25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18EYLUL1998CUN 14 KULTUR Bu yıl Türk sinemasında 12 Mart dönemini sorgulayan filmlerle 'küçük dünyalar' beyazperdede Umuda yolcııhığadevamCL'MHUR CANBAZOĞLU 199O'lı yıllann ikinci yansında yerli sinemanın Holl\"vvood film- leri karşısında elde ettiği minik zaferler. gişe rekorlan, vabancı festiv allerden gelen ödüllerin ya- rattığı umut havası bu sezon sü- recek mi ?' "AntahaAton RMiakaT sonrası yerli sınema bu soruyaya- nıt arayacak. Tabloya bakılırsa bu yıl "Eurimages" destekli ortak ya- pımlar. kıt kanaat çekilen 'fakirsi- nema' örnekleri ve yurtdışında yaşayan Türkiyeli yönetmenlerin çektiği filmlerle şekillenecek pi- yasa. Konu olarak da 12 Mart dö- nemini sorgulayan ya da küçük dünyalan beyazperdeye getiren yapımlar ağır basıyor. Bunlann kaç tanesinin festival gösterimleri dışında salon bulup seyirciye ulaşacağı meçhul; ama ilk etapta ekim av ında "Cumhu- riyet", "Hoşçakal Yann" v e "Ka- çıkiık Diploması". kasımda da Her ŞeyÇok GüzelOlaeak" viz- yona girecek. HOŞÇAKAL YARIN (Yön: ReisÇelik): Gösterimeçıkmadan aylarönce BerhanŞimşek'in De- nizGeçmiş'i ne kadar oynayabi- leceğıyle ılgili polemıkle günde- me gelen "Hoşçakai Yann"; De- niz Gezmiş, Yusuf Aslan \e Hii- seyinİnan'ın idama kadar uzanan öyküsünü anlatıyor, tabii döne- ffrin sosyal. poiitik panoraması da derinine verilmeye çalışılıyor film- de. Çok konuşulacağa benzeyen Hoşçakal Yann'ın görüntü yönet- - meni Lğurİçbak.Oyuncular: Ber- han Şimşek, Tuncel Kurtiz, Bülent Çolak, Mazlum Çimen, Tuncer Necmioğlu. Müziklen CengizÖz- demir yazmış. ESKİ FOTOĞRAFLARjYön Necef Lğurlu \e Jülidt Övür): DinçerSümer'in aynı adlı tiyatro oyunundan, Necef Uğurlu \e Jü- lide Övür. küçük insanların öy- kösünü. bir dansözle. pavyonda çalişan garsonun yaşadıklannı be- yazperdeye aktanyor... Eski Fotoğ- raflar aile işi bir film; son döne- min bol ödüllü oyuncusu Ahmet Lğurlu senaryo, yapımcılık ve oyunculuğuyla filÂe destek v eri- yor. Diğer başrolde Bennu Yıldı- nmlar \ar. LEOPARIN KUYRUCU (Yön.: Turgut Yasalar): Yıllarca gazetecilik. sinema dergisi yönet- menliğı yaparak sinemaya kale- miyle katkıda bulunan Yasalar, borç-harç ilk yönelmenlik dene- mesini gerçekleştirdi. Yasalar, se- naryosunu da yazdığı Leopann Kuyruğu'nda idam mahkûmu ar- 'umhuriyef, 'Hoşçakal Yann'. 'Kaçıklık Diplomasr ekim ayında, kasım ayındada 'Her Şey Çok Güzel Olaeak' vizyona girecek. 199O'lı yıllann ikinci yansında yerli sinemada gişe rekorlannın, yabancı festivallerden gelen ödüllerin yarattığı umut havası bu sezon da sürecek mi? kadaşlannı kurtarnuk amacıUa Amenkalı bir asken kaçıran beş gencin öyküsünü anlatıvor. Gö- rüntü yönetmeni- Y.DenizGüven. Müzik: Cengiz Onural. Ovuncu- lar: De\rimN'as,lmitÇırak.Tar- du l.ordun. Lamik Blake. tetkin Dikinciler KAÇIKLIK DİPLOMASI (Yön:TunçBaşaran): Eurimages destekli çekilen Türk-Fransız-Ma- car ortak yapımı filmde Başaran. mutSjVz ve sorunlu geçmişi olan Ayşe : Nrit v in öyküsünü anlatıyor. • Yota Türkan Şorayla çıkan. an- cak 'sultan'ın vazgeçmesi üzeri- ne başroiü AydaAkseTe \eren Ba- şaran'ın oyuncu kadrosunda Sel- çuk Vöntem. Gökhan Mete. Ke- nan BaL, Güler Ökten, .Meriç Ba- şaran \ar. Müzikler .\edim Ot- yam'ın . GÜNEŞEYOLCULUKıYön: Yeşim l staoğlu ı İkinci uzunmet- rajlı denemesınde L'staoğlu. yeni oyuncularla. gözaltında yttirilmış insanlangündemegetinyor. Fılm. AntaKa'nın listesındegözüküyor. ama o güne yetışmeyecekmiş. YARA (Yön: Yılmaz Aslan): Bu yıl "Nenedik Film Festnalf'nde gösterilen "'Vara", genç yönetmen Yılmaz Aslan'ın ikinci uzunmet- rajlı denemesi. Görüntü yönet- menliğini Jürgen Jürges'in üst- lendiği. müziklerinı de Lübnanlı Rabuh Abu KhaliJ'in vazdığı film. Almanya'dan Türkive'ye kaçan bfr kızrn kişiliğinde ıki toplum arasına sıkışmış üçüncü kuşağın sorunlannı ınceliyor. Ovuncular: Yelda Kavmakçı Reynaud. Nur Sürer. Fiisun DemireLÖzay Fetch, NecmettinÇobanoğlu. Halil Ergün. KAÇ PARA KAÇ (Yön Reha Erdem): Konusu\ la ilgili bilgi ve- rilmeyen filmin görüntü yönet- menlerı Vialard Jean-Louis ve Hern Florent. Post-production çalış,malannın Paris'te yapılacağı "Kaç Para Kaç'ın ocakta göste- rime girmesi planlanıyor. Ovun- cular: Zuhal Gencer, Taner BilseL Bennu Yıldınııılar LOLA&BİLİDJKİD (\ ön: Kut- luğAtaman): Ataman ekonomik zorluklara karşı hedeflerıne bir bir ılerliyor. Bu kez dü^ük büt- çeyle Almancı bir gencin Berlin sokaklanndaki deneyimini anla- tıyor. Ovuncular: Erdal Yıldız. Ba- ki Da»râk IngeKeüer.Gandi \ luk- li HER SEY ÇOK CÜZEL OLA- CAK(Yön: ÖmerVargı): Yapım- cı firma Filma-cass'tan gönderi- len filmin kısa ö> küsü ^ö> le: AI- tan.çejitli işjeregiripçıkmış.ama istediği yaşam standartını yakala- vamamış birgençtir. Bir şekilde kendıni kansına. hayata ve hatta kendisine ispatlamak zorundadır. L'zun süredır bir türlü gerçekleş- tiremediği bırprojesi vardır. onu gerçekleştirebilırse 'Herşe> Çok Güzd Olacaktır" Görüntü vönetmenlığıni Ingiliz Garn Tumbullun yaptıgı. mazık- lerini de Mazhar Alanson'un ya- zacağı filmin ov unculan Cem Yıl- maz, Mazhar Alanson. Ceyda Dü- venci, Selim Naşit. CUMHURİYET (Yön Ziya Öztan): Senaryosunu Turgut Özakman'ın yazdığı Cumhuri- yet. Anadolu'nun düş.mandan te- mızlenmesinden Türkiye Gum- huriyeti'nin 10. yıl ına kadarya>a- nanian. AtatürkdevTİmlerini, Ata- türk'ün özel yaşamını getiriyor beyazperdeye. Filmde Mustafa Kemal Atatürk'ü Rutka> Aziz, İs- met İnönü"> ü dc Savaş Dinçel oy- nuvor. Diğerovuncular: A\daAk- sti Hülva Aksular. Macidc Tanır, .\li Sirmen. Görüntü yönetmeni: Colin Mounier. Müzik. Muam- merSun. CEMİDE (Yön Serdar Akar) "Veni Sinemacılar"adlı ekip iki fıl- mi aynı anda çektiler. Bunlardan birincisinin adı "Gemide". diğe- rinin adı ••Aaze". Serdar Akar'ın yazıp )önettiği "Gemide"birkum kosterindeçalışan vesoyguncula- ra para kaptıran dört denizcinin se- rüvenleri üzerine kurulu. Ovuncu- lar: Erkan Can, Yıldıraj Şahinler, Naci Taşdöğen, Ella Manea, Hal- dun Bo\ sal. AZİZE (Yön: Kudret Saban- cı): SenaryosunuÖnderÇakar'la Serdar Akar'ın yazdığı .Azize. ka- dın satıcıianmn öyküsü ve Gemi- ıle ıle konu bağlantısı var. Oyun- cular: Güven Kıraç.Çengiz Küçü- kay>az. İştar Gökseven, Ella Ma- nea PARÇALANMA (Yön: Ca- nan Gerede): Senarvosunu da yazdığı Parçalanma'daCanan Ge- rede hâlâ Türkiye "nin gündemin- de kalan gerçek bir olayı beyaz- perdeye laşıyor. îzlandalı anne ile Türk baba arasında kalmış. Ayşe ve Leyla'nın. kızlannı görebil- mek için çabalayan anne Sophia Hansen'in öyküsü bu. Türkiye- Izlanda- Fransa ortak \apımı fil- min oyunculan: MahirGünşıray, Bennu Gerede. Sibel Ba\ kam, Tun- cer Necmioğlu. Baltashar Koman- kur. YOL (Yön: Şerif Gören): I982"deCannesFilm Festivalfnde büvTik ödül ".\ltin Palmh'e'"yi Cos- taGa\ r ras'ın Kayıp'ıyla(Missmg) paylaşan '"Yorun teknik özellik- lerinin gözden geçirilerek ilk kez Türkiye'de gösterime girecegi açık- landı. fmralı Cezaevi'nden bırhaf- talık bayram izni için memleket- lerine giden beş mahkûmun oykü- sünün anlatıldığı Yol'u "'Özen Füm"in dağıtacağı biliniyor. ama kesin tarihi bellı değil... Bir de çekimlen süren ya da projehalindeçekilmeyibekleyen yapımlar var. Tomris Giritlioğ- lunun "Salkun Hanım'ınTanele- ri". Biketİlhan'ın "Kajıkçı". Ze- ki Demirkubu/'un "KötülükÇi- çekleri". Fehmi Yaşar'ın "Aşk Hastalığı". Yusuf Kurçenlinin '"Yaseminler Tüter mi Hala?". Ümit Elçi'nın'" Başlangıcın Sonra- sı", Ahmet Haluk Cnal ın "San-. kiAşk". Samir,\slan>ürekin "Eve Giden \o\", Seçkin Yaşar'ın "Se\- gilim İstanbul". Mustafa Albok- lar ın İstanbulİşgal Altında". İr- fan Tözüm'ün "ıNium*". Mehmet Ali Gündoğdu'nun •'Dersinı 38". Aüf Yılmaz'ın "En L'zun Yolcu- luk". MeteÖzgencilin •Dansöz" \e Bartş Pirhasan'ın adı bellı ol- mayan projeleri bunlar. Bunlann kaçının 1998-99 sezonuna yetı- şeceği belli değil. Sevin Okyay 'dan roman ve sinema kitabından sonra bu kez denemeler: 'Çiçek Dürbünü' Zengin bir anlaUmla her kitapta ayrı bir tür MEHMET ATAK Geçen y11 bir romanı"tlk Romanını"" \ e bir sinema kitabı u 120FilmdeSejriâlem" yayımlanan Sevin Okya>, üçüncü kez de bir deneme kıtabıyla karşımızda:" Çiçek Dürbünü". Sevin Okyay'm mesleki geç- mişının de çiçek dürbününden farkı yok. Kimimiz onu Türkiye'nın en iyi çevir- menlerinden biri olarak tanıyoruz. kimi- miz gazetecı. kimimiz televizyoncu. ki- mimiz radyocu? Ama ılia kı kültürün bir alanında. Sinema \ azan. caz yazan ve spor yazan kimlıkleri sadece gazetecıliğinin öne çıkan vanlan yoksa bunlarla kısıtlı değil. Ama hangi türde. ne yazarsa yazsın konuşurcasma akan. doğru ve zengin bir Türkçev le > azıyor Se\ ın Okyay. - Bİ7 seni ilk. çe\irmen kimliğinle tanı- dık. Çoiri, yazarhğına ne katn? Son dö- nemde neler çe\irdin? Çe% ırinin yazarlığıma çok fazla bir şey kattığını söv leyemem. Olsaol- sa>ferklı yazarlann üslupları- na. çalnma biçımlerıne. dılı kullanışlarma daha vakından bakabilmemi sağlamıştır. Benim yazma konusunda herşeyiborçluolduğum faalı- yet alanım. doğal olarak oku- mak. Çok küçük vaştan beri çok okuyan biriyım. hâlâ aynı şev k \ e hızla okuyorum. Oku- yamayacak hale gelmeyecek kadar uzun yaşamamayı ister- dim. -Gazetecilikiçinde biralan- da uzmanlaşmak \erine niye birbirinden farklı pek çok ala- na>öneldin? Kendimı gazeteci olarak görmüyorum. Bunu nedeni. gazeteciliğı küçümsemem de- ğil. benım vaptığımdan farklı bir şey ola- rak görmem. Belkı başlangıçta. 'Pbliti- ka'da çalışırken gerçek bir gazetec! sa> ı- labilirdim. çünkü kültür-sanat dışında da şeyler yapıvordum. habere gidiyordum. \'ıllardır. sadece kültür-sanat yazıyorum. 'haber'lerim de kültür sanat ürünlerinden ya da bu ürünlerin oluşumundan, oluşum sürecinden ibaret. So- nuçta ben gazeteci olmaktan çok, gazetelere yazan bir insanım. Bir alanda da uzmanlaştım, kül- tür-sanat. Onun ıçindeki çeşitlen- meye gelince, ne yapayım ki hepsiyle ilgileniyorum. - Üçüncü kitabını. üçüncü bir türde çıkardın. Şimdi biz seni >a/ar olarak rumancı mı sinema >azanmı. deneme>azan olarak mı bileeeğiz? Yazar olarak bılın. yeter. Ta- bii aslında romancı olarak bi- linmek isterdim. Ama bunun için anlatı sınırlannda dolaşan küçük bir romandan başka şeyler de yaz- mak lazım. Orada. makinede duruyorlar. bir-ıki tanesine başladım ama bitiremiyo- rum kı. Sinema \azan olarak bılinmeye bir ıtirazım \ok. Allah bilivor va. bu pavenin Fassbinder oyununa Yahudilerden tepkiKültür Servisi - Gerek fılmlerinde gerek oyunlarında orta sınıfın kalıp- laşmış değer yargılannı vermekten hiç kaçınmayan. Rainer^emerFass- binder, toplum üzerindekı rahatsız edici etkisini hâlâ sürdürüvor. Ünlü Al- man sanatçmın 1975'te yazdığı 'Çöp. ŞehirveÖHinT adlı ovıınu, \ahudi kar- şıtı olduğu gerekçesiv le > aşamı boyun- ca Alman sahnelerinden uzak tutul- muştu. Berlin'deki Maksım Gorki Ti- yatrosu'nun bu ov unu sandıktan çıka- np izleyiciyle paylaşmaya karar ver- mesi, Yahudi topluluğunu jenıden ha- rekete geçırerek büyük tepki gös- termesıne neden oldu. Berlin Yahudi Cemaati Başkanı Andreas Nachama, > aptığı açıklama- da 'Çöplük. Kasaba ve Ölüm" adlı ovunu lanetle andıklarını açıkladı. O\un bugünedek Nevv \örk. Amster- dam ve Kopenhag'da sahnelendi. İlk yayımlandığında 'kanşık' bir oyun olarak algılandı >apıt. 1976'da Frank- furter Allgemeine Gazetesi'nde >a- yımlanan eleştiride o\un için'.\ptal. gülünç. bayıltacak derecede sıkıcı' denivordu. Fassbinder yaşamının so- nuna dek "ÇöpŞehirveÖlüm'ü tiyat- ro sahnelerine taşımanın mücadelesi- nı vermiş. ancak oyunu sahnede gö- remeden 1982'de ölmüştü: Fassbın- der'mölümünden üç yıl sonra Frank- furtta sahnelendi 'Çöp,ŞehirveÖlünf. Ancak bu oyunun Almanya'dakı ilk ve son sahnelenişi oldu. Oyunun prömı- veri II. Dünya Savaşı'nınardından en büvük Yahudi eyleminin gerçekleş- mesmesahneold'u. Yahudi izieyıcile- rın bir anda sahneyi istila etmeleri. Almama'nın henüz bu rürçelışkiler- le başa çıkabi lecek kadar "olgulaşma- mış" \e 'normalleşmemiş' olduğunu gösteriyordu. Maksim Gorki Tıyatrosu ise ülke- de sağ görüşlerin çok güçlenmesi) ö- nündeki tepkilerini tartışmalı bir Fass- binder yapıtı sahneleyerek dile getır- meyi amaçlıyor. 1970 lerde geçen oyunda büyük gökdelenler ınşa etmek için Frank- furtlu ınsanları e\ lennden eden zen- gin bir Yahudi'nin öyküsü anlatılıyor. Öykünün temel çatısı pek de kurgu- sal değil ashnda. 1970'lerdekimima- ri hareketlenme Frankfurt'un doğal yapısını tamamen bozarken bir yan- dan sol görüşteki kişilerin protestosu- na neden olmuştu. Fassbinderde dün- va görüşüvle biçımlendirdiği oyun- da. konuvamağdurolan insanlaraçı- sından bakıvordu. 'Çöp. Şeliir \e Ölüm'ü sahneleye- cek olan Hans vonGluck.oyunun Al- manv a'nın Yahudi ler konusunda gös- terdiğı hassasıyetten dola> ı yanlışan- laşıldığını düşünüvor:"Fassbinder oyunda kesinlike Yahudi karşıb bir tutıım içindedeğil. Bö\ le birgörüşü sa- \unması da beklenemez. Ancak ovun II. Düma Sa>aşı sonrasında Alnıan- ya'da oluşmuşolan Yâhudilerin \apıt- İarda kesinlikle körü karakter olarak gösterilmemesi konusundaki tar>u\u Mkı\or." bana asla verilme> eceğini sandığım umut- suz yıllargeçirdim. Çok uğraştım. azim gös- terdim. 'magaan muhabin" yaflalanna bi- le maruz kaldım (hiç olmamıştım oysa!). Kendimi sinema yazarlığı payesini hak et- miş sayıyorum. Ama başka işlerde vapıyorum. Dene- me yazarlığı ise evet. memnuniyetle kabul edeceğim bir tanımlama. Hele 'iyi dene- me yazan' tadından yenmez. Kola>' görü- nen zorbir ış olduğunu düşünüyorum. Ge- ne de bütün bu bölünmeler pek bir anlam taşımıyor. Insanlann bana sadece 'vazar' gözü> le bakması bende. hayalleri gerçek- leşmiş çocuk se\ inçlen uyandırmaya ye- ter. - Denemelerin de kendi içinde çok çeşit- li alaniarda at koşturuyor. kâh mekânlar. kâh sinema. kâh müzik, kâh insanlar. kâh hrnat? Havatın kendisi çeşitlı alaniarda at koş- furuyor. Ben de naçızane. onu izlemeye ça- lışıyorum. - Tür avırmadan soruvonım. sence >a- zarhğının en belirgin özelh'ği ne? Türkçe bilırım. Konuşıırgibi vazanm. Lkaladeğilim. - Y'azaruk serüvenin bundan sonra na- sıl seyredecek? Hazıriadığın kitabın »ar mı? Varsa. joksa yine farklı bir türde mi? A>TII anda birkaç şey birden yazıyorum. Önce hangisi hazırlanır, bilmem. Buyüz- den. rürün farklı olup olmayacağını da kes- tiremiyorum. Zaten böv le bir kav gım yok. yani 'Şimdi de bir roman yazıp şunlan şa- şırtajım" diye düşünmedim. Roman ol- sun diye yazmadım, olduğundan da şüp- heli> im. Gene de biri İngilizce olmak üze- re. başlanmış üç romanım var. lllüstrasyonlu vayımlanmasını düşün- düğüm "ŞevveGiTinMaceralarTçocuk ki- tabı. belki dizı bıle olur. "İlk Romanım'da- kı küçük kızın mahallesındekı insanlar üzerine hıkâjeleri yarıladım sayılır. hep- sı birınci tekil şahıs. Bir Tarkan kitabı var. biliyorsun. Şu sıralarda çe\ iri de yapıyorum. Bel- kı '120FilmdeSeyriâlem'ı büyütürüm. De- nemelere gelince. ancak 'Sanat Dünya- mız'ayazdıklarımlaartı\orsa>ıları,çalış- tığım yerde bunlara da talep yok. Dolayı- sıyla, aynca oturup yazmak gerek. Ro- man ya da hikâye, daha akla yakın. YAZI ODASI SELİM İLERİ Annem••• Albümlerden nefret ederim. Kendi fotoğraflanmdan nefret ederim. Nefret mi, derin bir sızı mı? Geçmiş yıllardan kalma, tek başıma göründüğün tek bir fotoğrafım yok. Elime geçtikçe yırtıp attım. Ama başkalarıyla birlikte saptanmış, dondurul muş 'zaman 'larımı bir türlü gözden çıkaramıyorum Arkadaşlarım, lise yılları, öğretmenlerim, annem ba bam, ablam, büyüklerim, akrabalar... Hepsi acı ve riyor. Heleanneminkiler... Bütün annelergüzeldir. Belk bu yüzden, annemi hep gençlik fotoğraflarıyla hatır- lamak istiyorum. Sakladığım bütün fotoğraflarındg annem genç, çok genç. Bir ıki de çocukluk fotogra- fı var. Otuzlann sonundaki. kırkların başındaki İstanbul. Kadıköyü'nün bahçeli evleri, Bomonti çay bahçesi, yollar. Anneannemle dedem, dayım, sevgili teyzem. Teyzem küçük, annem genç kız. Annem, Ziya Osman'ın "O Mahalle" öyküsünde anlattığı sokaklar, evler önünde duruyor. Çok açık renk, belki beyaz bir döpiyes giymiş. Babam çekmiş bu fotoğrafı. Pek çok hayat hikâyesini andırıyor: Babamla evlenmişler. önce ablam doğmuş, son- ra ben. Babamla on sekiz, annemle otuz iki yıl bir- likte yaşadım. 12 Eylül'ün şaşaalı günlerinde annem öldü. "Sokağa çıkma yasağı biter bitmez gel," diyor- du teyzem telefonda. Annem diyince, iyilikler. şefkatler geliyor. Yağmur yağıyor ve genç bir kadın çocuk arabasınm üstünü örtüyor. Sonra adı bile şiirli Kadife Sokak'tan geçi- yoruz. Annem elimi tutuyor. An bunlann hiç fotoğra- fı çekilmemiş! Annem, biralınyazısı gibi, hayatımı hazırlamaya baş- lıyor: Öğle uykularından önce okunan masallar. Ma- sallaria başlıyor yazarlık tutkum. Annemin sesı neden kederliydi? Bu ses yıllarca keder mi yüklüydü? Cihangir Ilkokulu birınci sınıf. Herkese okumayı sökme başansının kırmızı kurdelası takılıyor, banata- kılmıyor. Bir türlü sökememişım okumayı. Okuma yazmayı annemden öğreniyorum. Sabnn ve merhametin inceliğini ilk o günlerde hissettim. Bir gün, yaprak uçları kıvrık defterime 'anneciğim' diye yazıyorum. Yumuşak g'nin şapkasını unutmuşum. Yumuşak g'nin şapkasını annemle birlikte kondu- ruyoruz. Annemi dalgın, hatta hülyalı, romanlar okurken hatırlıyorum. Ama önce roman sonlarını okuyor an- nem. Annemin okuduğu Reşat Nuri'yi. Halide Edib'ı, Cronin'ı ben de okuyorum. Cronin'den Yeşil Yıllar ve Karanfilli Kadın. Annemin okuduğu romanlar hep yanm kalıyor. Mutfakta. Ütü masası başında. Yemek pişiriyor, ütü yapıyor. Söküklerimizi dikiyor. Kadıköyü'ndeki evimiz- de sobayı yakıyor. Radyoda "Yıldızlann Altında" çaldı mı gözleri do- luyor. Değişen hayata, usul uşul yaklaşan çökkünlüğe tu- 'Haff37rboyuneğişi vardr. Ğenç kalmakarzusü duy- muyordu. Adapazarı'nda bir düğün. Annemi makiyajlı görü- yorum. Bir iki dakika sonra gözünü kaşıyacak, tey- zemin zoria sürdüğü mavi far dağılıp gidecek. Fakat hep gençlik fotoğraflan: Onlarda makiyajlı, şık giyinmiş, gülüyor, saçlan ortadan aynk topuz. Hayalleri neydi? Okumak istememiş. Oysa roman- lar okuyordu. içine kapanıkmış. Anneannem hep an- latır, yakınırdı; konuşmazmış, çok az konuşurmuş, ay- nalar karşısında ağlarmış. Hatıriandığında ölüm acısını andınr pişmanlıklar var- dır. Anneme öylesinden dört beş pişmanlığım var. Geçen zaman şimdi avcumun içinde. Bireysel ha- yatlanmızdan toplumsal ortama, otuz yılın... benden giderek uzaklaşan otuz yılın dökümünde annemin hi- kâyesini çözmeye çalışıyorum. Anılar olanca keskin- likleriyle beliriyor. Sevinçlerini, hüzünlerini yakalaya- biliyorum. iç sesi büsbütün uzağımda değil. Ne var ki hep bir ayrılık duygusu... Hep biryitiriş... Takvimde lz Bırakan: "Roman okumayı sevmeyenlergerçeğe bakmak- tan kaçınırlar demeyeceğim; çoğu ancak gerçeğe ilgi gösterdikleri için romanlan sevmediklerini söy- lerier. Ancak onların ilgi gösterdikleri gerçek yalnız kendi gerçekleridir. Onlar için gerçeğin, doğrunun bir tek yüzü vardır, onu görmek, onu bilmek yeter onlara. Gerçeğin daha birçok yüzleri olabileceğini düşünmekbile akıllanndan geçmez." Nurullah Ataç, Karalama Defteri, HürYayınlan, 1962. Mithat Selection Opera Geceleri 2. kez Bursa'da • Kültür Servisi - Mithat Selection. İstanbul Bağdat Caddesi'nde geçen >ıl başlattığı ve bu yıl sürdürdüğü Mithat Selection Opera Geceleri'ni bu >az Bursa'ya taşıdı. Ilki 28 Ağustos'ta Bursa Çekirge'de \erilen konserin gördüğü yakın ilgi üzenne. Mithat Selection vetkilileri 19 Eylül Cumartesi günü Bursa'da ikinci bir konser gerçekleştirivorlar. Konser, Çekirge'deki Mithat Selection Bahçesi'nde yeralacak. K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle