Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 ARALIK 1999 PAZARTESİ
HABERLER
Bedelli
askerlikten
• ANKARA (AA)-
Bedeili askerlik
kapsamında temel askerlik
egitimini tamamlamadan
ölenlere veya askerliğe
elverişsiz hale gelenlere,
durumlannın
belirlenmesinin ardından
geri ödeme yapılacağı
ı bildirildi. Konuyla ilgili
! Maliye Bakanhğı
i Muhasebat Genel.'
j Müdürlüğü Tebliği Resmi
ı Gazete'de yayımlandı.
' Buna göre bedelli askerlik
j hizmeti kapsammdan .
çıkanlanlara bedel ve
temel askerlik eğitimine
ilişkin yükümlülükleri
, tamamlamadan istekleri ile
I vazgeçenlere de askerlik
î hizmetlerini tabi olduklan
j statüye göre.yerine
ı getirmelerini müteakip geri
! ödeme yapılacak.-
i MHP'li Turan da
trafîk kurbanı
• ANKARA (AA) - MHP
i Çanakkale Milletvekili
: Sıtkı Türan, trafik ,
' kazasında yaşamını yitirdi.
' Sıtkı Turah'ın kullandığı
06ZMB31plaka1ı
otomobil, Balıkesir-
ı Edremit karayolunun 11.
- kilometresinde dün sabah
' saat 09.00'da, henüz
bilinmeyen bir nedenle 10
YL 253 plakalı kamyona
arkadan çarptı. Kazada.
MHP Milletvekili Turan ve
danışmanı Metin Demir
olay yerinde hayatuıı
kaybetti. Turan ve
Demir'in cenazeleri
Balıkesir Devlet Hastanesi
. morguna kaldınldı.
Emniyet Müdürü lhsan
Yılmaztürk, kamyon şoförü
Bilal Varhk'ın Devlet
Hastanesi"nde yapılan ilk
tedavısinden sonra
jandarma ekipleri
tarafından gözaltına
ahndığını, soruşturmanın
sürdürüldüğünü bildirdi.
ABDf PKK'yi
I tstanbul Haber Servisi -
Işçi Partısı (İP) Genel
Başkam Doğu Perinçek,
ABD'nin PKK'yi
. siyasallaştırmaya
çalıştığını ve Kuzey
Irak'taki oluşumda örgütün
rol almasını Türkiye'ye
dayattığiHi savundu.
Perinçek, Amerika'nın
îürkiye'den "stratejik
işbiriiğinin gereği olarak"
içişlerini düzenlemesini
istediğini öne sürdü.
' Perinçek, ABD'nin.AGlT
sürecinde Türkiye'ye
çeşitli dayatmalarda
bulunduğunu kaydederek
buna göre 28 Şubat
sürecini'n bitirilmesi, yan
başkanlık sistemine
• geçilmesi, ılımlı lslama
iktidar ortaklığının
yolunun açılması ve
PKK'nin siyasallaştırılarak
Kuzey Irak'ta roller
üstlenmesinin
öngörüldüğünü ileri sürdü.
Gelal Arslan
toprağa verildî
• SAMSUIS(AA)-
Ankara'da vefat eden eski
senatörlerden Celal Arslan,
Samsun'un Tekkeköy
ilçesinde toprağa verildi.
Cenazesi dün sabah
Ankara'dan Samsun'a
getirilen Arslan, ilçenin
Büyüklü beldesinde kılınan
öğle cena2e namazından
sonra aile kabristanlığında
toprağa verildi. 1928
yılında Samsun'da doğan
' Celal Arslan, 1979-1980
yıllannda AP'den
Cumhuriyet Senatosu
üyeliği yapmıştı. Arslan,
evli ve iki çocuk babasıydı.
2 milyara
MKH silahı
• ANKARA(AA)-
Makina ve Kimya
Endüstrisi Kurumu
(MKEK) Genel
Müdürlüğü'nün en pahalı
ithai silahınm satış fıyatı.
KDV ve ruhsat ücretiyle
birlikte 2 milyar liraya
ulaşıyor. En düşük fıyattan
ithal silah sahibi olmak
isteyen bir kişinin ise 500
milyon lirayı cebinden "
' çıkarması gerekiyor. KDV
ve ruhsat ücreti hariç 300
milyon lira ile 1.3 milyar
lira arasında değişen
fiyatlarla müşteri bekleyen
t • MKEK, bazen de aşın
talep üzerine yok satıyor.
Türk Tabipleri Birliği, Sağlık Bakanlığı'ndaki
ülkücü kadrolaşmayı ve hükümeti eleştirdi 'Türk lıalkı
Bakan Durmuş'u hak etmiyor'ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su)-Türk Tabipleri Birliği Merkez
Konseyi'nce (TTB) hazırlanan
"Sağhk RaponTnda. Sağlık Ba-
kanhğı'mn en başanlı olduğu ko-
nunun "kadrolaşma" olduğu be-
Urtildi. "Bütünlüklü bir sağhk sis-
temi anlayışından yoksun sağhk
bakanlannınTurkheninkaderi'1
durumuna geldiğinin vurgulandı-
ğı raporda, Türkiye'nin, sağlık
alanındaki sorunlan çözebilecek
politikalardan y.oksun olduğuna
dikkat çekilerek, "Türkiye'de ya-
şayaıüar bu hükümeti ve özel ola-
rakda bu Sağlık Bakanı'ıu hak et-
memektedirkr" denildı.
TTB, 57. hükümetin kurulma-
sından bu yana Sağlık Bakanlı-
ğı'nda yapılan çalışmalan değer-
lendiren bir rapor hazırladı. Ra-
porda, MHP'li Osman Durmuş
yönetimindeki Sağlık Bakanhğı
"kadrolaşına" ile suçlandı. Kad-
rolaşmanın Sağlık Bakanlığı'nın
"en başaruı olduğu faaHyet" ha-
line geldiği belirtılirken, başta
merkez örgüt olmak üzere. Tür-
kiye genehnde de önemli sayıda
personelin yerlennin değiştirildi-
ği vurgulandı.
Sağlık Bakanlığı'nın 2000 yılı
bütçesinin 1 katrilyon 59 trilyon
825 milyar lira olacağının anım-
satıldığı raporda, bunun "perso-
nel bütçesi" olmaktan öteye gide-
meyeceğı kaydedildi. Yatınm ve
etkinliklerin önemli bölümünün
Dünya Bankası'ndan alman kre-
dilerle gerçekleştirilecek olması-
nın var olan borç yükünü derin-
leştireceğine dikkat çekildi.
"Sağhk Sandığı Kurumu Proje-
sTnin eleştirildiği raporda, şubil-
gilere yer verildi:
"Hükümetin, tnevcut kaynak
sorununu çözmek için çahşanlar
üzerinde var olan vergi yükünün
yaıu sıra deprem vergjsi ve benze-
ri uygulamalannüzerine bir de zo-
runlu sağlık sigortalılığı modeli ile
prim adı altında ek %ergi getirme-
yi tasariaması, en temei karşı çüaş,
noktasıdır. Bugün hükümetin 85
mihona yaklaşan Veşil Kart'lı için
ayuthğı paranınöncekiyıllann ye-
şü kart borçlannı ancak ödeyebi-
leceği düşünüldüğünde, °Hiç pn-
mi olmayanlann paralan devlet ta-
rafından karşılanacaktır' sözüyle
ashnda paranın biderden çıkarb-
lacağı çokacıknr. Bunlann ötesin-
de mevcut tasan Türkive'nin var
olan sağhk sistemiveolduğukada-
nyla bulunan sağhk hakkının da
dararalmasıyla sonuçlanacakur."
Raporda, Sağlık Bakanlığı'nın
bazı hastanelerde başlattığı var-
diya sıstemı de eleştirilirken, sis-
temin personel gereksinimini
arttıracağı belirtildi. Raporda,
"Bütünlüklü bir sağhk sistemi
anlayışından yoksun sağhk ba-
kanlan,giderek bu ülkenin kade-
ri halinedönüşmektedir. Günlük
cazip çözüm önerileri yaratma
becerileri ne yank ki kronikleş-
mişsorunlanmızın köklü çözüm-
lerine yönehneyi engellemekte-
dir" denildi. Raporun sonuç bö-
lümünde de, "Türkiye bu ekono-
mik poKtika ile önündeki sorun-
lan halkın yaranna çözme şanst-
na sahip deşildir. Türidye sağhk
alanındaki sorunlaruu çözebile-
cek politikalardan yoksundur.
Türkiye'de yaşayanlar bu hükü-
meti ve özel olarak da bu Sağhk
Bakanı'nı haketmemektedirler"
değerlendirmesine yer verildi.
BtZBtZE.
Boğâziçi'ne dikilmek istenen kulelerin 'pahalı ve geri' teknoloji olduğu belirtiliyor
'Radarkuleleri'nebilimsel sorgulama
• Bakû-Ceyhan projesinin
onaylanmasına rağmen Boğazlar'dan
tanker geçişine güvenlik sağlama
adına Lockheed fınnasına ihale
edilen "kuleli radar" sistemini
eleştiren ODTÜ'lü ve TÜBtTAK
üyesi öğretim üyeleri, dünyada terk
edilmekte olan bu sistem yerine
"gemicilikte devrim" kabul edilen
"GPS teknolojisiyle"' kulesiz ve
daha da güvenlikli bir çözümün
mümkün olduğunu belirttiler...
OKTAY EKtNCÎ
Istanbul'un Ahırkapı açıklannda 7 Kasım
1999 günü çarpışan iki gemıdenbirinin "bat-
masıha" neden olan deniz kazası henüz unu-
tulmadan, bu kez de Kanhca'da birkuru yük
gemisinin tarihi yahlara çarpmak üzereyken
karaya oturması, "Boğazlar'dan güventi ge-
çiş" sorununu yeniden gündeme getirdi.
Bu güveni sağlamak adına "Boğaziçi kıyı
şeridine" dikilmek istenen ve yapımı
ABD'nin "Lockheed" fırmasma ihale edilen
30 m. ve 40 m. yüksekliklerindeki "radar
kuleteri" ise bilim çevreleri tarafindan "mo-
. dan gecmiş ilkd sistem" olarak eleştiriliyor
ODTÜ Elektrik ve Elektronık Mühendis-
hği Bölümü ve TÜBÎTAK-ODTÜ BİLTEN
üyesi uzmanlar. Boğaziçi'nde "görüntüyü
de bozacak" olan radarkuleleri yerine bütün
dünyada hızla yaygınlaşan ve maliyeti daha
düşük olan GPS (global positioning system)
çözümünün yeğlenmesi gerektiğini savunu-
yorlar.
Kulelerde t
tahkim' desteği
AGtT zirvesinde Bakû-Ceyhan boru hat-
tmın onaylanmasına rağmen tstanbul ve
Çanakkale boğazlanna BasbakanhkDeniz-
cilik Müsteşarhğı tarafindan "ısnuia" ku-
rulmak istenen radar kuleleri için, Çanak-
kale'ye bakan Edime Koruma Kurulu on-
ay verirken. lstanbul'dakı I ve 111 numara-
h Koruma Kuruüan aynı projeyi uygun
görmemişlerdi.
Bunun gerekçesi olarak ise "Boğazici lo-
>ısında tarihselvedofal peyzajra zedelenece-
ği" ve dünyanın bu çok özel StT alanmda 40
m'lik büyük kuleleri sıralamak yerine "da-
ha getişkin" elektronik ve iletişim teknoloji-
len araştınlarak, "silueti tahrip etmeyecek"
çözümlerinönerilmesı gerekttğmı belırtmış-
lerdi. Ne var ki Denizcilık Müsteşarhğı bu
bilimsel araştırmayı başlatmak yerine. bir
yandan "kuleli radar sistemini" projelendir-
me işim İTÜ Vakfl'na venrken, öbüryandan
aynı sistemi Boğaziçi kıyılanna ve Topkapı
Sarayı önüne yakıştırmadığı için "reddeden*
Koruma Kurulu kararlannı "iptal" istemiy-
le mahkemeye verdı.
Ardından ise mahkeme sonucu da beklen-
meden konu için "ulusal bir tahkün" oluş-
Radar kuleleri projesi, Boğaziçi'ni bir kültür mirası ve StT alaıu olarak koruma-
yı değil. herhangi bir deniz kanalı gibi kuüanmayı öngören uluslararası çıkarla-
rın ürünü.^ (Fotoğraf: UĞUR DEMtR)
turularak, Koruma Kurulu karan "geçersiz"
sayılıp radar kulelerinin yapım işi 25 yıllık
"yap-işlet-devret" yöntemiyle Lockheedfir-
masına ihale edildi. Basına yaptlan duyuru-
larda "Radar kuleleri konusunda Koruma
Kurullan ile olan anlaşmazlık tahkimk çö-
züldü" şeklinde açıklamalar yapıldı. Kimi
gazetelerde de: "Koruma Kurulu, Boğazla-
r'ı koruyacak projeye karsı çıkarak, görevi-
nin tersine da\Tanıy«r" şeklinde. radar kule-
lennin yapılmasuıa destek veren haber ve
köşe yazılan yayımlanmaya başlandı.
Ahernatif çözüm
tşte bu tartışmalar sırasmda Boğaziçi'nin
"tarihsel ve doğal peyzajı parcalanmadan"
da gemilerin güvenli geçışıni sağlavabılecek
sistemlerin kurulabileceği yönündekı ılk "al-
ternatifçözüm" ODTÜ'lü uzmanlar tarafın-
dan açıklandı.
Lockheed"e ihale edilen kuleli radar pro-
jesinin dünyada artık "terk edilmek üzere"
olduğuna dikkat çeken ODTÜ Elektrik ve
Elektronik Mühendisliği Bölümü öğretim
üyeleri. bunun yerine Türkçede "küresel
yer befirteme sistemi" anlamına gelen "Glo-
bal Positioning System" (GPS) adlı teknolo-
jinin de^eye sokulması gerektığini belirti-
yorlar. "Böylece, müliservetimiz olanBoğaz-
lar'dakigörüntünün radar kuleleriyle bozul-
masının da önkDeceğmi" belirten Prof. Dr.
YalçuıTanıkile Prof. Dr. AltunkanHızal,or-
tak imzayla bildirdikleri görüşlerinde şunla-
n vurguluyorlar'
"Radar sisteminin ilk kuruluş ve mah>«i
de çok yüksektir \e her zaman küçük tekne-
lerin,büyük gemileringölgesinde kalarakgö-
rülmemeleri riski vardır. Oysa günümüzde,
özeDikle na>igasyon (gemi trafiği) sorunla-
nnda devrim nit cligitaşıyan çözümlervardır
ve en önemlisi de GPS sistcmidir."
GPS ve radar krvasiaması
Prof.Dr. Yalçuı Tanık ve Prof.Dr. Altun-
kan Hızal'm ortak açıklamasmda, dünyada
askeri ve sivil amaçlar için 1960'lardan bu
yana kullanılan GPS'nin son yıUardaki elekt-
ronikendüstrisindeki gelişmelerle "çokucuz
bir teknoloji" haline geldiği de belirtiliyor ve
bu sistemin ABD'de artık "amatörler" için
bır kaç yûz dolara marketlerde bile satıldığı
anımsatılıyor.
Boğazlar ve Marmara'da da deniz trafiği-
ni denetlemek için GPS esaslı projeyi "OD-
TÜ veTÜBtTAKbirikimleri" ile gerçekleş-
tirebileceklerini de belirten Prof. Tanık ve
Prof. Hızal. sistemin çalışma şeklini şöyle
özetliyorlar:
"GPS, uydusunun dümaya gönderdiği
hassas saatbilgjkriyle, >erdekiabcuunkonu-
munu yine hassas olarak belirlemesi sistemi-
dir. Boğazlar'dan geçecek her gemide bir
GPS abasuunbulundurulmasımecburtutul-
duğunda, koorduıat bilgOeri modern ve tel-
si/k karadaki merkeze aktanhr ve geçiş gü-
venliği bilgisavar ortamında sağlanır."
Bu sistemın kuleli radar projesine göre
sağlayacağı "kazanunlar" ise aynı açıkla-
mada şöyle sıralanıyor.
"1- Radardala golgeleme sorunu GPS'de
>t)ktur.
2- Geminin konum bilgisi en çok birkaç
cmlik hatayla, yani çok hassas ekle edilir.
3- Yüksek manyetii ve görüntüyü bozan
kulelere gerek kahnaz—"
Neden radarda tsrar ediliyor?
Bütün bu bilgilerin ışığında. şimdi akla
gelen soru şu oluyor. ODTÜ'lü uzmanlann;
"GPS aksanu her geçen gün ucuzluyor ve
dünyadakigeneleğOûn de bu âstenünyaygın-
laşonlnıasından yana" demelenne rağmen
acaba Basbakanlık Denizcilik Müsteşarhğı
neden hâlâ hem pahalı, hem de tstanbul'u
"koruma"(!) adına dev beton kulelerie çir-
kinleştirecek bir "modası geçmiş" projede
ısrar ediyorlar.
Bu sorunun yanıtı, ihaleyi alan Lockheed
fırmasının "yap-işlet-devTCt" modelindeki
"uzun>»deliçıkarlaniKİa" yatıyor. Yani, Ku-
leli radar sisteminin "25 yıihk işletme getirP
uğruna, Istanbul ve Çanakkale boğazlan her-
hangibir "denizkanahna" dönüştürülmek ıs-
teniyor.
Koruma Kurulu'nun onay vermediği bu
projenin "tahkün" yoluyla yaşama geçiril-
mesi ise Boğazlar'ı petrol yolu olmaktan kur-
taracak en önemli gelişme olan "Bakû-Cey-
han boru hatn" özlemlerimize karşı Basba-
kanlık Deniz Müsteşarhğı'nuı ne denli "du-
yarsu" kaldığını gösteriyor.
Nitekim aynı Müsteşarhk, Koruma Kuru-
lu karanna karşı acmış olduğu iptal davası-
na ait başvuru dilekçesinde de. güvenli geç-
seler bıle Boğaziçi gibi bir "kent içi" doğal
mekânın petrol tankeriyle çiğnenmemesi ge-
rektiğini vurgulayan Kurul görüşü için "bu
birütopyadu-" diyerek. Bakû-Ceyhan proje-
sindeki ulusal özlemlere karşı da sanki
-Lockheed'in radar işletmecüiğinin" sözcü-
lüğünü yapıyor...
ÜFIgNOKTASI I OR\L ÇALIŞLAR oralcalislar@turk.net
Avrupa Birliği'ne adaylığın kabulü-
nün bazı çevrelerde sempatiyie karşı-
lanmayacağı biliniyordu. Tahmin ettiği-
miz oldu, bazı çevreler, Türkiye'nin
ödün verdiğini ve büyük yükümlülük-
ler altına girdiğini soyleyerek, adaylığın
kabul ediliş biçimine tepki gösterdiler.
Ancak yine de beklenenin üzerinde bir
kesim adaylıktan yana tavır aldı.
"Onlar Ortak Biz Pazar" solcuların,
1960'lı-70'liyıllardaki sloganıydı. Şim-
di yine solcular arasında Avrupa Birli-
ği'ne üyelik konusunda ilkesel karşı çı-
kışlar olacağı ve bu nedenle bir tartış-
mayaşanacağı açtk. Türkiye'nin Avru-
pa kapitalizmi tarafindan sömürülece-
ği, milli kaynaklannın yağmalanacağı
eleştirisi geçmişte otduğu gibi bugün
de sürdürülecek.
Avrupa Birliği konusunda, en etkili
saptamalardan birisini, Ispanyol komü-
nizminin efsanevi önderi Santiago Ca-
rillo yapmıştı. Carillo, kendisiyle söyle-
şimiz sırasmda Avrupa'da kapitalistle-
rin, henüz biriik ortaya çıkmadan birlik-
te hareket ettiklerini hatırlatarak Avru-
pa Birliği'ne karşı olmak yerine, bu bir-
lik içinde emekçilerin ne yapması ge-
rektiğini düşünmekten söz etmişti.
Carillo, Ispanyol komünistlerinin,
kendi dar milli sınırları içinde kapitaliz-
me karşı bir mücadele yürütmelerinin
Avrupa'yla Birlikte Olmak
artık mümkün olmadığı saptamasını
yapmış ve "Bizim de Avrupa'da bir
emek cephesi yaratmamızın zamanı
geldi geçiyor" demişti. Carillo'nun bu
sözlerini geçen haziran ayında Helsin-
ki'de toplanan Avrupa Işçi Sendikala-
rı Konfederasyonu'nun 10. Kongre-
si'nde daha yakından değerlendirmek
olanağını bulmuştum.
Avrupalı sendikacılar, globalleşme-
nin yol açtığı yıkıma karşı nasıl bir yol
izlenmesi gerektiğini uzun uzun tartış-
tılar. Ayrıca, yeni Avrupa'da işçi sınıfı-
nın yerinin ne olduğunu değerlendirdi-
ler. Bu kongrede görüldü ki, artık Av-
rupa'daki sınırların işçi sınıfınayarayan
bir taraft yok. Onların, Avrupa ülkeleri-
nin her ulustan işçileriyle yeni bir eşit-
lik ve özgürlük kavgasına hazırlıklı ol-
malannın gereği ortaya çıkıyor.
Kongrede bu konu enine boyuna ko-
nuşuldu. Kongrede yine işçi sınıfının
demokrasinin ve insan haklarının ge-
liştirilmesi konularında daha duyarlı
davranması gerektiği de ete alındı. Av-
rupalı işçiler, Türkiye'deki işçi sendika-
lannı çoktan kendi aralanna almışlar-
dı. Işte, bu kongrede ilginç bir olay da-
ha yaşandı. Türkiye'yi demokrasi ve
Kürt sorunu konusunda uyarmak iste-
yen bazı girişimler, Türk-lş delegasyo-
nu tarafindan tepkiyle karşılanınca bu
konuda bir karar alınamadı. Avrupalı
sendikacılar bu konuda ne kadar sa-
mimiydiler, ne kadar içten pazarlıklıy-
dılar bilemeyiz. Ancak, Türk-lş dele-
gasyonunun çikışının da pek Türki-
ye'deki işçi sınıfının çıkarlanyla ilgisi ol-
duğu söylenemez.
Şimdi artık yeni bir durumla karşı
karşıyayız. Avrupa'nın, daha doğrusu
uygar dünyanın evrensel ölçülerini,
'Avrupa dayatması' diyerek reddede-
meyiz. Aynca işçi sınrfı açısından iç hu-
kukun getirdiği büyük kısıtlamalar da
uzun ooylu sürdürülemez. Emekçilerin
örgütlenmesi, sosyal haklannın korun-
ması konusunda bir an önce ve hızla
Avrupa ölçülerine ilerlemek gerekiyor.
Sendikaların da bu konuda gayretleri-
ni arttırmalan zamanı gelmiş bulunu-
yor.
Türkiye'de, özellikle 15yıl süren "dü-
şük yoğuntuklu savaş" bilinçlerde kök-
lü birmilliyetçilikyarattı. Hattadahada
ötesi şovinist izter bıraktı. Türk solunun
da bu milliyetçilikten nasibini aldığını
biliyoruz. Avrupa'yla ilişkilerde bu izle-
ri göreceğiz. Antiemperyalizmle dar
milliyetçiliğin birbirfne kanştığı çeşitli
durumlarla karşılaşacağız.
•••
Helsinki'deki karar, anlaşılan en çok
Rauf Denktaş'ın canını sıkmış. Kıbns,
artık bır çözüm noktasına doğru ilerte-
yecek yeni gelişmelere zorlanacak. Ta-
bii, böyle durumlar statükonun temsil-
cilerini memnun etmiyor. Denktaş, çok
uzun yıllardır Kıbns sorununun kilidi ve
değişmez ismi olarak işbaşında bulu-
nuyor. Sanırım, onun iktidar koltuğu-
nun arkasında Türkiye ile yıllardır kur-
duğu ilişkiler yatıyor.
Artık bu sorunu Denktaş'sız çöze-
cek yeni bir dönem mi başlıyor? Kıb-
ns sorununun bu şekilde sürünceme-
de kalmasından ne Kıbns'ta yaşayan
Türklerin, ne de Türkiye'nin bir kazan-
cı olmadı. Tam tersine çok şeyler yiti-
rildi. Denktaş ise belki de bu sorunun
bu şekilde sürüncemede kalmasının
ürünüydü? O bu gerilimi temsil ediyor-
du. Denktaş'ların dönemi bitiyor mu?
Yunanistan Başbakanı Simitis'in
Başbakan Ecevit'e Helsinki uçağında
gönderdiği zeytin fıdanı, yeni bir geliş-
meyi haber veriyor. Türk-Yunan dost-
luğundan en çok halklar kârlı çıkacak.
2000 yılına farklı bir şekilde girdiğimiz
kesin. En azından bunu biliyoruz.
ERDAL ATABEK
Değişme Korkusu...
Insanların yaşadığı korkulann içinde "değişme
korkusu " özel bir yer tutar. Çünkü, insan, yaşamı-
nı değişmeyenler ve değişenler arasındaki den-
geyle kurar. Bu dengede "değişmeyenler" güven-
li, durağan, bilinen alanı simgeler, "değişenler"
ise, güvensiz, yeni, bilinmeyen alanı simgeler. Ha-
yatı boyunca insanın bu her iki alana da kesin ge-
reksinmesi vardır.
Eğer sürekli "değişmeyenler alanı "nda yaşarsa,
insan bıkkınlık, tekdüzelik, anlam aşınması ve ve-
rim düşüklüğü sonucuna ulaşır, yaşama zevkini yi-
tirir. Ancak, sürekli "değişenler alanı "nda yaşa-
mak da hiçbir güvenilir ölçünün olmaması, neyin
geleceğinin bilinmemesinden doğan kuşku, belir-
sizliğin yarattığı ürküntü gibi etkenlerle korku ve
çekingenlikgetirir. Birçokçılgınlık, bu korku veçe-
kingenlıği aşma çabalarının ürünüdür.
Onun için de hayatımızdaki "değişmeyen-deği-
şen" dengesini pek de farkında olmadan belirli tu-
tumlaıia koruruz.
21. yüzyıla ve yeni bir binyıla girerken "daha hız-
lı birdeğişim süreci"ne giriyoruz ve kendimize şu
soruyu sormamız gerekiyor:
- 8u hızlı değişime hazır mıyız?
Eğer hazır değilsek, ya korkacağız ya da deği-
şimin bizi sürüklemesine boyun eğeceğiz. Çoğu
kez olduğu gibi, herikisini birden yapacağız: Hem
korkacağız, hem de değişımle birlikte sürüklene-
ceğiz.
Bugün cep telefonlarını kullanma biçimimiz böy-
ledir, televizyon kullanma modelimiz böyledir, bil-
gisayarlaria, internet'le ilişkimiz de bu tutumu yan-
sıtmaktadır. Hem korkmak, hem de hızla sürüklen-
mek...
Kasım ayı sonunda Hollanda'ya yaptığımız ge-
zi, kısa bir süre için de olsa, oradaki Türklerin ya-
şadığı sorunlarla karşılaşmak, bir bölümünü gör-
mek, bir bölümünü dinlemek olanağını verdi. Bu
konuyu ayn bir yazıda irdelemek istiyorum. Ancak
hemen söyleyeceğim önemli nokta, "değişim kor-
kusu"nu yurtdışında yaşayan Türklerin daha yo-
ğun yaşadığıdır. Özellikle Stevin Koteji'nde Türk
öğrencilerle yaptığımız söyleşide öğretmenleri
Mehmet Çeiik'le birlikte çok önemli toplumsal
çekinceleri değeıiendirdik. Oradaki aileler -ki Al-
manya'da, Danimarka ve Isveç'te de benzer göz-
lemlerim oldu- orada yaşayan genç çocuklannı
özellikle şu olumsuz etkilerden korumak istiyortar:
• Uyuşturucuya alışmak
• Yanlış cinsel ilişkiler
• Şiddete kanşmak, suç işlemek
• Dinini kaybetmek.
Aslında bütün bu korkulann koruyucu bir yani
vardır, çünkü bu konuların hepsi de orada yaşa-
yan insanlar için sorun niteliği taşımaktadır. Uyuş-
turucu kullanımı artmakta, kullananların yaşları kü-
çülmektedir. Özellikle Hollanda, bu konuda büyük
bir sorunun içine sürüklenmektedir. Yanlış cinsel
ilişkiler, özellikle bizim kültürümüze çok aykırı yön-
leri olan gelişmeler içindedir. Şiddete kanşmak ve
Suç işlemek eğilimi, yerleşiklerin (Hollandalılar'ın)
dışlaması nedeniyle bir "kendi kimliğini kanıtlama
yo/u"na dönüşmüştür. Dinini kaybetmek, bir an-
lamda yeıiilerle (Hoîlandalılar) kaynaşmak, onlar gi-
bi olmak, dinsizleşmek korkusunu içermektedir.
Okulda Türk öğrenciler bana özellikle şu soru-
yu sordular.
- Biz hangi kimliği sahipleneceğiz? Kendimizi
nasıl tanımlayacağız?
Bu çok doğru, çok haklı bir soruydu. Ben de on-
lara:
- "Siz Türkiyeli Avrupalılasınız" dedim. "Kendi-
nizi böyle tanımlayacaksınız. Burada, Hollandalı-
larla yaşamaktan çekinmeyeceksiniz. Bu tutum
onlara benzemekdeğildir, onlar gibi olmak da de-
ğildir. Burada korkuya yer yoktur. Sizler Türkiye-
lisiniz, Türksünüz. Gelenekleriniz, töreleriniz, ülke-
niz, anavatanınız var, bunlan unutmayacaksınız.
Ancak artık Avrupa'da yaşıyorsunuz ve Avnjpa-
lısınız. Avrupalı olmak, Avrupa'nın uygahığına or-
tak olmak demektir, Avrupa'nın insanlar için, in-
sanlann haklan, insanlann gelişmesi, insanlann
refahı için yaptıklanna ortak olmaktır. Avrupa'da
yaşayan pek çok Avrupalı bu anlamda Avrupalı
değildir. Irkçılık, aynmcılık, kendinin dışındakileri
küçük görmecilik, uygar Avrupa kültürüne aykın-
dır. Asıl siz Avrupa'nın gelecekteki kültürünü tem-
sil edeceksiniz. Kendinize böyle bakmalı, böyle
görmelisiniz. Sizin olan gene sizin olacaktır, ortak
bir dünyayı da gerektiği gibi paylaşacaksınız!"
Konuşmamız karşılıklı memnuniyet duygularıy-
la bitti. Gerçek bir sosyal önder olan öğretmenle-
rini hem kutluyor hem de örnek kabul ediyorum.
Şimdi, Avrupa Birtiği aday ülke statüsüne girer-
ken, belki de öncelikli konumuz "değişme korku-
su" olmalıdır. Bu konuyu irdelemeyi sürdürmek is-
tiyorum.
em.erdalata(« cumhuriyet.com.tr.
Faks:0212 513 90 98
Kardeşi, Mehmet Ali
Ağca'yı ziyaret etti
ROMA (AA) - Papa 2.
John PauFe 198l'de su-
ikast girişiminde bulunan
ve halen Italya'da müebbet
hapis cezasını çeken terö-
rist Mehmet AB .4ğca'nın
kardeşi Adnan Ağca. ağa-
beyinin. "ttalya ile Türki-
ye arasında bozulan ilişld-
İeri duzeltmede köprü gö-
revi üstienmek istediğiıu"
söyledi. Yılda ortalama 6
kez ttalya'ya gelerek. An-
cona Cezaevi'nde bulunan
Mehmet Ali Ağca'yı ziya-
ret eden Adnan Ağca, ağa-
beyinin bugüne kadar Pa-
pa tarafindan 6. kez affedil-
mesine rağmen serbest bı-
rakılmamasından şikâyet-
çi olduğunu ifade etti.
Ağabeyinin sadece öz-
gür kalmak istediğini be-
lirten Adnan Ağca. "Ba-
na, Türkiye ve İtalya ara-
sında son dönemkrde bo-
zulan ilişkilerde köprü gö-
re\i üstienmek istediğini
söyledi" diye konuştu.
"Mehmet Ali Ağca ile aynı
cezayaçarptmlan Kızıl Tu-
gav lar'dan olsun, 9-10 kişi-
yi öldüren katiUerden ol-
sun. hiç affedilmevenler
serbest bırakıldığı halde.
.\ğca hâlâ mahkûm. Neti-
cenin ne olacağı beürsiz.
2000 yıh son umut" diyen
Adnan Ağca, 5 kez görüş-
tüğünü belirttiği Papa'nın
kendisine "Size kapun her
zaman açıkür" dediğini,
buna rağmen Papa ile gö-
rüştürülmediklerini öne
sürdü. Papa'nın çok büyük
bir etkisinin olduğunu ve
Küba gibi bir ülkede bile
birçokkişiyi serbest bmJc-
tırdığını belirten Adnan
Ağca, "kankşinin affedü-
mesindeetkisininohnama-
sma" şaşırdığını söyledi.
Adnan Ağca. ağabeyinin
serbest bırakılması için 3
ay önce yeni avukattuttuk-
lannı belirtti ve "Kanun-
lara göre 4 yd önce >an öz-
gür olması gerekirdi. lyi
halden 702 gün indirim aV
dı.Budakaldırddı"dedi