28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyel tmrivaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetmenı Orhan Erinç 0 Genel Yayın Koordmatörü Hikmet Çetinkaya 0 Yazıişlen Müdürü: tbrahim Yıldız '• Sorumlu Müdür: Fikret tlkiz 0 Habcr Merkezı Müdürü: Hakan Karı 0 Görsel Yonetmen Fikret Eser (snhbarat CengU \ ıldınm 0 Ekonomı: Özlem Yüzak 0 Kültür- Handan Şenköken 0 Spor Abdülkadir Yücelman 0 Makaleler. Sami Karaören 0 Duzeltme. Abdullah Yazıcı 0 Fotoğraf Erdoğan Köseoğlu 0 Bilgı-Belge: Edibe Buğra 0 Yurt Haberlen. Mehmet Faraç Yayın Kurulu tlhan Selçuk (Ba$kan), Orban Erinç, Okta> Kurtböke, Hikmet Çetinkay». Şûkran Soner, Ibrahim Yıldız, Orhan Burah, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Ankara Temsilcısı Mustafa Balbay Atatürk Bulvan No- 125, Kat:4, Bakanhklar-Ankarâ Tel: 4195020 (7 hat). Faks:4195O27 0tzmırTemsilcısı.SerdarKmk, H ZıyaBlv 1352 S 23 Tel:441!220. Faks 4419117 0 Adana Temsilcısı. Çetin Yiğenoğlu, inonüCd 119 S No 1 Kat 1, Tel: 363 12 11. Faks-363 12 15 Muessese Muduru Cstün Akmen # Koordınalor \hmet Konıban # Muha- sebe Bttlent V ener A tdare Hüseyin Gürer# Bilgı-lştem N'ıil Inal • Bılgı- sayar Sıstenv Mürüvet Çfler#Satı; FazfletKuza MED'İ A C: • Yönetım Kurulu Başkanı - Genel Müdur Cülbîn Erduran # Koordınator Reha Işıtman • Genel MudurYardımcısı SevdaÇoban Te! 514 07 53 - 5139580-5138460-61.Faks 5138463 Y ayunlatan ve Basan: \ enı Gün Haber Ajansı. Basın ve Yayıncılık A.$ Turkocağı Cad 39 41 Cagaloghı 34334 Istanbul. PK. 246 - Siricecı 34435 Istanbul Tel (0,212)51205 O5(2Ohal> Faks (0 212)513 85 95 www.cumhuriyet.com.tr 25EKİM1999 lmsak:5.52 Güneş:7.I9 Öğle: 12.55 îkindi: 15.49 Akşam: 18.18 Yatsı: 19.39 Beyaz Saray'da rock konseri • \VASHINGTON (AA) - Amenkan okullannda müzik eğıtimine destek amacıyla Beyaz Saray'da bir rock konserı düzenlendi. Müzik televizyon kanalı VH1 tarafından 'Yüzyılın Konseri" başlığıyia düzenlenen ve ABD Başkanı Bill Clinton'la eşı Hıllary Clinton'ın ev sahıpliği yaptığı konserin yıldızı ünlü gitarist Enc Clapton'dı. Konsere Clapton'ın yanı sıra Lenny Cravitz. John Foggerty. Gloria Estefan, Al Green. John Mellencamp, Sheryl Crow ve BB King gibı sanatçılar da katıldılar. 2000 ÖSS maratonu başlıyor • ANKARA (ANKA) -1999 yılında skandallarla akıllarda kalan tek basamaklı ÖSS sisteminin 2'nci yıl uygulaması başvunılarla start alıyor. 2000 ÖSS ıçin başvurular 1-16 Kasım günlen arasında yapılacak. OSS'ye 1999-2000 öğretım yılında mezun olabilecek durumdaki adaylar, lıselerin son sınıfında beklemeli olanlar. ortaöğretim kurumlannı dışandan bıtirme sınavına girenler, öncekı yıllarda mezun olanlar başvurabilecek. Adaylar. 2000 ÖSS Kılavuzunu 1.5 milyon lira ödeyerek. lise ve dengi okullarileÖSYM merkezlennden alabilecek. Adaylar başvuru sırasında "Cepheden ve son altı ay içinde çekilmiş, kolayca tanınmayı sağlayacak net bir fotqğraf" verecek. Ressam Aftert Tucker öldü • Kültür Servisi - Avustralya'nın 20. yüzyılda yetişen en önemli ve son büyük ressamlanndan olan Alber Tucker, geçirdıği kaip rahatsızlığı sonucu 84 yaşında yaşama veda etti. Avustralya'nın savaş sonrası sanatçı kuşağının son temsilcilerinden olan Tucker, yapıtlan New York'taki Modem Sanatlar Müzesi ve Guggenheim Müzesi tarafından satın alınan ilk Avustralyalı ressamdı. Etikette kampanya • Haber Merkezi - Türkiye distribütörlüğünü Makro Bilgi lşlem Sistemlen AŞ'nin yaptığı Avery. etiket ürünlennde ındirim kampanyası başlattı. 15 Aralık tarihıne kadar sürecek kampanya çerçevesinde 2 kutu laser etiket ile Avery Wizard etiket CD'sinden oluşan paket 99 dolar yerine 33 dolara, yine iki kutu inkjet etiket ile Avery Wizard etiket CD'sinden oluşan paket 81 doiar yerine 19 dolara satıhyor. Gökalp anıldı • İstanbul Haber Servisi - Yazar ve toplumbılımcı Ziya Gökalp. ölûmünün 75. yıldönümünde, Çemberlitaş'taki mezan başında anıldı. Aydınlar Ocağı ve Türk Ocağı tarafından düzenlenen anma töreninde. Ziya Gökalp'in Türk milliyetçıliğine ılişkin görüşleri anlatıldı. Kornea nakfl • İZMİR(AA)-SSK Bozyaka Hastanesi'nde, yıllardır göremeyen 2 hastanın, kadavTadan alman kornea tabakasının nakli ile görmeye başladığı bıldirildi. Operasyonu gerçekleştiren Dr. Bora Yüksel, hastalann başanlı bir ameliyat sonucu görmeye başladıklannı belirterek, "Daha ilk gün yüzde 10 görmeye başladılar" Beyindeki hasar ahlaki davranış bozukluklanna neden olabiliyor Kazalar kişilik bozuyor• Bilim adamlan beynin önemli merkezlerinde erken çocukluk döneminde meydana gelen hasarlann ileri yaşlarda kişilik bozukJuklanna yol açacağını ileri sürüyor. Bu iddia, bazı kişilerde ortaya çıkan psikopatik eğilimlerin nedenlerinı açıklamaya yardımcı olabilir. Çeviri Ser\isl - Iowa Universitesi'nden Antonio Damasio'nun başkanlığında çalışmalannı sürdüren ekıp. ahlaki davraruşlann prefrontal (beyrun alm lobunun önünde olan) korteksten kaynaklandıgıru belirtiyor. Ekibin çalışmalanna konu olan 23 yaşında bir erkek ve 20 yaşında bir kadın denek, yalancıhk, hırsızlık, sosyal ilişkilerde başansızhk, acımasızlık gibi olumsuz ve yıkıcı davranışlar sergiliyor. Bu konuda ilk örnek 1848 yılında Phineas Gage adında bir tren yolu işçisinin başına gelen olaydır. Sorumsuz davranışlar Talihsiz bir kaza sonucu işçinin alnına bir demir putrel saplanır. Fiziksel olarak tam anlamıyla şifa bulan Gage'in kişiliğinde büyük değişiklikler izlenir. Daha önce çalışkan ve titiz bir insan olan Gage, kazadan sonra ilgisiz, tembel ve sorumsuz bir kişilik sergilemeye başlar. Ne var ki Gage ile söz konusu iki denek arasında iki önemli fark söz .Ahlaki davranışlan belirleyen beyin loUan hasar gören çocuklar ailesi ile proUemler de yaşıyor. Genellikle üzgün olan çocuklann sosyal üişkfleri de çok zayiflıyor. konusu. Gage, ahlaki kurallan dikkate almamasına karşın bu kurallann varlığını kabul ediyordu. Oysa düzenli ve ahlaki kurallara saygılı bir aile ortamında büyümelerine karşın bu iki denekte ahlak kavTamı hiç oluşmamıştı. Kadın denek 15 yaşında iken bir tarfîk kazası geçirmiştir. Birkaç gün içinde kazarun fiziksel etkilerini üzerinden atan genç kızda. zaman geçtikçe, dükkânlardan mal çalma veya yalan söylemek gibi davraruş "I bozukluklan ortaya çıkmaya başlamıştır. Erkek denek ise üç aylıkken bir beyin tümörü ameliyatı geçirmiştir. Ameliyat çok başanlı geçmesıne karşın. çocuk büyüdûkçe sinir krizleri geçirmeye başlar; okulda başansızdır: sürekJi yalan söylemektedir ve arkadaşlık kurmakta zorlanmaktadır. Odül ve ceza İki deneğin beyinleri tarandığında ikisinin de beyınlerinin ön kjsımlannda aynı bölgede hasar tespit edilir. Dr.Damasio ve ekibi, saygın bilim dergisi "Nature Neuroscience"ta kaleme aldıklan yazılannda, beynin frontal lobunun, başta ödül ve ceza bulgulan olmak üzere, tûm sosyal verileri banndırdığını bildiriyor. Katillerin beyinlerinin hasarlı olduğu savını kanıtlamak için sürdürülen çalışmalar farklı sonuçlar veriyor. Southern California Universitesi'nden Profesör Adrian Raine incelediği 41 katılin yüzde 75'inde frontal lob kusurlan tespit etmış. Buna karşın Broadmoor Hastanesi doktorlanndan John Lumbden şiddete başvuran suçlularla, şiddet yöntemı kullanmayan suçiulann beyin taramalannda dikkati çekecek önemli bir farkiılığa rastlamamış. Bilim adamlan yine de bu araştıımalar ışığında psikopatik eğilimlerin nedenlerini açıklamak için çalışmalannı sürdürüyorlar. Memur maaşıyla taş plak Birecikltgil, emekii parasıyla stüdyo açmış. GAZİANTEP(AA)-Türk Sa- nat Müziği'nin anılarda kalan eserlerini, memur maaşı ile aldı- ğı taş plak, 45'lik ve LP'lerde ya- şatan TEK emeklisi HaiflBiredk- Kgfl. özellikle yeni kuşağın bilme- digi ve tanıma şansını bulamadı- ğı klasik müziğin yaşatılması için, kendince kurduğu stüdyoda ma- liyetine kaset dolduruyor. Bir işhanınm küçük bir odası- na kurduğu 'stüdyovâri' bürosun- da sorulan yanıtlayan Halil Bire- cikligil. 55 yaşında ve TEK emek- lisi olduğunu belirterek "Tekho- bim, müzik. Ancak müzigi, mü- zikgibı\ansıtantasplaklar.45'lik- ler ve LP'lerde dinlerim" dedı. Kendisinde 1.200 45lik, 400 taş plak ve 250 LP bulunduğunu ifa- deeden Birecıkligıl, "Emekliol- duğumda. bana göre eşsiz bir ha- ane olan bu eserieri yalıuz benim dinlememin haksızlık olacağını düşündüm veemekii ikramiyemi alınca bir bölümüyle Antepevi, kalanınla da bu büroyu alarak kendûncestikhw-adönuştürdüm" diye konuştu. Para kazanmayı değil, bu gü- zelliği bilenler ve bilmeyerderie paylaşarak müzikseverlere hiz- met etmeyi amaçladığını. ticari düşünce yapısında hareket etme- diğini anlatan Birecıkligıl, şunla- n söyledi: "Sahip olduğum taş piaklar, 45'Bkler veLP'ler bir kültür zen- ginligisayüır. Bu anlamda, kendi- mi Türkrye'nin en zenginlerin- den birisi olarak göniyorum. Bu eserieri dinleme hazzma erişenler, bir "yerlerden duvııp bana geU- yorlar. Hiç bir reklam »«rmedim. Günde 2-3 kaset dolduruıtca, o gün çokönemli bir iş, hatta görev yapügımı düşünüyorum." Birecıklıgil, ekonomik zorluk- lar içerisinde sahıp olduğu, özel- liği ve içeriği bulunan taş plak, LP ve 45'likJerin, üç çocuğımun da kendisi gibi değerlendiremeye- ceğini düşündüğünden dolayı, ölümü halinde konservatuvara verilmesini istediğini sözlerine ekledi. 1999, TABAN SENDROMUNUN YAŞANDIGI \1L OLDU Tıırîznıde yaünınlar bekliyor İSTAABUL (AA) - Tu- rizm Yatınmcılan Derneği (TYD) Yönetim Kumlu Başkanı Tavit KöJetavitog- hı. 1999 yıhnın turizm ya- tınmlan açısından "taban sendromunun" yaşandığı bir yıl olduğunu söyledi. Sektörde yaşanan son ge- lişmelere ılişkin sorulan ya- nıtlayan Köletavitoğlu, 17- 18 aydıryaşanan dünya eko- nomik krizi ile Abdullah Ocalan olayı ve deprem fe- laketinin yatınmlar açısın- dan son derece ağır koşul- lan beraberinde getirdiği- ni belirtti. Rusya ve Uzak- doğu knzıni göre göre ya- pılan vergi düzenlemeleri ve mali milat uygulaması gibi organizasyonlann ser- mayeyi bir şekilde tedirgin ettiğini savunan Köletavi- toğlu. "Apo olayı vedeprem felakeri yaşanmasa dahi bu sonınlar olacakn. 1998yıbn- da başlayan bürün bu olum- suzhıklar, 1999yılında sek- törde bir taban sendromu- na dönöştü" dedi. Köleta- vitoğlu. var olan yatınmla- nn durduğunu, 1998'den 1999'a devredecek yatınm tamamlamaları içerisinde hemen hemen realizasyo- nun yüzde 5'i geçmediğini, yaklaşık 60 bin civannda- ki yanm kalmış yatak yatı- nmının 1999 senesinde 3- 4 bin cıvannda gerçekleşe- bıidigını anlattı. En büyük darbeyi hiç baş- lamamış yatınmlann aldı- ğını ifade eden Köletavi- toğlu, tüm olumsuzluklar çerçevesinde, girişimcinin yapacağı yatınma güveni- nin sarsıldığım kaydettı. "Umuyorum ki hükümet alacağı tedbirierle bu güve- ni yeniden sağlar" diyen Köletavitoğlu şunlan söy- ledi: "Hükümet sermayeyle il- gili çok ciddi girişimi yeri- ne getirdi. Mali milatve ver- ghie ügili uygulamadan vaz- geçti. Sermayenin kaçtşıça- buk olurken, dönüşü yavaş ohıyor. Şu anda Tfiridye'nin koşuflan topyekûn bir nega- tiflik içerisinde bulunduğu içinoounda etkianidahaye- teri kadar göremiyoruz. Ama sonuç verecektir. Çok hızlı gündemi değişeıı Tür- kiye"nin gerek IMF bağlan- tısı,gerek Helsinki kararla- n bağlanüsı vegerekse dep- rem sonrası komşulanyla oluşan sıcaklıgm kalıcı ba- nşa dönüşmesiyle daha olumlu günlere gideceğimi- zeinanıyonım." Yabancı sermayenin Tür- kiye"nm önündeki en önem- li konulardan birisi olduğu- nu ıfade eden Köletavitoğ- lu, "Turizm de btınun için- deetkilenen bir sektör. Enf- lasyonun bu kadar yüksek olduğu, gelen sermayenin Türk Lirası'na çevTÜipbir- kaç senede erry ip bittiği bir ülkede > abancılar yatınm yapnıak jstemez. Yabana sermaye Türkiye'ye bu ko- şullarda gefmez" görüşünü savundu. Turizmin bir makro eko- nomi olduğunu ve biitün dünya devletlerinin turizm yatınmlanna hibe verdiği- ni söyleyen Köletavitoğlu, "Türkiye önceükle turizm yannmlanna hibe vennek zonında" dedi. Bütündün- yada bankaiann önceliklı sektörlere iştirak limıtleri- ni kaldırdığını ya da esnet- tiğini vurguiadı. e-posta : tan (cı prizma. net. tr Türkiye 'nin çocukgündemi yok Se\inçlera:{ddıkça acdarçoğahyor tSTANBUL(ANKA)- Dünyada yaklaşık 1 milyar 300 milyon ço- cuk yoksulluk sınınnın altmda ya- şıyor, 600 milyon çocuk beslen- me yüzünden gelışme ve büyüme bozukluğu içmde bulunuyor. Çocuk Vakfı verilerine göre, dünya çocuk gündemını oluştu- ran çocuk ideolojisi, modern ço- cukluk tasanmı ile birlikte Sana- yi Devrimi'nden yeni dünya dü- zenine kadar farklı bıçimlere bü- rünüyor. Elektronik medyalar çocukluğu örnekleştirirken, evTensel çocuk ide- olojisi adeta silah olarak kullanılıyor. Çocuk istisma- n her çağın rengi- ne bürünüyor ve çocuk temalı ıliz- yonlar sürekli tek- rarlanıyor. Bu du- rum çocukluğun oluşumunu sağla- yacak duyarlılıkla- n yok ediyor. Çocuk yoksullu- ğu nedenıyle dün- ya çocuklan ıhma- lin, istısmann, şid- detin, kötü davranı- şın, cinsel tacızin, sömürünün. uyuş- turucunun kurbam olmaya devam ediyor. Yaklaşık 3 milyar cocuğun ya- şadığı dünyada; 600 milyon çocuk beslenme yetersizliği yüzünden gelişme ve büyüme bozukluğu içinde bulunuyor. 1 milyar 300 milyon çocuk yok- sulluk sınınnın altmda yaşıyor, bir o kadan da sağlıklı ev orta- mından uzakta bulunuyor. 600 milyon çocuk ise beslen- me bozukluğu yüzünden gelişme • Dünyada çocuğa verilen değer her geçen gün azahyor. Dünyada 1 milyar 300 milyon çocuk yoksulluk sınınnın altında yaşıyor, 600 milyon çocuk ise beslenme yüzünden gelişme ve büyüme bozukluğu içinde bulunuyor. ve büyüme problemleri içinde bu- lunuyor. Yaklaşık 15 milyon çocuk ise ev- sız olarak yaşarken. 1 milyon ço- cuk fuhuşa alıştınlıyor. Dünya he- nüz çocuk işçi problemini ide çö- zemedi. Çocuk bilgisi üretilmiyor Çoğu Asya ülkelennde olmak üzere 250 milyon çocuk ağır ışler- de ve kötü ortamlarda çalıştınlı- yor. Son 10 yılda savaşlarda ölen çocuklann sayısı ise 3 milyona yaldaşırken, 16mil- yonu sakat kaldı, 10 milyona yakını da psikolojik tramva geçirdı. Henüz çocuk gündemi bulunma- yan Türkiye'de ço- cuğa ulaşmanın en geçerli yolu olan çocuk bilgisi üre- tilmiyor. Bırçok dünya ül- kesı gibi. Türkiye de çocuğa yönelik Batı merkezli tema- tıklen oburcakulla- nıyor. Güncellıği \ e karşılığı kalmayan. bir yüzyıl öncesi- nın çocuk bilgisını tüketen yaklaşım ısrarla sürdürü- lüyor. Göstergelere göre. Türkiye ço- cuk kriz bölgelen arasında yer alı- yor. Ülkemizde dünyaya gelen her 20 çocuktan biri 1 yaşına gelme- den ölüyor. 5 yaş altı ölüm oranı ise bınde 55'e ulaşıyor. Türkiye'de her 100 kız çocuğun- dan 29"u okula gitmiyor. Okul öncesi eğitime katılan ço- cuk oranı ise Türkiye'de ancak 7.1'dekalıyor. SÖYLEŞİ ATTİLÂİLHAN Fakir Baykurt'un Hatırlattığı.•• Başka türlüsünü yapabilir miydik? Şüpheliyim: edebiyat 'terbiyemiz' budur. Şiir, oldum olası 'işlevsel'öir ya; hikâye ve roma- nımız da, 'şahsiyetini' bulduğu andan itibaren, Vç- timâiendişe'taşır, 'militan'dırhatta! Bu söyledikle- rim elbet, 'Teceddüt Edebiyatı'ma için geçerli; yâ- ni, 'Divan'sonrası! Evet, hepsi Baö'dan etkilenmiş- lerdir; bazılannda 'etkı', 'taklit'e yozlaşmıştır ama; bize, bizden öncekilere de, 'Romantizm'i de. 'fîe- alizm'\ de, 'Naturalizm'i de onlar öğretmiştı. Hiç unutur muyum? O yoksul ve tehlikeli Paris günle- rimde, Plekhanof'uokuyup, 'narodnik'lerle(birtür köytücü sosyalistlerdir), marksistler'in; 'eleştirel' gerçekçilerie, 'toplumcu' gerçekçilerin farkını ögren- miştim; ilk düşüncem, bizde 'eleştirel' olmayan bir 'gerçekçiliğin' hiç olmadığı yolundaydı. Ya- nılmış mıydım? Osmanlı'dan 'müdevver' ilk Cumhuriyet edebi- yatçılan, -en bireycisi dahi- toplumsalı yaşamış ve yazmış kalemlerdi; yazarken, yaşadıklannı 'eleşti- rel' yansrtmışlardır: Haltt Ziya, Ömer Seyfettin, Refik Halit, Yakup Kadri ve Hâlide Edip, hiç far- ketmez! Geçen yıl, (Fethi) Naci'yle TRT kondorla- nnda, sıramızı beklerken, Reşat Nuri'yi konuşmuş- tuk: onu kim, hem de hâlisinden, 'eleştirel' gerçek- çi saymayabilir? Cumhuriyet, bireyci 'pryasa' de- mokrasisine göre, nasıl basbayağı 'sosyal' ise; Cumhuriyet 'gerçekçiliği' de, onun kadar 'sos- yal'dir, yâni 'toplumcu', en azından 'toplumsal'. Bu 'fesö/f'in, -Fakir Baykurt'a eğilirken-; hele post/modernıst 'yozlaşma' başlamışken, 'hayati' önemi var. Çünkü, 'maya'böyle Vş/evse/'tutulmamışolsay- dı sonraki 'Köy Edebiyatı'ru açıklamak da zorlaşır- dı, toplumcu gerçekçi' edebiyatı da: 'başka türlü yapamazdık, çünkü terbiyemiz budur' derken, bu- nu kasdetmiştim; bizim, bizden sonrakilere verme- ye çalıştığımız 'terbiye'kesinlikle 'işlevsel', sapına kadar 'toplumsal' olduğu halde; yüzyılın son çey- reğinde edebiyat -öteki sanat dallan da-; bıra- kın 'sosyalliği' ve 'işlevselliği', neredeyse 'ulu- sallığını' bile inkâr edecek; çünkü onu da 'özel- leştirdiler1 , şimdi 'küreselleştiriyorlar'. Ikisi de gerçekçilik' ama... Dahası, '40 Karanlığında' hepimizin içini aydın- latan, o Rus romancılan: Tolstoy, Dostoyevs- kiy, Turgeniyef, Gogol, Gorkiy, Şolohof vd. Her biri kendi merceğinden, bıreysel tercihine uygun olarak, uçsuz bucaksız Asya steplerinden, 'mujik- ler"i anlatııiardı; tabii, 'barinler'i ve 'barinalar'ı da, yâni 'mujikJeri' yiyenleri! Türkiye'de Gâzi, 'devrim'in lideri', 'memleketin sahibi ve efendisi, hakiki müstahsil olan köylüdür' demış ise; Türk edebi- yatçısı, köylüsünü nasıl ihmal edecekti ki? Zaten 're- jim', sola en yakın ağızlanndan. bir 'köylü ihtilâli' ol- duğunu açıklamıyor muydu? Meselâ, Mahmut Esat Bozkurt! 'Toplumcu Gerçekçi' ilk kuşak, kimisi hapiste ki- misi dışarda, kırsal gerçeğimize paldır küldür girer: Reşat Enis (Toprak Kokusu/Kara Toprak); Kemal Tahir (Göl Insanları, Yedıçınar Yaylası, Rahmet Yol- ları Kesti vd), Orhan Kemal (Bereketli Topraklar Üzerinde, Hanımın Çiftliğı, vd.) Kemal Bilbaşar (Cevizü Bahçe, Cemo. Memo, vd.) Bu 'veriler', ül- kemizde 'köy edebiyatını' Variık dergisi'nde Yaşar Nabi'nin, Mahmut Makal ve öteki 'enstitülü' ka- lemleriyle başlatmadığını belirtmek amacıyla verili- yor: Köy edebiyatı, 'Kara Bibik'den gelir, Yaşar Nabi Bey'in 'himmetiyle' serpilmek imkânını bu- lan 'enstitülü' edebiyatıdır ki, çok partili rejim- le beraber 'köy enstitüleri' itibardan düşünce, Varlık o bereketli ocaktan yetişmiş kalemleri dergisine toplayarak, yeni 'köy romancılığına' fi- delik etmiştir. Türkiye, uzun zaman, bu iki akımı birbirinden ayıramaz: 70'li yıllarda dostum Fakir Bay- kurt'la aramızda hayli sert bir tartışma geçmesinin, nedenı de budur. Oysa 'fark' onlann uyguladıklan 'eleştirel' ger- çekçiliği, 'sosyalist' gerçekçilik sanmalanndan: so- runu böyle koymalanndan ileri gelıyordu; oysa Plek- hanof u okumuş kim olsa, 'narodnik'le 'mark- sist'in farkını hemen gösterebilirdi; ben deo zaman yazdığım 'Yeni Ortam'da, bunu yapmıştım, mese- lâ demiştim ki:"...kaldı ki, köylü zümreierinin sos- yalist düzeydedevrimciliği, Plekhanof'dan, hat- ta Çemişevskiy'den bu yana çok tartışmalıdır, tartışmanın temeli de köylülerin üretici de olsa- lar, üretimin 1/ en ilkel düzeyinde çalıştıklan, 2/ ortaklaşa sınrf bilincini oluşturamayacak kadar dağınık bulunduklan, 3/ geleneksel olarak, geç- miş üst/yapılann en fazla etkisinde bulunduk- lan için, devrimci sınrfın başını çekemeyecek- leri noktasıdır..." (Hangi Sol, 4. Basım. s. 199/220. Bilgi Yayınevı. 1996) Dahası da var, ama! Romancıdan 'fazla' bir şeydir Uluslaşmayı, dolayısıyla sanayileşmeyi amaç edinmiş birtoplumda; burjuvalaşma da, prole- terleşme de, şehirleşme yoğunlaştıkça çoğalıp 'yük- selecek'; buna mukabil, köylülük seyrekleşip, öne- mini ve etkisini yitirecek! Sonradan içinden geçtiği- miz, yüzyılın son çeyreği, bu bahiste 'enstitülülerin' değil, toplumcu gerçekçilerin' haklı olduğunu gös- termiştir hangi 'enstitülü' yazar, köyünde kaldı ki? Öyleyse, köy romanı, kırsal diyalektiği somut ola- rak ağa/ırgat, tez/antitezi'ne oturtamayıp; öğret- men/imam çelışkisıne oturtarak, sorunu ahVyapı- sal (ekonomik) değil, üst/yapısal (kültüreQ koyu- yordu; bu yüzden 'işlevsel've 'eleştirel' de olsa, 'ger- çekçiliği'tam manasıyla sosyalist, yani marksist, yâ- ni somut düzeyde değil; daha zıyade 'kültürel', bi- raz da 'duygusal' düzeydeydı; ama dikkat, farkın- daysanız, 'işlevsel' ve 'eleştirel'di diyorum!. Fakir (Baykurt), hiç kuşkusuz, 'enstitülü' bir 'köy romancısıdır 1 ama elbette, daha da fazla bir şey- dir; o fazlalığın', yazann lehine olduğunu, emi- nim zaman gösterecek! 70'li yılların boykot, ışgal, gösteri vb. dağdağası içinde, yazdığı eserler, üst üs- te basılır, su gibi satılırdı. Aynı şeyi söyleyebi/mek, bugün için mümkün görünmüyorsa, bunun 'somut' sebebi, az önce yukarda belirttiğim, ekonomik ve sosyal gelişmelerdir; o yıllardan bugüne, toplam nüfus içinde, köylülük oranının ciddi şekilde düştü- ğü kesin: ekonomik ve sosyal münasebetlerin, cid- di şekilde istikamet ve mahiyet değişîirdiği de! Peki, ne yapalım? Fakir Baykurt'u okumayalım mı? Öyle şey olur mu hiç? Tam tersine, öyle bir toplumsal ortamda yaşamaktayız ki, -Cumhu- riyetçi, Kemalist, Sosyalist, Komünist- bütün 'solculann', 'eleştirel gerçekçiliğe' sahip çık- masının tam sırasıdır: işe, bir Fakir Baykurt romanıyla başlamak, tabii, en güzeli! rrttp-7/www.prizma.net.tr/AILHAN http^/www.bilgiyayınevi.com.tryailhan Faks/0-212/26019 88
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle