28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 AĞUSTOS 1998 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 ALLECRO EVİN tLYASOĞLU Devlet sanatçılığumı lostasları Devlet sanatçılığı ilk kez 1971'de 65 ~ sayılı Vlemurlar Yasası'nın 59. ve 60. maddelerindeki değişiklığedayana- rak bır grup çoksesli müzik sanatçısı- na verilmişti. Aralannda Türk Beşle- n'nitı üç iivesi (Erkin, Saygun, Akses) ve İlhan l'smanbaşgıbı besteciler. İdil Biret, Suna Kan, Ayşegül Sanca, Ver- da Erman,Gülay l ğurata. Ayla Erdu- ran gıbı ıcracılar ve Mithat Fenmengı- bı bır pıyanıst-eğitimci \ardı. 1981 'de artık yalnız çoksesli miizık değil. ti- vatro alanına da yayıldı. Cemal Reşit Rey. \evit Kodallı gibı bestecilerin ya- nı sıra HikmetŞimşek.Gürer Aykalgi- bi şeflere: Tunç L mer, İsmail Aşan,Su- na Korat gıbı ıcracılara: balerin Meriç Siimen'e \e Yıldız Kenter ıle Cüneyt Gökçergibı ikı tiyatrocuva verildi. 1 Şubat 1987'deyayımlananyenıyö- netmelık gereğince valnız uluslararası degil. "Türktoplumununkültür-sanat eğitimine etkin hizmetlerde bulunmuş kişilerede" bu unvanın verilmesi uygun bulunmuştu. Sanatçı "mesleğinin ör- nck bir temsilcisi" olacaktı. Gelenek- sel Türk miiziği. plastik sanatlar ve si- nema dallannda da dev let sanatçılığı ve- rılecektı Bu arada daha eski tıyatrocu- lar da anımsandı: BediaMuvahhit, Vas- fı RızaZobu gibı. AytenGökçer'le bir- likte klasik Türk müziğinden Nevzat At- lığ ve çoksesli nıüzikten bas Ay han Ba- raıı. pıyanist Gülsin Onay ve Müker- rem Berk (egitimci olarak) seçılmişler- di. 1988'desopranoLeylaGencerile Ay- dın Gün aldı de\ let sanatçılığını. 1991 "de art ık halk müzıgi v e pop mü- zik sanatçıları da gündeme gelmişti. Bu dönemde de\ let sanatçılığı verilen 36 kişiden 8"ı bu ödülü reddetmişti. Zeki Müren, Necdet Yaşar, Teoman Önaldı. Vlaattin Yavaşça. İsmail Baha Sürelsan. Sadi Ya* er Ataman. Nida Tü- fekçi, Mustafa Geceyatmaz, Mustafa Turan. Barış Manço'dan sonra Peki- neller. Hüseyin Sermet, Okan Demiriş, Mete L'ğur gibı çoksesli müzik sanat- çıları ıle tivatrocu. plastik sanatçı. ede- biyatçı ve sinemacılann da yer aldığı B geniş bir yelpaze çıkmıştı ortaya. Bu dö- nemde "unvan"ı reddedenlerarasında Fazü Hüsnü Dağlarca, Hüseyin Ozkan, Yaşar Kemal.Zühtü Müridoğlu ve Fü- reyya Koral gıbı isimler vardı. 1993 'te devlet sanatçılığının kaldınl- masına ve yerine " Kültür ve Sanat Tem- silciliği'" konulmasına ilişkin öneri ve- rilmişti. aneak uygulamaya giremedi. Bugün halen gündemde olan 1991 yö- netmeliğı olduğunu öğrendik. Buna gö- re seçici kurul şöyle oluşuyor: Kültür Bakanlığı Müsteşarı, ilgili müsteşar yardımcısı, Güzel Sanatlar Genel Mü- dürü. Telif Haklan ve Sinema Genel Mü- dürü. Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü. De\ let Tiyatrolan Genel Mii- dürü. Kültür Bakanı'nın seçtiğı dört sanatçı (kimliklerinı öğrenemedik). En önemli özellik uluslararası ölçtitlerde olmak Bildıgınıız kadanyla 1971'denberiçı- kanlan her yönetmelikte aranan başlı- 'ildiğimiz kadanyla devlet sanatçılığı için 1971'den beri çıkarılan her yönetmelikte aranan başlıca özellik •'uluslararası düzeyde kendini üstün bir sanatçı olarak kabul ettirmiş" bulunması. Cemal Reşit Rey ölümünden dört yıl önce, ünlü sopranomuz Leyla Gencer ise ancak emekli olduğunda alabildi bu unvanı. ca özellik "uluslararası düzeyde ken- dini üstün bir sanatçı olarak kabul et- tirmiş" bulunması. Aynca "Türk kül- türüne ve evrensel sanata çağdaş değer öiçütleri içinde hizmetetmiş. olunması". 1991 'den bu yana. uzun süredir kim- selere devlet sanatçılığı verilmemişti. Geçen hafta. "üstün yetenekleri kanıt- lanmış ve uluslararasu çağdaş değer ö\- çütleri içindeki hLzmetlerr ile ödüllen- dirilen dört sanatçı 1998'in devlet sa- natçılan olarak ilan edildiler. Tekin Ak- mansoy (Nuri Kantar olarak tanırız kendisinı), Mehveş Emeç (piyanist). Şefİka Kuduer (flütçü) ve Müzeyyen Se- nar(geleneksel Türk müziğine emeği geçmiş, saygın bir ses sanatçısı). Onlann sanatçı kimliği üstüne tartı- şacak değiliz. Her biri kendi daimda hiz- met etmiş kişiler. Ben çoksesli müzik- çiler dünyasına dikkat çekmek istiyo- rum: En az bu seçilenler kadar değer- lı ve dünyanın dört bir yanında sesinı duyurmakta olan nice sanatçımızın göz ardı edilmesi dogal olarak tartışmala- ra yol açmakta. Örneğin flüt dalındaki en önemli yanşmalarda derece almış, Kobe birincisi ve halen Kobe'nin jüri üyesi olan; Paris, Prag, Cenevre ödül- lerini kazanmış. Avrupa'daki öğretim üyeliği ile ün salmış Gülşen Tatu; son yıllarda dünyanın en önemli merkezle- rindeki en büyük salonlarda çalan, CD'leri birinci sırada ses getiren piya- nist ve besteci Fazıl Say: dünyanın en önemli müzik festivallerinde yer alan: konferanslanyla, yapıtlanyla ve icracı- lığı ile yiıminci yüzyılın önemli caz sanatçılanyla birlikte anılan, yüzlerce CD'de adı yazılı Aydın Esen; tüm caz çevrelerinin yeni bir "sentez" olarak algıladığı vurma çalgılar ustası Bur- han Öçal. uluslararası plak şirketleri için CD'ler yapmış. Türk bestecilerini dünyaya tanıtmış, yurtiçindeki yöneti- ci görevleriyle yıllarca hizmet vermiş orkestra şefimiz Rengim Gökmen gi- bi isimler neden akla gelmemiş? Şim- di yok yere bu 1998 unvanını alan sa- natçılann üstüne de şimşekler çekil- miş durumda. Galiba bu "unvan"ın yazgisı hiç değişmeyecek. Şöyle bir geri dönüp bakın tarihçesine; 1971 'de- ki ilk dağıtımlarda nedense Cemal Re- şit Rey ve Hasan Ferit Alnar dışlanmış- tı, "Beşler" arasında, Cemal Reşit hiç belli etmemiş, oysa Hasan Ferit son de- rece kınlmış ve 1977'de hiçbir zaman bu unvana sahip olamadan ölmüş. Ce- mal Reşit'eon yıl sonra sıra gelebilmiş, ölümünden dört yıl önce. La Scala'nın divalanndan ünlü sopranomuz Leyla Gencer'e taa 1988'de, artık emekli bir sanatçı olduğunda verilebildi bu ödül. Oysa 1971 'de ilk gruba verildiğinde o da doruklardaydı ve ona gelene kadar kimler almadı ki!.. Aynı şekilde Güher- Süher Pekinel ve Hüseyin Sermet gibi piyanistlerimiz de tüm dünyada tanına- lı yıllar geçtikten sonra akla gelebil- mişti. Bizim sürunlanmıza giren tartış- ma yalnız müzik dalını içeriyor. Tiyat- ro. sinema ya da geleneksel Türk mü- ziği için de aynı kıstaslar geçerli olsa gerek. Ya 75. Yıl Marşı'nın seçimine ne demeli? 75. Yıl Marşı yanşmasmın jürisi kim- seleri birinciliğe değer bulmaz ve Kül- tür Bakanlığı tarafından yeniden marş ısmarlanılmasına karar verilmişken bir- denbire Nejat Başeğmezler'in marşı TRT tarafından birinci olarak ilan edi- lip klibi yapılıyor, sürekli TRT radyo ve televizyonlannda çalınmaya başlı- yor. Herşey üç-dörtgün içinde olupbi- tiyor. Nejat Başeğmezler, genç kuşağın değerli bir bestecisi. Ancak bu marşın ne dinlenir, ne de söylenir bir yanı var. Hangi jüri seçmiş, belirsiz. Amaç. Ba- şeğmezler'i ödüllendirmek değil. işi oldubittiye getirmek! Bir daha jüriler, yazışmalar. duyurularla f ilan uğraşma- mak. Öyle ya tam tatil zamanı, şu sı- cak yaz günlerinde, kim kime dum du- ma. Nasılsa tepkisiz bir toplumuz. Ön- ce biraz tartışılır. Sonra bu da geçer! Filarmoni nedir, yenir mî, içîlır nri? AHMETSAY ANKAR\ - Geçenlerde bir dostum sordu. "Senfoni orkestrasıy la niarmoni orkestrası arasında ne fark var?" Yerinde bir soru. Dünyadakı ünlü orkestralann adına bakılırsa kimisi -filarmonik". kimisi de "senfonik"... Ne fark var? Cstelik bızım orkestralann riimü "senfonik..." Dostuma >aptıgım açıklamayı okurlarıma da aktarmak istıyorum ve bu yoldan Türkiye'nin müzik yaşamındaki bazı önemli sorunlarına ışık tutabılecegimızi dü^ünüvoram. \unanca "philarmonia*" sözcüğü "derin müzik sevgisi" anlamına gelir. Bu sevgi, Batı'da sonralan "dernekleşme'* ile sonuçlanmıştır. Filarmoni derneklerinin temel amacı, konserler düzenlemektir. Gücü yeten örgüt, orkestra da kurmuştur. Filarmonik orkestra ise "özenle kurulmus. önemli ve değerli orkestra" anlamındadır. Bu orkestralar. tabii ki "senfonik" niteliktedir. çalgı müziginin en geniş topluluğu özelliğini taşırlar. Türkiye'deki filarmoni dernekleri. orkestra kurmaya yönelmiş değillerdir. Bizde "filarmoni orkestrası" yoktur. Ama hemen sorahm: Cumhurbaşkanlığı Senfoni'nin adı, 1930'lu yıltarda "Riyaset-l' Cumhur Filarmoni Orkestrası"ydı, nereden kaynaklanıvordu buradaki "filarmoni?" Cumhurbaşkanlığı böyle bir dernek mi kurmuştu? Yoksa filarmoni derneğinin işlevini mi üstlenmişti? Kuşkusuz kı ikincisi' Cumhurbaşkanlıgının adını taşıyan orkestra. kurucusunun "derin müzik sevgisi"ni yansıtıyordu \ e bu sev ginin kaynağında "Türk müzik inkılabı". onun da kaynağında Atatürk vardı. Türkiye"nin çağdaş anlamda ilk filarmoni dernegi. 194O'lı yıllarda lstanbul'da kurulan dernektir sanıyorum. Öncüleri arasında Cemal Reşit Re>. Nadir NadL Mordo Dinar gıbi adîârvardır. Sonraki yıllarda örgütü orkestra sanatçımız Panayot Abacı omuzlarruştır. Günümüzde "devlet senfoni" orkestralannın bulunduğu Ankara, lstanbul, lzmir ve Adana'da "demirbaş" özelliginde filannoni dernekleri vardır. Bu dernekler. devletin orkestralara yeterince veremediği işletme giderlerini sağlamak için çırpınırlar. Bursa ve Mersin'deki filarmonileri onlardan ayıralım: Bu ikisi. bulunduklan kentin müzik yaşamını canlandırmaya çalışırlar ve amaçlannda başanlıdırlar. Dönelim dört kentimizdeki filarmonilere... Yukanda onlar için "çırpınırlar" dedik; daha ••£ açık söyleyelim: Bu dernekler olmasa devlet senfoni orkestralanmız göçmeye başlar. Şu tanımı ilk duyduğumda çok yadırgamıştım, siz de şimdi hazırlıklı olun: "Filarmoni dernekleri, orkestralann yan cebidir!" Ne demektir bu? Orkestralanmız, onlann parasal desteğini gereksiniyor demektir. Çalgı mı onanlacak, hatta çalgı mı yenilenecek. nota mı satın alınacak, partisyon mu kiralanacak, badana mı yapılacak. ışıklandırma mı elden geçırilecek0 Yüzlerce eksik ve gedik, binlerce aksaklık... Degirmenin suyu nereden geliyor sanıyorsunuz? lzmir Devlet Senfoni Orkestrası, Brüksel Festivali çerçevesinde bir konser verdi Belçikalı dinleyicüeri hayran bırakan konser • Şef Rengim Gökmen, 75. yıl kutlamaları çerçevesinde gerçekleştirilen konserle birlikte yurtdışında konser veren orkestralann sanıldığı kadar geride olmadığının kanıtlandığını savunuyor. NL'RDAN CİHAN ŞÜMLL lzmir Devlet Senfoni Orkestrası (İZD- SO). 30 Temmuz'da Brüksel Festivali çer- çevesinde şef Rengim Gökmen yönetimin- de bır konser verdi. Keman sanatçısı Cihat Aşkın'ın solist olarak katıldığı konserin programında Beethoven'ın "Egmont Uver- türü". L'hi Cemal Erian'in "Keman Kon- çertosu' ve Rachmaninofun "2. Senfoni- si" yeraldı. Şef Rengim Gökmen. Brüksel gibi Av- rupanın çok önemli bir kentinde konser vermenin oldukça önemli olduğunu belir- tiyor. Brüksel Konsenatuvan'nın önemli bir konser merkezi olduğuna değinen Gök- men. dinleyıcinin konser sırasındaki \e sonrasındaki tepkisinden oldukça mem- nun. Gökmen, 75. yıl kutlamalan çerçevesin- de gerçekleştirilen konserle ilgili olarak şunlan söylüyor "Bu konserle birlikte yurt- dı>ında konser veren orkestralann sanıldı- ğı kadar da geride olmadığı kanıtlandı. Ay- rıca Brüksel'de >aşayan Türk müzisven ar- kadaşlarımız orkestranın performansuıın Belçika'daki tüm orkestralardan daha iyi olduğunusöylediler." Gökmen. Brüksel Fes- nvalı'nınönemıne dikkat çekerek. "Brük- sel sokaklannda ve önemli merkezlerde fes- ti^alin \e orkestranın afişleri yer alıyordu. \\nca Konsenaruvar Salonu da oldukça önemli bir konser merkezi. Bunun vanı sı- tZDSO 15-22 Kasım tarihleri arasında Portekiz'de de dört konser verecek. ra konser sayesinde çesitli meslektaşlan- mızla görüşme imkânımız oldu"diyor. İZDSO Müdürü Numan Pekdemir de Brüksel konserine çok iyi hazırlandıkları- nı belirterek şunlan söylüyor: "Konserin temmuz ayının sonunda olması nedeniyle sanatçüann uzunca bir aradan sonra böy- le güç bir progranun üstesinden nasıl gefe- bilecekleri düşünülmüş olabilir. İ stelik bu şartlar içerisinde konserin canlı olarak CD kaydımn >apılması da bir riskolarak değer- lendirilebilir. Benim öteden beri lzmir Dev- letSenfoni Orkesfrasf nın sanatçılanna gü- \enimin tam olması nedeniyle bu progra- ma cesaretle girdik. Brüksel konserinin öne- mini bilerek ve CD yapımının en iyi şekil- de gerçekleseceği biünciyle ha»a şartian- nın elverişşiz olmasına rağmen orkestra sa- natçılan çok iyi bir prova dönemi geçirdi- ler. Konser. gerçekten çok bilinçli bir dinle- yici karşısında mükemmel geçti diyebiU- rim." Numan Pekdemir, Brükserdeki konser- leri sürekli olarak takip eden bilinçli bir din- leyici kitlesi olduğu kanısında. Dinleyici- lenn belki de ilk kez bir Türk orkestrası din- lemiş olma ihtimalinden söz eden Pekde- mir. " Konser sonrasında tanışünldığım ba- zı Belçikalı sanatseverler İZDSO'yu böyle düşünmediklerini, orkestramızın ümit et- rikierinden çok daha iyi olduğunu bdirtti- ler. Orkestra sanatçılannm tamamının Türk olduğunu öğrendiklerinde ise hayreder için- de kaJdıklarını gördüm. Buradan da ülke- nıizin bu vönüyle \e sanatsal açıdan hangi çizgide olduğu ortaya çıkıyor" diyor. Brüksel Festivali çerçevesindeki etkin- likler 31 Ağustos'a dek sürecek. Festivale her yıl bir ülkenin büyük orkestrasının da- vet edildiğinin altını çizen Pekdemir şun- lan söylüyor: -BuyılİZDSO'nundavetal- mış olması bizler için ülkemiz adına gurur verici bir gelişme. Bu gibi sanatsal etkinük- ler aynı zamanda ülkelerin kültürel düzey- lerini de dünyaya yansıtryor. Brüksel kon- serine bu açıdan baküğımızdan önemi da- ha iyi anlaşılıyor." Brüksel Konseri ve konserin CD kaydı Cumhuriyetin 75. yıl etkinlikleri çerçeve- sinde gerçekleşti. Onümüzdeki ay İZDSO Müdürlüğü'ne 2 bin CD teslim edilecek. Pekdemir bu konuda Kültür Bakanı tstenü- han Talay'ın da katkılan olduğuna değini- yor. İZDSO üyeleri festival sırasında Türki- ye'nin kültürel düzeyinin tanıtımının yanı sıra ülkemizin tarihi \e doğal zenginlikle- rini de tanıtmak amacıyla, Turizm Müdür- lüğü'nden almış oldukları broşürleri de konser programıyla birlikte dinleyicilere dağıttılar. iZDSO'nun cumhuriyetin 75. yılı çerçe- vesindeki diğer etkinlikleri ağustos sonu ve eylül ayı içinde gerçekleşecek. 1998-1999 konser sezonuna 2 Ekim'de başlayacak olan İZDSO. bu konudaki çalışmalannı tamam- lamak üzere. İZDSO aynca 15-22 Kasım tarihleri ara- sında dört konser vermek üzere Portekiz'e davet edildi. Bu konserle Türkiye'nin Por- tekiz'de de tanıtılacağını söylüyor Pekde- mir: "Cumhuriyetin 75. yıl etkinlikleri kap- samında yapüan etkinlikleri sadece de\1et- ten beklememek gerekir. Orkestramız, son üç yıldır sponsor olarak ö/el sektörden ba- zı kuruluşlann desteğini göriiyor. Bu des- teğin özellikle son çıkan vergi yasası çerçe- vesinde değeıiendirilerek özel sektörün kül- tür ve sanata yeterli derecede yatınm yapa- cağına inanıyorum." Buzdağını anlamanız için size bir örnek verelim, sadece bir örnek: Devlet senfoni orkestralanna getirilen yabancı konuk şef ve solistlerin "kaşe"si acaba hangi yoldan ödenir? Birinci yol: Evet Herr Mayer, Kültür Bakanlığı senin paranı ödeyecek. al şu evrakı eline, bürokrasiyi kapı kapı dolaş. on beş gün sonra gel! Olmadı Herr Mayer, evrak tamamlanmış. göbek adın yazılmamış, yazdır da gel. haftaya git, saymanlık kapısında kuyruğa gir... İkinci yol: Konser ertesinde filarmoni derneğinden bir yetkilinin elinde bir demet çicek, zarf içinde sanatçının kaşesi ve "teşekkürler Herr Mayer™" ™~ Anlatabildim mı "philarmonia"yi? Atatürk Filarmoni Ankara"daki Türkiye Filarmoni Derneği'nin üyeleri, genelde Cumhurbaşkanlığı Senfoni 'de görev yapan çalgı sanatçılanndan oluşur. Başka deyişle hem "senfonik"tirler hem de "fılarmonik." Geçen yıl Türkiye Filarmoni'nin yönetimine CSO'nun beş genç sanatçısı seçildi. Benim ikide bir değindiğim "Ankara Konservatuvan'nın nlsunh kuşağı"ndan beş genç... Yeni yönetimin işlevi belliydi, tutacağı yol yöntem de belliydi. ama dogrusu "philarmonia" ruhunun bu denli başanlı olacağını düşünemiyordum. Inanılmaz bir enerjinin getirdiği yapıcılıkla dağtan devirmeye başladı filarmoni. Evet. görevlerini yapıyor gençler; oysa bu kadar işi sırtlamayacak olsalar kjmse onlara "neden suHamıyorsunuz" diye sormaz ve soramaz. Geleceğe dönük son bir projesini duydum demeğin: Cumhurbaşkanlığı Senfoni'nin yeni sezonda "açılış konseri"ni yine Türkiye Filarmoni düzenliyor: bu kez hipodromda, spor salonunda değil, Anıtkabir'de! Anlamıyla birlikte her yönden dev bir proje... Hareketin adı şimdi gözümüzde "Atatürk Fılarmoni". hci Kansu'nun resim sergisi • Kültür Senisi - tnci Kansu'nun resim sergisi Falez Sanat Galensf nde yann açılıyor. Sanat eğıtimcilıği ve Eğitim Bakanlığı Müfettişligi yapan Kansu. 2 Ağustos'a kadar sürecek sergisinde zaman sorunsalının varlığını gündeme getirmek ve bu sorunsalı doğa kaynaklı bir fenomenle açıklığa kavuşturma çabasını güdüyor. Metis'ten 'Gölgelep Çekildiğinde' • Kültür Servisi - Cahide Birgül 'ün ilk romanı 'Gölgeler Çekildiğinde' Metis Yayınları'ndan çıktı. Gölgeler Çekildiğinde. hem bir kara roman hem de bir aşk romanı, aşkı başka kelimelerle ezberlenıiş olanlann romanı. Romanda anlatılanlarla aramızda yıllar var. anlatıcı için de her şey yıllar öncesınde kalmış. Romanın yazan Birgül'ün yazdığı bazı radyo oyunlan ve arkası yann'lar TRT Ankara Radyosu'nda yayımlanmış. Deneme türü bazı yazılan da Pazartesi dergisinde yayımlanan Birgül'ün Fotoğraflar, Düşlerin Içınden ve Biblolar gibi tiyatro oyunlan da var. Locarno Film Festivali başlıyor • Kültür Senisi -51. Locarno Film Festivali. bu akşam Disney'in son çizgi filmi 'Mulan'ın gösterimiyle başlıyor. Bu yıl Locarno'da çogunluğunu Avrupa yapımlarının oluşturdugu toplam 20 uzun metrajlı film Altın Leopar için yanşacak. 15 Ağustos'a dek sürecek festivalde filmler, 8 bin izleyici kapasiteli Büyük Meydan' a kurulan dev ekrandan açık havada gösterilecek. Geçen yıl yaklaşık 150 bin izleyiciye ulaşan Locarno'da onur ödülü bu yıl Amerikah yönetmen Joe Dante'ye verilecek. Mimarlık ve Yapı Terimleri Sodugu • Kültür Servisi-YEM \'ayın'dan Doğan Hasol'un "Mimarlık ve Yapı Terimleri Sözlüğü" çıktı. Hasol'un Fransa'da iki dilde yayımlanan "Ansiklopedik Mimarlık Sözlüğü" nedeniyle genişletilmış ikinci baskı olan sözlük üslup. mekân, günümüz yapı teknolojisi. malzeme, şantiye ve büro konulannda 13500 Ingilizce, 10500 Fransızca ve 12500 mimarlık ve yapı terimi içenyor. Carol Brovvn'un kitabı toplatıldı • Kültür Servisi - Dodo Yayıncılık tarafından yayımlanan ve ABD'li lezbiyen yazar Carol Brovvn'ın öykülerinden oluşan •'Aramızdaki ar" adlı kitap hakkında lstanbul 4. Sulh Ceza Mfeflleâî'nce toplatma kâran alındı. Haziran ayında yayımlanan lezbiyen yazar Brovvn'ın "Aramızdaki Baglar" adlı kitabının. "Halkın ar \e haya duygulannı incitici. cinsel arzulan tahrik ve istismar edici nitelikte bulunduğu" gerekçesiyle toplatıldıgı açıklandı. Ankara'da Açıkhava Sineması Şenliği süpüyop • Kültür Servisi - Hotel Bilkent-Ankara. 1997-98 sezonunda gösterimde olan filmleri ağustos ayında da açıkhava sinemasına taşımaya devam ediyor. Şenlik çerçevesinde başrolünü Robin Williams"ın oynadığı "Dalgın Profesör'. Harrison Ford ve Gary Oldman'ın başrollerini paylaştığı 'Ha\a Kuv~vetleri 1", Mustafa Altıoklann yönettiği "Ağır Roman' ve ilginç görüntüleriyle "Tibette Yedi Yıl' yeralıvor. 200 kişi kapasiteli sinemada gösterimler 21,30'dan itibaren başlayacak. Şenlik kapsamındakı filmlerin gösterim programı şöyle: 3-6 Ağustos'ta "Hava Kuvvetleri 1'. 4-7 Ağustos'ta "Boksör', 5 Ağustos"ta "Dalgın Profesör'. 8-11-14 Ağustos'ta "HızTuzağı- 2", 9-12-15 Ağustos'ta 'Tibette Yedi Yıl' ve 10-13 Ağustos günleri "Ağır Roman' tzmirli sanatçıların fotoğraf sergisi açıldı • İZMİR(AA)- İzmirli fotoğraf sanatçılan llknur Doğrar, lbrahim Yüncü ve Yaşar Aksoy. Çeşme Dalyanköy'deki Cafe l'Apero'da karma fotoğraf sergisi açtı. 17 Ağustos'a kadar açık olan sergide llknur Doğrar siyah-beyaz yoğun ımgeli çalışmalanna. lbrahim Yüncü belgeci bir yöntemle hazırladığı Alaçatı fotoğraflanna. Yaşar Aksoy da insan-doğa çalışmalanndan bir kesite yer veriyor. Sanatçılar sergiyi Cumhuriyet'ın 75. yılı kutlamalan kapsamında çeşitli mekânlarda izlenıme sunacak. Semra Topal'dan 'Mani' H Kültür Servisi - Semra Topal'm ikinci öykü kitabı 'Mani'. Telos Yayınlan'ndan çıktı. Karmaşık yazınsal cografyasının sınırlannı zorlarken bir masal anlatıcısına. bir mitos kurgucusuna dönüşüyor Topal. Bu yazınsal coğrafyadaki gözdeleri arasında da otel müdürleri; ' bankacılar, oyuncular. yazarlar, hizmetçiler. ' ' travestiler yer alıyor örneğin. tktisat bölümü mezunu olan Topal. 1990 Abdi tpekçi Dostluk ve Banş Ödülü'nün öykü dalındaki binncisi ve yine • öykü dalında 1992 Yaşar Nabi Nayır Gençlik • Ödülü'nün sahibi. Topal'ın önceki öykü kitabının• adı 'Bayan Mira'yla Üfak BirGezinti'. BUGUN • RUMELt HİSARI'nda saat 21 OO'de George Moustaki sahne alacak. • NÂZIM KÜLTÜREVt'nde yönetmenliğini ' Mik-ho Manchevski'nin yaptığı 'Yağmurdan Önce' adlı film saat 17.OO'de izlenebilir. • FİLDAMI GÖSTERf MERKEZİ nde ıki film birden kuşağında saat 21 .OO'de "Ağır Roman' ve 'Cennet Sineması' aöstenlecek. • DARÜŞŞAFAKA ÇETİN BERKMEN SPOR TESİSLERTnde Tibette Yedi Yıl' filmi saat 21.30'da izlenebilir. • SAHAF KÜLTÜREVİ nde saat 18 30 da The \Vair filmine gidilebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle