19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 ARAUK 1999 PAZARTESİ HABERLER Perinçek Genel Başkanı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - tşçi Partisi (IP) Genel Başkanlığı'na Doğu Perinçek \eniden seçildi. İP'nin 5. Olağan Kongresi Içkale Oteli'nde dün sona erdi. 3 gün süren kongre çalışmalannın ardından yapılan seçhnlerde 442 delege oy kullandı. Seçime tek aday olarak giren Doğu Perinçek, geçerli oylann tümünü alarak yeniden genel başkan seçildi. Korkmaz Türkiye'ye getiriliyor • tstanbul Haber Servisi - Bir süre önce Ukrayna'da yakalanan ve Türkiye'nın 3 dosyadan iadesini istedıği 'arazi mafyası'nm önde gelen isimlerinden Ayvaz Korkmaz'ın gerekli işlemler tamamlandıktan sonra 25 Aralık"a kadar Türkiye'ye getirileceği belirtildi. Korkmaz'ın avukatı Ekrem Marakoğlu, müvekkilinin 12 Kasım'dan beri Ukrayna'da *esir gibi' tutulduğunu öne sürdü. Oruç tutmayan doktora salAn • ADAPAZARI (AA) - Adapazan'nda yardım kurtarma bıriminde görev yapan, Ankara'nın Kazan ılçcsı sağlık ocağı doktoru Cem Gören. arkadaşlanyla birlikte çadıfın önünde sigara içtiği sırada, 5 kişinin saldınsına uğradı. 112 Acil Yardım kanalından yapılan anonslar sonrasında olay yerine polisin geldiğini gören saldırganlar kaçtı. DHP kurucular toplantısı • tstanbul Haber Servisi • Demokrat Halk Partisi'nin genel başkanlığına Prof. Dr. Mahrnut lhsan Özgen seçildi. Partinin dün yapılan ilk Kurucular Kurulu toplantısında ; genel başkan ' yardımcılıklanna Aziz Gümüş, Nuri Demir, Prof. Hatice Aslan Odabaşı, Av. Hüseyin Orhan Eroğuz, Gönül Çiftlikli. Av. Seyhan Ekşioğlu, Erol Ölçer, Özgül Gökçeokan ve Mehmet Emin Edis getirilirlerken genel sekreterliğe Necla Tekin, genel muhasipliğe de Hüsnü Akyol seçildiler. Çeçenistan mitingi • BURSA (Cumhuriyet) - Milli Gençlik Vakfı (MGV) tarafından Bursa Fomara Meydam'nda düzenlenen "Büyük Çeçenistan Mitingi", Fazilet Partisi'nin gövde gösterisine dönüştü. Meydanda toplanan yaklaşık 5 bin türbanlı, kara çarşaflı ve çember sakallı katılımcı, miting sırasında "Kahrolsun Rusya". "Yaşasın bağımsız Çeçenistan", "Ağla Türkiye haline ağla, Çeçen kardeşler zulüm altında", "Kahrolsun işbirlıkçi katiller", "Kahrolsun Ecevit", "Satanist Ecevit" sloganlan attılar. Tüpk Eczacriarı BiNiği Kongresi • ANKARA (Cumhuriyet Bfirosu) - Türk Eczacılan Birliği Genel BaşkanhğYna Mehmet Domaç yeniden seçildi. Türk Eczacılan Birliği'nin 32. olağan büyük kongresi dün sona erdi. Dedeman Oteli'nde 4 gün süren kongre çalışmalannın ardından dün yapılan seçimlerde. Mehmet Domaç 136 oy alarak yeniden genel başkan olurken Gönül Berker 105 oydakaldı. Bahçetievter'de yanmış ceset • İstanbul Haber Servisi - Bahçelievler Kocasinan Merkez Mahallesi'nde asansör malzemesi imalathanesinde, önceki gün bilinmeyen bir nedenle çıkan yangının ardından el ve ayaklan bağlı Romanya uyruklu Kovbo Yordaki'nin yanmış cesedi bulundu. tşyeri sahibi Süleyman Oznur ile Yordaki'nin arkadaşı olan Andre Şizotan, gözaltına alındılar. Fazilet Partisi'nin Avrupa'daki yan kuruluşu JJVBDi Görüş, Islam de\ieti adnıa para tophıyor METtSGÜR KÖLN - Fazilet Partisi'nin Avrupa'daki yan kuruluşu olarak bilınenve 1985'ten be- ri doğrudan Necmettin Erbakan tarafından yönlendirilen, yasal soruşturmalardan kur- tuknak için Avrupa Milli Görüş Teşkilatla- n (AMGT) olan adını 1995'te Islam Toplu- mu Milli Görüş (IGMG) olarak değiştiren teşkilat, ramazanayına girilmesiyle Alman- ya ve Avrupa'daki camilerde yoğun bir şe- kilde para toplama kampanyası başlattı. Av- rupa'daki Türkiye çıkışlı şeriatçı akımlar arasında en güçiüsü oian Milli Görüş'ün bölge teşkilatlannda zekât ve fitre komıs- yonları kurulduğu, bu komisyonlara bağlı birimkr, camiler ve sempatizanlar arasın- da zekât ve fitrenin şeriat yolunda yürüyen Milli Görüş'e verilmesi doğrultusunda pro- paganda yapüklan belirtiliyor. Bu kampanyaya katılan Milli Gazete'nin 8 Aralık 1999 tarihli Avrupa baskısında "Ramazanı nasıl geçirelim?" "Zekâü nasıl vereum?'1 ' başuklı tam sayfa yayımlanan ya- zıda bu konular işleniyor ve Islam Toplumu Milli görüş Dini Istişare Kurulu'nun açık- lamalanna yer veriliyor. Zekât vefitreden5 milyon mark Zekât ve fitreyi başka tslamcı aktmlara kaptırmamak amacıyla, Avrupa'da camı ce- maatlennden "faizsiz kâr payıortaklığı" adı altında para toplayan ve çoğunluğu Milli Görüş yanlısı olan lslamcı holdingler, or- taklannın zekâtını dağıtamayacaklan doğ- rultusunda Dini Istışare Kurulu tarafından uyanlarak aynen şöyle deniyor: "Tfcari müesseseler veşirketter, kendior- taklannm zekâdannı kendüiklerinden da- ğrtamazbu-. Zekâü ancak tsUmi devlet veya zekât toplama ve dağıtma organizesi yapan ve bu konuda devletin görevlerini üsöenmiş olan Milli Görüş ve aynı gayeyi gözeten ku- rutuşlar toplar-ve dağıür.'* Zekât ve fıtre toplamak için Milli Gö- rüş'ün 100 bin zarf bashrdığı ve bunun tüm Avrupa'daki camilere ve şeriatçı teşkilatla- ra dağıtıldığı belirtiliyor. Insanlann dini duygulannı sömürerek korku yüklü açıklamalar yapan Dini tstişa- re Kuruhı. "Isbun dininin beş temel esasm- dan birizekâttır. Ramazan ayında vermenin sevabınmkatkatolacağınainandığıınıziçm, zekâtuı bu mübarek ayda verilmesini tavsi- ye edhoruz. Ramazanınızı tebir edcr. zekât- lannto. Milli Görüş zekât ve Fitre Komis- yonu'na vermenizj haürlatryoruz. Bu konu- da gerekli titizliği göstermenizi bekByoruz" diyor, altın ve gümüşten alınacak zekâtuı mark olarakne kadar verileceğini beürtiyor Prof. Arıogul 4 Sağlık Bakanlığı aykın ses istemiyor' tstanbul Haber Servisi - istanbul Tabip Odası Yöne- tim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Orhan AnoğuL Sağlık Bakanlığı'nca, odanın Ge- nel Sekreteri Doç. Dr. Kür- şat YUdız ve Türk Tabipleri Birliğj Genel Yönetim Ku- rulu Uyesi DT. Hüseyin De- mirdizen'e açılan soruştur- mayı "flkeffik" olarak nitele- di.Prof.Anoğul.builkellik devam ettiği sürece Türki- ye'nin Avrupah olamayaca- ğını vurgulayarak, Sağlık Bakanı Osman Durmuş ve tl Sağlık Müdüriüğü yetkilile- rinin odadan üyeliklerinin düşürülmesi için yönetim kurulunda tartışma acabile- ceklerini kaydetti. Prof. Dr. Anogul; Doç. Dr. Kürşat Yıldız ve Dr. Hü- seyin Demirdizen hakkında, 29 Temmuz 1999 tarihinde Haydarpaşa Numune Hasta- nesi'nde basına açıklama yaptıklan gerekçesiyle açı- lan soruşturmayla ilgili, odanın görüşlerini açıkla- mak üzere dün bir basın top- lantısı düzenledi. Prof. An- oğul, Yıldız ve Demirdizen hakkında, izinsiz bildıri okumak ve dağıtmak, mesai saatinde görevi terk etmek ve devlet memuru olarak devleti eleştinmek, hatta sağ- lığı ilgilendirmeyen konu- larda görüş açıklamak gibi nedenlerle soruşturma açıl- dığını anımsatarak "Bu so- ruştunnanın hedefı, tstan- bulITabip Odas'nı w hekün- leri susturmak, baskı altma almak ve gözdağı vermek- tir" dedi. Sağlık Bakanlı- ğı'ndaki siyasi kadrolaşma- nm "hektan tajımı" noktası- na ulaştığını belirten An- oğul, atamalarda parti teşki- latmın görüşlerinin değil, yeterlilik ve görevdeki başa- nnm dikkate alınması ge- rektiğini vurguladı. "Sağjık Bakanlığı aykın ses duymak istenHyor" diye konuşan Anogul, bakanlığı ve hükü- meti, hekim örgütlerinin uyan, eleştiri ve görüşlerine daha fazla kulak vermeye çağırdı. ÇYDD'nin kıırsıı 52 mezun verdi Çağdaş Yaşamı Destekfcme Derneği (ÇYDD) Fatih Şubesi ile Fatih Halk Eğjtim Merkeri taranndan yetişkinler için dûzenlenen okum»- yazma ve ilkokul bitirme kursianıu bhiren 52 kişiye diptomalan verildi Kocamustafapaşa Çağdaş Yaşam Toplum Merkezi'nde düzenlenen törende konuşan ÇYDD Fatih Şobea Başkatu Oksy Ye/dani, Atatörk'üa çizdi^ çağdaş aygairuk sdnjvsne'iıla^abAnenin ancakeğhimle mümkiin otduğunuıı biündnde oMukiarmı betirterek, bu nedenle her yü eğitime yönetik bu tür kurslar düzenlediklerini sövkdi. Cezaevleri Sempozyumu'nda 399. madde tartışıldı 6 Ceza ertelemesi de ceza^ ADANA (Cumhuriyet Güney tDeri Bürosu) - Tutûklu ve hükümlünün yaşamını tehlikeye sokacak derecede hasta olması halinde cezasının ertelenmesi veya suçunun affedilmesi konulannı içeren Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun (CMUK) 399. maddesinin, keyfiyet taşıdığı. bu maddede de savcı ve yargıcın dışmda hekimlerin de çifte standart uyguladığı belirtildi. Türk Tabipler Birliği tnsan Haklan Kolu tarafından düzenlenen "Cezaevteri Sempoz\ıunu"nda konuşan TÎHV ve ÇHD Adana Şube Başkanı Avukat Mustafa Çinkıhç, kişinin bu maddeden yararlanması için adeta ölü durumda olması gerektiğini belirterek şunlan söyiedi: "399. madde, akıl hastası, hamile veya yaşamını tehlikeye sokacak durumda hastauğı ileriemiş tdşDerle, yaşamını tek başına sürdürme zorluğu çekenferi kapsıyor. Bu iyi ancak, uygıüanıaya bakryorsunuz çelişkiler gözier önüne seriliyor. Savcuun, yargıcın o günkü ha>'ası bfle kararda etkili olabilivor. Bu kararlarda çifte standart olayını istemesek de önümü/e getiriyor. ÖzeDikle cezaev lerinde sık sık rahatsızlanan. hatta ölümcül olan hastalarda bile bu oUtylarla karşüaşıyoruz. Son vıllarda sadece iki hasta cumhurbaşkanuım yetkisi ile hastahklanndan dolayı tahliye edildL Ancak bunun aksini de Eşber Yağmurdereli ve Akın Birdal tutuklamalannda, cezaevleıindeki açlık grevterinde gördük. CMüm sınınna gelen grevciler, sağhk hizmetinden yarariandınlmadı veya kendileri yaraıianmadı. Sonunda ölüm olayian ve kalıcı rahatsızlıklar yaşandı." tstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi görevlilerinden Doç. Dr. Hakan Gürvit de 1997 yılında Bayrampaşa Cezaevi'ndeki açlık grevi sırasvnda kendilerine getirilen hastalann durumlanyla ve yapılan çalışmalarla ilgili bilgi verdi. Gürvit, "150 kişi açhk grevine başlamışn. Bunlardan çoğu, grevi 67. güne kadar taşıdılar. 12 ölümle biten grev sonrasında yaşayanlann çoğu hâlâ açhk grevinin izini taşıyorlar. Bunlarda daha çok nörotojik beürtikr, 8'inde beurgin korsakof (unutkanhk), S'inde vücut fonksryTtnu bozukluğu gözlemlendi. Grev sırasında yatak varalannı uzun süre tedavi etmeye çakşuk" dedi. Cezaevlennde yatmakta olan tutuklu ve hükümlülerin bedensel '" • sorunlannın yanı sıra ruhsal sorunlar da yaşadıklannı vurgulayan Hacettepe Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Yüksek Okulu Fizyoterapisti Prof. Dr. Gül Şener de, cezaevlerinde bulunanlann şikâyetleri karşışmda daha çok nörolojik, ortopedik tedavi yöntemleri uyguladıklannı belirtti. ve şöyle diyor: "Milli Görüş, Avrupa ve Amerika ik Avustralya'da yaşayan Müslümanlann öde- mesi gereken asgari miktan \andaki tabto- da olduğu gibi tespit etnuştir. Allah'ın nza- sını kazanmayı umanlar elbette ki kendile- rine en uygun olanı japacaklardır." Cami cemaatınde altın ve gümüşün fazla olduğu değerlendirmesini yapan Milli Görüş yö- netiminde görev yapmış eski bir müftü, Milli Görüş'e zekât ve fitrenin düşmeyece- ğini vurgulayarak, bu yıl Milli Görüş'ün yurtdışından elde edeceği zekât ve fitre ge- lirinin 5 milyon maria asacağmı söylüyor. Almanya ve Avrupa'nın çeşitli ülkelerin- de faaliyet gösteren, para toplayan tslamcı holdinglerin, ramazan ayı nedeniyle Milli Görüş'e verdikleri desteğı arttırdıklan gö- rülüyor. Açık destek verenler arasında Slim Holding, Asri Holding, Büyük Selçuklu Holding, UTM Holding, Noya Holding, Osmanlı Holding, Büyük Grup Hol- ding, Endüstn Holding, Sayha Holding, Gap Hol- ding, Kamer Holding, Kal- dera Holding, tşlem Hol- ding. Rota Holding, Kaşık- çı Holding, Apitaş Holding, Hamatek Holding, Tuğra Holding, Kübra Holding ve Jet-Pa bulunuyor. tlanlar Milli GazeteVe Bu holdıngler Milli Ga- zete'nin Avrupa baskısına sürekli ve çoğunlukla tam sayfa ilan vermekteler, Mil- li Görüş'ebağlı kuruluşlann çeşitli toplanülannın gider- lerini karşüamaktalar. UTM Holding Milli Gazete'nin Avrupa çapında başlattığı abonekampanyasına destek venrken, Noya Holding, Milli Görüş'ün Köln Bölge- si 5. Kurultayı'nın giderleri- ni karşıhyor. Endüstri Hol- ding Milli Görüş'ün Güney Bavyera'da düzenlediği Ku- ran'ı Kerim yanşmasını fı- nanse ediyor. Milli Gaze- te'nin 21 Ekim 1999 tarihli Avrupa baskısında, lslam Toplumu Milli Görüş (1G- MGİ Gençlik Kollan Genel Başkanı MehmetŞenelyap- tığı açıklamada, 16 Ekim 1999'da Düsseldorf kentin- de gerçekleştirdikleri Avru- pa 4. Gençlik Günü ve Kül- tür Şöleni'nde bilgi yanş- masında dereceye giren gençlere hediye veren hol- dinglerin bazılannı şöyle sı- ralıyor: "Kombassan Hokttng (3 umre), Kaldera Hoküng (3 umre), Selamet Mamulkri (3 bugisayar), Asri Holding (3 hissc senedi), Sayha Hol- ding (3 Ismil Kaphcalan ta- tili), Tuğra Holding (1 bilgi- s»-ar>,Hamateks Holding(6 halı), Gap Holding (24 Ka- zakXSebil Holding (1 umre) ve Rota Hoküng(4takımse- Hamburg'da yeni bir İslamiŞûra Hamburg ve çevresinde 40 cami derneğinin bir ara- ya gelmesiyle 4 Temmuz 1999'da kurulan tslami Şû- ra'nın çalışmalanna hız ver- diği söyleniyor. Başkanlığı- na Mustafa YoMaş'ın geti- rildiği Şûra'nm kuruculan arasında merkezi Köln'de bulunan lslam Kültür Mer- kezi'ne bağh 9 cami, Diya- net İşleri Türk tslam Birli- ği'ne (DtTtB) bağlı 2 cami, Nur cemaati ve Ülkü-Bir de bulunuyor. &IFIR NOKTASIIORAL ÇALIŞLAR [email protected] Şimdi hepimiz, öğretmen is- tediklerini yüksek sesle dile ge- tiren öğrencilerin kaderini tartı- şıyoruz. Onlara uygulanan yön- temin yanlış olduğunda birteşi- yoruz. Başbakan Bülent Ece- vit çok yerinde bir saptamay- la, bu çocuklan yargılamak ye- rine kutlamak gerekir demiş. Son çocuk yargılamasının yarattığı tepkiler, çocuk mah- kemelerinin yargılama biçimi- nin de değiştirilmesi gerektiği türünden tartışmaiara neden oldu. Gazete haberlerine göre; bundan böyle yaşlan çok kü- çük olan çocuklar, hapis ceza- sıyla yargılanmak yerine, hâkimler tarafından azarlanıp serbest bırakılacaklarmış. Ah ne iyi, ne iyi diye sevinebiliriz. Aslında Türkiye'de hapisha- neler çok uzun yıllardır gençler ve hatta genç sayılan çocuk- laria dolu. Gençliğin en dik baş- lılan, en aykın düşünenleri, ku- rulu sistem tarafından kademe kademe un ufak ediliyor. YÖK'ten başlayahm; daha bir hafta kadar önce, İstanbul Üni- Çocuklan Yargılayan Sistem versitesi'nden iki oğrenci. Rek- tör Kemal Alemdaroğlu'nun deprem konusundaki tavnnı eleştirdikleri için biryıllığına üni- versiteden uzaklaştınldılar. Rektör, biraz daha gayret etse onlan ünlü 168. maddeden hapse bile attırabilirdi. 15-20 yıl ceza almalannı sağlayabilirdi. Türk Ceza Yasası'nın 168. maddesi ve 169. maddesinden tam 10 bin genç cezaevinde yatıyor. Bunlardan bintanesinin yaşı da 18'in altında. O çocuk- lann önemli bir kısmı; tıpkı tar- tışmasını yaptığımız çocuklar gibi, pankart asmışlar, afış ya- pıştırmışlar, bir mitingde bir pankartın ucundan tutmuşlar ya da bildiri dağıtmışlardır. Hepsinin kanun karşısındaki durumu da "terörist"t\r, yani onlan devlet terör suçlusu ka- bul ediyor. Eğer 12-13 yaşındaki orta- okul öğrencileri 3-5 yaş daha büyük olsalar, mahallelerinde- ki diğer çocuklarla birleşip bu işi yapmış olsalardı, tıpkı Mani- sa'daki, lstanbul'daki, Anka- ra'daki ağabeyleri gibi "terö- rist" suçlamasıyla tutuklanıp yargılanabilirlerdi. 12-13 yaşın- daki ortaokul öğrencilerini ya- kalayıp, karakollarda sorgula- yan ve naklannda dava açılma- sını sağlayan bir sistemin için- de yaşıyoruz. Bu sistem, yalnızca bir ka- nun maddesinden ibaret değil. Bu sistem; polisiyle, savcısıyta, yargıcıyla, siyasetçisiyle birbü- tün halinde işliyor. Çakıcı'ya "abi" diyen polis onlarca yıldır, düşüneni ve itiraz edeni suçlu kabul etti. Ona öyle bir bilinç verildi. Evlerde, sokaklarda en tehlikeli suç aleti olarak, "ya- sa/cyay/n'ıgördü. Hâlâ görmeye devam edi- yor. Çete üyeterinin sorgulan- masına bile gerek görmeyen, çete mensuplarının tutuksuz yargılanmasını talep eden savcılar, yıllardır aydınları ve muhalif insanlan yargılariarken çoğu kez kanunları; yazan, çi- zen, eleştiren insanlann aley- hinde kullandılar. Yargıçlar, yargrtay üyeleri sanki farklı mı davrandılar? Yıl- larca düşünceleri nedeniyle yargılanmış bir insan olarak, kanunlar kadar hatta onlardan da fazla, bugünkü durumdan savcılann ve yargıçlann sorum- lu olduğu inancındayım. Bu ne- denle, bu çocuklann yargı önü- ne çıkanlmasından yola çıka- rak, yargı sistemini toptan bir eleştiriye tabi tutsak diye dü- şünüyorum. Yargıçlar, savcılar bugüne kadar yasaları demokrasi ve özgüriüklerin geliştirilmesi için mi, yoksa otoriter rejimi güç- lendirmek için mi kullandılar? Bu konuya, yeniden yeniden dönmemiz gerekiyor. Yargıçla- nn, savcılann; yasalann ötesin- deki sorumluluklannı konuş- malıyız. Sorun sırf yasalarda değil, bu yasalan uygulayan despo- tik anlayışta. Gelin, tekrar tekrar yargıç sorumluluğunu, savcı sorum- luluğunu, güvenlik güçlerinin soaımluluğunu konuşalım, tartışalım. Yargrtay, kanunlann değiş- mesi için yıllardır çalışmalar yapıyor. Bu çalışmalara, yargı ve yargıtay kararlannı da ekle- sek çok iyi olacak. Bugüne ka- dar, özellikJe muhaliflere uygu- lanan yargı anlayışı ciddi bir şekilde sorgulanmadı, tartışıl- madı. Gelin bu kez böyle bir araştırmaya girişelim. Yeni yasa taslağında, yar- gıçlann, çocuklan tutuklayıp yargılamak yerine, uyanda bu- lunması için çalışmalar yapılı- yormuş. Peki savcı ve yargıç- ları bu açıdan uyaracak bir ku- rumu ne zaman oluşturaca- ğız? Gelin soruna bir de bu açı- dan bakalım... BtZBİZE. ERDAL ATABEK Değişme Korkusunu Yenmek... ı Sinernayı neden severiz? ' ' -1 '••' Çünkü biz oturduğumuzyerde değişmeyiz, ama kar- şımızdaki perdede her şey değişır. Belgeseüen, roman- lan, anılan, geçmışimızden gelen dilimizı, kimliğımizi, yaşadıktanmızı da aynı nedenlerle severiz, "bütün bun- lar değişmeyen yanıma'ûst. Değişmeyen yanımızı severiz, çünkü "güven duygu- muz"u simgeler. Değişmeyen şeyler bize güven verir, tanıdık bir yer- de okjuğumuzu açıklar, bildiklerimizi gösterir, anlamla- n güvendir, buna gereksinmemız vardır. Hayatımızın en temel duygusu güvendir. Doğduğumuz andan başla- yarak hayatımızın sonuna kadar 'güven içinde olrna" gereksinmemizi aranz. Ama "güven", kendi başına yeterli olamaz. Salt "güven içinde olmak", bıktıncıdır, tekdüzeliktir, sıkıcı, daraltıcı, azaltıcı, renkleri soldurucudur. Hayatı- mızdaki bütün "konjyucular", bir süre sonra bizi bunal- tır. Çocuğun, ergenin, yetişkinin büyük sorunlannın ba- şında bu "koruyuculuksıkıntısı" gelir. Bu durumda yardımımıza "değişenler" koşar. Değişen yanımızı da çok severiz, çünkü bize bilin- rneyenı, yeniyi, değişik olanı, yaşanacak olanı, özgür- lüğü, bağımsızlığı getirecektir. Değişen yanımız, "umut duygumuz'u simgeter. Belteğimiz güven verir, hayal gücümüz ise umut. Hayatımız, değişmeyenle değişenin dengesi üzeri- ne kuruludur. Bu denge bızi belirter, hayatımızı yönlendirir, seçim- lerimizi giîduler, başanmızı etkiler. Eğer degişmekten korkarsak degişmeyene sığınınz. Eğer değışmeyenden sıkılırsak değışene kaçanz. Belkı de asıl sığınmacılık. asıl kaçakhk bunlardır. Bebek ılk kez ayaklannın üzerınde durmayı başardı- ğı zaman, emeklemenin güvenını bırakır, yürümenin umudunayönelir. O ilk adım artıkyeni adımlan, yeni yol- lan, yeni hedefleri vaat etmektedir. Işte o ilk adımla da bebek, "güven gereksinmesi dönemi'n bırakır, "ba- ğımsızlık dönemFne adım atar. İlk kez yurtdışına çıkan bırisi için her şey hem merak doludur hem de korku vericidir. Bütün güven kaynak- lan geride kalmıştır. Üzerinde "güven veric/"ler varsa kendini daha rahat duyumsar. Bunlar o ülkede geçerli bir dil, kendini tanıtacak bir statü, o ülkede geçerli pa- radır. Eğer bunlarla yabancı bir ülkeye gidıyorsa, kişi kendini güvende duyumsar, eğer bunlardan yoksunsa korkar ve artık merak etmekten vazgeçer. El yazısından ilk kez daktiloya geçmek de böyledir, daktilodan bikjisayara geçmek de böyledir. Güven ve- rici alışkanlıklanmız ne denli uzun sürmüş, ne denli yer- leşmışse, değişme korkumuz o denli büyük olacaktır. Gençlenn güven gereksinmesi yanında umut gerek- sinmesi daha fazladır, onun için de insanlar gençlikle- rinde daha yüksek risk almaktan çekinmezler. Yaşlılar ise güvene daha çok gereksinım duyduklan için "umut efrrie düzeyleri'n azaltırlar, böylece risklerini de azatt- mayı amaçlartar. Aslında, ınsanlann hangi yaşta olduklannı nüfus kâ- ğıdına bakarak değil, "güven-umutdengesindekioran- lar"a bakarak bulmak daha doğrudur. îlerde bu ölçüt- ter kullanılacaktır. ;|,«,it7f;E)egişme korkusu yenilebilir mi? Elbette yenilebilir, insanın yenilmeyecek hiçbir kor- kusu yoktur. Yeter ki, korkuyu doğru çözümleyetim, korkuyu aşan yollan da doğru bulabitelim. Değişme korkusu, öncelikle, insandaki güven temel- lerinin sarsılmasından doğar. "Değişmeyen yanından kopantma kaygısı", bu korkunun dibindeki nedendir. Bunu aşabilmek için, geçmişindeki değışmeyenlerte yüzleşmek, hesaplaşmış olmak, geçmişiyle banşmak gerekir. Böylece sağlıklı, bağımsız, özgürleşmış bir gü- ven duygusu kazanılmış olacaktır. Eğer değişmeyen yanımızdan aldığımız güven duy- gusu, bağımlı, baskılanmış, sınırlandınlmışolmanıngü- venliği ise her değişiklik korku yaratacaktır. Değişenin getireceği "umut duygusu" da, kendi ge- teceğine karar verebılen, bu karan gerçekleştirme az- mine sahip, hedeflerinı seçebilen bir değer sistemine sahip olanlar için korkusuz bir gelecek demektir. Ama, geleceğe ilişkin hiçbir karan, yeterli azmi, he- ctefi ve bunlan belirleyecekdeğerteri olmayanlar için "u- mut", sadece bir rastlantı, şans, kader ve baht ışidir. Onlar için gelecek, sadece kaygı dolu bir bekleyiş ola- caktır. Değişme korkusu, ancak bireysel ve sosyal gelişme ile aşılabilir. Günümüzde sahip olduğumuz kültürün ai- le yapısı, eğitim sistemı ve çalışma anlayışı, bireysel ve sosyal gelişmeyi sağlamaktan çok uzaktır. Bu neden- lerle de "değişme", insanlanmız için "hem korkulan hem kendinisürüklenmekten kurtaramadığı bir süreç' olmaktadır. Bireysel ve sosyal gelişme. AvrupaTopMuğu'na ka- tılmaktan önce merak etmemiz gereken asıl konu bu- dur. em.erdalata@ cumhuriyetcom.tr. Faks:0212 513 90 98 îsyancılara bayramda açık görüş yok ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Cezaevle- rinde yatan binlerce tu- tuklu ve hükümlü, yılba- şı ve Şeker Bayramı süre- since düzenlenecek açık ve kapalı görüşlerde aile ve yakınlan ile özlem gi- derecek. Cezaevi yönetimine karşı isyan edenler, çıkar amaçlı suç örgütü üyele- ri ile siyasi tutuklu ve hü- kümlüler açık görüşten yararlanamayacaklar. Tutuklu ve hükümlüler belirlenen görüş günle- rinde yalnızca anne, ba- ba, kardeş, eş ve çocuk- lanyla göriişebilecekler. İstanbul kapalı ve özel tip cezaevlerinde yübaşı açık görüşü 25-26-27 ve 28 Arahk 1999 tarihle- rinde, Şeker Bayramı açık görüşü 4-5-6-7 Ocak 2000 tarihlerinde olmak üzere 4 gün yapılacak. Ankara, tzmir, Adana, Mersin, Bursa, Antalya, Gaziantep E tipi ve Di- yarbakır Kapalı Ceza tn- faz kurumlannda yılbaşı açık görüşü 26-27 ve 28 Arahk 1999, Şeker Bay- ramı açık görüşü de 5-6 ve 7 Ocak 2000 tarihle- rinde gerçekleştirilecek. Diğer tüm ceza infaz ku- rumlannda ise yılbaşı açık görüşü 26-27 Aralık 1999, bayram açık görü- şü 5-6 Ocak 2000 tarihle- rinde yapılacak. Açık görüşten yararîa- namayacak olan siyasi tutuklu ve hükümlüler ise Îstanbul-Bayrampaşa, Üsküdar Ümraniye E Ti- pi ile Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nde bulunanlara 29-30-31 Arahk 1999, Şeker Bayramı nedeniy- le de 8-9-10 Ocak 2000 tarihlerinde; diğer ceza- evlerinde bulunanlara ise yılbaşı nedeniyle 30-31 Aralık 1999, bayram ne- deniyle de 9-10 Ocak 1999 tarihlerinde kapalı görüş olanağı tanınacak. Çıkar amaçlı suç örgütü üyesi hükümlü ve tutuk- lulara da tüm cezaevle- rinde yılbaşı için 30-31 Aralık 1999 tarihlerinde, Şeker Bayramı nedeniy- le de 9-10 Ocak 2000 ta- rihlerinde kapalı görüş yaptınlacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle