Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23 BCİM 1999 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Son kitabı
'Ben Demokrat
Değilim'
AMCARA (Cumhuri-
jet Bürosu) - Gazetemız
yizarı Prof. Dr. Ahmet
Taner Kışlalı yaşamını yi-
trdiğı bombaİı suıkasttan
hx giin önce baskiya gön-
dsrdiğı son kıtabıyla ay-
dnlanma mücadelesını
sirdürüyor. Kışlalı,
"Cumhuriyet mi, demok-
nsi mi" tartışmasına tep-
fcsını kıtabma verdiğı
"Ben Demokrat Değilimr
aiıyla ortaya koyuyor.
"Demokrasi nğruna
Cumhuriyet'in yıkılması-
nt izin veriimeli mi" soru-
suna "HayTr" yanıtını ve-
ren Kışlaİı, "Çünkü eğer
Camlıuriyet'i koruyabi-
Mrseniz, yitirdiğiniz de-
nokrasrye bir gün yeni-
den kavuşabilirsiniz. Ama
eferCurnhuriyet'iyitirir-
seniz. demokrasiyi de za-
ten yitirnıişsiniz dcmek-
tir" açıklamasını yapıyor
"Türkiye'nin gündemin-
de yerieri değjşmeyen"
' konulann ana baslıklan
okışturduğu kıtabında
Kışlalı, Cumhunyet gaze-
tesinde yayımlanan yazı-
lannın yanında bır bılım
adamı olarak "Asker ve
Siyaset" üzenne kuramsal
bır çalışraa yapıyor.
Kışlalı, basılmış halıni
göremeyeceği son kita-
bmda. "Ordu ve Siyaset,
Atatürk ve Kemaiizm,
Demokrasi, Laiklik ve
Türban, Güneydoğu So-
runu, Sol, Kültür ve Ya*
zm" ana başhklanyla
Türkiye'nın içınde bulun-
duğu durumu tanhsel ge-
lişim sürecinde irdelıyor.
• Kışlalı, 9. kıtabma yaz-
dıf ı önsözde, demokrasi-
sı köklü olan ülkelerde
"çok özeldurumlardışın-
da" ordunun, "duyar, gö-
rfir, düşünür" ama ko-
nuşmaz olduğuna dıkkat
çekerek "Amagetişmişlik
sürecinde geride kalmış
olan ülkelerde niçin ko-
nuştuğu da önemMr: Ve
;b,buarada, Türkhc'deeski-
1
- den konuş.mazken niçin
şimdi konuştuğu ise ayn-
ca önemlidir" dıyor.
Kışlalı, kıtabında ken-
di sıraladığı şu sorulann
yanıtlannı bilimsel du-
yarlılıkla ortaya koyuyor:
• "Ordu niçin ve ne za-
man siyasete kanşır?
Hangi koşullar üst üste
eklendiğinde darbe ya-
par?
Si> asal ikridara doğnı-
dan ya da dola> lı olarak el
koyduğunda, vönünü be-
Hrieyen etkenler nelerdir?
Ordunun ideolojisi nasıl
oluşur, nasıl değişir? 27
Mayıs'ın ordusu ile 12Ev-
lül'ün ordusu niçin düş-
man kardeşlerdir? Bugü-
nfin ordusu niçin 12 Ey-
lül'ün ordusu değfldir? 28
Şubat'ın anlamı nedir?
Daha başka türiü sormak
gerekirse: Eğer Türk or-
dusu her zaman Atatürk-
çü ise toplum vaşanunda
kısa sayüabüecek aralık-
laria yapüğı darbeterdeki
tutum farklan, nasıl açık-
lanabflir?"
Kışlalı, Türkiye'de ya-
ratılan kavram kargaşası-
na tepkısıni, kilabına adı-
nı verdiğı "Ben Demok-
rat DeğUün" yazısında
şöyle gösteriyor:
"Eğer Çfller'ler, Bir-
dal'lar, kara kitaplann
yazarlan, numaracı cum-
huriyetçiler demokrat
ise_.
Ben demokratdeğilim!
Eğerdemokrasûıin ola-
naklanm demokrasiyi
yıkmak için kullananlar
demokratise— Eğerdinin
siyasetini veticaretiniya-
pânlar demokrat ise...
Ben demokrat değilim!
Eğer v aiancılan, hırsız-
lan, Türkiye'nin düşman-
lannca beslenenleri, çete-
leri koruvan düzenin adı
demokrasi ise-. Eğer de-
mokrasi buysa—
Ben demokrat değilim!
Eğer demokrasi adına
Cumburiyet'in temelleri-
ne kazmayı vuranlar de-
mokrat ise...
Ben demokratdeğttim!
Ve onlann demokrat
yaftasını taşıdıkları bir
>erde ben demokrat ol-
mak istemiyonım...
Çünkü onlarla aynı sı-
faü taşunaktan utanıyo-
rum!"
Toplantılara katılamadı
'Demokratik
Toplumcu Çağrı'
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - Bombalı sal-
dınyla katledılen yazan-
raız Prof. Dr. Ahmet Ta-
ner Ktşlalı. Demokratik
Kadmlar Birliği ve Çağ-
daş Yasama Destekleme
Derneği'nce (ÇYDD) ön-
cekı gün duzenlenen "Ke-
malizm Açısından Sol Par-
tüer" konulu söyleşiye ve
Almanya Atatürkçü Dü-
şünce Derneği'nce Cum-
hunyet Bayramı nedenıy-
Ie 24 Ekım günü gerçek-
leştirilecek toplantıya ka-
tılacaktı.
Söyleşide. Kışlalı tara-
ftndan kaleme alınan "De-
mokratik Toplumcu Çağ-
rı" başlıklı bıldın okundu.
Bildinde, laik demokratik
cumhuriyetın tehdit alün-
da olduğu vurgulanarak,
devletın ve eğitimin laik
yapısının bozulduğuna
dıkkat çekildı.
Prof. Dr. Kışlalı, De-
mokratik Kadmlar Birlığı
ve ÇYDD Ümitköy Şube-
si'nce öncekı gün düzen-
lenen "Kemalizm Açısın-
dan Sol Partiler" konulu
söyleşiye katılacaktı. Kış-
lah'ya aynlan yenn çıcek-
leTİe süslendiği söyleşide,
Ankara Üniversitesi tleti-
şim Fakültesi'nde Kışlalı
ile aynı odayı paylaşan öğ-
retim görevlısı Nevzat
Dağb, "Ahmet Taner Kış-
lah'ya düşmanca duygular
besİeyenler. onu vanm sa-
at dinleseler bu düşman-
hktan vazgeçerierdL Böyle
bir insanın katliama uğra-
masını kabul edemiyo-
rum"dedı.
Kışlalı tarafmdan kale-
me alınan ve 49 demokra-
tik kitle örgütünce imzala-
nan "DemokratikToplum-
cu Çağn" başlıklı bıldin
okundu. Bıldiride, toplu-
mun cumhuriyet tarihinin
en önemlı bunalımıyla
karşı karşıya bulunduğu,
laik demokratık cumhun-
yetin tehdit altmda olduğu
vurgulandı. Bildinde şu
görüşlerın altı çızildı: "Bu-
günkü yapısal bunalım,
büyük ölçûde 'Atatürk'e
evet. Kemalızme hayır' di-
yen birzihnivetin tophımu-
muzun son >anm yüzyılın-
da egemenleşmesrvle oluş-
muştur. Devletin ve eğiti-
min laik yapısı bozuunuş-
tur. Toplumumuzun bü-
>ük özv erileri ile oluşruru-
lan kamu işletmeleri yoz-
lasürümış,devietsırnndan
yeni zenginler türetmenin
araa olarak kullanılnuştır.
Toplumsal dengesizlikleri
azaltacakoian planlamave
sosyal devlet anla\ışı gide-
rek terk edilmektedir. Irk-
çı-şeriatçı bir ideolojik ka-
nşım. giderek devletin
önemli kurumlannda ege-
menleşmektedir. Demok-
rasinin temetini olusturan
emek-sermayedengesiyok
ediJmiştir.*"
Cumhuriyetin 76.
yıh davetrvesi
Kışlalı, Almanya ADD
tarafından cumhuriyetın
76. yılı nedeniyle 24 Ekim
günü düzenlenecek top-
lantıya da konuşmacı ola-
rak çağnlmıştı. Demek ta-
rafmdan "Cumhuriyetin
76. Yüı Dav«ti>-esi'' başlı-
ğıyla katılımcılara gönde-
rilen çagnda şunlarkayde-
dıldi. "Cumhuriyet devri-
mi ile bbükte ulusumuz ay-
dınlanma cağuıa kavuş-
muş. insanınuzAtatürk ta-
rafindan akla \e biümeön-
çelik vermeye çağnlmıştır.
İ Ikemmn dünya ülkeleri
arasında saygm bir yer al-
ması böyle gerçeklesmiştir.
Ancak ne var ki, gerek iç-
ten ve gerekse dıştan çağ-
daş Türkiye Cumhuriye-
ti'ne karşı saldınlar ol-
maktadır. Işte busaldınla-
n da dikkatealarak. en bii-
jük ba> ramımıa daha an-
lamb ve daha bilinçli bir şe-
kikk kuüamak istivoruz."
Sorumlu öğretmenDaha ortaokulda tartışmalı toplantılann başta gelen önderlerinden
Ahmet Taner Kışlalı, yaşamı boyunca kavgacı değil savaşımcı oldu
IŞIKKANSU
Z
ile, 1939.
Admı Ahmet
Taner
koydular.
Ziraat
Bankası veznedan Hüsnü
Bey ile ilkokul öğretmeni
Lütfiye Hanım1
ın
çocuklan. O Lütfiye
Hanım ki 16 yaşında
Cumhuriyet öğretmeni
olarak eğıtım ateşini
yoksul, yorgun
Anadolu'ya taşıyor.
Kemalci, Kuvvacı
Mustafa Necati'nin
«MiBet Mektepleri"nde
kendinden yaşh "erkek"
öğrencilere okuma yazma
öğretiyor. Zile, Nizıp ve
Kilis'ten başlayıp
Ankara'ya uzanan 44
yılhk uzun yürûyûşün
ardından, bir Cumhunyet
Bayramrnda, 29 Ekim
1994'te yaşama gözlerini
yumduğunda. oğlu
Ahmet Taner şöyle anayor
onu:
"Hep genç kalarak
vaslândı.
GercekbirKemalist
devrimci gibi. kendini hep
yenileyerelc çağını
anlanıa çabası içinde
torunlan ile büe
arkadaşlık kurmayı
başararak-"
Ateyll tartışmalar
Armesinin
kollanndayken, okullu
olduğunda "a, be, ce"yi
de ilk öğretmen
annesinden öğrendi.
Uysaldı. Sakinligi,
"muhalkbi çoculduğu"
gibi tanımlanarnazdı asla.
Daha ilkokuldayken
Türkç'eyi ses şenliğine
döndürürdü. Minik
arkadaşlan, "Öyle
öyküler anlaüyor ki
derslerde, bize hiç laf
düşmüyor" diye
yakınırlardı.
Annesi ile babası,
MehmetAiiile
Mahmnt'u Istanbul'a,
Galatasaray Lisesi'ne
göndermişlerdi. Ahmet
Taner'in evin
sıcaklığmdan
uzaklaşmasına yürekleri
elvermedL Pek zayıftı,
pek çocuksuydu da
ondan. Kilis
Ortaokulu'nda okudu.
Delıkanlılığın
deiifîşekliğinde
kardeşleri, arkadaşlan
dalaşırlardı birbirleriyle,
ama onu kavga ederken
hiç gören olmamıştı.
Kavgacılık ile
savaşımcılığı birbirinden
ayırt etmek gerek. Daha
ortaokulda okulun
düzenlediği tartışmalı
toplantılann başta gelen
önderlerindendi. Kabataş
Lisesi'ndeki ateşli
münazaralara da
taşıyacaktı bu niteliğini.
Oyunun adı bdll
Siyaset bilimcisi olmarun
ilk ipuçlan, ağabeyi
Mehmet Ali Kışlalı ile
kendı geliştirdikleri
"devlet yönedmi"
oyununda belirmişti. Elde
makas, dil ucuna sürüldü
mü koyulaşan mavi uçlu
kurşunkalem, bir de
saman kâğıtlar. Oyunun
• altyapısı hazır. El
becerisini de ekledin mi
üzerine. al sana kâgıttan
kaymakam. garnizon
komutanı, doktor,
belediye reisi, banka
müdurû, tanm müdürü,
halk. Çocuklugun geniş
düş dünyasına açılan
oyun penceresi, "gd kevffan
gel" geçen doyumsuz saatler.
Lise bitti. Ver elini Ankara. O
artık Mülkiyeli. Hem
ögrencilik, hem gazetecilik bir
arada gidiyor. Yeni Gün'de spor
muhabirliği. Galatasarayh
kardeşlerinin tersine
Fenerbahçe'ye "gık"
dedirtmeyen ödünsüz taraftar.
Olgunlaşma sürecinde derginin
yazıişîeri müdüriügünü
üstlenme.
Fransız bursuyla Sorbon'da
doktora- Tez konusu, 1960
devrimi sonrası Türkiye'deki
siyaset açısından ilgi çekici:
"Türkiye"deki siyasi güçler ve
Ahmet Taner
Kısjab,
ağabeyieri,
annesi
Lütfiye
Hanım ve
anneannesi
üe birükte.
Annesi ik
Mehmet An'
fleMahmut'ıı
tstanbul'a
Galatasaray
Lisesi'ne
göndemüş
ama Ahmet
Taner'in evin
sıcakJiğından
ayrümasına
yürekleri el
vermemişti.
Okuma
yazmayıda
ilk öğretmeni
annesinden
öğrenmişti
4 Arahk 1955. Ahmet Taner Kıslaü, Mehmet Ali Kıslah, Mahmut Tankut Kışjalı. Fbtoğ-
rafin arkasında "Ağabeyhnin doğum günûnde. Ahmet Taner Kışlah" hnzası yerabyor.
Küitür Bakam olduğu dönemde AnkaraGamizonu'nuzfyareti suTHmda.4 Eidm 1979.
silahlı kuvveÜerJ"
Fransa'da Bordolu, ama "Biz
Türkterden" NicoJe iie
tanışma. Ahmet Taner'in
insansever, sıcakkanlı sevgili
eşi, kızlan Dolunay ve
Albnay'm annelen Nügün.
Y'ıllar sonra birükte
geçirdikleri trafik kazasında
yitirdiği, Türk bayrağı ile
gömülen Nilgün Kışlalı...
Poflramact Istemedi
Sorbon sonrası önce Hacettepe
Üniversitesi'nde siyaset
sosyolojisi alanmda öğretim
üyeliğine başlama. Askerliğin
ardından Hacettepe
Onfversitesi'ne yapılan dönüş
. başvurusuna ret yanıh.
Ağabeyi Mehmet Ali Kışlalı,
"Ihsan Doğramacı istemedi
dönmesini" diyor. "Neden?"
diye soruyoruz. Yanıtı çok
kısa:
"Öğrencilerini demokrasi,
özgürlük ve açıkhk
konulannda tesvik etti. Ahmet,
öğrencilerin üniversite içinde
denıokratikkşmesi akmımm
önderlerinden olmuştu.
Doğramaa'ya bu fazla gekü"
Sıyasal Bilgiler Fakültesi'ne
gecti. Çok mutluydu.
1971-77 arasında
Yankı dergisinin belkemiği
olduğunu söylemek abartı
sayılmaz. O yıllarda
yükselen toplumcu,
devrimci, halkçı rüzgân
yakalayan dönemin '
"KaraoifauTı, CHP
Genel Başkaıu Bülent
Ecevft'in dikkatim
çekiyor Yankı'daki
yazılan. I977'de
Izmir'den CHP
milletvekili seçiliyor.
KUtttir Baltam
1978 başı. inerAP'den
aynlmış. Ecevit,
hükümet kuracak
besbelli. Attan Öymen
CHP Grup Başkanveküi.
"Lad"leri önceden
çekmiş olanlar sıram
sıram. öymen'e
görünenler. haörlatmada
bulunanlar çoğunlukta.
Ahmet Taner Kışlaİı ise
ortada gözükmüyor hiç.
Eeevit, Öymen'e Ahmet
Taner Kışlalı'yı Kültür
Bakam yapacağmı
açıkhyor. Oymen haberi
bildirecek. ama
bulabilene aşk olsun.
Sonunda bulunuyor da
Altan Oymen, Kışlalı'ya
Kültür Bakam olduğunu
ancak arabasında
söyleyebiliyor
"Kühür Bakam oiacağmı
kendisinc açıkladığunda
yfizünde sevincin
işaretierini
göretnemiştim. Yalnızca
gözlerinde önemh bir
sorumluhık
yüklendiğinin bilincine
varan ışıltmın çakbğuu
gözkmiştim.*'
Yazarlık gUrHerl
Bakanlık görevinin
hakkını vermişti. O
dönemin gençleri. o
güne değirt itilen kakılan
yazarlan, kimi gruplarca
küçümsenen değerleri
kucaklayan Kültür
Bakanlığf nca çıkanlan
dCTgiyi anımsarlar:
"Ulusal Kühür".
12 Eylül. Baskırun adı.
Özal'hyülar. "DeğişHiı''
aldatmacasıyla kanşık
karşıdevrimin,
yozlaşmanın adı.
Ahmet Taner Kışlalı,
Ankara lletişim Fakültesi
öğretim üyesi. Bilime,
öğrencilere adanan yıllar.
Savunduğu düşüncelere
karşıtgörüşleri ileri
süren, bunu bir tutarlı
çerçevede dile getiren
öğrencilere en yüksek
notu veren hoşgörülü,
sonuna dek demokrat
öğretmen. Eşini trafik
kazasında yitirdiği
günün ertesinde, kolu
sanlı dersegiren
sorumlu öğretmen...
1991 sonu. Cumhuriyet
gazetesinde yazarhğâ
başlama:
"HaftayaBakış".
Ne$ell sabah
Başta Çağdaş Yaşamı
Destekleme Derneği,
Atatürkçü Düşünce
Deraefi oünak üzere
birçok cumhuriyetçi
demokratik kitle
örgütünün Anadolu'nun
yüzlerce köşesinde
düzenledikleri
toplantılarda
konuşmalarla "uhısalcı,
laik, Atatürkçü'* güçlere
özgüven aşılama...
Halka, Kemalizmin,
Atatürkçülüğün bir
dogma değil, bir sürefcli
devrimcilik olduğunu
usanmadan anlatma
çabası. Atatürkçü
Düşünce Dernegi Genel
Başkan Yardımcılığı...
Nisan 1997'de ikinci eşi
Nüüfer Kışlalı ile evlilik. 22
Eylül 1999 Nühan Nur'un
doğumu.
Çavyolu Engürü Sitesi. 21
Ekim 1999:
Saat 09.28. Cumhuriyet
gazetesine *Kmıyornnı!w
başlıklı yaztsını faksladı.
Saat 09.35.
Eşi Ntlüfer Kışlalı ve minik
bebeğini kente indirecek, sonra
derse girecek. "Nilüfer" dedi,
"Ben arabayı ısrtayım. tld-üç
daldka sonra geHrsiniz." Evden
çıktı.
Saat 09.40?
Nilüfer Kışlalı, "Çokneşefi bir
sabahındaydi
1
' dedi...
Sorular...
ORHANBURSAJJ
Arkadaşımız Ahmet Taner Kışlalı'yı kımler ve
niçin öldürttü? Cinayetin arkasındaki güç yakalan-
masa bile, en azından kamuoyu vicdanınca bili-
nene kadar bu soruyu çeşitli aşamalarda sormak
gerekir.
Sayın Cumhurbaşkanı cinayerten sonra şöyle
diyor: "Basit bir cinayet olarak görünmüyor. Ola-
yın arkasında birtakım niyetlerin ve bir planın ol-
duğu ihtimali mevcuttur". Sayın Demirel, devleti
en iyi bilen insandır. Demirel ne kastetmiştir? Kim-
lerin, hangi kuruluşlann ne tür planlannın ve niyet-
lerinin bir parçası olarak cinayet işlenmiştir? Oyle
anlaşılfyor ki, Sayın Demirel'in kafasında bir senar-
yo vardır. Bu senaryo nedir?
Sayın Eeevit, "Hiçbir kesim bu cinayetterle Tür-
kiye'yi yolundan saptıramaz" diyor. Sayın Eeevit
hangi kesimleri kastediyor? Türkiye'nin gıttıği yol
nedir ve bu kesimler Türkiye'yi bu yolundan niçin
saptırmak ve hangi yola sokmak istiyorlar? Dev-
let yönetiminde geniş deneyimi olan Sayın Ece-
vit'in de kafasındaki senaryoyu merak ediyoruz.
Siyasal liderierin demeçleri, gazetelerin ve kö-
şe yazarlarının başlıkları bır tertıpten, "kanlı se-
naryo"öan söz ediyor. Cinayetin arkasındaki güç-
lerin ise, genellikle "devletin içinde" bulunduğu-
na işaret ediliyor. Kastedilen ise, Susurfuk kaza-
sıyla ortaya çıkan, ancak hesap sorulamayan ve
yargılanamayan güçlerdir.
Bu yazının devamı, Kışlalı cinayetinin arkasında
bu güçlerin olduğu varsayımıyla sürecektir. Bu
varsayımın tamamen yanlış olmasını gönülden ar-
zu ederiz. O takdirde bu yazı tamamen sannlann
bir ürünü olacaktır!
Susuriuk'ta ortaya çıkan güçlerden. bir kısım
basında "Derin Devlet" olarak bahsediliyor. Ga-
zetede arkadaşlara "Derin Devlet nedir ve esas
olarak kimlerin yönetiminde, denetimindedir" di-
ye sordum. Geniş tartışmalar oldu. Bir arkadaşı-
mız, "örneğin Türkiye'nin en büyük holdingleri-
nin de Derin Devletle ilişkisJ vardır; devleti kulla-
narak, mahkeme kararlannı bile şu veya bu şekıl-
de işlemez hale getırerek büyük ekonomik yarar-
lar sağlayanlar da bu Derin Devletin içindedir"
dedi.
Diğer görüşler aşağı yukan şöyle: . <•
"Susuriuk"\a ortaya çıkan irtifak ve örgütlenme,
Derin Devletin somut varlığıdır. Buna gore, Derin
Devlet, devletin hemen hemen bütün kesimlerin-
de örgütlüdür. Derin Devletin, siviller de dahil ge-
niş bir kesimi kullandığı, Susuriuk örneğinde or-
taya çıktı. Derin Devlet örgütlenmesinin yönetim
çekirdeğini ise, eskiden kamuoyunda kontrgerilla
diye bilinen, askeri ağırlıklı /yan askeri örgütlenme
oluşturuyor. Böyle bir örgütlenmeyı hiyerarşinin
dışında görmek mümkün mü?. En azından, Kış-
lalı cinayeti gibi önemli olayların planlanması ve
uygulanması, hiyerarşinin tamamen dışında sey-
redemez. Seyretmesi mümkünse, o zaman tam bir
hiyerarşik düzenden bahsedilemez. Bu durumda.
farklı güçlerin kıfvvet girişimlerinden ve dengele-
rinden söz edilebilir. Belki de durum tamamen
böyledir ve cinayet bu durumurfbtraontreodLir* •' •
Başlangıç aşamasında bu örgütlenmenın, (de-
rin devlet veya çekirdek devlet), ülkenin milli gü-'
venlik kaygılarıyla oluştuğunu; her koşulda "Tür-
kiye Cumhuriyeti"ni yaşatmak gibi ulvi bir amaç
taşıdığını varsayalım. Ancak, bu amacın kapsa-
mının çok geniş bir yorumlama ve kullanım alanı-
na sahip olduğu, 12 Eylül öncesi ve 1990'lardaki
uygulamalardan görülmektedir. Özellikle Güney-
doğu'daki terör koşullarında bu örgütlenmenın
çok yaygınlaştığı, hemen her türiü aracın, kişinin,
planın uygulamaya konduğu ortaya çıktı. Binler-
ce faili meçhul cinayet söz konusu. Böyle koşul-
lann bir ganimet, yani ekonomik tarafı vardır. Ye-
raltı ekonomisinden çok önemli rantlann örgüt ele-
manlanna akmaya başlamasıyla "ulviamaç"ı göl-
gede bırakan büyük bir ekonomik amaç üredi. Su-
surluktablosu, bunun fotoğrafıdır.
Milyar dolariarla dile getirilen büyük rantı kulla-
nan, hiçbir şekilde, av alanının daralmasını iste-
mez. Ne şeffaflığı, ne kayıtlı kuyutlu yeni bir dü-
zeni, ne düzenin değişmesini, ne güç yitimini, ne
de iplerin şu veya bu şekilde en küçük bile olsa
elden kaçmasını. Sonuçta, Türkiye'nin, soyguna
ve vurguna dayanan bugünkü ekonomik düzeni-
nin de genel hatlanyla korunması amaç olur. Bu
durumda, ekonomik boyutu da katarsak, derin
devletin bu genişletilmiş amaçlarına çok geniş bir
müttefik tabanı bulduğunu söylemeliyiz. Belki de
esas gücü ve dokunulmazlığı, ortak çıkarlara da-
yanan bu yaygın destekten geliyor.
•••
Çok önemli bir olgu da şudur: özünde Türkiye
Cumhuriyeti'nin "varlığı" için kurulduğunu ve "Ata-
türk ilke ve düşüncelerini benimsediğini" varsay-
dığımız bu "çekirdek devlet"\n, hemen hemen
benzer ilkeler uğruna hayatlannı ortaya koyan Ak-
soy, Üçok, Mumcu, Kışlalı gibi parlak isimlenn
yok edilmesinde önemli bir araç olarak kullanılma-
sının bir mantığı olabilir mi, varsa nedir?
Eğer inandıncı bir mantık kurulamıyorsa, bu du-
rum, örgütün başlangıç amaçlanndan tamamen
saptığını ve dejenere olduğunu gösteriyor.
Aydınları tüketemezler
DEMtKTAŞ CEYHUN
Ahmet Taner Kışlalı'ya düzenlenen bu suikast,
16. yüzyılın son çeyreğinden bu yana şeriatçı güç-
lerin, tetikçi göndererek Sadrazam Sokullu Meh-
med Paşa'yı öldürtmesi, Surtan Genç Osman'ı
tahttan indirerek boğdurtması, III. Selim'i katlettır-
mesi, Menemen'de genç subay Kubilay'ın başını
kestirtmesi gibi binlerce gerici olayın bir yeni hal-
kasıdır.
Ahmet Taner Kışlalı'nın tek suçu laik ve çağdaş
bir aydın olmasıydı.
Son günlerde "Bizim için önemli olan laisizm de-
ğil, demokrasidir" diyen çevrelere, şeriatçı güçle-
rin bir yeni armağanıdır yani...
Ancak, çağdışı şeriatçı görüşlerin, Atatürk Cum-
huriyeti'nde, çeşitli yöntemlerfe kurclukları örümcek
ağlannın laisizme karşı hemangi bir başan kazan-
ması kesinlikte söz konusu değildir.
Bugün Türkiye'nin en sivil gücü olan çağdaş Ata-
türkçü kurumlar, inanıyorum ki bu yobazları bu kez
inlerinde yakalayıp cezalandıracaklardır.
Sevgili Ahmet Taner Kışlalı dost ışık içinde yat-
sın... Bayrağını yere düşürmeden hedefe götüre-
cek laik aydınlar, gençler tükenmez...