12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURlYET 2 EKİM 1999 CUMARTESİ O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R [email protected] Yargıtay!B^şkanı ve Toplumsal Gerçeklerimiz M. İskender Ö Z T U R A N İ I MİMçu ıl I98l'dir. Anayasayt .. vindiaci-olmuştur. yapmaklagörevliDanış- Daha sonraki Yargıtay başkanlan ve ma Meclisi, çeşitli kuru- üyeleri, bugüne değin hep hukuk devle- tini. hukukun ustünlüğünü. devrimci vev_I tir. Bunlann arasında Yar- - A ^ gıtaydavardır.YüceYar- gıtayımız, Danışma Meclisi Anayasa Ko- misyonu'na verdıgi yanıtta, "TürkCeza Yasaa'nın 141,142. maddderine hiçbiryo- nıma yer vermeyecek bicünde açık ve se- çik kaynak teşkil edecek bir hükmün ye- nianayasadayeralmasınr önermiştır. Bu öneri üzenne anayasanın 14. maddesıne Türk Ceza Yasası'nın 141 ve 142. mad- delerinde bulunan şu yargı getirilmiştır: "Anayasada yer alan hak ve hümyederin hiçbiri- sos>al bir suııfuı diğer sosyal sı- nıflar üzerinde egemenligini sağlamak» amacıyla kullanılamaz." Türk düşünür- leri ile hukukçulannın yıllardan beri sa- vunduklan düşünce özgürlügü ve düşün- cenin suç sayılmaması yolundaki görüşü bu suretle tarihe kanşmış, düşünce suç- lanna anayasal bir dayanak kazandınl- raıştır. Bu öneriden sonra çıkanlan 1982 Anayasası, Ceza Yasası biçimine dönüş- türülmÜ5tür. Yüksek Mahkeme bu içtiha- dını 1988 yılında değıştirmiş ve Yargıtay Birinci Başkanı Sayın AhmetCoşar. Ada- letYılı'nı açış konuşmasında. ''•TürkCe- za Yasası'nın 141 ve 142. maddderi top- lumumu/ için gereksizdir... Sivasal suç kavramına açıkhkgetirflmeii ve bunun s- nııian danübhnahdır. Eyleme dönüşme- miş düşünce cezalandınfanamahdır_ Ey- lem kavnunınmötçü vesuıırlanmnda be- Brienmesi gerekBdir'' tümcelerini kullan- mıştır. Hıç kuşkusuz bu değerlendirme o günkü Yargıtay Başkanı'nın değil, Yük- sek Mahkeme'nin bir degerlendirmesidir. Yargıtay'ın altı yıl sonra içtihat değiştir- mesı ve gerçek kimliğıne kavuşması se- Atatürkçü cumhuriyeti savunmuşlar. kök- tendincilenn, şenatçılann, Türkiye'yi ge- riye götürmek ısteyenlerin karşısında yer almışlardır. Anayasayı ve yasalan uygu- lamışlar, anayasanın "gayri meşru" ol- duğunu söylememişlerdir. Siyasetin mah- keme salonuna gırdıği an, adaletin yok ola- cağını düşündükleri için yargı bağımsız- lığını ve barolann özerkliğini savunmuş- lardır. Yargıtay Başkanı Sayın SamiSeiçuk, 6 Eylül 1999 günü Yargı Yılı'nınbaşlama- sı nedeniyle yaptığı konuşmada. "hukn- kun Ustünlüğü, yargı bağunsBhğı ve yar- gıç güvencesj" üzerinde durmuş, önceki başkanlann söyledilderini yinelemiştir. Bağvmsız bir yargıyı amaçladığı gibi, öz- gür birTürkiye'yi de amaçlamıştır. Bu ko- nularda söyleyecek sözümüz yoktur. Ne var ki Sayın Seiçuk, konuşmasın- da "deviet, cumhuriyet, demokrasi,teok- rasi, laiklik, laikçilik" gibı konulan da kendi bıçemınce dile getirrneye çalışmış- tır. Şeriat ve gericilik tehlikesi üzerinde ise hiç durmamıştır. Konuşmasının bu bölümü kişisel düşünceleridir. Bu konu- larda Yargıtay'ın herhangi birkaran yok- tur ve olamaz da. Başkanlar Kurulu'nun bir onayı yoktur, olamaz da. Çeşitli gaze- telerde, dergilerde çıkan yazılannı, top- lantılarda yaptığı konuşmalan Yargıtay adına söylemesı çok sakıncalı ve çekin- celi olmuştur. Yargıtay Başkanı'nın buna hakkı yoktur. Üstelik konuşmasıyla, tkin- ci Curnhuriyetçilerin, şeriat özlemcileri- nin ve köktendıncilerin ekmeğine yağ sürrnüştür. Öncelikle belirtelim ki, her ülkenin kendineözgütoplumsal gerçekleri vardır. Türkiyemız. ne yazık ki henüz "Anglosak- son" ülkeler duzeyine gelmemiş, getiril- memiştir. (Halkm çağdaş eğitimle geliş- kin düzeye gelmesi, 1950'den sonra ön- lenmiştir). Sayın Seiçuk, bu gerçeğı bir yana bırakmakta, 1923 devrimcilerinın "din demekleri"ne niçin izin vermedik- lerini, devlete baglı bir "Diyanet tşleri Başkaıılığı"m neden kurduklannı gör- mezlikten gelmektedir. Bu, üzerinde önem- le durulması gereken bir konudur. Şim- dilik, yalnız bunu irdelemeye çalışaca- ğız. Bilindiğı gibi Batı'da dinsel hızmetie- ri düzenleyen bir kuruluş. bir otorite var- dır: Kilise. Doğu'daiseböylebirkavram, böyle bir otorite yoktur. Böylesine bir otorite tslamhğa yabancıdır. Bir Müslü- man. "kilise dendiği zaman cami gibi bir ibadet yeri sanır." Oysa Batı da kilise bir kurumdur. Yetkileri ve yaptınmlan var- dır. Onun içindir ki çoğunluğu Müslü- man olan toplumlarda bu konuyu başka biracıdan ele almak gerekmektedir. Çün- kü "ısbmda din vedünya için ayn gerçek, ayn yasa yoktur.*1 Insan davranışlan her iİci dünya için de özdeş yasaya bağlıdır. Bu yasanın adı "şeriaftır. lslam dünya- sında "göksd ve yersd güç" birdir ve bu gücü "Halife - Sultan" temsıl eder. lslam dini, Hıristiyanlık gibi yalnız öbür dün- yaya ilişkin kurallar değil. bu dünyaya ilişkin kurallar da getirmiştir. Islamcı gö- rüş, bir ülkenin bu değışmez kurallaıia en iyi yönetileceği kanısındadır. Degişmez kurallar getiren bir yönerimin "zulüm yö- netimi" olacagının ayırdında degildir. An- cak Hıristiyanlıkta olduğu gibi, "Müslü- manhkta bir rahipler sınıfi hiçbir zaman obnamıştır" Batı'dakı gibı "devlet içinde devtet" niteliğinde bir din adamlan örgü- tü yoktur. Bu nedenledir ki 1923 devrim- cıleri, Batılılaşma. laikleşme ve çağdaş- laşma yolunda yürürken din hizmetleri- ni devlet hizmetlerinden kesin olarak ayır- makta güçlük çekmişlerdir. Ama büyük bir stratejist ve usta bir devlet adamı olan Mustafe KemaL bugüçlüğü yenmesini bil- miştir. Once sorunu dosdogrukoymuştur ortaya: Din bir vicdan işidir, "vkdanla- ra bırakılmalıdır'' demiştir. 'Din'i "top- lumsalgörevindenayınpvicdaniara" yö- neltmış. din sorununu "kişilerin iç dün- yasından dısama taşmavan bir inanclar bütünü" durumuna getirmeyi başarmış- tır (Soj-sal). Gerçekten din her şeyden ön- ce bir duyunç (vicdan) sorunudur. Kişi- nin iç dünyasıyla ilgilidir. 1 *Sanat veede- biyat beğenisi gibi tam anlaımybı Idşisei birbegenidir" (Renan). Bu nedenle siya- sal yaşantıya kanştınlmamalıdır. Yüksek bir kurum olarak dinin yeri "tapmaldar ve vicdanlardır." Tapınaklardan ve vic- danlardan başka yere götürülmesi. onun kutsallığı ıle bağdaşamaz. Türkiye'de uy- gulanan laiklik, klasik laiklik degildir. Dinsel hizmetler devlet hizmetlerinden aynlarak bir "cemaatteşküaü'na, bir din örgütüne bırakılmamış, bu hizmetler es- kiden olduğu gibi devlete verilmiştir. Ata- türk, "başka türtü bir tutumun tûm dev- rimcDeriugraştıracagı* kanısındadır "Üs- telik, Isfam dini de, başiangıctan beri dev- letle din hizmetleri arasmda herhangi bir ayTilık görrnüş degfldir." Bu nedenle din hizmetlen. genel idarenin içinde düşü- nülmüş, Başbakanlığa bağlı bir Diyanet tşleri Başkanhğı kurulmuştur. Her ülke- nin kendine özgü toplumsal gerçekleri olduğundan, yurdumuzda laik bir devlet sisteminı, laik birtoplum düzenini gerçek- leştırmek için en yetkin düşüncenin bu ol- duğu gözlenmiştir. Gerek 1%1, gerekse 1982 anayasalannda "farikçlik" dıye bir sözcük, bir kavram yoktur. Bu sözcüğü, laik cumhuriyetle alay etmeye yeltenen tkinci Cumhuriyetçiler uydurmuşlardır. Türk devrimcileri, ülke koşullan böyle bir laiklik anlayışını gerekli kıldığı için- dir ki.laikliğinb'ubiçimini almışlardır. Kla- sik anlamdaki devlet-din aynlığı sistemi, Türkiye'yi çağdaş uygarlık duzeyine çı- karmayayeterli olmadığı için "müdaha- led bir yot" izlenmiş; klasik görüş., kla- sik laiklik kabul edilmemiştir. Böylesine gerçekçi bir müdahale dışında, Türki- ye'de dine el atma, hiçbir zaman dinsel inançlara karşı olmamıştır. Dinsel inanç ve dinsel özgürlüğün kötüye kullanılma- sına karşı olmuştur. "Laikliği klasik an- lamda benimseyen devktler bile, din öz- gürlüğünün kötüye kuttanılrnasını önle- mektedirler.Türldye'dedinsdalanıdûzen- lhlifeteö^lte*kihöü ler arasında bir nitelik farkı obnayıp bir derece farkı vardır" (Özek). Gerçekten klasik din-devlet aynlığı sis- temi Türkiye'yi çağdaş uygarlık duzeyi- ne ulaştıramazdı. Ulusun din duygusunu, halkın inancını sömürerek işlerinı yürü- ten*dinrjezirginlanwdintüccarian''var oldukça ve yaşama alanı buldukça. kla- sik görüş benimsenemezdi. Bu nedenle ta- rihin hiçbir döneminde bulunmamış olan "cemaat teşküati"nı sırf Batı'ya öykün- mek ıçın hiç yoktan yaratmak yoluna gi- dilmemiş, bu yolun sakıncalı olduğu so- nucuna vanlmıştır. Şu halde Türkiye'de laik görüş, laik uygulama; tarihsel koşul- lardan. toplumsal gerçeklerden doğmuş- tur. Laiklik ulusallaşmış. ulusal bir laiklik, milliyetçi bir laiklik meydana gelmiştir. Unutulmasın ki laiklik, Türkiye Cumhu- riyeti'nin temel taşı ve temel direğidir. Türk toplumu için bir yaşam koşuludur. Uygarlaşmak ve çağdaşlaşmaktır. Laik- liğin saygı görmemesi. cumhuriyetinölü- mü demektir. Bu gerçeği herkesten çok Sayın Yargıtay Başkanımızın algılaması ve özümsemesi gerekir. 67. Dil Bayramı, Istanbul'da Yıldız Teknik Üniversitesi'nce önemlı bir toplantıyla kutlan- dı. Yakında bir kitap olarak yayımlanır yapılan konuşmalar, tartışmalar... Bilmem, Ankara'da- ki "Türk Dil Kurumu" adını taşıyan devlet da- iresi ne yaptı? Atamayla getirilen, yaşam bo- yu görev yapan üyeler, Dil Devrimi'ni neden kut- lasınlar diyeceksiniz! Haklısınız, llıcak'lann, "Tercüman" gazetesinde Türkçenin annması- nı önlemek için çaba harcayan Osmanlıcılar, 12 Eylül sonrasında Atatürk kurumunu ele ge- çirdi. Tam 17 yıldır egemenlikleri sürüyor!.. Eski TDK, Atatürk'ün kurduğu, kalrtını bırak- tığı bir kuruİMŞtu. Amacı, Türkçeyi yabancı dil- lerin boyunduruğundan kurtarmaktı. En baş- ta Arapçanın "esaretinden"... iki yılda bir top- lanan Dil Kurultayı üyesi beş yüz aydın, kuaı- mun yöneticilerini seçerdi. 12 Eylülcülerin "ya- rattığı" bir devlet dairesi olan TDK'nin aydın ne üyeleri var ne de seçimle gelen yöneticile- ri!.. Hasan Âli Yücel'in üç citt olarak, Kültür Ba- kanlığı'ncayayımlanan "Hürriyet Gene Hürri- 4Fkim 1999 yet" başlıkJı kj- taplarını okur- ken ilginç, aynı — zamanda gün- celliğini de ko- ruyan bir yazı- sına rastladım: "Kültür Esare- ti"... Yücel, bu yazıyı Haziran 1950'de yazmış. DP iktidannın Türkçe ezanı kakJınp yerine Arap- çaanı yasayla gerçekleştirdiği günlerde!.. Na- dir Nadi gibi, o da bu Türkçe düşmanlığına bi- limsel açıdan karşı çıkmış! "Günlük bir mesele olmaktan çok uzak olan bu dava Türktopiuluğunun bir ümmet mi yoksa millet mi olduğu davasıdır." Yanm yüzyıl sonra bile bu konu hâlâ tartışıl- maktadır. Dinsel eğrtım, Türk çocuklanna Arap- ça öğretmeye çalışmak, halkımızı çağdışı dü- şüncelerleyozlaştırmak, çeşitli lslam cemaat- lerine politikaya katılmak hakkını tanımak öz- lemleri sürgit tartışma konusu!.. Yücel sçyle yazjyor: ,._ -ı»*f EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Kültür Esareti mi? "Bugün bû- tün dünyada — sosyal olayla- nn başhca me- setelennden ol- maya devam eden din, her şeyden önce bir idraktir, bir anlayıştır. Hele bizim dini- miz! Islamlıkta Allah'ı ve Allah'tan şaşma- yan hakikatler getiren Resulünü tanımak- sızm dindar olunmaz. Allah, sevgili yalva- cına ilkayet olarak 'Oku' emrini verdi. Oku- yup anlamadan tahmin ile Müslümanlık ol- maz!.. Onun için imanın ilk şartı anlamak- br. Bir şeyi anlamaksızın o şeyi nasıl tas- dik ve ne suretle ikrar etmiş olabiliriz?" Yücel, hiçbir mılletin anadilinden başka bir dili gereği gibi öğrenmeyı başaramadığını, Türk milletinin bunca medrese öğretimine karşın, Arapçaoğrenemediğini söylüyor. Din işlerinin belli bir kesimin tekeline bırakılamayacağı gö- rüşünde.^ Ne zaman, 1950Haziranı'nda: "Müs- lûmanlıkta birdin mümessillerisınıfiyoktur. Ca- mi, kilise değildir. Imamlar ve hatiplerimiz di- nin içinde ayn birzümre teşkil edemezler. Mil- letimiz biriiğine inandığı Allah'ın buyruğunu an- layarak, dinleyerek içine sindirmek istemek- tedir." Ama din simsariarı, din konusunu bir politi- ka çıkan oiarak kullananlar Türk ulusunun ger- çekleri görmesini, öğrenmesini istemedikteri için "Kuran başka dile çevrilemez!" diye direnç- lerini sürdüımüşlerdir. Bugün Kuran'ın nede- diğini, ne anlattığını anlamak ısteyenler ingi- lizcesini, Fransızcasını, Almancasını okumak zorunda kalmaktadıriar. Hasan Âli Yücel din sö- mürüsü konusundaki bir başka yazısını, Meh- met Âkif'in bir dörtlüğüyle brtıımiş: "Çalış de- dikçe şeriat, çalışmadın durdun/ Onun he- sabına birçok hurafe uydurdun/ Sonunda bir de tevekkül sokuşturup araya/ Zavallı dini çevirdin sonunda maskaraya." Hasan Âli Yücel'in Kültür Bakanlığı'nca üç cilt olarak basılan "Hürriyet Gene Hürriyet"\ bir düşün, kültür edebiyat hazinesi... Sâat: 20.30 Atatürk Kültür Merkezi Büyük Sa Taksim/İSTANB TC Kültür Bakanhğı'nm katkılanyla şaire say gi. gecesıÇ o c u k l a r ı m ı z i ç i n Bilet satışları; AKMTel: (0212)251 5600/254 Vakkorama Taksim Tel: (0212) 251 15 71 Suadiye Tel: (0216) 360 90 90 Cuntfurtyat Kitap Kulüplen'nbe ? Fkim T999 Bugün depremin 4JJ.gunu Yıkıntılar arasında çarpan tek bir yürek olduk... Heptrmzt dennden sarsan 17 Ağustos depretmnden bugune kadar. sesımtzı duyup. depremzedelenmıze hiçbir karşılık beklemeden yardımda bulunan. tum şahıs ve şırketlere teşekkuru bir borç bılıyoruz. İşte el ele verip yaptıklanmız... YM.0VA - TIGEM ve ARSORETUM'da aılelere ve çrcuklara hcmet verıp burs başvurularını alıyoruz KOCAELİ - Yanmca Çamlıktepe Yunuskent ve Kabakos'da çocuk rehaDıhtasyon hcmetlerı venyoruz ADAPAZARI - Rotary kamDinda her turiu hızmete devam edıyoruz DEĞİRMENOERE - Cençıztopel ve 'Çadırkent'de hızmetlenmız hâlâ suruyor GÖLCÜK - Gozlementepe'de yuzlerce çocukrçınçeşitli ^ptA i4f^ pfogramlarınıız devam edıyof 8ûtun bunların vam sıra AVCILAR ve BAĞCILAR'da da depremin ılk gununden beri verdığımız hızmetter sufuyor Ve daha bitmedi... - Protesyonal gönullûlarimiz hâlâ ; depremz«ielerimizın ysnında. (.*rr*rr<, Tel.(0212)292 08 00-292 08 01 ÇAâDAŞTM/VAYMLARI Rahmi Kumaş CHP'NİN SOYAĞACI Biliniyor ki, CHP geçicı bir oluşum değildir. Öyle olunca 80. karuluş yıldönümünde CHP'ye bir ka^nakça gerekiyordu. Eski görkemli siyasal yaşamına kavuşacak CHP'yi ögrenmek isteyenlere işte yayınevimizin bir armağanı. Hem de deneyimli bir parlamenterin kaleminden... Cumhurryet Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41 ^ kitap kulübû (34334)Cağaloğlu-lstanbul Tel: (212)514 01 96 ÇAĞDA Işıl Çakan Türk Parlamento Tarihinde IKINCİ MECLİS Siyasal sosyoloji alanına çok önemli katkıda bulunacak mflthiş bir çalışma. Her aydının yanı başında bulundurması gereken bir kitap. rCÂımhurrfrt ÇağPazariamaA.Ş.TûrkocağıCad.No39/41 i^ kitap kulubû (34334)Cağaloğlu-lstanDul Tet: (212)514 01 96 tLAN T.C. ANKARA12. ASLİYE HllkİlK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1997/333 Davacı: tçişleri Bakanhğı-Ankara Vekili: Av. Meral Kayral Davalı: Sınan Müşavirlik Tic. Paz. Ltd. Şti, GMK Bulvan 38/2 Maltepe/Ankara Dava: Alacak Dava Tar.: 23.05.1997 KararTar.: 02.06.1998 ' Davacı tçişleri Bakanhğı vekili tarafından davalı aleyhine açılart davanın sonunda: Davanm kısmen kabulü ile 970.245.000 TL'nin 11.6.1996 tarihinden itibaren yüzde 57 ve değişen oranda reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verildiği, davalıya duruşma gûnûnde ilanen teblıgat yapıldığı, mahkememizden verilen 2.6.1998 tarih, 997/333 Esas, 998/348 karar sayılı ilama davalının bir ay içeri- sinde itiraz etmesı, itiraz etmediği takdırde verilen mahkeme karannın kesinleşeceği tebliğ verine kaim olmak ûzere ilan olunur. 23.9.1999. Basın: 46067 ANKARA / GÖLBAŞI ASLİYE MAHKEMESt'NDEN 1997/134 Davacılar Ali Kubat vekili Av. Kemal Madak tarafından davalılar Halil Olukman ve llyas Kahraman aleyhine açılan inşaat sözleşmesi nedeniyle tapu iptali ve tescil davası- nın yapılan açık yargılaması sonunda: Davalı llyas Kahraman'ın adresi tüm araştırmalara rağmen tespit edilemediğinden ve adresinin meçhul olup dava dilekçesi, mahkeme karan ile temyiz dilekçesi ilanen tebliğ edilmiş, Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'nin 3.5.1999 tarih ve 1999/2762 Esas 1999/3320 karar sayılı bozma ilamı ile davacı vekilinin tashihi karar dilekçesinin de ilanen tebliği- ne karar verilmiş olduğundan, Yargıtay bozma ilamı ile davacı vekilinin tashihi karar di- lekçesi gazete ile ılan tarihinden itibaren 15 gün sonra davalı llyas Kahraman'a tebliğ edilmiş sayılacağı ilanen tebliğ olunur. Basın: 46094 ANKARA 17. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN 103 DAVET VAR\KASININ tLANEN TEBLİĞİ DosyaNo: 1999/5064 Alacakh: Çelirler Haz. Beton tnş. Taah. San. ve Tic. AŞ Borçlu: Adalet Kaya - Zıyabey Cad. 2. Sok. 10/26 Balgat - Ankara Haczin yapıldığı: Ziya Bey Cad. 7227 ada, 1 parseldeki gayrimenkulûn haczi Gün ve saat: 07.09.1999 lcra ve Iflas Kanunu'nun 102. maddesine tevfikan yapılan haciz sırasında kendıniz veya Tebligat Kanunu hükümle- rine göre tebellüğe yetkili kimse hazır bulunmadığından işbu kâğıdın tebliğ tanhinden itibaren adı geçen kanunun 103. maddesi gereğince 3 gün süreye kanunen 15 gün ilave ile 18 gün içinde haciz tutanağını tetkik ve bir diyeceğiniz varsa bildirmeniz için lcra Daıresi'ne başvurmanız hususu ilanen tebliğ olunur. Basın: 46068 ANKARA ASLİYE 18. HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1998/273/ KararNo: 1999/112 Davacı Maliye Bakanhğı vekili Av. Şefkat Şatıroğlu tarafından davalı Mustafa Kaya aleyhine mahkememizde açılan ödence davasının yapılan açık yargılaması sonunda: Mahkememizden verilen 23.3.1999 gün ve 1998/273 Esas, 1999/112 sayılı karan da- vacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davalı Mustafa Kaya'nın adresi tespit edilemediğinden ilanen tebligat yapılmasına karar venhnış olup, 31.5.1999 tarihli temyiz dilekçesi yerine geçerli olmak üzere ilan olunur. 1.6.1999. Basın: 46073 PENCERE Lunapark'ın Aynası! Sordu: - Fotoğrafı gördün mü? -Nefotoğrafı?.. - "Oval Ofis'te Cinton bir kanepenin arkasına yan gelmiş, bacaklannı açmış, karşısında Ecevit ayakta, ellerini kavuşturmuş... -Neolmuş?.. - Bizimki de gazete mi?.. Kaç gündür medyada bu fotoğrafyüzünden kıyamet kopuyor, Cumhuriyet'te bir satıryok... -Neoluyor?.. - Uzmanlar da tartışma- ya katıldılar; bu fotoğrafın anlamı ne?.. - Neymiş anlamı?.. - Kimisi 'Bu fotoğraftaki durum doğaldır' diyor; ki- misi 'Clinton bizim Başba- kanı küçümsüyor, aşağılı- yor' diyor; sen ne diyor- sun?.. - Allah, diyorum. • Bizim medya bir âlem!.. Fotoğraf tartışması sü- rerken gazetelerimiz söz- birtiği etmişler gibi dokuz sütun üzerinden manşet- lerini patlattılar: "Ağzının payını aldı!.." "Haddini bildirdik!.." "Densize azar!.." Ne olmuş?.. "Basbakan Ecevit ve Dı- şişleri Bakanı Cem, 'Bize muhtaçsınız, isteklerimizi yerine getirin' diyen Ame- rikalı küstah senatöre had- dini bildirmişler... Tepeden tırnağa aşağılık duygularıyla sınlsıklam ya- şayan bir toplumun medya adı verilen lunapark ayna- lanna yansıyan garip ruhsal gelgitleri bir değil, on değil, yüz değil... Acınacak bir duruma düştük.. ölçüyü, endazeyi kaçır- dık... Nasıl mı kaçırdık?.. • Çok satışlı medyamız, bir yandan da Basbakan Ece- vit'in Amerika seferindeki başansını çarpıcı başlıklar- • •• "ABD'den tekstile 108 milyon dolariık ek kota!.." Ne olmuş?.. Basbakan Ecevit "Baş- kan Clinton ve Kongre üye- leriyle verimli görüşmeler yaptıklarını belirterek ABD 'ye ihracatta tekstil ko- talarında artış olduğunu açıkladı". Buna göre "iki yıl içinde 108 milyon dolariık ek kota" sağlanmış... Şu ABD yaman bir dev- let... AşkolsunL Bizimkine gelince, Baş- bakanımızın verdiği müjde- nin enini boyunu ölçmek, gerçeklerden ne denli uzak yaşadığımızı anlamak için çarpıcı bir örnek olabilir. • ABD "serbest ticaret" şampiyonudur, değil mi?.. Palavra!.. Yeryüzünde "serbest pazar" diye bir şey yok!.. En başta ener- jinin -öteki adıyla petro- lün- fiyatı serbest değil ki serbest pazar olsun!.. ABD kotalandırdığı teks- til pazannda -ikj yıl için- Tür- kiye'ye 108 milyon dolariık birekolanaktanımış!.. Bas- bakan Ecevit bu "mûjde"y\ duyuruyor. 108 milyon dolar ne?.. Kimisine bu rakam bü- yük gelir; ama, daha ge- çenlerde "Yeni Yüzyıl" ga- zetesi 75 milyon dolara sa- tıldı!.. Bugün medya piya- sasında dönen rakamlar bi- le 108 milyon dolann ne de- mek olduğunu anlatır. Pi- yasada zarar eden bir tele- vizyon 30-40 milyon dola- ra satılıyor. Fiyatını 50 bin li- raya düşürüp damping ya- pan gazetenin aylık zaran 4 milyon, yıllık zaran yakla- şık 50 milyon dolar!.. Amerika tekstil kotasına -iki yıl için-108 milyon do- lar ekyapmışL "Süpergüç" hesabını bi- liyor... Ya biz?.. İSLAMDA KADIN VE CİNSELÜK Cumhurfyet k ı t a p I a r ı Gazeteci - Yazar Oral Çalışlar, bu kitabında lslam'da kadını temel kaynaklara dayanarak ve de titizlikle ınceliyor. r âT Cumhurtyrt Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41 ^ kitap kulubû (34334)Cağaloğlu-lstanbul TeJ: (212)514 01 96 II. DÜNYA SAVAŞITARİHİ Cumhurtyet k ı ı ı p l a t ı 2. Dünya Savaşı'nın nedenleri, niçinleri etnperyalist devletler arasında yaşanan çelişkiler, komünizm korkusuyla Hitler faşizminin desteklenişi. Bu kitap tarihe tutulan bir ışıldak ^ _ ^ _ ^ Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41 ^ kitap kulubû (34334)Cağaloğlu-lstanbul Tel: (212)514 01 96 Romanlannız ve ansiklopedileriniz yerinizden alınır. Tel: 554 08 04
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle