23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12KASIM1999CUMA DİZt Anadolu Osmanlı'ya başkaldınyor Devşirme Bir Despotizmin Cayri-Resmi Tarihi -6- ERDOĞAN AYDIN aint-Just, "Halklann köle- lesmesıhükümetlerinzorba- bğmdan kaynaklanır: Bun- lar halklanna. düşmanlan- na karşı kuilandıklan kuv- vetin aynısını kullanmışlardır" dıye ya- zıyor. Osmanlı tanhı. Osmanh'nın, düş- manlanna karşı kullandığı yöntemlerin aynısını kendi halkına karşı kullanarak onlan köleleştirmesinın tarihidır aynı zamanda. Osmanlılar tanhi üç büyük direniş dalgasıyla karşılaşacaktır. Birincısı Fatıh dönemi de dahil kuru- luştan ımparatorlaşmaya geçen 14 ve 15. yüzyillaradamgasını vuran ve ilhak edilen Türk-Müslüman beyliklerin di- renişleridir. Ikıncisi 16 ve 17. yüzyıl im- paratorluk dönemme damgasını vuran ve önce Kızılbaş sonra da Celalı ağır- lıklı halk ayaklanmalandır. Üçüncüdal- ga ıse 19. yüzyıldaki Hıristiyan ve bağ- lı diğer halkların bağımsızlık mücade- leleridır. Kendi Türkmen ve heterodoks geleneğme yabancılasarak beyJıkleri ezdikten sonra, Osmanlı egemenliğıne karşı gelışen halk tepkisi, artık beylerin öncülüğünde değıl, doğrudan kendi ıç- lerinden çıkaracakian önderlenn etra- ftnda toplanarak direnmek olacaktır. Kttieset egfclyalılt Bu geleneğın de ezılmesı ardından iyice dennleşen çaresizlik, Celali ayak- lanmalannda görecegimiz gibi kıtlesel bireşkıyalıkbiçiminedönüşecektir. Bu açıdan yoksulluğa ve dışlanmaya baş- kaldın şeklinde ortak nedenlerle başla- mış ve bırbinnın devamı olsalarbile Kı- zılbaş ayaklanmalan ıleCelalıayaklan- malan arasında da belirgın bır farklılık- tan söz edilmelıdir. Bınnciler doğrudan başka bir düzen arayışının ve iktidara karşıt bır ideolojinin ifadesi sosyal ayaklanmalardır. tkinciler ise, iyice caresizleşmiş bir halkm kör şiddeti, öfkenin tam bir şaş- kınlık içinde yine diğer halk kesimleri- ne yönelmesidir. Beyliklerin Osman- lı'ya karşı dırenişlerinin son olarak Fa- tih döneminde iyice ezılmesı ve yine aynı dönemde ekonomik dengelerin bo- zulmasına bağlı yükselen pahalılık ve keyfıyetler halkı ayaklanma noktasına getirmiştir. fşte bu koşullarda Fatih'i izleyen dö- nemde başlayacak olan Türkmen halk hareketi de sınıfsal bır karaktere bürü- necektir. Bu ısyanJar resmi tarihlerce genellikle es geçilecek. gerçek neden- len yanı sıra alan ve nüfus yaygınlıkla- n ve sıklıkları gözlerden gızlenmeye çalışılacaktır. Şenatçılar bu ısyanlan "sapkuriık", "rafizflik"diye açıklarken, daha usturuplu olanlann ise, bır Acem devletı olarak tanıtacaklan "Safevi dev- letinin Osmanlı'yı içten çökertmek giri- şimkrT dıye çarpıtacak; böylece hem bizzat düzenın kendisınden kaynaklan- dığını gizlemeye hem de bastınlmala- nnı meşru kılmaya çalışacaklardır. Oysa bu ayaklanmaların yaygtnlığı- nı ve gerçek nedenlenni ortaya koyma- dan bütünsel bir Osmanlı tablosu orta- ya çıkarmak. onlarsız Osmanlı 'yı anla- mak mümkün değildir. Hep bir ağızdan yaratmaya çalıştıklan "6(10 yıllık istik- rar, adalet ve huzur!" tablosunu alaşa- ğı eden nirengi noktalandırbu isyanlar. Çünkü bunlann yaygınlıfı ve nedenle- ri ortaya konulduğunda, Osmanlı tablo- su daha çok bir adaletsızlik ve kıyım ta- rihi haline gelmektedir. Işte bu neden- le isyanlan ve nedenlerini araştırmak, onlan derli toplu bir Osmanlı tablosu- nun olmazsa olmaz bütünlüğü içine yer- leştirmek gerekmektedir. Bayezit dönemi ayafclanmaları Ayaklanmalar özellikle Bayezit dö- neminde belıcginleşiyor, Yavuz ve Ka- nuni dönemlerinde artan halk katılımı ve sıklaşan aralıklarla iyice yaygınlaşı- yorlar. Osmanh'nın "Yükseüş Dönemi" dıye anılan bu dönemde Anadolu halkı ardı arkası gelmez bir şekilde ayaklan- makta ve tabii ardı arkası gelmez bır şe- kilde kınlmaktadır Resmi tarihlerin bu dönemi "parfak" olarak nıtelemeleri çerçevesinde ortaya büyük bir gariplik çıkmaktadır tabii. O halde kımin içm "parlak dönem" sorusunun yanıtı, aynı zamanda kimin Osmanlı tanhi sorusunun yanıtını ver- mektedir. Salt bu paradoks bile resmi ta- rihlere özgü ana fikrin çöpe atılmasını zorunlu kılmaktadır. Çünkü söz konu- su bu "parlak"lığın arka yüzü, halkm sefalet, keyfi yönetim ve zulümlere kar- şı başlattığı ayaklanmalardır. Bu ayaklanmalar "Osmanh yöneti- minin yaratbğı baskı ve zulmü ik' birle- şen voksulluktan"çıkmış. ancak muha- lif bır dinsel kımlığe birninmüştür. Manc'ın da belirttiği gibi burda din, "ısbraba karşı protesto" aracı olarak ciddı bir işlev görecekti. Ama yalnız halk için değil, aynı şekilde egemenler açısından da. halkı kontrol altında tut- manın, tutamıyorsa ezmenin kutsal ge- rekçesi olacaktı. Bır farkla ki, her ikı ta- raiin UÜ M.IIUUII ıiduc diacı uıan dinsel kimlikler farklı farklıydı. Halk bu kimlıği Osman'ın, Edebâ- li'nın ve kurucu gazılenn dahıl olduğu heterodoks dınde. hatta onun sınıfsal tepkıler temelinde bıraz daha halklaş- mış bır yorumunda bulurken. padişah- lık. çoğu Acemden, Araptan gelen şe- riatçı ulemanın kurumlaştırdığı orto- doksanlayıştabuluyordu. Bin Tann'nın adaletıne vurgu yaparken dığeri Tann- sal otoriteye! Bu noktada. ayaklanmalardakı iktisa- di nedenı gızleyen resmi çarpıtmanın yanı sıra, yaygın olarak rastladıgımız, Alevilik ıle Şıiliğin kanştınlması yan- lışhğını da düzeltmeliyiz. Ahmet Re- fik. "Fatih Anadolu'yu Osmaota ülkesi- ne katmışn. Fakat halk refah ve saadet niiDetinden mahrumdu. Yuca dağlar or- tasında 'tekalıfı örfıye \e şakka" ile mustarip olan halk kendine dinde bir il- ticagâhbulu\or"diyerek iktısadi buna- Iımın inanç görünümünü nasıl kazandı- ğınaışaretetmektedır(AIi Yıldınm,Pir Sultan Abdal, s. 176). Osmanlı'da enflasyon "Bu avaklanmalar genellikle "çiftçi- köylü' hareketleri idi. Bunlara dahazi- yade Kanuni'nin büyük seferlerinin ge- nektirdiği vergi arrOrnıalan \e haksız tahrirler neden olmuşrur. Bununla be- raber, imparatorluğun kurucusu olan Türk köylü halkımn kendi devletine karşı isyan etmiş bulunduğunu açıkça kaydermeleri. o zanıan olanaksız olan Osmanlı yazarlan, bu kanşıklıklan bü- yük bir Kızılba; ayaklanması olarak kaydeftikr. Ve gerçekleri büdirmeye ya- naşmadüar.' |,ı. ıımur, usmanlı Top- lumsal Düzeni, s. 165) Sadece Fatih döneminde 16 krat olan Osmanlı akçesinın 1480"lerde 5.25 kra- ta düştüğü gerçeği bile yaşanan enflas- yon ve fakirleşmeyı göstermek açısın- dan çarpıcıdır. Bürokrasınin artan har- camalannı karşılamak üzere vergi art- tırımı politikasının başlangıç dönemi de bu dönem olacak, bunu karşılamak 1510-1530 arasında peş peşe dizilen ayaklanmalar, adeta çoban ateşi misali birbirini izleyecektir. Özellikle Şahkulu, Nur Halife, Şeyh Celâl, Kalender Çelebi ve Baba Zünnun ayaklanmalan, yüzbinlerce insanm kınmıyla bastınlacaktır. üzere hem vergi arttınmı hem de yenı vergi koyma politikasıyla halk artan bir somürü ve istikrarsızlığa sürüklenecek- tır Sadece çift resminin 22 akçeden 32 akçeye çıkanlması bile görece adil top- rak düzeninde başlayan başdöndürücü dönüşümün habercısı olacaktır. Tüm bunlann üzenne 1494-1503 yıllannda yaşanan büyük kıtlık ve taun (veba), Sa- ray'ı değil ama Anadolu'yu alt üst ede- cektır. Ve işte bu atmosferden, muhalif olması nedeniyle bir kat daha ezılen Aievilerin isyanı patlar. Ayaklanmalarda esas neden ıktisadı olmakla bırlıkte dinsel ve etnık boyutun da bu süreçteki işlev inı unutmamak ge- rekiyor. Bu dönem Anadolu'sunda halk çoğunlugunun doğal inancı Alevilik, et- nik yapı olarak da Türkmendır. Bu ni- teliğiyle Sünni-devşirme Osmanlıya muhalif olup henüz Şiileşmemiş ve Acemleşmemiş olan Safevi Türkmen devletine yakındır. Safevi devleti ise. dinsel ve siyasal-örgütsel yapı olarak Osmanh'nın ilk dönem yaptsıyla bü- yük bir benzerlik gösteren, devlet ola- rak henüz kurumlaşmasını tamamlama- mış ama alabiMiğıne dınamik. dolayı- sıyla Osmanlı'ya başlıca rakiptir. Diğer Türkmen beyliklerine oranla boyun eğdirilmesi daha zordur, Müs- lüman Doğu'ya ve Ipek Yolu'na bütü- nüyle egemen olmanm önündeki fiili engeldir. Bunlann yanı sıra Safevi devleti, Anadolu"dakı Türkmen-heterodoks hal- kı kendine bağlayan çok önemli bır di- ğer koza sahıptir: Osmanlı artık halkın anlamadığı bir melez dil olan Osman- lıca konuşur ve devşirme bır bürokra- siyle yönetilirken, Safevi saraymda du- ru bir Türkçe konuşulmakta, Türkmen gelenekleri sürdürülmektedir. Örneğın "Yavuz Sultan Selim Farsça gazel ya- zarken. Şah İsmail Türkçe ilahiler, koş- malarsöylemekteydi(M Kunt. Osman- lı Devleti, s. 107). Yani Anadolu Türk- men halkryia Şah İsmail ve onun Türk- men devleti arasında doğrudan bir dil ve kültür birliği vardı. Dola>ısı>1a kcndile- rini silahla ele geçirmiş. be>ükierini ez- miş, inançlannı zorla dönüşnjrmeye ça- hşan bu "Runı tohumu" iktidara karşı Anadolu Türkmenlen kültürel olarak da Safevilenn doğal parçasıydı. Dahası bu dönemde Osmanlı. "Türk- men obalannı ve bovlannı da kesin ku- rallar çemberi içinde sıkıştınyordu. Cö- çebe ovmaklanna şeriab ve Osmanlı ka- nununu uvgulayan kadılar ta\in ediyor, küçük-büyük göçebe birimleri, subaşı- lann ya da sancak be> terinüı dirlikleri içinde zapt-u rapta alınıyordu. Osman- h yönetimi bir sürü vergi ve yükünılü- lük getiriyordu. Koyun vergisi, yavlak- kışlak resimleri ile başlayan bu yüküm- lülükler, Türkmenlerin geleneksel ser- best hayatını kısıtlıvordu". (M Kunt. Osmanlı Devleti, s. 106). Özetle Safevi- lerde, Osmanlıyla kıyaslanmayacak netlikte bir Türkmen kimliğı ve tıpkı Osmanlılann ilk dönemlenndeki gibi heterodoks bir inanç atmosfen vardır. Baskılar tedtrgin ediyor Bunun yanı sıra Anadolu Türkmen- lerini asıl rahatsız eden durum, Osman- h'nın ekonomik, siyasal ve dinsel bas- kılandır. Durum buyken Anadolu hal- kımn Osmanlı despotizminin gelişen baskısına karşı meşru ayaklanmalannı *Ş«bancı r> bırdevletın manıpülatıf ajan hareketleri olarak gölgelemenın de en küçük bir temeli yoktu. Oysa resmi ta- rihler, böylesi bırspekülasyonla yapılan kıyımı mazur göstermeye ve tabii Os- manh'yı aklamaya çahşıyorlar. Diğer yandan kendıni Sünni Hanefı mezhebiyle kilitlemiş ve halkı daha ra- hat kontrol etmek ıçin bu mezhepten ol- mayazorlayan bır devlet yapısı için mu- halif inanç denetım zorluğu yarattığın- dan, Hınstıyanhktan daha çok önemse- nen bir düşmandır. Alevilik köylünün toprağa, dolayısıyla düzenli bir vergıye ve gazilik dışında düzenli bir askerlığe bağlanmaya karşı, eski alışkanlıkiann, başma buynıkluğun sürdürülmesi için ideolojik bır temel sağlamaktadır. Dolayısıyla diğer "meşru" dinlere karşı, haraç (cızye) karşılığında da olsa hoşgörülü davranan devlet ve ulema. bu hoşgörüyü Alevilerden esirgiyordu. Os- manlı uleması nezdinde Hıristiyanlık ve Yahudilik, tabi olmak kosuluyla da olsa Kıtap nezdinde meşruiyete sahip olduğu halde Alevilik, düzeltilmesı ve- ya imha edilmesı gereken "sapkın" bir inanç olarak bu meşruiyetten yoksun- dur. Özetle Osmanh'nın imparatorluk yapısından gelen çokdınlıliğinde Alevi- life yer yoktur. Yavuz dönemi Şeyhülıslamı Kemal Paşazade ile devrin diğer uleması. ",41e- viliğin ehl-i sünnet mezhebince reddedil- miş olduğunu. bu din düşmanlan ileya- pılacak savaşın cihat olduğunu, bunla- nn öldürülmesinin caiz. mallannın he- lâl, nikâhlanmn banJ olduğunu'' telkin etmekle görevlendınlmiştı. (Ş. Tekin- dağ. Akt. A. Yıldınm, age. s. 178). Deftere kaydedilmiş 40.000'den faz- la Ale\inin katli bu fetvadan sonradır. Işte bu koşullarda Anadolu halkı. kar- şı karşıya kaldığı bu sefalete. denetlen- meye ve ayınmcılık dayatmalanna kar- şı son çareye başvurarak, Anadolu'nun bütününde peş peşe ayaklanmalara baş- lar. 1510-1530 arasında peş peşe dizilen ayaklanmalar, adeta çoban ateşi misali birbirini izleyecektir. Özellikle Şah- kulu, Nur Halife, Şeyh Celâl, Kalender Çelebi ve Baba Zünnun ayaklanmalan, yüzbinlerce insanın kınmıyla bas- tınlacaktır. Sürecek BIRBAKIMA SERVER TANİLLİ TUYAP'lı Giinlen... 4 Kasım'da yurda dönüşümün arkasından TÜ- YAP'ın 18. yıl etkınlikleri başladı: Önce, görkemli bir açılış, sonra da kıtap imzalama günleri, panel- ler, söyleşiler... Daha önceki yıllar ıçın de pek olum- lu şeyler işitirdim TÜYAP'la ilgili. Ama gözle gör- mek başka; çok ciddi birfikri etkinliğe tanık oldum. Okurlarda, izleyicilerde, konuşmacılarda ve eleş- tırilerde. Ne kadar bastınlırsa bastınlsın, ne denli yasaklar içine alınırsa alınsın, Türk toplumu bir şeyleri yırtıp atma çabasında. Sanıyorum, TÜYAP'ı örgütleyip yönetenlerin pa- yı büyük bu gelişmede. Orgütlemede Avrupai bir düzey kendıni belli ediyor. Orgütün başında bulu- nanlar da, özgürlüğe inanmış kımseler. Zaten TÜ- YAP, 12 Eylül'ün, insanlara olduğu kadar fikre de kan kusturduğu günlerde kuruldu. Toplum dört bir yandan kuşatılmıştı; kıtap düpedûz suç aletiydi. Ulkemıze hıçbir zaman yakışmayan böylesi bir barbarlığa tepki olarak doğdu TÜYAP. Tam 18 yıl bunun savaşını verdi. Sonunda bilgi ağacı tuttu, kök saldı, yaprak açtı ve yemişlerinı sere serpe topluyor insanlar. 21. Yüzyıla girerken nasıl umutlanmaz olursu- nuz? - • ' Toplumun.giderek Istanbul'un yüzde kaçını tem- sil eder bilemiyorum, bir okuma açlığı gördüm; en azından coşkulu bir ilgı. Sorular düzeyli ve birara- nışın işaretı. Panellerde en ciddi fıkri, edebi ve sa- natsal sorunlar dile getiriliyor. Avrupa'nın hiç de gensınde değildir bu. Öteki Müslüman ülkelerde ise, bir benzerini gösteremezsiniz onun. Türkıye, 21. Yüzyıla gırmeye hazırianıyor. Anayasasından başlayarak yasalan, parti ve si- yaset çevrelen bu gelişmenın gerisinde kalmıştır. Daha iyi bır Türkıye için üstelik engeldırler de. Bu açığı süratle kapamak gerek! Aydınlara da büyük görevler düşüyor bu süreç- te. Moda göruşlerın arkasından koşanlar var; em- peryalızmin "küreselleşme" ıle ilgili şaşırtmacala- rını farkedemeyenler görülüyor. Oysa uyanıklık böylesi tarihsel dönemlerde gerekli olduğu gibi, yollan da açar. Taa Mıllı Mücadele'den başlayarak, Türkiye'nın uyanık sıyasetçileri kadar, uyanık ay- dınlan da oldu. Bugün de var. Bizi yarınlara taşı- yacak olanlar, onların yapıcı öncülüğü olacak. Bu aydınlar, bütün nankör koşullara karşın, kalemle- rinı, günümüzün çetın sorunlannı çözmenin emrı- ne verirken, gelecek üstüne umut da aşılamalıdır- lar. Umut açığımız var, kapatmalıyız onu! • Bugüne değın TÜYAP'ta dört panele katıldım. "20. Yuzyılı NasılDeğeıiendirmelı?" konulu panel- de, pek ılgınç görüşler dile getırıldi. Hele Türkiye bakımından, 21. Yüzyıla geçişte kötümserlığe yer olmayacak. Yuzyılın başlarında 1923 Devrimi'ni yaratmış olan bır toplum, bugün pek çetin sorun- lar içinde çırpınıyorsa, yeni biryüzyıldasilkinipye- niden şahlanabılir. Kari Manc'ın pek sevdiğim bir sözü vardır ki, şöyle der: "Tarih hiçbirzaman top- lumlann önüne çözemeyecekleri bir sorun koy- maz!" Sorunlanmız var ve çözeceğiz onlan. "Aydınlanma. Eğitim ve Demokrasi" konulu pa- nel de verimli geçti. Onu gordüm ki bu "Aydınla- ma" düşüncesı gençlerı pek sarmış durumda; ışı- ğa koşan kelebek gibiler. Sanıyorum, bir süre son- ra, Aydınlanma karşıtı fıkirler kendılerıni dinletemez olacaktır. "21. Yuzyılın Eşiğınde Nasıl Bir Okul ve Ünh/er- site?" panelı, toplumumuzn en buyük yaralanndan birini deşme fırsatını yarattı. Türkiye'de 1950'ler- de iktidara gelen karşı-devrım en büyük darbeyi eğitime indirmiştır. Eğitim, pek köklü bir reformdan geçirilmelidir. Türkıye'nin yannlarına damgasını vuracak olanlar, ışte bu eğitim reformunu gerçek- leştirenler olacak. "21. Yuzyılın Eşiğınde Nasıl Bır Anayasa?" ad- lı panelde, herkes içıni döktü. Mevcut anayasaya yan çıkan tek bir ses duyulmadı koskoca salon- dan. Itibar kınklığına bakınız! Bu ölüyü gömmek gerek! Günler pek güzel geçiyor TÜYAP'ta... Kızılay tartışması Bozer: Kayyum için neden yok ANKARA (Cumhuri- yet Börosu) - Kızılay Ge- nel Başkanı Yüksel Bo- zer, Kızılay'a kayyum atanması için yeterli ne- den bulunmadığını ıleri sürerek "Olaylarona gö- re gelişmemişrir. Dolayı- sıyla da bir kayyum atan- manııştır. Başbakanımız ve hükümetimiz bunu çok iyi biliyorlar"" dedi. Bozer. Başbakanlık Tef- tiş Kurulu"nca Kızılay hakkında yürütülen so- ruşturmadan kurumun "en ak, temiz şekilde çı- kacağını umduğunu" soyledi Ecevit'i zi Başbakan Biilent Ece- vit, dün bir süre önce ıs- tifa eden Kızılay Yöne- tim Kurulu üyelerinı ka- bul etti. Kızılay'm 21 Ka- sım'da gerçekleştırilecek olağanüstü genel kurulu- na kadar vekâleten göre- vini sürdüren Genei Baş- kan Bozer, kabulden son- ra gazetecılere açıklama yaptı. Bozer, Kızılay Yö- netim Kurulu'nun göre- ve geldikten sonra Ece- vit'ten görüşme isteğin- de bulunduğunu, ancak gelişen bazı olaylar ne- deniyle bu görüşmeyi gerçekleştiremediklerini söyledi. Yönetim kurulu- nun kendilenni "birnoi aklanıak" ıçin istifa etti- ğini belirten Bozer, "Marmara depremiyle ilgili, Kızılayımızın Türk toplumuna ve memleke- tûnize yaptıkJannın hesa- bını vereceğim. kızılay deprem dolayısıyla ten- kitlere maruz kaİdı. Ama bir de bizim ağzımızdan bugüne kadar yapılanla- nn hesabını dinlemenizi rica edeceğun" dedı. Bozer. Kızılay'a kay- yum atanmasına ılişkın kararnamenın görüşme- de gündeme gelip gelme- dıği sorusuna, "Bukonu- da bir görüşme olmadı. Sayın Başbakan Kızı- lay "a ve çalışmalanna sü- rekli arka çıkıyor ve yar- dımcı oluyor" dedı. Kızılay"a kayyum atanması için yeterli ne- den bulunmadığını ilen süren Yüksel Bozer, "Olaylar ona göre geliş- memişfir. Dolayısıyla da bir kayyum atanmamış- tır. Başbakanımız da hü- kümetimiz de bunu çok iyi biliyorlar" diye konuş- tu Bozer, Kızılay'ın so- ruşturmalardan "en ak, en temiz biçimde çıkaca- ğını ümit ertiğinr dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle