19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET . • ' " . , • « : - - - 9 KASJM1999 SAU DIZI Avcılar'daki örgüt içi infaz davası • İstanbul Haber Servisi - Avcılar'da yasadışı Kızılordu örgütünün lıderi konumunda bulunan Hasan Hüse\ in Mercan ıle bir örgüt üyesinın öldüriilmesiyle sonuçlanan olaya ılişkin bıri emekli başkomiser kızı 3 sanığın yargılanmasına fstanbul 4 No'lu DGM'de başlandı. Mahkeme heyetı, duruşmayı sanık Aysen Alhan'mPışmânlık Yasası'ndan yararlanmak içın hazırladığı dilekçesinin Içişieri Bakanliğı, Emniyet Müdürlüğü ve DGM Savcıliğı tarafından incelenmesı ve dosyadaki eksikliklerin giderilmesi için erteledı. Özbay Damştay'a başvuracak • KAYSERİ (Cumhuriyet) - Kayseri Emniyet Müdürlüğü*görevinden alınarak merkeze atanan Sabahattın Özbay, Danıştay"a dava açacağını belirterek "Bunun hesabı sorulacaktır, hangı siyasi kişi olursa olsun" dedi. Kayseri Polısevi'nde düzenlenen veda yemeğinde konuşan Özbay, kendisini "mesleğinin, devletinin âşığı" bir kişi olarak tanımladı ve bugüne kadar çahşmayana hiçbir şekilde prim vermedigini belirtti. Kavi: Paıti arayışım yok • İstanbul Haber Servisi - İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Hüsamettin Kavi, sağda yeni bir parti arayışı içinde olmadığmı belirtti. Kavi yaptığı yazılı açıklamada. fstanbul'da önceki gün düzenlenen "Türkiye için el ele" arayış topianttsına. davet üzerine. ortaya konulacak görüşleri İSO adına dinlemek üzere katıldığım ifadeetti. Toplantıda, bazı katılımcılann sağda yeni bir partı oluşumuna yönelik düşüncelerini dile getirdiklenni. katılımcılann bir bölümünün ise yeni bir parti arayışının Türkiye meselelerine çözüm getirmeyeceğini ifade ettiklenni kaydeden Kavi. pek çok katılımcının da bu arayış sürecının devam ettirilmesi yolunda temennileri olduğunu belirtti. Kültür ye Sanat Büyük Ödülleri • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri'ne. klasik Türk müziği alanında Nevzat Atlığ. tiyatro yazan Turgut Özakman ve orkestra şefi Rengim Gökmen değer görüldü. Cumhurbaşkanı Kültür ve Sanat Danışmanı Dınçer Sümer, dün düzenlediği basın toplantısında, ödüllerin bugün Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından törenle sahiplerine verileceğini belirtti. İBDAC operasyonu• İstanbul Haber Servisi - tstanbul Terörle Mücadele Şubesi ekiplerince Esenler ve Avcılar'da dün düzenlenen operasyonlarda. yasadışı İslami Büyük Doğu'Akıncılan-Cephesi (İBDA-C) örgütüne üye 6 kişi yakalandı. Operasyonlarda bu kişilerle bırlikte bomba yapımında kullanılan malzemeler ve örgütsel dokümanlar da ele geçirildi. Altıntaş tutuklandı • İstanbul Haber Servisi - Basbakanlık Mali Suçlan Araştırma Kurulu'nun hazırladığı rapor uyannca gözaltına alınan, Sanyer'de öldürülen Ömer Lütfü Topal'ın imam nikâhıyla bırlikte yaşadığı Birsu Hilal Altıntaş ile bazı borsacı ve döviz bürosu sahiplerinin de aralarında bulunduğu 14 kışiden 9'u dün akşam çıkarıldıklan tstanbul Nöbetçi 11. Aslıye Ceza Mahkemesi'nce tutuklandı. evşirme Bir Despotizmin Gayri-Resmi Tarihi -3- ERDOĞAN AYDIN Heterodoks gaza beyliği elirtuğimiz gibi sorun, imparatorluk kültürü- nün kendisinde, fethedilen halklann en kolay sömürülecegi ve en kolay denetim altında tu- tulmasının bu en uygun yönteminde yatmak- tadır. Nitekim, tüm çokuluslu imparatorluk- larda uygulama, istısnalar bir yana, böyledir. Roma, Bi- zans, Pers imparatorluklannın yaru sıra Avusturya-Maca- ristan tmparatorluğu da, Çarlık Rusyası da böyledir. Özetle. Osmanh'nın dinen meşru addedilen diğer tek- tannlı kimlikleri kabul etmesi, bir erdem veya çağına gö- re ilerilik örneği değildir. Tam tersine, bu durum impara- torluk idaresinin doğası gereğidir. Imparatorluklann ken- disi milliyet esasma oturmadığından, diğer milliyetlerin dil ve inançlanna kanşılmaz. Kaldı ki imparatorluk bürokrasisinin bizzat kendisinin milliyeti olmadığından. uygulanabilir bir milli kımlik de yoktur. Karşımızda duran uygulama talanı, düzenli vergi toplamayı ve siyasal egemenliği güvence altına almaya yönelik bir yönetim tekniğidir ve Osmanlı tarihi, bunlar- daki aksamalann nasıl zulümle üzerine gidildiğinin de ta- rihidır aynı zamanda... Temel gelir kalemi talana, temel siyaseti gazaya daya- nan bir imparatorluk karşısında eleştirel bir futum takınıl- maması, insani bir duruşla düşünülemez. Tepesinde kadir- i mutlak bir hükümdann yer aldığı ve onun dışındaki her- kesin "kuT addedildiği. bunlann padişaha karşı can ve mal güvenliğini tanımayan bir hukukun geçerli olduğu. temei ordu biriminin zorla alınan Hıristiyan çocuklanndan ku- rulu bir lejyon ordusu olduğu, gayrimüslimlerin ikinci sı- nıf, resmi mezhepten farklı inanca sahip Müslümanlann "zmdık" ılan edilip kat'llerine ferman çıkanldığı, hâkim dini değiştirebilmenın (ridde), dolayısıyla vıcdan özgürlü- ğünün olmadığı bir zaman ve düzende uygulanan 'hoşgö- rû'den "kadanmak" anlamı dışında bir anlam çıkarmanın demagojik bir yaklaşım olacağı açıktır. Hak ve özgürlük kavramınm, vicdan özgürlûğünün or- taya çıkması; teba, kul ve köle kategorilcrinin ortadan kal- karak insanlann farklılıklanna rağmen eşitliklerinin tanın- Egemen olan anlayış ise ortodoks Islamdan temel aynmla heterodoks, yani kabul edilen dinsel esaslara aykın bir anlayıştır. Bundandır ki bu süreçte belirgin bir Hıristiyan düşmanlığı söz konusu değildir. ması sonrasındadır; oysa bilindiği gibi, Osmanlı bir teba- lar, kullar ve köleler toplumudur. ilk Osmanhlar: Alevi Cazacılar Topluluğu Sınıflaşma ve toprağa dayalı (yerleşik) bir kurumlaş- mayla örtüşmek üzere, üretimin ve diğer gelirlerin disip- lin altına ahnması amacıyla kendi toplumunu silahla de- netim altına alma ve düzenli bir bürokrasi ve ordu yarat- ma anlamında devletleşme, göçebe ekonomisine sahip halklara özgü kabile demokrasisinin de sona ermesi anla- mı taşıyacaktı. Esasen sınıflaşmayı takiben Türkdevletleş- mesinin. öncelikle kendi halkı ve geleneğine yabancılaş- ması da bu nedenin, yani göçebe ekonomisi içinde biçim- lenen Türk kültür geleneğinin sonucuydu. Önceleri kendi içinde demokratik, dışa karşı talancı olan bu gelenek Js- lamlaşma ve devletleşmeyle birlikte artık kendi halkına karşı da baskıcı, diğer halklardan fethedilen topraklarda ise kalıcı uygarlıklann çizgisine giriyor; deyim uygunsa uy- garlaşmaya ve yozlaşmaya uğruyordu. Ozellikle belirtil- melidir ki devletleşme ve tabii tslamlaşma yönündeki bu gelişme, tarihi olarak bir ilerlemeye tekabül etmekle bir- likte, toplumsal ve ahlaki düzlemde bir yabancılaşmaya ve yozlaşmaya tekabül etmektedir. Osmanlı kuruluşunda temel motivasyon etkeni 'gaza'dır. Tabii gazanın Türkmen geleneği içinde büründüğü anlam bu noktada tayin edici bir önem taşıyor. Söz konusu bu ey- lemin klasik bir din yayma olarak anlaşılmaması gerek- mektedir. Çünkü böyle görülmesi halinde "gaza", sürecin anlaşılmasını olanaksızlaştıran bir anlama bürünecektir. Türkmenlenn, yaymak uğruna böylesi yoğun bir hareket- lilik gösterecekleri denli kristalize olmuş bir İslami algı- lan yoktur. Ama buna karşılık onlan gaza ile bütünleştire- cek çok somut maddi zorunluluklan ve gereksinimleri var- dır. Bu noktada gazayı dinin gereği bir idealist eylemi ola- rak, dolayısıyla da gazacılan softı dindarlar olarak değer- lendirmekten özellikle uzak durmak gerekmektedir. Bu algılayış hem çok yanlıştır hem de sürece Hıristiyan-Müs- lüman çahşması eksenli bir öznellik temelinde yaklaşma- ya zemin sağlamaktadır. Bu ise tarihi, dinsel önyargılan besleyen bir araç haline getirmektedir. Oysa gerçek durum barnbaşkadır. Öncelikle bilinmelidir ki, başta Osmanhlar olmak üze- re, gaza yapan Türkmenlerarasmdaçok farklı inançlar söz konusudur. Egemen olan anlayış ise ortodoks Islamdan te- mel aynmla heterodoks, yani kabul edilen dinsel esaslara aykın bir anlayıştır. Bundandır ki bu süreçte belirgin bir Hıristiyan düşmanlığı söz konusu değildir. Hatta Hıristi- yan komşulanyla gazaya çıkıp ganimet paylaşımına bile rastlanmaktadır (Bkz. Cemal Kafadar, tki Cihan Arasın- da, Cogito, s.48 ve 64). Özetle, kendine münhasırbir ''ga- za'' ideolojisiyle karşı karşıyayız; bunun doğru anlaşılma- se, bütün eşyalannı öküztere yükktirter idi. Bir nke harun kişiyle gönderirlerdi. Kaleye bırakırlardı. Ne zaman vavla- dan gelseler. armağan olarak peynir \e halı ve kilim ve ku- zular armağan iletüierdi. Bu kâfuier bunlara gayet itimat edüp dururlanu." (Âsıkpaşazade Tarihi, s.15) "Osman Gazi bunca gazalar etmeye başlayınca, etrafun kâfiıieri çekiniroklular.Osman Gazi Bilecik kâfirierine ga- yet hürmet eder idi. Sordular, 'Bu Bilecık kâfırlennın se- nin katında hûrmeti var, nedendir' dediler. Dedi ki, 'Kom- şulanmızdır. Biz bu vilayete ganp olarak geldiğımizde bunlar bizi hoş tuttular. Şimdi bize dahi gerektir ki, bunla- ra hürmet edelim." (Âsıkpaşazade Tarihi, s. 22) Görüldüğü gibi, ne sofiı bir tepkiye sahiptir bu gaziler ne de İslami kurallara uygun bir davranış içindedirler. Tam tersine, her şeyi belirleyen, onlann çıkarlan ve koşullar ol- maktadır. Daha bireysel ama çarpıcı bir öykü, prototip bir gazi olan Osman Bey'in kışiliğine dair: "Osman gençtiğinde Eski- hisar'a giderken. İrburnu denilen yerde Mal Hatun adında bir kadınla tanışıp onunla muhabbet eder. (_) Günlerden bir gün. Eskihisar Tekfuru" nun içki meclisinde, Osman ka- dına âşık olduğunu itiraf eder. Kadını nice övmüs olmau ki. luşu, s. 62). Görüldüğü gibi. tekfurlarla dostluk kuran, on- lann ıçki meclislerine katılan. kadınlarla ilişki kurup âşık olan, kadın kaçıran, oldukça sosyal bir bey adayı portre- sıyle karşı karşıyayız. Özetle, dinsel açıdan da bu uç bölgelerde ilginç bir at- mosfer yaşanmaktadır. Ömeğin, onca hareketlüiğe rağ- men "Müslfiman ve Hırisrivan unsurlar arasında dini se- beplerden çıkmış herhangi bir mücadeleye tesadüf etmrvo- ruz" (F. Köprülü. Osmanlı Devletinın Kuruluşu, s. 79). Türk sahasında Hınstiyan halk yaşarken, aynı şekilde Bi- zans sahası içinde de yerleşik Müslüman Türkler yaşıyor- du. Diğer yandan, dinsel çatışma yaşanmamasında, o böl- gede bulunan Türkmenlerin ortodoks dinsel kavrayışlar- dan ve bağnazlıktan uzak olmasının da belirleyici rolü ol- sa gerek. Nitekim heterodoks bir dinsel kavrayışa sahip olan Türkmenler arasmda Sünni-ortodoks kavrayışın "hiç- bir zaman kuvvetli bir tesir krra edememiş' 7 (F. Köprülü, age., s. 79) olduğu bilinmektedir. Bunlardan da görülebi- leceği gibi, söz konusu gaza yönelimi. klasik bir cihat ru- huyla değil, ekonomik ve yerleşim amacıyla yapılmakta- dır. Bu noktada "gaza" ile "cihat" aynmına dikkat çekmek istiyorum: Osmanhlar, birkaç yüzyıldır Anadolu'da kılıç sallayan diğer pek çok Türkmen topluluğu gibi gaza ide- olojisini kendısine eksen yapmıştır, ama aynı şeyi "cihat* içın söylemek mümkün değildir. Birincisi yüzeysel bir Müslümanlık adına gayrimüslimlere ve onlann topraklan ve birikimlerine egemen olmak. ganimet toplamak anla- mıyla sınırlıdır. İkıncısi ise binncisınin eylemıni icermek- le birlikte ondan öte, daha tanımlı bir inanç adına, aynı za- manda ıdeolojik olarak lslamlaştırmayı içerir. Müslüman ordular için gelir kaybettirici niteliğınden dolayı, Emevi- lerin Türk yurtlanna saldın döneminden başlayarak ci- hat'tan gaza'ya kayılmıştır. Arapça köken olarak gazve, ya- ni talan akını anlamını taşıyan gaza. cihat'ın yükümlülük- lerini ıçermez, doğrudan talana yönelir. Gaza'nın dinsel te- meli yoktur; ama buna rağmen İslami gelenekte egemen olmuştur. Nitekim Kuran'da yoktur ve esasen çevrelerini yağmalama kûltürüne sahip BBdeviifeNİen gelirken, ikm ı;ı rist Rnran'nTfen temel kavrtrnilarından biridir. Bu açıdan' baktığımızda. Osmanlıların bu ikıncisi konusunda hiçbir sı ise bu dönemın bütünsel ve doğru anlaşılması için tayin edicidir. Göçebe demokrasisi içinde Kızılbaş heterodoksisi bu dö- nemde en yaygm inanç durumundadır. Bu ise gazanın, Türkmen topluluklannın, yerleşim ve geçim olanaklan el- de etmeye yönelik arayışlan temelinde biçimlenmesine neden olmuştur. Osmanlı da dinsel düşmanlık temelinden kopuk, işte böylesi birgaza anlayışı üzerinden kurulma ze- mini elde etmiştir. Nitekim, gazacı bir siyasal önder olan Osman Gazi, Is- lamcı bir gaza anlayışının önkoşulu olarak, Hıristiyanlara düşmanlık vegü\ensizlikduymamaktadır: "Osman Gazi, Bilecik tekfuruna dedi ki: 'Sizden dileğimiz budur ki, bi- zim göç eşyamızı, yaylalara gittiğimizde sizde emanet bı- rakalım." O da kabul etti. Ne vakit Osman Gazi yaylaya gjt- hisann beyi. içinden kadını kendisi için peyleme>i tasarlar. Bunu hisseden Osman. kadını be>e kaptırmamak için ka- çınr ve tantdıklannuı yanına yerleştirir. KendLşi de İnönü Tekfuru'nun hisanna gidip içmeyedevam eder. Öte >andan. Eskihisar Be>i'nin arkadaşı olan Sultan Öyüğü Tekfuru da işe kanşır. Kaduu, Eskihisar Bevi'ne götiirmek için talimat almışolmaİLBundandolayı adamlam la birlikte 1nönü Be- yi'nin kapısına dayanıp ondan Osman'ı teslim ermesini is- ter. Onlar 'edelim-etmeyelım' derken. Osman arkadaşla- nnın başını derde sokmamak için kardeşi Gündüz ile bir- likte dışan çıkar ve kuşatmay ı yararak Söğüt'e doğru at sü- rer. Tam Söğüt'e varnuşlardı ki, Sultan Ö> iiğü Beyi adam- lanyla yetişip iki kardeşe saldınr. Ne var kL Söğiit yakındır. Obanın yiğirJeri yardıma koşarlar ve sakhnyı püskürtür- ler(Neşri Akt s". Dnitçioğlu, Osmanlı Beyliği'nin Kuru- Osmanlılar, Anadolu'da kılıç sallayan diğer pek çok Türkmen topluluğu gibi gaza ideolojisini kendisine eksen yapmıştır, ama aynı şeyi "cihat" için söylemek mümkün değildir. özel duyarlılık sergilemedığini görüyoruz. Türkmenlerin ekonomik ihtiyacını ve yaptıklan eylemin meşrulaştınlma- sı ihtiyacını karşılamaktadır. Gaza'yı kesin yaptınm ola- rak kullanmışlar, ama dini yaymayı zorlamamışiardır. Gazilik S. Divitçioğlu'nun da aktardığı gibi, iktisadi mesleklerin iikaklagelenidir: "1-Gazilik, 2-Tıcaret,3-Ta- nrn, 4- Zanaat". dahası "meslekler içinde yeğrek ve helâl- rakolangaziliktir"!age. s. 45). Gerçekten de -İlkOsman- lı toplumunda iktisat işlevi algılanmıyordu. Daha doğrusu savaşçılık işlevi, onu içerip eritmişti. Durum bütün ortaçağ Türk toplumlan için gecerüdir. Niçin? Çünkü. onlarda (ata- lanmızda) bereketin sunduğu nimetier dışında, maliar ve emek aracıhğrvla üretilmesi \e yeniden üretilnıesi kavramı yoktur. Çoğalan sürii üretilmez. Aynca. üretilen malı üre- tenden gaspermek, üretmekten daha kolaydır" (age, s. 66). Esasen bu durum, tüm 13. yüzyıl Anadolu Türkmenle- ri için geçerli bir realitedir. Köprülü, konuya ilişkin bize şu bilgiyi vermektedir: "Bu Türk aşiretleri umumiyetle Müslümanolmakla beraber, hertüıiü taassuptan azade, di- nin kendileri için çok muğiak ve nakabil-i kra ahkâmına riayetten ziyade eski kavmi ananelerinin zahiri Müslüman- lık cilasına boyanmış basit bir şekline salik. eski Türk şa- manlannuı haricen İslamlaşmış bir devamuıdan başka bir şe> oimayan müfrit Ale\ i ve heterodoks Türkmen babala- nnın manevi nüfuzu altında idik>r." (age, s. 47) Özetle bu gaziler. "kâfirlere karşı amansız savaşçılar olarak Osmanlı ulemasınınsanalyarabklan değiUerdL" (C Kafadar. bkz. Cogito, s. 58) Sürecek TFI^NOKTASI I ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Boğaziçi Elektrik Kurumu Sezen Yavuz Ltd Şti. kartımı kaybettim hükümsüzdür. AYSEL ÇETİNKAYA Üç genç kız. Cezaevinin duvanna sırt- lannı dayamışlar. Yüzlerine bakmaktan utandığımızdan olacak, gazetede yayım- lanan fotoğraflannın gözlerine bant çek- mişler. Bir ülke düşünün ki 16 yaşındaki gençlerine karakolda copla tecavüz eder. O gencecik kızlan korkutarak, onur- lannı kırarak, yaralayıp sakatlayarak bu ül- kenin güvenliğini sağladığını sanır. Iskenderun Karakolu'nda elinde co- puyla, sınıflannı birincilikle geçen bir genç kıza "Soyun" diyen polisi kim yetiştiriyor, kim maaşını veriyor, kimteşvikediyor? Bu ülkenin yurttaşlan olarak, karakollannda gencecik kızlanna copla tecavüz edildi- ğini biliyoruz. Böyle bir haberi okuduğu- muzda belki de bazılanmız, "Ne yapalım, bu ülkenin güvenliği için hainlere hadle- rini bildirmek gerekir" diye düşünüyor- dur. Manisalı gençlerden birinin annesi şöy- le diyordu: "Çocuğuma copla tecavüz edildiğini duyduğumda dünyam yıkıldı. Eskiden bu ülkede işkence vardiyenlere Gençlerine Tecavüz Eden Sistem... inanmazdım, bu devlete, bu ülkenin gü- venlik güçlerine güvenirdim. Ne kadar yanıldığımı şimdi anladım." Bu sistemin değişmesini istememiz için hepimizin ba- şına böyle şeylerin mi geîmesi gerekiyor? "Gözaltı süresince; gözbağı, hakaret, öldürme tehdidi, tecavüz tehdidi, sürek- li işkence yapma tehdidine manız kal- mış. Sözle, dokunarak ve copla cinsel ta- ciz uygulanmış, tecavüz edilmiş (makata cop sokma)..." Türk Tabipleri Birliği'nin raporu böyle devam ediyor. 16 yaşında- ki bir lise öğrencisi kıza, Türkiye Cumhu- riyeti'nin bir karakolunda bunlar yapılıyor. Bir karakolunda değil, birçok karakolun- da bunlar yapılıyor. Manisa'da, Nazilli'de, Ankara'da, fstanbul'da benzer örnekleri duyup, bütün bu duyduklanmızla yaşa- maya devam ediyoruz. Kimdir bu işkencecileri cesaretlendi- renler? Bu işkencelerden ne umuyoriar? Son Türk devletini bu işkencelerle koru- duklarını mı düşünüyorlar? Daha da önemlisi, onlardan neden hesap sorula- mıyor? Bu genç kızlara cop sokanlar, gö- revlerini(!) sürdürüyorlar, gençler ise yaşa- dıklan büyük dramla cezaevlerinde çile çekiyorlar. Böyle bir duruma nasıl dayanıp nasıl yaşayacağız? Neden bu ülkenin insanla- rı işkenceyi önleyemiyorlar? Neden gen- cecik çocuklan, bir canavarın ağzına atar gibi karakollara teslim ediyoriar? İşkence gören gençlerden birisini babası karako- la teslim etmiş. Güvendiği için mi, yoksa korktuğu için mi? Bizler korktuğumuz için mi bu işkence- lere seyirci kalryoruz, yoksa bu işkence id- dialanna inanmadığımız için mi susuyo- ruz? Insan bazen bu ülkenin bir yurttaşı olmaktan büyük biracı duyuyor. Bu ülke- de olan biteni duymamak, görmemek için çok uzaklara kaçmak isteği taşıyor. Son- ra bir vicdan muhasebesiyle, bu kepaze- liğin sorumlusu biraz da biziz diye düşü- nüp, direnmek gerektiğine karar veriyor. ••• Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Pakistanlı darbeci generali ağırlıyor. Erol Evcil'in ifadesinin bazı bölümlerinin em- niyette kaybolduğu söyleniyor. Gözleri bantlı, tecavüze uğramış çocuk fotoğraf- lan gazeteleri kaplıyor. Önlerine tecavü- ze uğramış gençler getirilen bazı doktor- lar "Darp ve cebir izine rastlanmadı" di- ye raporlar yazıyorlar. Cumhuriyetin 76. yılını kutladık. Ata- türk'ü ölümünün 61. yılında yann anaca- ğız. Bu törenlerde birçok resmi kişi Cum- huriyete bağlılık yemini ediyor. Birçok yö- netici, "Atatürk'ün açtığı çağdaş uygar- lık yolunda" ileriemekle övünüyor. Sonra çocuklarına karakollarda cop sokulan bir ülkenin yöneticileri olarak koltuklannage- ri dönüyorlar. Gözleri bantlı, tecavüze uğ- ramış genç kızlann haberlerini, hiçbir şey olmamış gibi kahvelerini yudumlayarak okuyorlar. ••• Bu ülkede, işkence yapmak kanunen suç. Bunu polisler de biliyor, işkenceye uğrayan da. Ama işkenceler, en aşağtlık yöntemlerle devam ediyor. Sonra da "asil milletimiz" diye başlayan nutuklar dinliyo- ruz. Son Türk devleti üzerine kahraman- lık edebiyatlanyla günlerimizi geçiriyoruz. Gözleri bantlı o gencecik kızlar, hepimi- zin ayıbı, milletin ayıbı, devletin ayıbı. Bu utancı, böyle giderse 22. yüzyıla da taşı- mak mutluluğuna erişeceğiz. O üç genç kızın fotoğraflanndan göz- lerinizi ayırmayın. O yaşadığımız günlerin bir anısı olarak gelecek yüzyıla taşınacak. Hepimize hayırtı uğuriu olsun...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle