12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 EKİM 1999 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ /ekonomic cumhuriyet.com.tr 13 Devlet Bakanı Toskay, kamırya vergi ile aktanlacak fonlann yüksek olmadığını söyledi Vergi ödünimde son aşamaANKARA (Cuınhuriyet Bürosu) - Başta fînans kesimi olmak üzere sektör temsilci- lerinin ek vergiler konmamast için sürdür- düklen lobicilik faaliyetleri meyvelerini ver- meyebaşladı. Türk ekonomisınin son duru- munu ve IMF ile ilişkilen değerlendiren Devlet Bakanı Tunca Toskay, kamuya ver- giden aktanlabilecek fonlann yüksek olma- dığının bilinmesinın zorunlu olduğunu vur- guladı. MHP'nin hükümette eko- nomiden sorumlu bakanı olan Tunca Toskay, dün Dış Tica- ret Haftası nedeniyle bir basın toplantısı yaptı. Devlet Baka- nı Tunca Toskay. "vergi veren kesimin mi yoksa rant ve ser- mayenin mi vergi yükünfin ar- tacağı" sorusu üzerine, Tür- kiye'de gelir bölüşümünün bo- zuk olduğunu ve bunu rakam- lann ortaya koyduğunu kaydet- ti. Toskay, gelir bölüşümünde daha fazla kötüleşmeye yol açabilecek kamu kesimi ge- lirlenni arttırmapolitikasının uygulanabilirliğinı, soru işare- ti ile karşılamak gerektiğini söyledi. Türkiye'de kamu kesimine, vergi ve benzeri yöntemlerie aktanlabilecek fonlann çok yüksek olmadığının bilinme- sinin zorunlu oldugunun altı- nı çizen Toskay, "Yani, vergi 8EÖrlerir«nGSMHVoranının- da hangi noktaya kadar çıka- bilirsiniz? V üzdeitibanytazor- lama ile vardığınız noktalarda acaba kamu kesimi finansman dengesinde bunun ne derece etkisi olabilir? Bunu da dü- şünmek lazım. Orada da oyun alanının çok geniş olmadığı ortaya çüayor" dıye konuştu. Türkiye"nin ekonomik makro büyüklük- leri üzennde ciddi sorunlan bulunduğunu, 2000 bütçesınin olabilirse Uluslararası Pa- ra Fonu'yla (IMF) ilişkilendirileceğini be- lirtti. IMF'ye verdikleri sözleri tutan devlet adamlan olmak istediklerini söyleyen Tos- kay, "BizbugûnoJmayacakhedefleritutanz dherek sözünü tutamamış olmak istemiyo- ruz" dedi. Toskay, 11-17 Ekim tarihleri arasında ya- pılacak 2. Dış Ticaret Haftası'nda "bilgba- ±ş dünyasının ek vergilere karşı sürdürdükleri lobicilikfaaliyetleri meyvelerini vermeye başladı. Gelir dağıhmımn bozuk olduğunu gerekçe gösteren Toskay 'vergide oyun alanı dar' diye konuştu. yar ağlan aracıhğı ile ürünlerin üretilmesi, tanıtımının. sabşının, ödemesinin ve dagıO- mının yapılınasr anlamına gelen "elektro- nik ticaret" konusunun işleneceğini bildir- dı. 2002-2005 yıllan arasında dünya elekt- ronik ticaret hacminin 1 trilyon dolan aşma- sının beklendiğini anımsatan Toskay, "Elekt- ronikticaretinönündeki hukuki engeflerin aşıt- ması lazım. Elektronik ticaretin güvenli bir şekilde >apılmasını sağlaya- cak dijital imza sorununun yetkili bir kurul tarafından onaylanması gerekir. betişim vehukukialtyapmmohıstuml- ması konusunda uluslararası alandadaçahşmalarvar.Ama bütünorganizasyonlar tarafin- dan genel kabul görmüş. ka\- ramhra henüz ulaşümış değfl" diye konuştu. Bu arada, Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Şükrü Si- na GüreL 2000 yılı bütçesınin önümüzdeki hafta Yüksek Planlama Kurulu'nda (YPK) ele alınacagını bildirdi. Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Toskay, 2000 yı- lı ekonomik büyüklükleriy- le ilgili Hazine, DPT ve Ma- liye yetkilılerinın çalışmala- n sürdürdüğünü belirtirken, bu büyüklüklerin Yüksek Planlama Kurulu'nda görü- şüldükten sonra kesinleşe- cegini anlattı. Dünya Bankası 'nın 2000 yılı raporuna göre Türki- ye'nin gelecek yıl dışsatımı- run 30 milyar dolar, dışalımı- nm ise 48 milyar dolar ola- cağının belirtilmesi ve Tür- kiye için geçmişte 2000 yılı için 50 milyar dolarlık hedef öngörüldüğünün, bu hede- fın gerçekleştirilmesınde dünyadaki eko- nomik bunalımlann dışında Türkiye'nin ne gibi eksikliklen bulunduğu sorusu üze- rine şoyle konuştu: "Türldye'nin makroekonomikdengeleri, kamu finansman dengesi oturmadan. enflas- yonu makul düzeye çekmeden bu hedefleri yakalamak okadarda mümkünotmmor. Enf- lasyonu makul düzeye çekerek ekonomi ve- rimli çalışır hale getirüirse, reel faizlerin çok yüksekliği sorununu da çözmüş otacagız.*' 'Vergi için şeffaflık zorunlu' ANKARA (AA) - Verginin toplanması için kayıt dışıyla mücadele edilerek ekonominin şefFaflaştınlması ve yolsuzluklann önlenmesi gerektiği bildirildi. Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Mûşavirler ve Yeminli Mali Mûşavirler Odalan Birliği (TÜRMOB) Genel Başkanı Mustafa Özyürek, kayda geçmeyen ekonomide şeffaflığın olmayacağını belırterek "Şeffaflık sağlanmadaıı, yolsuzlukiar önlenmeden vergi toplanamaz" dedi. Özyürek, yaptığı açıklamada, kayıt dışı ekonomi ile sürekli mücadele edilmesi gerektiğini ifade etti. "Yöbuzlukia mücadeleye engel olan mfltetvekili dokunulmazJıklan SBiıriandınhnalı ve Memurm Muhakemat Kanunu değiştirilmeB" diyen Özyürek. yolsuzluklara bulaşanlann ve çetelerin af kapsamı dışında tutulması gerektiğini vuıguladı. Özyürek, ihale yasasının değiştirilerek. ihaleye girecek olanlardan TÜRMOB mensuplannca hazırlanan "Mali YeterliHk Raporu" aranması talebinde bulundu. Kamu açıklannm her geçen yıl arttığma ışaret eden TURMOB Başkanı Özyürek, 1999 yılı bütçe açığmın 9.2 katrilyon olacağını, milli gelirin yüzde 10'unu aşan bir bütçe açığmın var olması halinde ekonominin düzlüğe çıkamayacağını ilen sürdü. Baze btr i marka * nnlattr. DİE, üretimin ağustos ayında yüzde 13 gerilediğini açıkladı Sanayi üretimidüşüyor Ekonomi Servis - Depremle bir- likte dengeler daha da sarsıhrken, ekonomideki son gelişmelerin tab- losu açıklandı. Sanayi üretimi ağustos aytnda geçeo yılın aynı dönemine göre yüz- de 13 oranında azaldı. Rusya kri- zinüı ihracat üzennde yaralngı otum- suz etki ise eylül ayında ortadan kalktı. Devlet Istatistik Enstitûsü'nden (DİE) yapılan açıklamada, ağustos ayında sanayi üretimi imalat sana- yiinde yüzde 14.4, elektrik, gaz ve su sektöründe yüzde 1, madencilik sektöründe ise yüzde 14.1 geriledı. Ekonomide son tablo kısaca şöy- le özetleniyor: • thracatçı birn'kterine göre eylül ayında Rusya'ya yapılan ihracat yüzde 27.7 artarak 221 milyon do- larokhı.Ancak Rıısya'ya yapılan fe- racatın 1998 ağustos ayı öncesi se- • Sanayi üretimi ağustos ayında geçen yılm aynı dönemine göre yüzde 13, imalat sanayiinde yüzde 14.4, elektrik, gaz ve su sektöründe yüzde 1, madencilik sektöründe ise yüzde 14.1 geriledi. viyesine yeniden yûksetanes şündi- Hk uzak bir ihtimal. • ABD'ye yapılan ihracat ise ge- nel olarak azalış trendinde olmak- la birlikte. eylül ayında bu ülkeye yapüan ihracatta geçen yütn aynı ayı- na göre yüzde 27.7 oranında artış yaşandı. • BDT'yedönükinracattakiyüz- de 50'nin üzerindelrî azalma süreci ise devam etti. • Eylülde findık, hububat, bak- liyat ihracatında yaşanan ciddi öl- çüdeki azalmalara karşın diğer mal gruplarında yaşanan azalmalar önemsiz derecede gerçekleşti VE hatta bazılannda artışlar görüldü. • Otomotivihracatıçokbiryükbir gelişme içinde ve giderek demir-çe- lik sektöriinün üstünde bir düz^e çıkacak. • Ortadoğu bölgesine dönük ih- racatta ilk yedi aylık dönem itiba- riyle geçen yılki düzey ancak yaka- lanabilmiş durumda. • Kuzey Afrika'ya yapdan flır»- catdageniel olarak geçen yükise>> yes attmda seyrettL Tekstilciler ABD gezisini ve sektörün sorunlannı değerlendirdiler ^Sanayicilik değil, hatnallık 9 orlu Holding'in Atlantaçıkamıası ERDALÖZCAN ÇORLU -Ev tekstilinde Avrupa'da birinci, dün- yada ise üçüncü konumda bulunan Zorlu Holding'e bağlı Zorlu Linen daha çok mal ihracatını gerçek- leştirmek için Amerika'da ev tekstili fabrikası kur- ma çalışmalanna başladı. Atlanta'da kurulacak te- sisin 2 bin yılında hizmete girmesi planlanıyor. Zorlu Linen'in Trakya'daki entegre tesislerinde üretilen ev tekstilinde 1999 yılında 90 milyon do- larlık bir gelir elde edildi. Bu rakkamın 2 bin yı- lında 120 milyon dolar olarak planlandı. Halen Trakya"daki Zorlu Linen Ev Tekstili Entegre Te- sisleri'nden Amerika ve Avrupa ülkeleri olmak üzere 70 fırmaya ihracat yapılıyor. Ekonomi Senisi - Mithat Giyim Yönetim Kuru- lu Başkanı TahirGürsoy, tekstil ve konfeksiyon sek- töründeki sanayicilerin hamallık yaptığmı belirte- rek "YapOğımız iş kurbağayı ürkütmeye değmiyor. Bankalara kazandınbğunız kadar kâr etmiyoruz" dedi. Gürsoy, 2000'li yıllara sanıldığı kadar iyi bir tabloyla girilmediğini belirtirken IHKJB Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Artok, kotalann görüşüldü- ğü ABD gezisini değerlendirerek u Olumlu bir so- nuç ahndı" dedi. Istanbul Tekstil ve Konfeksiyon îhracatçılan Bir- liği'nin (ITKİB) organize ettiğı toplantıda bir araya gelen firmalann yetkilileri, beklentilerini ve sorun- lannı dile getirdiler. Toplantıda konuşan Tahir Gür- soy, sektörün büyük sıkıntılarla karşı karşıya oldu- ğunu belirterek "Türkiye'de enflasyon yüksek oMu- gu sürece ve mali sistem bu durumda olduğu sürece işitniz zor" diye konuştu. Türkiye'de ışçi ücretleri- nin diğer üretici ülkelerden yüksek olduğunu öne sü- ren Gürsoy, "Başımıza ne geldiyse küresefleşmeden geklL Bloklar yıkılmadan önce Doğu Bloku üretid statüsündedeğikli veTürkiye daha avantajhym. Bu- gün ise rekabet etmekte zorlanryonız" dedi. Kimi zaman "Paramı repoya mi yaörsam?" di- ye düşündüğünü belirten Gürsoy, Türkiye'de ya- bancı firma temsilcisi olarak faaliyet gösteren şir- ketlerle olan sorunlannı aktardı. Gürsoy, yabancı alıcılann üretim için çok kısa bir süre tanıdığına değinerek "Finansman sıkıntılanmız var. Yapüğı- mız iş kurbağayı ürkütmeye değmiyor. Bu kadar kâr için bu riskler göze ahnmaz. Abci ödemeyi is- tediği zaman yapıyor" diye konuştu. Alıcının "açık hesap" çalışmasınm sektörü güç durumda bırak- tığını anlatan Gürsoy, "Daha ne kadar dayanmz? Zenginfik içinde faknük yaşıyoruz, hamalhk yapı- yoruz" dedi. Artok da, ABD'nin sagladığı kota artışının sek- törü rahatlatacağını, ancak ihracatı zıplatmasımn beklenmemesi gerektiğini söyledi. O bir marka; hayata bakışınıza tercüman olur, seçiciliğinizi ortaya koyar, • >. gösterişsiz ama sıradışı beklentilerinizi anlatır, ulaşabilmeniz için bir çok yerde sizi karşılar, farklı ihdyaçlannıza farklı çözüm anlamına gelir, sizi bire bir temsil eder... O. bir "marka"dır. '" Sizin markanız! Budget. *4" 36 *6 ATATV 2, MOBV' MTMLM: fffiM2S Z2 JL ^3331121 n 72 n • 1t.1t* SOLF OTB. I rUTLAIL (H3ÎJ 2'* H 03 -İC (UTUM lOÎH 27* B] 4il 4 T1\ « J 96 M • HKSA ıtC2^ 223 £ -MUH.rJt m& 2*33006 MTM I m *2 c t t o t (02421 ™ '* K • O M O T I03MI W 65 41-« • K t t Ü 025S ÎM 54 Budget m ^107321 «s as 05 Car Rental f ÇCŞ11H, KONUK YAZAR ı Prof. Dr. HÜSNÜ İŞÇÎNİNEVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Bataklıkta Nilüferler Sizin ilginiz, kamuoyunun bilgisi dışında büyük sendi- kalann genel kurullan yaptlmayadevam ediyor. Geçen haf- ta genel kurulu yapılan Petrol-lş ve Tek Gıda-lş sendika- lannda başkanlar deâişti. Bu hafta yapılmakta olan Yol- Iş ve Türkiye Maden-tş sendikalarında belki de değişme- yecek. Şizce fark eden bir şey oluyor mu? Kendimi işin içinde sayan biri olduğum halde, benim için bile illegal sayılabilecek, kimselere duyurulmadan nerede ise kapalı devre yapılan genel kurullar bile oluyor. Gelecek dönemin sendikal yönetim kadrolannın, liderle- rinin belirlenmesini bırakınız, sendikal çizgisine yol gös- terici, bağlayıcı kararlann alınması gereken, gündemde- ki ernek sorunlannın masaya yatınldığı genel kurullar kim- senin umurunda olmuyor. Genel kurullann delegeleri, sendikalann üyeleri bile sa- dece seçecek, seçilecek adaylan varsa ilgilendikleri ge- nel kurullarının salonlannı boş bırakıyor, koridorlarda ku- liste vakit öldürüyorlar. Yabancı, yedi konuklar boş sıra- lara konuşuyorlar. Sendikacılık hareketi zamane diliyle "out", sendika Ikjerliği, koltuk kapma "in". Bunun nasıl olabildiğini değerlendirdiğimizde, sendikal hareketin yaşayan büyükleri Halil Tunç ve Kemal Nebi- oğlu, kirlenen siyasette yaşanan ne olumsuzluk varsa, her şeyin katlanmış boyutlan ile sendikacılığa yansımış olma- sında birieşiyorlar. Sendikacılık, örgütlülük zayrfladıkça, sendika lideri tabandan, isçiden maddi ve manevi tüm değerieri ile kopuyor. Halil Tunç en son SSK, tahkim, IMF reçeteli hükümet dayatmalannda, işçinin en duyarlı olduğu emeklilik hak- kında bile, oluşmuş bir emek cephesi ittifakı varken sen- dikal hareketin liderlerinin hükümetle uzlaşmalannı "ka- ç/ş"olarak nitelıyor. 1961 Anayasası ortamında bile sen- dikal haklan getıren 274-275 sayılı yasalar çıkışında si- yasi iktidan sendikal hareketin güçlü direnişinin zorladı- ğını anımsatıyor. 12 Mart surecinde yine Türk-lş'in karar- lı direnişi, genel grev tehdidi ile sendikal naklann daha faz- la gaspına meydan verilmediğini anlatıyor. 12 Eylül'de ise bu karşı duruşun gerçekleşernediğini. bugünlere gelin- diğini vurguluyor. Orgütlenme ve grev, sendikal faaliyet- lerin gündemde olmadığı bugünkü sendikal harekette, çok büyük üye ve buna bağlı gelir kaybı olsa da, bankalarda büyüyen aidatlaria işçiden kopuk, maddi ve manevi kir- lenmiş, yozlaşmış sendika liderlerinin belirleyici oldukla- nnı anlatıyor. Kökten, sil baştan yenilenme ve karşı duru- şun geiiştirilmesi gereğine inanıyor. Kemal Nebioğlu, koituğun korunması kaygısı ağır bas- tığında, koltukta oturanın muhafazakâr kimlik kazanma- sı gibi bir sonucun doğduğunun altını çizerek, bir kez da- ha tabanın söz ve karar sahibi olması ilkesinin önemi üzennde duruyor. Sendikal hareketin Türkiye özelınde 12 Eylül düzenini yıkmak gibi bir sorumluluğu olduğunu anımsattıktan sonra, dünya ve Türkiye sendikal hareke- tinde yeniden toparlanma için, işçilerin dedelerinin hak arama savaşımından dersler çıkarmak durumunda ol- duklarını anımsatıyor. Emek sömürüsü Yeni Dünya Düzeni ile birlikte katla- narak ağırlaşırken, emek ve sol örgütlenmelerin gerileme- sinin eşyanın tabiatına aykın olduğunu vurguluyor. Sen- dikal hareketin 12 Eylül'ün tuzaklanndan kurtularak yola çıkması gereğine işaret ediyor. İçinde bulunulan kaostan çıkıştaTürk-lş, DİSK, Hak-lş, KESK, TMMOB, demokra- tik kitle örgütlerinin hep birlikte, sil baştan için belki de anahtar teslim ederek mücadeleye girişmeleri gerektiği- ni anlatıyor. Deneyimli bir sendika uzmanı, Hava-lş'ten Erkan As-. lan, sendikal hareketin içinde bulunduğu ortamı batakl»- i ğa benzetiyor. Bataklıklarda az sayıda olsa da nılüfer çi- çekterinin açtığını anımsatyor. Bu az sayıdaki nilüfer çi- çekleri arasında bir bağlantı kurulması, bu güzelliklerin ya- şatlması üzerine duruyor. Maddi ve manevi işçiden, sorunlanndan kopuk sendi- kal yapılanmanın kınlması için, sendikal hareketin yeni- den yapılanma, yeniden orgütlenmesi hareketlerinin her yerden başlatılarak birbirleri ile buluşması gereği, önemi- ni vurguluyor. Sendikalı işçilerin, 20 milyonun üstündeki sayı içinde, birkaç yüz binle sayılıyor olmasının, bunlann da ağırlıklı gönüllü örgütlülük değll kamuda işçi olmaya bağlı kal- masının olumsuz etkisine değiniyor. Siyasette yaşanan kirlenme ve yapılanmanın, aynen sendika) harekete yan- sıdığını belirterek, son genel kurullaria birlikte sendikacı- lık hareketi içinde hızlanan ırkçı ve dinci yapılanmanın eş- yanın tabiatına uygun bir olumsuz gelışme olduğunu be- lirtiyor. Bilgimiz ve ilgimiz dışında yapılmakta olan sendi- kalar genel kurullannda, tabandan tavana doğru kimi isimler değişirken. eski ve yeni isimlerie oluşan yeni den- gelerde çizgi giderek daha ağır sağa, milliyetçi-dinci ve cepçi ittrfakîara kayıyor. Bataklıklar arada tek tük açan ni- lüfer çiçeklen ile birlikte büyüyor. KIZILYALLI 1999'un îktisadi Durümu ve Nedenleri (2) Türkiye'nin bütçe (lüks harca- malar, dış seyahatler, bol dış kad- rolar, israf, yolsuzlukiar, 80 bin adet çoğu ithal makam otosu, 300 bin lojman, maaşlann düşüklüğü ve sistemindeki sakatlıklar, memursa- yısındaki yüzde 100 fazlalık, eği- tim ve sağlığa aynlan düşük pay- lar, en hayati ihtiyaçlar için tahsisat yetersizliği, hemen her kamu biri- minde bulunan. zoraki bağışla ça- lışan mali denetim dışı vakıflar, vesaire vesaire), vergi ve borç so- runlannın içinden çıkılmaz hale getirıldiği malumdur. Üniversiteler özerk kılın- mazken, prodüktrf KfT'le- rin en zaruri yatınmlanyap- malan önlenirken (ve ca- ri ihtiyaçları için 1980 ve 1990'larda yüzde 250'ye va- ran faizle ticari banka sisteminden borçlanmaya mecbur edilirken) büt- çe dışı fonlar-tanrtma, konut gibi, Özelleştirme Idaresi, Rekabet Ku- rulu, RTÜK, SPK ve TFfT gibi özerk birim ve kuruluşlar ve belediyeler emirlerinetahsis edilmiş bol kaynak- lan, mali denetim dışında, ısrafa varan derecede harcamışlardır (7). Bu özerk birimler ayrtca hesapsız biçimde dış kredi kullanmışlar ve bankalara borçlanmışlardır. Bu bi- rim ve kurumlann mali denetim içi- ne alınması hiç olmazsa enflasyon ortadan kalkıncaya kadar Maliye'- nin onayı olmadan harcama yapa- mamalan düşünülmelidir. Bu çer- çevede Hazine'nin Maliye'ye bağ- lanması ve bu şekilde güçlenen Maliye Bakanlığı'na enflasyonu yok etme yetki ve sorumluluğunun ve- rilmesi gerekir. Fakat asıl sorun, Türkiye'nin çeyrek asırdır kriz için- de yaşayarak ve ilaveten iç/dış borç ve dolarsallaşma (dolarization) tu- zaklanna düşerek hareket imkânı- nı ("e/bovv room", alternatifleri) ta- mamen kaybetmiş olmasıdır. Devamlı enflasyonist baskj, ya- ni toplam talebin toplam arzı aşma- sı sonucu yüksek enflasyon ve dış açık kronikleşmiştir. Dış açık dü- şük faizli uzun vadeli kredilerie kar- şılanmış olsaydı, krizle daha kolay baş edilebılirdi (8). Ama bunun tam tersi olduğu ve ancak yüksek faiz- li kısa ve orta vadeli dış krediler alı- nabildiği için kriz devamlı ağır- laşımış ve yeni olum- suz iç/dış gelişmeler halinde ise kontrolden çıkmıştır(1994ve1999 yıllannda olduğu gibi). Bu çerçevede 1999 ekonomik paketi, Aspirin tedavisidir. Yüksek faizden KOBİ'ler batarken, sanayi ve tanm yukanda açıklanmış neden- leıie dış rekabete dayanamaz du- ruma düşürülmüşken, büyük fir- malara ve rant kesimine vergi ko- laylıkları ve hibe nitelikli krediler sağlayarak ve tüketimi arttırarak, ciddi hiçbirsoruna çözüm gelmez, befkı ekonomide suni ve geçici bir canlanma sağlanır. Sorunun kökeni, Türkiye'nin 30 yıldır ciddi bir tasamrf seferberliği (özel, kamu) yapıp verimli ve ger- çekten (teşviksiz) kârlı yatınmlara ve ekonominin ihtiyacını karşılayacak işgücü yetiştirmeye ağıriık vermek yerine, dış borçlanmaya ve göste- riş yatınmlanna ağıriık vermesi, ver- gi alamazken fuzuli devlet harca- malarını aşın arttırması (israf, yol- suzlukiar dahiO ve sonunda iç borç- yüksek faiz tuzağına düşmesidir. Artık bu sorunlann tümünü çözme- den, Türkiye'nin ekonomik-mali krizden çıkmasma olanak yoktur. Ve Türkiye'nin geçmiş dönemde slo- ganıolan, "Borçyiğidin kamçısıdır" ve "Sizeplan değılpilav lazım" zih- niyetinden sıynlması şarttır. Türkiye kalkınma stratejisinde borç vefiziki yatınmlar yerinetasar- ruf ve insana yatınm (9) zamanı gel- miş geçmıştir. Kalkınmanın amacı da, aracı da insandır. IsraiPin kal- kınması, 1948'den sonraki Alman ve Uzakdoğu mucızelennin teme- linde iyi yetişmiş ınsangücü yatar. Nitelikli insangücü kalkınmanın anahtandır; aynca 21. asırda ulus- lar bilim, teknoloji ve dünya kültü- rüne yaptıklan katkı oranında önem kazanacaklar veya marjinalleşe- ceklerdir. Türkiye ekonomisinin bugün en önemli sorunu içve dış borç yükü, bütçe açıklan ile yüksekfaiz ve enflasyondur. Hesapsız alınmış (ve verimli ya- tınmlarda kullanılma- dıklaniçinkendinige- ri odeyemeyen) dış borçlann faiz ve itfa taksitteri yılda 15 milyar dolar olmuştur. Türkiye'nin yüzde 5 hızla kalkınması için ayn- ca yılda 5 milyar dolar yeni dış kay- nak bulması gereklidir. Ve bu dış kre- di artık ancak ağır şartlarla verile- bilecektir. Türkiye'nin birbiri içine girerek karmaşık hale gelmiş (yanlışlar yan- lışlann üzerine yığılmış) sorunlannı kemi, palyafjftedbirierieçozmekar- tık mümkün değildir. Tablonun bü- tününün doğru teşhisi ve bütçe, vergi, borç, enflasyon, kambiyo, plan vb. konularda birbiriyle tutar- iı olduğu adımlan atmazamanı gel- miştir; daha iyi günler ancak böy- le başlayabilir. (7)TBMM'nin,girenlerinçıkmakis- temedtği lüks lojmanlannı, Meclis sa- lonunun fahiş fiyatla yenilenmesini, astronomik sağhk giderlerini ve 550 milletvekıli için 5 bin 500 personelini de unutmamak gerekir. (TBMM Baş- kanı Kalemli tarafından yasal olarak istihdam edilmediğı ortaya çıkan son 500 kışı de, işten atıimalan beklenir- ken, müteakip Başkan HikmetÇetin'in girişimlenyle devamlı ve yasal kadro- lara kavuşmuşlardır.) (8) Ama Türk Idaresi Dünya Ban- kası'ndan alınmış uzun vadeli kredi- leri süratle kullanmak için bile yeteri gayreti ve beceriyi gösterememiştir. Aslında Türkiye'ye, siyasi nedenler- le ve Türkiye'de ekonomik mali istik- rann olmaması yüzünden, artık uzun vadeli kredi vermek isteyen de yok- tur. AT ise GB'ye rağmen Türkiye'ye zımık yardımda bulunmamıştır. Tür- kiye'yi bu hale getiren zirıni- yetintemeli, Demirel'in "Borç yiğidin kamçısıdır" görüşü- dür. Bu zihniyet ekonomiyi ve maliyeyi sağlam tutma halinde alınabilecek dış kre- dilerin hem daha büyük hem de şartlann daha iyi olacağı ger- çeğini göz ardı etmiştir. Bu zihniyet petrol şokundan sonra 1975-77 dö- neminde iç petrol fıyatlannı yüksel- tip,*iç ve dış dengeyi sağlayacak is- tikrartedbirtenni almak yerine, çok ağır şartlı DÇM'ler ve kısa vadeli petrol kre- dileri kullanarak gelişme hızını yüksek tutmayı bir marifetgibi yeğteyerek, hem cumhuriyet tarihinde ilk defa ülkeyi yüksek enflasyonla tanıştırmış ve hem de 1977'de zamanın başbakanı De- mirel'in ifadesiyle ülkeyi "70cent'e" muhtaç hale düşürmüştür. Bu sıra- da Merkez Bankası'nın döviz çekle- ri karşılıksız çıkmıştı. (9) 1999 yılında Türkiye'de çalı- şanlann 4/5'inin ilkokul mezunu ve- ya cahil olması ve kamu sektöründe idareci/şef pozisyonundaki pek çok kişinin ortaokul mezunu olması acı bir gerçektir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle