23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 KASIM 1999 PAZAR OLAYLAK \hj o»ay.gorus(g cumhuriyetcom.tr S eçkin bilim adamı, yazar, ga- zeteci Ahmet Taner Kışlak, bunlara kattığı çağdaş, uygar, laik Atatürk cumhuriyetçili- ği ile de toplumumuzda sili- nemeyecek izler bıraktı. Ama, onun politikacı-bakan olarak gerçekleştir- meye çalıştığı bir etkinlik vardır kı. ne ya- zıktamamlanıpgünışığınaçıkrnarnadı. Bu, kiiltür politikalanmızın oluşması için baş- lattığı devsel harekettir Özgürlükçü bir ülkede toplumun kültü- rel yaşantısına, devletin zorlayıcı kanşma- sı demokratik düşünce ile bağdaşamaz. Ancak. çağdaş doğrultuda yön gösterip pürüzleri ayıklayabilir. Türkiye gibı, sanat kurumlannın büyük bölümünün devlete bağlı olduğu bir ülkede, bunlarla ilgili po- litikalann -en azından ışletme ve veritn yönünden- oluşturulması, gelıştirilmesi ve denetlenmesi zorunludur. Yaklaşık yanm yüzyıldır içinde bulunduğum sanat kurum- lannı ele alarak konuyu ırdelemeye geç- meden önce bir saptama yapacağım. Tanzimattan ben "Baülriaşma" yolun- daki çabalanmızin en büyük eksikliği şu olmuştur: Her zamanın çağdaş kurumla- nnı aldık ama,onlann işletme sistem ve fel- sefelenni gözardı edip, çoğu zaman günün okurlanna ya da kişılerin eğilimlerine gö- re "uydurarak" şöyle bir özdeyişe esin verdık: "Bizdekikanunveyönetmelikmad- delerinin ardında çpğunluklaonlanyapan- laruı siluederi vardır" (Bunun teknık alan- daki yansımasını çok zaman şöyle yaşamı- şızdır. Ömeğin. arabamızın onanmından sonra arta kalan vidalan, civatalan, vs. be- lirttığimizde. ustanın yanıtı hazırdır: "Sen atdırma abi. gâvur onlan fada koyımışL" Bunun ıçindirki.venmlen, Batı'ylakoşut işletmelerimızin çoğu zaman olması gere- kenin çok altındadır. Kışlalı'yı Yaşatmak 1945 yıiında Ankara Devlet Konserva- tuvan'na girdiğimde, ilk duyduğum söz- lerden biri. daha 3 yıllık olan kanunun de- ğişmesiydi. Üniversiteye geçinceye kadar yakaştk 40 yıl aynı terane sürdü gitti. Cum- hurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasf na ka- tıldığım 1959 yıiında da iki yıl önce yapı- lan kanundan yakınılmakta olup, hâlâ sü- regelmektedir. Devlet opera, bale ve tiyat- rolannın kanunlan birkaç kez değiştiği halde, yukarda belirttiğim uygulamadan ötürü, çıktıklan günün daha ertesinde es- kimişler ve yeni arayışlara gebe kalmışlar- dır. Kültür BakanlığYnın kendi traji-ko- mik durumu olayların açıklanmasına ye- terli olsa gerek. Cumhuriyetin ilk yılann- da pek az olan sanat kurumlan Milli Eği- tım Bakanhğı'na bağlanm.ştı. Sayılan ile birlikte sorunlannın da artması üzerine Kültür Bakanlığı kurulması fıkri, 1964 yı- iında rahmetli Ibrahim Öktem'ın girişi- mıyle toplanan "Müzik ve Sahne Sanatia- n Kongresi''nde sistemli olarak oluşup ka- rarlaştınlmıştı. O arada köprü olarak ku- rulan Kültür Müsteşarbğı, ne yazık ki gü- nün olumsuz siyasal akımlan içinde iste- neni gerçekleştirememiştir. Kültür Ba- kanlığı kurulmasını 12 Mart'a borçluyuz. Başına Talat Halman gibi, greçek bir kül- tür ve sanat adaminın gelmesi büyük şans- tı. Ama, bazı çevTeler için Halman. "faz- lasıybT çağdaş ve uygardı. Ancak, çağın koşullan, onu doğrudan (direkt) olarak saf- dışı edemediğinden, şu alaturka oyun oy- nandı: Kültür Bakanlığı kaldınlarakkurum- lar Başbakanlık Müsteşarhğp'na baglandı. Hikmet ŞIMŞEK Yanlişlık kısa zamanda ortaya çıkınca da- ha büyük bir yanlışlıga düşülüp, hiç ilgisi olmayan bir "evtifikle* Tıırizm Bakanlığı ile birleştirildi. Daha sonra tekrar kuruldu. (Ah! diyorum kendi kendime. Yeteneğim olup, bunun pıyesini yazsaydım, gerçek "Yanbşlıklar Komedyasrnın papucunu çoktan dama atardım herhalde...) Kuruldu ama, gerçek anlamda bir kanuna sahip ol- mayarak... (Şimdi gelin de bir ayraç (pa- rantez) açıp şu özdeyişi ammsayahm: Ken- disi muhtae-ı himraet bir dede, nerde kal- dı gayriye yardım ede!..) Rahmetli Kışlalı bu büyük eksikliği he- men görerek, bütüncü açıdan genel kültür politikalannı saptamak üzere "Yüksek KûKür Kunıhı"nu oluşturdu. Başta Aziz Nesin. Hakhın Taner, Şerafettin Turan, Emre Kongar, tlhan Usmanbaşolmak üze- re, seçkin aydınlar. kurulda karşıhksız gö- rev almışlardı. (Usmanbaş'ın aynlması ve tavsiyesi üzerine katıima onuruna eriştigim kurulun toplantılan, tadına doyum olmaz söyleşilerle de bezeniyordu. Araya giren anı- lar, kültür ve sanat yaşantımızin perde ar- kalannı aydınlatan projektörler gibiydı. Genel olarak bir değıl, birkaç üniversiteyi bitirmeye bedeldı benim için, bir akademiy- di.) Olaym en dikkate değer yönlennden biri, toplantılara başkanlık eden Kışlah'nm -çoğu zaman görüldüğu üzere- bakanlık oto- ritesmi hiç duyumsatmayan son derecede yumuşak yönetimi ile eşi az görülen alçak- gönüllülügü idi. Çeşitli yan kurullardan gelen yazanaklar (raporlar) da tıtizlikle de değerlendiriliyordu. Tasan, bitip açıkla- nacak, eleştiriler gözönüne alınıp düzelt- tneler yapıldıktan sonra, bu politikalara göre Kültür Bakanlığı 'nda çok gereksinim görülen "yeniden yapdanmaya" gidilecek- ti, bütüncü açıdan ele alınacak... Zira, za- man göstermiştir kı, perakende önlemler de sorunlarçözümlenemiyor, hatta çoğu za- man daha karmaşık duruma geliyordu. Ne yazık ki, Kışlah'nm bakanlık ömrü "fi- nal"e erişmeye yetmedi. Ve de, siyasal ya- şantımızın kanseri olan, yapılan işlemi de- vam ettirmeme hastalığı yüzünden, bu çok kapsamlı tasan kadükolup gitti. Daha son- ra gelen bakanlann çoğuna bundan söz et- tigimde, ya ılgı duymadılar. ya da vadele- ri yetmedi. En büyük umudum, müsteşar- lığa atanan saym Emre Korgan'dı. Zira, toplantılardan sonra bazen benim evimde ya da bir restoranda o günkü konuşmala- ra devam eden, yeni görüşten de kotardık. Kendisini kutlamaya gittiğimde bundan söz edince, eski heyecanlan tazelendi ama. kısa zamanda yapılan 4 bakan değişikliği ona firsat vermemiş olacak. (Nitekim, ken- disinin hazırladığı 7 maddelik paket-prog- ramı da tam olarak uygulama olanağı bu- lamamıştır). 22 Ekim'de Bursa'da yaptığımız "Türk- Yunan Dosthık Konseri"ndeki konuşmay- la Kışlalı 'y> saygıv la anarak Istemihan Ta- lay'ın da dikkatini çekmeye çalıştım, eski tasannın yeniden ele almması için. Bu şe- kilde, çok önemli bir projenin gerçekleş- mesini sağlayacak ve onun sahibi olan sev- gili Kışlalı'ya karşı şükran borcumuzu öde- miş olacagız; doğal olarak geçen 20 yılın getirilmesini de ekleyerek... Kültür Ba- kanlığı'nda tam bir "yeniden yapılanma- ya" çok, ama pek çok gereksinimız vardır. Kurumlanmızin kimileri en yalın (basit) te- mel ilkelerden yoksun bir bilinçsizlik ve akılalmazsavurganlık(israf)içindedirler. Sayın Talay, iki hareketi ile ülke ve dünya müzik tanhine önemli damgalar vurdu. 11- ki, Bursa Büyükşehir Belediyesi ile Ulu- dağ Oniversitesi tarafından kurulan senfo- nik orkestraya "böJge" işlevini de vererek bakanlık bünyesi içine olmasıdır. "Müzik ve Sahne Sanatlan Kurulta- yı"nda atılantohum,böylece tam 35 yıl son- ra yeşerip, örnek oluşturacaktır. lkincisi ise, 5 yeni opera ve baletıin kurulması için eski Maliye Bakanı saym Zekeriya Temiz- lin de yardımı ile alınan karardır. Çok kı- vanç duymahyız ki, Atatürk müzik devri- minin zaferi olan bu karann dünyada bir eşi yoktur. Eleman buiundukça peyder- pey yaşama geçecek opera ve baleler şun- lardır: Antalya, Samsun, Sıvas, Gaziantep ve Van. Sevgili Kışlalı, gecen nisan ayında An- talya Opera ve Balesi'nin açılışını "Ergu- vanlann çiçek açmasuıa" (*) benzeterek, Van Operasını da görmeyı dilemiştir. Bu- na artık maddeden olanak yok. Ama ma- nen bütün kapılar açık değil mi? 75. yaşı- nı idrak eden eski bir ıdeal arkadaşın ola- rak senden bir ıstegım var: Doğa kanunla- nnın sonucu, eğer o sıralarda senin katına erişmişsem, her zaman "açık kalacako ka- ptdan" el ele girerek beraber ızleyelim. seraplann dahi azimle gerçekleşebilece- ğini kanıtlayan Van Opera ve Balesini. Ve de "öteki dünyalarda" bile rüyalann ger- çek olabileceğinı görelim, gösterelim. Sa- na sevgiler, yaptığın işlere saygılar!.. (*) Sevgili Kışlah'nın bu yazısı bugün 3. sayfamızda.) EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Deprem İçin Bir Bakanlık "Gün ağarır şafak söker/ kimsecikler gitmez suyalEzilmiş başlanyta ölüler/ vardılaruyanılmaz uykuya." Nâzım Hikmet böyle yazmıştı 1939 Erzincan depreminde: "Yayıkta yağ vardı dövülemedi/ ak peynir torbaya konulamadı/ hasret gitti ölüler/ dünyaya doyulamadı." Ister istemez bu dizeler geldi dudaklanmın ucu- na... Saat akşamın yedisi... TV'de haberieri oku- yan Ali Kırca birden sarsılıyor. Bir deprem! Uzun mu uzun! Nâzım'ın "Kara Haber"\ çıkıp geliyorak- lıma... O unutulmayacak şiir! Istanbul'dan uzaktayım. Ama etkisi daha derin oluyor uzakta olmanın... Telefona sarıl, ara dost- lan,yakınları...Ceptelefonu,telefon!Heryerkap- kara, sessiz... TV'lerdeyinelşıkara'lar, Barka'lar,.. "Yüzlerce ölü var, şiddet 7.2" derken spiker, uz- manlar bile şaşkına dönüyorlar? Bu işin uzmanı yok! Kimse birşey bilmiyor, bilemez! Öyle anlar olur ki, söz anlamsızdır. Boştur ko- nuşmak! Önemli olan insanüstü çabadır. Dost- luktur, sevgidir, eylemdir, yardımlaşmadır, ilğidir... Ama herşeyden önce felaketlere hazırlıklı olmak- tır. Ders almayı, öğrenmeyi bilmektir. Geçen gün yazmıştım, yıllar önce Mühendisler Odası'nın yayımladığı bildiriyi... Türkiye'nin bir deprem bölgesi olduğunu, bunu bilerek bilimsel önlemlerin alınması gerektiğini söylemişlerdi uz- manlar... Ama dinleyen kim? O yıllarda da Süley- man Demirel'di en büyük yetkili, bugün de! Baş- bakan, Cumhurbaşkanı! Belki bir yedi yıl daha.. Hani bir şarkı vardı "Hep Süleyman hep Süley- man"... Yüzlerce mi, binlerce mi? Yaranın biri kapanma- dan açılan yeni yaralar... Uzmanlar korkutuyor, daha başkalannı da bekleyin! Sabaha kadar 7V başında, aynı sözleri, yorumlan, aynı paniği, aynı uzmanlan dinlemek, aynı acıyı yaşamak... Duygusallıktan kaçmak zor, ama ne yapıp edip aklı, sağduyuyu yitirmemeli... Bir an önce bir Dep- rem Bakanlığı kurmak gerekmiyor mu? Her an yurdumuzun bir köşesinde patlak verecek bir dep- rem olayında şaşkınlığa uğramamak, bütün ön- lemleri, yardım malzemelerini, kanlan, herşeyi ön- ceden hazır tutmak kaçınılmaz değil mi? Kızılay, dış yardımlar, Mahruki'ler, lyıniyetli bireysel ça- lışmalaryetersizkalıyor... Deprem Bakanltğı'nı yıl- lar önce oluşturmak gerekliydi. Ama "Türk'ün ak- lına sonradan gelir..." Oysa felaketler dank dank vuruyor kafamıza... "Neçabuklahzadabittiyaşamak/ Kimisi altı ay- lık/ kiminin sakalı ak/ kimi onüç on dört yaşında/ kimi yola gidecek/ kimi mektup beklerl yan yana sırtüstü yatan ölüler." Sözün bittiği yer. Bilimin, aklın, sağduyunun egemen olduğu, olması gereken bir zaman par- çasında... Bir kez daha bu büyük acının verdiği, dersten artık yararlanacak mıyız? Önemli soru bu! TÜRKİYE VAKIFLAR BANKASITAO FİNANS MARKET Ş.B.DEN İL4NEN TEBLİĞ Ankara 24. Noterlıği aracılığı ile keşıde olunan 06.08.1999 ta- rih, 25514 yevmıye nolu ıhtarname ısmı aşağıda yazılı muhatap- lara adreslerinden ayrılmış olmalan sebebiyle tebliğ edılemediği cihetle ilanen teblığı gerekmiştir. Ktşted: Tûrkıye Vakıflar Bankası TAO Fınans Market Şube- si/Ankara Muhatap: (I) Salıh Bayrak-Hakkı Şehit Han Sok. Kır Apt No:5/5-2 Ulu&lstanbul (2) Tolga Tanyıldızı-Tûrk Eximbank Mıllı Müdafaa Cad. No: 20/Ankara Obylar 1- Muhaıap Salıh Bayrak ile bankamız arasında akte- •dilen kredilı bankomat sözleşmesine istinaden adı geçene kredı açıîmış ve kullandınlmıştır. 2- Muhatap Tolga Tanvıldızı sözleşmede mûşterek borçlu mû- teselsil kefıl sıfatını taşıdığından borçtan sorumlu bulunmaktadır. 3- Kredıli Bankomat Sözleşmesi"nin Bankamıza verdiği yetki- ye istinaden kredı hesaplan 06.08.1999 tarihı ıtibariyle kesilmiş 3.021.380.070.-TL (Üçmilyaryırmıbirmilyonüçyüzseksenbınyet- mı^ TL) borç bakıyesi tespit olmuştur 4- Sözleşmeler hükûmlerine göre muhataplar muaccel olan iş- bu borcu ihtamamenm tebliğ tarihinden itıbaren 10 işgûnü içinde ödemek zorundadır Bu süre içinde borç ödenmediği takdirde taki- be geçıleceğinı ıhtar ederiz. Sonsç ve İstek: Fazlaya daır talep haklanmız ile kanun, sözleş- me ve saır mevzuattan doğacak talep haklanmız sakiı kalmak üze- re 06.08.1999 tanhı itıbariyle 3.021.380.070.-TL (Cçmılyarvirmıbırmılyonüçyüzseksenbinyetmış TL) tutan bor- cun ödemenın yapılacağı güne kadar ışleyecek %210 faız, Banka Muamele Vergısi, Fon Payı Komisyon ve masraflar vs. ile birlikte ödenmediği takdirde muhataplar hakkında kanunı'takibe geçilece- ğ:nı ıhbar ve ıhtar edenz. Işbu karar ihtarnamenın gazetede ılan tanhınden ıtibaren 7 gün sonra tebliğ edilmış sayılacağından tebliğ tarihıni takıp eden 1 gün içensınde borçlannı ödemesmı aksı halde haklannda kanuni takı- be geçıleceği hususu esasları muhataplara ılanen tebliğ olunur. Basm:55687 Bir Ayrmtının Gizemi RAHMİ KUMAŞ Hukukçu, eski Parlamenter D emokratik Sol Parti'yi 14 yılda ülke- nin birinci partisi dummuna yüksel- ten Bülent Ekevit'in, alçakça öldürü- len Ahmet Taner Kışlah'nm topraga venliş töreninde "Basbuğ Ecevit", "Ece\it burada, Fethullah nerede" diye bağırtılar- la karşılanmasında aşağıdaki gibi aynntılann etki- si olmamıştır diyebılir misinız? CHP'nin miltetvekili, Temsilciler Meclisi üye- si, bakanı, genel sekreteri, genel başkanı, başbaka- nı olan Ecevit, 12 Eylül 1980 sonrası. TBMM'den bir tek Oğuz Aygün'ü milletvekili yaptı; hiçbir CHP'hyi Meclis'e getirmedigi gibi. CHP'nin Mec- lis dışı kalmasında Baykal ve takımından sonra be- lirleyici ikinci etken oldu. 19 yıl sonra Ecevit'in ta- rihe not düşercesine milletvekili yaptığı Oğuz Ay- gün kimdir? Bugün DSP'nin 14. kunıluş yıldönü- münde bunu herkes bilmeli... 1. MC Hükümeti'nin Içişleri Bakanı hakkında, CHP'nin verdiği genso- ru önergesınde o AP adına konuşuyordu (3.7.1975). "Milli Selamrt Partisi Oe anlaşamayacaklannı biz baştan da biüyonhık, O tarihte MSP Be anla$abikv cekleri kaşıuiMİa ktflene, affetsiııler, Sayın Ecevit Oeriyi göremiyor >-e>-a Sayın Ecevit o tarihte, 'ne olursa olsun ben bırkere başbakan olayım' dr>cdü- şünüyor idi ise, o zaman ona drseceğim yok: o za- man, şu kadar zaman, MSP ile boşuna vakit kay- betti" diyordu. Gerçekten Ecevit ileriyı göremi- yordu. Doğaldır bu da, çünkü 24 yıl sonra bu ada- mı ellenyle milletvekili yapacağım düşleyemezdi bile. Zaman zaman Ecevit'in de söz atmak zorun- da kaldığı bu konuşmacı, yine bu konuşmanın iler- leyen bölümünde: "Yani Sayın Ecevit'in Taksim nutkunda ortaya kovduğu suç nedir? Daha kısa ce- vap vereyim: Kendi fiiUeridir. Senaryovu yazan ken- dileridir, münekkit de kendileridir" diye söyleyen konuşmacı, Ecevıt'in I999'da yazacağı seçim se- naryosunu o günden görüyordu (!). Bu konuşma- sında Oğuz Aygün'ün dayanak aldığı MİT yazana- ğını eline nasıl geçirdiğini Ecevit sürekli söz ata- rak soruyordu, ama konuşucu "Sayın Ecevit, Saym Ecevit, lütfediniz dinleyiniz bir kere (_) Ben de bir akıllı adamım, müsaade edin de ne zaman verece- ğimi tayin edeyim" sözleriyle kurtulmaya çalışı- yordu. Şimdi kendi partisinden milletvekili yaptı- ğı bu kişiden, Sayın Ecevit I975'te alamadıgı ya- nıtı alabilir umanm "Sosyalist bir yazan, kendi vandaşı, flkirdaşı olduğu için TRT'nin başına geti- rirken>«salançiğneven_''diyeeleştirilerınisürdü- ren bu kadın doktoru, şimdi o sosyalist kışi ile ay- nı partiden milletvekili olacak ölçüde, ona güve- noyu verecek yapıda sağlam bıridir demek. "_Yugoslavya'ya gideo. orada özyönetimi tetkik eden ve ona istinaden beyanat >eren. ondan sonra Türkiye'ye gekn, Sosyalist Entemasyonale gıre- ceğiz' diyen sayın Bderiıüzin emrine körükörüne gir- missiniz. Allah ıstah etsin sizj" diyen bu konuşma- cıyı Tanrı düzeltmiş kı, Ecevit'in buyruğuna girip milletvekili olmuş. 1977 bütçesi üzerinde konu- şurken, "Kıbns'ı o kurtarmadL- Hayatında Ecevit ne zaman başına miğfer giydi" diyerek CH P'1 ileri hicap (utanma) duymaya çağıran bu kişi, hicap duymadan Ecevit'in arkasından yürüyor mıllet- vekilliği için. 14 yılda DSP'yi ülkenin birinci par- tisi durumuna getiren Ecevit'in, bu tür aynntısal yan- lışlan birike bırike. kendisine toplumdan o ters bagırtılaryükselmeyebaşladı. Sanki Ecevit. Fran- sızlann "Bir kücficük aynntı, çok büyük sonuçlara yoJaçar"* sözüyle. Isaac Walton'un "Politikacıdün küfrcttiğini bugün öpebüen insandır" sözünü doğ- rulamak zorundadır. Dünyaya başka bir çerçeveden bakınl •a* s DUNYA Kendinizı oautlendirin... Bu kez Dünya Gençlik Merkezi'ne~kendinizJçn bir şeyler bakmaya gelin. Burada yaşadığınız mekânlara renk katacak, yaşam coşkunuzu çoğaltacak binlerce seçenek var. GEIMÇLIK MERKEZİ PENCERE Korku ve Urkii Topiumu "17 Ağustosian bu yana deprem korkusu or- talığı sarmış, yüreklere işlemişti. Gece gündüz deprem kuşkusuyla yatıp kalkılır mı?.. Karanlık basınca yatağında işkillenip gözü- nü tavana dikenin uyuması kolay mı: - Ya ben uyurken tavan başıma göçerse?.. Yatıştınyorsun: - Bir şeycikler olmaz, diyorsun... Ama oldu. Deprem yine vurdu. Acı gerçek gözyaşının merceğinden süzüldü, yürekleri dağladı. Ne yapmalı?.. * Yapılacak pek bir şey yok!.. Kırk yıldan bu yana çürük çank yapılaria ortalık donanmış... Nüfus patlaması.. Kentlere göç.. Arazi yağması.. Gayrimenkul rantının doruğa tırmandığı bir ül- kede herkesin gözü kararmış; hırsla bumundan so- luyanlar birbirierini çiğneyerek yağmaya katılmak için kuyruğa giriyorlar; çok partili rejim demokra- tik içeriğini yitirmiş; devlet yetkileri çalıp çırpmak üzerine kullanılıyor; yasa masa, bilim milim, kural mural dinleyen yok!.. Deprem kuşağında yükse- len yapılaria fay kınklannı izleyen otoyollannın coğ- rafyasında kurulan yaşam düzeninde kim kime dum duma!.. Artık iş işten geçmiş, depremi hiçe sayan yerleşim ve yapım gerçekleşmiş... Istanbul'dan Bolu'ya dek neredeyse dağ taş yapılaşmış, kentler birbirleriyle bütünleşti bütün- leşecek!.. Çarpık sanayileşme bu coğrafyada al- dı başını gidiyor, fay kınklan üzerine otoyollarla fab- rikalar serpiliyor, gecekondular çok katlı aparkon- dulara dönüştü... Trafik canavarından sonra ahtapot kollarıyla deprem canavan palazlandı... Demokrasiyi karşıdevrim gibi algıladık, anarşi- ye dönüştürdük, kapitalizmi yabanıl yaşam biçi- miyle özdeşleştirdik, serbest pazan yağmacılıkla birieştirdik, bu sürede bızi uyarmaya kalkışanla- nn canına okuduk, aydınlarımızı ezdik ve sustur- duk... • Şimdi korkuyoruz.. Geceleri uyuyamıyoruz, kuşku hepimizin ben- liğini kemiriyor - Istanbul'da bir deprem olur mu?.. ''"" - Olur.. '"•: - Ne zaman olur?.. ' '• - Belli değil.. -• •• "' ." - Olursa ne olur?.. Yarattığımız canavann bizi ne zaman parçala- yıp yutacağı üzerine korku, kaygı, beklenti, konuş- ma, tartışma hayatımızın omurgasını belirtiyor. • Depremin bize verdiği dersler var. "• Birincisi: Çadırda yaşayan depremden korkmaz!.. ikincisi: Bilim, bilimi umursamayanı çarpar!.. Üçüncüsü: • .3.1, :] i Dayanışmasız toplum olmaz!.. • • < f \ t ı. "Her koyun kendi bacağından asılır" ama, in- san koyun değikJir. İLAN TC KULUNCAK KADASTRO MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ'NDEN DosyaNo: 1994/22 Yukanda esas numarası yazılı bulunan davanın yapı- lan yargılaması sırasinda verilen ara kararı geregince, Davacı Güzel Yıldınm ile Bektaş Yıldınm tarafın- dan davalılar Fatma Gürbüz ve arkadaşlan aleyhine açılan davada, yapılan tüm araştırmalararağmenadres- leri tespit edılemeyen aşağıda isimlen belirtilen şahıs- lara ilanen tebligat yapılmasma karar verilmiş olduğun- dan, Halen adresleri tespit edilemeyen Kuluncak ilçesi, il- çe merkezinde bulunan 1-Fadıme Ekrem, 2-Hatice Ka- vak, 3-Hasan Yücel, 4-Ali Yıldınm. 5-Hacı Vural Yıl- dınm, 6-Elif Avşar, 7-Mehmet Yıldınm, 8-Zeynep Ka- raca, 9-Emine Gürbüz, 10-Kazım Nacar, 11-Ulkü Na- car'ın haklannda davacılar tarafından açılan tespit ve tescıl davasının yargılamanın atılı bulunduğu 7.12.1999 günü saat 09.00'da Kuluncak Adliyesı du- ruşma salonunda bızzat hazır bulunmalan veya kendı- lerinı bir vekil ile temsil ettirmelen. aksi halde açılan davanın gıyaplannda devam edeceğı ve karar verilece- ği hususunun 7201 sayılı yasanın 29/1-2 ve tebligat nı- zamnamesınin 47/1-2 maddelerı geregince tebliğ yen- ne kaim olmak ûzere ilanen tebliğ olunur. 07.09.1999 Basın: 43343 TC MUDURNU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1999/247 Karar No: 1999/348 Davacı TEAŞ Genel Müdürlüğü tarafından davalılar aleyhine mahkememize açılan tescil davasının yapılan açık yargılaması sonunda, Mahkememizin 17.09.1999 tarih, 1999/247-348 esas ve karar sayılı ilamı ile Mudurnu ilçesi Bostancı- lar Köyü, 5 Cilt, 445 Sayfa, 446 Parsel sayılı 1303 m2'Iik taşınmazın 32.575.OO0.-TL bedel mukabilinde TEAŞ Genel Müdürlüğü adına irtifak hakkı tesis edil- diği, tebligat yapılamayan Ismail kızı Müşerref Balta ile Ismail oğlu Adem Oruç'a karar tebliği yerine kaım olmak üzere ilan tarihinden itibaren 7 gün sonra tebliğ edilmiş sayılacağı ilan olunur. 15.10.1999 Basın: 51870 NİSANTAŞI • AKMERKEZ • CARREFOUR • CAPITOL • CAROUSEL • GALLERIA • ANTALYA 2000 • MİGROS BEYLİKDÜZÜ • MIGROS ANKARA • ZAFER PIAZA BURSA İNCESU ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN EsasNo: 1999/32 Davacı Bağ-Kur Genel Müdürlüğü vekili tarafından davalılar Aziz Ağaç, Remzı Kurnaz, Suphi Polat ve Maktül Derviş Kızıl mırasçılan adına kızı Emıne Kızıl kendisine asaleten kızı Sunay'a velayeten ve Şefik Kı- zıl, Şakir Kızıl. Adıl Kızıl, Sinan Kızıl, Nurhayat Kızıl ile Sabahattın Kızıl adlanna yapılan rücuan tazminat davası açılmış, 1.868.904.613.-TL'lik açılan dava fazla- ya ilişkin haklan saklı kalmak üzere davalılardan müş- tereken ve müteselsilen tahsilinı talep eden dava dilek- çesi ve duruşma günü tebiiği edılemediğınden, Dava konusu dılekçe ve 14.12.1999 duruşma günü- nün davalıya ilanen tebliğıne karar venlmiş olmakla ılan olunur. 15.10.1999 Basın: 52123
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle