Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET
. • ' " . , • « : - - -
9 KASJM1999 SAU
DIZI
Avcılar'daki
örgüt içi infaz
davası
• İstanbul Haber Servisi -
Avcılar'da yasadışı
Kızılordu örgütünün lıderi
konumunda bulunan Hasan
Hüse\ in Mercan ıle bir
örgüt üyesinın
öldüriilmesiyle sonuçlanan
olaya ılişkin bıri emekli
başkomiser kızı 3 sanığın
yargılanmasına fstanbul 4
No'lu DGM'de başlandı.
Mahkeme heyetı,
duruşmayı sanık Aysen
Alhan'mPışmânlık
Yasası'ndan yararlanmak
içın hazırladığı dilekçesinin
Içişieri Bakanliğı, Emniyet
Müdürlüğü ve DGM
Savcıliğı tarafından
incelenmesı ve dosyadaki
eksikliklerin giderilmesi
için erteledı.
Özbay Damştay'a
başvuracak
• KAYSERİ (Cumhuriyet)
- Kayseri Emniyet
Müdürlüğü*görevinden
alınarak merkeze atanan
Sabahattın Özbay,
Danıştay"a dava açacağını
belirterek "Bunun hesabı
sorulacaktır, hangı siyasi
kişi olursa olsun" dedi.
Kayseri Polısevi'nde
düzenlenen veda
yemeğinde konuşan Özbay,
kendisini "mesleğinin,
devletinin âşığı" bir kişi
olarak tanımladı ve bugüne
kadar çahşmayana hiçbir
şekilde prim vermedigini
belirtti.
Kavi: Paıti
arayışım yok
• İstanbul Haber Servisi -
İstanbul Sanayi Odası
(İSO) Yönetim Kurulu
Başkanı Hüsamettin Kavi,
sağda yeni bir parti arayışı
içinde olmadığmı belirtti.
Kavi yaptığı yazılı
açıklamada. fstanbul'da
önceki gün düzenlenen
"Türkiye için el ele" arayış
topianttsına. davet üzerine.
ortaya konulacak görüşleri
İSO adına dinlemek üzere
katıldığım ifadeetti.
Toplantıda, bazı
katılımcılann sağda yeni bir
partı oluşumuna yönelik
düşüncelerini dile
getirdiklenni. katılımcılann
bir bölümünün ise yeni bir
parti arayışının Türkiye
meselelerine çözüm
getirmeyeceğini ifade
ettiklenni kaydeden Kavi.
pek çok katılımcının da bu
arayış sürecının devam
ettirilmesi yolunda
temennileri olduğunu
belirtti.
Kültür ye Sanat
Büyük Ödülleri
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) -Cumhurbaşkanlığı
Kültür ve Sanat Büyük
Ödülleri'ne. klasik Türk
müziği alanında Nevzat
Atlığ. tiyatro yazan Turgut
Özakman ve orkestra şefi
Rengim Gökmen değer
görüldü. Cumhurbaşkanı
Kültür ve Sanat Danışmanı
Dınçer Sümer, dün
düzenlediği basın
toplantısında, ödüllerin
bugün Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel
tarafından törenle
sahiplerine verileceğini
belirtti.
İBDAC
operasyonu• İstanbul Haber Servisi -
tstanbul Terörle Mücadele
Şubesi ekiplerince Esenler
ve Avcılar'da dün
düzenlenen operasyonlarda.
yasadışı İslami Büyük
Doğu'Akıncılan-Cephesi
(İBDA-C) örgütüne üye 6
kişi yakalandı.
Operasyonlarda bu kişilerle
bırlikte bomba yapımında
kullanılan malzemeler ve
örgütsel dokümanlar da ele
geçirildi.
Altıntaş
tutuklandı
• İstanbul Haber Servisi -
Basbakanlık Mali Suçlan
Araştırma Kurulu'nun
hazırladığı rapor uyannca
gözaltına alınan, Sanyer'de
öldürülen Ömer Lütfü
Topal'ın imam nikâhıyla
bırlikte yaşadığı Birsu Hilal
Altıntaş ile bazı borsacı ve
döviz bürosu sahiplerinin
de aralarında bulunduğu 14
kışiden 9'u dün akşam
çıkarıldıklan tstanbul
Nöbetçi 11. Aslıye Ceza
Mahkemesi'nce tutuklandı.
evşirme Bir Despotizmin
Gayri-Resmi Tarihi
-3-
ERDOĞAN AYDIN
Heterodoks gaza beyliği
elirtuğimiz gibi sorun, imparatorluk kültürü-
nün kendisinde, fethedilen halklann en kolay
sömürülecegi ve en kolay denetim altında tu-
tulmasının bu en uygun yönteminde yatmak-
tadır. Nitekim, tüm çokuluslu imparatorluk-
larda uygulama, istısnalar bir yana, böyledir. Roma, Bi-
zans, Pers imparatorluklannın yaru sıra Avusturya-Maca-
ristan tmparatorluğu da, Çarlık Rusyası da böyledir.
Özetle. Osmanh'nın dinen meşru addedilen diğer tek-
tannlı kimlikleri kabul etmesi, bir erdem veya çağına gö-
re ilerilik örneği değildir. Tam tersine, bu durum impara-
torluk idaresinin doğası gereğidir. Imparatorluklann ken-
disi milliyet esasma oturmadığından, diğer milliyetlerin dil
ve inançlanna kanşılmaz.
Kaldı ki imparatorluk bürokrasisinin bizzat kendisinin
milliyeti olmadığından. uygulanabilir bir milli kımlik de
yoktur. Karşımızda duran uygulama talanı, düzenli vergi
toplamayı ve siyasal egemenliği güvence altına almaya
yönelik bir yönetim tekniğidir ve Osmanlı tarihi, bunlar-
daki aksamalann nasıl zulümle üzerine gidildiğinin de ta-
rihidır aynı zamanda...
Temel gelir kalemi talana, temel siyaseti gazaya daya-
nan bir imparatorluk karşısında eleştirel bir futum takınıl-
maması, insani bir duruşla düşünülemez. Tepesinde kadir-
i mutlak bir hükümdann yer aldığı ve onun dışındaki her-
kesin "kuT addedildiği. bunlann padişaha karşı can ve mal
güvenliğini tanımayan bir hukukun geçerli olduğu. temei
ordu biriminin zorla alınan Hıristiyan çocuklanndan ku-
rulu bir lejyon ordusu olduğu, gayrimüslimlerin ikinci sı-
nıf, resmi mezhepten farklı inanca sahip Müslümanlann
"zmdık" ılan edilip kat'llerine ferman çıkanldığı, hâkim
dini değiştirebilmenın (ridde), dolayısıyla vıcdan özgürlü-
ğünün olmadığı bir zaman ve düzende uygulanan 'hoşgö-
rû'den "kadanmak" anlamı dışında bir anlam çıkarmanın
demagojik bir yaklaşım olacağı açıktır.
Hak ve özgürlük kavramınm, vicdan özgürlûğünün or-
taya çıkması; teba, kul ve köle kategorilcrinin ortadan kal-
karak insanlann farklılıklanna rağmen eşitliklerinin tanın-
Egemen olan anlayış ise
ortodoks Islamdan temel aynmla
heterodoks, yani kabul edilen
dinsel esaslara aykın bir
anlayıştır. Bundandır ki
bu süreçte belirgin bir
Hıristiyan düşmanlığı söz
konusu değildir.
ması sonrasındadır; oysa bilindiği gibi, Osmanlı bir teba-
lar, kullar ve köleler toplumudur.
ilk Osmanhlar: Alevi Cazacılar Topluluğu
Sınıflaşma ve toprağa dayalı (yerleşik) bir kurumlaş-
mayla örtüşmek üzere, üretimin ve diğer gelirlerin disip-
lin altına ahnması amacıyla kendi toplumunu silahla de-
netim altına alma ve düzenli bir bürokrasi ve ordu yarat-
ma anlamında devletleşme, göçebe ekonomisine sahip
halklara özgü kabile demokrasisinin de sona ermesi anla-
mı taşıyacaktı. Esasen sınıflaşmayı takiben Türkdevletleş-
mesinin. öncelikle kendi halkı ve geleneğine yabancılaş-
ması da bu nedenin, yani göçebe ekonomisi içinde biçim-
lenen Türk kültür geleneğinin sonucuydu. Önceleri kendi
içinde demokratik, dışa karşı talancı olan bu gelenek Js-
lamlaşma ve devletleşmeyle birlikte artık kendi halkına
karşı da baskıcı, diğer halklardan fethedilen topraklarda ise
kalıcı uygarlıklann çizgisine giriyor; deyim uygunsa uy-
garlaşmaya ve yozlaşmaya uğruyordu. Ozellikle belirtil-
melidir ki devletleşme ve tabii tslamlaşma yönündeki bu
gelişme, tarihi olarak bir ilerlemeye tekabül etmekle bir-
likte, toplumsal ve ahlaki düzlemde bir yabancılaşmaya ve
yozlaşmaya tekabül etmektedir.
Osmanlı kuruluşunda temel motivasyon etkeni 'gaza'dır.
Tabii gazanın Türkmen geleneği içinde büründüğü anlam
bu noktada tayin edici bir önem taşıyor. Söz konusu bu ey-
lemin klasik bir din yayma olarak anlaşılmaması gerek-
mektedir. Çünkü böyle görülmesi halinde "gaza", sürecin
anlaşılmasını olanaksızlaştıran bir anlama bürünecektir.
Türkmenlenn, yaymak uğruna böylesi yoğun bir hareket-
lilik gösterecekleri denli kristalize olmuş bir İslami algı-
lan yoktur. Ama buna karşılık onlan gaza ile bütünleştire-
cek çok somut maddi zorunluluklan ve gereksinimleri var-
dır.
Bu noktada gazayı dinin gereği bir idealist eylemi ola-
rak, dolayısıyla da gazacılan softı dindarlar olarak değer-
lendirmekten özellikle uzak durmak gerekmektedir. Bu
algılayış hem çok yanlıştır hem de sürece Hıristiyan-Müs-
lüman çahşması eksenli bir öznellik temelinde yaklaşma-
ya zemin sağlamaktadır. Bu ise tarihi, dinsel önyargılan
besleyen bir araç haline getirmektedir. Oysa gerçek durum
barnbaşkadır.
Öncelikle bilinmelidir ki, başta Osmanhlar olmak üze-
re, gaza yapan Türkmenlerarasmdaçok farklı inançlar söz
konusudur. Egemen olan anlayış ise ortodoks Islamdan te-
mel aynmla heterodoks, yani kabul edilen dinsel esaslara
aykın bir anlayıştır. Bundandır ki bu süreçte belirgin bir
Hıristiyan düşmanlığı söz konusu değildir. Hatta Hıristi-
yan komşulanyla gazaya çıkıp ganimet paylaşımına bile
rastlanmaktadır (Bkz. Cemal Kafadar, tki Cihan Arasın-
da, Cogito, s.48 ve 64). Özetle, kendine münhasırbir ''ga-
za'' ideolojisiyle karşı karşıyayız; bunun doğru anlaşılma-
se, bütün eşyalannı öküztere yükktirter idi. Bir nke harun
kişiyle gönderirlerdi. Kaleye bırakırlardı. Ne zaman vavla-
dan gelseler. armağan olarak peynir \e halı ve kilim ve ku-
zular armağan iletüierdi. Bu kâfuier bunlara gayet itimat
edüp dururlanu." (Âsıkpaşazade Tarihi, s.15)
"Osman Gazi bunca gazalar etmeye başlayınca, etrafun
kâfiıieri çekiniroklular.Osman Gazi Bilecik kâfirierine ga-
yet hürmet eder idi. Sordular, 'Bu Bilecık kâfırlennın se-
nin katında hûrmeti var, nedendir' dediler. Dedi ki, 'Kom-
şulanmızdır. Biz bu vilayete ganp olarak geldiğımizde
bunlar bizi hoş tuttular. Şimdi bize dahi gerektir ki, bunla-
ra hürmet edelim." (Âsıkpaşazade Tarihi, s. 22)
Görüldüğü gibi, ne sofiı bir tepkiye sahiptir bu gaziler
ne de İslami kurallara uygun bir davranış içindedirler. Tam
tersine, her şeyi belirleyen, onlann çıkarlan ve koşullar ol-
maktadır.
Daha bireysel ama çarpıcı bir öykü, prototip bir gazi olan
Osman Bey'in kışiliğine dair: "Osman gençtiğinde Eski-
hisar'a giderken. İrburnu denilen yerde Mal Hatun adında
bir kadınla tanışıp onunla muhabbet eder. (_) Günlerden
bir gün. Eskihisar Tekfuru" nun içki meclisinde, Osman ka-
dına âşık olduğunu itiraf eder. Kadını nice övmüs olmau ki.
luşu, s. 62). Görüldüğü gibi. tekfurlarla dostluk kuran, on-
lann ıçki meclislerine katılan. kadınlarla ilişki kurup âşık
olan, kadın kaçıran, oldukça sosyal bir bey adayı portre-
sıyle karşı karşıyayız.
Özetle, dinsel açıdan da bu uç bölgelerde ilginç bir at-
mosfer yaşanmaktadır. Ömeğin, onca hareketlüiğe rağ-
men "Müslfiman ve Hırisrivan unsurlar arasında dini se-
beplerden çıkmış herhangi bir mücadeleye tesadüf etmrvo-
ruz" (F. Köprülü. Osmanlı Devletinın Kuruluşu, s. 79).
Türk sahasında Hınstiyan halk yaşarken, aynı şekilde Bi-
zans sahası içinde de yerleşik Müslüman Türkler yaşıyor-
du. Diğer yandan, dinsel çatışma yaşanmamasında, o böl-
gede bulunan Türkmenlerin ortodoks dinsel kavrayışlar-
dan ve bağnazlıktan uzak olmasının da belirleyici rolü ol-
sa gerek. Nitekim heterodoks bir dinsel kavrayışa sahip
olan Türkmenler arasmda Sünni-ortodoks kavrayışın "hiç-
bir zaman kuvvetli bir tesir krra edememiş'
7
(F. Köprülü,
age., s. 79) olduğu bilinmektedir. Bunlardan da görülebi-
leceği gibi, söz konusu gaza yönelimi. klasik bir cihat ru-
huyla değil, ekonomik ve yerleşim amacıyla yapılmakta-
dır.
Bu noktada "gaza" ile "cihat" aynmına dikkat çekmek
istiyorum: Osmanhlar, birkaç yüzyıldır Anadolu'da kılıç
sallayan diğer pek çok Türkmen topluluğu gibi gaza ide-
olojisini kendısine eksen yapmıştır, ama aynı şeyi "cihat*
içın söylemek mümkün değildir. Birincisi yüzeysel bir
Müslümanlık adına gayrimüslimlere ve onlann topraklan
ve birikimlerine egemen olmak. ganimet toplamak anla-
mıyla sınırlıdır. İkıncısi ise binncisınin eylemıni icermek-
le birlikte ondan öte, daha tanımlı bir inanç adına, aynı za-
manda ıdeolojik olarak lslamlaştırmayı içerir. Müslüman
ordular için gelir kaybettirici niteliğınden dolayı, Emevi-
lerin Türk yurtlanna saldın döneminden başlayarak ci-
hat'tan gaza'ya kayılmıştır. Arapça köken olarak gazve, ya-
ni talan akını anlamını taşıyan gaza. cihat'ın yükümlülük-
lerini ıçermez, doğrudan talana yönelir. Gaza'nın dinsel te-
meli yoktur; ama buna rağmen İslami gelenekte egemen
olmuştur. Nitekim Kuran'da yoktur ve esasen çevrelerini
yağmalama kûltürüne sahip BBdeviifeNİen gelirken, ikm
ı;ı
rist Rnran'nTfen temel kavrtrnilarından biridir. Bu açıdan'
baktığımızda. Osmanlıların bu ikıncisi konusunda hiçbir
sı ise bu dönemın bütünsel ve doğru anlaşılması için tayin
edicidir.
Göçebe demokrasisi içinde Kızılbaş heterodoksisi bu dö-
nemde en yaygm inanç durumundadır. Bu ise gazanın,
Türkmen topluluklannın, yerleşim ve geçim olanaklan el-
de etmeye yönelik arayışlan temelinde biçimlenmesine
neden olmuştur. Osmanlı da dinsel düşmanlık temelinden
kopuk, işte böylesi birgaza anlayışı üzerinden kurulma ze-
mini elde etmiştir.
Nitekim, gazacı bir siyasal önder olan Osman Gazi, Is-
lamcı bir gaza anlayışının önkoşulu olarak, Hıristiyanlara
düşmanlık vegü\ensizlikduymamaktadır: "Osman Gazi,
Bilecik tekfuruna dedi ki: 'Sizden dileğimiz budur ki, bi-
zim göç eşyamızı, yaylalara gittiğimizde sizde emanet bı-
rakalım." O da kabul etti. Ne vakit Osman Gazi yaylaya gjt-
hisann beyi. içinden kadını kendisi için peyleme>i tasarlar.
Bunu hisseden Osman. kadını be>e kaptırmamak için ka-
çınr ve tantdıklannuı yanına yerleştirir. KendLşi de İnönü
Tekfuru'nun hisanna gidip içmeyedevam eder. Öte >andan.
Eskihisar Be>i'nin arkadaşı olan Sultan Öyüğü Tekfuru da
işe kanşır. Kaduu, Eskihisar Bevi'ne götiirmek için talimat
almışolmaİLBundandolayı adamlam la birlikte 1nönü Be-
yi'nin kapısına dayanıp ondan Osman'ı teslim ermesini is-
ter. Onlar 'edelim-etmeyelım' derken. Osman arkadaşla-
nnın başını derde sokmamak için kardeşi Gündüz ile bir-
likte dışan çıkar ve kuşatmay ı yararak Söğüt'e doğru at sü-
rer. Tam Söğüt'e varnuşlardı ki, Sultan Ö> iiğü Beyi adam-
lanyla yetişip iki kardeşe saldınr. Ne var kL Söğiit yakındır.
Obanın yiğirJeri yardıma koşarlar ve sakhnyı püskürtür-
ler(Neşri Akt s". Dnitçioğlu, Osmanlı Beyliği'nin Kuru-
Osmanlılar, Anadolu'da kılıç
sallayan diğer pek çok
Türkmen topluluğu gibi
gaza ideolojisini
kendisine eksen
yapmıştır, ama aynı şeyi
"cihat" için söylemek
mümkün değildir.
özel duyarlılık sergilemedığini görüyoruz. Türkmenlerin
ekonomik ihtiyacını ve yaptıklan eylemin meşrulaştınlma-
sı ihtiyacını karşılamaktadır. Gaza'yı kesin yaptınm ola-
rak kullanmışlar, ama dini yaymayı zorlamamışiardır.
Gazilik S. Divitçioğlu'nun da aktardığı gibi, iktisadi
mesleklerin iikaklagelenidir: "1-Gazilik, 2-Tıcaret,3-Ta-
nrn, 4- Zanaat". dahası "meslekler içinde yeğrek ve helâl-
rakolangaziliktir"!age. s. 45). Gerçekten de -İlkOsman-
lı toplumunda iktisat işlevi algılanmıyordu. Daha doğrusu
savaşçılık işlevi, onu içerip eritmişti. Durum bütün ortaçağ
Türk toplumlan için gecerüdir. Niçin? Çünkü. onlarda (ata-
lanmızda) bereketin sunduğu nimetier dışında, maliar ve
emek aracıhğrvla üretilmesi \e yeniden üretilnıesi kavramı
yoktur. Çoğalan sürii üretilmez. Aynca. üretilen malı üre-
tenden gaspermek, üretmekten daha kolaydır" (age, s. 66).
Esasen bu durum, tüm 13. yüzyıl Anadolu Türkmenle-
ri için geçerli bir realitedir. Köprülü, konuya ilişkin bize
şu bilgiyi vermektedir: "Bu Türk aşiretleri umumiyetle
Müslümanolmakla beraber, hertüıiü taassuptan azade, di-
nin kendileri için çok muğiak ve nakabil-i kra ahkâmına
riayetten ziyade eski kavmi ananelerinin zahiri Müslüman-
lık cilasına boyanmış basit bir şekline salik. eski Türk şa-
manlannuı haricen İslamlaşmış bir devamuıdan başka bir
şe> oimayan müfrit Ale\ i ve heterodoks Türkmen babala-
nnın manevi nüfuzu altında idik>r." (age, s. 47)
Özetle bu gaziler. "kâfirlere karşı amansız savaşçılar
olarak Osmanlı ulemasınınsanalyarabklan değiUerdL" (C
Kafadar. bkz. Cogito, s. 58)
Sürecek
TFI^NOKTASI I ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@turk.net
Boğaziçi Elektrik Kurumu
Sezen Yavuz Ltd Şti.
kartımı kaybettim
hükümsüzdür.
AYSEL ÇETİNKAYA
Üç genç kız. Cezaevinin duvanna sırt-
lannı dayamışlar. Yüzlerine bakmaktan
utandığımızdan olacak, gazetede yayım-
lanan fotoğraflannın gözlerine bant çek-
mişler. Bir ülke düşünün ki 16 yaşındaki
gençlerine karakolda copla tecavüz
eder. O gencecik kızlan korkutarak, onur-
lannı kırarak, yaralayıp sakatlayarak bu ül-
kenin güvenliğini sağladığını sanır.
Iskenderun Karakolu'nda elinde co-
puyla, sınıflannı birincilikle geçen bir genç
kıza "Soyun" diyen polisi kim yetiştiriyor,
kim maaşını veriyor, kimteşvikediyor? Bu
ülkenin yurttaşlan olarak, karakollannda
gencecik kızlanna copla tecavüz edildi-
ğini biliyoruz. Böyle bir haberi okuduğu-
muzda belki de bazılanmız, "Ne yapalım,
bu ülkenin güvenliği için hainlere hadle-
rini bildirmek gerekir" diye düşünüyor-
dur.
Manisalı gençlerden birinin annesi şöy-
le diyordu: "Çocuğuma copla tecavüz
edildiğini duyduğumda dünyam yıkıldı.
Eskiden bu ülkede işkence vardiyenlere
Gençlerine Tecavüz Eden Sistem...
inanmazdım, bu devlete, bu ülkenin gü-
venlik güçlerine güvenirdim. Ne kadar
yanıldığımı şimdi anladım." Bu sistemin
değişmesini istememiz için hepimizin ba-
şına böyle şeylerin mi geîmesi gerekiyor?
"Gözaltı süresince; gözbağı, hakaret,
öldürme tehdidi, tecavüz tehdidi, sürek-
li işkence yapma tehdidine manız kal-
mış. Sözle, dokunarak ve copla cinsel ta-
ciz uygulanmış, tecavüz edilmiş (makata
cop sokma)..." Türk Tabipleri Birliği'nin
raporu böyle devam ediyor. 16 yaşında-
ki bir lise öğrencisi kıza, Türkiye Cumhu-
riyeti'nin bir karakolunda bunlar yapılıyor.
Bir karakolunda değil, birçok karakolun-
da bunlar yapılıyor. Manisa'da, Nazilli'de,
Ankara'da, fstanbul'da benzer örnekleri
duyup, bütün bu duyduklanmızla yaşa-
maya devam ediyoruz.
Kimdir bu işkencecileri cesaretlendi-
renler? Bu işkencelerden ne umuyoriar?
Son Türk devletini bu işkencelerle koru-
duklarını mı düşünüyorlar? Daha da
önemlisi, onlardan neden hesap sorula-
mıyor? Bu genç kızlara cop sokanlar, gö-
revlerini(!) sürdürüyorlar, gençler ise yaşa-
dıklan büyük dramla cezaevlerinde çile
çekiyorlar.
Böyle bir duruma nasıl dayanıp nasıl
yaşayacağız? Neden bu ülkenin insanla-
rı işkenceyi önleyemiyorlar? Neden gen-
cecik çocuklan, bir canavarın ağzına atar
gibi karakollara teslim ediyoriar? İşkence
gören gençlerden birisini babası karako-
la teslim etmiş. Güvendiği için mi, yoksa
korktuğu için mi?
Bizler korktuğumuz için mi bu işkence-
lere seyirci kalryoruz, yoksa bu işkence id-
dialanna inanmadığımız için mi susuyo-
ruz? Insan bazen bu ülkenin bir yurttaşı
olmaktan büyük biracı duyuyor. Bu ülke-
de olan biteni duymamak, görmemek için
çok uzaklara kaçmak isteği taşıyor. Son-
ra bir vicdan muhasebesiyle, bu kepaze-
liğin sorumlusu biraz da biziz diye düşü-
nüp, direnmek gerektiğine karar veriyor.
•••
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel,
Pakistanlı darbeci generali ağırlıyor. Erol
Evcil'in ifadesinin bazı bölümlerinin em-
niyette kaybolduğu söyleniyor. Gözleri
bantlı, tecavüze uğramış çocuk fotoğraf-
lan gazeteleri kaplıyor. Önlerine tecavü-
ze uğramış gençler getirilen bazı doktor-
lar "Darp ve cebir izine rastlanmadı" di-
ye raporlar yazıyorlar.
Cumhuriyetin 76. yılını kutladık. Ata-
türk'ü ölümünün 61. yılında yann anaca-
ğız. Bu törenlerde birçok resmi kişi Cum-
huriyete bağlılık yemini ediyor. Birçok yö-
netici, "Atatürk'ün açtığı çağdaş uygar-
lık yolunda" ileriemekle övünüyor. Sonra
çocuklarına karakollarda cop sokulan bir
ülkenin yöneticileri olarak koltuklannage-
ri dönüyorlar. Gözleri bantlı, tecavüze uğ-
ramış genç kızlann haberlerini, hiçbir şey
olmamış gibi kahvelerini yudumlayarak
okuyorlar.
•••
Bu ülkede, işkence yapmak kanunen
suç. Bunu polisler de biliyor, işkenceye
uğrayan da. Ama işkenceler, en aşağtlık
yöntemlerle devam ediyor. Sonra da "asil
milletimiz" diye başlayan nutuklar dinliyo-
ruz. Son Türk devleti üzerine kahraman-
lık edebiyatlanyla günlerimizi geçiriyoruz.
Gözleri bantlı o gencecik kızlar, hepimi-
zin ayıbı, milletin ayıbı, devletin ayıbı. Bu
utancı, böyle giderse 22. yüzyıla da taşı-
mak mutluluğuna erişeceğiz.
O üç genç kızın fotoğraflanndan göz-
lerinizi ayırmayın. O yaşadığımız günlerin
bir anısı olarak gelecek yüzyıla taşınacak.
Hepimize hayırtı uğuriu olsun...