28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 8 3CAK1999 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Tenten'in 70. doğum yılı kutlanırken çizeri Herge'ye yönelik çeşitli iddialar ortaya atıldı Herge, Jules Verne'den çalımş Herge, Tenten'i yaraürken Jules Verne'den etkilendiğini hep yadsıyordu. Kürtür Servisi - Tenten'in 70. do- ğum yılınm kutlandığı bugünlerde çiz- gi kahramanlar arasında ayncalıklı bir yere sahip olan Tenten, köpeği Snowy ve Kaptan Haddock'un yaratıcısı ka- bul edilen Herge tarafindan Jules Ver- ne'den çahndığı iddia edildi. Son gün- lerde yıllarca Tenten'in yaratıcısı ola- rak saygı gören Herge'in yaratıcılık- tan yoksun, tembel bir çizer olduğu, bü- yük ûne kavuşan Tenten dizisinin ço- ğunluğunun başkalan tarafindan çi- zildiği hatta öykülerini başkalanndan çaldığı söyleniyor. Bu iddialar Tenten'in 70. doğum yı- lında kahramanm ve çizerinin değer- lendınlmesi amacıyla kaleme alınan ya- zılarda ortaya atıldı. Ancak öyle bek- lendiği gibi övgü dolu yazılar değildi bu değeTİendirmeler. Tenten ve Herge hayranlannı hayrete düşüren pek çok iddiayı banndınyordu. Fransız Le Mon- de gazetesi çizgi romanlann öteki sa- natlarla eş tutulamayacağını savunuyor- du. Ancak en çok ılgi çeken açıklama Belçika'dan geldi. Bu ülkede yayım- lanan 160 sayfalık bir kitapta Tenten'in öyküleriyle Jules Verne'in az bilinen romanlan arasındaki benzerliğe dikkat çekiliyordu. Asıl adı Georges Remi olan Herge (1907-1983), Tenten 'i yaratırken baş- ka yazarlardan esinlendiğini kabul ederken Jules Verne ile kurulan her türlü bağı inkâr ediyordu. Çocukken hangı yazarlan okuduğu sorulduğun- da ise bir liste vererek 'Jules Veme'i • Tenten'in yaratıcısı olarak saygı gören Herge'in yaratıcılıktan yoksun, tembel bir çizer olduğu söyleniyor. Herge'in yayımladığı 22 Tenten kitabındaki çizimler de Jules Verne'in 1906 yılında basılan kitaplanndaki çizimlerle büyük benzerlik gösteriyor. sorarsanız hiçbir kitabını okumadım' yanıtını vermişti. Belçikalı Jean Paul Tomasi ve Mk- helDeügne ise tersini düşünüyor. Ten- ten, Snowy ve Kaptan Haddock Jules Verne'in Gizemli Ada adlı yapıtından ahnırken 'Thomas veThomas' adlı de- dektif ikilisinin öyküsünün anlatıldı- ğı bölüm de bir başka Verne öyküsüy- le örtüşüyor. Herge'in yayımladığı 22 Tenten kitabındaki çizimler de Jules Verne'in 1906 yılında basılan kitapla- nndaki çizimlerle büyük benzerlik gös- teriyor. Çizimleri başkası yapıyordu Herge'in meslektaşlanndan olan ve 1950'lerde Belçika'da Herge'in sahi- bi olduğu çizim bürosunun müdürlü- ğünü yürüten Jacques Martin ise Fran- sız magazin dergisi Boi Doi'ye yaptı- ğı açıklamalarda Belçikalı yazarlan doğruluyor. Martin, yaptığı açıklama- da Herge'in Tenten'ın çizimlerinde hatta öykülerin yazımında çok küçük bir rol oynadığını, çoğu zaman düzelt- meleri bile yapmadığmı söy lüyor: "Za- man geçtikçe daha daazçahşnıayabaş- ladı. En sonunda bir iki düzeltme dı- şında bir şey yapmaz olmuştu. Biitün çizimleri yetersiz kalıyordu. Çizdiği her şeyi veniden çizmek zorunda kalıyor- du k. O da bu nedenle artık çizmeme- ye başlamıştı. En son asamada artık sa- dece birkaç eskiz çiziyordu. Çizimlerin yiizde yetmişi ise bana aitti. Herge'in kafası başka kişilerin fikirlerini iiret- me konusunda iyi calışıyordu ama öz- gün fikir üretemezdi hiçbir zaman." Tenten, Herge'in yaşadığı dönemde 51 ülkede 17 mılyon adet satmıştı. Kendisi de Herge'in ölümünde sonra saygın bır çızer olan Martin bu sayı- nın Herge'i son dönemlerde rahatsız etmeye başladığını söylüyor. Tenten'i tam bir başbelası olarak gören Herge bir keresınde Tenten'den nefret ettiği- ni bile söylemiş. Herge'in Tenten, Snowy ve Had- dock'u konu alan çizgi dizisi ilk ola- rak 1929 yılında Belçika'da bir dergi- de yayımlanmaya başlamıştı. Bu çi- zimler zamana ayak uyduramayınca çizer Tenten'i güncelleştirme yoluna gitti. Herge. yaşadığı sürece kitaplann yeni basımlanna izın vermediğinden kitaplar Tenten'ın doğum yılı nede- niyle bu yıl yeniden basıldı. 73 yaşındaki Fransız şarkıcı Juliette Greco, 5 yıl aradan sonra yeni albümünü yayımladı 'Yaşam için hayktnyorum 9 • "Her zaman, kendime ait her şeyi vermeye çalıştım, bütünüyle açtım kendimi. îçimde küçük bir kız çocuğu var vermenin. bütünüyle adanmanın ne demek olduğunu biliyorum. Birçoklan yıpratıldığımı düşünüyorlar, evet yıprandım. Hiç tanımadığım, hiç kimse olan insanlara verdim kendimi, o bakışlar, soluk alışlar ve kalpler kalabalığına... Ama sahnede yıkılmak, benim en büyük tutkum." : -4 - •«\ı«. 'Yeni albümüm bir çığlık!' -Yeni albümünüzde sizin için özel bir anlamı obn parçalar var raı? Albümde 'Train de nuit' gibi belleklerimiz- den silinmeyen izlerin yarattiğı şarkılar var. Gü- nümüzde birçok genç insan Naziler, toplama kamplan ve faşizmle ilgili hiçbir şey bilrniyor. Pinochet'nin Şili'de iktıdarda olduğu dönemde Paris'te. kocaları ve çocuklan öldürülen bazt ka- dınlarlatanışmıştım. Işkence gören ve artık yü- rümekte bile güçlük çeken insanlar tanıdım. 1981 yılmda Şili'de askerler, bürokratlar ve eş- leriyle dolu bir salonda konser vermiştim. Ay- ni saç renkleri ve aynı giysilerle hepsi birbin- ne benziyordu. Eşim ve ben. askeri bır mezar- hktaymıştz hissine kapılmıştık. Büyük bir za- ferhavasmda çıktığım konserden. ölüm sessiz- liği içinde aynldım. Örneğin bu deneyim de re- pertuvanmdafa parçalar- dan birine esin kaynağı oldu. - Pinochet geçen son- baharda tutuklandı. Bu konuda ne düşünüyor- sunuz? Evet, binlerce insanı ölûme mahkûm ettikten sonra... Pinochet'nin tu- tuklanması, bir neşe ve zafer anıydı. İyi avukat- lan olduğunu gördük, ama yine de büyük bir sabırla adaletin yerini bulmasını bekliyoruz. Yapıjan kötülükler cezasız kalmamah. - Peki ya pişmanhk du\u>t)rsa? Tüm dünya yaptıklan tçın af diliyor, BillCBıı- ton bile. Ben bu nedenle Katoliklikten vazgeç- tim, günah çıkarma kavramı yüzünden. Birpe- der sizi tüm günahlannızdan anndırsın, olacak jş değil. - Günümüz kadınhn hakkmda nekr düşü- nSyorsuuuz? Çok yorgunlar. Kadmlann güçlerüıi yiîirdik- leri tuhaf aamanlara dönüyormuşuz gibi hısse- diyorum. Verilen onca mücadeleden sonra ev- de oturmantn daha iyi bir fikir olduğuna karar verdiler. Bu hayat kadmlara göre defii sanınm. -Onceld albümünüzdcyeralan parçalann S&E- lerini Katalan anarşist Etienne Roda- Gil jaz- nuşfL Yeni albümünüzdc ise sörier bOge riyatro ve stnema adanu Carriere'ye ait. Erienne bir haykınştır. Aramızda çok güçlû bir bağ var. Onun evreni benim devrimci ve ak- tif yanuna çok yakın. Ama yeni albümüm de bir haykınş, bir çığlık gerçekten, doğanın katledil- mesine karşı örneğin. Işlerimizde daha fazla kâr etmek uğruna sevgıli küçük gezegenimizi kirletiyoruz... Carriere'ylebirakşamyemeğin- de tanıştım. Ona şiirlerinden bazı pasajlaroku- dum, ikimiz de memnun kalmışük. Sonra şiir- leri bestelemesi için eşime verdim. Jouannest, şiirlerin içinde kayboldu adeta... Ben de şündi bu şarkılan bütünüyle keyifalarak söylüyorum. Un jour d'ete et q\ıelques nuits, bir CD ve ki- taptan oluşuyor. Okunacağını umuyorum. Ka- pak resmini irmeU Jung güzel bir ılkbahar gü- nünde Saint-Tropez sahilinde cektı. Sünealist bir fotoğraf, kadınlığı ve şıddetı kutsuyor san- ki. Fotoğrafta büyük bir bıçağa dayanmış siyah bir kannca var. Babam Korsikalıydı, elimde ko- cabir bıçakla, bir erdem bıçağıyla dünyaya gel- dim ben. Fotoğraftaki bı- çak, bir kaldıraç gibi ku- ma saplanmış duruyor ve ben, kadmlann varlı- ğının, bıçağm görünme- yen tehlikeli, kesici ya- nını yok etmelerini umut ediyorum. - Un jour d'etefihngi- bi oluşturuimuş bir şar- kı. La reponse du roi ise bir öykü anlanyon Hint- li bir kraL tanrüar tarafindan cezalandınlıyor \% bir kadına dönüşturülflyon. Kral, kadın giysılerine bürünüyor ve biliyor ki kadın ve erkek arasındaki aşkta daha çok zevk alan taraf kadın... Kralın da söylediği gi- bi tanrılar tarafindan kendisine sunulan bu güç- lü zevk, gökyüzünden daha yüksek, okyanus- lardan daha tath, yaşamak hazzının ta kendisi... Carriere. gerçekten çok büyük bir masalcı ve gözlemcı. Her söyleyişimde, her defasında de- ğişik kokular ve renklerle, tuzla, denizle, güne- şın rengiyle, uçuşan kumlarla ve ölümle, şarkı- mn yeni bir dönüşüm geçirdiğini hissediyorum. Her şeyi görebiliyorum ve o krah da çok iyi ta- nıyorum. Gözleri mavi, umutsuz bir mavi, dün- yanm tüm mavileri... Daha mavisi, böyie bir ma- vi hiç olmamıştı. {çlerindedramtaşıyanbirçift göz... Aynı dramı bırkez de 1993 yılında Oryın- pia'da yarattığımı anımsıyorum. Kûltfir Servisi - Jean-Paul Sartre en yakın arkadaşıydı, Miles Davis ise sevgilisi. Henüz 15 yaşındayken Gestapo tarafindan tutuklanrp hap- se atıldı ve sonra Orson VVİeUes ıle ay- nı sahneyi paylasrı. 1950 ve 1960'Iar- da Brigitte Bardot'nun panzehiri olarak gösteriliyordu: Entelekrüel, dikbaşlı Fransız kadını; seksi ama po- litik ğörûş sahibi; yani tüm dünya- daki solcu erkeklerin beğenip arzu- layabileceği bir kadın tipi. Bu kadının adı Juliette Greco. Fransız müzik geleneğıne admı al- ün harflerle yazdırmış bir şarkıcı ve usta bir oyuncu. Bugün 73 yaşmda ve ulu bir çınar gibi dimdik ayakta. Greco kendi yaşamı içinde o kadar çok yaşamı bir arada ve art arda ya- şadı. Göz