Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 EKİM 1999 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ /ekonomic cumhuriyet.com.tr 13
Devlet Bakanı Toskay, kamırya vergi ile aktanlacak fonlann yüksek olmadığını söyledi
Vergi ödünimde son aşamaANKARA (Cuınhuriyet Bürosu) - Başta
fînans kesimi olmak üzere sektör temsilci-
lerinin ek vergiler konmamast için sürdür-
düklen lobicilik faaliyetleri meyvelerini ver-
meyebaşladı. Türk ekonomisınin son duru-
munu ve IMF ile ilişkilen değerlendiren
Devlet Bakanı Tunca Toskay, kamuya ver-
giden aktanlabilecek fonlann yüksek olma-
dığının bilinmesinın zorunlu olduğunu vur-
guladı.
MHP'nin hükümette eko-
nomiden sorumlu bakanı olan
Tunca Toskay, dün Dış Tica-
ret Haftası nedeniyle bir basın
toplantısı yaptı. Devlet Baka-
nı Tunca Toskay. "vergi veren
kesimin mi yoksa rant ve ser-
mayenin mi vergi yükünfin ar-
tacağı" sorusu üzerine, Tür-
kiye'de gelir bölüşümünün bo-
zuk olduğunu ve bunu rakam-
lann ortaya koyduğunu kaydet-
ti. Toskay, gelir bölüşümünde
daha fazla kötüleşmeye yol
açabilecek kamu kesimi ge-
lirlenni arttırmapolitikasının
uygulanabilirliğinı, soru işare-
ti ile karşılamak gerektiğini
söyledi.
Türkiye'de kamu kesimine,
vergi ve benzeri yöntemlerie
aktanlabilecek fonlann çok
yüksek olmadığının bilinme-
sinin zorunlu oldugunun altı-
nı çizen Toskay, "Yani, vergi
8EÖrlerir«nGSMHVoranının-
da hangi noktaya kadar çıka-
bilirsiniz? V üzdeitibanytazor-
lama ile vardığınız noktalarda
acaba kamu kesimi finansman
dengesinde bunun ne derece
etkisi olabilir? Bunu da dü-
şünmek lazım. Orada da oyun alanının çok
geniş olmadığı ortaya çüayor" dıye konuştu.
Türkiye"nin ekonomik makro büyüklük-
leri üzennde ciddi sorunlan bulunduğunu,
2000 bütçesınin olabilirse Uluslararası Pa-
ra Fonu'yla (IMF) ilişkilendirileceğini be-
lirtti. IMF'ye verdikleri sözleri tutan devlet
adamlan olmak istediklerini söyleyen Tos-
kay, "BizbugûnoJmayacakhedefleritutanz
dherek sözünü tutamamış olmak istemiyo-
ruz" dedi.
Toskay, 11-17 Ekim tarihleri arasında ya-
pılacak 2. Dış Ticaret Haftası'nda "bilgba-
±ş dünyasının ek
vergilere karşı
sürdürdükleri
lobicilikfaaliyetleri
meyvelerini
vermeye başladı.
Gelir dağıhmımn
bozuk olduğunu
gerekçe gösteren
Toskay 'vergide
oyun alanı dar'
diye konuştu.
yar ağlan aracıhğı ile ürünlerin üretilmesi,
tanıtımının. sabşının, ödemesinin ve dagıO-
mının yapılınasr anlamına gelen "elektro-
nik ticaret" konusunun işleneceğini bildir-
dı. 2002-2005 yıllan arasında dünya elekt-
ronik ticaret hacminin 1 trilyon dolan aşma-
sının beklendiğini anımsatan Toskay, "Elekt-
ronikticaretinönündeki hukuki engeflerin aşıt-
ması lazım. Elektronik ticaretin güvenli bir
şekilde >apılmasını sağlaya-
cak dijital imza sorununun
yetkili bir kurul tarafından
onaylanması gerekir. betişim
vehukukialtyapmmohıstuml-
ması konusunda uluslararası
alandadaçahşmalarvar.Ama
bütünorganizasyonlar tarafin-
dan genel kabul görmüş. ka\-
ramhra henüz ulaşümış değfl"
diye konuştu.
Bu arada, Devlet Bakanı ve
Hükümet Sözcüsü Şükrü Si-
na GüreL 2000 yılı bütçesınin
önümüzdeki hafta Yüksek
Planlama Kurulu'nda (YPK)
ele alınacagını bildirdi.
Gazetecilerin sorularını
yanıtlayan Toskay, 2000 yı-
lı ekonomik büyüklükleriy-
le ilgili Hazine, DPT ve Ma-
liye yetkilılerinın çalışmala-
n sürdürdüğünü belirtirken,
bu büyüklüklerin Yüksek
Planlama Kurulu'nda görü-
şüldükten sonra kesinleşe-
cegini anlattı.
Dünya Bankası 'nın 2000
yılı raporuna göre Türki-
ye'nin gelecek yıl dışsatımı-
run 30 milyar dolar, dışalımı-
nm ise 48 milyar dolar ola-
cağının belirtilmesi ve Tür-
kiye için geçmişte 2000 yılı için 50 milyar
dolarlık hedef öngörüldüğünün, bu hede-
fın gerçekleştirilmesınde dünyadaki eko-
nomik bunalımlann dışında Türkiye'nin
ne gibi eksikliklen bulunduğu sorusu üze-
rine şoyle konuştu:
"Türldye'nin makroekonomikdengeleri,
kamu finansman dengesi oturmadan. enflas-
yonu makul düzeye çekmeden bu hedefleri
yakalamak okadarda mümkünotmmor. Enf-
lasyonu makul düzeye çekerek ekonomi ve-
rimli çalışır hale getirüirse, reel faizlerin çok
yüksekliği sorununu da çözmüş otacagız.*'
'Vergi için şeffaflık zorunlu'
ANKARA (AA) - Verginin
toplanması için kayıt dışıyla
mücadele edilerek ekonominin
şefFaflaştınlması ve yolsuzluklann
önlenmesi gerektiği
bildirildi.
Türkiye Serbest Muhasebeci
Mali Mûşavirler ve Yeminli
Mali Mûşavirler Odalan
Birliği (TÜRMOB) Genel
Başkanı Mustafa Özyürek,
kayda geçmeyen ekonomide
şeffaflığın olmayacağını
belırterek "Şeffaflık sağlanmadaıı,
yolsuzlukiar önlenmeden vergi
toplanamaz" dedi.
Özyürek, yaptığı açıklamada, kayıt
dışı ekonomi ile sürekli mücadele
edilmesi gerektiğini ifade etti.
"Yöbuzlukia mücadeleye engel olan
mfltetvekili dokunulmazJıklan
SBiıriandınhnalı ve Memurm
Muhakemat Kanunu değiştirilmeB"
diyen Özyürek. yolsuzluklara
bulaşanlann ve çetelerin af kapsamı
dışında tutulması
gerektiğini vuıguladı.
Özyürek, ihale yasasının
değiştirilerek. ihaleye
girecek olanlardan
TÜRMOB mensuplannca
hazırlanan "Mali YeterliHk
Raporu" aranması talebinde
bulundu.
Kamu açıklannm her geçen yıl
arttığma ışaret eden TURMOB
Başkanı Özyürek, 1999 yılı bütçe
açığmın 9.2 katrilyon olacağını, milli
gelirin yüzde 10'unu aşan bir bütçe
açığmın var olması halinde
ekonominin düzlüğe çıkamayacağını
ilen sürdü.
Baze
btr i
marka
* nnlattr.
DİE, üretimin ağustos ayında yüzde 13 gerilediğini açıkladı
Sanayi üretimidüşüyor
Ekonomi Servis - Depremle bir-
likte dengeler daha da sarsıhrken,
ekonomideki son gelişmelerin tab-
losu açıklandı.
Sanayi üretimi ağustos aytnda
geçeo yılın aynı dönemine göre yüz-
de 13 oranında azaldı. Rusya kri-
zinüı ihracat üzennde yaralngı otum-
suz etki ise eylül ayında ortadan
kalktı.
Devlet Istatistik Enstitûsü'nden
(DİE) yapılan açıklamada, ağustos
ayında sanayi üretimi imalat sana-
yiinde yüzde 14.4, elektrik, gaz ve
su sektöründe yüzde 1, madencilik
sektöründe ise yüzde 14.1 geriledı.
Ekonomide son tablo kısaca şöy-
le özetleniyor:
• thracatçı birn'kterine göre eylül
ayında Rusya'ya yapılan ihracat
yüzde 27.7 artarak 221 milyon do-
larokhı.Ancak Rıısya'ya yapılan fe-
racatın 1998 ağustos ayı öncesi se-
• Sanayi üretimi ağustos
ayında geçen yılm aynı
dönemine göre yüzde 13,
imalat sanayiinde yüzde 14.4,
elektrik, gaz ve su sektöründe
yüzde 1, madencilik sektöründe
ise yüzde 14.1 geriledi.
viyesine yeniden yûksetanes şündi-
Hk uzak bir ihtimal.
• ABD'ye yapılan ihracat ise ge-
nel olarak azalış trendinde olmak-
la birlikte. eylül ayında bu ülkeye
yapüan ihracatta geçen yütn aynı ayı-
na göre yüzde 27.7 oranında artış
yaşandı.
• BDT'yedönükinracattakiyüz-
de 50'nin üzerindelrî azalma süreci
ise devam etti.
• Eylülde findık, hububat, bak-
liyat ihracatında yaşanan ciddi öl-
çüdeki azalmalara karşın diğer mal
gruplarında yaşanan azalmalar
önemsiz derecede gerçekleşti VE
hatta bazılannda artışlar görüldü.
• Otomotivihracatıçokbiryükbir
gelişme içinde ve giderek demir-çe-
lik sektöriinün üstünde bir düz^e
çıkacak.
• Ortadoğu bölgesine dönük ih-
racatta ilk yedi aylık dönem itiba-
riyle geçen yılki düzey ancak yaka-
lanabilmiş durumda.
• Kuzey Afrika'ya yapdan flır»-
catdageniel olarak geçen yükise>>
yes attmda seyrettL
Tekstilciler ABD gezisini ve sektörün sorunlannı değerlendirdiler
^Sanayicilik değil, hatnallık
9
orlu Holding'in
Atlantaçıkamıası
ERDALÖZCAN
ÇORLU -Ev tekstilinde Avrupa'da birinci, dün-
yada ise üçüncü konumda bulunan Zorlu Holding'e
bağlı Zorlu Linen daha çok mal ihracatını gerçek-
leştirmek için Amerika'da ev tekstili fabrikası kur-
ma çalışmalanna başladı. Atlanta'da kurulacak te-
sisin 2 bin yılında hizmete girmesi planlanıyor.
Zorlu Linen'in Trakya'daki entegre tesislerinde
üretilen ev tekstilinde 1999 yılında 90 milyon do-
larlık bir gelir elde edildi. Bu rakkamın 2 bin yı-
lında 120 milyon dolar olarak planlandı. Halen
Trakya"daki Zorlu Linen Ev Tekstili Entegre Te-
sisleri'nden Amerika ve Avrupa ülkeleri olmak
üzere 70 fırmaya ihracat yapılıyor.
Ekonomi Senisi - Mithat Giyim Yönetim Kuru-
lu Başkanı TahirGürsoy, tekstil ve konfeksiyon sek-
töründeki sanayicilerin hamallık yaptığmı belirte-
rek "YapOğımız iş kurbağayı ürkütmeye değmiyor.
Bankalara kazandınbğunız kadar kâr etmiyoruz"
dedi. Gürsoy, 2000'li yıllara sanıldığı kadar iyi bir
tabloyla girilmediğini belirtirken IHKJB Yönetim
Kurulu Başkanı Nuri Artok, kotalann görüşüldü-
ğü ABD gezisini değerlendirerek
u
Olumlu bir so-
nuç ahndı" dedi.
Istanbul Tekstil ve Konfeksiyon îhracatçılan Bir-
liği'nin (ITKİB) organize ettiğı toplantıda bir araya
gelen firmalann yetkilileri, beklentilerini ve sorun-
lannı dile getirdiler. Toplantıda konuşan Tahir Gür-
soy, sektörün büyük sıkıntılarla karşı karşıya oldu-
ğunu belirterek "Türkiye'de enflasyon yüksek oMu-
gu sürece ve mali sistem bu durumda olduğu sürece
işitniz zor" diye konuştu. Türkiye'de ışçi ücretleri-
nin diğer üretici ülkelerden yüksek olduğunu öne sü-
ren Gürsoy, "Başımıza ne geldiyse küresefleşmeden
geklL Bloklar yıkılmadan önce Doğu Bloku üretid
statüsündedeğikli veTürkiye daha avantajhym. Bu-
gün ise rekabet etmekte zorlanryonız" dedi.
Kimi zaman "Paramı repoya mi yaörsam?" di-
ye düşündüğünü belirten Gürsoy, Türkiye'de ya-
bancı firma temsilcisi olarak faaliyet gösteren şir-
ketlerle olan sorunlannı aktardı. Gürsoy, yabancı
alıcılann üretim için çok kısa bir süre tanıdığına
değinerek "Finansman sıkıntılanmız var. Yapüğı-
mız iş kurbağayı ürkütmeye değmiyor. Bu kadar
kâr için bu riskler göze ahnmaz. Abci ödemeyi is-
tediği zaman yapıyor" diye konuştu. Alıcının "açık
hesap" çalışmasınm sektörü güç durumda bırak-
tığını anlatan Gürsoy, "Daha ne kadar dayanmz?
Zenginfik içinde faknük yaşıyoruz, hamalhk yapı-
yoruz" dedi.
Artok da, ABD'nin sagladığı kota artışının sek-
törü rahatlatacağını, ancak ihracatı zıplatmasımn
beklenmemesi gerektiğini söyledi.
O bir marka;
hayata bakışınıza tercüman olur,
seçiciliğinizi ortaya koyar,
• >. gösterişsiz ama sıradışı
beklentilerinizi anlatır,
ulaşabilmeniz için bir çok
yerde sizi karşılar, farklı
ihdyaçlannıza farklı çözüm
anlamına gelir,
sizi bire bir temsil eder...
O. bir "marka"dır.
'" Sizin markanız!
Budget.
*4" 36 *6 ATATV
2, MOBV' MTMLM: fffiM2S Z2
JL ^3331121 n 72 n • 1t.1t* SOLF OTB. I
rUTLAIL (H3ÎJ 2'* H 03 -İC (UTUM lOÎH 27*
B] 4il 4
T1\ « J 96 M • HKSA ıtC2^ 223
£ -MUH.rJt m& 2*33006 MTM
I m *2 c t t o t (02421 ™ '*
K • O M O T I03MI W 65 41-«
• K t t Ü 025S ÎM 54
Budget
m ^107321 «s as 05
Car Rental
f ÇCŞ11H,
KONUK YAZAR ı Prof. Dr. HÜSNÜ
İŞÇÎNİNEVRENİNDEN
ŞÜKRAN SONER
Bataklıkta Nilüferler
Sizin ilginiz, kamuoyunun bilgisi dışında büyük sendi-
kalann genel kurullan yaptlmayadevam ediyor. Geçen haf-
ta genel kurulu yapılan Petrol-lş ve Tek Gıda-lş sendika-
lannda başkanlar deâişti. Bu hafta yapılmakta olan Yol-
Iş ve Türkiye Maden-tş sendikalarında belki de değişme-
yecek. Şizce fark eden bir şey oluyor mu?
Kendimi işin içinde sayan biri olduğum halde, benim
için bile illegal sayılabilecek, kimselere duyurulmadan
nerede ise kapalı devre yapılan genel kurullar bile oluyor.
Gelecek dönemin sendikal yönetim kadrolannın, liderle-
rinin belirlenmesini bırakınız, sendikal çizgisine yol gös-
terici, bağlayıcı kararlann alınması gereken, gündemde-
ki ernek sorunlannın masaya yatınldığı genel kurullar kim-
senin umurunda olmuyor.
Genel kurullann delegeleri, sendikalann üyeleri bile sa-
dece seçecek, seçilecek adaylan varsa ilgilendikleri ge-
nel kurullarının salonlannı boş bırakıyor, koridorlarda ku-
liste vakit öldürüyorlar. Yabancı, yedi konuklar boş sıra-
lara konuşuyorlar. Sendikacılık hareketi zamane diliyle
"out", sendika Ikjerliği, koltuk kapma "in".
Bunun nasıl olabildiğini değerlendirdiğimizde, sendikal
hareketin yaşayan büyükleri Halil Tunç ve Kemal Nebi-
oğlu, kirlenen siyasette yaşanan ne olumsuzluk varsa, her
şeyin katlanmış boyutlan ile sendikacılığa yansımış olma-
sında birieşiyorlar. Sendikacılık, örgütlülük zayrfladıkça,
sendika lideri tabandan, isçiden maddi ve manevi tüm
değerieri ile kopuyor.
Halil Tunç en son SSK, tahkim, IMF reçeteli hükümet
dayatmalannda, işçinin en duyarlı olduğu emeklilik hak-
kında bile, oluşmuş bir emek cephesi ittifakı varken sen-
dikal hareketin liderlerinin hükümetle uzlaşmalannı "ka-
ç/ş"olarak nitelıyor. 1961 Anayasası ortamında bile sen-
dikal haklan getıren 274-275 sayılı yasalar çıkışında si-
yasi iktidan sendikal hareketin güçlü direnişinin zorladı-
ğını anımsatıyor. 12 Mart surecinde yine Türk-lş'in karar-
lı direnişi, genel grev tehdidi ile sendikal naklann daha faz-
la gaspına meydan verilmediğini anlatıyor. 12 Eylül'de ise
bu karşı duruşun gerçekleşernediğini. bugünlere gelin-
diğini vurguluyor. Orgütlenme ve grev, sendikal faaliyet-
lerin gündemde olmadığı bugünkü sendikal harekette, çok
büyük üye ve buna bağlı gelir kaybı olsa da, bankalarda
büyüyen aidatlaria işçiden kopuk, maddi ve manevi kir-
lenmiş, yozlaşmış sendika liderlerinin belirleyici oldukla-
nnı anlatıyor. Kökten, sil baştan yenilenme ve karşı duru-
şun geiiştirilmesi gereğine inanıyor.
Kemal Nebioğlu, koituğun korunması kaygısı ağır bas-
tığında, koltukta oturanın muhafazakâr kimlik kazanma-
sı gibi bir sonucun doğduğunun altını çizerek, bir kez da-
ha tabanın söz ve karar sahibi olması ilkesinin önemi
üzennde duruyor. Sendikal hareketin Türkiye özelınde 12
Eylül düzenini yıkmak gibi bir sorumluluğu olduğunu
anımsattıktan sonra, dünya ve Türkiye sendikal hareke-
tinde yeniden toparlanma için, işçilerin dedelerinin hak
arama savaşımından dersler çıkarmak durumunda ol-
duklarını anımsatıyor.
Emek sömürüsü Yeni Dünya Düzeni ile birlikte katla-
narak ağırlaşırken, emek ve sol örgütlenmelerin gerileme-
sinin eşyanın tabiatına aykın olduğunu vurguluyor. Sen-
dikal hareketin 12 Eylül'ün tuzaklanndan kurtularak yola
çıkması gereğine işaret ediyor. İçinde bulunulan kaostan
çıkıştaTürk-lş, DİSK, Hak-lş, KESK, TMMOB, demokra-
tik kitle örgütlerinin hep birlikte, sil baştan için belki de
anahtar teslim ederek mücadeleye girişmeleri gerektiği-
ni anlatıyor.
Deneyimli bir sendika uzmanı, Hava-lş'ten Erkan As-.
lan, sendikal hareketin içinde bulunduğu ortamı batakl»- i
ğa benzetiyor. Bataklıklarda az sayıda olsa da nılüfer çi-
çekterinin açtığını anımsatyor. Bu az sayıdaki nilüfer çi-
çekleri arasında bir bağlantı kurulması, bu güzelliklerin ya-
şatlması üzerine duruyor.
Maddi ve manevi işçiden, sorunlanndan kopuk sendi-
kal yapılanmanın kınlması için, sendikal hareketin yeni-
den yapılanma, yeniden orgütlenmesi hareketlerinin her
yerden başlatılarak birbirleri ile buluşması gereği, önemi-
ni vurguluyor.
Sendikalı işçilerin, 20 milyonun üstündeki sayı içinde,
birkaç yüz binle sayılıyor olmasının, bunlann da ağırlıklı
gönüllü örgütlülük değll kamuda işçi olmaya bağlı kal-
masının olumsuz etkisine değiniyor. Siyasette yaşanan
kirlenme ve yapılanmanın, aynen sendika) harekete yan-
sıdığını belirterek, son genel kurullaria birlikte sendikacı-
lık hareketi içinde hızlanan ırkçı ve dinci yapılanmanın eş-
yanın tabiatına uygun bir olumsuz gelışme olduğunu be-
lirtiyor. Bilgimiz ve ilgimiz dışında yapılmakta olan sendi-
kalar genel kurullannda, tabandan tavana doğru kimi
isimler değişirken. eski ve yeni isimlerie oluşan yeni den-
gelerde çizgi giderek daha ağır sağa, milliyetçi-dinci ve
cepçi ittrfakîara kayıyor. Bataklıklar arada tek tük açan ni-
lüfer çiçeklen ile birlikte büyüyor.
KIZILYALLI
1999'un îktisadi Durümu ve Nedenleri (2)
Türkiye'nin bütçe (lüks harca-
malar, dış seyahatler, bol dış kad-
rolar, israf, yolsuzlukiar, 80 bin adet
çoğu ithal makam otosu, 300 bin
lojman, maaşlann düşüklüğü ve
sistemindeki sakatlıklar, memursa-
yısındaki yüzde 100 fazlalık, eği-
tim ve sağlığa aynlan düşük pay-
lar, en hayati ihtiyaçlar için tahsisat
yetersizliği, hemen her kamu biri-
minde bulunan. zoraki bağışla ça-
lışan mali denetim dışı vakıflar,
vesaire vesaire), vergi ve borç so-
runlannın içinden çıkılmaz
hale getirıldiği malumdur.
Üniversiteler özerk kılın-
mazken, prodüktrf KfT'le-
rin en zaruri yatınmlanyap-
malan önlenirken (ve ca-
ri ihtiyaçları için 1980 ve
1990'larda yüzde 250'ye va-
ran faizle ticari banka sisteminden
borçlanmaya mecbur edilirken) büt-
çe dışı fonlar-tanrtma, konut gibi,
Özelleştirme Idaresi, Rekabet Ku-
rulu, RTÜK, SPK ve TFfT gibi özerk
birim ve kuruluşlar ve belediyeler
emirlerinetahsis edilmiş bol kaynak-
lan, mali denetim dışında, ısrafa
varan derecede harcamışlardır (7).
Bu özerk birimler ayrtca hesapsız
biçimde dış kredi kullanmışlar ve
bankalara borçlanmışlardır. Bu bi-
rim ve kurumlann mali denetim içi-
ne alınması hiç olmazsa enflasyon
ortadan kalkıncaya kadar Maliye'-
nin onayı olmadan harcama yapa-
mamalan düşünülmelidir. Bu çer-
çevede Hazine'nin Maliye'ye bağ-
lanması ve bu şekilde güçlenen
Maliye Bakanlığı'na enflasyonu yok
etme yetki ve sorumluluğunun ve-
rilmesi gerekir. Fakat asıl sorun,
Türkiye'nin çeyrek asırdır kriz için-
de yaşayarak ve ilaveten iç/dış borç
ve dolarsallaşma (dolarization) tu-
zaklanna düşerek hareket imkânı-
nı ("e/bovv room", alternatifleri) ta-
mamen kaybetmiş olmasıdır.
Devamlı enflasyonist baskj, ya-
ni toplam talebin toplam arzı aşma-
sı sonucu yüksek enflasyon ve dış
açık kronikleşmiştir. Dış açık dü-
şük faizli uzun vadeli kredilerie kar-
şılanmış olsaydı, krizle daha kolay
baş edilebılirdi (8). Ama bunun tam
tersi olduğu ve ancak yüksek faiz-
li kısa ve orta vadeli dış krediler alı-
nabildiği için kriz devamlı ağır-
laşımış ve yeni olum-
suz iç/dış gelişmeler
halinde ise kontrolden
çıkmıştır(1994ve1999
yıllannda olduğu gibi).
Bu çerçevede 1999
ekonomik paketi, Aspirin
tedavisidir. Yüksek faizden
KOBİ'ler batarken, sanayi ve
tanm yukanda açıklanmış neden-
leıie dış rekabete dayanamaz du-
ruma düşürülmüşken, büyük fir-
malara ve rant kesimine vergi ko-
laylıkları ve hibe nitelikli krediler
sağlayarak ve tüketimi arttırarak,
ciddi hiçbirsoruna çözüm gelmez,
befkı ekonomide suni ve geçici bir
canlanma sağlanır.
Sorunun kökeni, Türkiye'nin 30
yıldır ciddi bir tasamrf seferberliği
(özel, kamu) yapıp verimli ve ger-
çekten (teşviksiz) kârlı yatınmlara ve
ekonominin ihtiyacını karşılayacak
işgücü yetiştirmeye ağıriık vermek
yerine, dış borçlanmaya ve göste-
riş yatınmlanna ağıriık vermesi, ver-
gi alamazken fuzuli devlet harca-
malarını aşın arttırması (israf, yol-
suzlukiar dahiO ve sonunda iç borç-
yüksek faiz tuzağına düşmesidir.
Artık bu sorunlann tümünü çözme-
den, Türkiye'nin ekonomik-mali
krizden çıkmasma olanak yoktur. Ve
Türkiye'nin geçmiş dönemde slo-
ganıolan, "Borçyiğidin kamçısıdır"
ve "Sizeplan değılpilav lazım" zih-
niyetinden sıynlması şarttır.
Türkiye kalkınma stratejisinde
borç vefiziki yatınmlar yerinetasar-
ruf ve insana yatınm (9) zamanı gel-
miş geçmıştir. Kalkınmanın amacı
da, aracı da insandır. IsraiPin kal-
kınması, 1948'den sonraki Alman
ve Uzakdoğu mucızelennin teme-
linde iyi yetişmiş ınsangücü yatar.
Nitelikli insangücü kalkınmanın
anahtandır; aynca 21. asırda ulus-
lar bilim, teknoloji ve dünya kültü-
rüne yaptıklan katkı oranında önem
kazanacaklar veya marjinalleşe-
ceklerdir.
Türkiye ekonomisinin bugün en
önemli sorunu içve dış borç yükü,
bütçe açıklan ile yüksekfaiz ve
enflasyondur. Hesapsız
alınmış (ve verimli ya-
tınmlarda kullanılma-
dıklaniçinkendinige-
ri odeyemeyen) dış
borçlann faiz ve itfa
taksitteri yılda 15 milyar
dolar olmuştur. Türkiye'nin
yüzde 5 hızla kalkınması için ayn-
ca yılda 5 milyar dolar yeni dış kay-
nak bulması gereklidir. Ve bu dış kre-
di artık ancak ağır şartlarla verile-
bilecektir.
Türkiye'nin birbiri içine girerek
karmaşık hale gelmiş (yanlışlar yan-
lışlann üzerine yığılmış) sorunlannı
kemi, palyafjftedbirierieçozmekar-
tık mümkün değildir. Tablonun bü-
tününün doğru teşhisi ve bütçe,
vergi, borç, enflasyon, kambiyo,
plan vb. konularda birbiriyle tutar-
iı olduğu adımlan atmazamanı gel-
miştir; daha iyi günler ancak böy-
le başlayabilir.
(7)TBMM'nin,girenlerinçıkmakis-
temedtği lüks lojmanlannı, Meclis sa-
lonunun fahiş fiyatla yenilenmesini,
astronomik sağhk giderlerini ve 550
milletvekıli için 5 bin 500 personelini
de unutmamak gerekir. (TBMM Baş-
kanı Kalemli tarafından yasal olarak
istihdam edilmediğı ortaya çıkan son
500 kışı de, işten atıimalan beklenir-
ken, müteakip Başkan HikmetÇetin'in
girişimlenyle devamlı ve yasal kadro-
lara kavuşmuşlardır.)
(8) Ama Türk Idaresi Dünya Ban-
kası'ndan alınmış uzun vadeli kredi-
leri süratle kullanmak için bile yeteri
gayreti ve beceriyi gösterememiştir.
Aslında Türkiye'ye, siyasi nedenler-
le ve Türkiye'de ekonomik mali istik-
rann olmaması yüzünden, artık uzun
vadeli kredi vermek isteyen de yok-
tur. AT ise GB'ye rağmen Türkiye'ye
zımık yardımda bulunmamıştır. Tür-
kiye'yi bu hale getiren zirıni-
yetintemeli, Demirel'in "Borç
yiğidin kamçısıdır" görüşü-
dür. Bu zihniyet ekonomiyi
ve maliyeyi sağlam tutma
halinde alınabilecek dış kre-
dilerin hem daha büyük hem
de şartlann daha iyi olacağı ger-
çeğini göz ardı etmiştir. Bu zihniyet
petrol şokundan sonra 1975-77 dö-
neminde iç petrol fıyatlannı yüksel-
tip,*iç ve dış dengeyi sağlayacak is-
tikrartedbirtenni almak yerine, çok ağır
şartlı DÇM'ler ve kısa vadeli petrol kre-
dileri kullanarak gelişme hızını yüksek
tutmayı bir marifetgibi yeğteyerek, hem
cumhuriyet tarihinde ilk defa ülkeyi
yüksek enflasyonla tanıştırmış ve hem
de 1977'de zamanın başbakanı De-
mirel'in ifadesiyle ülkeyi "70cent'e"
muhtaç hale düşürmüştür. Bu sıra-
da Merkez Bankası'nın döviz çekle-
ri karşılıksız çıkmıştı.
(9) 1999 yılında Türkiye'de çalı-
şanlann 4/5'inin ilkokul mezunu ve-
ya cahil olması ve kamu sektöründe
idareci/şef pozisyonundaki pek çok
kişinin ortaokul mezunu olması acı bir
gerçektir.