Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 KASIM 1999 PAZAR
OLAYLAK \hj o»ay.gorus(g cumhuriyetcom.tr
S
eçkin bilim adamı, yazar, ga-
zeteci Ahmet Taner Kışlak,
bunlara kattığı çağdaş, uygar,
laik Atatürk cumhuriyetçili-
ği ile de toplumumuzda sili-
nemeyecek izler bıraktı. Ama,
onun politikacı-bakan olarak gerçekleştir-
meye çalıştığı bir etkinlik vardır kı. ne ya-
zıktamamlanıpgünışığınaçıkrnarnadı. Bu,
kiiltür politikalanmızın oluşması için baş-
lattığı devsel harekettir
Özgürlükçü bir ülkede toplumun kültü-
rel yaşantısına, devletin zorlayıcı kanşma-
sı demokratik düşünce ile bağdaşamaz.
Ancak. çağdaş doğrultuda yön gösterip
pürüzleri ayıklayabilir. Türkiye gibı, sanat
kurumlannın büyük bölümünün devlete
bağlı olduğu bir ülkede, bunlarla ilgili po-
litikalann -en azından ışletme ve veritn
yönünden- oluşturulması, gelıştirilmesi ve
denetlenmesi zorunludur. Yaklaşık yanm
yüzyıldır içinde bulunduğum sanat kurum-
lannı ele alarak konuyu ırdelemeye geç-
meden önce bir saptama yapacağım.
Tanzimattan ben "Baülriaşma" yolun-
daki çabalanmızin en büyük eksikliği şu
olmuştur: Her zamanın çağdaş kurumla-
nnı aldık ama,onlann işletme sistem ve fel-
sefelenni gözardı edip, çoğu zaman günün
okurlanna ya da kişılerin eğilimlerine gö-
re "uydurarak" şöyle bir özdeyişe esin
verdık: "Bizdekikanunveyönetmelikmad-
delerinin ardında çpğunluklaonlanyapan-
laruı siluederi vardır" (Bunun teknık alan-
daki yansımasını çok zaman şöyle yaşamı-
şızdır. Ömeğin. arabamızın onanmından
sonra arta kalan vidalan, civatalan, vs. be-
lirttığimizde. ustanın yanıtı hazırdır: "Sen
atdırma abi. gâvur onlan fada koyımışL"
Bunun ıçindirki.venmlen, Batı'ylakoşut
işletmelerimızin çoğu zaman olması gere-
kenin çok altındadır.
Kışlalı'yı Yaşatmak
1945 yıiında Ankara Devlet Konserva-
tuvan'na girdiğimde, ilk duyduğum söz-
lerden biri. daha 3 yıllık olan kanunun de-
ğişmesiydi. Üniversiteye geçinceye kadar
yakaştk 40 yıl aynı terane sürdü gitti. Cum-
hurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasf na ka-
tıldığım 1959 yıiında da iki yıl önce yapı-
lan kanundan yakınılmakta olup, hâlâ sü-
regelmektedir. Devlet opera, bale ve tiyat-
rolannın kanunlan birkaç kez değiştiği
halde, yukarda belirttiğim uygulamadan
ötürü, çıktıklan günün daha ertesinde es-
kimişler ve yeni arayışlara gebe kalmışlar-
dır. Kültür BakanlığYnın kendi traji-ko-
mik durumu olayların açıklanmasına ye-
terli olsa gerek. Cumhuriyetin ilk yılann-
da pek az olan sanat kurumlan Milli Eği-
tım Bakanhğı'na bağlanm.ştı. Sayılan ile
birlikte sorunlannın da artması üzerine
Kültür Bakanlığı kurulması fıkri, 1964 yı-
iında rahmetli Ibrahim Öktem'ın girişi-
mıyle toplanan "Müzik ve Sahne Sanatia-
n Kongresi''nde sistemli olarak oluşup ka-
rarlaştınlmıştı. O arada köprü olarak ku-
rulan Kültür Müsteşarbğı, ne yazık ki gü-
nün olumsuz siyasal akımlan içinde iste-
neni gerçekleştirememiştir. Kültür Ba-
kanlığı kurulmasını 12 Mart'a borçluyuz.
Başına Talat Halman gibi, greçek bir kül-
tür ve sanat adaminın gelmesi büyük şans-
tı. Ama, bazı çevTeler için Halman. "faz-
lasıybT çağdaş ve uygardı. Ancak, çağın
koşullan, onu doğrudan (direkt) olarak saf-
dışı edemediğinden, şu alaturka oyun oy-
nandı: Kültür Bakanlığı kaldınlarakkurum-
lar Başbakanlık Müsteşarhğp'na baglandı.
Hikmet ŞIMŞEK
Yanlişlık kısa zamanda ortaya çıkınca da-
ha büyük bir yanlışlıga düşülüp, hiç ilgisi
olmayan bir "evtifikle* Tıırizm Bakanlığı
ile birleştirildi. Daha sonra tekrar kuruldu.
(Ah! diyorum kendi kendime. Yeteneğim
olup, bunun pıyesini yazsaydım, gerçek
"Yanbşlıklar Komedyasrnın papucunu
çoktan dama atardım herhalde...) Kuruldu
ama, gerçek anlamda bir kanuna sahip ol-
mayarak... (Şimdi gelin de bir ayraç (pa-
rantez) açıp şu özdeyişi ammsayahm: Ken-
disi muhtae-ı himraet bir dede, nerde kal-
dı gayriye yardım ede!..)
Rahmetli Kışlalı bu büyük eksikliği he-
men görerek, bütüncü açıdan genel kültür
politikalannı saptamak üzere "Yüksek
KûKür Kunıhı"nu oluşturdu. Başta Aziz
Nesin. Hakhın Taner, Şerafettin Turan,
Emre Kongar, tlhan Usmanbaşolmak üze-
re, seçkin aydınlar. kurulda karşıhksız gö-
rev almışlardı. (Usmanbaş'ın aynlması ve
tavsiyesi üzerine katıima onuruna eriştigim
kurulun toplantılan, tadına doyum olmaz
söyleşilerle de bezeniyordu. Araya giren anı-
lar, kültür ve sanat yaşantımızin perde ar-
kalannı aydınlatan projektörler gibiydı.
Genel olarak bir değıl, birkaç üniversiteyi
bitirmeye bedeldı benim için, bir akademiy-
di.) Olaym en dikkate değer yönlennden
biri, toplantılara başkanlık eden Kışlah'nm
-çoğu zaman görüldüğu üzere- bakanlık oto-
ritesmi hiç duyumsatmayan son derecede
yumuşak yönetimi ile eşi az görülen alçak-
gönüllülügü idi. Çeşitli yan kurullardan
gelen yazanaklar (raporlar) da tıtizlikle de
değerlendiriliyordu. Tasan, bitip açıkla-
nacak, eleştiriler gözönüne alınıp düzelt-
tneler yapıldıktan sonra, bu politikalara
göre Kültür Bakanlığı 'nda çok gereksinim
görülen "yeniden yapdanmaya" gidilecek-
ti, bütüncü açıdan ele alınacak... Zira, za-
man göstermiştir kı, perakende önlemler
de sorunlarçözümlenemiyor, hatta çoğu za-
man daha karmaşık duruma geliyordu. Ne
yazık ki, Kışlah'nm bakanlık ömrü "fi-
nal"e erişmeye yetmedi. Ve de, siyasal ya-
şantımızın kanseri olan, yapılan işlemi de-
vam ettirmeme hastalığı yüzünden, bu çok
kapsamlı tasan kadükolup gitti. Daha son-
ra gelen bakanlann çoğuna bundan söz et-
tigimde, ya ılgı duymadılar. ya da vadele-
ri yetmedi. En büyük umudum, müsteşar-
lığa atanan saym Emre Korgan'dı. Zira,
toplantılardan sonra bazen benim evimde
ya da bir restoranda o günkü konuşmala-
ra devam eden, yeni görüşten de kotardık.
Kendisini kutlamaya gittiğimde bundan
söz edince, eski heyecanlan tazelendi ama.
kısa zamanda yapılan 4 bakan değişikliği
ona firsat vermemiş olacak. (Nitekim, ken-
disinin hazırladığı 7 maddelik paket-prog-
ramı da tam olarak uygulama olanağı bu-
lamamıştır).
22 Ekim'de Bursa'da yaptığımız "Türk-
Yunan Dosthık Konseri"ndeki konuşmay-
la Kışlalı 'y> saygıv la anarak Istemihan Ta-
lay'ın da dikkatini çekmeye çalıştım, eski
tasannın yeniden ele almması için. Bu şe-
kilde, çok önemli bir projenin gerçekleş-
mesini sağlayacak ve onun sahibi olan sev-
gili Kışlalı'ya karşı şükran borcumuzu öde-
miş olacagız; doğal olarak geçen 20 yılın
getirilmesini de ekleyerek... Kültür Ba-
kanlığı'nda tam bir "yeniden yapılanma-
ya" çok, ama pek çok gereksinimız vardır.
Kurumlanmızin kimileri en yalın (basit) te-
mel ilkelerden yoksun bir bilinçsizlik ve
akılalmazsavurganlık(israf)içindedirler.
Sayın Talay, iki hareketi ile ülke ve dünya
müzik tanhine önemli damgalar vurdu. 11-
ki, Bursa Büyükşehir Belediyesi ile Ulu-
dağ Oniversitesi tarafından kurulan senfo-
nik orkestraya "böJge" işlevini de vererek
bakanlık bünyesi içine olmasıdır.
"Müzik ve Sahne Sanatlan Kurulta-
yı"nda atılantohum,böylece tam 35 yıl son-
ra yeşerip, örnek oluşturacaktır. lkincisi
ise, 5 yeni opera ve baletıin kurulması için
eski Maliye Bakanı saym Zekeriya Temiz-
lin de yardımı ile alınan karardır. Çok kı-
vanç duymahyız ki, Atatürk müzik devri-
minin zaferi olan bu karann dünyada bir
eşi yoktur. Eleman buiundukça peyder-
pey yaşama geçecek opera ve baleler şun-
lardır: Antalya, Samsun, Sıvas, Gaziantep
ve Van.
Sevgili Kışlalı, gecen nisan ayında An-
talya Opera ve Balesi'nin açılışını "Ergu-
vanlann çiçek açmasuıa" (*) benzeterek,
Van Operasını da görmeyı dilemiştir. Bu-
na artık maddeden olanak yok. Ama ma-
nen bütün kapılar açık değil mi? 75. yaşı-
nı idrak eden eski bir ıdeal arkadaşın ola-
rak senden bir ıstegım var: Doğa kanunla-
nnın sonucu, eğer o sıralarda senin katına
erişmişsem, her zaman "açık kalacako ka-
ptdan" el ele girerek beraber ızleyelim.
seraplann dahi azimle gerçekleşebilece-
ğini kanıtlayan Van Opera ve Balesini. Ve
de "öteki dünyalarda" bile rüyalann ger-
çek olabileceğinı görelim, gösterelim. Sa-
na sevgiler, yaptığın işlere saygılar!..
(*) Sevgili Kışlah'nın bu yazısı bugün
3. sayfamızda.)
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Deprem İçin Bir Bakanlık
"Gün ağarır şafak söker/ kimsecikler gitmez
suyalEzilmiş başlanyta ölüler/ vardılaruyanılmaz
uykuya."
Nâzım Hikmet böyle yazmıştı 1939 Erzincan
depreminde: "Yayıkta yağ vardı dövülemedi/ ak
peynir torbaya konulamadı/ hasret gitti ölüler/
dünyaya doyulamadı."
Ister istemez bu dizeler geldi dudaklanmın ucu-
na... Saat akşamın yedisi... TV'de haberieri oku-
yan Ali Kırca birden sarsılıyor. Bir deprem! Uzun
mu uzun! Nâzım'ın "Kara Haber"\ çıkıp geliyorak-
lıma... O unutulmayacak şiir!
Istanbul'dan uzaktayım. Ama etkisi daha derin
oluyor uzakta olmanın... Telefona sarıl, ara dost-
lan,yakınları...Ceptelefonu,telefon!Heryerkap-
kara, sessiz... TV'lerdeyinelşıkara'lar, Barka'lar,..
"Yüzlerce ölü var, şiddet 7.2" derken spiker, uz-
manlar bile şaşkına dönüyorlar? Bu işin uzmanı
yok! Kimse birşey bilmiyor, bilemez!
Öyle anlar olur ki, söz anlamsızdır. Boştur ko-
nuşmak! Önemli olan insanüstü çabadır. Dost-
luktur, sevgidir, eylemdir, yardımlaşmadır, ilğidir...
Ama herşeyden önce felaketlere hazırlıklı olmak-
tır. Ders almayı, öğrenmeyi bilmektir.
Geçen gün yazmıştım, yıllar önce Mühendisler
Odası'nın yayımladığı bildiriyi... Türkiye'nin bir
deprem bölgesi olduğunu, bunu bilerek bilimsel
önlemlerin alınması gerektiğini söylemişlerdi uz-
manlar... Ama dinleyen kim? O yıllarda da Süley-
man Demirel'di en büyük yetkili, bugün de! Baş-
bakan, Cumhurbaşkanı! Belki bir yedi yıl daha..
Hani bir şarkı vardı "Hep Süleyman hep Süley-
man"...
Yüzlerce mi, binlerce mi? Yaranın biri kapanma-
dan açılan yeni yaralar... Uzmanlar korkutuyor,
daha başkalannı da bekleyin! Sabaha kadar 7V
başında, aynı sözleri, yorumlan, aynı paniği, aynı
uzmanlan dinlemek, aynı acıyı yaşamak...
Duygusallıktan kaçmak zor, ama ne yapıp edip
aklı, sağduyuyu yitirmemeli... Bir an önce bir Dep-
rem Bakanlığı kurmak gerekmiyor mu? Her an
yurdumuzun bir köşesinde patlak verecek bir dep-
rem olayında şaşkınlığa uğramamak, bütün ön-
lemleri, yardım malzemelerini, kanlan, herşeyi ön-
ceden hazır tutmak kaçınılmaz değil mi? Kızılay,
dış yardımlar, Mahruki'ler, lyıniyetli bireysel ça-
lışmalaryetersizkalıyor... Deprem Bakanltğı'nı yıl-
lar önce oluşturmak gerekliydi. Ama "Türk'ün ak-
lına sonradan gelir..." Oysa felaketler dank dank
vuruyor kafamıza...
"Neçabuklahzadabittiyaşamak/ Kimisi altı ay-
lık/ kiminin sakalı ak/ kimi onüç on dört yaşında/
kimi yola gidecek/ kimi mektup beklerl yan yana
sırtüstü yatan ölüler."
Sözün bittiği yer. Bilimin, aklın, sağduyunun
egemen olduğu, olması gereken bir zaman par-
çasında... Bir kez daha bu büyük acının verdiği,
dersten artık yararlanacak mıyız?
Önemli soru bu!
TÜRKİYE VAKIFLAR BANKASITAO FİNANS
MARKET Ş.B.DEN İL4NEN TEBLİĞ
Ankara 24. Noterlıği aracılığı ile keşıde olunan 06.08.1999 ta-
rih, 25514 yevmıye nolu ıhtarname ısmı aşağıda yazılı muhatap-
lara adreslerinden ayrılmış olmalan sebebiyle tebliğ edılemediği
cihetle ilanen teblığı gerekmiştir.
Ktşted: Tûrkıye Vakıflar Bankası TAO Fınans Market Şube-
si/Ankara
Muhatap: (I) Salıh Bayrak-Hakkı Şehit Han Sok. Kır Apt
No:5/5-2 Ulu&lstanbul
(2) Tolga Tanyıldızı-Tûrk Eximbank Mıllı Müdafaa Cad. No:
20/Ankara
Obylar 1- Muhaıap Salıh Bayrak ile bankamız arasında akte-
•dilen kredilı bankomat sözleşmesine istinaden adı geçene kredı
açıîmış ve kullandınlmıştır.
2- Muhatap Tolga Tanvıldızı sözleşmede mûşterek borçlu mû-
teselsil kefıl sıfatını taşıdığından borçtan sorumlu bulunmaktadır.
3- Kredıli Bankomat Sözleşmesi"nin Bankamıza verdiği yetki-
ye istinaden kredı hesaplan 06.08.1999 tarihı ıtibariyle kesilmiş
3.021.380.070.-TL (Üçmilyaryırmıbirmilyonüçyüzseksenbınyet-
mı^ TL) borç bakıyesi tespit olmuştur
4- Sözleşmeler hükûmlerine göre muhataplar muaccel olan iş-
bu borcu ihtamamenm tebliğ tarihinden itıbaren 10 işgûnü içinde
ödemek zorundadır Bu süre içinde borç ödenmediği takdirde taki-
be geçıleceğinı ıhtar ederiz.
Sonsç ve İstek: Fazlaya daır talep haklanmız ile kanun, sözleş-
me ve saır mevzuattan doğacak talep haklanmız sakiı kalmak üze-
re 06.08.1999 tanhı itıbariyle 3.021.380.070.-TL
(Cçmılyarvirmıbırmılyonüçyüzseksenbinyetmış TL) tutan bor-
cun ödemenın yapılacağı güne kadar ışleyecek %210 faız, Banka
Muamele Vergısi, Fon Payı Komisyon ve masraflar vs. ile birlikte
ödenmediği takdirde muhataplar hakkında kanunı'takibe geçilece-
ğ:nı ıhbar ve ıhtar edenz.
Işbu karar ihtarnamenın gazetede ılan tanhınden ıtibaren 7 gün
sonra tebliğ edilmış sayılacağından tebliğ tarihıni takıp eden 1 gün
içensınde borçlannı ödemesmı aksı halde haklannda kanuni takı-
be geçıleceği hususu esasları muhataplara ılanen tebliğ olunur.
Basm:55687
Bir Ayrmtının Gizemi
RAHMİ KUMAŞ Hukukçu, eski Parlamenter
D
emokratik Sol Parti'yi 14 yılda ülke-
nin birinci partisi dummuna yüksel-
ten Bülent Ekevit'in, alçakça öldürü-
len Ahmet Taner Kışlah'nm topraga
venliş töreninde "Basbuğ Ecevit",
"Ece\it burada, Fethullah nerede" diye bağırtılar-
la karşılanmasında aşağıdaki gibi aynntılann etki-
si olmamıştır diyebılir misinız?
CHP'nin miltetvekili, Temsilciler Meclisi üye-
si, bakanı, genel sekreteri, genel başkanı, başbaka-
nı olan Ecevit, 12 Eylül 1980 sonrası. TBMM'den
bir tek Oğuz Aygün'ü milletvekili yaptı; hiçbir
CHP'hyi Meclis'e getirmedigi gibi. CHP'nin Mec-
lis dışı kalmasında Baykal ve takımından sonra be-
lirleyici ikinci etken oldu. 19 yıl sonra Ecevit'in ta-
rihe not düşercesine milletvekili yaptığı Oğuz Ay-
gün kimdir? Bugün DSP'nin 14. kunıluş yıldönü-
münde bunu herkes bilmeli... 1. MC Hükümeti'nin
Içişleri Bakanı hakkında, CHP'nin verdiği genso-
ru önergesınde o AP adına konuşuyordu (3.7.1975).
"Milli Selamrt Partisi Oe anlaşamayacaklannı biz
baştan da biüyonhık, O tarihte MSP Be anla$abikv
cekleri kaşıuiMİa ktflene, affetsiııler, Sayın Ecevit
Oeriyi göremiyor >-e>-a Sayın Ecevit o tarihte, 'ne
olursa olsun ben bırkere başbakan olayım' dr>cdü-
şünüyor idi ise, o zaman ona drseceğim yok: o za-
man, şu kadar zaman, MSP ile boşuna vakit kay-
betti" diyordu. Gerçekten Ecevit ileriyı göremi-
yordu. Doğaldır bu da, çünkü 24 yıl sonra bu ada-
mı ellenyle milletvekili yapacağım düşleyemezdi
bile. Zaman zaman Ecevit'in de söz atmak zorun-
da kaldığı bu konuşmacı, yine bu konuşmanın iler-
leyen bölümünde: "Yani Sayın Ecevit'in Taksim
nutkunda ortaya kovduğu suç nedir? Daha kısa ce-
vap vereyim: Kendi fiiUeridir. Senaryovu yazan ken-
dileridir, münekkit de kendileridir" diye söyleyen
konuşmacı, Ecevıt'in I999'da yazacağı seçim se-
naryosunu o günden görüyordu (!). Bu konuşma-
sında Oğuz Aygün'ün dayanak aldığı MİT yazana-
ğını eline nasıl geçirdiğini Ecevit sürekli söz ata-
rak soruyordu, ama konuşucu "Sayın Ecevit, Saym
Ecevit, lütfediniz dinleyiniz bir kere (_) Ben de bir
akıllı adamım, müsaade edin de ne zaman verece-
ğimi tayin edeyim" sözleriyle kurtulmaya çalışı-
yordu. Şimdi kendi partisinden milletvekili yaptı-
ğı bu kişiden, Sayın Ecevit I975'te alamadıgı ya-
nıtı alabilir umanm "Sosyalist bir yazan, kendi
vandaşı, flkirdaşı olduğu için TRT'nin başına geti-
rirken>«salançiğneven_''diyeeleştirilerınisürdü-
ren bu kadın doktoru, şimdi o sosyalist kışi ile ay-
nı partiden milletvekili olacak ölçüde, ona güve-
noyu verecek yapıda sağlam bıridir demek.
"_Yugoslavya'ya gideo. orada özyönetimi tetkik
eden ve ona istinaden beyanat >eren. ondan sonra
Türkiye'ye gekn, Sosyalist Entemasyonale gıre-
ceğiz' diyen sayın Bderiıüzin emrine körükörüne gir-
missiniz. Allah ıstah etsin sizj" diyen bu konuşma-
cıyı Tanrı düzeltmiş kı, Ecevit'in buyruğuna girip
milletvekili olmuş. 1977 bütçesi üzerinde konu-
şurken, "Kıbns'ı o kurtarmadL- Hayatında Ecevit
ne zaman başına miğfer giydi" diyerek CH P'1 ileri
hicap (utanma) duymaya çağıran bu kişi, hicap
duymadan Ecevit'in arkasından yürüyor mıllet-
vekilliği için. 14 yılda DSP'yi ülkenin birinci par-
tisi durumuna getiren Ecevit'in, bu tür aynntısal yan-
lışlan birike bırike. kendisine toplumdan o ters
bagırtılaryükselmeyebaşladı. Sanki Ecevit. Fran-
sızlann "Bir kücficük aynntı, çok büyük sonuçlara
yoJaçar"* sözüyle. Isaac Walton'un "Politikacıdün
küfrcttiğini bugün öpebüen insandır" sözünü doğ-
rulamak zorundadır.
Dünyaya başka bir
çerçeveden bakınl
•a*
s DUNYA
Kendinizı oautlendirin...
Bu kez Dünya Gençlik Merkezi'ne~kendinizJçn bir şeyler
bakmaya gelin.
Burada yaşadığınız mekânlara renk katacak, yaşam coşkunuzu çoğaltacak
binlerce seçenek var.
GEIMÇLIK
MERKEZİ
PENCERE
Korku ve Urkii Topiumu
"17 Ağustosian bu yana deprem korkusu or-
talığı sarmış, yüreklere işlemişti.
Gece gündüz deprem kuşkusuyla yatıp kalkılır
mı?.. Karanlık basınca yatağında işkillenip gözü-
nü tavana dikenin uyuması kolay mı:
- Ya ben uyurken tavan başıma göçerse?..
Yatıştınyorsun:
- Bir şeycikler olmaz, diyorsun...
Ama oldu.
Deprem yine vurdu.
Acı gerçek gözyaşının merceğinden süzüldü,
yürekleri dağladı.
Ne yapmalı?.. *
Yapılacak pek bir şey yok!..
Kırk yıldan bu yana çürük çank yapılaria ortalık
donanmış...
Nüfus patlaması..
Kentlere göç..
Arazi yağması..
Gayrimenkul rantının doruğa tırmandığı bir ül-
kede herkesin gözü kararmış; hırsla bumundan so-
luyanlar birbirierini çiğneyerek yağmaya katılmak
için kuyruğa giriyorlar; çok partili rejim demokra-
tik içeriğini yitirmiş; devlet yetkileri çalıp çırpmak
üzerine kullanılıyor; yasa masa, bilim milim, kural
mural dinleyen yok!.. Deprem kuşağında yükse-
len yapılaria fay kınklannı izleyen otoyollannın coğ-
rafyasında kurulan yaşam düzeninde kim kime
dum duma!.. Artık iş işten geçmiş, depremi hiçe
sayan yerleşim ve yapım gerçekleşmiş...
Istanbul'dan Bolu'ya dek neredeyse dağ taş
yapılaşmış, kentler birbirleriyle bütünleşti bütün-
leşecek!.. Çarpık sanayileşme bu coğrafyada al-
dı başını gidiyor, fay kınklan üzerine otoyollarla fab-
rikalar serpiliyor, gecekondular çok katlı aparkon-
dulara dönüştü...
Trafik canavarından sonra ahtapot kollarıyla
deprem canavan palazlandı...
Demokrasiyi karşıdevrim gibi algıladık, anarşi-
ye dönüştürdük, kapitalizmi yabanıl yaşam biçi-
miyle özdeşleştirdik, serbest pazan yağmacılıkla
birieştirdik, bu sürede bızi uyarmaya kalkışanla-
nn canına okuduk, aydınlarımızı ezdik ve sustur-
duk...
•
Şimdi korkuyoruz..
Geceleri uyuyamıyoruz, kuşku hepimizin ben-
liğini kemiriyor
- Istanbul'da bir deprem olur mu?.. ''""
- Olur.. '"•:
- Ne zaman olur?.. ' '•
- Belli değil.. -• •• "' ."
- Olursa ne olur?..
Yarattığımız canavann bizi ne zaman parçala-
yıp yutacağı üzerine korku, kaygı, beklenti, konuş-
ma, tartışma hayatımızın omurgasını belirtiyor.
•
Depremin bize verdiği dersler var. "•
Birincisi:
Çadırda yaşayan depremden korkmaz!..
ikincisi:
Bilim, bilimi umursamayanı çarpar!..
Üçüncüsü: • .3.1, :] i
Dayanışmasız toplum olmaz!.. • • <
f
\ t ı.
"Her koyun kendi bacağından asılır" ama, in-
san koyun değikJir.
İLAN
TC
KULUNCAK KADASTRO
MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ'NDEN
DosyaNo: 1994/22
Yukanda esas numarası yazılı bulunan davanın yapı-
lan yargılaması sırasinda verilen ara kararı geregince,
Davacı Güzel Yıldınm ile Bektaş Yıldınm tarafın-
dan davalılar Fatma Gürbüz ve arkadaşlan aleyhine
açılan davada, yapılan tüm araştırmalararağmenadres-
leri tespit edılemeyen aşağıda isimlen belirtilen şahıs-
lara ilanen tebligat yapılmasma karar verilmiş olduğun-
dan,
Halen adresleri tespit edilemeyen Kuluncak ilçesi, il-
çe merkezinde bulunan 1-Fadıme Ekrem, 2-Hatice Ka-
vak, 3-Hasan Yücel, 4-Ali Yıldınm. 5-Hacı Vural Yıl-
dınm, 6-Elif Avşar, 7-Mehmet Yıldınm, 8-Zeynep Ka-
raca, 9-Emine Gürbüz, 10-Kazım Nacar, 11-Ulkü Na-
car'ın haklannda davacılar tarafından açılan tespit ve
tescıl davasının yargılamanın atılı bulunduğu
7.12.1999 günü saat 09.00'da Kuluncak Adliyesı du-
ruşma salonunda bızzat hazır bulunmalan veya kendı-
lerinı bir vekil ile temsil ettirmelen. aksi halde açılan
davanın gıyaplannda devam edeceğı ve karar verilece-
ği hususunun 7201 sayılı yasanın 29/1-2 ve tebligat nı-
zamnamesınin 47/1-2 maddelerı geregince tebliğ yen-
ne kaim olmak ûzere ilanen tebliğ olunur. 07.09.1999
Basın: 43343
TC
MUDURNU ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1999/247
Karar No: 1999/348
Davacı TEAŞ Genel Müdürlüğü tarafından davalılar
aleyhine mahkememize açılan tescil davasının yapılan
açık yargılaması sonunda,
Mahkememizin 17.09.1999 tarih, 1999/247-348
esas ve karar sayılı ilamı ile Mudurnu ilçesi Bostancı-
lar Köyü, 5 Cilt, 445 Sayfa, 446 Parsel sayılı 1303
m2'Iik taşınmazın 32.575.OO0.-TL bedel mukabilinde
TEAŞ Genel Müdürlüğü adına irtifak hakkı tesis edil-
diği, tebligat yapılamayan Ismail kızı Müşerref Balta
ile Ismail oğlu Adem Oruç'a karar tebliği yerine kaım
olmak üzere ilan tarihinden itibaren 7 gün sonra tebliğ
edilmiş sayılacağı ilan olunur. 15.10.1999
Basın: 51870
NİSANTAŞI • AKMERKEZ • CARREFOUR • CAPITOL • CAROUSEL • GALLERIA • ANTALYA 2000 • MİGROS BEYLİKDÜZÜ • MIGROS ANKARA • ZAFER PIAZA BURSA
İNCESU ASLİYE HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
EsasNo: 1999/32
Davacı Bağ-Kur Genel Müdürlüğü vekili tarafından
davalılar Aziz Ağaç, Remzı Kurnaz, Suphi Polat ve
Maktül Derviş Kızıl mırasçılan adına kızı Emıne Kızıl
kendisine asaleten kızı Sunay'a velayeten ve Şefik Kı-
zıl, Şakir Kızıl. Adıl Kızıl, Sinan Kızıl, Nurhayat Kızıl
ile Sabahattın Kızıl adlanna yapılan rücuan tazminat
davası açılmış, 1.868.904.613.-TL'lik açılan dava fazla-
ya ilişkin haklan saklı kalmak üzere davalılardan müş-
tereken ve müteselsilen tahsilinı talep eden dava dilek-
çesi ve duruşma günü tebiiği edılemediğınden,
Dava konusu dılekçe ve 14.12.1999 duruşma günü-
nün davalıya ilanen tebliğıne karar venlmiş olmakla
ılan olunur. 15.10.1999 Basın: 52123