Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SATFA CUMHURİYET 12KASIM1999CUMA
14 J. LJ-K. kultur@ cumhuriyet.com.tr
Bulgar şair Lubomir Levçev, şiiri meslek olarak değil tutku olarak gördüğünü söylüyor
4
Şöre aıılam aratnak boştur'
AHSEN ERDOĞAIN
Fransız eleştirmen JacquesGaucheron,
'yannın şöri' diyor iinlü Bulgar şair Lu-
bomir Levçev'in şiirinden söz ederken.
Çağdaş dünyaya, yaşanan ve yaşanacak
zamana ilişkin imgeler yaratmak iste-
yen, yüzünü dünyaya çevıren, sokakta-
ki insana bakan şiirin tanımını yapıyor
büyük olasılıkla Gaucheron. Levçev'in
şiiri böylebirşiirçünkü. "Devrimçocuk-
farau yiyor / Çocuklar kendi devrimle-
rini yıyor!" derken 20. yüzyıhn yıkım-
lannabatınyorkalemini. "Ortüsü altin-
da / bu tekniğe boğulmuş / yabaıul çağın
/ nder göriiyorsun canırrT dizelerıyle
hem sorguluyor hem de sorgulatıyor 'bu
yabanılçağı'
14. TUYAP Kitap Fuan'nın yabancı
konuklanndan biriydi Levçev. Ona ya-
bancı demek doğru mu? Sanatının te-
mellerinde Türk şiirine de yer veren ve
bizim şiirimizi de etkilemiş bir şair ola-
rak bizden biri aslında o. Türkiye zihnin-
de hep çok güçlü bir imge olarak kalmış.
Bu, biraz da Nâam Hikmet'e duyduğu
hayranlıktan kaynaklanıyor: "Benimger-
çek öğretmenlerimden biridir o" diyor.
Çağdaş Bulgar şnnnin günümüzde en
çok tanmmış. yapıtlan başka dillere en
çok çevrilmış ve yayımlanmış temsilci-
si Levçev. 60'a yakın kıtaba imza atan oza-
nın Türkçede KemalÖzer'in çevirisiyle
üç kitabı yayımlandı: 'Haydut Otu'
(1979), 'KÎırşun Asker' (1984) ve Yor-
darn Yayınlan'ndan yeni çıkan 'Bir Yd-
dızdı Taşıdığım'
Yeni kıtap şairin 1956'dan 1989'a ka-
dar uzanan yazın serüveninden derlenen
şiirlerden oluşmuş. Levçev'in şiirinin
evrelerini, gelişim sürecini en iyı biçim-
de yansıttıgı düşünülen şiırler bunlar.
Bulgaristarı'da sosyalizmin yerleşmesi-
ne hem şiiriyle, hem üstlendiği görevler-
le hizmet etmiş, 1986'dan sonra girilen
• "Şiir anlamın
üstündedir. Ona
anlam vermek
boşunadır. Şiiri
kanatlı bir at olarak
gören ve bu atla
gökyüzünü
fethetmeye çalışan
kişilerbunun . .<
mümkün
olmadığını
görmüşlerdir." •
Levçev, 'Nâzmı Hikmetgerçek öğretmenlerimden biridir' diyor. (Fotoğraf UGUR GÜNYÜZ)
yeni döneme şiirinde de, düşüncelerin-
de de direnmiş, kendini sorgulamayı da
göze almış birozanin geçtıği yollann bir
haritası.
Kitap fuanna ilgiden memnun
Kitapta yer alan şiirlerden 'Şiirin Ya-
ran Üstûne'de şiirin yarannı anlamaya
çalışıyorozan:
Yaran ne ki onun? Ne kazanç sağlar?
/ Bilmiyonım ben bunu! Gerçekten bfl-
miyorum. / Ne yaran olabilir günbatunı-
nı / hanl hanl yanan bir katcdral gibi
görmenin?
Sahi ne yaran olabilir? "Bu soruyu sık
sk kendime soruyorumdoğrusu. Ama hâ-
lâ bir yarut bulabilmiş değilim. Şiirin ne
kadar anlamsız olduğunu söylemek isti-
yordum herhalde bu dizeierie. Şiir her şe-
yin üstündedir, hatta anlamın da üstün-
dedir. Ona anlam vermek boşunadır. Şi-
iri kanatlı bir at olarak gören ve bu atla
gökyü/ünü fethetme>eçalışan kişiler bu-
nun mümkün olmadığını görmüşlerdir.
Öte yandan, öylesine insanlann içinde
olan bir şey ki anlamsızhğma ve amacsız-
fagına karşın ona oian gereksüıimimiz çok
büyük. Şiir üısanlar ve halklar için anla-
olamaz bir çekini gücüdür."
Işte bundan dolayı Levçev, şiiri bir
meslek olarak değıl, bir tutku olarak gö-
rüyor. Şiirin şairine de bir faydası yok çün-
kü (Hele maddi anlamda kazandırdığı
hiçbir şey yok). Bu yüzden şiirin dostu
kalmanın şairlikten daha akıllıca bir iş ol-
duğu kanısında.
Istanbul Kıtap Fuan'ndan büyük he-
yecan duymuş Levçev. "Bu kalabalığı
Lubomir Levçev
Yı/dızdı
Ta
?ıdığım
ancakParistekiLouvre.V1üzesi"ninönün-
de görebilirsiniz" diyor. Fuar sırasmda
katıldığı söyleşide kendisine yönelik il-
giden de çok memnun kalmış. Şairlerin
şiirlerini artık kalabalık topluluklara oku-
yamadıklan bu çağda, böyle bir ilginin
çok sevindirici olduğunu belirtiyor: "Ben
aslında klostrofobiğim, dar yerlerden kor-
kanm. genişlik. ferahhk olsun isterim -ki
aslında bu şairierin bir hastalığıdır-. An-
cak ilk kez dar bir verde muttuluk duvu-
yorum." Levçev'in kapalı yer korkusu-
nu dizeleri de kanıtlıyor: Dünya nere-
deyse katlar arasında kalmış / aşın > ük-
lü bir asansöre benzeyecek. / Kapalı yer-
lerde dehşete kapüan biri olarak / yıldız-
lariakaynasanengine bakıyorum dürbün-
den.
Şiirinin yûreği her yerde atıyor
Levçe\''in şiirinin yüreğı yalnızca ken-
di ülkesinde değil. İspanya'da. Şili'de,
Türkiye"de ve her yerde atıyor. Lorca'nm,
Nenıda'nın, Nâzım'ın şiinnde... Federi-
co Garcia Lorca'ya bir şarkı yazıyor ör-
neğin, Pablo Neruda'dan bir dize alıyor,
Nâzım Hikmet'in adını anıyor. Böylece
diğer şairlerle iletişim kuruyor Levçev.
Onlarla konuşuyor, mesajını iletiyor, me-
sajlannı alıyor. Kendini dünya şairlerin-
den oluşan küçük ama aynı zamanda ko-
caman bir ailenin parçası olarak hısse-
diyor. Ve böyle hisseden şairlerin sayı-
sınm artık pek fazla olmamasından ya-
kınıyor.
Burada söz, kısa bir süre önce ölen
ünlü Ispanyol şair Rafaei Alberti'ye ge-
liyor. Gözleri parlıyor Levçev'in: "Çok
büyük bir şairdi o. Benim tanıdığım bü-
yük şairlerden biri... Doğuştan şairdi, in-
sanlann yaratnğı bir şair değildL" "Paso
Dobte' adlı şiirinde Alberti'ye gönderme-
de bulunuyor Levçev. Şiir, bir matado-
run arenada bir boğayla yaptığı güreşı an-
latır. Matador kılıcını boğaya saplar ve
hayvan ölür "Boğa bir kez öhlr ancak.
Ve kanlar içinde kalan bedenini çckipgö-
türür / rengi melekler kadar agank ka-
tniar. Kükrer noğa Rafaei \lbertfve: / 'Bu
sonuç kılıca degdi' diye." ~ Rafaei Alber-
ti, bir ressamdı a> nı /amanda" diyor Lev -
çev. "Geçimini şiirden değil. resimden
sağlıyordu. Bir ressamolarak gördüğü il-
giyi şair olarakgörmedL Ama eminim Ra-
fael'in ruhu da gökyüzüne uçarken' Her
şeye rağmen buna değdi" demiştir."
Rahmi Dilligirin Nesrin Kazankaya'yı görevden alması yeni tartışmalara neden oldu
'Devlet Tîyatroları luırumsaUaşmalı'Kültür Servisi - Istanbul Devlet Tiyatrosu Müdü-
rü Nesrin Kazankaya, Devlet Tiyatrolan Genel Mü-
dürlüğü'ne vekâlet eden Rahmi DHKgO tarafmdan gö-
revinden alındı. 1998'in ağustos ayında başlayan
değişim sürecinde dönemin genel müdürü Bozkurt
Kuruç ve bütün bölge müdürleri görevlerinden alın-
mış, Nesrin Kazankaya İDT Müdürlüğü, Lemi Bil-
gin de genel müdürlük görevlerine getirilmişti.
1999'un eylül ayında Bilgin Almanya furnesindey-
ken başrejisör, başdramaturg, sanat teknık müdürü.
Kültür Bakanı'nınonayıyla değiştirildiler. Bilgin. dön-
düğünde açılan soruşturma nedeniyle açıga alındı
ve genel müdür vekili olarak Rahmi Dilligil atandı.
Dilligil'in göreve gelmesiyle 'Devlet Tiyatrosu hö-
kümetin tiyatrosu değfldir' başlıklı bir yazıya imza
atan 120 sanatçı \e gazetemizde yayınlanan bir ha-
bere görüş veren sanatçılar hakkında soruşturma
açıldı.Dilligil, Nesrin Kazankaya'yı görevden al-
dıktan sonra Istanbul Devlet Tiyatrosu sanatçılany-
labirarayagelerek Nesnn Kazankaya veCfcman Wö-
berdönemlerini ağır bir dille eleştiren bir konuşma
yaptı. Dilligil ve Kazankaya basına karşı sessizlik-
lerini korurken tiyatro çevresinden çeşitli isimlere
gelişmelerle ilgili görüşlenni sorduk.
CAN CÜRZAP
Görünenden daha ciddi sorunlar yaşanıyor. Ge-
nel müdür vekilinin düzenlemiş olduğu toplantının
şokunu hâlâ üzerimden atamadım. Şimdiye kadarye-
ni gelen yönetimin daha önceki yönetimden şikâ-
yetçi olduğuna hiç şahit olmamıştım. Bunun sanat-
çı anlayışına sığdığını zannetmiyorum. Ciddi bir
sistem ve yasa somnu var ortada. Çıkar-
tılacak yasanın elimizdeki yasadan çok da-
ha kötü ve anti demokratik bir yasa ola-
cağından korkuyorum. Dev let Tiyatrosu.
Türkiye'nin en büyük sanat kurumu. Yı-
kıma doğru gittiğimızi hissedıyorum. Bu
türden bir yaranın oluşmaması için yasa
ve yönetmelik konusunda bir an önce ge-
rekli adımlan atmamız gerekir.
DİKMEN CÜRÜN
Devlet Tiyatrolan çalkantılı bir dönemden geçi-
yor. Ama ilk değil bu. Kronikleşmiş birdurum. Bu-
gün Nesrin Kazankaya görevden alınıyor. yann, hiç
kuşku yok, onun yerine gelmiş olan bir başkası da
yıne bir iktidar değişikliğiyle aynı durumlan yaşa-
yacak. Neden Kazankaya görevden alındı diye sor-
muyorum bile. Kıstasın başan ya da başansızlık ol-
duğunu sanmıyorum. Aslında. bu yaşananlarda bir
kıstas oldugunu da düşünmüyorum... Bu tür olav-
-^Vazankaya'nın
Genel Müdür Vekili
Rahmi Dilligil
tarafından görevinden
ahnması Devlet
Tiyatrolan'ndaki
kurumsallaşma
sorununu yeniden
gündeme getirdi.
Tiyatronun ayakta
kalabilmesi için yasa
ve yönetmelikte bir an
önce değişiklik
yapılması isteniyor.
larda bir süre yazıhyor-çiziliyor. tartışılıyor- konu-
şuluyor veya da bir kanıksamışlıkla hiç aldınlmıyor.
Uzun sözün kısası, yıllardır değişen hiçbir şey yok.
Sistem kökünden değişmedikçe değişen bir şey de
olmayacak. Benzeri olaylan farklı senaryolarla ya-
şamaya devam edeceğiz.
MUSTAFA PEMİRKANLI
Devlet Tiyatrolan'nda huzursuzluk var diye 'Sa-
ray Darbesi" ile vekâleten genel müdürlüğe atanan
Rahmi Dilligil'in uygulamalannı, son uygulama da
dahil, anlayabilmiş değilim. Kendi göreve getırdiği
kadroyu. yine kendi gerekçesiz olarak değiştiriyor.
Anladığım kadanyla genel müdürlük bekleyen Dil-
ligil'in görevden alma gerekçesi. bu insanlann bir
yıldır Genel Müdür Lemı Bilgin ile uyumlu çalış-
malan olsa gerek. Veya bakanı, bakanlığı da kapsa-
yan bizim bilmediğimiz başka ilişkiler yumağı ol-
sa gerek. Bakanlık bu konuda suskun kaldıkça. ge-
rekçeleri açıklamadıkça ortam daha da karmaşık bir
hal alacağa benzer. Çünkü Dilligil. geçen yıl görev-
de olmadığı zamanı bile üstlenerek Bozkurt Ku-
ruç'u 'ben' görevden aldım açıklamalan yapıyor. Bu
olaylar yumağınm altından bakanlığın nasıl çikaca-
ğını merakla bekliyorum.
ESEN ÇAMURDAN
Bu sorun Kazankaya ya da ondan önce aynı bi-
çimde Istanbul Devlet Tiyatrosu müdürlüğünden
alınan Osman Wöber ya da eski genel müdür Boz-
kurt Kuruç ya da yeni genel müdür Rahmi Dilligil
ya da yakın geçmişte benzeri uygulamalan yaşamış
olan birçok kişinin sorunu değil. Bu bir sistem so-
runudur. Devlet Tiyatrolan'nın özerkleşmesi soru-
nu, yasa sorunu. Ama her genel müdürün kendince
müdahalelerde bulunup yeniden düzelttiği, daha
doğrusu bozduğu yasa değil; nesnel. hatta evrensel
ölçütlere göre hazırlanmış bir yasa. Kaldı ki yaşa-
makta olduğumuz tatsız olaylann. gündemde olan
kültür politikasının bir sonucu olduklanna inanıyo-
rum. Bunlan değerlendirirken bir bütünün parçası
olduklannı unutmamakta yarar var.
EMRE KOYUNCUOĞLU
Senaryo X: 'Kızgın' baba eve gelir. Bir
de ne görür! Herkes başına buyruk bir
şekilde davranmaktadır. Kızını yanına
alır ve sert çıkışır. 'Büyüklerine' saygıda
kusuretmiştir. Bakar. kızının aklı birka-
nş havada, laftan anlamaza iyi bir ders ve-
rir...
Ben gelişmekte olan olaylan düşünür-
ken kafamda böyle sıradan, bildik ve
'erk'in sesi olan bir hikaye kuruyorum.
Türk tiyatrosu geri dönüşü olmayan ya-
ralar almaktadır. Olaya yalnızca 'görev-
den alınma' açısından bakrnamalıyız.
Özel tiyatrolann sesi çoktan kesilmiştir.
Şehir Tiyatrolan kendi sorunlanyla bo-
ğuşmaktadır. Devlet Tiyatrolan'nda da
bir şeyler yapmak için direnenlerin sonu
budur. Geriye tiyatro adına konuşulacak
pek bir şey kalmıyor galiba...
ZAFER ERCİN
Bu konuda söylenecek bir şey kalma-
dı. Devlet Tiyatrolan üzerine daha önce
de savunduğum görüşlerin arkasındayım.
Gereken değişimler gerçekleştirilmedik-
çe benzeri olaylar olacaktır. Genel müdür
vekilinin görevden alma yetkisi vardır.
Nesrin Kazankaya da aynı yetkilere da-
yanılarak göreve getirilmiş ve o zaman da
bu gibi tartışmalaryaşanmıştır. Kişilerin
peşinde değilim; Devlet Tiyatrolan'nın ku-
rumsallaşması taraftanyım.
5. Avrupa Filmleri Festivali, Bursa, Çanakkale, Izmir ve Yunanistan 'a uğrayacak
FestivalAnkara1danyolaçıkryorKültür Servisi - Avrupa Birliği, Av-
rupa Komisyonu ve TC Kültür Bakan-
lığı'nın sponsorluğunu üstlendiği 5.
Avrupa Fümleri FestivaU-Gezici Festi-
val bugün Ankara'da başhyor. Ankara
Sinema Derneği tarafından gerçekleş-
tirilen festival 18 Kasım'a dek Anka-
ra'da, 19-25 Kasım'da Bursa'da, 26-28
Kasım'da Çanakkale'de, 26 Kasım-1
Aralık'ta Izmir'de ve 3-6 Aralık tarih-
leri arasında ise Yunanistan'ın Drama
kentlerinde konuk olacak. Festivalin
Ankara ayağında filmler bu yıl Fran-
sız Kültür Merkezi. Kavakbdere Sine-
ması ve Alman Kültür MerkezTnde
gösterilecek.
Festivalin Bir Ovuncu adlı bölümün-
de Gül Hasan. Umut ve Sürü filmlen
gösterilecek olan Tuncel Kurtiz, 12-15
Kasımtarihleri arasında Ankara'da fes-
tivalin konuğu olacak. Bu bölümde ay-
nca Kurtiz'ın de oyuncu olarak katkı-
da bulunduğu Ayşe Polaf ın Kontes So-
fia Hatun ve Sehna Köksal'ın Karşûaş-
maadlı kısa filmleri gösterilecek. Kur-
tiz. Fransız Kültür Merkezi'nde bugün
saat 19.00'da Gül Hasan, 13 Kasım'da
Umut ve 14 Kasım'da Sürü filmlerinin
gösterimlerine katılacak ve izleyiciler-
le söyleşecek. Tuncel Kurtiz'e festival
yönetimınce basılan ve 19 yazannka-
leminden çıkan 'Oyuncu: Tuncel Kur-
tiz' adlı kitap armağan edilecek.
Avnıpa'nın En tyileri bölümünde çe-
şitli ülkelerden klasikleşmiş yapıtlar
'Bir Oyuncu'bölümünde Tuncel Kurtiz'in rol aldığı filmler gösterilecek.
sunulacak: Balo (Ettore Scola), Salgın
(Lars von Trier). Cehennemde tki Dev-
re (Zoltan Fabri), Bir Sanşının Aşkla-
n (Milos Forman). Kör Talih (Krzystof
Kieslowski), Bay Hulotnun Yaz Taö-
li (Jacques Tati).
Çek sinema ustası Jui Menzel, üç
filmlik bir toplu gösteriyle festival prog-
ramındayer alıyor. Menzel'in 21 yıl ya-
saklı kaldıktan sonra gösterilen, Ber-
lin Film Festivalı'nde Altın Ayı ve FIB-
RESCI ödüllerini alan Öksedeki Tar-
lakuşlan toplu gösterimin ilk filmı.
Benim Küçük Tatiı Köyüm ve Eski Gü-
zelGünlerinSonu ise yönetmenin gös-
terilecek diğer iki çahşması...
Avrupa Avrupa bölümünde Avrupa
sınemasının güncel durumunu yansı-
tan yeni filmler yer alıyor. Ağırlığın
genç yönetmenlerin ilk filmlerinde
olduğu bölümde Kirk Jones'un Ned
Drvine'ı Diriltmek. Peter Del Monte'nin
Araba Camı YıkayKilaruun Türküsü.
Vladimir Michalek'in Sekal Ölmeli,
Ben Hopkins'in Sünon Magus, Cla-
ude Moiri Eras'ın Bana Hayal Kurdu-
ğumuSöyle, Teresa Villaverde"nin So-
kak Çocuklan. Pantelis Voulgaris'in
L'zun İnce Bir Ybl. Bruno Podalydes'in
Beni Yalnız Tann Görür adlı filmleri
gösterilecek.
Kısa İyidir başlığı altında toplanan
kısa film bölümünde 23 Avrupa ülke-
sinden 60 kısa film gösterilecek. Bu bö-
lümde Avrupa Panoraması. Fransız
Komedik-ri \ e Kukla Canlandırmacı-
s: Barry Purves altbaşlıklan yer alıyor.
Avrupa Panoramasfnda son yıllarda
Avnıpa'nın önemli festivallerinde ödül-
ler almış kısa filmler, Fransız Kome-
dileri'nde bu ülkeden beş komedi yer
alıyor. Kukla canlandırmasının öncü-
lerinden İngiliz Barry Purves'in toplu
gösteriminde ise Sıradaki. Senaryo,
Rigoletto, Achilles ve Gilbert & Suili-
vanfılmlerini ızleme olanağı bulacak se-
yirciler.
Zeki Demirkubuz'un Üçüncü Sayfa
adlı fılmi de festivalde gösterilecek
filmler arasında. Festival çerçevesinde
aynca 15 Kasım Pazartesi günü Italyan
Topluluk Nino Rota EnsemUe'ın film
müzikleri konseri yapılacak. Nino Ro-
ta Ensemble altı müzisyenden oluşuyor.
Grup. Fellini'nin birçok önemli filmi-
nin müzığinı yapmış olan ünlü ttalyan
besteci Nino Rota'nın yapıtlannın ya-
nı sıra Ennio Morricone. GeorgeGersh-
win, Leonard Bemstein v e Max Steiner
gibi ünlü isimlerin bestelerini seslen-
dinyor.
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Arnavutköyü
Orhan Türker'in kitabı Mega Revma 'dan Ama-
vutköy'e (Sel Yayıncılık) bana çocukluğumun Ar-
navutköyü günlerini geri getirdi.
O zamanlarAmavutköyü'ne iki üç haftada bir mut-
laka giderdik. Tepelere doğru bir ara sokakta an-
nemin amcası Fertt Amca, eşi Bedia Yenge ve kız-
ları Savgat otururlardı. Onlann üçünü de çok se-
verdim. Şimdi hiçbiri hayatta değil.
Kırktan fazla yıl öncesinin Arnavutköyü, Boğa-
ziçi'nin en güzel semtlerınden biriydi. Burayatram-
vayla da gelir miydik, bugün hatırlamıyorum. Yal-
nız caddeden çınıltılı tramvayların geçtiğini hatır-
lıyorum.
Taksim'den dolmuşa binerdik. Taksim o kadar
sakindi ki, bu Boğaziçi dolmuşlan birtürlü dolmaz;
önde oturan babam. beşinci kişinin de parasını öde-
yeceğini söyleyerek dolmuşu kaldırırdı.
Amavutköyü'ne gelince, daha Akıntıburnu'ndan
deniz havası esmeye koyulur; bizim Cihangir'in
isli havası silinip gıder.
Orhan Türker, semte ulaşımda vapurun ilk akla
gelen taşıt oldugunu belirtiyor. Özellikle ihtiyaryüz-
yılımızın başında. Evet, bazan biz de vapurla ge-
lirdik. Bunlar hep yaz günleriydi. Vapurda dışarda
oturulur, o hep özlenen 'deniz havası alınır'd\.
Boğaziçı'nı iskele iskele dolaşan bu vapurlar ba-
zan bindenbire aklıma gelir, beni yakar kavurur.
Arnavutköyü'nün iskelesi çevresinde, denize
açılan içkili lokantalar, deniz üstü kahveler çok gü-
zeldi. Türker'in kitabı onlan uzak geçmişleriyle de
anıyor. Hemen hepsi Rumlann geleneklerinden
benim çocukluk zamanıma gelmiş.
Doğumumdan bir yıl önce, 1948'deApoyevma-
tini gazetesinde ilân edıliyor: Profiti llia Panayın se-
bebiyle kilıse yanındaki kır gazınosunda "taze ba-
lık, midye tavası, sıcak ve soğuk mezeler, buz gi-
bi bira"... Gerçekten de. sahil lokantalan, kahve-
leri, semtin içinde de tepelere doğru uzargider, ar-
tık 'kır kahveleri, gazinolan' olurdu.
Ama Türker, 1999'da Protifi llia Yortusu'na ka-
tılan hepi topu elli, altmış kişi saymış.
Yunanistan'a göç. daha biz Cihangir'deyken
başlamıştı. Çocukluğumun en ürkünç anılanndan
biridir Altı-Yedi Eylül. İlk göç ondan sonra başla-
dı. Halkın yaşama biçiminin dışında, karşılıklı kör
siyasetin oyununa gelinmışti.
Arnavutköyü de Altı-Yedı Eylül'den nasibini al-
mış. llkokul öğretmeni Bedia Yenge'yle sağlık me-
muru Ferit Amca'nın o geceyi kederle anlatışlan-
nı uzak sözcüklerle hatırlayabiliyorum. Aradan
bunca zaman geçmesine ve o sıralar beş altı ya-
şında olmama rağmen.
Oysa Rum dostlarımız çoktu. Üstelik bugünün
'göstermelik' dostlukları değildi.
Başka zaman da yazdığım gibi, dinler arası,
inançlar arası kardeşlik söz konusuydu. Amavut-
köyü'ne gidişlerimizde Taksiamis Kilisesi'ni ziya-
ret eder, mum yakardık.
Bedia Yenge'lerin Rum komşuları bizim bay-
ramlanmızda kutlamaya geliriermiş; Cihangir'de-
ki terzi Rum madam da bize gelirdi, hem de sa-
bahın ilk kutlayıcısı olarak.
Taksiarhis Kilisesi dedim, çan sesleri kulağım-
da. O öylecegünün belirli, bilinen zamanlannda bü-
tün semte çan sesleri salardı.
Bir gidişimizde, Ferit Amca'lann evlerinın tam kar-
şısına panayır kurulmuştu. Ip cambazını seyretmiş-
tik. Uzun saçlı, pullu mayolu, genç bir kadın renk-
li halkalar atıp tutmuştu. Akrobatlar vardı.
Bir gidişimizde -yazmıştım- Ferit Amca Osman-
lı çileğıni anlatmıştı. Arnavutköyü'nün çilekleri bu-
gün ben yaştakilerin anabilecekleri bir hayaldir.
Usul usul değişti Amavutköyü, gözümüzün önün-
de, ıçli bir aynlık hikâyesi gibi.
Bugünkü Aranvutköyü'nün restore edilmiş, var-
lıklı evlerini artık önlerinden geçerken görüyorum.
O evlenn kapısını çalıp bir bardak su istemek ak-
lımın ucundan geçmez. Ama annemin babaanne-
si Ferıde Hanım, susadı mı, yol boyu her kapıyı gö-
nül rahatlığıyla tıklatırdı.
Hepsınin sırtında, eriyip giden, yırtılan 'kültür
gömleği'!
Takvimde İz Bırakan:
"Denızden yeni mi çıkmıştı, neydi; I Saçlan, du-
daklan I Deniz koktu sabaha kadar; I Yükselip al-
çalan göğsü deniz gibiydi." Orhan Veli Kanık,
"Deniz Kızı".
Picasso'ya 45 mityon dolar
• NEVV YORK (AA) - 20. >üzyılın en ünlü ressamı
olarak tanımlanan Pablo Picasso'nun 1932 yılında
metresi Mane-Therese Walter'ı resmettiği "Siyah
koltuktakı çıplak kadın" adlı tablo, 45.1 milyon
dolara satılarak yeni bir rekor kırdı. Christıe's
müzayede salonunda dün gece yapılan açık
arttırmada, adı açıklanmayan biralıcı, telefonla
katılarak ünlü tabloyu salonu dolduran diğer alıcı
ve izleyıcilerin hayranlık dolu sesleri arasında satın
aldı. Müzayedede, yüzyılın diğer ünlü sanatçılan
Matisse. Chagall. Braque ve Leger'in 38 eseri daha
bulunuvordu.
K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I
r-