Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ARALIK 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur(g cumhuriyet.com.tr 15
Behçet Necatigil, ölümünün yirminci yılında, Selim îleri'nin yazdığı kitapla anıhyor
*KınkIncelikler'm Şaîıi'KültürServisi-Bugün Behçet
!N«catigfl' inyirminci ölüm yıldö-
nimü. Necatigil, arkadaşı Selim
tkri'nin Kaf Yayınlan'ndan çı-
kaı son kitabı "Kuık İncelik-
ler'in Şairi: Behçet Necatigil'" ile
anhyor.
îleri ile kitabı ve şair Behçet
Necatigil üzerine konuştuk
- Sizi böyle bir kitabı yazmaya
yönelten ne oklu?
SELİM İLERİ - Öncelikle
Behçet Necatigil'in ölümünün
yirminci yıldönümü oluşu. Ne-
catigil, bütünhayatım boyunca en
çok hayranlık duyduğum şair-
lerden birisi, hatta bırincisiydi.
Böyle bir çalışma yapabilmek
içın şiirlerinin hepsıni okumam
gerekiyordu. Onca yıl geçtikten
sonraNecatigil'i yenidenokumak
duygusu bile bana çok etkileyi-
ci geldi. Herhalde o duyguyla
başladım.
- Geçen cunıa yayımlanan kö-
şeyazınızda,yirmi beşyılönceyaz-
dığınız Behçet Necatigil \azjsın-
dan utandığınızı belirtryorsunuz.
Şaire o dönemdeki bakışınızla
bugünkübakışınızarasındanep-
bi farklar var?
İLERt- Eski yazımda Necati-
gil şiirlerine karşı o yaşın getir-
dığihırçınca yaklaşırnlar var, Za-
man zaman küçük burjuva ol-
makla itham etmışimNecatigiri.
Bu kitap aşağı yukan o yazının
karşıtı birgörüşle yazıldı. Neca-
tigil bazı şeyleri önceden gör-
müş, Türkıye'ye çok daha du-
yarlı bakmış. Ulkenin toplum-
sal ve sıyasi çalkantılan da hep
haklı çıkarmışNecatigiri. Ama
ben o de\ ırde bunlan görememi-
şim.
'Dönemin dışuıda bir sestT
- Behçet Necatigil'in, sol eği-
limli birşair ohnasına karşın. sağ
eğüimli ekştirmenterden yakın-
lık görmesini neye baglıyorsu-
nuz?
İLERİ -Yaşadığı dönemde Ne-
catigil'in şiırleri muhakkak ki
hem sol eğilimli hem de sag eği-
limli okurlar tarafmdan sevili-
yordu. Ama söz, şiirinin irdelen-
mesine gelince. o dönem şiinnin
Öışmdabir sesi vardı Necatjgil'in.
O dönemde. daha çok "Yarm sa-
bah Türldye'debiiyük birdevrim
olacakmış" sanısı vardı ve o tarz
şürleryazılıyordu. Ama Necati-
ecatigil, kendi ifadesiyle "Bir
öğretmenin dünyasını anlattım. Aile, çocuk,
iş üçgeni arasmda gidip geldim" diyor.
Ama o üçgen bakıyorsunuz bir çokgen
halini alıp bütün Türkiye'ye, hatta zaman
zaman bütün dünyaya açılabiliyor.
Bugün o anlamda bir şiir yazılmıyor.
gil Türkiye'nin geleceğini çok
daha keskin görmüş. Onun söz
ettiği şeyi o devrin sol kesimi
ağırlıklı olarak kavrayamamış-
tı. Necatigil' i bir küçük burjuva
şairi, hatta pısınk bir insan gibi
görmüştü. Buna karşın o devrin
birçok sol şairine haksız yergi-
ler yazmış bir eleştirmen olan
Mehmet Kaplan. Necatigirin şi-
irinin, diğer -onun deyişiyle-
Marksist şairlerden farklı ola-
rak, yerli bir dünyayı aksettirdi-
ğinı ileri sürüyor. Ama öyle sa-
nıyorum ki, şiirseverler gözün-
de hâlâ çok önemli bir şair Ne-
catigil.
- Behçet Necatigil, okuru da
üretime katan bir şair. Günü-
muzde ise daha bireysel ve ken-
dine dönük, okurta paylaşunı ol-
mavan, şairin kendini anlattığt
bir şiir çıka oıtaya.
iLERİ-Günümüz şairleri ken-
dini okuyucuya anlatmıyor. Ken-
dini kendine anlatıyor. Okurla
şair arasındaki ilışki karşılıklı ol-
duğuna göre bir alışveriş de ol-
ması lazım. Necatigil, kendi ifa-
desiyle "Bir öğretmenin dünya-
snu anlattım. Aile, çocuk, tş üç-
geni arasında gidip geldim" di-
yor. Ama o üçgen bakıyorsunuz
bir çokgen halini alıp bütün Tür-
kiye'ye, hatta zaman zaman bü-
tün dünyaya açılabiliyor. Bugün
o anlamda bir şiir yazılmıyor.
Bugünün şiiri, bireysel kelime-
siyle de nitelendirilemez. Bir şey-
ler yazıhyor, ama nıye yazıldığ»
belli değil. Her şair içın söylemi-
yorum tabii. Çok değerli genç
şairler var. Ama genele baknğı-
nız vakit, laf olsun dıye yazılmış
şeyler gibi geliyor bana. Hiçbir
şiir ereği taşımıyor onlar.
'Genç kuşak tanmuyor'
- Gençlerin Behçet NecatigU'i
yeterincetanımamasuuneyebag-
lrvorsunuz?
tLERİ • Bu, öncelikle egiti-
min hatası. Türkiye'de Türk di-
li ve edebiyat kitaplan ne yazık
ki, daima, dili bir bilmece hali-
ne getirmiş öraekler üzerinde
dururlar. Divan şiirine bağlar-
sak; devrinde çok önemli şiirler-
dir. ama bugün için insanlara hiç-
bir şey ifade etmezler. Yetişmek-
te olan çocuk üç sene bununla
mücadele ediyor. Birçoğu da bu
arada edebıyattan nefret ediyor.
Daha meraklı olanlann karşısı-
na da Behçet Necatigil'i tanıştı-
racak dergiler, gazeteler, televiz-
yonlar çıkmıyor. Hepsi bir an-
lamda ihanet ıçinde. Son yırmi
yılın panoramasına baktığımız
zaman herkes "Ben vanm. Ben-
den önce hiçbir şey yoktu" dıyor
bu ülkede. Eminim kı okunabil-
se, Necatigil'in genç kuşaklara
çok büyük etkisi olacaktır.
Tezadı ilkyakalayan şair'
-BehçetNecatigil, şiirinde 'ses-
sizçıguklar' atmayı yeğleyen bir
şair. Bu da, yüksek sesli toplum-
cu şiirden vana olanlarca eleşti-
rilmesine neden olmuş. Bu özel-
ligi, Necatigil'in kendini eleştiren
bu şairierin gerisinde kalmasına
ve yeterince tanınmamasına ne-
den oldu denebilir mi?
İLERİ - Kendi kuşağmın şa-
irleri ona her zaman saygı gös-
termiştir. Ama bizim toplumu-
muzda şu veya bu şair etiketle-
niyor. Orneğin; bütün gençlik -
mutlaka ki çokbüyük bir şair- Nâ-
zan Hikmet'i biliyor. Ama bu
arada bir etiketleri olmadığı ıçin
Necatigil gibi ya da Cabit Kiile-
bi, Necati Cumah, Melih Cevdet
gıbı şaırlenmız hep ıkınci plan-
da kalmış. Bu çoktehlikelı bir şey.
Belki genç kuşaklann da biraz da-
haaraştırmacı olmalan gerekiyor.
- Necatigil'in şiirine baküdı-
ğuıda, bir dönem, mütevaa ya-
şamı anlatan şiirden uzaklaşıp
daha şatafatiı yaşamlardansözet-
tiğini belirtiyorsunuz».
İLERİ- Her sanatçı zaman za-
man kendi sosyal, bireysel çev-
resinin dışına çıkıyor. Ama için-
de bulunduğunuz ortam size o ka-
dar yabancı geliyor ki... O şiir-
lerinde de eleştirel bir yaklaşım
var zaten. Duvarlarda insan dra-
mını anlatanresimlerve önde de
o resimlere baka baka tuzlu fis-
tık yıyip içki içen insanlar... Bu
tezatı, Türk şiirinde ilk kez ya-
kalamış olan şairdir Necatigil.
Dünya şiirinde bile belkı anlat-
tığı şey pek yazılmamıştır. Ne-
catigü, tezadı hissetmiş, ama ken-
di dünyası itibanyla hiçbir za-
man şatafata katılmamış.
'OkunabflseNecatigO'in genç kuşaklara çokbüyük etkisi olacakür
1
- Ölümünden sonra yayımla-
nan kitabı 'Sö\ leriz'de, geçim sı-
kıntısı. gündelik yaşam gibi te-
malan işleyen bir şairden çok,
iyice içine kapamyor Necatigil.
Nevdi onu bu noktaya getiren?
İLERİ- Türkiye'nin ancak dar
gelirli, orta halli sınıfla birlikte
ilerleyebileceğıne, o sınıfm an-
cak Türkiye'ye dürüstlüğü, iyi-
liği getirebileceğine inanmış bir
şair, ömrünün son döneminde o
sınıfın yok olduğunu görüyor.
Bir tarafta dar gelirlilerin hepsi
fakırleşmeye doğru gidiyor, öbür
tarafta da bmakım aşın yarljklı
ve nereden kazanç edindiği bel-
li olmayan bir sınıf ortaya çıkı-
yor. Bu tezat» yaşaması onu in-
san olarak çok karamsar kılmış
olmalı. O yıllann korkunç siya-
sal çalkantılan, üniversite olay-
lan, genç insanlann birer ikişer
heba edilişi o duyarhhktabir şa-
ıri yıpratmış olmalıdır.
- Necatigil'in yapıtlannın. oku-
yuculannı gelecek bir zamanda
bulacağtnı yazmışsuuz. Sizi böy-
le düşünmeye > önelten nedir?
İLERİ - İnsanlann hepsi bir
anda sınıf atlamaya, köşeyi dön-
meye çalışu-ken, maddı kazanç
hırslan peşinde koşarken, bu şi-
ir tam tersini söylüyor. Onu, ne
bugünün ganimet toplayıcısı sağ
kesım anlayabihr ne de zaten za-
manında da pek fazla üzerinde
durroanuş sol kesim anlayabilû^
O bakımdan onun ülkülerini, KiP'
tün bu badirelerden, actlardan
geçtikten sonra "Acaba başunı-
nn çaresine nasd bakanz" diye
samımiyetle düşünen insanlar
kavrayabilecekler.
Resimlerle
milenyumu
karşılamakKüMr Servisi - Akbank Sanat Galerisi, milenyumu
dört sanatçının çahşmalanyla karşüıyor. Sadi Diren,
Hüsamettin Koçan,HabibAydoğdu ve Gûngör Taner in
yapıtlannın yer aldığı bu projede sanatçılar yeni binyılı
yorumladılar. Sanatçılann buproje için gerçeldeştirdikleri
yapıtlardanbirtanesi. Urart'ınorganizasyonu ve Limoges-
France'ın uygulaması ile porselen tabağa aktanldı.
'Milknnium'u Karşılarken" projesi ıçin yaratılan tüm
yapıtlar veporselene uyarlanansizimler, Aksanat'ta 30
Arahk tanhıne dek sanatseverlere sunulacak.
' Siz öleli tam 22 yıl oluyor'
BARIŞTUT
Sevgili Oguz Atay,
Belki hatırlamazsınız ama bugün
siz öleli tam yirmi iki yıl oluyor. Si-
zinle tanışmaya yetişememiş bir oku-
runuz olan ben, gidişinizden sonraki
zamanı size anlatmaya karar verdim.
Bir efsaneye dönüştürülmüş hikâyeni-
zın karşısmda, sizi anlama çabasm-
dan başka türlü tanımlayamıyorum
duruşumu. Bu nedenle de sizi bir ef-
sane olarak görmeninhayli uzağında-
yım (o efsaneye kapılarak hikâyenize
ulaşmış olsam da).
Size seslenebilme gücünü çokluk
sözlerinızden aldığımı belirtmeliyım.
Öncelikle "asıksuratiı ay dınlara ben-
zememeniz" ve "RtenMkten >anaohna-
nız". sonra da giderek daha kötüoyun-
lann oynandığı ve her birinin "biridk''
gerçekliklere dönüştüğü bir zaman-
dan sizin bıraktığmız zamana bakma,
bugünkü sahnedeki konumumuzu be-
lirleyebilme gereksinimi bu yazı de-
nemesine kalkışmama yol açtı.
Gidişinizin hemen ardından bazı
dostlannız tamamlayamadığınız ça-
lışmalannızın ve günlüğünüzün par-
çalannı "paytaşblar". Günlüğünüz an-
cak dedektıf romanlanna özgü bir se-
rüvenin ardından "ekgeçirüerek" gün
ışığına çıkartılabildi. Yanda kalan an-
latınız Eylembilim, tüm yapıtlannız
yayımlandıktan çok sonra bize ulaşa-
bildi (aynı nedenle... aynı nedenle).
Oyunlarla Yaşayanlar Devlet Tiyatro-
lan'nda ve bazı amatör topluluklar ta-
rafindan abartılı ve sönük bir yorum-
la sahnelendi. Sessiz bir sabırla oyu-
nun sonunun gelmesini beklemenin
nasıl da iç burkucu olduğunu hatırh-
yorum.
Artık kitaplan sık aralıklarla yeni,
hatta korsan baskılar yapan ve sokak-
lardaki yer sergilerinde satılan ünlü
bir yazarsınız ve bir şair gidişinizin
yıldönümlerinde mezannıza rakı dö-
kerek kendince sizi en iyi biçimde an-
dığını söylüyor insanlara. Canım in-
sanlar size bunu da mı yapacaktı?
Kitaplannızın durumuna kısaca de-
ğindikten sonra, biraz da tanıdıklannızdan ve
arkadaşlanruzdan ve dostlannızdan ve yakın-
lannızdan söz etmek istiyorum. Birçoktanı-
dığmız arada sırada görünmüş oldugunuz
ortamlarda sizden duyduklan sözleri, kendi-
lerine pay çıkartan tuhaf tavırlarla, çevrele-
nne yayıyorlar. O sözlerin arkalanna sakla-
nıyorlar. Onlarda görmüş oldugunuz ışığın
üstü artık kahn örtülerle kaplı ve anlatmaya
Yazar Oğuz Atay'ı 13 Arahk 1977'de yitirmiştik.
çalıştığınız "içtenliğin'' çok uzağındalar, ge-
ri dönülemeyecek denli bir uzaklıktalar.
"Akşamdan kaJdıklan için geç kalkan" ba-
zı arkadaşlanruz değışen koşullan çok iyi
değerlendirerek önemli konumlara yükseldi-
ler. Onlann sizi hatırlayabileceklenne ilişkin
derin kuşkulanm var.
Yapıtlannız üzerine çeşitli inceleme yazı-
lan, kitaplan yayımlandı, sizin için anma
programlan hazırlandı, sessiz sedasız,
televizyonlarda gösterildi, adınıza pa-
neller düzenlendi. Size bunlardan bi-
risini anlatacağım.
Yıllarönceydi. Panel "Tutunamayan-
lar'dan Eylembilim'e Oğuz Atay" adı-
nı taşıyordu. llanlarladuyurulankonuş-
macılann biri dışında diğerleri gelme-
mişti. Bir lise dersliginde, bir avuç din-
leyicınin karşısında sıkınhlı bir yalnız-
lıkla kalakalmış konuşmacı, tüm çaba-
sma karşın üzerine yapışmış eğretilik-
ten kurtulamıyordu. Panel hızla bir
kahve sohbetine dönüştü. dinleyiciler
yabaniydiler, açtılar, incelikten yok-
sundular ve bu yüzden sizin içtenliği-
nizi ve derinlıginizi ve çabanızı ve yaz-
dıklannızı düşünecek dunımda değil-
diler. Oradan hızla uzaklaşmam ağn-
lanmı dindirmedi.
Kendimize, sizin zamanmıza göre,
daha çok düşkünüz. Bununla birlikte
kendimızi gerektiği gibi ele alamıyo-
ruz. Hâlâ "yerimizi îmlmuş'' değiliz.
BenciUiğimizin korkunç boyutu ya-
şam alanlanmızı gitgide daraltıyor.
Maddeye bağımhlığımız, benlik sev-
damızla doğru orantıh. Derin uyku-
muzdan uyanmamak için direniyoruz.
Yitirdiklerimiz, yitiyor oluşumuz ne
yazık ki bizi uyandırmaya yetmiyor.
Artık böylesi biryalnızlığın pençesuı-
deyiz. Bu, sizin "bildiğiniz" yalnızlık-
tan daha farklı olsa gerek.
*Asıksuratfa aydmlanmız" birbirle-
riyle uzlaşmaz, hoşnutsuz, ağır-ciddı tu-
tumlannı sürdürmekle birlikte, sayıca
iyiden iyiye azabnış durumdalar. "Kim-
senin kimseyi dinlemedigi" ülkemiz-
de, bildiklerimiz ağır aksak, ağrıh yol
alışımızda bırbirimizden edindiklerimiz
kadar. Bir bütünün önlenemez biçim-
de ayn düşmüş parçalannın anlatılmaz
hüznünü yaşıyoruz durmadan. Örtü-
lerimiz acımasızlığımızın dışa vurma-
sına engel olmuyor. Kendimizden -hâ-
lâ- uzaklığımrz,yeni örtülerle büyüyor,
birbirimizde açtığımız yaralar bir tür-
lü kabuk tutmuyor...
Zamanın akışıyla içinde erimekte
olduğumuz iç karartıcı kanşıklığımız-
dan, bize göre uzun bir süredir, uzak-
tasınız.
Söylenmemiş sözlerinizin olduğunu bili-
yorum.
Sevdiklerinizin birlikte geçireceğiniz uzun
bir ömrü "efeane"ye yegleyeceğini büiyorum.
Gene de bizden en uygun zamanda aynl-
dığınızı söylüyorum.
Sözlenme son verirken sizi dinmeyeceköz-
lemimle kucaklıyorum.
BUAŞAMADA
ŞUKRAN KURDAKUL
Yirminci Yüzyılın Bende
Bıraktığı Dizeler (II)
1930'dan sonra çıkan, idealistfelsefe koşutunda-
ki edebiyat anlayışına bağlı iki önemli dergi var: Kül-
tür Haftası (1936), Ağaç (1936).
Ahmet Hamdi, Necip Fazıl kuşağından sonra
gelen genç şairler (Ahmet Muhip, Fazıl Hüsnü, Ca-
hrt Srtkı, Asaf Halet Çelebi) sık göründü bu dergi-
lerde.
Asaf Halet Çelebi ile Fazıl Hüsnü yeni bir "serbest
nazım" arayışı içindeydi. Uyağın yapı içindeki işle-
vini gozardı etrneyen bir anlayıştı bu. Faal Hüsnü Dag-
larca özellikle dört dizeden oluşan kuruluşlan sevi-
yordu.
"Ve senin dualann varsa
Benim de ellerim vardı ' '.
Çocuğum geceleri dua et
insan uzaklaşabilir Allah'tan."
Küttür Haftası, tarihsel maddeci anlayıştan kopan
Peyami Safa'nın dergisiydi. Ağaç, yetıştıği yıllarda
da mistisizmden kaynaklanan şiirleriyletanınan Ne-
cip Fazıl'ın. Fazıt Hüsnü Dağlarca özellikle Kültür
Haftası'nda çıkan ilk şiirierinde Allah, hendese, rü-
ya, sonsuzluk, meçhul, karanlık, ölüm, dua, mesa-
fe vb. türünden sözcüklerie kuruyordu şiirlerini. Son-
ra topluma. yakın çevresine duyarlı gözlerle bakma-
ya başladığı 1950'li yıllarda somut sözcuklerden ya-
rartandı.
"Kardeş, senin dediklerin yok,
Halay çekilen toprak bu toprak değil.
Çık heie Anadolu'ya,
Kamyonlaria gel, kağnılaria gel gayn,
0 kadar uzak değil."
1950 ve 60'tı yıllann ürünleri Toprak Ana, Aç Yaa,
Dışardan Gazel, Yeryağ kitaplannda soyut sözcük-
len hemen tümüyle bırakmış, halkın dilini aramayı
amaçlamıştır. Son yıllara değin bu iki eğilim ege-
mendir Dağlarca şiirinde.
Yüzyılın en verimli şairi Fazıl Hüsnü Dağlarca'yı Do-
ğan Hızlan'ın deyişiyle "tekbaşına bir akımm"\em-
silcisi sayabiliriz.
Genç denilebilecek yaştayrtirdiğimiz Cahit Srtkı Ta-
rancı da Kültür Haftası, Ağaç ve Variık dergilerinde-
ki şiirierinde idealizm ile tarihsel maddecilik arasın-
da değişen dizelerle, Nâzım Hikmet dışındaki yeni
şiirin öncülerınden biri olarak kabul edildi. Çoğun ki-
şisel yoksuntuklann, acılann, umutlann dizelerine
yansıdığı özgür bir şair kimliği taşıyordu Cahit Srtkı.
"Olmek varsa günün birinde gayri
Göz nuru, el emeği, alın teri
Yaşadığım iyi kötü günleri
Değişmem hiçbir cennet masalına."
Ziya Osman, Sabahattin Kudretgibi idealist fel-
sefeden etkilenen şairlerden de değişik dizeler kal-
dı yüzyılımıza.
Geçen yazıda Yahya Kemal ve Ahmet Haşim'in
yönlendirdiği Dergâh dergisinden (1921 -24) söz eder-
ken bu derginin 1910'lu yıllara egemen olan Durk-
heim'ci anlayışa karşı idealizmi benimsediğini anım-
satmıştım.
Aynı yıllar Dr. Şefık Hüsnü ve arkadaşlarının çı-
kanjığı Aydınlftt dergisinde Marksist düşün vesanat
adamlannın yazılan yer almıştı. Dergide, bilimsel sos-
yalizmin kuruculan Karl Marks ve Engels'in "İnsan
cemiyetlehnin ve tarihsel olaylann objektif tetkikfe-
ri sonucunda, toplumlann tarihlehnin sınıf müca-
delesine dayandığı" ortaya konuluyordu.
Sovyetler Biriiği'ne gitmeden önce hece ölçüsü-
nü kullandığı ilk gençlik ürünleriyle edebiyat çevre-
lerinin ilgisini çeken genç Nâzım Hikmet 1923-25 yıl-
lanndabu dergide yayımladığı "Yeni Sanat", "Grev",
"Aydınlık", "Şaric Garp", "Ayağa Kalkın Efendiler"
vb. şiirleriyle yeni bir hareketin yaratıcısı oldu.
Yüksek sesi, coşkusu, çağdaşinsanın güncel ya-
şam sorunlan karşısındaki tavn, tepkileriyle yepye-
ni bir şiirdi bu.
"Yolda gezen gecenin
kör gözlerinde kara gözlükleri var
Geniş kanatlan kar
martılar
oturmuşlar evin damına,
Beyaz ev benziyor bir şimal akşamına.'
(Yangın)
1921 -29 arasındaki ürünlerinden oluşan "835 Sa-
ör'm çıkışında az önce belirttiğim coşku edebiyat çev-
relerinı dennden etkiledi. O yıllarda tarihsel madde-
ci dünya görüşünden henüz kopmamış olan Peya-
mi Safa'nın yazdıklanna bakalım:
"O ne bir fantezi heveslisi, ne bir garipperest ne
de yeni moda müptelası bir edebiyat züppesidir,
0 sadece ağlamayan, haykıran zekâsının malze-
mesini eski insanlıktan aldığı halde çatısını yeni bir
teknikle kuran, ona müstakbel dünyalann rengini
veren büyük bir kalfa mimandır." (Hareket, Haziran
1929)
Yahya Kemal'in ölümüne değin şiirierinde gördü-
ğümüz yeni insanla, Nâzım Hikmet'in çağdaş insan
anlayışı arasındaki aynm, Peyami'nin bu saptama-
sıyla da somutlanır sanıyorum.
Toplumsal, siyasal konumundan ne kendisini so-
yutlar, ne de şiirini Nâzım. Şairce düşünüıiüğü ge-
liştikçe şiirindeki duyarlıklar çağdaş bir hümanizma-
ya dönüşür. Belki de bu dönüşüm nedeniyle her dö-
neminde yeni yeni yapılar kurmayı başaran bir şair
kimliği kazanır.
Şeyh Bedreddin Destanı ile Memleketimden İnsan
Manzaralan'nın yapısal özelliklenni düşünelim. Bah-
ri Hazer, Salkım Söğüt ile son şiirlennden Paris Bil-
meceleri, Son Otobüs, Saman Sansı arasındaki ya-
pısal farklılıklan düşünelim.
Nâzım Hikmet şiirinin yirminci yüzyıl Türk edebi-
yatındaki görkemli yeri bu temel niteliklerden kay-
naklanıyor.
Tıyatro sanatçısı Münip Kuthığ
yoğun bakımda
• KOHür Ser\isi - lstanbul Büyükşehir Belediyesi \
Şehir Tiyatrolan Sahne Direktörü Münir Kutluğ,
hafta içerisinde geçirdiği iki enfarktüs nedeniyle
yoğun bakıma alındı. Kutluğ. on yıldır sürdürdüğü
Şehir Tiyatrolan Sahne Direktörlüğü görevinin yam
sıra, 'Hürrem Sultan', 'Ahududu', 'Aile Şerefi',
'Çahkuşu', 'Savaş ve Banş' oyunlannda ve birçok .
TV dizisinde rol aldı.
BUGÜN fc
• İFSAK'ta İzzet Keribar'ın 'Amerika'da
Sonbahar' adh saydam gösterisi 19.30 ve 20.15
saatlerinde izlenebilir (292 42 01)
• BİLGİ ÜNİVERStTESİ'nde saat 19.00'da Sacha
Guhry'nin yönetriği parlak bir bilim adarranın
hayatından kesitler içeren 'Pasteur' adh Fılm
gösteriliyor. (216 23 15)