Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12KASIM1999CUMA
DİZt
Anadolu Osmanlı'ya başkaldınyor
Devşirme Bir Despotizmin
Cayri-Resmi Tarihi
-6-
ERDOĞAN AYDIN
aint-Just, "Halklann köle-
lesmesıhükümetlerinzorba-
bğmdan kaynaklanır: Bun-
lar halklanna. düşmanlan-
na karşı kuilandıklan kuv-
vetin aynısını kullanmışlardır" dıye ya-
zıyor. Osmanlı tanhı. Osmanh'nın, düş-
manlanna karşı kullandığı yöntemlerin
aynısını kendi halkına karşı kullanarak
onlan köleleştirmesinın tarihidır aynı
zamanda. Osmanlılar tanhi üç büyük
direniş dalgasıyla karşılaşacaktır.
Birincısı Fatıh dönemi de dahil kuru-
luştan ımparatorlaşmaya geçen 14 ve
15. yüzyillaradamgasını vuran ve ilhak
edilen Türk-Müslüman beyliklerin di-
renişleridir. Ikıncisi 16 ve 17. yüzyıl im-
paratorluk dönemme damgasını vuran
ve önce Kızılbaş sonra da Celalı ağır-
lıklı halk ayaklanmalandır. Üçüncüdal-
ga ıse 19. yüzyıldaki Hıristiyan ve bağ-
lı diğer halkların bağımsızlık mücade-
leleridır. Kendi Türkmen ve heterodoks
geleneğme yabancılasarak beyJıkleri
ezdikten sonra, Osmanlı egemenliğıne
karşı gelışen halk tepkisi, artık beylerin
öncülüğünde değıl, doğrudan kendi ıç-
lerinden çıkaracakian önderlenn etra-
ftnda toplanarak direnmek olacaktır.
Kttieset egfclyalılt
Bu geleneğın de ezılmesı ardından
iyice dennleşen çaresizlik, Celali ayak-
lanmalannda görecegimiz gibi kıtlesel
bireşkıyalıkbiçiminedönüşecektir. Bu
açıdan yoksulluğa ve dışlanmaya baş-
kaldın şeklinde ortak nedenlerle başla-
mış ve bırbinnın devamı olsalarbile Kı-
zılbaş ayaklanmalan ıleCelalıayaklan-
malan arasında da belirgın bır farklılık-
tan söz edilmelıdir. Bınnciler doğrudan
başka bir düzen arayışının ve iktidara
karşıt bır ideolojinin ifadesi sosyal
ayaklanmalardır.
tkinciler ise, iyice caresizleşmiş bir
halkm kör şiddeti, öfkenin tam bir şaş-
kınlık içinde yine diğer halk kesimleri-
ne yönelmesidir. Beyliklerin Osman-
lı'ya karşı dırenişlerinin son olarak Fa-
tih döneminde iyice ezılmesı ve yine
aynı dönemde ekonomik dengelerin bo-
zulmasına bağlı yükselen pahalılık ve
keyfıyetler halkı ayaklanma noktasına
getirmiştir.
fşte bu koşullarda Fatih'i izleyen dö-
nemde başlayacak olan Türkmen halk
hareketi de sınıfsal bır karaktere bürü-
necektir. Bu ısyanJar resmi tarihlerce
genellikle es geçilecek. gerçek neden-
len yanı sıra alan ve nüfus yaygınlıkla-
n ve sıklıkları gözlerden gızlenmeye
çalışılacaktır. Şenatçılar bu ısyanlan
"sapkuriık", "rafizflik"diye açıklarken,
daha usturuplu olanlann ise, bır Acem
devletı olarak tanıtacaklan "Safevi dev-
letinin Osmanlı'yı içten çökertmek giri-
şimkrT dıye çarpıtacak; böylece hem
bizzat düzenın kendisınden kaynaklan-
dığını gizlemeye hem de bastınlmala-
nnı meşru kılmaya çalışacaklardır.
Oysa bu ayaklanmaların yaygtnlığı-
nı ve gerçek nedenlenni ortaya koyma-
dan bütünsel bir Osmanlı tablosu orta-
ya çıkarmak. onlarsız Osmanlı 'yı anla-
mak mümkün değildir. Hep bir ağızdan
yaratmaya çalıştıklan "6(10 yıllık istik-
rar, adalet ve huzur!" tablosunu alaşa-
ğı eden nirengi noktalandırbu isyanlar.
Çünkü bunlann yaygınlıfı ve nedenle-
ri ortaya konulduğunda, Osmanlı tablo-
su daha çok bir adaletsızlik ve kıyım ta-
rihi haline gelmektedir. Işte bu neden-
le isyanlan ve nedenlerini araştırmak,
onlan derli toplu bir Osmanlı tablosu-
nun olmazsa olmaz bütünlüğü içine yer-
leştirmek gerekmektedir.
Bayezit dönemi
ayafclanmaları
Ayaklanmalar özellikle Bayezit dö-
neminde belıcginleşiyor, Yavuz ve Ka-
nuni dönemlerinde artan halk katılımı
ve sıklaşan aralıklarla iyice yaygınlaşı-
yorlar. Osmanh'nın "Yükseüş Dönemi"
dıye anılan bu dönemde Anadolu halkı
ardı arkası gelmez bir şekilde ayaklan-
makta ve tabii ardı arkası gelmez bır şe-
kilde kınlmaktadır Resmi tarihlerin bu
dönemi "parfak" olarak nıtelemeleri
çerçevesinde ortaya büyük bir gariplik
çıkmaktadır tabii.
O halde kımin içm "parlak dönem"
sorusunun yanıtı, aynı zamanda kimin
Osmanlı tanhi sorusunun yanıtını ver-
mektedir. Salt bu paradoks bile resmi ta-
rihlere özgü ana fikrin çöpe atılmasını
zorunlu kılmaktadır. Çünkü söz konu-
su bu "parlak"lığın arka yüzü, halkm
sefalet, keyfi yönetim ve zulümlere kar-
şı başlattığı ayaklanmalardır.
Bu ayaklanmalar "Osmanh yöneti-
minin yaratbğı baskı ve zulmü ik' birle-
şen voksulluktan"çıkmış. ancak muha-
lif bır dinsel kımlığe birninmüştür.
Manc'ın da belirttiği gibi burda din,
"ısbraba karşı protesto" aracı olarak
ciddı bir işlev görecekti. Ama yalnız
halk için değil, aynı şekilde egemenler
açısından da. halkı kontrol altında tut-
manın, tutamıyorsa ezmenin kutsal ge-
rekçesi olacaktı. Bır farkla ki, her ikı ta-
raiin UÜ M.IIUUII ıiduc diacı uıan dinsel
kimlikler farklı farklıydı.
Halk bu kimlıği Osman'ın, Edebâ-
li'nın ve kurucu gazılenn dahıl olduğu
heterodoks dınde. hatta onun sınıfsal
tepkıler temelinde bıraz daha halklaş-
mış bır yorumunda bulurken. padişah-
lık. çoğu Acemden, Araptan gelen şe-
riatçı ulemanın kurumlaştırdığı orto-
doksanlayıştabuluyordu. Bin Tann'nın
adaletıne vurgu yaparken dığeri Tann-
sal otoriteye!
Bu noktada. ayaklanmalardakı iktisa-
di nedenı gızleyen resmi çarpıtmanın
yanı sıra, yaygın olarak rastladıgımız,
Alevilik ıle Şıiliğin kanştınlması yan-
lışhğını da düzeltmeliyiz. Ahmet Re-
fik. "Fatih Anadolu'yu Osmaota ülkesi-
ne katmışn. Fakat halk refah ve saadet
niiDetinden mahrumdu. Yuca dağlar or-
tasında 'tekalıfı örfıye \e şakka" ile
mustarip olan halk kendine dinde bir il-
ticagâhbulu\or"diyerek iktısadi buna-
Iımın inanç görünümünü nasıl kazandı-
ğınaışaretetmektedır(AIi Yıldınm,Pir
Sultan Abdal, s. 176).
