27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 AĞUSTOS 1998 PAZARTE HABERLER Almanya'da uçuruma itilen Türklerin öyküsü F ederal Almanya cezaevlerinde yatan ve yaşları IH-24 arasnıda olan 70 Türkiyeli gençle görüştüm. Buıılar bu ülkeııin ceza yasalanna ve mahkemelerine göre suçltı kabul edilmiş gençlerdi. Ortalama ikişer yıldaıı lıesap edilirse toplant vüz ktrk vıl hapis cezasına çarptınltmşlardı. Boşa giden ve türlü sıkıntılaruı doğmasına ortam hazırlayan bunca yıllarm suçlusu kimdi? Türkiyeli çocııklar, gençler arasında sigara, esrar ve sert uyııştumcu giinün konusu. Uyuştıırucu kullanan gençlerimizin sayısıntn ne kadar oldıtğu hilinmiyor anıa işsizlik, geçinı sıktntısı bastırdıkçu, egHimde başarı oranı azaldıkça, yabancı düşmanlığı arttıkça uyuştıırucu bagımhsı sayısmda artış oldtığu gözle göriilüyor: Görüştüğüm uvuşturucu hastası 150 gencin bu kuınıda ıinlattıklan bana önemli bir kaynak oldıı. 1996 verilerinegöre 18 milyon insanın sigara içtiği Almanya 'da 6 milyon nikotin hastası, 2 buçuk milyon alkolik var. Federal Krinıinal Dairesi'nin hesaplarına göre 2 75 bin sert uyuştıırucu (eroin, kokain) bağımlısı bulunuyor. Yaklaşık I milyon 400 bin ise ilaç bağımlısmut oldıığu belirtiliyor. Sadece I996'da uyuşturucudan ölenlerin sayısı 1712. Olayın korkunçyaııı sert uyuşturucu kullananlarınyaş oranı heryıl yüzde 15 küçülüyor olmasıdtr! Almanya da yaşamm bu hale ge/mesinde suçlu kim?.. Adalei mekınüzmasmm en üsteki sorumlusundan en alttaki memuruna kadar bıına vine şu yanıtı vereceklerdir: "Gençler! " Geniş bir kesim aynı görüşte birleşir. Onhıru göre gençler suçhıdur. Kimilerine göre ise yabancı gençler daha da suçludur. Bu nedenle 'Ceza giymelUer' diye düşiinülür. Böylece gençler, ringde kııvvetli rakihinden vıımntk viyen güçsüz boksöıier gibi dövülür dururlar. Boıın kenti vakınlarındaki Siegburg Gençlik Cezaevi 'nde Iriikümlii birgenç aytıen şöyle diyordu: "Ağabey, bu benim cezaevine dördüncü girişim... Buradan kurtulmak istiyorum ama dışandakiler kıçıma tekmeyi vurarakyine buraya atıyorlar!.." Bu konıı üzerine bizde saylenen bir söz vardır "Adaletin kestiği parmak acımaz." Bence parmak yanlıs kesilirse acır daha da ileriye giderek kangren olur. Almanya da gerçeklerin iizeri kapatılıvorsa, mi/yonları vuran oyıtn salonlannın sahiplerine, uyuştıtrucıımm Iıer tiirünü satan kisilere dokttnulnıuvorsa, hatta devtetten destekgöriiliiyorsa. cezaevlerinde bile eroin pazarlanıyorsa. bıınlar değil de, başta işsiz/ik ulmak iizere çeşitli sıkmtılaryûzünden btınlann pençesine düşen gençler suçlanıyorsa iste o zaman adaletin kestigi panııak acır ve durmadan da kanar. Konuştuğum gençlerden hiçbiri annelerinden suçlu olarak doğduklarım söylemediler. Burada şu iinlii söziin altını çizmek istivorum: "Suçluyıı kazıymız, alttndan insan çıkar!.." Hasan 19 vaşında. Bir dönemlerde Dortmund kenti birinci ligindefutbol oynavan oyunculardun. Ailesi Türkiye ve kesin döniiş vapttğı sırada Hasan V da götürmek istiyorlar. O. yolculugun daha başmda bir fırsatmı bularak ellerinden kaçıyor ve Dortmund'dakahvor. Ailenin Türkive ve kesin döniişü böyle olaylt başlıvor. u döniiş daha çok Hasan ı etkiliyor. Parasız. işsiz ve sahipsiz kalması sonucu hırsızlık yapmaya başlıvor. Bııyaşma kadar üç kez cezaevine düştiigünü söyleyen Hasan, "Bütün polisler benim peşimde. Bir suçumu bulup cezaevine atmak istiyorlar. Bir yerde hırsızlık olsa ilk önce benim kapımı çalıyorlar" diyor ve konuşmasım şöyle siirdürüyor: "Olanaklanm olsaydı okur, bir adam olurdum. Ama benim için her şey bitti. Ben yaşatndan bir şey anlamıyorum... Bııgiin içeri diişsem hiç umurumda değil!.. Geçim savaşı veriyorunu" **Almanya cezaevleri üçüncü kuşak Türklerle dolu. Her türlü Hşkenceye katlanıyorlar, yeter ki geri yollanmasınlar Türkiye'ye siirgün en büyük ceza~F~ •yasan'ın bir daha cezae\ ine gir- I •/ mekten korkmadıgını söyleme- .X JL sı. cezaev i koşullarını sevdığın- den deâü de. is,sizligin açtığı sikıııtıla- ra. bunalımlara direnme gücüııiin gide- rek zavıflamasının bir sonııcudur. O. önemli birolayı vurgulııyor. Dışandakı yaşamla. aüir \ e ınsancıl olmav an kural- İara orurtulmuş cezaevı yaşamını avnı düzevde görüyorsa. sorumlulann acı acı düşünmesi gerekmiyor ınu? Bu sorun yalnız Hasan'ın değil. Fede- ral Iş ve !şçi Bulma Kuruınu'nun veri- lerine göre 1966nın Ocak \e Ağustos ayları arasında kuruıua başvurdukları halde bir meslek öğrenim yeri bulama- yan80bin9"?0gençten 9bin57l'iTür- kiyeli. Daha korkunç olaııı. Alıııan Sen- dikalar Bırligi'nin (DGB( vaptıgı bir araştırmaya göre. 1995 yılı itibarıyla iş ve işçi bulma kurumlarına başvuran Türkiyeti her yüz gençten sadeee 44'ü bir meslek ögrenme \ eri edüıme olana- gına kav uşıırken. aynı istemle başvuru yapan her yüz Alınan gencinden 7 ()'ine meslek ögrenim yerı bulunuyor. En gelışmiş çağdaş sanayive sahip olan. mesleksiz işgücünün yerini kalifi- ye işgücünün aldığı A\rupa gibi yerde meslek öğrenim yeri bulamayanların. daha bu vaşta üretimden koparıldıklan açıklır. Böylece her yıl binlerce genç. mesleksiz. diptomasız ve işsiz olarak sokaga terk ediliyor. Bu yakıcı soruııla- nn pençesinde kıvranan gençlerinyan- na nasıl çıkacaklarına. bu koşullar al- tında geçimlerini neyle sağlayacakları- nakimyanıt verebilir! Bugençler>a^a- dıklan ortama uyum saglamava kaîktık- ları zaman. parasal olanaksızlıklaronla- rı suç işleme>e itmeyecek tni? Örneğın. cezae\ine dü$müş gençier üzerinde araştıımayı sürdüriirken konuşfugum 7 0 gencin yüzde 82 "M suç ı^ledikleri sırada en az bir yıldır. bir kısmı ise sürekli iş- siz olduklarını sö> lediler. Bu gençlerin yüzde 45 "i hırsızlıktan. > üzde 25 "i U_\UÎ- turucu madde bulundurmakran ya da satmaktan. yüzde 5.^'si adam yarala- maktan. yüzde 2.8ı adam öldürınekten. yüzde 2.8"i kız satmaktan \e >üzde 18.7si isççe.'jitli suçlardan gün giymıs,- lerdi. Modern metotlarla i;kence Federal Almanya'daki cezaevlerinde yatan tutuklu ve mahkûnılar. özellikle Türkiyeli gençler ağır ko^ullar altında cezalanmçekiyorlar. U\gulamalarkişı- liklerinı bozmtış. onurlannı avakfaral- tına almıs.. Da\ranış bozuklııklan içın- deler. Sanki onların insan olduğu unu- tulmuş. Gençleri o hale getiren baskıli düzenı görüp v aşamadıkça. hücrede > at- manın ne demek olduğıınu anlamak ger- çekten zor. Çeşıtli kentlerdeki cezaevlerini gö- rüp. buralarda yatan gençlerle konu$- tuktan sonra. o 'kapalı diinya'nın öne- mini daha iyi anladım. Dış dünyaya o kadar kapalı tutuluvor ki: bu uygulama Alman kamuoyunda. cezae\ inde yatan- lan unutturacak öiçüde ilgisizlik \aratı- yor. Böyle bir baskının anıacı da bu ol- sa gerek. Soruınlular bunu \apmakla ka- muoyunu tek \önlü bilgilendirmiş olu- yorlar. Bir de Bonn hükürneti. Federal Almanya"da cezaevleriııin liberal oldu- gunu ileri sürüyor. Bu sadece sözden ibaret. çünkü yaşam tam tersini gösteri- yor. Cezaevine düşmüş gençler işledikle- ri suça karşılık olan cezanm birkaç kat fazlasını çekiyorlar. Federal Almanya'da demokratikkuruluşlar. kı^iler\ar. Dtş.a- 1 rıda haksızlığa uğrayanlar yalnız kal- ' mazlar. Ama cezaevindeki gençler ne yapacaklar? Öyle. yaşam onları kimse- sizli&n ve sahipsizligin kucağına atmış. Özgiirlüklen ellerinden alınmış. Kendi- Ierint5a\unamazlar. .-.eslerini cezae\in- den dışanya çıkaramazlar. Onlara mo- dern metotlarla işkence vapılıyor. Çoğu gardiyanlarııı du>guları körlen- • Sürgüne mahkûm edilen Türkler dışarıya daha rahat uyum sağlama amacıyla tanınan, yarıaçık cezaevine gitme hakkını kaybeder, ayda bir izne çıkma ve çok sınırlı da olsa meslek edinme kurslarına katılma olanağından yararlandırılmaz. Onlara, Almanya'da kalacak gözüyle bakılmadığı için ilgî gösterilmez, harcama yapılmaz. Böylece haklarında sürgün kararı çıkanlar cezaevi içinde üçüncü sınıf mahkûm olurlar. •*.. «' İ 15 yaşından beri uyuşturucu kullanan, hırsızlık yapan Almanya'daki yitik kuşaktan talih- siz H, Duisburg'da terk edilmiş bir evin odasında uyuşturucu çekiyor. miş. yürekleri taşolmu^. Cezae\ lerinde sürdürülen geleneksel baskı. teröronlar üzerınden gençlere uzanır. Gardivanlar göre\ lerı sırasında Allalı kadar güçlü- dür. Vaptıkları sır olarak kalır. İşkence ölümle sonuçlandı mı cezae\ı doktoru "iııtihar etmişrir" raporunun altına ba- sar imzayı. Her uygulama \asa adına >apılır. İrza geçme \ e adam dö\ me suçların- dan iki \ıl Bielefeld kenti cezae\ınde yatan M. Er. cezaevine ılk girdiği gün başından geçen bir olayı şövle anlatı- yor: "Cezaevinin girişinde gardi\an be- ni alarak bir hücrenin öniine »ötürdü \e denıir kapısını açtı. Dışandan bakınca hücrenin içi ahır gibi geldi bana. Türki- ve cezae> lerinde olduğu gibi on beş > ir- rıır kişinin bir arada kafdığını sanıvor- dum. Bu nedenle başkalannın vanına gi- deceğimi düşündüğünı için kapının önünde irkildim! Gardivan, 'Gir içeri' dedi."Burada ne yapacağım?" di_\e sor- dunı. Birden kıçıma bir tekme yevince ileriye doğru uçtum ve hücrenin ortası- na boylu bov unca uzandım. O zaman ilk olarak gözümden yaş geldi!.. Bir hatta ağladım.. Kendimi ölmüş sanıvordum". Uyuşturucu bolluğu Türkiyeli gençler. dışarıda bilmedik- leri. tanımadıkları çesjitli suçların yapı- lış şekillerinı cezaevi koşullannm zor- lamasıyla öteki mahkûm arkadaşlann- dan. iş ve havalandırma saatlerinde bir- likte oluşlarında ögreniyor, deney degiş tokıışu yapnorlar. Bu konuda M. Er'in anlattıklarından ilginç olan birbölümü burava alıyorum. Diyor kı: "Kaldığım cezaevinde bazı arkadaşlar akıl hastası olduiar. Benim. cezaevi vaşanbmı rahat atlatmama esrar vardımcıolduî Gramı- nı 40 nıarkran alarak içerdik. Kaldığım bölümün gardnanı. bana bir mahkûmu göstererek. Buııa elinı cebinden çıkar desenı elindeıı esrar düşer. Biz de bili- yoruz kimin içtiğini. Ama rahat durma- lan \esakınleşme!eri için rnüsaadeedi- yoruz" demişti". Bu içler acısı ola\ı gençlerle \aptıgım söv le^ilerdedeyaşa- mıştını. Kımi gençler göıüşme verleri- nesarhoşgelivordu. L'vkusuzluktan. ye- lerlı gıda alamamaktan ve uyuşturueu kullanmaktan limon gibi sarardıkları görülüvordu. Bunun üzerine \aptığtm soruşturma sonucu şuydu: 70 gençten 41'rıin. >atıt vüzde 58'iııın esrarı va da eroini ilk kez cezae\ inde içtiği ortav a çı- kıyordu. Cezaevlerinde yatan Türkiveli genç- len. kökünden sökülerek alınmış fıdan- lara beıızetiyorum. Çoğunkıkla kalaba- lık aılelerden gelmişler. Konuştuğum vetmiş gençten her birinin ortalama dört kardeşi \ar. Akrabalarını \e arkadaşla- rını da sa>arsak. cezaevi öncesi \aşan- tılan bunların içinde güle ouıaya geçi- \ordu. Cezaevine düşiince birden bu çevrenın yok oluşu \e avlarca > ıllarca tek kişilik hücrelerde yaşamaları onlar için biryıkım olu\or. Ruhsal sıkıntılara düşü\or. vaşama bakışları değişiyor \e iyiyi kötüyü seçmeleri zorlaşıvor. Hele hersabah altıda. öç alırcasına kaldırılıp işegötürülmeleri \ e ortalama saat ücre- ti 6 7 tenığe sekız saat çalıştırılmalan gençleri çileden çıkarıyor. Daha buna benzer baskı ve sıkıntı sonucu gençler. suça neden olan eylemlerinde kendile- rini haklı çıkarmaya başlıvor veçıkınca yıneaynını yapacaklarını söyliiyorlardı. 70 gençten 34'ü birkaç kezcezaev inegi- ripçıkmıştı. Cezaev ine giren gençlerimizin karşı- lanna çıkaıı önemli sorunlardan biri de Almaına'dan sürülmeleridir. Ayrımcı- lık ta^ duvararaMiida da onların >akası- nı bırakmaz. Gencin cezasi kesinleşti- ğinde. yabancılarpolisi. suçun niteliği- ne ve çekilecek cezanm süresine göre. suçlunun cezasıııı çektikten sonra Tür- kiye've sürülmesine karar \ erirse. onun cezaev i içindeki yaşantısı daha da kötü- leşir. Örneğin. cezanın bıtımine az bir süre kala. dışanya daha rahat uy um sğla- ma amaeıvla tanınan. vanaçık cezaevi- ne gitme hakkını kav beder. ayda bir izi- ııe çıkma ve çok sınırlı da olsa meslek edinme kurslarına katılma olanağından vararlandırılmaz. Onlara. Almanya'da kalacak gözüvlc bakılmadığı için ilgi gösterilmez. harcama vapılmaz. Böyle- ce haklarında sürgün kararı çıkanlarce- zaev i içinde üçüncü sinıf mahkûm olur- lar. Birden çok suç ışlemekten. adam va- ralamaktan Herford kenti cezaevinde gençlik bölümünde \atan 22 vaşındaki Haşim'i. yörenin bağlı olduğu yabancı- lar polisi Almanva'dan çıkarma karan vermişti. Babasıvla birlikte onu ceza- evinde zivaret ettıgimizde babasına ilk sözü şu olmuştu: "Avukatımlagöriiştün mü?" Haşim'in anası babası oğullan- nın Türkıve've sürülmesinı durdurabil- mek için gitmediklerı ver kalmamıştı. Özel avukatlar tutmuşlar. yabancılara vardını eden danışma merkezlerinin merdıvenlerini aşındırmışlar. gençlik dairelerinden yardım istemişjerdi. Hiç- birinden olumlu sonuç alamayınca gençlik mahkemesine başvurarak sür- gün kararına itiraz etmişlerdi. Tek umut- ları burası kalmıştı. Mahkeme de kara- rı onayladığı sırada, oturumu izleyen Haşim'in anasının acı hıçkmklan salo- nu çınlatmıştı. Ana, hem ağiıyor hem de mahkeme heyetine. "Tek pisliğinizi vivevim, ne olursunuz oglumu burada bırakın!" diye yalvanyordu. Babası budurumuHaşim'eanlatınca ikisinindegözleridoldu. Haşimyan Al- manca \arı Türkçe olan konuşmasıyla derdini şöyle anlatıvordu: "Cezam ya- kında bitiyor ama yeni cezam başlıvor. Bu ceza Türkiye\*esürgün cezası! Bura- da doğdum. burada biiv üdünı. Anam. babam. kardeşlerim burada. Türkiye'yi hiçtanımıvorum.orada kimsemyok. Ne vapacağını yafnız başınıa? Gitmemek için direnivorum. Bundan birkaç ay ön- ce baa dergi \e gazetelere evlenme iianı verdim. Cezaev inde oMuğumu vazmadı- ğım halde şu ana kadar hiç nıcktup gei- medi. Önüme biri çıkarsa. burada kal- mak içingüzel çirkin demeden c\ leneee- ğim. Olmazsa. bir çıkış yoiu bulamaz- sanı intihar ederim..." Cezaevi damgalı gençler Sprun cezaev inde yatmakla bitmiyor- du. Yatıp çıkmışlann yaşadıklan koşul- lann cezaevindekinden geri kalır yanı yoktu. Bu konumda olan elliden fazla gençie görüştüm. Hemen hemen tümü- ne yakını geleceklerini karanlık gördük- lerini söylüyordu. Cezaevi damgalı bu gençler serbest bırakıldıklannda nereye gideceklerini. ne yapacaklarını. hangi ışin ucundan tutarak yaşamlannı sürdü- receklerini bilemiyorlardı. Cezaevinde çektikleri sıkıntıların verdiği donukluk \e davranış bozuklukları. onların top- lumsal yaşamla bütünleşmelerini engel- lıyordu. Ayakta kalmaya ve yaşam için savaşıma güçleri kalmamıştı. Önlerine çıkan engellerı aşamıyorlardı. Ellerin- den tutan. önlerine düşüp vol gösteren \e onları anlav ışla karşılayan yoktu. Baharrin'lc Köln kentinde ünlü bir caddenin üzerinde bulunan oyun salö- nundayız. Cezaev inden çıkalı bir yıl ol- nıuş. Cebinden çıkardığı bozuk parala- notomataatmavabaşladı. Attıattı lekı- sa bir süre sonra parası bıtınce bana dö- nerek. "Vine kavbettim" dedi. Avucu- nun içiv le bir insana v urur gibi otoma- ta bir şaplak salladı. Lzmanlara göre bu otomatlara yüz mark veren ancak on be^ markını geri alabiliyordu. Bahattin bunun bilincin- deydi. Anıa işsizlik vevalnızlıkonuşaş- kına çe\ irmişti. Para kazanmak için de- ğil. can sıkıntısını gidermek için oynu- yordu. "İşanvorum ama vermivoriar. Bi defa cezaevine düşrün mü vanm insan olu\orsun"dıvordu. Sosyal Vardım Da- iresi 'nden gelen para kâğıdını çıkararak bu kuruluştan a\da 380 mark yardım al- dığını utangaçbırtavırlagösterdi veko- nuşmasına şöv le devam ettı: "Cezaevin- de iken bir daha buraya düşmemek için dışan çıkınca iş bulup çalışacağımı ka- fama koymuştum. Çıkar çıkmaz birçok fabrikav a başv urdum ama işçiv e ihtiyaç- lan olmadığını söv lediler. \'ine eezaevi- nedüşnıe tehlikesiv le karşı karşıvayım". Onlar en alttakilerdir! Cezaev inden çıkan gence suçlu. teh- likelı ve giiven duyulmayan insan ola- rak bakılır. Genç yaralıdır. Cev reden ve çesitlı kurııluşlardan sıcak ilgi veyardım bekler. Ama umduğunu bulamaz. Yaşa- mı sevemez. bağlanamaz. Onu vaşama bağlayacak ne işi vardır. ne de sıcak yu- vası... Toplumun bir üyesi olarak gence değer verilmedigi gibi o durmadan yal- nızhğaıtilir. Hırsızlık suçuişlediysema- hallede, poliste adına hırsız. yeraltı maf- yası tarafından. işsız ve parasız oluşun- dan yararlanarak uyuşturucu satımında alet olarak kullanıldıysa esrarkeş. oyun salonlarında. diskoteklerde gezip dola- şıyorsa serseri. manyak denirf Çev rede- kilerinyargısı kesindir: kendileri akıllı. o akılsız ve selam bile verilmeyecek bir insandır. Çocuklara. "Onunla oy- nama>acaksın.olduğu yerde olmayacak- sın" diye döne döne tembih edilir SÜRECEK BİZBÎZE... ERDAL ATABEK Kanguru Etini de Severiz. "Çiftçi Dostu" Sadullah Usumi, hepimizın dos olarak ülkemizde tarım sorunlarının yılmaz kalert Sevgili Usumi'nın son yazısmda açıkladığı bir ola "ülkemize kaçak olarak kanguru etinin sokulduğu Bunu açıklayan da Bakan (Tarım Bakanı) Mustai Taşar. Sayın Taşar. geçmış yıllarda kanguru etin kaçak olarak sokulduğunu açıklamış. Aslında şaşj cak bir şey yok. Ülkemıze açık kapalı öyle şeyler sc kuldu ve sokuluyor kı kanguru etı bunlann yanınd pek masum kalır. Ama bize nelerin yedirıldiğı konı sunda uyarıcı bir örnek oluşturuyor "kanguru eti." Uyancı bir örnek de "Pringles." "O da neymiş" dı yenleriniz varsa hemen yakınlarındaki bir büfeye ba kıversin, görecektir. ''Pringles", patatescıpsınınyu varlak bir kutuya konup dışarıdan getirileni. Üzerin de de yuvarlak bıyıklı, yuvarlak bir adam yuzü. Ki mileri de "emmimin patatesi" diye yıyor, pek sevi yorlarmış. Pringles kaçak falan gırmıyor, anıyla şa nıyla elini kolunu sallaya sallaya girıyor. Pringles yı yip kola içince uygar ve çağdaş olduğumuz için öt çocuklarımız çok güzel bir kültjjr dersi alıyorlar. Bir "Yerii Mallar Haftası" vardı, okullarda kutlanır- dı. Eğer gene kutlanıyorsa o gün okulda nelerin an- latıldığını pek merak ederim. Çocuklarm yediğinden içtiğine, üstüne giydiğinden kullandığı kaleme kadar neyin yerli malı olduğunu da herhalde anlaîma ola- nağı bulunuyordur. Dünyada yeni bir "sömürge kültürü"oluşturuldu- ğunu gözden kaçırmayanlar da var. Önceleri her üf- kenin kendi sömürgelerı varken günümüzde bütün dünya çokuluslu şirketlerin sömürgeleri oldu. Çokuluslu şirketler üretiyor. tanıtıyor. satıyor, ka- bul ettiriyorlar. Bu satıştaki önemli nokta. üretilen mala yüklenen "imaj"dır. Üretilen malın karşıladığı gereksinme hiçbir şeydir, tüketenin kazandığı pres- tij her şeydir. Kola ıçene "Amerıkah ile ortak" olduğu değerini verirsenız kolanız satılır. "Amerikalının köftesi" sizın yerli köftelerinizden daha çok yenmektedir. çunkü y'ı- yene bir görünmeyen kimlık belgesı vermektedır. O- nun için de Mc Donald's hamburgerı, Kerrtuckylı al- bayın pilici, sizin bunlardan çok daha saglıklı olan ürünlerınizden daha çok satmaktadır. Suna da rek- lamlar, televizyonlar, hatta ınternet aracı olmaktadır. Tarımın ülkemizde giderek gerilemesı tam bir "gö- rûnmeyen tuzak"X\r. Bütün tarım alanlan ya turistık bölgelerin betonlaşması ya da ülkemize getırılen en- düstri uğruna gözden çıkarılmaktadır. Gelen endust- ri de önemli öiçüde otomotıv endüstrısıdir. Bakalım sonu nereye varır? Çok otomobil yapmak, çok otomobil satmayı ge- rektirir. \ -; Çok otomobil satmak, insanları otomobillefi olma- sının zorunlu olduğuna inandırmakla olacaktır. Çok otomobil satmak için özellikJe gençler özen- dirilmelidir. Gençler otomobillerle özgürlüğü eşanlamlı sayar- lar. (Onun için de küçük ve spor araba modelleri ço- ğalmaktadır.) Gençlere daha çok otomobil satmak için otomo- bil kullanma yaşının indirılmesi gerekir.. .., Sürücü ehiyeti alrrla yaşi-önce.te'vâ iridirileceis- ^ j r , •Vıfi ' •*•-•• ı ... '-1)11 Sonra "baz) modeller kaydı ile" 14 yaşa indirife- cektir. Gençler otomobillere koşturuiacaktır. Ailelerde bir otomobil alırsın-almazsın kavgası ya- şanacaktır. Daha çok otomobil daha çok otoyol demektir. Daha çok otoyol. daha çok yemlenmek demektir. Daha çok otomobil. daha çok benzm tuketımi, daha çok otopark demektir. Insanlar bugünkünden çok daha fazla öiçüde oto- mobilleri için çahşacaklardır. Böylece kentlerin parklan, yeşil alanlan otopark- lara, benzin istasyonlarına, otolarla gidilen yerlere dönüşecektir. Tarım alanlan otomotiv endüstrisi için ayrılınca ta- rım ürünleri azalacağından bunları dışandan getırt- mek gerekecektir. Patates ekilen yerlerden otolar çıkacağı için pa- tates Amerika'dan getirtilecek. zeytınyağı Yunanıs- tan'dan alınacak, oto gezintileriyle de gönül ferah- latılacaktır. Belli olmaz, bu gidişle başımızdakiler belki otomo- bil yemeyi de bize öğretirler, Yemediğimiz bir o kal- dı da. Seçim karan ; yürürlüğe girdi A.NKARA <AA) -21 Dönem Millervekili Genel Seçımi ile Mahalli İdareler Genel Seçiminin. 18 \ı- san 1999 Pazar günü bir- likte yapılmasını öngören vasa ile TBMM Kararı Resmi Gazete'de yavım- landı. Yasa uyannca. mıl- letvekili seçımi. mahalli idareler genel seçımıvle birlikte vapılacak.Ov ver- meişlemi. 18 Nisan'lW9 Pazar günü gerçekleşrin- lecek. Hukuki veya fızıkı mazereti olmadığı halde oy kullanmayanlar. 5 mil- yon lıra para cezasına çarptırılacaklar. Seçim takvimi 4 Ocak 1999'da başlayacak. Se- çimlerde ada\ olabılmek •için kanunen istifaları ve- ya görev lerinden ayrılma- İarı gerekenler ile siyası parti mensupları. 11 Ocak 1999 günü mesai bıtimine kadar görev lerinden ayn- lacaklar. YSK. de. seçime katıiacak olan siyasi parti- leri. 4 Ocak'tan itibaren 5 gün içinde belirle>ecek. Seçmen sayısı 25 bini aşan ilçelerde. seçim evra- kının dağıtım ve toplan- ması için geçici ilçe seçim kurulları oluşturulabile- cek. Bukurullar, 1 başkan ile 6 üyeden oluşacak. II ve ilçe seçim kurullarında görev almamış yargıçlar- dan sonra gelen en vüksek derecelı vargıçlar. kıdeîn v e v aş sırasına göre bu ku- rullara başkanlık edecek. Kurullar. bir başkan ile 6 üvedenoluşacak. Klurulun 2 üyesi. kurul başkanınca kamu görevlıleri araMiı- dan behrlenecek. dığer 4 üve ise sivası partı tenısıl- cılerindeıı seçılecek. Bu kurullann çalişma u.iulii ve esaşları. kurulacağı il- çelerilesavısı vegörev NÜ- resi YSK tarafından karar- laştınlacak. Sandık ve seçim kurul- larında TBMM'de grubu bulunan partiler ile son se- çimde en çok oyu alan sı- yasi partının temsılcilerı görev vapacak. Genel ve mahalli seç.inı- lerın bıraradavapılınasi'n- dan doğacak zorluHan or- tadan kaldırmakiçin resmı okulların vetmemesı ha- linde. özel okul. dersane avlusu ve salonlarm eKe- rişlı kısunları gibi genel \erlere. vetmediği takdır- de de kahvehane ve lokan- talara da seçim sandığı ko- nabilecek. Kişla. karargâh. ordugâh gibi askeri bina vetesislerlekarakollarave parti binalarına. muhtarlık odalarına sandık konarruı- vacak. Özürlü seçnıenle- rin de ovlannı rahatlıkla kullanabihneleri için ge- rekli tedbirfer sandık ktı- rullarınca alınacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle