Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 OCAK 1999 ÇARŞAMBA
14 KULTUR
Murat Morova, geleneksel değerlerimizi günümüz ikonolojisiyle yeniden okuyor
Geçmişten referansla bugün
• Referanslanm geçmişten ve tarihten alan,
ama şimdiyi ifade eden işler yapmaktı amacım.
Çünkü bugün, kutsal zamanı içinde banndıran
tek an bana göre. Asla bir arkeolojik kazı değil.
îşlerimin okunması için izleyiciye önerdiğim
referanslar, her ne kadar mistik bir üsluptan yola
çıkıyorsa da, bu duyarhlığın çok özel bir alanıdır.
ESRA ALİÇAYTJŞOĞLU
Murat Morova'nın Urart Sa-
natGalerisi'ndeaçtığı 'Dil+Sıı-
ret' başlıklı sergisi, gelenek ve gü-
nümüz ilişkilerini Islam ıkonog-
rafisi aracılığıyla gündeme ge-
tiriyor. Sergideki işler, Dogu sa-
natının ikonografısinin, ikonolo-
ji oluşturma yolunda 'yeniden
üretimiyle' ilgili sorulann so-
nunda ortaya çıkan çalışmalann
bir bölümünü oluşturuyor. Mo-
rova, 1992'den bu yana Remz,
Nafile Yazılar, Yalan Dünya,
Hay(ı)r, Uryan adlı çalışmalann-
da da konvansiyonel anlamdan
içset an 1ama doğru bir evrilme
sürecini sorguluyordu.
1990 yıhndan bu yana düzen-
lediği tüm sergileri belli birkotı-
sept dahilinde sunan sanatçı, ken-
di sanat anlayışmı anlatmak, iz-
leyicinin resimlerle bağlantı ku-
rabilmesi ve dünyasının kapıla-
nnı biraz olsun aralatabilmek
için bu kez 'Dil+Suret'başlığıy-
labuluşuyorizleyicileriyle. Mu-
rat Morova. geçmiş değerlerimi-
zin içinde yer alan kavramlan, gü-
nümüzde yeni bir ikonoloji ola-
rak yeniden okuyabilir miyiz dü-
şüncesinden yola çıkıyor.
- Yapıtlannızda geleneksel sa-
nat dilini kuflanryorsunıız. Bu dil
geleneksel anlayıştan ne tür fark-
lılıklar tasryor?
Geleneksel sanatımıza baktı-
ğımızda bugüne kadar sürekli
bir üsluplaştırma yönünde arayış-
lara gidilmiş olduğunu görüyo-
ruz. Sadece o malzemenin o ya-
nmdan nasıl faydalanabiliriz en-
dişesiyle hareket edilmiş. Ben
bu anlayıştan farklı olarak daha
çok malzemenin içeriğiyle ilgi-
li yeniden üretim yapılabilir mi
endişesiyle yola çıktım. lçerik-
le ilgili yeniden üretim yapar-
ken elbette geçmiş degerleri ve
ikonografileri biçimsel olarak
da referans almaya mecbursu-
nuz. Ama burada, o anlamin ya-
ni şimdi dediğimiz kısımdan yo-
la çıkarak bugünün problemiy-
le o ikonografi yeniden okuma-
ya tabi tutulabilir mi endişesiy-
di yaşanan. Beni zaman zaman
meşgul eden bu sorular sergile-
re ad olarak geçiyor.
Kişiselden yola çıkıyor
-Sergfye adını veren *Dil+Su-
ret'i birbirini tamamlayıcı söz-
cükler olarak mı başhğa taşıdı-
mz?
Dilin sözlük anlamı; yazıli ve
sözlü iletişimi sağlayan... Tasav-
vuftaki özel anlamı ise gönül.
Gönül anlamının yanı sıra Ale-
vi, Bektaşi edebiyatında, Hz.
AH'nin zülfikânnı temsil ediyor.
Üç farklı anlam banndınyor için-
de. Suretin sözlük anlamı; aslı-
nın kopyası olmak. Tasa\-vufta ise
tannsal güzelliğin insan görü-
nümünde tecellisi anlamına ge-
liyor. 'Dfl + Suret', iki a>Ti şeyin
birbirini tamamlaması
- Bu çok anlamhlık ve zengin-
lik nasıl yansıdı sergiye?
Evet. çok zengin. Görünen,
bilinen yüz ve konuşmak aslın-
da birer tespittir. Fakat ne kadar
hakikati yansıtırlar içinde? Ar-
kasındaki iç anlamlar farklı ola-
bilir mi? Evet olabilir, diye dü-
şünüyorum. Bunu, geçmiş iko-
nografilerden birtakım öğeler
alarak, ama güncelle ve zaman
zaman kişiselle (sanatçının ken-
di suretini kullanması kişisel bir
tarihe de gönderme yapar) ama
tüm insanlığı da kapsayacak şe-
kilde ele almak önemli. Kendi yü-
zümle sizi, geçmiştekilen ve ge-
'Geçmiştekileri ve gelecektekileri bir özet halinde toplu yorum.'
lecektekileri bir özet halinde top-
lamaya çalışıyorum. Dilin im-
kânlanyla kurduğum bütün bu
yazılı göndermeler aslında çok
kişisel bir şeyden yola çıkıyor.
- Nedir bu kişisel olan?
Yaşamımın sıkıntılı geçmiş bir
bölümü... Muntazam olarak de-
ğil, ama kötümser dönemlerim-
de tutmuş olduğum bir günce
var. Aradan zaman geçti|inde
bu günceyı okuduğumda bir şey
dikkatimi çekti; 'çok üzüldütn'
diye yazmışım. Bakıyorum, o
üzüldüm kelimesi o günün du-
yarlıhğını. acılannı anlatmakta
yetersiz kalıyor. Bunu siz okudu-
ğunuzda 'çok üzfiMfim'den an-
layacağınız şey çok fazla değil.
Herkesin kendi yaşadığı acılara
katlanma sınırlan farkhdır. Bu-
radatespit edilmiş olan gerçeğin,
hiçbir zaman gerçeği tam anla-
mıyla yansıtmadığı bir felsefik
problem olarak karşımıza çıkı-
yor.
Isyankâr ve muhalif
- Bunu da, ışık-gölge ovunuy-
layapıtlanıuza uyguluyorsunuz_
Evet Cama tespit edilmiş me-
tinsel bir gerçek var. Fakat asıl
hikâye ışıktan dolayı arkadaki
fonadüşengölgeler... Bunlarde-
forme olabiliyor, silikleşebili-
yor. O sözcük, o duruş arkasın-
da farklı iç anlamlaryaraüyor. Bu,
benim istediğim bir iç anlam da,
hiç farkına varmadığım. sizin
fark ettiğiniz iç anlamlar da ola-
bilir. Bunlann hepsi doğrudur,
hepsi de yanlıştır.
-Güncemanbğının yanı sıra ge-
leneksel sanatın hangi öğeleri
yansıdı yaprtlara?
Yazılı evrakı, gönderme yap-
ması açısından geleneksel kitap
sanatlannm bütün öğelerini kul-
lanmaya çahştım. Kitap cıltleri,
sicimler, ebrular, kâğıt kesme sa-
natı gibi... Yazılann yazılış şek-
li ise kaligrafı sanatında marjin
adı verilen çok özgürce yapılan
kompozisyonlar. Onlara sadık
kalarak bir kişisel tarih, referans-
lanm geçmişten ve tarihten alan,
ama şimdiyi ifade eden işler yap-
maktı amacım. Çünkü bugün,
kutsal zamanı içinde banndıran
tek an bana göre. Asla bir arke-
olojik kazı değil. Kullandıgım.
işlerimin okunması için izleyici-
ye önerdiğim referanslar, her ne
kadar mistik bir üslup, mistik bir
duyarlılıktan yola çıkıyorsa da,
bu mistik duyarhlığın çok özeİ
bir alanıdır Asla ortodoks olan
birduyarlıhkdegil.
- Bunu özeflikk mi seçiyorsu-
nuz?
Evet. Çünkü hem sanatçı hem
de insan tav nmda mistik deger-
leri kendi içımde banndırmakla
beraber isyankâr ve muhalif ta-
rafmı inatla korumak isteyen bir
yapım var. işlerin bu anlamda
muhalif bir yanı da var, resmi
söyleme karşı.
- Peki ne tür malzemeler kul-
landuıız?
Malzemelerin de kendince
farklılığı var. Hiçbiri geleneksel
resim malzemesiyle yapılmadı.
Atık malzemelerle, katran, tü-
tün, cam elyaflan, kâğıt, naylon,
çöp torbalan gibi malzemeler
kullanıldı. Gözümüzden kaçırdı-
ğımız, sanayi toplumunun önem-
semediğimiz atık maddelerini
yeniden üretmeye çahştım. Insa-
nın olduğu gibi malzemenin de
'öteJd' kavramı var. Bunlara kay-
naklık eden geleneksel sanatta da
bunlann yeri var.
- Sergiyi bir resim sergisi ola-
rak nitelemiyorsunuz_
Evet, çünkü ressam sıfatıyla
hareket etmedim. Bu bir kav-
ramsal sergidir. Sadece resimsel
ifadenin olanaklan kullanılarak
mesaj iletilmeyeçalışılmıştır. Bu
yüzden resimsel endişeler his-
sedilmiyor.
Yaşamdan referanslar
- Hurufilik düşüncesini refe-
rans ahyorsunuz»
Hurufilikte, sayıların ve ra-
kamlann bizim kaderimizle bağ-
lantısı vardır. Işlerimde bu düşün-
cenin etkilerini görebilinz. Işle-
rimden çoğuna Bektaşi sözü olan;
"Aynayı rutrum yüzüme, Ali gö-
ründü gözüme" kaynakhk edi-
yor. Aynaya baktığımız zaman
gördüğümüz Hz. Ali, kutsal olan-
dan yola çıkarak insanın kutsal-
lığma vanyor. tnsana değer ve-
ren bir malzeme olması açısın-
dan bu beni çok etkiledi.
- Özellikle Doğu ikonografisi-
ni kuDanma amacırm neydi?
Batı sanat felsefesini, düşün-
ce felsefesini ilgilendiren mad-
delerin, bizde de karşılıklan var.
Bazı şeyleri duyarlılıkla alıp su-
ni gündemler yaratmaktansa bu
problemlerin aslında kanlı, can-
lı. kendilerine göre sorunlan,
kendilerine göre cevaplan olanı-
nı almak daha doğru geldi. Ken-
di dilimin imkânlannı, kendi coğ-
rafyamın çizgilerini, kendi zi-
hınsel tasavvurumda anoloji ola-
rak çağnştıran imgeleri kullan-
maktı amacım. Bu malzemeyle
hareket ettiğimde bazı şeyleri
daha rahat ifade edebileceğimi
gördüm. Burada kişisel tercihler
söz konusu, bundan kastım şu;
bunlann sadece estetikleriyle de-
ğil, felsefeleriyle de meşgulum.
Yaşamın içinde zaten bire bir re-
feranslar alryorum. Bu kendi için-
de, kendi duruşumla yapmak is-
tediğim iş arasında hem bakış
açısı hem de dil açısından bir
birlik... Tasavvuf beni ilgilendi-
riyor. Bunu da plastik alanda ben
neler yapabilirime getiriyorum.
Ariel Dorfman 'ın 'Kayıplar' adlı oyunu Rutkay Aziz Hn yorumuyla Ankara Sanat Tiyatrosu 'nda
' Cesetsunan ırmakheryana egemen[
TÜRSAB'dan tepki
'Kültür
turizmi
baltalamyor'
KüJtür Servbi - Tûrkiye Seyahat
Acentalan Birliğı (TÜRSAB), Kül-
tür Bakanhğı'nm müze giriş fiyatla-
nna yaptığı zammı ve bu zammın
yürürlüğe giriş tarihinm değiştiril-
mesini eleştirdi.
TÜRSAB Başkanı Taih» Çamaş,
Kültür Bakaniığı'mn 'DeH Dumrur
yöntemi uvguiadığını belirterek *M ü-
ze giriş fiyatlanna yapılan aşın zam
ve bu konudaki keyfî rutumlar ite tu-
riznısektöriinûngeliştirmeyeçahşa-
gıkükürturlanadeöıtaaöaaDiyor'de-
di. Kültür Bakanhğı, 1999'da uygu-
lanacak müze giriş fiyatlanna yap-
tığı aşın zamma ek olarak yenı fiyat-
lann yürürlüğe giriş tarihini de nor-
mal tarihi olan nisan ayindan ocak ayı-
na çekti.
TÜRSAB Başkanı Talha Çamaş,
bu zammm hiçbirgerekçe ile izah edi-
lemez oranlarda olduğunu belirterek
'HükümetenflasyoounviLak54.dö-
viz artışının buna yakın olduğunu
açıklarken nasılohı>wda KültürBa-
kaıumüzegirişfiyarJarma yfizdeyflz-
lerin uzerinde zam \apı>or? Bunu
aniamak mümkün d e p
n
dedi. Ça-
maş. Kültür BakanlığVnm bu yakla-
şımının hükümet programlanrida yer
alan •Kültür furizminmgefiştirihne-
ü bedcfıni de baJtaladıgınr belırtrı.
Çamaş, uluslararası alanda işbir-
ügi yapılan kurumlarnezdinde zor du-
rumda kaldıkiannı ve ülkemize yö-
nelik güvenüı sarsıldığım vurgula-
dı: "Bizler bakanhğııı açıklanusBa
dayanarakl999yıhmü»gir^ırvat-
lannın yurtdt^tıdaki partnerterimi-
zebildirdik.Şimdi Bakanlığımız ft-
yatlaraı yürürlüğe giriş tarihini örte
aldı, bize aradaki farkı ödeyin' de-
nemc\weğme>i
edensebilekiınsenin
bunu ciddiyeahnayacafnu göre bu-
radan doğ^cak zarar ve vitirflecek
itibann sorumhıhığu idme ait ola-
cakör? Bu durura, yol açacagı ttünr
kav bmdan başka kültürturiznünde-
ki gerflemeve parald oiarak turiznı
geiirinin deduşmediK aedenotecak-
ür.Sektörünkindebutenchıgusıkm-
nh dönemde, böykatoe önemM rnaü-
yet farkı seyahat acentekrini zor
dunımda btrakır.'"
BAHAR TANRISEVER
ANKARA - Erkeklenn çoğunun yok
olduğu, yaşh kadınm kayıplannı bekle-
diği, ırmağin akıp gittiği bir ülke... Şili,
Arjantin ya da Yunanistan! Ülkenin adı
gerekiyor mu, kayıplar her yerde! Ceset
veren ırmak. tutsak etmiş dünyayı. Ve ana-
lar, kardeşler, eşler hâlâ bekliyorlar umut-
la, kararlılıkla, acıyla...
Geriye bir mezar dahi kalmaksızm en
zalim biçimiyle insanlann yok edilme-
si bugün de can yakıyor. Ankara Sanat
Tiyatrosu (AST), kayıp yakınlannın çığ-
hklanna yüreğini açan Şili yurttaşı Arl-
le Dorfman ın "KavTpjar" adlı yapıtını
sahnesine taşıdı. Arjantin doğumlu Dorf-
man'ın yapıtından Filiz Ofluoğlu'nun
Türkçeye çevirdiği oyunu Rutkay Aziz
yönetiyor. Dekor ve giysi tasanmını Me-
tin Deniz. müzıklenni KemalGünfiç'ün
gerçekleştirdiğı oyun, geniş bir kadroy-
la sahneleniyor. Oyunda Kerim Afşar,
N'urşim Demir, Erol Demiröz, Altan Er-
kekli, Serap Kıran Öner, Cavidan Polat-
kan, Hakan Akın, Hakan Güven, Özlem
Evren, Mete A> han. Fuh a Koçak, Başak
L laşer, Meltem Gülenç, Yasemin Erbu-
lun Sezgi, Serhat Kılıc, Sinan Demirer,
Tansd Ongel, Furkan Çelebi. Fatma Yık
maz, Aybike AkcoHu ve Erhan Avn rol
alıyor.
Yazar Dorfman'ın daha önce "Dul-
lar" adıyla roman biçiminde yazdığı ki-
tabının ülkesı Şili'de yayımlanabilmesi
için sahte bir isim kullanmış ve öyküyü
Yunanistan'da geçiyormuş gibi yansıtmış-
tı. Bugün hâlâ gündemde olan Pinoc-
het'nin darbesinde 17 yıliık bir sürgün
yaşamak üzere ülkesini terk etmek zo-
runda kalan Dorfman, Iskoçya'da özel bir
tiyatro grubunun işbirliği sonucu "Dul-
lar" romanını bir tiyatro oyununa dö-
nüştürdü.
4
Hâlâ sav^aşan bir dûnyadayız'
Oyun, tarih boyunca her dönemde ege-
menlerin ezilenlere karşı uyguladığı bas-
kı yöntemlerinden biri olan "kayıp et-
me"yi işliyor. Irmağın başında toplanan
kadınlar, yitirdikleri erkeklerini bekli-
yorlar. Ama ırmak onlara yalmzca ceset
veriyor. Cesetleri gömme haklan dahi
yok! Kayıplar zinciri gittikçe büyüyor.
Yine de ölüsü bile olsa almaya ve onu
toprakla buluşturmaya kararlılar... Ana-
lar. eşler, kardeşler; çocuklannın, sevgi-
lilerinin, kardeşlerinin, kocalannın acı-
sıyla sokaklan, alanlan dolduruyor ve so-
ruyorlar: "Nerede?"
AST Sanat Yönetmeni ve Yönetim
Kurulu Başkanı Rutkay Aziz, "Kayıptar*
ile ilgili sorulanmızı şövle yanıtladı:
- Dorfman'ın yapıtına bakış açınızı an-
latır mısınız?
Uluslararası Af Örgütü'nün katılımı ile
(Fotoğraf: HASAN AYDIN)
Lnalann içi kan ağlıyor. Nasıl yapanz da analanmızın o gözyaşlan bir kahkahaya,
banşçıl bir kahkahaya dönüşebilir. Türkiye'de büyük acılar yaşanmaktadır. Analann
gözyaşlanna karşıyım. Geleceğimiz de çok uzun, dikenli, kahırlı bir yoldur. Ama
yannımızm da aydınlık olacağına inanıyorum. Yoksa yaşamımızın bir anlamı yok.'
geçen aylarda İstanbul Çağlayanlar sem-
tinde bir "KayıplarOrmanı" oluşturul-
du. Bütün dünya kayıplannın hatta Ar-
jantin, Şili ve Cezayir'den analarla tanış-
ma olanağımız oldu. Onlarla konuştuk.
Onlar Kayıplar Ormanı'na fidanlannı
dikerken aslında mezarlan başında de-
ğıllerdi. Çünkü kayıplanna, kayıp ol-
duklan değil de ölü olduklan ile buluş-
madıklan sürece o umudu diktikleri fi-
danda hep yeşertiyorlar. Ve asla o ana-
lar onlann hâlâ kayıp olduklanna inan-
mıyorlar. "Bir gün muhakkak getecek
ve ben onu kucaklayacağım" duygusu-
nu yaşatıyorlar. Biz de
tt
Kayıplar"da
bunlan yorum olarak döşemeye çalıştık
ve bizim kadınlanmız da, analanmız da
bûtün o baskılara karşın, ırmağın onla-
ra cesetler sunmasına karşın o bekleyiş-
te; bir gün mutlaka gelecekler umudu-
nu ve direncini yaşayarak noktalıyorlar.
Tabii çok hüzünlü, acı çeken bir bütün-
lük diyebiliriz. Niye çekilmesin ki hâlâ
savaşan bir dünyadayız.
- Kayıplar'da umut mesajı daha mı
öne çıkıyor?
Temel sorun şudur: Analann içi kan
ağlıyor. Nasıl yapanz da analanmızın o
gözyaşlan bir kahkahaya, banşçıl bir
kahkahaya dönüşebilir. Artık savaşan
dünyanın savaşlanna banş adına bir son
vermenin gereğine inanıyoruz. Tabii gön-
lümüzde Cumartesi Anneleri'nin yeri
farklıdır. Türkiye'nıntarihsel gelişimin-
de somut bıçimde içinde bulunduğu şu
günlerde büyük acılar yaşanmaktadır.
Anneleri haftanın günlerine biçimlen-
dirmek ıstemiyorum. Tıpkı anneler gü-
nünü 365 günde bir güne indirgemenin
bir türlü politikasını anlayamadığım gi-
bi. Analann gözyaşlanna karşıyım. Umut-
suz olma hakkına hiçbir zaman sahip
değilim. Geleceğimiz de bu anlamda
evet çok uzun, dikenli, kahırlı bir yoldur.
Ama yannımızın da aydınlık olacağına
inanıyorum. Yoksa yasamamızm bir an-
lamı yok.
'Hesaplaşma içine girdik'
-Metin üzerindedeğişiklikyapıldı mı?
Büyük bir değişikliğegitmedik. Ama
zaman zaman kurgulamada değişiklik
çalışmalan yapmak zorunda kaldık. Me-
kânlann kaçınılmaz olarak o ırmağın_
dünyası içinde olduğu gerçeğinden ha-
reketle, gerek rejide, gerek dekorda açık
biçimın kurallan içinde bir bütünsele
ulaşmaya çabalıyoruz. Doğalcı, natürel-
ci bir anlatım değil, ceset sunan bir ır-
mağın her bir tarafa egemen olduğu, her
bir taraftan sarmaladığı, sardığı, tutsak
ettiği bir dünya içinde insanımızla bir
hesaplaşma içine girdik. Var olan düzen
ve insan.
-Oyunun ASTın 35. yaşına girdigi bir
dönemdesergilenmesinin özel bir önemi
varmı?
35. yıl çok önemli, onur duyduğumuz
Dorfman'ın "Kayıplar" oyunuyla gün-
deme gelıyor. Yazann bir lafı var: "Ka-
yıplar hangi ölkede yaşanmadı ki ya da
yaşanmayacak ya da yaşanmadı dfyefoi-
hY ımyiz?" Bu anlamda baktığınızda bir
dünya sorunu ülke sorunu bazında. Bu
oyun aracılığıyla Kerim Afşar ile tekrar
beraber olmak büyük onur veriyor. Dev-
let Tiyatrolan 'ndan konuk oyuncu arka-
daşımızNurşim Demir var. Devlet Kon-
servatuvan, Bilkent Üniversitesi, Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesi ve bizden ye-
tişmiş genç arkadaşlann bu oyunda bir
dayanışması, kaynaşması var. Bu da
AST'ın 35. yılıyla ve Türk seyircisiyle
hoş bir buluşma olacak.
DEFNE GÖLGESİ
TURGAY FtŞEKÇİ
Çağdaş Dünya Şiiri
İçinde bulunduğumuz yüzyıl sona ererken her alan-
da hesaplaşmalan da birlikte getiriyor. Yüzyılın ba-
şında insanlık neredeydi, sonunda nereye geldi?
Onümüzdeki biryıl bununtarnşmalanylageçecek. Bu
konular bir yandan tartışılırken bir yandan da yüryı-
lımızı anlamamıza ve değerlendirmemize yardımcı
olacak kaynak yayınlara kavuşacağız.
Işte bunlardan biri, şiir alanındayirminci yüzyılatop-
luca bakmamızı sağlayacak, Çağdaş Dünya Şiiri An-
tolojisi (Hazıriayanlar: Cevat Çapan, Eray Canberk,
Erdal Alova) geçen günlerde yayımlandı.
Kitabın önsözünde, yüzyılımız şiirine yaklaşabile-
ceğimiz kerteriz noktalanndan kimileri şöyle saptan-
mış:
yüzyılın sanatı artık geleneksel değerierinyok ol-
duğu (...) bir dünyada her türiü eskimişliğe bir tepki
sanatı olarak kendini gösterdi."
"değişik ülkelerde ortaya çıkan yenilikçi sanat
akımlan o ülkenin ulusal kültürierinden izler taşısa da
hepsinin temelinde rastladığımız uluslararası ya da
kozmopolit ortak özellikler bu akımlann kentlerde
doğmuş olmalanndan kaynaklanır."
"Modernizm gerçekte bir akımlar akımıdır."
yinvinci yüzyıktaki değerterdüzenini de sorgula-
dılar."
"eski sömürge ülkelerinın siyasal bağımsızlığa ka-
vuşma sürecinde üçüncü dünya ülkeieriyle birlikte
ulusal kimliklerini kazanma çabalannı yansıtan şair-
leryetişti."
"yüzyılın başlangıcındaki kulaktan çok göze yöne-
lik şiir anlayışı, gösteri sanatlannm yeni izleyici bul-
ma çabasıyla şaiherin yeniden kalabalıklar önünde
şiirierini bireroyuncu gibi ve zaman zaman mûnk eş-
liğinde okumalan gibi bir gelişmeyi de sağladı."
Bu alıntılardan şöyle bir tarihsel döküm de çıkara-
biliriz:
Kökenleri aydınlanma hareketi ve sanayi devrimi-
ne uzanan 'modemizm' akımı yirminci yüzyıl sanatı-
nı tanımlar. Yirminci yüzyılda şiirin hem btçimi deği-
şerek özgür koşuğa (serbest vezin) geçilmiş hem de
içeriği baş kaldmcı bir özellik kazanmıştır. Yenileşme
hareketleri tek bir akım biçiminde değil, çok sayıda
yenilik akımının aynı anda ya da art arda birbirini iz-
lemesiyle hızlı bir değişim süreci olarak gerçekleş-
miştir.
Çağdaş şiir yalmzca belli merkezlerde değil, Avru-
pa'dan Latin Arnerika'ya, Afrika'dan Uzakdoğu'ya
yeryüzünün çeşitli yerlerinde büyük patlamalar gös-
tererek gelişmiştir. Dotayısıyla yirminci yüzyıiın dün-
ya şiiri, aynı zamanda yüzyılımızı aniamak ve değer-
lendinmek için de zengin bir kaynak oluşturmaktadır.
672 sayfalık Çağdaş Dünya Şiiri Antolojısı, 1863
doğumlu Kavafîs ile başlıyor, 1952 doğumlu Şu Tıng
ile kapanıyor. Toplam 186 şairden 643 şiir var. Şair-
lerin ülkelere göre dağılımı ise şöyle: Fransa 28; ABD
25; Rusya 12; Ingiltere 10; Italya ve Ispanya 8'er; Al-
manya 7; Avusturya ve Macaristan 5'er; Yunanistan,
Portekiz, Isveç, Çin, Çekoslovakya ve Polonya 4'er;
Irianda, Şili, Peru, Brezilya, Bulgaristan ve Iran 3'er;
Nikaragua, Vıetnam. Küba, Irak, Hollanda, Finlandi-
ya, Danimarka, Romanya ve Lübnan 2'şer; Arjantin,
Ekvador, Senegal, Martinik, Meksika, Kore, Sırbıs-
tan, Angola, Japonya, Cezayir, Bosna-Hersek, St. Lu-
<cia, Ntjerya, Makedonya, Güney AfnkaT Filıstin ve*
Fas 1 'er.
Bu antoloji hazırlanırken belli ki seçilen şiirier ka-
dar, çevirilerin de seçkin örnekler olmasma özen gös-
terilmiş. Bu nedenle dilimize yapılmış başarılı şiir çe-
virilerinin de bir araya getirildiği görülüyor.
Yüzyılımızda Türk şiirinin toplumumuz üzerinde ne
denli etkili olduğunu, şiirin insanlanmızın hayatlannın
şöyle ya da böyle bir parçası olduğunu gördük. 'Ter-
cüme Dergisi' günlerinden bu yana, bu sürece çevi-
ri şiirier de kattldı. Aragon'dan Brecht'e pek çok
çağdaş şair, çok basılan şaırienmiz kadar basılıp sa-
tıldılar.
Yüzyılımızın böylesi bir şiir varlığı yaratmış olması,
bu varlığın yüzyıl boyunca insanlan etkilemesi bana
yeryuvariağımız ve insanlar için Amazon ormanlan ka-
dar önemli görünüyor. tkısi de dünyayı ve insanlığı bo-
ğulduğu pisliklerden temizlemek için çabalıyor.
Kent ve Yaşam EtktaMerr sürüyor
• Kültür Servisı - Mimarlar Odası İstanbul
Büyükkent Şubesi 'Kent ve Yaşam Etkinlikleri'
kapsamında 24 ayn konuyu 35 farklı toplantıda
inceleyecek. Etkinlikler kapsamında bugün Nezih
Eldem, Taksim Şubesi'nde 'Eyüp Gezisi ve
Söyleşileri' başlıklı bir söyleşi yapacak. Yann ise saat
19.00'da Taksim Şubesi'nde Prof. Dr. Nuray
Aydınoğlu'nun katılacağı 'Yeni Deprem Yönetmeliği'
başlıklı seminer gerçekleştirilecek. Kalite
Derneği'nin düzenlediği 'Arayış Sürecinde Kalite ve
Sonuç Olarak Kalite' başlıklı etkinlik, 25 Ocak
Pazartesi günü saat 19.00'da Taksim Şubesi'nde
gercekleştirecek. 27 Ocak Çarşamba günü saat
19.00'da Caddebostan Kültür Merkezi'nde Zübeyde
Kocabay'ın katılacağı 'Cumalıkızık: Koruma,
Yaşatma 98 Prpjesi' başlıklı etkinlik, 28 Ocak
Perşembe günü saat 19.00'da Taksim Şubesi'nde
Nuray Aydınoğlu'nun katılacağı 'Yeni Deprem
Yönetmeliği 2' başlıklı seminer, 29 Ocak Cuma günü
ise Bakırköy Şubesi'nde saat 19.00'da Prof. Dr.
Türkel Minibaş'ın katılacağı 'MAI ve Serbest
Dolaşım' başlıklı söyleşi yapılacak. (293 08 20)
K Ü L T Ü R t Ç İ Z İ K
K A
J
M 1 L M A S A R 1l C I
Yl