. Hirokazu Kore Eda ilk filmi 'Mabo- rosi' ile îstanbul Film Festivalf nde ilgi top- lamıştı. Senaryosunu da yazdığı 'Öbür Dün- ya' filminde henüz ölen insanlardan yaşam- lannın en iyi anısını seçmeleri isteniyor. Bu anı bir film ekibi tarafından yeniden yaratı- lıp ölüye sonsuza dek saklamak üzere veri- lecek sonra. Ne var ki birtek iyi anı seçmek pek öyle kolay değil. Yönetmenin "ÖKinı- den çok yaşamı anlatmak istedim" dediği bu fîlmde Disnev'vvorld'de geçırdikleri zama- nı en iyi anı seçenlerin sayısınm kabank ol- ması gibi hicivli sahneler hiç eksik değil. Sorunsuz aıle var mıdır? Pek sanmıyo- rum, özellikle çağımızda. Ana program ha- zırlanırken garip bir şey dikkatını çekmiş sonımlulann. Bakmışlarki 100'ün üstünde fılmin büyûlc bir bölümü aile sorunlanm ir- deliyor. tskandinavy alı Thomas Vınterberg'in Cannes'da olay yaratan 'Kutlama' filmi ör- neğin ABD'den Larry Clark'm ikinci filmi "Cennette Bir Gün Daha', Todd Sotondz'un 'Mutluluk' filmi. Işte bu filmler de böylece kümelenip İyi Yürümeyen Aileler bölümü- nü oluşturmuşlar. Bu yıl odak noktasında üç yönetmen var- dı: ttalya'dan Daniele Cipri ve Franco Ma- resco ikilisi ile lran'dan AboUazl Jalili. Pa- lermolu iki yönetmen filmlerinin niteliği ya- nı sıra 'tkiKez YaşayanToto' ile 1962 yılın- da ttalyan sansürüne karşı büyük bir yengi kazanmakla geçmişlerdir film tarihine. Ceylan'ın 'Kasaba'sı gururlandırdı Çekirdekten yetışme Abolfazl Jalili ıse günümüz tran sinemasının en tartışmalı yö- netmeni sayılır. Filmlerinin çoğu ne lran'da ne de dışında buluşamamıştır izleyıcı ile. Kimisını bıtirememiştir bile. Tüm filmleri. her açıdan 'öksüz' kalmış çocuklann yakın- dan tanıdığı acılannı taşır. Bu yıl iki filmi çıktı afişe Jalili'nin. 'ŞimcB' ve 'TozDansı'. îkinci film. 1992 yılı yapımı, oysayakın za- mana dek sansürdeydi. 'Şimdi' filmi ise lran'da çok yaygm olan iki toplumsal soru- nu ele almış: Çocuklann işçi oiarak kulla- nılması ve uyuşturucu salgını. Her iki konu- yu da müthiş gerçekçi bir açıdan irdeleyen yönetmenin bu son filminin de ülkesindeki izleyici ile buluşabilme olanağı yok ne ya- zıkki. Geçenyıl Rotterdam'dan parasal destek gö- rüp başan kazanan fılmler arasında Iran 'dan iki kadın yönetmenin yapıtlan yer ahyordu. Ilki, Cannes'datüm ilgiyi ûzerindetoplayan Mohsen kızı Samira Makhmalbal'ın '£!- ma' filmi. ikincisi ise bir önceki kuşaktan Rahkshan Bani Etemad'ın 'TheMay Ladv' filmi. Her iki film de kendi açısından tran toplumunda özgürlük üzerine bir şeyler söy- lemek istiyordu, söyleyebildiği kadar... RotteTdam etkinliklerinden bir diğeri Ci- nemart'tır. Dünyanın neresinden gelirlerse gelsinler, ufak büyük tüm yapımcı, dağıtım- cı veyönetmeni bir arayagetiren bumini mar- ket bu yıl da olumlu bir ortam yarattı. Ör- neğin Parisli yapımcı Eliane Stutterheim. Canan Gerede'nin ûçüncü filmi 'SpBt'in ta- mamlanabılmesi için gereken parayı bulabıl- mek amacıyla gelmişti. Bütçesi 2.6 milyon dolar olan bu Türkiye, tzlanda, Fransa. Al- manya ortakyapımının hazırhklan 1995 yı- lında başladı, Cannes Film Festivali'ne ye- tişmesi umut ediliyor. Sutterheim istedıği paranın tümünü bulamadıysa da Rotter- dam'dan eli boş, dönmediği için mutluydu. Bizlere gelince. geçen yıl hemen her ıyı festivalde olduğu gibi Nuri Bilge Ceylan'ın 'Kasaba' filmi ile gururlandık yine. Kaptan ödülleri, Rusya'dan Alexander Bashirav'a 'Ottgarşmin Demir Topuğu' fil- mi, Fransa'dan Laurent Achard'a 'Dünden Daha Çok, Yanndan Daha Az' filmi ve In- giliz Christopher Nolan'a 'Ldnde' fılmi için 10 biner dolar dağıttı. Uluslararası Eleştir- menler Ödülü, Fransız Sandrine Veysset'in 'Vktor™ Geç Kalnuşken' filmine giderken Kübalı FemandoPerez, 'YaşamlshkÇatanak- ür', Hintli Manu Kaul 'Uşağın Gömlegi'. Danimarkalı Thomas \1nterberg 'Şölen' ve Amerikah Vıncent Galk) 'BufTalo '66' film- leriyle ödüller aldılar. KUSAV Pariste 'îstanbul: Doğuya Açılan Kapı' Jüiltür Servisi - KÜ- SAV(Külrür ve Sanat Varhklannı Koruma ve Tanıtma Vakfı) Osmanlı lmaparatorluğu'nun 700. Kuruluş Yıldönümü ne- deniyle 18 Şubat-20 Mart tarihleri arasında Paris'te- kı Galeries La Fayette' in üçüncükatmda kapsam- lı bir sergi düzenliyor. Yaklaşık BOOmetreka- relik alanda yer alacak olan serginin başlığı 'Îs- tanbul: Doğuya Açılan KapT Geleneksel Türk sanatlan uzmanı ve ko- leksiyoner Nilgün Şen- soy'un 90 parçadan olu- şan özel koleksiyonu da 17- 23 Şubat tarihlerinde Galeries La Fayette'in ye- dıncı katında sergilene- cek. Sergı. Kanuni Sultan Süleyman, Hamam ve Boğaziçi ana temalan üze- rine oluşturuluyor. Gıye- cekten yiyeceğe ve gün- delik kullanım eşyalan- na kadar Osmanlı yaşam tarzını yansıtan sergide altınsüslemeler, sedirler, kadifelerle döşenmişkol- ruklar, kilim->r astıklar, si- niler, baharatlar, döne- miribanyo kültürünü an- latan çeşitli unsurlar, Iz- nik seramikleri ve nazar boncuklan bulunuyor. YAZI ODASI SELtM İLERİ Halamızın Sindirella Pilâvı O zamanlar halamız Bursa'dan Istanbul'a gelip Lâleli'ye yerieşince biz de onu daha sık görür ol- muştuk. Lâlelı'deki b»evi, annemin halası Nezihe Ha- la'y. ilkgençliğimin benden artık çok uzaklaşmış günlenni geçen gün hatıriadım. Kestanenın çev- resinde dolanıp duruyordum. Bursa çıkagelince, halamız da anı çakımında gülümseyip durdu. Bursa'yagidişlerimizde, onlardagünlercekalış- lanmızda birbirınden güzel yemeklerini yediğimiz Nezihe Hala, şimdı Istanbul'da, Lâleli'nin küçük, eski, alçakgönüllü evinde yine yemekler pişiriyor, arada bir bütün aileyi sofrasına çağırıyordu. Ekrem Enişte'nin yemekle pek arası yoktu. Ra- kısını yudum yudum, taakşamüzerinden başlayıp geç vakte kadar içen Ekrem Enişte, patlıcan tur- şusundan başka meze gereksinmez: yalnız sofra- dan kalkacakken bir kâse ekşice yoğurt yerdi. Patlıcan turşusunu elbette Nezihe Hala kuru- yordu: Turşuluk patlıcan ne zaman çıkar? Işte ne za- man çıkıyorsa, halamız çarşıdan küçük, mosmor patlıcanları, üç kilo mu, beş kilo mu, daha mı faz- la. alıp getirir, yıkar, dirilığini kaybetmeyecek kıvam- da haşlar, sonra acı suyu gitsin diye bir zaman bek- letirmiş. Bir süre dediğim, en az yanm gün herhalde. Bu işlem tamama erince sarmısak, kereviz yaprağı, ha- v/uç, maydanoz, kırmızı biber incecık incecik kıyı- lırmış. Kerevizin saplannı atmayacaksınız, onlar saklanacak. Kıyılmış malzemeyi patlıcanı ortadan bölüp içi- ne yerteştiriyorsunuz. Irice kesilmiş kırmızı biberi kapak gibi oturttuktan sonra kereviz yapraklarıy- la saracaksınız turşuluk patlıcanı. Kavanoza yer- leşecek, tuzu, sirkesı, suyu, dilim dilim kesilmiş li- monu konacak ve en tepeye de ağır bir taş kona- cak. En az on beş gün bekletilecek. Ondan sonra bütün kış Ekrem Enişte'nin turşu- su hazır. Hatta bu özel ve şaşırtıcı rakı eşlik edeni belki yaz günlerine bile taşıyor... Bursalı Nezihe Hala'mızın yemeklerine, turşula- nna, kompostolanna bir peyzaj nessamı tavnyla yak- laştığını söylemeliyim: Onun öyle bir pilâvını yemiştik ki. ünlü Külkedi- si masalından çıkıp gelmiş gibiydi. Bir akşam yemeğiydi ve o zamanlar akşam ye- meği ıçın pek geç saatlere kalınmazdı, günbatımın- dan hemen sonra sofraya oturmuştuk; kocaman bir kayık tabak, yok, kayık değil, kocaman ve yus- yuvariak bir servis tabağını halamız sofraya getir- di... Bu servis tabağında Sındirella'nın balkabağı ara- bası olanca görkemiyle duruyordu. Ekrem Enişte rakısından demleniyor, dilinmış patlıcan turşusun- dan arada bir ağzına atıyor ve Sındirella'nın ara- basınataşkınlıklanmızı adeta görmezden, işitmez- den geliyordu. Balkabağı olanca kavuniçiliğiyle görünürken kaymağı andınr süzme yoğurtla şerit şerit bezen- mişti. Böylece Külkedisi'nin. binip baloya gittiği araba, o atlas kumaşına kavuşmuş gibiydi. Nezihe Hala büyücek bıçakla balkabağını keser kesmez bol dereotlu vefıstıklı, üzümlü, galiba ku-. iUciğerlitSfr iç pffâv Külkedisi'nin arabasından cfö^-'^ küldü. Öyteyken şataiatlı balo başlıyor ve Külke- disi'nin göz kamaştıran dans serüvenine geçili- yordu. Billûr iskarpinlerı bile görür gibiydim... Halamız pilâvının pek beğenilmesine, hele ma- sal kahramanlannın arabalanna benzetilmesine gururlu bir gülümseyışle, sevinçle karşılık veriyor, bir yandan da aldınşsız Ekrem Enişte'ye göz ucuy- la bakıyordu. Ama Ekrem Enişte aldınşsız kalma- ya kararlıydı. Onun, ınsanların yemek yeme konu- sundakı hep ister hıç doymazlıklanna tiksınti duy- duğunu düşünüyorum şımdi. Bundan olacak, onca güzel Sindirella pilâvını tatmadığı gibi, güzelim görünümünden de bir tür- lü zevk alamıyordu... Bizse, gelecek kış başlangıcı, balkabağı çıkar çık- maz, halamızın yine Sindirella pilâvı yapmasını is- tiyorduk. Halamız gülümseye gülümseye söz ve- riyordu... Takvimde İz Bırakan: "Hep öyle olurdu, uzaktan el sallar, akşama bu- luşalım derdi." Mücap Ofluoğlu, Aynada, Çağdaş Yayınlan, 1991. Kuvayı Milliye Destanı' ABD'de • İSTANBUL (.-VA) - Nâzım Hıkmet'in Kuvayı Milliye Destanı, ABD'nın Şikago kentinde sahnelenecek. Bozkurt Kuruç'un yönettiği oyunun ilk olarak 6 Mart akşamı ABD'li oyunculardan oluşan Shaw Chicago Toplulugu tarafından Claudia Cassidy Theatre'da sahneleneceği bildirildi. Yunus Tanıtım Telıf Haklan Ajansı Sanat Yönetmeni Tuncer Cücenoğlu, Kuvayı Milliye Destanı'nın Emre Izat, Aytuğ lzat ve Prof.Dr. Michael Joyce tarafından tngilizce'ye çevnldiğini ve bundan sonraki hedeflerinin. Nâzım Hikmet'in iki yapıtını daha tngilizce'ye çevirip sahneletnek ve yurtdışında tanıtmak olduğunu belirttı. KÜLTÜR SANAT YAYINCILIK V Şubat Salı, 18.30 Bin Yıl İçin Tahminler:iVIimarıık Yöneten: Ahmet Kuyaş Konuşmacıiar: Tuncay Çavdar, Atilla Yücel, İhsan Bilgin, Nevzat Sayın 1, T U R K C E L L salonu. MeşrutiyetCad.153 Tepebaşı İstıklal Cad Korsan Çıkmazından gırilebılır
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle