21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 EYLUL 1998 CUMARTEi OLAYLAR VE GORUŞLER Ulusal Bilinç, Ulusal Dil ADNAN BtNYAZÂR K ültürel kurumlaşma- Iar dilsel birikimlerle olur. Avrupa 'da aydın- lanma, toplumlann öz dillerine yönelmele- riyle kendini göster- miştir. Türk dilinın gelişim tarihi için- de, Kaşgaıiı Mahmut Arapça'nın yo- ğun etkismi görüp, onun karşısına di- limizin zengin söz varlığıyla çıktığın- da dünya daha 11. yüzyılını yaşamak- tadır. Bu. Türklerde dilseJ bilincin çok erken ortaya çıktıgını gösterir. Nite- kim, belli bir kesim Osmanlıca düşü- nüp Osmanlıca yazarken. halk öz di- lini korumuş; Yunus gibi, Dede Kor- kut gibi, Pir Suttan AbdaJ gibi ozan- lar yetiştirmiştir. Türk kültürünün ye- niden doguşu olan cumhuriyetle Ata- türk, halkın >aratıcı kaynaklanna yö- nelmiştir. Dilin gelişmesi. kültürel gelişmenin göstergesidir. Dilini ve kültürünü ge- hştirememiş toplumlann, gelişmiş ül- kelerin rüketıci kültüryükünü nasıl bir ağırlıkla omuzlannda taşidığı, her gün televizyonlarda, gazetelerde, günlük yaşamda yalnızca hoş yüzünü göste- riyor. Son yıllarda Türkiye'de satış yer- lerinin yabancı adlarla donanması, bu özentili kiiltürtüketiciliğinin karşısın- da korumasız kaldığımızın somut ka- nıtidır. Oretici olmayan toplumlar da ne yazık ki buna katlanıyorlar. Teknık alanda olsun. düşünce üretiminde ol- sun, o aracı yapan ya da bir düşünce- yi geliştiren, doğal olarak onun adını da koyacaktır. Dfldevrimi,bırtoplumun yaratıcılığını ortadan kaldırmaya yö- neJik baskılara başkaldırmadır. Dev- rim,Tcatlanmaya. eylemsizliğe karşıdır. Atatürk'e göre,halk, yeniBklerin yara- bcısı olmaü, bu yaraücı gücüyle çağdaş diinyada verini bulmalrydı. Bu bağtam- da Atatürk. dilsel gelişiıni, ulusal bilinç kazanmanın kaynağı saynuşbr. DOiyle kişiüğûıi bulmamış toplumlann sığın- tı duygusu içinde kimlik bunahmlan- na girdikJeri biliniyor. Atatûrk'ün her aJandaki bağımsızuk, özgürlük, uygar- lık kavramlanv la anlatmak istediği, toplumlann başka kültürleıie iletişim içinde kendi öz kültürlerini geüştirme- si, toplumlann karşılıklı olarak böyle bir duyguyu yaşamamasıdır. Toplum- lara düşünme, duyumsama. yararma özgürlüğü kazandıracak olan dil dev- rımi. onun için önemlidir. Dil yalnızca anlaşmanın, iletişim kurmanın aracı değil, yaratıcı düşün- cenin, duyumsamanın da aracıdır. Çağımızda dilsel alanlann salt ileti- şimle daraltılması, yani dil içinde dil- sel kopukluk, insanlar arasında var ol- ması gereken düşünme, duyumsama, yaratma bütünlügünü bozuyor. Insanı yalnızlığa iten bu kopukluk toplumsal dayanışmayı, duygusal yakınlıklan da yok ediyor. Karşı cinsler arasında bile söz konusu olan bu kopukluk, alkoliz- mi, uyuşturucu bağımlılığını gün gün arttınyor. "Tükenmez" dedigimiz in- san tükeniyor. Türk Dil Kunımu Atatûrk'ün kültür devriminin ama- a, kimüğinden uzaklas,mış birtoplumu yeniden var etmek, birey olarakyüzyıl- larca ezik yaşamış insanımıza güven vermektir. Onun için "Kurtuluş"tan hemen sonra, toplumda ulusal bilinci yaratacak külrürel alanlara el ahlmış- tır. Öğretimin Birleştirilmesi (1924) eğitirni laikleştirmiş, laik eğitim, dü- şünceyi belli kalıplardan kurtararak ki- şiyi inancında özgür kılmıştır. Yazı Devrimi (1928) ile okuma-yazma yay- gınlaştınlmış, insanımıza çağdaş dün- yanm kapılannı aralamıştır. Hemen ar- dından tarihimizin ve dilimizin araştı- nlmasını öngören kurumlar, Türk Ta- rih (1931) ve Türk Dil Kurumlan (1932) kurulmuştur. Insancıhk (hümanizma), Avrupa'ya "ulus" olma bilincini getirdi. însanı ve insanca olan bütün değerleri öne çı- karan bu düşünce akımının etkisiyle pa- pahğın dinsel gücü zayıflamış, uluslar ulusalhklannı kavramaya koyulmuş- lardır. Toplum yaşamına laik düşünce egemen olmuştur. Türk Tarih Kunımu özellikle Anadolu tarihine yönelerek, tarihimizi Orta Asya ile sınırlayan ön- yargılı değerlendirmeleri ortadan kal- dırmaya yönelik çalışmalar yapmıştır. Toplum, topraklann varlığıdır. O toprakJarda yasayan bütün halk- lar kültür imecesi içinde olmuşlardır. Tarihin aynı zamanda kazıbilim (arke- oloji) oldugu, her kalıntının tarihe ışık rutacağı, ancak yapılan bilimsel araş- hrmalardan sonra anlaşılmıştır. Yaban- cılann yüriittüğü bu işlere zamanla üni- versitelerimizin yeriştirdiği bilimadam- lan da katılmıştır. Tarih, dilsel ve kül- türel varlüdann kaynağıdır. Ancak bun- lara sahip olan toplumlar ulusal kim- lik kazanabilirlerdi. Atatürk, bu amaç- la bir tarihçi gibi davranmıştır. Uluslann kültürel birikimleri halk yaratılannda aranmahdır. "Kalabalık gibizekisidünyayagehnemiştir" diyen YaşarKemal'in kuilandığı zeki sözcü- ğünden, halkın yaratıcı gücü anlaşılma- lıdır. Halkın yaratıcılığı da en çok di- linden bellidir. Dili, zekâlan bilgiyle ışı- tıp donatmanın aracı sayan Leibniz (1656-1717) Latince'nin egemenligi- ne karşın Incil'i ulusal Alman diline çe- viren Luther'in başansını söz konusu ederken onun, halkın ağzına bakarak konuştugunu belirtmiştir. Gerçekten Luther kasaplarla, bahçıvahlarla ko- nuşmuş, Almanca'nın geniş anlatım olanaklannı onlann dilinde bulmuş- tur. Montaigne'in bir zerzavatçı gibi anlatmaya özenmesini de halkın ya- rattığı dil birikimine bağlamak gerekir. Atatûrk'ün nerdeyse bütün kurul- taylanna, özel toplantılannda bile ça- lışmalanna katıldığı Türk Dil Kunı- mu öncelikle halk agzından derleme- lere yönelmiştir. Başta ögretmenlerol- mak üzere, herkesimden halk, Kaşgar- lı Mahmut gibi. köy köy, oba oba do- laşarak öz dilini, halkın agzmda dola- şan sözcüklen, degişik adlandırmala- n, deyimleri ve atasözlerini toplamış- tır. Yazmaya Çukurova kadınlannın ağıt- lannı yakarak başlayan Yaşar Kemal için Abidin Dino, "Kurtarmak gerek- ti Çukurova ve Toros doğasııun, insa- nının söz serüvenini" diyor. Türk Dil Kurumu'nun yayımladıgı, o güne de- gin "Cumhurtyettarihininenbüyükca- hsması" olarak nitelenen 13 ciltlik Der- leme Sözlüğü, Anadolu insanının söz serüveninin üriinüdür. Kurum yalnız- ca bununla da yetinmemiş, yüzyıllar- dır kullanıian Arapça, Farsça sözcük- lerin karşılıgı olan Türkçe sözcüklerin yeraldıgı 8 ciltlik Tarama Sözlüğü'nü de yayımlamıştır. Türkçe bugün yalnızca kurumlann degii, tek tek kişilerin de hazıriadıgı kap- samlı sözlüklere sahiptir. Öz Türkçe SözJiik (Aü Püskülloglu) ise, her bas- kıda, yeni üretilen sözcüklerle oylum kazanıyor. Osmanlıca, Türkçe'ye iyi- ce yerleşmiş sözcüklerin dışında ner- deyse ortadan kalktı. Bunlara koşut olarak, Türkçe'de bilim, felsefe, özel- likle çeviri dili büyük gelişme göster- miştir. Şiir ve roman dili en karmaşık duygulan içe işleyici bir biçimde yan- sıtacak anlatımlara ermiştir. Atatûrk'ün dediği kesinleşmiş, dili- miz bilinçle işlenince bağımsızhgım da kazanmıştır. Kimilerinin bilgiçlik tas- lamak hevesiyle söyledikleri, Türk- çe'nin özellikle Batı kavramlannı ye- terince karşılamadıgı önyargısı geçer- liğini çoktan yitirdi. Bu baglamda di- limiz anlatım yönünden de tam bağım- sızlıgına kavuşmuştur. Devrime ihanet Bu olumlu gelişmelere karşrn, cum- huriyet tarihi içinde en çok dil devri- mi saldınya uğradı. Yeniliğe ayak uy- duramayanlar. her fırsatta öz Türk- çe'ye karşı çıktılar. Eski bir atasözü- müz şöyledir: Ağaç ucıuıayeldeğer,gü- zeJ kişfve sözgefir. Atatürk 'ün aydınlan- ma devrimine çok söz gelmiştir. Söz bir yana, Türk Dil ve Tarih Kurumlannı kapatarak, yaptıklanyla devrim tarihi- ni utandrranlarbile olmuştur. Resmi da- ireyedönüştürülen şimdiki Türk Dil Ku- nımu, eskileri yenilemeyi bile başara- mıyor. Çatısının altında hiçbir çağdaş yaza- nn yeralmaması ne acıdır! Ancak, ba- şannın büyüklüğü şuradan anlaşılıyor ki, ellerine fırsat geçtiginde öz Türk- çe'yi yasaklayanlar, bugün halka o dil- le sesleniyorlar. Atatûrk'ün Türkiye'nin geleceğuıi güvendiği gençlerise,Türkçe'\i anala- ruun ak sütü gibi konuşuyorlar. Genel mi Yerel mi, Hiç Biri mi? BlRTEIN GÖKYAY G ündemde seçim var. Yerel seçi- min yapılmasına yönelik itiraz ye tartışma yok; tüm söylemler genel seçimle ilgili. Varsayalım genel seçimden vazgeçildi. Ye- rel seçim, genel seçim varmış gibi tartışılmayacak mı? Yerel seçim yerel mi Her il her yöne salt yerel bilinciyle mi yak- laş^eak beldeyi, ilçeyi, ili yönetmeye talip aday- lara; yoksa partisiyle mı degerlendirecek o ki- şilçri? Peki o partilerin yöneticileri nasıl yak- la^acaklar yerel seçim olgusuna? Adaylan kim belirleyecek? Yerel seçimin propaganda faali- yetleri, harcamalan genel seçim varmış gibi yapılmayacak mı? Yerel seçim sonuçlan açıkJa- nır açıklanmaz yeni bir tartışma ve seçim orta- mı doğmayacak mı bu ülkede? Ülkedeki istikran bu ortam mı sağlayacak? yeni seçim için başlatılacak yıpratma etkinlik- leri fırsat verecek mi yönetiyormuş gibi görü- nen üç başlı hükümetin ekonomiyi düzeltme- sine ya da dış dünyada istikrar mesajlan ver- mesine? Ya yeni seçim için yapılacak harcama- lar?.'.. Hesap, mevcut hükümetle yerel seçime gidip hükümetin güçlü ortağı ya da ortaklan- na daha çok belediye başkanı kazandırmak; sonra da "gördünüz işte genel seçimde de bizi kazandınn da ortahk güllük gülistanlık olsun " demekse TBMM'ye giderler... Zira yerel ve genel seçimlerin birlikte yapıl- ması karan orada alınmıştır. Bence konjonktür içinde bu karar doğrudur. Bu karan tartışarak birilerini yaralama isteği, dönüp TBMM'yi, toplumu yaralamaya, sonun- da kendilerini de karalamaya dönüşebilir. Yazımızm başında sorduğumuz sorulara ve- rilecek cevaplar, seçimlerin birlikte ve belirli bir tarihte yapılmasına ilişkin karann doğrulugu- nu -açıklamak istemeyeceklere dahi- onaylata- caktır, kanısındayun. "Yerel seçimlerin sonuçlannı görelim de ge- nel seçimleri daha sağhldı yapanm demek, 1994 ve 1995'in topluma hiç ders olmadıgını da söy- lemek denıektir bir baJuma. 27 Mart 1994 yerel seçimlerinin sonuçlan unu- tulmamah.. Birde "Asya'da, Rusya'da istikrarsızhk var, diinva karışık; bu kanşıklıkta seçim \ apılmaz diyenler var. Yerel seçimleri de ertelevelim, hiç seçim yapmayalım mı demek isthorlar acaba, yoksa toplumu devamh bir seçim havası içinde tutmak mı tüm bu taroşmalann amacı? Oysa toplum iş istiyor, as istiyor. Bırakalım boş konuşmalan da işimize baka- lun. Yapacak o kadar çok iş var ki... PENCERE Kuıf Kocayınca Mafyalaştı... DevJet içine yuvaJanan çetenin tohumlan 68 öğrencı olaylarında atıldı. Zamanın Cumhurbaşkanı Sunay, Türkeş'e bağlı sağ- cı gençleri -polis ve MİT şemsiyesi altında- solcu öğren- cileri yıldırmak politikasında kullanmayı benimsedi; za- mane iktidan "iti kurda kırdırmak" stratejisini yürürlüğe koydu. It, solcu öğrenciydi; kurt, ırkçı ve faşist partinin gençlik örgütüne bağlı genç... Kurt, kocayınca mafyalaştı, devlet içinde devletint çe- teleşerek kurdu. • Eyüp Aşık ve benzerteri Alaattin Çakıcı ve benzerie- riyle al takke ver külah!... Ya Mesut Yılmaz?.. Aşık gibi Çakıcı ile senli benli olmasa da Yılmaz, Ülkücülerfe aynı ailenin şeceresinde yerini almış görünüyor. Neden?.. ANAP dört eğilimin partisiydi; bu eğilimlerin birini Tür- keş'in kurtlan oluşturuyordu. Özal'ın eşi Semra Hanım, ANİAP'ın prensleri sayılan Seiim Edes ile Engin Crvan arasındaki parasal anlaşmazlığın çözümünü neden Ala- attin Çakıcı'dan istemişti? Prens Civan'ı ayağından vu- ran kimdi?.. Ülkücü şecerenin dallı budaklı haritasındaki ilişkiler bir kâğıda dökülürse, Alaattin Çakıcı'nın telefon görüşme- lenndeki nedenler ortaya çıkar. • Eyüp Aşık, bakanlıktan ve milletvekilliğinden istrfa et- ti. Hazret yargıya başvuracak, suçlu mu suçsuz mu ol- duğuna mahkeme karar verecekmiş... Yaman kurnazlık!.. Ülkücü Mafya babası Alaattin Çakıcı'yla değil telefon- da konuşmak, kucaktaşıp öpüşmek, içki sofrasında söy- leşmek, al takke ver külah dostluk etmek de suç değil- dir; eski Bakan Mehmet Ali Yılmaz ne demişti: - Bunlar bizim çocuklanmız, hepsini severiz, yanak- lanndan öperiz. Eyüp Aşık'ın çıkacağı mâhkemede aklanması doğal- dır; hukuktan biraz anlayan kişi daha şımdiden bunu kestirebilir; ama, bir de 'siyasal etik' var, politika ahlakı var, kamu vicdanı var. Türkiye'de hiçe sayılan işte budur; hıriı hırsız kim oiursa olsun, siyasal ahlakı sollayarak mey- dan okuyor: - Versinler beni mahkemeye, suçlu olup olmadığım orada ortaya çıkar!.. Nemahkemesi?.. Dokunulmazlık kaJksa bile kanrtlan toplayıp mahkeme- ye getirecek güç nerede?.. Cezayı kamu vicdanı vere- bilmeli, ama, veremiyor; çünkü Ülkücü Mafya babalan kimi siyasal parti yandaşlan için devlet adına kurşun sı- kan kanraman sayılıyorlar. • Devletin içine yuvalanmış çeteyle ilişkisi olan politika- cılar hep sağdan çıkıyor. Neden?.. Sol saflığını koruyor, Ecevit ile Baykal'ın çeteyle fliş- kileri var mı?.. Iki liderin de alçakgönüllü bir yaşam dü- zeninde kişilikleri belirleniyor. Ne yazık ki onlar da bir araya gelıp güç oluşturamıyor- lar, sağın koltuk değneği olmaktan kurtulamıyorlar, şey- tanın bacağını kıramıyorlar. kampanyada îstikbal'de öyle bir kampanya var ki... Şimdi, dilediğiniz her şeye, kolayca, peşin fıyatına taksitle sahip olabilirsiniz. Ayrıntılı bilgi, Istikbal Satış Noktalarında. Sakın kaçırmayın! 6 istikbai ÛnMb TükMfci mn . . . . 08003615558 www.istikbal.com.tr , TC Sonoy, bcÂoıl^ı mr 25 Oi 1994 B * ve 2!9<IOKiy,lı lebiÇıne uygutıdur Kampanya 20 09 1998 Brihnda bo(lom) olup. ın«m XB ıtol mkarJanyfa mkk Mbd, ünWan üzermd» öncedn brfrtrjuaın degıyUtc yopmo haUona ıohf*r b«U)dA.$ OSB U C d No 13 38070 Kaysen 'yenileyin, yenilenin"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle