Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12ŞUBAT1999CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Efsanevi film'Yol' çekiminden yıllar sonra bugün kendi ülkesinde de gösterime çıkıyor
Ehıyarsız kahnamayan bir çığhkCannes"da Altın Palmiye'yi kazan-
masından 17 yıl sonra nihayet yolu ken-
di ülkesiyle de kesişen, unutulmaz yol
destanı 'Yol', bugün sinemaseverlerin
karşısına çıkıyor, yeniden elden geçiril-
miş, taze kopyasıyla. Meraklısmın iyi bil-
diği gibi, 12 Eylül askeri darbesi nede-
niyle, izinlerin kaldınldıgı uzun bir dö-
nemin ardından bir haftalık bayram iz-
nine çıkan 5 mahkûmun, yanaçık bir
cezaevınden memleketlerine gidişlerini
ve dışanda onlan bekleyen çeşitli sorun-
lan ve acılan hikâye eden'YbT, yıllar son-
ra kendi ülkesınin sinemalannda göste-
rime çıkmasıyla, herhalde bu mevsimin
olay-filmi sayılabilir şimdiden.
Kanh canh karakterier geçidi
Sinemamıza, hâlâ aşılamamış en bü-
yük uluslararası başanyı getırmesine
karşın askeri cuntanın, üstümüze ölü
topragı serpıldiği 1980'li yıllar boyun-
ca yasakladığı bu efsanevi filmi yıllar
sonra yine alabildiğine etkilenip duy-
gulanarak ve sarsılarak izledik. 'Yol',
bir an önce evlerine, yakınlanna kavuş-
ma heyecanı içindeki 5 mahkûmun, as-
keri bir kışla gibi idare edilen, asker-
jandarmanın yollannda hep arama yap-
tıgı ülkeyi boydan boya kateden otobüs
ve kara tretılerdeki çileli yolculuklan
(ve sonrası) aracılığıyla 12 Eylül döne-
minin son derece canlı, gerçekçi ve ay-
nntılı bir panoramasını veriyor. Feodal
yapırun koşullannda ezilmiş, anlayışsız
devletin hoyTathklannı, düzenin zulmü-
nü sineye çekerek yaşam ve var olma
(kendi dilini konuşabilme) mücadelesi
veren doğunun yoksul kırsal kesim in-
sanlanndan, kadınıyla erkeğiyle unu-
tulmaz ve değişken insan manzaralan su-
nan 'Yol', seyirciyi cezaev indekı mek-
tup dağitımı sahnesınden fınaldeki ızin
dönüşlerine kadar hemen ele geçirip bir
daha bırakmayan. yoğun bir duyarhlık
ve insancılhk boyutunda seyrettiriyor
baştan sona.
Karamsar, hüzünlü, insanın ıçine otu-
ran ve alabildiğine evrensel bir başya-
pıt niteliğindeki 'Yol', olanca karamsar-
lığma ve nesnel gerçekçiliğine karşın
aslında 'umutsuz degO,umutışıralan sa-
çan' bir fılm: özellikle her kahramanın
Yönetmen: Şerif
Gören / Senaryo,
montaj: Yılmaz
Güney / Kamera:
Erdoğan Engin /
Müzik: Zülfü
Livaneli /
Oyuncular: Tank
Akan, Halil
Ergün,
Necmettin
Çobanoğlu,
Hikmet Çelik,
Tuncay Akça,
Şerif Sezer,
Meral Orhonsay,
Semra Uçar,
Hale Akınlı,
Sevda Aktolga,
Hikmet
Taşdemir/1982
(Güney Film-
Cactus Film) Tank Akan, Şerif Sezer'i
kara kışa teslim ederken.
kendi kişisel hikâyesi boyunca geçirdi-
ği evTeler düşünülürse. Ornekse 5 mah-
kûmdan Tank Akan'ın oynadığı Seyit
Ali. kötü yola düşen sevgili kansı Zine'yi
(Şerif Sezer) geleneklerin baskısı, aile
onayı ve dayatması sonucunda. kara, ti-
piye, ayaza teslim ederek cezalandınyor
yüreğı elvermese de. hem de küçük oğul-
lannın gözü önünde. Son anda ağır ba-
san sevgisi de. Zine'yi donmaktan kur-
taramıyor ve pişman pişman, yapayal-
nız cezaev inin dönüş yolunu tutuyor Se-
yit Alimiz. Suriye sınınndaki birkaçak-
çı köyündeki yoksul ana-baba evine ge-
len, cezaevine dönmemeye kararlı, at
ve doğa tutkunu. kaçakçılıktan mah-
kûm, Urfalı bekâr Kürt dehkanlısı
Ömer'se (Necmettin Çobanoğlu). ka-
çakçı agabeyi Abuzer'in ölüsüne bile
sahip çıkamasa da gelenekler geregi al-
dığı agabeyinin kansıyla çocuklannın so-
rumluluğunu üstlenip bir değişimden
geçerek dönüyor cezaev ine fınalde. Kor-
kaklıgı yüzünden kayınbiraderinin vu-
rulup ölmesine neden oldugu için Diyar-
bakır'da karısının yakınlannca kinle,
nefretle karşılanan şofor Memed Salih
(Halil Ergün) de daha önce yalana sığın-
mışken dogruyu söyleyebilme cesareti-
ni gösteriyor sonunda.
Yol ve yolculuk destanı
Ancak gizlice görüşüp ikna ettigi ka-
nsı (.Meral Orhonsay) ve ikı çocuğuyla
bindiği trende. ailenin arkalanndan gön-
derdiğı. genç horoz gibi ateşli, küçük ka-
yınbiraderinin intikam kurşunlarından
kurtulamıyoryinede. Nişanhsıylaşöy-
le dilediğince vakit geçırememekten.
ateşini söndürememekten dertli Antep-
li Me\ lüt'se (Hikmet Çelik) çok geçme-
den solugu genelevde alıyor. îzin belge-
sini yitirdıgi içın bütün iznini, kapatıl-
dıgı nezarethanede geçirmek zorunda
kalan ve öldügünü daha bilmediği kan-
sına hediye aldığı kanaryayı arkadaşla-
nna teslim eden gariban Yusuf'sa (Tıın-
cay Akça), kahramanlanmızın en baht-
sızı (ve en az işleneni).
Filmde yogun acılann, sorunlann, ge-
lenek-göreneklerin çarpıttığı insan iliş-
kilerinin, cinsel baskıların, gerçekçi,
nesnel tasviri ağır basıyor. Doğulu ka-
dınm ezilmişliğiyle erkegin zavallılığı-
nın birbirine koşut gittiği film, hâlâ ge-
çerli katı aıle göreneklerini, feodal âdet-
leri açık seçik gözler önüne seriyor.
Keskın bir çığlık gibi seyredenin bo-
ğazına saplanan bu kolayca unutulamaz
yol ve yolculuk destanı, kesinlikle hiç-
bir seyircinin duyarsız kalamayacagı bir
başyapıta dönüşüyor iki saat süresince.
Yaşamının en verimli yıllannı 'dam-
da' geçirmek zorunda kalmış, hapisha-
neyle iç içe yaşayıp hastalanmış Yılmaz
Güney'in 'içeride' bizzat başından geç-
miş ve tanık oldugu, dınledigi. araştır-
dıgı kimi mahpushane gerçeklerinden yo-
la çıkarak yazdığı dört dörtlük bir senar-
yodan, yönetmen Şerif Gören'in çekti-
gi 'Yol', Yılmaz Güney sinemasınm ru-
hunu ve ahnosferini yakalayan, 'din-
mek bibneyen bir insancıl duygular ya-
nardağı' gibi sürekli patlayan sahneler-
le bezeli, hüzünlü, görkemli, yaman bir
fresk.
Sinemaımzın donıklanndan...
20 yıl kadaröncesindeki. politik ve sos-
yal yabancılaşmanın ve kutuplaşmanın
alttan alta altımızı oyduğu bir baskı dö-
neminin sancılı Türkiyesi'ne tanıklık
eden, gösterildiği ABD ve Avrupa ülke-
lerinde büyük bir ilgiyle karşılanan bu
başyapıtın, dünyada yarattığı rüzgârlar-
dan yıllar sonra nihayet kendi ülkesin-
de de gösterilebilmesi, alışılmış deyiş-
le kesinlikle kaçınlmaması gereken bir
olay bizce.
Yılmaz Güney'in senaryo yazımının
dışında montajmı da yaptığı, yönetmen
Şerif Gören'in belki de en başarılı ya-
pıtı sayılabilecek 'Yol'un müzikleri de
Sebastian Argol takma isimli Zülfü LJ-
vaneli'nın Yakın dönemde, 'tstanbul
Kanadanmm Altrnda', 'Eşkıya' ya da
'Ağır Roman'ı kucaklayan bütün sine-
maseverlerden şimdi beklenen, kuşku-
suz sinemamızın doruklanndan biri ni-
teliğindeki bu 'YoTa sahip çıkmak olma-
h diye düşünüyoruz. Suurh bir gazete ya-
zısının boyutlanndan taşacak kadar zen-
gin, çarpıcı ve evrensel bu Yılmaz Gü-
ney- Şerif Gören başyapıtmın çok daha
hacimli ve aynntıh incelemelere konu
edilmesi gerekir kanısmdayız. Tam bir
'özgürlük ve özgür bir ülke' özlemini
yürekten duyanlann es geçmeyeceği,
hem sert, kıyıcı hem de sevecen ve duy-
gu yüklü olabilen bu olağanüstü 'Yol'a
ilgisiz kalmak ne mümkün?
Tony Scott'tan umulmadık kadar sürükleyici ve aksiyonla karışık bir politik gerilim serüveni
olmadığımız bir çete...Özel hayatın mahremiyetini
tanımayan, devletin gücünü. ola-
naklannı kendi çıkanna kulla-
nan bir çetenin çevirdigi dolap-
lan konu edinen "Enemy of the
State- Devlet Düşmanı" bakalım
bu ne menem bir aksıyonmuş di-
ye biraz burun kıvırarak gittigi-
miz, oysa bayagı sıkı bir senar-
yoya, sürükleyici bir tempoya,
gerçekçi ve esprili, eli yüzü düz-
gün bir anlatıma sahip sıkı bir si-
yasal gerilim fılmi çıktı.
Son yıllarda "The Rok", "Con-
Air", "Armageddon" gibi göste-
rişli "action" üstün yapımlany-
la sivrilmiş, Hollywood'un nam-
lı yapımcilanndan Jerry Bruck-
heimar'la bizim gözümüzde aga-
beyi Ridley'in saygın konumu-
na hiçbir zaman ulaşamamış,
"Top Gun", "Da\s ofThunder",
"Crimson Tide" gibi gişeye yö-
nelik tezgâhlanmış, gözalıcı
Hollyvvood seyirlikJerini imzala-
yarak küpünü doldurmuş, bir tek
Quentin Tarantino'nun senaryo-
sunu yazdıgı "Thıe Romance-
Çdgm Romantik" iyle anımsadı-
gımız lngiliz yönetmen Tony
Scott'un işbirliğinin ürünü
"Enemy of the State" Coppo-
la'ya saygı niteliğindeki "The
Conversation" başyapınnı çagnş-
tıran bir açılış sekansıyla başlı-
yor.
Francis Coppola'ya savgı
Göl kıyısındaki bir parkta özel
görüşen, korumalannın az ötede
beklediği iki kodaman adam. Bi-
ri, devletin güvenliği adına tele-
fonlann dinlenmesine, evlerin
gözetlenmesine, kuşkulu vatan-
daşlann izlenmesine yeşil ışık
yakan ve bireyin özel yaşamını
her çeşit izleme, dinleme, gözet-
leme yoluyla tehdit eden bir "bü-
yük biraderinizin gözü hep üze-
rinizde" yasasının meclisten geç-
mesini isteyip bu sayede müdür
olmayı uman ulusal güvenlik ör-
gütü yöneticisi birbürokrat, Tho-
mas Brian Reynolds (Jon Vo-
ight).
Ötekiyse bu baskıcı yasaya
karşı çıkrnasının bedelinı canıy-
la ödeyen, önemli bir muhalif
politikacı (Jason Robards). He-
men GeorgeOnveD'in dehşeten-
giz "1984"ünü akla getiren bu
inanılmaz yasa girişimine onay
vermeyen meclis üyesi Rey-
nolds'un çetesince anında öldü-
rülüyor ve kalp krizi geçirerek
arabasıyla göle yuvarlanmış ha-
vası veriliyor cinayete. Ancak
parktaki Kanada kazlannı yaşa-
mını filme çeken bir kuş göz-
lemcisinin kamerası tarafından
VVlll Smith, kaçmaktan fırsat buldukça kansı için kadın iç çamaşın da ahyor.
Enemy of the
State / Yönetmen:
Tony Scott / Senaryo:
David Marconi /
Kamera: Dan Mindel /
Müzik: Trevor Rabin-
Harry Gregson-
VVilliams / Oyuncular:
Will Smith, Gene
Hackman, Jon
Voight, Lisa Bonet,
Regina King, Gabriel
Byrne, Loren Dean,
Jake Busey, Jason
Lee, Jason Robards,
James LeGros, Barry
Pepper/1998 ABD
(UIP)
tüm aynntısıyla kaydediliyor bu
politik cinayet tesadüfen. Tabii
güvenlik örgütü ajanlannm der-
hal peşine düştüğü kuş gözlem-
cisi (Jason Lee),elindeki bomba
gibi kasedi, kaçarken rastladığı,
eski okul arkadaşı, iş hukuku
avukatı. mutlu aile babası Ro-
bert Olaytın Dean'in (Will
Smith), çoluk çocuğuna aldıgı
yılbaşı armağanlannı doluşturdu-
ğu poşete gizlice sallandınyor
can havliyle, icabına bakılma-
dan önce.
Dehşetengiz gözetiemeler
Italyan asıllı bir sendika maf-
yasıyla uğraşırken farkında ol-
maksızın bu kaset aracılığıyla
belaya bulaşıp gırtlağına kadar
batan. kendinden emin avukatı-
mız can derdine düşerek kaçma-
ya koyuluyor, peşindeki çetenin
soluğunu her an ensesinde. ürper-
tiyle hissederek.
Bütün olanaklannı ne pahası-
na olursa olsun. kasedi ele geçi-
rip yok etmeye seferber etmiş
ulusal güvenlik örgütü ajanlan-
nın, teknolojinin son harikası ni-
teliğindeki uydudan izleme-din-
leme aygıtlanyla nerdeyse soluk
alışını bile kaydettikleri masum
vatandaş-avukat kahramanımız,
bir anda tepetaklak oluvererek
işini, evini. düzenini kaybediyor.
Kredi kartlan bile geçersiz kılı-
nan, hukuk eğitiminden tanıdığı
eski sevgilisi (Lisa Bonet) de te-
mize havale edilen avukat De-
an'in altüst olan yaşamı, ölümü-
ne bir takip serüvenine dönüşü-
yor giderek. Hayatını geri isteyen
avukatm akıllara durgunluk ve-
YENİ BASLAYANLAR... YENI BASLAYANLAR... YENİ BASLAYANLAR
Psycho-Sapık
Alfred Htehcock'un neredeyse 40
yıldır gerilim sinemasıyla özdeşleş-
miş unutulmaz klasiği "Ps>cho-Sa-
pık" da 1990'h yıllarda Hollywo-
od'da ayyuka çıkan re make-yeni-
den çevrim sendromundan nasibini
aldı sonunda.
Hitch Amca'nm 1960 yapımı
"Psycbor>
sunu seyreden milyonlar-
ca sey irci. perdede izlediği şiddet ve
seksyüklü, ürkütücü sahneleri bir da-
ha unutamadı ve cinlerin top oyna-
dığı, ücra, ıssız bir motelin, Anthony
Perkins tarafindan canlandınlan, za-
man zaman ortadan kaldırdıgı yaşlı annesi-
nin karakterine bürünen, üşütük sahibi Nor-
man Bates karakten belleklere çakılı kaldı.
Hitch Amca'nın hızlı, akıcı ve insan psi-
kolojisinin en karanlık köşelerine inmeyi
başaran tempolu anlahmıyla yıllardır gelmiş
geçmiş en korkutucu gerihm fılmi oîagelen
"Psycho*nun yeniden çevriminde Anüıony
Perkins'in yerinde VTnce Vaughn. duşda bı-
çaklanan Janet Leigh'nin yerinde de Anne
Hech var. Psycho'nun yeni versiyonunun
yönetmeniyse Gus Van Sant
Blade
tnsanüstü özelliklere sahip, yan insan ya-
n vampir biri olan Blade (\Vesley Snipes), ha-
yatını vampirlerle mücadele etmeye ada-
mıştır. Gün ışığında normal insan-
lar gibi sokaklarda gezınen Blade,
düşmanlanm geceleri yok eder.
Gizlice örgütlenerek insanhğın
kökünü kurutmayı ve uygarlığı ele
geçirmeyi amaçlayan Blade'in eze-
li düşmanı olan en tehlikeli vampir
Deacon Frost'u (Stephen DorfT) en-
gelleyebilecek tek kişi Blade'dir. Ve
Blade insanhğı korumak için bütün
gücünü ve keskin bıçağını kullanmak
zorundadır.
Bilinen vampir fılmlerinden bir
ölçüde aynlan, aksiyon ağırhklı bu
fantastik denemeyi yönetmen Stq>-
hen Norrington imzalamış.
Yönetmen Ales Proyas'm "Dark Oty" fıl-
minin de senaristi olan DavisS.Goyer'in se-
naryosundan çekilen fılmde, Hollyvvood'un
baştacı ettiği yeni kuşak zenci oyunculardan,
bir dudağı yerde bir dudağı gökte Wesley Sni-
pes'dan eski topraktan Kris KrHtofferson'a
ve yenilerden Stephen Dorff'a, Udo Kier'e
kadar uzatılacak parlak bir oyuncu kadrosu
var.
ren serüvenleri aracılığıyla nezih
VVashington D.C.'de geçen aman-
sız bir kovalamacanın dolambaç-
lanna dalıyoruz dur durak tanı-
maksızın. Elinde olmadan poli-
tik bir cinayete ve entrikaya bu-
laşarak her an izlenen Dean'in ka-
pıldığı karabasandan farksız bu
olaylar zinciri. sürekli sökün eden
sürprizlerle sürerek seyirciyi kol-
tuğuna mıhlıyor. Peşindeki gözü
kara çeteye av olmamak için tek
çaresi, köşesine çekilmiş, yılla-
nn dinleme-izleme uzmanı ve
örgütün eski "iletişim analisti"
olan yaşlı kurt bir casus emekli-
sinin, 1978'de Iran'da şaha kar-
şı yapılan bir operasyondan so-
rurnlu sayıhp ıskartaya çıkanlmış,
Brill kod adlı Ed Lyle'in (eşsiz
Gene Hackman. "Konuşma"da-
ki gençliğini hatırlatıyor) yardı-
mma başvuruyor. Ve tabii ki din-
sızın hakkmdan imansız geliyor.
'Fişekgıbrefekfler
David Marconi'nin senaryo-
sundan çekilmiş, biraz uzun tu-
tulmuş bu tempolu takip-kovala-
maca serüveni, yönetmen Tony
Scott'un teknisyen becerisini ser-
gilediği, hedefıni vuran, bizim de
yabancısı olmadığımız güncel
çağnşımlarla baştan sona ilgiy-
le izlenen, esaslı bir politik thril-
ler.
Hem katıksız aksiyon hem
güncel siyasal gerçeklere daya-
nan sürükleyici bir gerilim, hem
de alabildiğine spektaküleT bir
Amerikan eğlenceliği sayılacak
fılmde her şey tıkır tıkır işlerken
dehşetengiz boyutlara erişmiş
teknolojinin çeşitli mikrofon, ka-
mera ve uydularla muzır vatan-
daşlann her hareketini izlemesi,
bogucu bir hal alıyor, hafif pa-
ranoya ürpertisiyle kanşık.
Hitch Amca'nın "North by
Nortimest- Gizli Teşjölat" klasi-
ginden "Konuşma"ya ve yakın
dönemin "Kaçak"ına kadar uza-
tılacak çeşitli etkileri içeren bu
"High-tech" gösterisinde yan-
dan sonra devreye giren Gene
Hackman, aksiyonu çekip sü-
rükleyen, görkemli bir lokomo-
tif gibi yine dökrürürken 2 met-
relik sempatik zenci Will Smith
de ustasına ayak uyduruyor. Gab-
riel Byrne'den Lisa Bonet'e dek
yan rollerdeki ünlü oyunculann
da katkısıyla, becerisiyle çekil-
miş, klişe deyişle fışek gibi efekt-
lerle donatılmış "Deviet Düşma-
nı" seyircisini yer yer parano-
yak etse de gerçekten ilgınç bir
Hollywood gerilimi olarak sey-
redeğer bir Tony Scott fılmi so-
nuçta.
KEDİ GÖZÜ
VECDİSAYAR
Bir Nehin, Bir Yol
"Ne dedin -birtenedaha mı buldular?
-Seni duyamıyorum- bu sabah
nehirde
biri daha mı yüzüyordu?
yüksek ses/e konuş -cesaret bile edemedin demek
kimse teşhis edemıyor mu onu?
polis dedi ki annesi bile
onu doğuran annesi biie
o bile yapamadı
öyle mi dediler?
öbûr kadınlar zaten denediler -anlayamıyorum ne
söylediğini,
sırt üstü çevirip yûzüne baktılar,
baktılar ellerine,
peki,
hepsi bekliyor
sessizce, yas içinde
nehrin kıyısında
onu sudan çıkardıiar
çıplaktı
doğduğu günkü gibi..."
• • •
"Gecenin sessizliğinde gizli polis tarafından evlerin-
den alınıp götürülen, bir daha kendilennden hiç haber
alınamayan, sankihiç varolmamışlarcasına cesetleriya-
kınlanndan saklanan kayıp erkekler ve kadmlan" anla-
tan bir şiir: "Kayıplar".
Uzun yıllannı sürgünde geçirmış bıryazar-,Ariel Dorf-
man. ÖnceArjantın'dekı diktadan kaçmış. Şih'yesığın-
mış. Pinochet'nin ıktidan ele geçırmesi ile Şili'yi de terk
etmek zorunda kalmış. İçindeki acıyı önce bir şiire dök-
müş (yukandaki satırlar, yalnızca bir bölümü bu şiirin).
Sonra, bir romana dönüştürmüş isyanını ("Dullar", Can
Yayinlan).
Tiyatrocu dostlan, bu yapıtından bir tıyatro oyunu
yazmaya ikna etmişler Dorfrnan'ı. İyi ki de etmişler. Fi-
liz Ofiuoğlu'nun dilimize kazandındığı, Rutkay Aziz'in,
Metin Deniz'le birlikte Ankara Sanat Tıyatrosu'nun o
daracık sahnesine yerleştırdiğı nehır bu hafta başında
Istanbul'a uzandı.
Sahnede yakılan ateşle aydmlandı salonlar. ASTın de-
neyimli kadrosunun (Altan Erkekli'den Serap Kıran
Öner'e, Erol Demiröz'den Yaşar Akın'a, Cavidan Po-
latkan Artüz'e nıce eski dost), yanı sıra Devlet Tiyatro-
su'ndan dört dörtlük bir oyuncu, Nurşim Demir ve hıç
kuşkusuz Türk tıyatrosunun en büyük oyunculanndan
biri olan Kerim Afşar, Rutkay Aziz'in sınemasal tad-
lar, zengin aynntılar içeren yorumuna katkıda bulunu-
yorlardı. Ama belki de bu yapımın en çarpıa güzelliği,
Ankara'nınçeşittiüniversiteterindetiyatroöğrenimigör-
mekte olan gençlerin performansı idi. Rutkay. yalnızca
AST'ı yaşatmakla kalmıyor. Yeni bir kuşakla buluştur-
mayı başanyor.
•••
Bir gün sonra. Istanbul'un bir başka salonunda, bir
başka coşku yaşanıyor. Sinemamızın bir başyaprtı yıl-
lar sonra seyırcisi ile buluşuyor. Fatoş Güney'in ve Yıl-
maz Guney Vakfı'nın çabalan sonucu.
Tank Akan, Halil Ergün, Necmettin Çobanoğlu, Şe-
rif Sezer, Meral Orhonsay, Hikmet Çelik ve filme kat-
kısı olmuş sınema emekçılennın hemen hepsı orada. Yal-
nızca onlar mı? Yılmaz'ın tüm dostlan... Vedat Günyol'dan
Fethi Naci'ye, Mehmet Ulusoy dan Osman Şahin'e,
ülkemiz sanatının nice emekçisi... Keşke Şerif Gören
de kırgınlığı bir yana bırakıp bu mutiuluğu paylaşabıl-
se... Rlmin yönetmenı okjuğunu kimse yadsımıyor ki...
' Arra"Vo/"uY*razGüney'insinemaserüvenındenso-
- Jutlayarak alkışlamamızı da kimse bekiemesin.
Sanatn zamana karşı direncınisımgehyorsanki°Yo/".
On yedi yılda gücünden hiçbir şey yitirmemiş. Dünya
sinemasınm büyük destanlanndan biri olduğunu yadsı-
maya çalışanlara, filmin başansını politk gerekçetere bağ-
lamaya çalışanlara en güçlü yanıt filmin kendisı.
Gidin, izleyin "Yo/"u. Bakalım, etkisinden kendinizi
kurtarabilecek misiniz? Güneydoğu'nun bir köyünde
çatışmada öldürülen kardeşini. bir kamyonun arkasın-
da cansız görüp de tanımazlıktan gelmek zorunda ka-
lan Kürt gencinin öyküsü ile 'Kayıplar"öakı kardeşlerin
öyküsünün nasıl -ve neden- bu kadar benzeştiğini dü-
şünmeden rahat yataklannıza yatabılecek misiniz?
• • •
"Kayıplar"\, bekleyen, gızlenmiş kadınlara adamış
Dorfrnan. "Ölûmün sessizanlatıcılan olan kadınlara"...
Mayıs Meydanı'nın annelerine, Pinochet'nin zindanla-
nnda öldürülen Şilıli devnmcilerin kanlanna. kızlarına...
Biliyor ki dünyanın pek çok köşesinde "kendılerinı öl-
düren katillen suçlamayı, adaletın yerine gelmesını, ken-
dilerini unutmaya fazlaca heveslı birtoplumun onlan ha-
brlamasını bekleyen" cesetler var... Biliyor ki bu ölüler
unutulmayacak.
Ama yalnızca onlar değil, unutulmayacak olan.
Halklann acılannı unutulmaz kılan yazarlar da unutul-
mayacak. Ariel Dortman ya da Yılmaz Güney gibi ya-
zarlar, yaratıcılar, ülkelerinin onur kaynagı olarak tarihe
Peki, ya onlan öldürenler, "faili meçhul" cinayetlerin
sonjmlulan?
Sevgılı Nükhet Izet Ipekçi'nin dediğı gibi, "ö/üm-
süzleştirdiğimiz" insanlara sanlıp katillen unutuyor rnu-
yuz yoksa?
"Kayıplar"\ ve "Yo/"u izlerken, Nükhet Ipekçi'nin bir-
kaç gün önce Abdi Ipekçi'yi anma törenindeki sözleri
kulaklanmda çınlıyordu:
"Ne kadaraciz, ne kadar çaresiz ve ne kadar azız as-
lında. Cinayet işleyen gûç karştsında ne kadar dağınık.
kopuk ve soyut duruyoruz. Katillerin sergiledıklen da-
yanışmadan, süreklilikten ne kadar da uzaktayız..."
Nükhet'e, "O kadar da karamsar olma" demek geli-
yor içinden kedinin.
En iyisi, "Vö/"un ve "Kayıplar"\r\ izleyici sayılannı bek-
temek...
K Ü L T Ü R İ Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I