Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30KASIM1999SALI
14 KULTUR kultur(a cumhuriyet.com.tr
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
Ankara'da konuk topluluklarKasımın ortasından bu yana konuk
topluluklarla doldu Ankara. Ancak bu
kez konuklanmız Istanbul'un ahşılagel-
miş özel topluluklan değil. Çoğunluk-
la Anadolu'dan gelenler. Trabzon Dev-
let Tıyatrosu u
Yaşar N'e Yaşamaz"la,
Antalya Devlet Tiyatrosu "Abdülcan-
baz"la Ankara Devlet Tiyatrosu'nun
programına yerleşirken, bu yıl dördün-
cüsü yapılan Ankara Tiyatro Festivali
oyunlan belediyelerin, özel tiyatrolann,
kültür merkezlerinin sahnelerinde se-
yirciyle buluştu.
Hemen hemen aynı anda sunulan bu
oyunlardan u
Abdülcanbaz"ı, .Anatole
Sokak Oyunculan'nın "ToprağınTür-
kiisii" çalışmasını, Diyarbakır Büyük-
şehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu'nun
"Sihanlı Kadınlar^ını izleyebildim. Bir-
birinden bütünüyle farklı üç ayn ortam-
da.
"Abdükanbaz". yalnız devlet proto-
kolünün ve varatıcısı Turhan Seiçuk'un
değıl. ÜhanSelçukyanında. başka İstan-
bullu yazarlann da katıldıgı, açılış ko-
nuşmalannın yapıldığı "resmi" bir ha-
vada sunulurken "Silvanlı Kadınlar"ın
sergilendiğı Yılmaz Güney Sahnesı'ni
çoğunlukla ünıversiteli gençler doldu-
ruyor. Sakarya Caddesi'nde oynanan
"Toprağın Tûrküsü"nü ise yalnız me-
raklıları değil, yoldan geçen. çevredeki
işyerlerinde çalışan herkes izliyordu.
Sonuç olarak birkaç gün içinde hertop-
lumsal katmandan başkentliye tiyatro
sunuldu.
Her üç oyun da, yaş ortalaması 30'u
geçmeyen sanatçıîann çabalannın ürü-
nüydü. Herhalde rastlantı olacak. her
üçü de geleneksel tiyatromuzun özellik-
lerine yaslanan yorumlarla bıçimlendi-
rilmişti.
Bir Silvan söylencesi
Diyarbakır Şehir Tiyatrosu etkınlik-
lerine 1990"da başlamış ve 1994-95 ti-
yatro döneminin sonuna dek yerli ve
yabancı 14 oyunun yapımına ımza atıl-
mış. Toplumsal banşın zedelendiği da-
ha sonraki yıllarda etkınliklere ara ve-
rilmiş. Diyarbakır Şehir Tiyatrosu "Sffl-
vanü Kadınlar"la yenı bir başlangıca
yöneliyor. Oyunun yönetmeni Mete Ay-
han. Ankaralı bir okullu sanatçı. Sahne
önûndeki ve ardındaki öteki görevleri
paylaşanlar. Diyarbakır'ın yerlisi sayı-
labilecek. kendi kendilenni yetiştir-
miş-yetiştirmekte olan sanatçılar. Ara-
lannda acemiler olduğu gibi sahnede
• Turhan Selçuk'un 1957'den bu yana süren çizgi romanımn kahramanlannı sahneye
getirmek kolay değil elbet. Onlar 42 yıldır bizimle. Ülkü Ayvaz'ın ilk kez bu yapımla
sahneye çıkan Abdülcanbaz uyarlamasında üç sorun görülüyor. Öncelikle "gülmece"
(mizah) yerini "güldürü"ye bırakmış. İkinci olarak "söz"e gerektiğinden çok ağırlık
verilmiş. Üçüncüsü, metne gerektiğinden de çok malzeme katılarak sahne olayı
tıkızlaştınlmış. "Çizgi"nin albenisi "yazı"nın dokusuna geçememiş kısacası.
'Abdükanbaz'da yönetmen Ege Aydan, geleneksel tiyatromuzun tüm popüler öğelerini katnuş sahne olayına.
pişmiş olanlar da var.
Diyarbakırlı sanatçılar, Diyarbakırlı iz-
leyicilere kendi yörelennden bir oyun su-
nuyorlar. SiKan. Diyarbakır'ayakınbir
belde. Dili, töreleri, duyarlığı Diyarba-
kırlı insanınkiyle örtüşen "Silvanlı Ka-
dınlar", Müslüman mahallesinde sal-
yangoz satmayan bir oyun. Silvan'm
birbirine bitişik damlanndan geçerek
evinden gıtgide uzaklaşan, gece bastı-
nnca da bilmediği bir evin damında uyu-
yakalan, ana-babasınm cinleTe kanştı-
ğını sandığı, yıllarca başka ınsanlan ana-
baba bilen mınik kızın öyküsünden yo-
la çıkıp "berdel" (iki aile arasında ge-
linlık kız degi ştokuşu) olayında düğüm-
lenen "oyunsu" bir sahne metni. Sonu
mutluluğa varan bir güldürü...
Oyunun yazan tsmail Kaygusuz'un
broşür yazısında söyledikleri ilginç. 6.
yüzyıldaadı Martyropolis'miş Silvan'ın.
Bızans lmparatoru Justinianus, Persle-
rin yıkmış olduğu Silvan'ın surlarını da
baştan başa yükselttirmiş. "Göniil ister-
di ki Türkiye Cumhuriyeti'nin başken-
tinde ticaret ve iş merkezleri yükselirken
Sihan'da da fabrikalar yükselsin, okul-
lar açılsın" diyor yazar. O zaman ne cın
korkusu kalır Silvan"da ne de "berdel"
rezaleti...
Yönetmen Mete Ayhan geri düzleme
yerleştirdiği gölge ov unu perdesiyle sah-
ne olayına derinlik ve ışlevsellık katar-
ken, seyirlik köylü oyunlanndan da ki-
mi örgeleri gündeme getirerek görsel
ve işitsel renkleroluşhırmıış. Daha ktv-
9. Istanbul Sanat Fuarı bugün TÜYAP İstanbul Sergi Sarayı'nda açılıyor
rak, daha albenili bir oyunculuk ve reji
beklenirdi oyunun daha bir "oyunsu"
kıhnması için. Oysa başanlı bir diksi-
yon çahşması yapılabilmiş ve deneyim
düzeyi ne olursa olsun, tüm oyuncula-
rın söylediklerinin anlaşılır olması sağ-
lanmış.
Yazık olmuş Abdülcanbaz'a
Sen. tiyatro eğitımi görmemiş, dene-
yimsiz oyunculann sahnede her bir söy-
lediğini anla da. tümü okullu sanatçılar-
dan oluşmuş. bütünüyle profesyonel bir
kadronun elinden çıkma "Abdükan-
baz"ı izlerken, söylelenlerin yansını an-
lama... Dahası, Küçük Tiyatro'nun *tam
donanunta" sahnesine, Devlet Tiyatro-
lan'nın sağladığı olanaklara karşın ya-
pımdan tiyatro tadı alama. "Abdükan-
baz"da nerede yanlış yapılmıştı. Gün-
lerce düşündüm durdum.
Turhan Selçuk'un 1957'den bu yana
süren çizgi romanımn kahramanlannı
sahneye getirmek kolay değil elbet. On-
lar 42 yıldır bizimle. Ustanın yalın çiz-
gileri içinde yıllarca demlenip, Osman-
h'nın son günlerinden getirilmiş kıssa-
dan bugüne hisse çıkara çıkara bilinci-
mize yerleşmiş, dahası, imgelemimizde
(muhayyele) daha da boyutlanıp zen-
gınleşmiş. Çünkü pek çok çizgi roma-
nın tersine. "Abdükanbaz'' soyut, absürd
ve grotesk özellıkJenyle konum ve an-
lam zenginliğine ulaşıyor.
Soyut, absürd ve grotesk olanın im-
gelemi harekete geçiren sıradışı abartı-
sı, geleneksel popüler tiyatromuzun ne
yazık ki yıllardır tepe tepe kullanarak sı-
radanlaştırdığımız abartîlan yoluyla sah-
neye ındirildiğinde büyü bozuluvermiş.
Ülkü Ayvaz'ın ilk kez bu yapımla sah-
neye çıkan uyarlamasında üç sonm gö-
rülüyor. Öncelikle "gühnece" (mizah) ye-
rinı "güMürü"ye bırakmış. İkinci ola-
rak *söz"e gerektiğinden çok ağırlık ve-
rilmiş. Üçüncüsü, metne gerektiğinden
de çok malzeme katılarak sahne olayı tı-
kızlaştınlmış. "ÇizgTnin albenisi *ya-
a"nın dokusuna geçememiş kısacası.
Yönetmen Ege Aydan ise geleneksel
tiyatromuzun tüm popüler öğelerini kat-
mış sahne olayına. Yetmemiş, kendi se-
vımli buluşlannı da eklemiş. (Sözgeli-
mi, zaptiyenin ağzındaki düdüğü yutma-
sı; hareket bağlamında sinema filmi ge-
ri sanldığı zaman elde edilen etkinin
sağlanması gibi) Keşke sıradanlaşmış
gçteneksel komikhkleri hıç kullanma-
^ _ ^ _ yıp kendi buluşlanyla yetin-
seymiş. Çünkü rejideki yo-
ğunluk nedeniyle oyun hem
çok uzamış hem de oyun-
culann ses,jest, mimik kul-
lanımlanm zora koşup tü-
münübagırganlaştırmış. Bu
nedenle oyunculukta kıv-
raklığa ulaşılamıyor; kdşi-
ler ve eylemleri karikatürün
karikatürü olma yönünde
kahnlaşıp tekdüzeleşmiş.
Sorunlann belki oyuncu-
luktan kaynaklandığı düşü-
nülebilir. Ülkü Ayvaz'ın
"olumhı eylemdler'' olarak
nitelendirdiği Abdülcanbaz
ekibinin de sahnede "gfi-
lünçleştirilmesi*'ne izin ve-
rilmiş olmasınane demeli?
"Hyatroayunu" sunma sah-
nesinde ipin ucu öyle bir
kaçıyor ki yazık oluyor Ab-
dülcanbaz'a.
Avni Arbaş 1999 Sanatçı Ödülüne değer gürülürken; TÜYAP Genç Sanatçılar Resim Yanşması'nda Fevziye Eyigör 'Büzüşme' adh yapınyla birincüiği kazandı (sağda).
Galerilerden (kprernzedelereyardım
Kültür Servisi - TÜYAP ve Sanat Ga-
lericileri Derneği işbirliği ile bu yıl 9.'su
düzenlenen ARTİST '99-tstanbul Sanat
Fuan bugün açılıyor. Fuar, 5 Aralık tari-
hine dek TÜYAP tstanbul Sergi Sara-
ys'nda açık kalacak. Çeşitli etkinliklerin
düzenleneceği fiıarda sanatçılarla sanat-
severleri bir araya getırecek olan Kahve
Sohbetleri ve depremzedeler yaranna dü-
zenlenecek olan müzayede gibi yenilik-
ler yer alıyor.
Fuara 51 sanat galerisi katdıyor
Sanat Fuan'ndabu yıl. Sanatsever Ku-
rum Ödülü Eczacıbaşı Holding'e, Kolek-
siyoner Kurum Ödülü T.C. MerkezBan-
kası'na. 1999 Sanatçı Ödülü Avni Ar-
baş'a. Eleştırmen Onur Ödülü ise Meh-
met Ergüven'e verilecek. Fuara bu yıl
5 l'i sanat galerisi olmak üzere toplam 54
kuruluş katılıyor.
4 Aralık cumartesi günü saat 18.00'de
yapılacak olan müzayedede, fuarda yer
alan galerilerden seçilecek iki sanatçının
yapıtma ek olarak Türk sanatçılan da ba-
ğışlanyla müza>edeye katılabilecek. Ya-
pıtın satılması halinde gerçek bedelin
yüzde 5O'si galerici/sanatçıya verilecek.
Geri kalan satış geliri ise Çağdaş Yaşa-
mı Destekleme Derneği aracıhğı ile dep-
remzedelere bağışlanacak.
Galerilerden bağışlanacak yapıtlar. Yah-
şi Baraz. Dr. Kıymet Gira\, Prof. Dr Er-
gin tnan, Prof. Dr. Kemal Iskender. Ümit
• Sanat Fuan'nda bu yıl, Sanatsever Kurum Ödülü Eczacıbaşı
Holding'e. Koleksiyoner Kurum Ödülü T.C. Merkez Bankası'na,
1999 Sanatçı Ödülü Avni Arbaş'a, Eleştirmen Onur Ödülü ise
Mehmet Ergüven'e verilecek. 4 Aralık Cumartesi yapılacak olan
müzayedede, galerilerden seçilecek iki sanatçının yapıtına ek
olarak Türk sanatçılan da bağışlanyla müzayedeye katılabilecek.
Satış gelirinin yüzde 5O'si depremzedelere bağışlanacak.
tyem, Ertan Mestçi ve Doğan Paksoy'dan
oluşan kurulun organızasyonu doğrultu-
sunda saptanacak. Gönüllü olarak katıla-
cak sanatçılann yapıtlan bu organizasyo-
nun dışında tutulacak. Müzayedeye katı-
lacak yapıtlann tanıtımı flıar sırasında
TÜYAP Küçük Salon'da düzenlenecek
sergi ile sağlanacak.
ARTİST "99 Fuan'nm danışma kunı-
lunda Aydın Cumah, Bülent Ünal. Celal
Cster, Deniz Kavukçuoğju. Doğan Pak-
soy, Ergin Inan, Ertan Mestçi, Güngör
Uras, Haşim Nur GüreL tnd Bengjserp.
Kemal İskender. Kıymet Giray. Mehmet
Güleryüz. Neşe Erdüek, Rafil Portakal.
TamerBaşoğlu, Tülay Atasoy, Ümit İyem.
Yahşi Baraz, Yılmaz Uyar ve Doğan Hız-
lan bulunuyor.
Etkinliğin yürütme kurulu ise Ahmet
Kamil Gören. Deniz Kavukçuoğlu, Do-
ğan Paksoy. Haşim Nur Gürel, Irem Ro-
na, Levent Çalıkoğlu, Mustafa Horosan,
Neşe Erdılek, Tülay Atasoy, Ümit iyem,
Yılmaz Uyar. Zeyyat Elman'dan oluşu-
yor. Çeşitli Avrupa ülkeleri ve ABD'den
katılan galeriler ile uluslararası bir boyut
kazanmayı amaçlayan fuara katılacak ga-
leriler ve yapıtlar Fuar Danışma Kuru-
lu'nun sanatsal denetiminden geçerek fu-
ara kabul edildi.
Bu yıl fuar kapsamında aynca, TÜ-
YAP Genç Sanatçılar Resim Yanşma-
sı'nın beşincisı ve TÜYAP Sanat Eleştir-
meni Yanşması'nın üçüncüsü düzenlen-
di.
TÜYAP Genç Sanatçılar Resim Yanş-
ması'nda Fevziye Eyigör 'Büzüşme' adlı
yapıtıyla birincüiği kazandı. 'Gözlerimi
Kapanm V'azifemi Yaparun' adlı eleşti-
rısiyle Gökhan Erdoğan ise TÜYAP Sa-
nat Eleştirmeni Yanşması'ndabirinci ol-
du.
9. İstanbul Sanat Fuan süresince vı-
deo gösterimleri, söyleşiler ve paneller ger-
çekleştirilecek. Yann, cuma ve pazar gü-
nü saat 11 .OO'de 'MakingMasterpieces";
perşembe ve cumartesi günü saat 11.45'te
ise 'Making & Meaning-The Fightıng
Temaraire' başlıklı video gösterisi izle-
yicilere sunulacak. Yarın aynca saat
14.00'te Levent Çalıkoğlu ve Mehmet
Ergüven'in katıldıgı bir söyleşi, saat
16.00 "da Bedri Bav kam. Prof. Dr. Tomur
Atagök. Prof. Dr. Özdemir Altan. İlknur
Ersöz, Zeki Arslan ve Dr. Fethiye Er-
bay'ın katıldıgı 'Art Marketing' başlıklı
panel, saat 18.00'de ise Bedri Baykam'ın
katılacagı 'Kahve Sohbetı' yapılacak.
Sanatçılar Kahve Sohbefleri'nde
Perşembe günü saat 14.00'te Adnan
Çoker ve Ahmet Kâmil Gören'in katıldı-
gı 'Geçmişten Günümüze Türk Resim
Sanatı' başlıklı söyleşi. Emin MahirBal-
cıoğlu, Çetin Anlağan. Tomur Atagök ve
Kemal tskender'ın katıldıgı 'Koleksiyon-
dan Müzeye" başlıklı panel yeralacak.
Perşembe gününün Kahve Sohbeti'nin
konuğu ise Mehmet Güleryüz. Guma gü-
nü saat 14.00'te Avni Arbaş \ e Deniz Ka-
vukçuoğlu'nun katıldıgı söyleşi, saat
16.00'da Jale Erzen v e Balkan Naci tsHm-
yeli'nin "Teknoloji \e Sanat" paneli, saat
18.00 "deki Kahve Sohbeti'nde ise Komet
yer alacak. Cumanesi günü saat 14.00'te
Sandra Gering ve Vasıf Kortun bir söy-
leşi gerçekleştirecek.
9. İstanbul Sanat Fuan'nın son günün-
de ise saat 16.00"da Cengiz Bektaş, Dev-
rim Erbil ve Mehmet Aksoy'un katıldıgı
'Sanat Eserinin Tüketim Alanlan' pane-
lı izleyıcilere sunulacak.
Anatole Sokak
Oyunculan'yla~.
Soğuk Ankara gündüzü-
nün sokaklarda oyalanma-
ya niyetli olmayan insanla-
n. "Duyduk duymadık de-
meyin" çağnsıyla oyuncu-
lann çevresinde kümeleşi-
veriyorlar. "Toprağın Tür-
küsü'"nü hep birlikte çığrra-
cağız. Harekette yüz anlatı-
mında, ses kullanımında
oluşturulan disiplin sonu-
cunda oyunun "oyunsu" ta-
dını seyircilerle paylaşabi-
len bir ekip. Ritüel kökenli
seyirhk köylü oyunlanmızın
dekora, giysi değişimine,
ışık ya da başka teknolojik
kullanımlara gerek duyma-
yan "kendi kendine yeterli-
ği" göz kamaştıncı. Elinde
birer demet sonbahar yap-
rağı tutan oyuncu "ağaç"
oluveriyor. Sırtında taşıdı-
ğı gelinle at gibi yürüyen,
koşan, kişneyen oyuncunun
hünerine bakrn. İki oyuncu
ve bir örtüden nasıl böyle-
sine sevimli bir deve oluşa-
büir?
Çeşitli yörelerden derien-
miş türkülerle, danslarla ekin
ekiliyor, yağmur bekleni-
yor, hasat vaktine, düğün
dernek günlerine ulaşılıyor.
Oyuncular tüm gereçlerini
sığdırdıklan küçük arabayı
iterek Sakarya Gaddesi'nde
dolaşıyorlar bir sahneden
ötekine geçerken. Izleyici
coşmuş, peşlerinde.
Gide gide çiçekçilere var-
mışız. Çiçek almak için dav-
randım. Sonrabaktım, satı-
cı kendınden geçmiş, davul
zuma sesine ayak uydurup
oynuyor. Keyfini bozmaya
kıyamadım. Belkı yaşamın-
da ilk ve son kez tiyatronun
birparçası olmuştu...
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Eski Eşyalar Arasında
Arada bir söz açarım, Balzac'ın bir romanı var,
öyle Goriot Baba kadar ünlü değil, ama güzel bir
roman, adı Tılsımlı Deri.
On dokuzuncu yüzyılın romancısı antika eşya ser-
gisine, büyücek bir dükkâna giriyor, oradan. say-
falar boyu aynlamıyor. o ne görkemli tasvirler, o ne
dokunaklı sayfalar...
Geçmiş yüzyıllann eşyası, möbleler, vazolar, fağ-
fur kâseler, tüfekler, eski, tedavülden kalkmış pa-
ralar, solmuş giysiler, tabaklar, gümüş, altın, yal-
dız, çerçeve, tablo, işte her şey iç içedir. Her şey
bütün bir geçmişi söyleyip durur.
Bu romandan sonra mı, bilmiyorum, eski eşya
hem yakın dostum oldu, hem de hep hüzün ver-
di bana. Hoıtıor'daki antikacılar çarşısına ne za-
man uğrasam, onca eski eşya, onca geçmiş za-
man, birer öykü, birer roman olup çıkar.
Şu biblonun kimbilir nasıl macerası vardı. Kim-
bilir hangi porselen sanatçısı özene bezene yap-
mıştı. Sonra bir camekânda sergilenmiş, beğenil-
miş, alınmış, kimbilir hangi evin salonunda yıllar-
ca göz okşamıştı. Ne oldu ona, ne zaman evinden
ayrılıp bu antikacı dükkânının bir köşesınde unu-
tuldu...
Amayeniden sevileceği, bugünün evinde kurum-
lanacağı günü bekliyor. Böylece yeniden hayata
kanşacak...
Horhor, bir uçtan bir uca, bir alt kattan bir üst
kata, zaman denen, hep kaybedilmeye, geçipgit-
meye, hep bizi terk etmeye yazgılı kavramın işa-
retleriyle dolup taşar. Varaklı aynalarda biz kendi-
mize dalıp gitsek bile, görüntü aldatır. Zıra o ay-
nalar kimbilir ne kadar eski, yitik zamanlann gö-
rüntülerini hapsetmişlerdir...
Homor'da ressam Güher Gümüş'ün dükkâm var.
Eski eşyanın gönüllü bir koruyucusu Güher Hanım.
Antika parçalan büsbütün yok olmaktan kurtan-
yor.
Antikacılar biraz sanatçı gibidirier. Öylesi eşya-
dan zevk alabılmek, bence bir sanat çabasıdır.
Oysa çoğumuz, hele büyüklerimiz, bu eşyanın
kıymetini bilmemişiz. Çocukluğumda, modası geç-
ti diye savrulup elden çıkartılmış ne çok nesne, şim-
di uzak birer dost çehresi gibi beliriyor hayalimde.
Bazen onlara rastlanm sanıyorum Horhor'da.
Kemal Tahir, Yol Aynmı'nöa, anlatım coşkun-
luğuyla dolup taşan, uzun bir Bedesten bölümü ka-
leme getirir. Bedesten'in eski havası yok günümüz-
de. Kemal Tahir'in anlattıklannı, bir anlamda, Hor-
hor yaşatmaya çalışıyor.
Balzac, antika eşya karşısında serinkanlı ve nes-
neldir. Eşyanın gelecekteki kaderiyle ilgilenmez. Eş-
ya ona tarihten söz açar.
Kemal Tahir'se duygusaldır. Eski eşyanın loş gö-
rüntüsünden, küflü rutubetinden konuşur. Geçip
gitmiş zamanın sevinçlerini, üzüntülerini, emekle-
rini düşünmeye başlar.
Bana gelince, yeni eşyayı oldum bittim yadırga-
rım. Eski eşya yaşanmışın izleriyle içimi ısıtır. Hem
macerasını düşünerek biraz hüzünlenirim, hem de,
güngörmüşlüğünesaygı duyanm. Yeninin bir küs-
tahlığı vardır, beğenildiğini bilir, gençlik gibi perva-
sız ve cesurdur. Eski eşya nice deneyimlerin bil-
geliğine erişmiştir.
Homor'a uçsuz bucaksız bir tiyatro dekoru gibi
bakıyorum. Hayatlar bu tiyatroda ordan oraya ko-
şuşuyor. Dekor, birçok zamanın birçok hayatını
yansıtıyor.
Şurada Osmarrtı'nın son döneminden bir ses, be-
risinde Fransa'nın şaşaalı krallık dönemleri, daha
başka bir köşede yine sönüp gitmiş bambaşka kül-
türler, yaşamalar. Ama hepsi geriye dekorlannı bı-
rakmış. Oyuncular ortaya çıkar çıkmaz, tiyatro da
başlayacak.
Homor'a gittiğimiz gün yağmuriu birgündü. Ka-
ranlık yüzlü hava Homor'un sokaklannı kuşatmış-
tı. Ama antikacılar çarşısında her biri suskun eş-
ya, kendi zamanlannın aydınlık günlerini, berrak ha-
valannı, tomurcuklu mevsimlerini söylüyordu.
Fakat bir yandan da hepsinin halinde, çobanla-
nnı kaybetmiş sürünün endişesi okunmaktaydı...
öyleyken birbirimizden ayrıldık.
Takvimde İz Bırakan:
"iki şark biri tasavvufun güzel, biri riyanın ber-
bat şarkıdır. İki Avrupa biri kitabın nur Avrupası,
biri dalaverenin çirkefAvrupasıdır" Mitrtal Cemal
Kuntay, Ikilerve Ötekiler, Ülkü Basımevi, 1944.
Türk şiipi Rotterdam'da tamtıldı
• Kültür Servisi - Rotterdam Sahne Sanat Kurumu
ve Dünya Vakfi işbirliğiyle Hollanda'nın Rotterdam
kentinde düzenlenen Dünya Şiir Günleri
çerçevesinde Türk Şiir Günü gerçekleştirildi.
Etkinliğe şair Sennur Sezer ile eleştirmen Feridun
Andaç konuk olarak katıldılar. Feridun Andaç'ın
Türk şiirini tanıttığı ve şairlerimizden örneklerin
okunduğu toplantıda Sennur Sezer de kendi
şiirierini seslendirdi. Konuşmalar ve şiirler,
Hollandacaya çevrilerek dinleyicilere sunuldu.
Ingmar Bepgman'ın en çok keyif
aUığı filmi m
SOıirli HÜT
• Kültür Servisi - Isveçli
yönetmen Ingmar
Bergman, ocak aymda
çıkacak bir kitap için
yaprian söyleşide bugüne
dek çekerken en çok keyif
aldığı filmin Sihirli Flüt
olduğunu söyledi. Ünlü
yönetmen, 1 Ocak'ta
başlayacak Gothenburg
Film Festivali için
hazırlanan kitapta. bugüne
dek çektiği filmler
arasında kendisine en çok
keyif veren çalışmanın
Mozart'ın operastndan uyarladığı yapıt olduğunu
söylüyor. Bugüne dek 33 filme imza atmış olan 81
yaşındakı Bergman, bunun, 1921'den günümüze dek
yapılan filmler arasında Isveç sinemasını en iyı temsil
eden film olduğunu savundu.
Haftanm Itderi Toy Story 2'
• Kültür Servisi - Hollyvvood'un yeni canlandırma
filmlerinden 'Toy Story 2', gösterime girdiği ilk iki
gün içinde 23 milyon dolarlık gişe hasılatı yaparak
haftasonunda Amerikan sinemalannda en çok
izlenen yapım oldu. Toy Story 2'yi 11 milyon
dolarla Arnold Schvvarzenagger'in rol aldığı 'End of
Days' ve 10.7 milyon dolarla yeni James Bond filmi
'The World is Not Enough' izledi.