kamaştıran yaşam enerji- si insanı hayrete düşürüyor. Fransız müzığinin asi şarkıcısı Juliette Gre- co hâlâ sahnede...5 yıllık bir aradan sonra ortaya çıkan 'Un jour d'ete et quelques nuits-Kr Yaz Günü ve Pek ÇokGece' için Fransa'nın Le Mon- de gazetesi 'sıradışueksiksizveiççe- tdşnıevarıncaya kadar içten'niteîe- melerini kullandı. Lıberation ise "Greco, npkı Fmistbirressammpa- lerindeki renkleri bıçağıyla alıp ru- vale sürüşündeki sertiık ve yumu- şaklık gibi sözcükleri ya öfkeyle rü- kürüyor ya onlan okşar gibi söylü- yor" diyor. Miles Davis'in se\gilisiydi Yeni albümü 'Un jourd'eteetqu- elques nuits_'-Bir Yaz Günü ve Pek Çok Gece'dekı parçalann sözleri, şaır, tiyatro adamı ve senarist Jean- ClaudeCaiTiere'e.müzıklerıseJac- ques Brel'in en güzel şarkılannın bestecisi, Greco'nun eşi, piyanist Gerard Jouannest'e ait. Albüm, piyasaya çıktığı ilk dört gün içinde 20 bin adet satış yaptı. Al- büme eşlik eden fotoğraf albümün- de ise, 1940'lann sonlanndan 1997 yılına dek uzanan süreçte Greco'nun bir insan ve bir sanatçı olarak yaşa- mından kareler yer alıyor. Greco şu gürüerde, mayıs ayında Odeon Tiyat- rosu'nda vereceği bir dizı konserin hazırlıklanyla uğraşıyor. Greco yine eski politik düzlemin- deve yine dikbaşlı Ömeğin'ItVVas A Night Train-Bir Gece Treniydi' adlı şarkısı Yahudı çocuklannm Fran- sa'dan sınırdışı edilişini anlatıyor. Bu konuda duyarlı, çünkü 1942'de Gestapo tarafindan tutsak edilmesı- nin nedeni annesinin de Musevi di- renişine destek vermesiydi. Birkaç tane 'yeşil banş' şarkısı da portreyi tamamlıyor. Son dönemde gerçekleştirdiği bir Greco, büyük flgi toplayan albfimden sonra mayısta konserler verecek. dizı radyo. televızyon ve gazete rö- portajlanyla Fransız kamuoyunu >-e- nıden kendine hayran bırakmakla kalmayıp, kendisini hemen hemen hiç tanımayan genç kuşağı da şaş- kına çevirdi. Yine baştan aşağı siyah- lara bürünen bu dev kadın, yetmiş- lik şarkıcı, oyuncu ve devrimcı, renk- li bır geçmişten süzdüğü çarpıcı anekdotlannı paylaştı izleyiciyle. Anlattıklan, 20. yüzyılın ikinci ya- nsmı yaşayan bir dünyayı betimli- yordu. Bu anılardan birinde Juliette, çok şık bır Paris restoranında kapı dışa- n edilmek istenmişti. Nedeni ise ya- nında siyahi bir adamın olmasıydı. Bunun üzerine Greco, sakın bır ta- vırla restoranın şef garsonunun eli- ni kendi elıne aldı, avucunun içini öpmek istercesine eğildi ve tam öpe- cekken hızla tükürdü. Yanındaki si- yahi adam mı? Uzun yıllar boyun- ca büyük aşk yaşadığı ünlü caz trom- petçisi Miles Davis'den başkası de- ğildi tabiı Sartre, ona şarkı sözii yazdı Jean Paul Sartre,Greco'nun en ya- kın arkadaşı ve platonik âşığıydı. Juliette'in deyimiyle 'çok sağlam âsık.' Hatta bir zamanlar Greco'nun şarkılan için söz bile yazmıştı ünlü yazar. Ancak bu şarkı sözleri esra- rengiz bir bıçımde ortadan kaybol- du ve dünya da tarihin ilk varoluş- çu şarkı sözlerinden yoksun kaldı böylece. 1981'de AugustoPinocbet'nm da- vetiyie Santiago'da bir konser \er- mişti. Şili rejımi, bu konseri Şilili sol- culan rejimin samimıyetine inan- dırmak için çok akıllıca bır girişim olarak görmüştü o dönemde. Greco ise konserinı tümüyle Pinochet'nin yasakladıgı de\ rim ve banş şarkıla- rıyla dolu bir resitale çevirmıştı. "Sahneye çıköğımda tam bir curcu- na vardı" diye anlatıyor Juliette. "Ancak sahneden indiğbnde ardun- da ölümcül bir sessizlik bıraknnı. O sessizlik ha>aünnn en büyük zafer- lerinden biri oldu." Greco'nun bir dığer büyük v'aka- sı dakendi yaşadığı ve 1950'lerin v^- roluşçu- bohem-öğrenci kentı Pa- ris'm kalbinin attığı semt olan Sa- int-German-des-Pres 'nin fast food restoranlann ve modaev lerinin isti- la ettiği bir yer olmasını önlemek için açtığı savaş olmuştu. Sartre ve SimonedeBeauvoir" m oyun bahçe- si olan bu semt şimdi Y\es Saint Laurent, Benetton ve Baskin- Rob- bıns imzalanndan geçilmiyor Juliete Greco isminın görkemli dönüşünün insanlar üzerinde 'eskJ- nin horöadığı' izlenimıni uyandırma- sı da bu yüzden olsa gerek. Paris, Gre- co'nun alun çağlannda kültürün kay- nadığı kazandı. Sartre bu şehirden başka nerede bir cafe'de orurup Mi- les Davis'e "Julietteile neden evien- miyorsun" diye sorabılirdi ki? Fran- sız müziğınde bırekolün adı olan Ju- liette Greco'yu o günlerin Parisi'nden başka bir şehır ortaya çıkarabilir miydi? Papirüs'te bu ay 'eşcinsellik' sorgıılanıyor Kültür Servisi - Aylık kültür sanat der- gisi Papirüs. ocak sayısında çok sorgula- nanan, sorgulandıkça yeni sorular doğu- ran bir konuyuele alıyor: Eşcinsellik. Dos- yamngirişyazısıTuncaArslan'aait. Ars- lan. 'Sistemin Sevdiği ve Sövdüğü Çocu- ğu: Eşcinsellik' başlıkJı yazısında Babıl- lılerin ünlü destanı Gılgamış'ı hareket noktası alarak eşcinsellığin sosyal birol- gu olarak evriminı ve bu evrimin sınema- ya yansımalannı ele alıyor. Âhmet tnam 'Yeni Bir Dünya, Yeni Bir Cinselnk' adlı yazısında cinselliği bir 'ha- berleşrne' olarak yorumlamanın ipuçla- nnı venyor: Cinsellikle dile gelen nedir? Cinsellik ne anlatır? Bir insan bedeni ne söyler? KağanGünerise 'EşcinselveLez- biyen Sanatçı Tanımı Üzerine' adlı ince- lemesinde sanatçının cinselliğini nasıl ya- şadığınınbireyselkimliğininbaşatbirun- suru olarak görülmesi durumunu sorgulu- yor. Reha Llkü de 'Erkek Eşcinselligi ve Sanatçı Kimliği' adlı yazısında eşcinsel erkeklere ılişkin klişelen ele alıyor. Dos- yanın bıtış yazısı ise bir Papirüs okuruna ait. Okur. 'cinsiyet degiştirme' sürecini, yaşadıklannı, yaşayamadıklannı, özgür- lük arayışmı ve kurtuluş noktasını 'Yaşa- mımı Ozgür ve Onurlu Bir Kadın Olarak Sürdürüyorum' başlıklı yazısıyla payla- şıyor diğer okurlarla. Papirüs'ün son sayısında aynca Arif Aca- loğlu'nun 'Türk Mttolojisinde Eskatolo- ji, Toplum ve Etik Değerler" adlı araştır- ması, Tank Dursun K'nm 'Yeni Bir Yüa Girmiştik HanL.', A. Halit ın 'Didaktik Söylem. Edebiyat, Sanat, KiUtür Bileşke- leri', Tacim Çiçek'in 'Çocuk Yazını ve KaynakÇocukKJtaplan',ÖnerYagcı'nın 'Sabaharrjn Evuboğlu'ya Aydmlanmak", Gökhan Cengizhan'ın 'Küçük Düşmek Zorunda mısınız', Mucize Ozinalın 'Ül- kesini Seçen Bir Yazar: Dursun Akçam* ve Dr. Durmuş Bakar' ın 'Reklam mı Yaban- cılaştırma Efekti mi?' adh ınceleme ve gözlemleri yer alıyor. Thanasis Paraske- viyadis Derviş Şentekin ve Faruk Duman öyküleriyle okuyucuyla buluşurken. Nev- ruz Uğur, llgını Veryeri, Ferruh Tunç, Me- tin Cengiz, Çetin Çağlayan. Kriton Dinç- men ve Ömer Faruk Hatipoğlu şiirleriy- Ie yer alıyor dergıde. ODAK NOKTASI AKV1ET CEMAL Şanatın Özgüplüğü ve Özgüplüğün Ahlakı (II) Anadolu Üniversitesi Deviet Konservatuvan Sah- neSanatlan Bölümü'nde. Bertott Brecht'in "Ana" adlı oyununun hazırlık çalışmaları sırasında çıka- rılan "yasaklanma" ve "oyunun baştan itibaren estetik açıdan değil, ideoiojik açıdan eleştirildiği" söylentilerine geçen haftakı yazımda değinmiş- tim. Bu arada oyunun "estetik açıdan eleştirilme- diği" yolundaki -basına da ısrarla yansıtılan!- sav- lann doğru olmadığını, örneklerle göstermıştim. Konservatuvarın kadrolu öğretim üyesi sıfatıyla ve derslerinin çerçevesi içerisinde, dolayısıyla her şeyden önce eğitim amaçlı olarak bu oyunun yö- netmenliğini üstlenen -konservatuvardaki resmi görevi gereği, bu işi zaten yalnızca bu sıfatla üst- lenme hakkına sahip olan!- Doç. Dr. Metin Balay, yönetim tarafindan ve hep nazık bır üslupla bazı sakıncalara dikkatinin çekilmesine karşın sanki bir öğretim üyesi değil, fakat özel bır tiyatro toplulu- ğunun yöneticisiymışçesıne, rejisinde sonuna ka- dar direnmiştir. Bundan sonraki aşamada, karşımıza basına da yansıtılan -ve ne yazık ki bazı basın organlarınca doğruluk derecesi hiç araştırılmadan yer verilen- yalanlarzincirinin ikinci halkası çıkmaktadır. Çün- kü Sayın Metin Balay'ın savına göre, konservatu- varda "Brecht ve Ana oyunu yasaklanmıştır". Oysa gerçekte konservatuvarda ne Brecht ne de "Ana" oyunu yasaklanmıştır. Her şeyden önce bu proje, önerildiği anda konservatuvar müdürü ta- rafindan kabul edilmiştir. İkinci olarak konserva- tuvar müdürü Prof. Dr. Bahadır Gülmez, hemen hiçbir uyansıntn dikkate alınmamasına rağmen oyunun 17 Aralık 1998 günü seyırciye açık oiarak oynanmasını, temsilden sonra sahnelemenin kon- servatuvar ortamındatartışılmasını ve sonraki gös- terimlerin bu tartışmadan sonra yapılmasını öner- miştir. Oyunu yöneten öğretim üyesi, bu öneriyi benim- sememıştir. Bunun üzerine konservatuvar müdü- rü, birincil amaç olan eğitim amacının dışına çıkıl- makta olduğu kaygısına haklı olarak kapılarak, oyunun bu koşullar altında gösterime ginmesıni uygun bulmadığını, anılan öğretim üyesine bildir- miştir. Burada iki sorunun yanıtını bulması gerekmek- tedir. Tarihi belirterek, oyunun yönetmenin istediği bi- çimdeve seyirciye açık oynanmasını öneren bir kon- servatuvar müdürü, bu oyunu nasıl yasaklamış olabilir? Oyunun yönetmeni olan öğretim üyesi, bu öne- riye neden yanaşmamıştır? İlgili öğretim üyesi, oyunun oynanması önerisi üze- rinde hiç durmaksızın bir sonraki aşamaya, yani konservatuvar müdürünün "bu koşullaraltında" gös- terimi uygun bulmama kararına sarılır. Ve müthiş bir "Brecht ve 'Ana' oyunu, Eskişehir Konserva- tuvan 'nda yasaklandı" kıyameti kopartıJır. Öğretim üyesi olan yönetmen, oyunda rol alan öğrencile- re "Merak etmeyin, burada yasaklanan bu oyunu bizASTta oynayacağız" der. "Sanatın özgürtüğü!" çığlıklarıyla koparılan bu kıyamet önce Eskişe- hir'de yerel basına. hemen ardından Türkiye'deki hemen bütün gazetelere ve televizyonlara yansı- tılır. Bu arada yine yayın organlarına öğrencilerin ağzından da uzun bir bildiri gönderilir. Bu büdiride öğrenciler, özetle sanatın kısıtlanan özgürlüğürvden ve bu oyuna hazırtanmak için harcadıkları 160 sa- atin "boşa gittığinden " yakınırlar. Ne var ki. özgür- lük savaşımı kokan bu bildiriyi hazırlayan ve sanat uğruna her şeyi göze almış gözüken gençler, bil- dirilerine imzalanyla sahip çıkmayı göze alamamış- lardır. Çünkü bildirinin altındaki "imza" şöyledir: BirGrup Öğrenci... Böylece bu öğrenciler, kendileriyle aynı görüş- te olmayan öteki öğrenci arkadaşlarının üstüne bir kuşku bulutu düşürmeyi -çünkü "birgnıp " içer- sinde herkes olabilir- etik dışı bir davranış olarak görjmemişlerdir! Öykünün son bölümüne önümüzdeki hafta yer vereceğim. Bu yazıyı ise sanatın özgürlüğü üzeri- ne bir saptamayla noktalıyorum: Sanatın özgürlü- ğü adına ve bu özgürlüğün sırtından söylenen ya- lanlar, her zaman sanata en katı baskılardan da- ha çok zarar vermiştir... email: ahmetcemaJi" superonline.com Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü Ahmet Özep'in • Kültür Servisi - 1998 yılında şiirdalında verilen Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü'nü, 'Aşkın Taçyaprağı" adlı kıtabıyla Ahmet Özer kazandı. Ataol Behramoğlu, Adnan Binyazar, Cevat Çapan, Alpay Kabacalı ve Hilmi Yavuz'dan olu^an seçici kurulun, Ahmet Özer'in Aşkın Taçyaprağı adlı kitabını bireyle toplum. doğayla kent yaşamı arasındaki ilişkilen ınce bır duyarlılıkla dile . , getirdiği için ödüle değer bulduğu bildirildi. BUGUN • BORUSAN KÜLTÜR VT SAX\T MERKEZİ'nde saat 18.30'da Oğuz Dönmez in konuşmacı olarak katılacağı 'Liuslararası Sanat Hukuku ve Türkiye' başlıklı söyleşi izlenebilır. • .4KM Büyük Salon'da saat 20.00'de IDOB tarafindan sahnelenen 'Carmina Burana' izlenebilir. • CRR Konser Salonu'nda saat 19.30"da Andrea Dieci'nin gitar resitali yer alıyor. • BELGESELSİNEMACILARBtRLİĞt nde Kaya Ozakgün'ün yönettiği 'Kuş Cennetinde Sonbahar' isimli fılm 13.00-19.00 arası her saat başında gösteriliyor. • tFSAK'ta saat 19.30'da Prof. Dr. VeH Sevin'in 'Bir Kazı Günlüğü' konulu dia gösterisi var. • ,\KSANAT'ta saat 12.30'da video'dan 'LeRetour de Martin Guerre' isimli Fılm ve 19.00'da 'Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma Önceükli Turizm Anlayişı' konulu panel izlenebilir. • TÂRANTA BABU KÜLTÜR VE SANAT MERKEZİ'nde saat 19.00'da Ceyhan Mumcu ve Ferit tlsever'in katılacağı "Uğur Mumcu ve Bağumı/Jık Mücadelesi" konulu söyleşi izlenebilir. CUMHURİYET KİTAP KULÜBÜ'NOE BUGÜN • Taksim'deki sergi salonunda 18.00-20.00 saatleri arasında Ferruh Dogan, Behiç Ak vc Tan Oral'ın konuşmacı olarak katılacaklan, ölümünün 1. yılında An Ulvi'yı anma toplantısı gerçeldeştirilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle