Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5 KASIM 1999 CUMA
14 KULTUR kultur(2 cumhuriyet.com.tr
A Y D I N L I Ğ A G 1 D E N Y O L D A . . . (3)
'Herhal ilerdedir yaşanacak günlerinKültür Servisi - Sayın Tanilli, 20. yüzyıhn 21. yüz-
v ıla aktara'cağı bemen bütün sorunlar, şu ya da bo
ölçüde bLriın sorunlanmı/ da. Türkiye'ye bakngı-
nızda, onu bu sorunlan çözmey e haariıklı bir ülke
olarak görüyor musunuz?
SERVER TANİLLİ - Esefle söyleyeyim ki ha-
yır!
Nedeni de şu: Biz, ülke ve halk olarak. 20. yüz-
yıhn ilk çeyreğinde bir büyük atılımla çağımıza
girdik: Batan bir imparatorluğun arkasından yeni
bir devlet kurduk. Bu devlet, çağının bekJedikleri-
ne yanıt verecek ilkeler üzerine kurulu idi: Cum-
huriyetle yönetilecekti; dinle devlet birbirinden ay-
nhyor, din bireylerin vicdanlanna emanet edilirken
toplum ve yurt sorunlan aklın. bilimin ve gerçek-
lerin dogrultusunda çözümlenecekti. Bu yolda pek
önemli reformlar yapıldı. Bunlan "1923 Devrimi"
adıyla aruyoruz ve 20. yüzyılın en önemli birkaç
olayından biridir o. Bütün bir Müslüman dünyanın
da en dikkat çekici gelişmelerinden biri, daha doğ-
rusu birincisi idi.
Yüzyılın yansına kadar o devrimin meyvelenni
devşirdik. Sanayimizin temelleri atılırken, özellik-
le eğitimde bir iki sağlıklı kuşak yetiştirdik. Ne var
ki, yüzyılın ikinci yansında girdiğimiz çok partili
yaşamın da, bu gelişmeyi, bir demokratik tartışmâ
ortamında daha ileri noktalara taşıması gerekirken,
demokrası sağlam temeller üzerine oturtulamadı-
ğı gibi, bizzat cumhuriyetin varlıgını tehlikeye atan
gelişmelerin içine girilmiştir. Bu nankör ortamda
tek olumlu parantez "27Mayısparantezi'' idi. O da
bastınldı. 12 Eylül'le ise karşı-devrim en iğrenç
örnek ve sonuçlarını ortaya koydu.
Diyeceğim, bir yanm yüzyıl çarçur edilmiştir.
Asıl korkunç olanı da, Mümtaz Soysal'ın deyi-
şiyle, "yön duygusu"nu yitirdik.
21. yüzyıla bu korkunç kayıpla giriyoruz.
- Peki ne yapmalıyız yeui bir yiizyüı da yitirme-
mekjçin?
SERVER TANİLLl -Çağdaş tarihine bir
devrimle başlayan bir toplum, ona sırtıru dö-
nerek yolunu bulamaz. 1950'lerdenbaşlayarak
yaptığımız budur. Sonuç da ortadadır: Atatürk'
Türkıye 'si. bütün dünyanın saygısını kazanmış bir
ülkeydi: yeni bir yüzyılın eşiğinde ise bir "utanç
tablosu"dur sergilediğimiz. Böylece, ilk yapaca-
ğımız şey, laik cumhuriyetin ilkelerini yeniden ayak-
lan üzerine dikmek ve -sahte değil!- gerçek bir de-
mokrasiyle de onu payandalamaktır. Demokrasisiz
bir devrimin soluğu kesilir; ama laik cumhuriyete
arkasını dönmüş bir demokrasi de kolayca yozla-
şır ve nereye götüreceği belli olmayan rezil bir oyu-
na dönüşür. Cumhuriyet, laiklik ve demokrasi: Bun-
lar birbirini tamamlar ve etle tırnak gıbi de bağlı-
dırlar birbirlerine. Türkiye'de "Aydmlanma" dev-
riminin beklediği "sentez" budur işte. Yoksa şo-
ven ve dinci formüller değil!
Yeni bir yüzyılın eşiğinde ve bir yanm yüzyıllık
çırpınışlann arkasından bir karar antnda bulunuyo-
ruz.
"vYön"ümüzü bulalım her şeyden önce de!
..ırBugeneldoğrununyamsıra çözüm bekkyennefc
önemli sorunlar da var_ :,!.-•-. -
v
".
en güzelleri...'
V^elecek bize, biz insanlara
bağlıdır ve biz onu yeniden
yaratabiliriz. Benim pek tuttuğum
ve yakından izlediğim bir
bilim felsefecisi olan
Dominique Lecourt bir yerde
şöyle der: "Aslında şunun
farkına vanyoruz ki, dünya, daha
iyi olduğu kadar daha kötü için de,
her zaman daha fazla olasılîklar
banndınyor bağnnda. Açıkça
. söyleyelim: Yaşlanma,
olanaklann daralıp
büzülmesi ise
yaşlanmıyor dünyamız.
Gençleşiyor. Bize
düşen, onunla
uyumlu hale
gelmektir."
(Fotoğraf: İNCİ
ASENA)
Yann başlayacak 18. lstanbul TÜYAP Kitap Fuan'run bu yüki onur yazan Server Tanilli olacak.
SEKVERTANİLLİ-Örneğin "KürtsonmuVeği-
timsorunu
r>
,'*sosyal sorun'"... Bunlar, bizim enbaş-
ta ve bir an önce çözmemiz gereken sorunlardır. Ne
var ki, bu sorunlan ancak demokratik iktidarlar çö-
zebilir. Türkiye'ninçaresizliği işte burada: Siyaset
arenasında, giderek parlamentoda ağır basanlar,
sağcı, tutucu ve gerici partiler. Onlardan temel so-
runlan çözmeyi bekleyemezsiniz; çünkü böylesi
bir çözüm, onlann varlıklannı tehlikeye atar. Böy-
lece, ülkemizde parlamentonun kapılannı ilerici ve
demokratik güçlere açmalı ve bu güçleri iktidara ta-
şımalıyız.
- "Sosyal sorun" derken neyi kastediyorsunuz?
SERVER TANİLLJ - Beyin teri kadar el emeği-
nin de hakkını eksiksiz alması ve herkesin, verdi-
ğı emeğe göre ulusal geliri bölüşmeye katılması. Bu-
nu çözemediğimiz gibi, özellikle 12 EylüPün ar-
kasından, bir "köşeyi dönme" anlayışına kapılar
açılmış; devlet ve toplum "yağmalama^ya terk e-
dılmiş, toplumda var olan dengeler de altüst edil-
miştir.
"Sosyal sorun"u çözmelc, aynı zamanda bir de-
mokrasi kuralıdır: Demokrasi, öyle sadece "siya-
sal" içerikli bir kavram, yani toplumun ve devletin
yönetimine özgürce katılmadan ibaret değil; "sos-
yal" içerikli bir kavramdır da, yani yurttaşlann,
üretime olduğu kadar onun ürünlerinin paylaşımı-
na da, emeklen, gerektiğinde ıhtiyaçlan oranında
katılmalan demek.
Böylece, demokrasi her yönden gerekli.
- "Kadın sorunu"na bakarken de defü mi? Peki
21. yüzyılın eşiğinde bu bakundan durumumuz De
ve ne yapmahyız?
SERVERTANİLLİ-Yalnız iktisadi ve sosyal dü-
zenin değil, "ezilea erkekterin deezdiği kadın"ın ba-
ğımsızlığa kavuşması yolunda, 20. yüzyıl çok şey
yaptı. 21. yüzyıl, daha da çok şey yapacaktır ve bel-
ki de "kadınlann yüzyıh" olacaktır.
"1923 Devrimi"nin kadın haklanna katkısı pek
çarpıcıdır: Siyasal haklar bakımından olduğu gibi,
medeni yasa devrimiyle kişisel ve aile yaşamı bakı-
mından da böyledir. Ancak, yürüyen dünya ve ya-
şamın o haklara yaptığı eklemeleri, bu arada deği-
şiklikleri de göz önünde tutup "kadınlann huku-
kn"nu daha da donatmahyız.
'Oncü vetoplayıcıaydınlara ihtiyaç var'
- Saym Tanilli, öyle anlaştlıvor ki. bütün bu sorun-
larda önemli olan ve çözüm için yollan açacak olan,
donup kalmamak; geleceğin bize bağh olduğunu
bflmek ve onu veniden yaratabiieceğimize inanmak,
değUmi?
SERVER TANİLLİ - Gerçekten dediğiniz gi-
bidir.
Gelecek bize, biz insanlara bağhdır ve biz
onu yeniden yaratabiliriz. Benim pek tuttu-
ğum ve yakından izlediğim bir bilim felse-
fecisi olan DominknıeLecourtbiryerde şöy-
le der: "Ashnda şunun farkına vanyonız ki,
dünya, daha iyi olduğu kadar daha kötü
için de, her zaman daha fazla olasılîklar ba-
nndınyor bağnnda.Açıkça söyleyetim: Yaş-
Lanma.obnaldann darahp büzülmesi ise yaş-
lanmıyor dünyamız. Gençleşiyor. Bize dü-
şen, onunla uyumlu hale gelmektir.''
İşte lyimserlıgin erdemi!
Demek ki, ufuklara kara bulutlar yığı-
şır da olsa, daha mutlu bir dünya, daha in-
sancıl bir toplum adına, güzel şeyler yap-
makmümkün.
Gelecek, gerçekten bize bağhdır, biz in-
sanlara.
Ve, "herhal ilerdedir yaşanacak gün-
lerin en güzelleri.''
- Böyle bir "inşa" hareketinde, herhalde aydın-
lardan da çok şeyler bekliyor olsanız gerek?
SERVER TANİLLİ - Çok şey! Onlann bilgisin-
den, ama daha çok da dürüstlüklerinden!
21. yüzyıl, sanıyorum yeni bir "sosyal sözleş-
me"yi mutlaka gündeme getirecek. Bu bakundan
yeni bir devrimci sürecin eşiğinde bulunduğumu-
zu söyleyenler var. Aklın ve emeğin haklannı, in-
san hak ve özgürlüklerini, bağımsızlık ve demok-
rasiyi, banşı ve kardeşliği madde madde alıp do-
kuyacak bir sosyal sözleşmeyi, yürürlüğe koyacak
olanlann ayak sesleri, bizim toplumumuzda da de-
rinden derine yükseliyor.
Öncü ve toplayıcı aydınlara pek ihtiyacımız var.
Nasıl da aramaz olursunuz Aziz Nesin'i?
Neredeyse bir çöl sessizliği bırakıp gitti arkasın-
da...
BİTTİ
Piyanist Gülsin Onay bugün veyarın Antalya Devlet Senfoni Orkestrası 'yla çalacak
Kendisidışanda, kökleriburada
'Cumhuriyet Konseri'ni Erol Erdinç yönetimindeki ÎDSO ve
piyanistGülsin Onay gerçekfcştirdL( Fotoğraf: KADER TUĞLA)
AHSEN ERDOĞAN
Geçen hafta tstanbul Devlet Senfoni Orkest-
rası'nın şef Erol Erdinç'in yönetiminde verdiği
Cumhuriyet Konserf nin solisti ünlü piyanist Gül-
sin Onay dı. 29 ve 30 Ekim'de AKM'de gerçek-
leşen konser, kısa bir süre önce uğradığı bomba-
lı saldın sonucunda yaşamını yitiren yazanmız
AhmetTanerKtşlah'ya adanmıştı. Konserde Kış-
lalı'nın dışında 17 Ağustos depreminde yaşamı-
nı yitiren ınsanlanmız da anıldı. Erol Erdinç'in
yakınlannı kaybedenlerin acısını dile getirmek
amacıyla yazdığı 'Ağrt' adlı yapıt seslendirildi.
Erdinç, parçanın felaket zamanlannda ınsan-
lann dil, din, ırk gözetmeden kenetlenmesi olgu-
sundan esinlenilerek bestelendığını belirtiyor:
•'Bunu somutolarakyaşadıkbu depremdcBuke-
netlenme> i anlatabflmek için de parya>a kiliseça-
nı. koral müzik, tasavvuf müziği gibi farklı kültür-
lere ve dinlere ait motifler koydum. Insanlann
bhieşmesini müziğe yansrtom.''
lstanbul, Gölsin Onay'ın başdöndürücü yo-
ğunluktaki çalışma temposunun duraklanndan
yalnızca biri. Eylül ayında Ingiltere'de Northern
Senfoni Orkestrası'yla iki kez konser veren sa-
natçı, bu konserlerin gelirlerinin depremzedele-
re aktanlmasında ön ayak oldu. Daha sonra Al-
manya'da Augsburg Filarmoni Orkestrası'yla bir-
likte \erdiği konserde dq5remzedeler yaranna dü-
zenlendi. Geçen hafta IstanbuFda katıldığı kon-
serin ardından Türkiye'deki ikinci durağı Antal-
ya. Bugün ve yann Antalya Devlet Senfoni Or-
kestrası'yla birlikte konser verecek olan sanatçı
• Yaşamının çoğunu
Türkiye'den ayn ve yollarda
geçirmiş bir insan olarak kendini
'uluslararası' görüyorOnay.
Hiçbir yere bağlı hissetmiyor
kendini. Ama yinede kökleri
burada, Türkiye'de kalmış.
önümüzdeki hafta da İzmirDevlet Senfoni'nin kon-
serine solist olarak katılacak. 22 Kasun'da Alman-
ya'nın en önemli orkestralanndan Hamburg Dev-
let Orkestrası'nın verdiği konsere katılacak ve
bir de resital verecek. Onay, daha sonra yeniden
lstanbul"a dönerek 7 Aralık'ta Kadıköy Halk Eği-
tim Merkezi'nde, 8 Aralık'ta da CRR'de Boru-
san lstanbul Filarmoni Orkestrası'yla bir dinleti
sunacak. 14 Aralık'ta yine Destek Reasürans'ta
bir konseri var sanatçının. Bu programın hemen
ardından daTRT'nin çekmeyi planladığı birprog-
rama katılacak. Buaradakasım ayı içerisinde. Rah-
maninm un 3 No.'lu Piyano Konçertosu'nu ses-
lendirdiği ve Erol Erdinç'in yönettiği bir konse-
rin kayıtlannı içeren bir CD de piyasaya çıkacak.
'Nerede kime çaldığım önemli değil'
Çok geniş bir repertuvarda, çok sayıda ülkede
ve farklı izleyici topluluklan karşısında konser-
ler veriyor Gülsin Onay. Denilebilir ki, dünyanın
her yeri onun işyeri. 12 yaşından bu yana da ana-
vatanından uzaklarda yaşıyor: Önce Fransa, son-
ra Almanya ve şimdi Ingiltere. Ama yaşamını
sürdürdüğü ya da yalnızca konser vermek için git-
tiği her ülkede müzisyen olarak aynı hazzı alıyor.
Profesyonel açıdan her yerde aynı tatmini elde ede-
biliyor: "Her yerde mutlu oldum. Bunda ülkete-
ri. insanlan incefcmemin , onlann dünyalanna
girebilmemin de etkisi büyük. Benim işün Cho-
pın'in. Beethoven"ın. Saygun'un, Bach'ınmüzi-
ğini alıpinsanlara vermek. Nerede, kimeçaldıgun
önemli değU."
Peki dinleyiciler açısından da ülkeler arasında
fark gözetmiyor mu? "Hayir, böyle bir fark yok
inanm ki_. Ama dinieyicüerin verdikleri tepkikr
açısından fark var. ttaKa'da 'bra%o' diye bağn-an-
lar çok oiuyor. Almanya'nın kuzeyinde konserin
bitimüıde herkes a> aga kalkıyor. Bdçika. HoDan-
da ve tngiltere'de dinlevicinin konsanrrasyonu
müthiş. Türkiye'de deson \ıllarda çokdikkatiı ve
kendini tümüyle müziğe wren bir dinleyici kide-
si ohıştu. Aslında dinkyicinin ilgisL size sunulan
bir armağan. Siz ona müzik umyomuıuz o size
dikkatini veriyor."
Yaşamının çoğunu Türkiye'den ayn ve yollar-
da geçirmiş bir ınsan olarak kendini 'uluslarara-
sı' görüyor Gülsin Onay. Hiçbir yere bağlı hisset-
miyor kendini. Fransa'da yaşamının en önemli 20
yılı gecmiş. Kişiliği bir anlamda orada yoğrulmuş.
Sonra Alrnanya'da ve Ingiltere'de geçirdiği yıl-
lar da bu kişiliğe yeni birikimler eklemiş. Ama
yine de kökleri burada, Türkiye'de kalmış. Bu ne-
denle "Türidye'nin apayn bir yeri var" diyor:
"BeUd de çok uzak olduğunuz bir yere bir o ka-
dar da bağh oluyorsunuz. Benim buravla olan ba-
ğımı aramızdaki uzaklık oluşturuvor."
"Sanatçı Hüseyin
Katırcıoğlu, İstanbul'a
yeni bir performans . -
sanatlan merkezi
kazandırma çabası \
içindeyken bir kaza
sonucu yaşamını yitirdi.
46 yaşındaki Katırcıoğlu
eski Kasımpaşa un
fabrikasındaki çatıyı
tamir ederken kaza
sonucu öldü."
NAZ ERAYDA
KEREM KUROOCLU
NADİ GÜLER
MUSTAFA AVKIRAN
ÖVÜL AVKIRAN
BÖLENT ERKMEN
(
2. fîlmin 'mutlu sonunun beyazperdeye nasıl aktarılacağı meçhul
Hannibal'de senaryo sorunuKültür Servisi -Universal film şirke-
tinin başı, Thomas Harrisın Hannibal
adlı kitabının Kuzulann SessizüğJ'run
ikinci bölümü için senaryolaştınlmasıy-
la dertte. Kitabm Hollyvvood'a uygun
bir senaryoya dönüştürülmesi sorunu-
nu David Mamet'in kalemıyle çözdük-
lerini düşünüyordu yetkililer. Mamet'in
uzun süre beklenen senaryosunun ilk fıl-
min yıldızlan Anthony Hopkins ve Jo-
die Foster'ı filmin kontratını imzala-
maya ikna edecek nitelikte olması bek-
leniyordu. Ancak yetkililer senaryoyu
iki yıldıza göstermeden önce Schin-
ler'in Listesi'nin senaristi Ste\«n ZaU-
lian'ın da Mamet'in taslağına birkaç
rötuş vurmasını uygun gördüler.
Mamet için bir gerilim kitabını sine-
maya uyarlamak zorbir şey değil elbet-
te. Hannibarin sorunu ise kitabın gö-
receli 'mutlu birsonla'bitmesi, daha da
önemlisi yazann kitabın sonunu bu şe-
Mamet'in senaryosu onayiannıadı.
kilde bitirmeyi uygun görmüş olması.
Seri katil Hannibal Lecter ile FBI aja-
nı Claire Starling'in gizli aşk yuvala-
nnda paylaştıldan 'ortakyemeğin' be-
yazperdeye nasıl taşınacağı sorunu hâ-
lâ çözülemedi. Universal yetkilileri se-
naryo konusunda ciddi bir kriz yaşan-
dığını kabul etmek istemeseler de Za-
ıllian'ın düzelteceği senaryonun son
halini görmedenFbster'ın da Hopkins'in
de filmde rol almayı kabul etmeyeceği
biliniyor. İnsan eti yeme tasvirleriyle do-
lu karmaşık bir öykünün izleyicilerde
nasıl bir etki yaratacağı, elbette konu-
nun nasıl ele alınacağına bağlı.
Konunun nasıl ele alınacağı ise stüd-
yo yetkilileri için hâlâ çözülememiş bir
sorun. Bazı yetkililer, filmin kitabın as-
lına sadık kalması gerektiğini savunur-
ken psikologlar, yapımcılanfilmintop-
lum için kötü bir örnek teşkil edebile-
ceği konusunda uyanyorlar. Bu durum-
da Anthony Hopkins ve Jodie Foster
filmde rol almayı kabul etseler de et-
meseler de filmin 2000 yılının ilkbaha-
nnda başlaması öngörülen çekimlerinin
ertelenmesi kaçınılmaz görülüyor.
YAZIODASI
SELtM tLERİ
Hen Zaman Yedikule
Ben Yedikule'yi geç keşfettim. Ama şimdi 'lstan-
bul' dendi mi, bu semti hiçbir yere değişmem. Ye-
dikule'de her zaman geçmiş güzel Istanbul'dan yal-
dızı hâlâ parlayan ışıltılar vardır.
Semte trenle mi geldiniz, perondan çıkarçıkmaz,
hemen dar sokakta uzayıp gider evler, küçücük dük-
kânlar, berber, bakkal, bir semtin bütün alışveriş
dünyası.
Yan sokaklar öteki yan sokaklara aÇılır. Bu so-
kaklar birbirleriyle kesişir, ayrılır, birleşir. Günün al-
çakgönüllü apartmanları arasında, IstanbuFu ya-
şatan, evet, 'hâlâ' yaşatabilen, yorgun fakat hari-
kulâde ahşap evler, kâgir evler, taş evler nice za-
manların yaşantılannı fısıldayıp dururlar.
Çocuklar, büyükler, bu semtin insanlan, daima
alçakgönüllü, özlemlı yaşamalannda 'bizim' olan
bir şeyleri simgeleyip dururlar. Behçet Necati-
gil'in semtin adını taşıyan bir şiiri var. Şair, çalışan
insanlar görmüş, küçük işlikler, marangozhaneler,
hep çalışan, üreten insanlar. Onlar hep var olsun-
lar diyor...
Ama belki de deniz-kara sulannın karşılıklı dur-
duğu sur kapısından girdiniz semte. Öyle çevre-
nize bakmadan geçip gitmeyin. Sur kapısında, az
beride, Istanbul'un son bostanlanndan biri, kim-
bilir kaç çeşit güçlükle boğuşarak ayakta durma-
ya çalışıyor.
Bostancının tezgâhında az önce derlenmiş may-
danoz, salata, turp, taptaze sebzeler, yeşertiler. Da-
ha çok 'peyzaj'\ andırıyor.
Yeşillikten nasibini aldınızsa, semtin anacadde-
sineyol alabiliriz. Bazılan anacaddede, bazılan ara
sokaklarda zarif ve hüzünlü camiler, çeşmeler, ha-
mamlar, çan kuleli kiliseler, beşinci yüzyıldan kal-
dığı söylenen Imrahor camii bu semtte tarihten
kesitler sunar.
Camilerle kiliselerin yan yanalığı dinler arası kar-
deşliği ifade etmektedir. Zaten Yedikule, Samat-
ya'ya da uzanarak değişik dinlerden insanlann çok
uzun zamanlar insanca bir dayanışma içinde bir-
likte yaşadıklan semttjr.
Küçük hayat şartlannın simgesi sayabileceğimiz
sefertası apartmanlar yakın zamanın yapılarıdır.
Oysa, Yedikule'nin köklü biryerleşim merkezi olu-
şu çok eskilere dayanır. Bizans'tan Osmanlı'ya
semt, Evliya Çelebi'nin tanıklığıyla, yeşil alanlar,
güzel bahçeler, bereketli bostanlarla donanmtş.
1950'lere kadar ahşap mimari variığını korumuş.
Sefertaslan 60'lara doğru boy gösteriyor.
Burada bir zamanlar Havagazı Fabrikası var-
mış. Şimdi üretimi durmuş. Ama yapılar bütünü,
Yedikule Havagazı Fabrikası'nın geçen yüzyılın
sonundaki önemli endüstri tesislerinden biri oldu-
ğunu belgeliyor.
Fabrikaya ulaşan tren yolu köprüsündeyseniz,
Istanbul'un siluetini asla ihmal etmeyin. Çoğu kez
puslara bürünmüş o siluet, bu şehir ne kadar gü-
zelmiş! dedirtiyor.
Belki de bir tren geçip gidecek. İnsanlar işleri-
ne gidecekler, evlerine dönecekler...
Caddedeki Safa Meyhanesi'ni unutmadım. Sa-
fa, 1949'dan günümüze, elli yıllık bir meyhane.JEI-si
li yıl boyunca, içk! masasını cıvıklığa düşürmeme^
1
nin Istanbul'daki ender mekânlanndan. Birkaç yıl
önce ölen yaşlı sahibi Sn. Süleyman Kızıltay bet-
li saatte meyhaneye gelir, takım elbisesi, kolalı
gömleği, kravatı, o zarif haliyle masaları dolaşırdı.
Herkes ayağa kalkardı. Böylece içki içmenin de bir
eğitimi olduğunu hissederdiniz. Aynı incelik bugün
de sürüyor.
Ahşap dokusu, eski tarz elektrik fenerleri, mer-
divenleri üç beş basamak evleri, yirmi dört saat ya-
şayan caddesiyle bugünkü dünyasını daha ne ka-
dar koruyabiiecek Yedikule, bilmiyorum. Gün ge-
tecek, yeni zamanın gösterişçi dünyasına belki ye-
nik düşecek. Ama şimdi asıl Istanbul'dan, asıl ls-
tanbul yaşamasından sözler, sırlar söylüyor.
Dilerim hep söylesin... . ..
Takvimde İz Bırakan:
"Küçük kentkaptlan, surdibidükkânlar I Herza-
man olmalıdır. I Yollan nasılsa oralara düşenler I
Eskilerin durduğu bir zaman olmalıdır." Behçet
Necatigil, "Yedikule" (Kareler Aklar), 1975.
Vurmalılar eşliğinde ud konseri
• Kültür Servisi - Marc Loopuyt (ud) ve Vahid
Anadolu (tef, bendir, darbuka) bugün saat 19.00'da
Fransız Kültür Merkezi'nde bir konser verecek.
Marc Loopuyt. seksenli yıllarda Çinuçen Tannkorur
tarafından doldurulan bir kasette ud kaydını
dinledikten sonra dünyayı dolaşmakta olan Türk
udînin peşine düşerek tanıştı udla. Geleneksel
müzik alanmdaki çalışmalanna ise 14 yaşında
flamenko gitarla başlamıştı. Endülüs'e yaptığı
yolculukta Flamenco müziğinin inceliklerini
öğrendi. Arap-Endülüs geleneği ile tanıştı.
Doğu'nun çağnsını dinleyerek Arabistan, Körfez,
Ürdün. Suriye, Irak ve Türkiye'yi de içine alan uzun
bir geziye çıktı. Makam sanatı alanında yaptığı
çalışmalarda Tannkorur'dan büyük yardim gördü.
Sanatçı, dünya çapında verdiği konserlerin yani sıra
Ecol Nationale de Musique'te de ders veriyor.
K Ü L T Ü R » Ç t Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I