Osmanlı'da enflasyon
"Bu avaklanmalar genellikle "çiftçi-
köylü' hareketleri idi. Bunlara dahazi-
yade Kanuni'nin büyük seferlerinin ge-
nektirdiği vergi arrOrnıalan \e haksız
tahrirler neden olmuşrur. Bununla be-
raber, imparatorluğun kurucusu olan
Türk köylü halkımn kendi devletine
karşı isyan etmiş bulunduğunu açıkça
kaydermeleri. o zanıan olanaksız olan
Osmanlı yazarlan, bu kanşıklıklan bü-
yük bir Kızılba; ayaklanması olarak
kaydeftikr. Ve gerçekleri büdirmeye ya-
naşmadüar.' |,ı. ıımur, usmanlı Top-
lumsal Düzeni, s. 165)
Sadece Fatih döneminde 16 krat olan
Osmanlı akçesinın 1480"lerde 5.25 kra-
ta düştüğü gerçeği bile yaşanan enflas-
yon ve fakirleşmeyı göstermek açısın-
dan çarpıcıdır. Bürokrasınin artan har-
camalannı karşılamak üzere vergi art-
tırımı politikasının başlangıç dönemi
de bu dönem olacak, bunu karşılamak
1510-1530 arasında peş
peşe dizilen ayaklanmalar,
adeta çoban ateşi misali
birbirini izleyecektir.
Özellikle Şahkulu, Nur
Halife, Şeyh Celâl,
Kalender Çelebi ve Baba
Zünnun ayaklanmalan,
yüzbinlerce insanm
kınmıyla bastınlacaktır.
üzere hem vergi arttınmı hem de yenı
vergi koyma politikasıyla halk artan bir
somürü ve istikrarsızlığa sürüklenecek-
tır
Sadece çift resminin 22 akçeden 32
akçeye çıkanlması bile görece adil top-
rak düzeninde başlayan başdöndürücü
dönüşümün habercısı olacaktır. Tüm
bunlann üzenne 1494-1503 yıllannda
yaşanan büyük kıtlık ve taun (veba), Sa-
ray'ı değil ama Anadolu'yu alt üst ede-
cektır. Ve işte bu atmosferden, muhalif
olması nedeniyle bir kat daha ezılen
Aievilerin isyanı patlar.
Ayaklanmalarda esas neden ıktisadı
olmakla bırlıkte dinsel ve etnık boyutun
da bu süreçteki işlev inı unutmamak ge-
rekiyor. Bu dönem Anadolu'sunda halk
çoğunlugunun doğal inancı Alevilik, et-
nik yapı olarak da Türkmendır. Bu ni-
teliğiyle Sünni-devşirme Osmanlıya
muhalif olup henüz Şiileşmemiş ve
Acemleşmemiş olan Safevi Türkmen
devletine yakındır. Safevi devleti ise.
dinsel ve siyasal-örgütsel yapı olarak
Osmanh'nın ilk dönem yaptsıyla bü-
yük bir benzerlik gösteren, devlet ola-
rak henüz kurumlaşmasını tamamlama-
mış ama alabiMiğıne dınamik. dolayı-
sıyla Osmanlı'ya başlıca rakiptir.
Diğer Türkmen beyliklerine oranla
boyun eğdirilmesi daha zordur, Müs-
lüman Doğu'ya ve Ipek Yolu'na bütü-
nüyle egemen olmanm önündeki fiili
engeldir.
Bunlann yanı sıra Safevi devleti,
Anadolu"dakı Türkmen-heterodoks hal-
kı kendine bağlayan çok önemli bır di-
ğer koza sahıptir: Osmanlı artık halkın
anlamadığı bir melez dil olan Osman-
lıca konuşur ve devşirme bır bürokra-
siyle yönetilirken, Safevi saraymda du-
ru bir Türkçe konuşulmakta, Türkmen
gelenekleri sürdürülmektedir. Örneğın
"Yavuz Sultan Selim Farsça gazel ya-
zarken. Şah İsmail Türkçe ilahiler, koş-
malarsöylemekteydi(M Kunt. Osman-
lı Devleti, s. 107). Yani Anadolu Türk-
men halkryia Şah İsmail ve onun Türk-
men devleti arasında doğrudan bir dil ve
kültür birliği vardı. Dola>ısı>1a kcndile-
rini silahla ele geçirmiş. be>ükierini ez-
miş, inançlannı zorla dönüşnjrmeye ça-
hşan bu "Runı tohumu" iktidara karşı
Anadolu Türkmenlen kültürel olarak
da Safevilenn doğal parçasıydı.
Dahası bu dönemde Osmanlı. "Türk-
men obalannı ve bovlannı da kesin ku-
rallar çemberi içinde sıkıştınyordu. Cö-
çebe ovmaklanna şeriab ve Osmanlı ka-
nununu uvgulayan kadılar ta\in ediyor,
küçük-büyük göçebe birimleri, subaşı-
lann ya da sancak be> terinüı dirlikleri
içinde zapt-u rapta alınıyordu. Osman-
h yönetimi bir sürü vergi ve yükünılü-
lük getiriyordu. Koyun vergisi, yavlak-
kışlak resimleri ile başlayan bu yüküm-
lülükler, Türkmenlerin geleneksel ser-
best hayatını kısıtlıvordu". (M Kunt.
Osmanlı Devleti, s. 106). Özetle Safevi-
lerde, Osmanlıyla kıyaslanmayacak
netlikte bir Türkmen kimliğı ve tıpkı
Osmanlılann ilk dönemlenndeki gibi
heterodoks bir inanç atmosfen vardır.
Baskılar tedtrgin ediyor
Bunun yanı sıra Anadolu Türkmen-
lerini asıl rahatsız eden durum, Osman-
h'nın ekonomik, siyasal ve dinsel bas-
kılandır. Durum buyken Anadolu hal-
kımn Osmanlı despotizminin gelişen
baskısına karşı meşru ayaklanmalannı
*Ş«bancı
r>
bırdevletın manıpülatıf ajan
hareketleri olarak gölgelemenın de en
küçük bir temeli yoktu. Oysa resmi ta-
rihler, böylesi bırspekülasyonla yapılan
kıyımı mazur göstermeye ve tabii Os-
manh'yı aklamaya çahşıyorlar.
Diğer yandan kendıni Sünni Hanefı
mezhebiyle kilitlemiş ve halkı daha ra-
hat kontrol etmek ıçin bu mezhepten ol-
mayazorlayan bır devlet yapısı için mu-
halif inanç denetım zorluğu yarattığın-
dan, Hınstıyanhktan daha çok önemse-
nen bir düşmandır. Alevilik köylünün
toprağa, dolayısıyla düzenli bir vergıye
ve gazilik dışında düzenli bir askerlığe
bağlanmaya karşı, eski alışkanlıkiann,
başma buynıkluğun sürdürülmesi için
ideolojik bır temel sağlamaktadır.
Dolayısıyla diğer "meşru" dinlere
karşı, haraç (cızye) karşılığında da olsa
hoşgörülü davranan devlet ve ulema. bu
hoşgörüyü Alevilerden esirgiyordu. Os-
manlı uleması nezdinde Hıristiyanlık
ve Yahudilik, tabi olmak kosuluyla da
olsa Kıtap nezdinde meşruiyete sahip
olduğu halde Alevilik, düzeltilmesı ve-
ya imha edilmesı gereken "sapkın" bir
inanç olarak bu meşruiyetten yoksun-
dur. Özetle Osmanh'nın imparatorluk
yapısından gelen çokdınlıliğinde Alevi-
life yer yoktur.
Yavuz dönemi Şeyhülıslamı Kemal
Paşazade ile devrin diğer uleması. ",41e-
viliğin ehl-i sünnet mezhebince reddedil-
miş olduğunu. bu din düşmanlan ileya-
pılacak savaşın cihat olduğunu, bunla-
nn öldürülmesinin caiz. mallannın he-
lâl, nikâhlanmn banJ olduğunu'' telkin
etmekle görevlendınlmiştı. (Ş. Tekin-
dağ. Akt. A. Yıldınm, age. s. 178).
Deftere kaydedilmiş 40.000'den faz-
la Ale\inin katli bu fetvadan sonradır.
Işte bu koşullarda Anadolu halkı. kar-
şı karşıya kaldığı bu sefalete. denetlen-
meye ve ayınmcılık dayatmalanna kar-
şı son çareye başvurarak, Anadolu'nun
bütününde peş peşe ayaklanmalara baş-
lar.
1510-1530 arasında peş peşe dizilen
ayaklanmalar, adeta çoban ateşi misali
birbirini izleyecektir. Özellikle Şah-
kulu, Nur Halife, Şeyh Celâl, Kalender
Çelebi ve Baba Zünnun ayaklanmalan,
yüzbinlerce insanın kınmıyla bas-
tınlacaktır.
Sürecek
BIRBAKIMA
SERVER TANİLLİ
TUYAP'lı Giinlen...
4 Kasım'da yurda dönüşümün arkasından TÜ-
YAP'ın 18. yıl etkınlikleri başladı: Önce, görkemli
bir açılış, sonra da kıtap imzalama günleri, panel-
ler, söyleşiler... Daha önceki yıllar ıçın de pek olum-
lu şeyler işitirdim TÜYAP'la ilgili. Ama gözle gör-
mek başka; çok ciddi birfikri etkinliğe tanık oldum.
Okurlarda, izleyicilerde, konuşmacılarda ve eleş-
tırilerde. Ne kadar bastınlırsa bastınlsın, ne denli
yasaklar içine alınırsa alınsın, Türk toplumu bir
şeyleri yırtıp atma çabasında.
Sanıyorum, TÜYAP'ı örgütleyip yönetenlerin pa-
yı büyük bu gelişmede. Orgütlemede Avrupai bir
düzey kendıni belli ediyor. Orgütün başında bulu-
nanlar da, özgürlüğe inanmış kımseler. Zaten TÜ-
YAP, 12 Eylül'ün, insanlara olduğu kadar fikre de
kan kusturduğu günlerde kuruldu. Toplum dört bir
yandan kuşatılmıştı; kıtap düpedûz suç aletiydi.
Ulkemıze hıçbir zaman yakışmayan böylesi bir
barbarlığa tepki olarak doğdu TÜYAP. Tam 18 yıl
bunun savaşını verdi. Sonunda bilgi ağacı tuttu,
kök saldı, yaprak açtı ve yemişlerinı sere serpe
topluyor insanlar.
21. Yüzyıla girerken nasıl umutlanmaz olursu-
nuz? -
• '
Toplumun.giderek Istanbul'un yüzde kaçını tem-
sil eder bilemiyorum, bir okuma açlığı gördüm; en
azından coşkulu bir ilgı. Sorular düzeyli ve birara-
nışın işaretı. Panellerde en ciddi fıkri, edebi ve sa-
natsal sorunlar dile getiriliyor. Avrupa'nın hiç de
gensınde değildir bu. Öteki Müslüman ülkelerde
ise, bir benzerini gösteremezsiniz onun.
Türkıye, 21. Yüzyıla gırmeye hazırianıyor.
Anayasasından başlayarak yasalan, parti ve si-
yaset çevrelen bu gelişmenın gerisinde kalmıştır.
Daha iyi bır Türkıye için üstelik engeldırler de.
Bu açığı süratle kapamak gerek!
Aydınlara da büyük görevler düşüyor bu süreç-
te. Moda göruşlerın arkasından koşanlar var; em-
peryalızmin "küreselleşme" ıle ilgili şaşırtmacala-
rını farkedemeyenler görülüyor. Oysa uyanıklık
böylesi tarihsel dönemlerde gerekli olduğu gibi,
yollan da açar. Taa Mıllı Mücadele'den başlayarak,
Türkiye'nın uyanık sıyasetçileri kadar, uyanık ay-
dınlan da oldu. Bugün de var. Bizi yarınlara taşı-
yacak olanlar, onların yapıcı öncülüğü olacak. Bu
aydınlar, bütün nankör koşullara karşın, kalemle-
rinı, günümüzün çetın sorunlannı çözmenin emrı-
ne verirken, gelecek üstüne umut da aşılamalıdır-
lar.
Umut açığımız var, kapatmalıyız onu!
•
Bugüne değın TÜYAP'ta dört panele katıldım.
"20. Yuzyılı NasılDeğeıiendirmelı?" konulu panel-
de, pek ılgınç görüşler dile getırıldi. Hele Türkiye
bakımından, 21. Yüzyıla geçişte kötümserlığe yer
olmayacak. Yuzyılın başlarında 1923 Devrimi'ni
yaratmış olan bır toplum, bugün pek çetin sorun-
lar içinde çırpınıyorsa, yeni biryüzyıldasilkinipye-
niden şahlanabılir. Kari Manc'ın pek sevdiğim bir
sözü vardır ki, şöyle der: "Tarih hiçbirzaman top-
lumlann önüne çözemeyecekleri bir sorun koy-
maz!"
Sorunlanmız var ve çözeceğiz onlan.
"Aydınlanma. Eğitim ve Demokrasi" konulu pa-
nel de verimli geçti. Onu gordüm ki bu "Aydınla-
ma" düşüncesı gençlerı pek sarmış durumda; ışı-
ğa koşan kelebek gibiler. Sanıyorum, bir süre son-
ra, Aydınlanma karşıtı fıkirler kendılerıni dinletemez
olacaktır.
"21. Yuzyılın Eşiğınde Nasıl Bir Okul ve Ünh/er-
site?" panelı, toplumumuzn en buyük yaralanndan
birini deşme fırsatını yarattı. Türkiye'de 1950'ler-
de iktidara gelen karşı-devrım en büyük darbeyi
eğitime indirmiştır. Eğitim, pek köklü bir reformdan
geçirilmelidir. Türkıye'nin yannlarına damgasını
vuracak olanlar, ışte bu eğitim reformunu gerçek-
leştirenler olacak.
"21. Yuzyılın Eşiğınde Nasıl Bır Anayasa?" ad-
lı panelde, herkes içıni döktü. Mevcut anayasaya
yan çıkan tek bir ses duyulmadı koskoca salon-
dan. Itibar kınklığına bakınız! Bu ölüyü gömmek
gerek!
Günler pek güzel geçiyor TÜYAP'ta...
Kızılay tartışması
Bozer: Kayyum
için neden yok
ANKARA (Cumhuri-
yet Börosu) - Kızılay Ge-
nel Başkanı Yüksel Bo-
zer, Kızılay'a kayyum
atanması için yeterli ne-
den bulunmadığını ıleri
sürerek "Olaylarona gö-
re gelişmemişrir. Dolayı-
sıyla da bir kayyum atan-
manııştır. Başbakanımız
ve hükümetimiz bunu
çok iyi biliyorlar"" dedi.
Bozer. Başbakanlık Tef-
tiş Kurulu"nca Kızılay
hakkında yürütülen so-
ruşturmadan kurumun
"en ak, temiz şekilde çı-
kacağını umduğunu"
soyledi
Ecevit'i zi
Başbakan Biilent Ece-
vit, dün bir süre önce ıs-
tifa eden Kızılay Yöne-
tim Kurulu üyelerinı ka-
bul etti.
Kızılay'm 21 Ka-
sım'da gerçekleştırilecek
olağanüstü genel kurulu-
na kadar vekâleten göre-
vini sürdüren Genei Baş-
kan Bozer, kabulden son-
ra gazetecılere açıklama
yaptı. Bozer, Kızılay Yö-
netim Kurulu'nun göre-
ve geldikten sonra Ece-
vit'ten görüşme isteğin-
de bulunduğunu, ancak
gelişen bazı olaylar ne-
deniyle bu görüşmeyi
gerçekleştiremediklerini
söyledi. Yönetim kurulu-
nun kendilenni "birnoi
aklanıak" ıçin istifa etti-
ğini belirten Bozer,
"Marmara depremiyle
ilgili, Kızılayımızın Türk
toplumuna ve memleke-
tûnize yaptıkJannın hesa-
bını vereceğim. kızılay
deprem dolayısıyla ten-
kitlere maruz kaİdı. Ama
bir de bizim ağzımızdan
bugüne kadar yapılanla-
nn hesabını dinlemenizi
rica edeceğun" dedı.
Bozer. Kızılay'a kay-
yum atanmasına ılişkın
kararnamenın görüşme-
de gündeme gelip gelme-
dıği sorusuna, "Bukonu-
da bir görüşme olmadı.
Sayın Başbakan Kızı-
lay "a ve çalışmalanna sü-
rekli arka çıkıyor ve yar-
dımcı oluyor" dedı.
Kızılay"a kayyum
atanması için yeterli ne-
den bulunmadığını ilen
süren Yüksel Bozer,
"Olaylar ona göre geliş-
memişfir. Dolayısıyla da
bir kayyum atanmamış-
tır. Başbakanımız da hü-
kümetimiz de bunu çok
iyi biliyorlar" diye konuş-
tu Bozer, Kızılay'ın so-
ruşturmalardan "en ak,
en temiz biçimde çıkaca-
ğını ümit ertiğinr dedi.