Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 AĞUSTOS 1998 PAZARTE
HABERLER
Almanya'da uçuruma itilen Türklerin öyküsü
F
ederal Almanya
cezaevlerinde yatan ve
yaşları IH-24 arasnıda
olan 70 Türkiyeli gençle
görüştüm. Buıılar bu ülkeııin
ceza yasalanna ve
mahkemelerine göre suçltı kabul
edilmiş gençlerdi. Ortalama
ikişer yıldaıı lıesap edilirse
toplant vüz ktrk vıl hapis cezasına
çarptınltmşlardı. Boşa giden ve
türlü sıkıntılaruı doğmasına
ortam hazırlayan bunca yıllarm
suçlusu kimdi?
Türkiyeli çocııklar, gençler
arasında sigara, esrar ve sert
uyııştumcu giinün konusu.
Uyuştıırucu kullanan
gençlerimizin sayısıntn ne kadar
oldıtğu hilinmiyor anıa işsizlik,
geçinı sıktntısı bastırdıkçu,
egHimde başarı oranı azaldıkça,
yabancı düşmanlığı arttıkça
uyuştıırucu bagımhsı sayısmda
artış oldtığu gözle göriilüyor:
Görüştüğüm uvuşturucu hastası
150 gencin bu kuınıda
ıinlattıklan bana önemli bir
kaynak oldıı.
1996 verilerinegöre 18 milyon
insanın sigara içtiği Almanya 'da
6 milyon nikotin hastası, 2 buçuk
milyon alkolik var. Federal
Krinıinal Dairesi'nin
hesaplarına göre 2 75 bin sert
uyuştıırucu (eroin, kokain)
bağımlısı bulunuyor. Yaklaşık I
milyon 400 bin ise ilaç
bağımlısmut oldıığu belirtiliyor.
Sadece I996'da uyuşturucudan
ölenlerin sayısı 1712. Olayın
korkunçyaııı sert uyuşturucu
kullananlarınyaş oranı heryıl
yüzde 15 küçülüyor olmasıdtr!
Almanya da yaşamm bu hale
ge/mesinde suçlu kim?..
Adalei mekınüzmasmm en üsteki
sorumlusundan en alttaki
memuruna kadar bıına vine şu
yanıtı vereceklerdir: "Gençler! "
Geniş bir kesim aynı görüşte
birleşir. Onhıru göre gençler
suçhıdur. Kimilerine göre ise
yabancı gençler daha da
suçludur. Bu nedenle 'Ceza
giymelUer' diye düşiinülür.
Böylece gençler, ringde kııvvetli
rakihinden vıımntk viyen güçsüz
boksöıier gibi dövülür dururlar.
Boıın kenti vakınlarındaki
Siegburg Gençlik Cezaevi 'nde
Iriikümlii birgenç aytıen şöyle
diyordu: "Ağabey, bu benim
cezaevine dördüncü girişim...
Buradan kurtulmak istiyorum
ama dışandakiler kıçıma tekmeyi
vurarakyine buraya atıyorlar!.."
Bu konıı üzerine bizde saylenen
bir söz vardır "Adaletin kestiği
parmak acımaz." Bence parmak
yanlıs kesilirse acır daha da
ileriye giderek kangren olur.
Almanya da gerçeklerin iizeri
kapatılıvorsa, mi/yonları vuran
oyıtn salonlannın sahiplerine,
uyuştıtrucıımm Iıer tiirünü satan
kisilere dokttnulnıuvorsa, hatta
devtetten destekgöriiliiyorsa.
cezaevlerinde bile eroin
pazarlanıyorsa. bıınlar değil de,
başta işsiz/ik ulmak iizere çeşitli
sıkmtılaryûzünden btınlann
pençesine düşen gençler
suçlanıyorsa iste o zaman
adaletin kestigi panııak acır ve
durmadan da kanar. Konuştuğum
gençlerden hiçbiri annelerinden
suçlu olarak doğduklarım
söylemediler. Burada şu iinlii
söziin altını çizmek istivorum:
"Suçluyıı kazıymız, alttndan
insan çıkar!.." Hasan 19 vaşında.
Bir dönemlerde Dortmund kenti
birinci ligindefutbol oynavan
oyunculardun. Ailesi Türkiye ve
kesin döniiş vapttğı sırada
Hasan V da götürmek istiyorlar.
O. yolculugun daha başmda bir
fırsatmı bularak ellerinden
kaçıyor ve Dortmund'dakahvor.
Ailenin Türkive ve kesin döniişü
böyle olaylt başlıvor.
u döniiş daha çok Hasan ı
etkiliyor. Parasız. işsiz ve sahipsiz
kalması sonucu hırsızlık
yapmaya başlıvor. Bııyaşma
kadar üç kez cezaevine
düştiigünü söyleyen Hasan,
"Bütün polisler benim peşimde.
Bir suçumu bulup cezaevine
atmak istiyorlar. Bir yerde
hırsızlık olsa ilk önce benim
kapımı çalıyorlar" diyor ve
konuşmasım şöyle siirdürüyor:
"Olanaklanm olsaydı okur, bir
adam olurdum. Ama benim için
her şey bitti. Ben yaşatndan bir
şey anlamıyorum... Bııgiin içeri
diişsem hiç umurumda değil!..
Geçim savaşı veriyorunu"
**Almanya cezaevleri üçüncü kuşak Türklerle dolu. Her türlü
Hşkenceye katlanıyorlar, yeter ki geri yollanmasınlar
Türkiye'ye siirgün en büyük ceza~F~ •yasan'ın bir daha cezae\ ine gir-
I •/ mekten korkmadıgını söyleme-
.X JL sı. cezaev i koşullarını sevdığın-
den deâü de. is,sizligin açtığı sikıııtıla-
ra. bunalımlara direnme gücüııiin gide-
rek zavıflamasının bir sonııcudur. O.
önemli birolayı vurgulııyor. Dışandakı
yaşamla. aüir \ e ınsancıl olmav an kural-
İara orurtulmuş cezaevı yaşamını avnı
düzevde görüyorsa. sorumlulann acı acı
düşünmesi gerekmiyor ınu?
Bu sorun yalnız Hasan'ın değil. Fede-
ral Iş ve !şçi Bulma Kuruınu'nun veri-
lerine göre 1966nın Ocak \e Ağustos
ayları arasında kuruıua başvurdukları
halde bir meslek öğrenim yeri bulama-
yan80bin9"?0gençten 9bin57l'iTür-
kiyeli. Daha korkunç olaııı. Alıııan Sen-
dikalar Bırligi'nin (DGB( vaptıgı bir
araştırmaya göre. 1995 yılı itibarıyla iş
ve işçi bulma kurumlarına başvuran
Türkiyeti her yüz gençten sadeee 44'ü
bir meslek ögrenme \ eri edüıme olana-
gına kav uşıırken. aynı istemle başvuru
yapan her yüz Alınan gencinden
7
()'ine
meslek ögrenim yerı bulunuyor.
En gelışmiş çağdaş sanayive sahip
olan. mesleksiz işgücünün yerini kalifi-
ye işgücünün aldığı A\rupa gibi yerde
meslek öğrenim yeri bulamayanların.
daha bu vaşta üretimden koparıldıklan
açıklır. Böylece her yıl binlerce genç.
mesleksiz. diptomasız ve işsiz olarak
sokaga terk ediliyor. Bu yakıcı soruııla-
nn pençesinde kıvranan gençlerinyan-
na nasıl çıkacaklarına. bu koşullar al-
tında geçimlerini neyle sağlayacakları-
nakimyanıt verebilir! Bugençler>a^a-
dıklan ortama uyum saglamava kaîktık-
ları zaman. parasal olanaksızlıklaronla-
rı suç işleme>e itmeyecek tni? Örneğın.
cezae\ine dü$müş gençier üzerinde
araştıımayı sürdüriirken konuşfugum
7
0
gencin yüzde 82 "M suç ı^ledikleri sırada
en az bir yıldır. bir kısmı ise sürekli iş-
siz olduklarını sö> lediler. Bu gençlerin
yüzde 45 "i hırsızlıktan. > üzde 25 "i U_\UÎ-
turucu madde bulundurmakran ya da
satmaktan. yüzde 5.^'si adam yarala-
maktan. yüzde 2.8ı adam öldürınekten.
yüzde 2.8"i kız satmaktan \e >üzde
18.7si isççe.'jitli suçlardan gün giymıs,-
lerdi.
Modern metotlarla
i;kence
Federal Almanya'daki cezaevlerinde
yatan tutuklu ve mahkûnılar. özellikle
Türkiyeli gençler ağır ko^ullar altında
cezalanmçekiyorlar. U\gulamalarkişı-
liklerinı bozmtış. onurlannı avakfaral-
tına almıs.. Da\ranış bozuklııklan içın-
deler. Sanki onların insan olduğu unu-
tulmuş. Gençleri o hale getiren baskıli
düzenı görüp v aşamadıkça. hücrede > at-
manın ne demek olduğıınu anlamak ger-
çekten zor.
Çeşıtli kentlerdeki cezaevlerini gö-
rüp. buralarda yatan gençlerle konu$-
tuktan sonra. o 'kapalı diinya'nın öne-
mini daha iyi anladım. Dış dünyaya o
kadar kapalı tutuluvor ki: bu uygulama
Alman kamuoyunda. cezae\ inde yatan-
lan unutturacak öiçüde ilgisizlik \aratı-
yor. Böyle bir baskının anıacı da bu ol-
sa gerek. Soruınlular bunu \apmakla ka-
muoyunu tek \önlü bilgilendirmiş olu-
yorlar. Bir de Bonn hükürneti. Federal
Almanya"da cezaevleriııin liberal oldu-
gunu ileri sürüyor. Bu sadece sözden
ibaret. çünkü yaşam tam tersini gösteri-
yor.
Cezaevine düşmüş gençler işledikle-
ri suça karşılık olan cezanm birkaç kat
fazlasını çekiyorlar. Federal Almanya'da
demokratikkuruluşlar. kı^iler\ar. Dtş.a-
1
rıda haksızlığa uğrayanlar yalnız kal-
' mazlar. Ama cezaevindeki gençler ne
yapacaklar? Öyle. yaşam onları kimse-
sizli&n ve sahipsizligin kucağına atmış.
Özgiirlüklen ellerinden alınmış. Kendi-
Ierint5a\unamazlar. .-.eslerini cezae\in-
den dışanya çıkaramazlar. Onlara mo-
dern metotlarla işkence vapılıyor.
Çoğu gardiyanlarııı du>guları körlen-
• Sürgüne mahkûm edilen Türkler
dışarıya daha rahat uyum sağlama
amacıyla tanınan, yarıaçık cezaevine
gitme hakkını kaybeder, ayda bir izne
çıkma ve çok sınırlı da olsa meslek
edinme kurslarına katılma olanağından
yararlandırılmaz. Onlara, Almanya'da
kalacak gözüyle bakılmadığı için ilgî
gösterilmez, harcama yapılmaz.
Böylece haklarında sürgün kararı
çıkanlar cezaevi içinde üçüncü sınıf
mahkûm olurlar.
•*.. «' İ
15 yaşından beri uyuşturucu kullanan, hırsızlık yapan Almanya'daki yitik kuşaktan talih-
siz H, Duisburg'da terk edilmiş bir evin odasında uyuşturucu çekiyor.
miş. yürekleri taşolmu^. Cezae\ lerinde
sürdürülen geleneksel baskı. teröronlar
üzerınden gençlere uzanır. Gardivanlar
göre\ lerı sırasında Allalı kadar güçlü-
dür. Vaptıkları sır olarak kalır. İşkence
ölümle sonuçlandı mı cezae\ı doktoru
"iııtihar etmişrir" raporunun altına ba-
sar imzayı. Her uygulama \asa adına
>apılır.
İrza geçme \ e adam dö\ me suçların-
dan iki \ıl Bielefeld kenti cezae\ınde
yatan M. Er. cezaevine ılk girdiği gün
başından geçen bir olayı şövle anlatı-
yor: "Cezaevinin girişinde gardi\an be-
ni alarak bir hücrenin öniine »ötürdü \e
denıir kapısını açtı. Dışandan bakınca
hücrenin içi ahır gibi geldi bana. Türki-
ve cezae> lerinde olduğu gibi on beş > ir-
rıır kişinin bir arada kafdığını sanıvor-
dum. Bu nedenle başkalannın vanına gi-
deceğimi düşündüğünı için kapının
önünde irkildim! Gardivan, 'Gir içeri'
dedi."Burada ne yapacağım?" di_\e sor-
dunı. Birden kıçıma bir tekme yevince
ileriye doğru uçtum ve hücrenin ortası-
na boylu bov unca uzandım. O zaman ilk
olarak gözümden yaş geldi!.. Bir hatta
ağladım.. Kendimi ölmüş sanıvordum".
Uyuşturucu bolluğu
Türkiyeli gençler. dışarıda bilmedik-
leri. tanımadıkları çesjitli suçların yapı-
lış şekillerinı cezaevi koşullannm zor-
lamasıyla öteki mahkûm arkadaşlann-
dan. iş ve havalandırma saatlerinde bir-
likte oluşlarında ögreniyor, deney degiş
tokıışu yapnorlar. Bu konuda M. Er'in
anlattıklarından ilginç olan birbölümü
burava alıyorum. Diyor kı: "Kaldığım
cezaevinde bazı arkadaşlar akıl hastası
olduiar. Benim. cezaevi vaşanbmı rahat
atlatmama esrar vardımcıolduî Gramı-
nı 40 nıarkran alarak içerdik. Kaldığım
bölümün gardnanı. bana bir mahkûmu
göstererek. Buııa elinı cebinden çıkar
desenı elindeıı esrar düşer. Biz de bili-
yoruz kimin içtiğini. Ama rahat durma-
lan \esakınleşme!eri için rnüsaadeedi-
yoruz" demişti". Bu içler acısı ola\ı
gençlerle \aptıgım söv le^ilerdedeyaşa-
mıştını. Kımi gençler göıüşme verleri-
nesarhoşgelivordu. L'vkusuzluktan. ye-
lerlı gıda alamamaktan ve uyuşturueu
kullanmaktan limon gibi sarardıkları
görülüvordu. Bunun üzerine \aptığtm
soruşturma sonucu şuydu: 70 gençten
41'rıin. >atıt vüzde 58'iııın esrarı va da
eroini ilk kez cezae\ inde içtiği ortav a çı-
kıyordu.
Cezaevlerinde yatan Türkiveli genç-
len. kökünden sökülerek alınmış fıdan-
lara beıızetiyorum. Çoğunkıkla kalaba-
lık aılelerden gelmişler. Konuştuğum
vetmiş gençten her birinin ortalama dört
kardeşi \ar. Akrabalarını \e arkadaşla-
rını da sa>arsak. cezaevi öncesi \aşan-
tılan bunların içinde güle ouıaya geçi-
\ordu. Cezaevine düşiince birden bu
çevrenın yok oluşu \e avlarca > ıllarca
tek kişilik hücrelerde yaşamaları onlar
için biryıkım olu\or. Ruhsal sıkıntılara
düşü\or. vaşama bakışları değişiyor \e
iyiyi kötüyü seçmeleri zorlaşıvor. Hele
hersabah altıda. öç alırcasına kaldırılıp
işegötürülmeleri \ e ortalama saat ücre-
ti 6 7
tenığe sekız saat çalıştırılmalan
gençleri çileden çıkarıyor. Daha buna
benzer baskı ve sıkıntı sonucu gençler.
suça neden olan eylemlerinde kendile-
rini haklı çıkarmaya başlıvor veçıkınca
yıneaynını yapacaklarını söyliiyorlardı.
70 gençten 34'ü birkaç kezcezaev inegi-
ripçıkmıştı.
Cezaev ine giren gençlerimizin karşı-
lanna çıkaıı önemli sorunlardan biri de
Almaına'dan sürülmeleridir. Ayrımcı-
lık ta^ duvararaMiida da onların >akası-
nı bırakmaz. Gencin cezasi kesinleşti-
ğinde. yabancılarpolisi. suçun niteliği-
ne ve çekilecek cezanm süresine göre.
suçlunun cezasıııı çektikten sonra Tür-
kiye've sürülmesine karar \ erirse. onun
cezaev i içindeki yaşantısı daha da kötü-
leşir. Örneğin. cezanın bıtımine az bir
süre kala. dışanya daha rahat uy um sğla-
ma amaeıvla tanınan. vanaçık cezaevi-
ne gitme hakkını kav beder. ayda bir izi-
ııe çıkma ve çok sınırlı da olsa meslek
edinme kurslarına katılma olanağından
vararlandırılmaz. Onlara. Almanya'da
kalacak gözüvlc bakılmadığı için ilgi
gösterilmez. harcama vapılmaz. Böyle-
ce haklarında sürgün kararı çıkanlarce-
zaev i içinde üçüncü sinıf mahkûm olur-
lar.
Birden çok suç ışlemekten. adam va-
ralamaktan Herford kenti cezaevinde
gençlik bölümünde \atan 22 vaşındaki
Haşim'i. yörenin bağlı olduğu yabancı-
lar polisi Almanva'dan çıkarma karan
vermişti. Babasıvla birlikte onu ceza-
evinde zivaret ettıgimizde babasına ilk
sözü şu olmuştu: "Avukatımlagöriiştün
mü?" Haşim'in anası babası oğullan-
nın Türkıve've sürülmesinı durdurabil-
mek için gitmediklerı ver kalmamıştı.
Özel avukatlar tutmuşlar. yabancılara
vardını eden danışma merkezlerinin
merdıvenlerini aşındırmışlar. gençlik
dairelerinden yardım istemişjerdi. Hiç-
birinden olumlu sonuç alamayınca
gençlik mahkemesine başvurarak sür-
gün kararına itiraz etmişlerdi. Tek umut-
ları burası kalmıştı. Mahkeme de kara-
rı onayladığı sırada, oturumu izleyen
Haşim'in anasının acı hıçkmklan salo-
nu çınlatmıştı. Ana, hem ağiıyor hem
de mahkeme heyetine. "Tek pisliğinizi
vivevim, ne olursunuz oglumu burada
bırakın!" diye yalvanyordu.
Babası budurumuHaşim'eanlatınca
ikisinindegözleridoldu. Haşimyan Al-
manca \arı Türkçe olan konuşmasıyla
derdini şöyle anlatıvordu: "Cezam ya-
kında bitiyor ama yeni cezam başlıvor.
Bu ceza Türkiye\*esürgün cezası! Bura-
da doğdum. burada biiv üdünı. Anam.
babam. kardeşlerim burada. Türkiye'yi
hiçtanımıvorum.orada kimsemyok. Ne
vapacağını yafnız başınıa? Gitmemek
için direnivorum. Bundan birkaç ay ön-
ce baa dergi \e gazetelere evlenme iianı
verdim. Cezaev inde oMuğumu vazmadı-
ğım halde şu ana kadar hiç nıcktup gei-
medi. Önüme biri çıkarsa. burada kal-
mak içingüzel çirkin demeden c\ leneee-
ğim. Olmazsa. bir çıkış yoiu bulamaz-
sanı intihar ederim..."
Cezaevi damgalı gençler
Sprun cezaev inde yatmakla bitmiyor-
du. Yatıp çıkmışlann yaşadıklan koşul-
lann cezaevindekinden geri kalır yanı
yoktu. Bu konumda olan elliden fazla
gençie görüştüm. Hemen hemen tümü-
ne yakını geleceklerini karanlık gördük-
lerini söylüyordu. Cezaevi damgalı bu
gençler serbest bırakıldıklannda nereye
gideceklerini. ne yapacaklarını. hangi
ışin ucundan tutarak yaşamlannı sürdü-
receklerini bilemiyorlardı. Cezaevinde
çektikleri sıkıntıların verdiği donukluk
\e davranış bozuklukları. onların top-
lumsal yaşamla bütünleşmelerini engel-
lıyordu. Ayakta kalmaya ve yaşam için
savaşıma güçleri kalmamıştı. Önlerine
çıkan engellerı aşamıyorlardı. Ellerin-
den tutan. önlerine düşüp vol gösteren
\e onları anlav ışla karşılayan yoktu.
Baharrin'lc Köln kentinde ünlü bir
caddenin üzerinde bulunan oyun salö-
nundayız. Cezaev inden çıkalı bir yıl ol-
nıuş. Cebinden çıkardığı bozuk parala-
notomataatmavabaşladı. Attıattı lekı-
sa bir süre sonra parası bıtınce bana dö-
nerek. "Vine kavbettim" dedi. Avucu-
nun içiv le bir insana v urur gibi otoma-
ta bir şaplak salladı.
Lzmanlara göre bu otomatlara yüz
mark veren ancak on be^ markını geri
alabiliyordu. Bahattin bunun bilincin-
deydi. Anıa işsizlik vevalnızlıkonuşaş-
kına çe\ irmişti. Para kazanmak için de-
ğil. can sıkıntısını gidermek için oynu-
yordu. "İşanvorum ama vermivoriar. Bi
defa cezaevine düşrün mü vanm insan
olu\orsun"dıvordu. Sosyal Vardım Da-
iresi 'nden gelen para kâğıdını çıkararak
bu kuruluştan a\da 380 mark yardım al-
dığını utangaçbırtavırlagösterdi veko-
nuşmasına şöv le devam ettı: "Cezaevin-
de iken bir daha buraya düşmemek için
dışan çıkınca iş bulup çalışacağımı ka-
fama koymuştum. Çıkar çıkmaz birçok
fabrikav a başv urdum ama işçiv e ihtiyaç-
lan olmadığını söv lediler. \'ine eezaevi-
nedüşnıe tehlikesiv le karşı karşıvayım".
Onlar en alttakilerdir!
Cezaev inden çıkan gence suçlu. teh-
likelı ve giiven duyulmayan insan ola-
rak bakılır. Genç yaralıdır. Cev reden ve
çesitlı kurııluşlardan sıcak ilgi veyardım
bekler. Ama umduğunu bulamaz. Yaşa-
mı sevemez. bağlanamaz. Onu vaşama
bağlayacak ne işi vardır. ne de sıcak yu-
vası... Toplumun bir üyesi olarak gence
değer verilmedigi gibi o durmadan yal-
nızhğaıtilir. Hırsızlık suçuişlediysema-
hallede, poliste adına hırsız. yeraltı maf-
yası tarafından. işsız ve parasız oluşun-
dan yararlanarak uyuşturucu satımında
alet olarak kullanıldıysa esrarkeş. oyun
salonlarında. diskoteklerde gezip dola-
şıyorsa serseri. manyak denirf Çev rede-
kilerinyargısı kesindir: kendileri akıllı.
o akılsız ve selam bile verilmeyecek bir
insandır. Çocuklara. "Onunla oy-
nama>acaksın.olduğu yerde olmayacak-
sın" diye döne döne tembih edilir
SÜRECEK
BİZBÎZE...
ERDAL ATABEK
Kanguru Etini de Severiz.
"Çiftçi Dostu" Sadullah Usumi, hepimizın dos
olarak ülkemizde tarım sorunlarının yılmaz kalert
Sevgili Usumi'nın son yazısmda açıkladığı bir ola
"ülkemize kaçak olarak kanguru etinin sokulduğu
Bunu açıklayan da Bakan (Tarım Bakanı) Mustai
Taşar. Sayın Taşar. geçmış yıllarda kanguru etin
kaçak olarak sokulduğunu açıklamış. Aslında şaşj
cak bir şey yok. Ülkemıze açık kapalı öyle şeyler sc
kuldu ve sokuluyor kı kanguru etı bunlann yanınd
pek masum kalır. Ama bize nelerin yedirıldiğı konı
sunda uyarıcı bir örnek oluşturuyor "kanguru eti."
Uyancı bir örnek de "Pringles." "O da neymiş" dı
yenleriniz varsa hemen yakınlarındaki bir büfeye ba
kıversin, görecektir. ''Pringles", patatescıpsınınyu
varlak bir kutuya konup dışarıdan getirileni. Üzerin
de de yuvarlak bıyıklı, yuvarlak bir adam yuzü. Ki
mileri de "emmimin patatesi" diye yıyor, pek sevi
yorlarmış. Pringles kaçak falan gırmıyor, anıyla şa
nıyla elini kolunu sallaya sallaya girıyor. Pringles yı
yip kola içince uygar ve çağdaş olduğumuz için öt
çocuklarımız çok güzel bir kültjjr dersi alıyorlar.
Bir "Yerii Mallar Haftası" vardı, okullarda kutlanır-
dı. Eğer gene kutlanıyorsa o gün okulda nelerin an-
latıldığını pek merak ederim. Çocuklarm yediğinden
içtiğine, üstüne giydiğinden kullandığı kaleme kadar
neyin yerli malı olduğunu da herhalde anlaîma ola-
nağı bulunuyordur.
Dünyada yeni bir "sömürge kültürü"oluşturuldu-
ğunu gözden kaçırmayanlar da var. Önceleri her üf-
kenin kendi sömürgelerı varken günümüzde bütün
dünya çokuluslu şirketlerin sömürgeleri oldu.
Çokuluslu şirketler üretiyor. tanıtıyor. satıyor, ka-
bul ettiriyorlar. Bu satıştaki önemli nokta. üretilen
mala yüklenen "imaj"dır. Üretilen malın karşıladığı
gereksinme hiçbir şeydir, tüketenin kazandığı pres-
tij her şeydir.
Kola ıçene "Amerıkah ile ortak" olduğu değerini
verirsenız kolanız satılır. "Amerikalının köftesi" sizın
yerli köftelerinizden daha çok yenmektedir. çunkü y'ı-
yene bir görünmeyen kimlık belgesı vermektedır. O-
nun için de Mc Donald's hamburgerı, Kerrtuckylı al-
bayın pilici, sizin bunlardan çok daha saglıklı olan
ürünlerınizden daha çok satmaktadır. Suna da rek-
lamlar, televizyonlar, hatta ınternet aracı olmaktadır.
Tarımın ülkemizde giderek gerilemesı tam bir "gö-
rûnmeyen tuzak"X\r. Bütün tarım alanlan ya turistık
bölgelerin betonlaşması ya da ülkemize getırılen en-
düstri uğruna gözden çıkarılmaktadır. Gelen endust-
ri de önemli öiçüde otomotıv endüstrısıdir. Bakalım
sonu nereye varır?
Çok otomobil yapmak, çok otomobil satmayı ge-
rektirir. \ -;
Çok otomobil satmak, insanları otomobillefi olma-
sının zorunlu olduğuna inandırmakla olacaktır.
Çok otomobil satmak için özellikJe gençler özen-
dirilmelidir.
Gençler otomobillerle özgürlüğü eşanlamlı sayar-
lar.
(Onun için de küçük ve spor araba modelleri ço-
ğalmaktadır.)
Gençlere daha çok otomobil satmak için otomo-
bil kullanma yaşının indirılmesi gerekir.. ..,
Sürücü ehiyeti alrrla yaşi-önce.te'vâ iridirileceis-
^ j r , •Vıfi ' •*•-•• ı ... '-1)11
Sonra "baz) modeller kaydı ile" 14 yaşa indirife-
cektir.
Gençler otomobillere koşturuiacaktır.
Ailelerde bir otomobil alırsın-almazsın kavgası ya-
şanacaktır.
Daha çok otomobil daha çok otoyol demektir.
Daha çok otoyol. daha çok yemlenmek demektir.
Daha çok otomobil. daha çok benzm tuketımi,
daha çok otopark demektir.
Insanlar bugünkünden çok daha fazla öiçüde oto-
mobilleri için çahşacaklardır.
Böylece kentlerin parklan, yeşil alanlan otopark-
lara, benzin istasyonlarına, otolarla gidilen yerlere
dönüşecektir.
Tarım alanlan otomotiv endüstrisi için ayrılınca ta-
rım ürünleri azalacağından bunları dışandan getırt-
mek gerekecektir.
Patates ekilen yerlerden otolar çıkacağı için pa-
tates Amerika'dan getirtilecek. zeytınyağı Yunanıs-
tan'dan alınacak, oto gezintileriyle de gönül ferah-
latılacaktır.
Belli olmaz, bu gidişle başımızdakiler belki otomo-
bil yemeyi de bize öğretirler, Yemediğimiz bir o kal-
dı da.
Seçim karan ;
yürürlüğe girdi
A.NKARA <AA) -21
Dönem Millervekili Genel
Seçımi ile Mahalli İdareler
Genel Seçiminin. 18 \ı-
san 1999 Pazar günü bir-
likte yapılmasını öngören
vasa ile TBMM Kararı
Resmi Gazete'de yavım-
landı. Yasa uyannca. mıl-
letvekili seçımi. mahalli
idareler genel seçımıvle
birlikte vapılacak.Ov ver-
meişlemi. 18 Nisan'lW9
Pazar günü gerçekleşrin-
lecek. Hukuki veya fızıkı
mazereti olmadığı halde
oy kullanmayanlar. 5 mil-
yon lıra para cezasına
çarptırılacaklar.
Seçim takvimi 4 Ocak
1999'da başlayacak. Se-
çimlerde ada\ olabılmek
•için kanunen istifaları ve-
ya görev lerinden ayrılma-
İarı gerekenler ile siyası
parti mensupları. 11 Ocak
1999 günü mesai bıtimine
kadar görev lerinden ayn-
lacaklar. YSK. de. seçime
katıiacak olan siyasi parti-
leri. 4 Ocak'tan itibaren 5
gün içinde belirle>ecek.
Seçmen sayısı 25 bini
aşan ilçelerde. seçim evra-
kının dağıtım ve toplan-
ması için geçici ilçe seçim
kurulları oluşturulabile-
cek. Bukurullar, 1 başkan
ile 6 üyeden oluşacak. II
ve ilçe seçim kurullarında
görev almamış yargıçlar-
dan sonra gelen en vüksek
derecelı vargıçlar. kıdeîn
v e v aş sırasına göre bu ku-
rullara başkanlık edecek.
Kurullar. bir başkan ile 6
üvedenoluşacak. Klurulun
2 üyesi. kurul başkanınca
kamu görevlıleri araMiı-
dan behrlenecek. dığer 4
üve ise sivası partı tenısıl-
cılerindeıı seçılecek. Bu
kurullann çalişma u.iulii
ve esaşları. kurulacağı il-
çelerilesavısı vegörev NÜ-
resi YSK tarafından karar-
laştınlacak.
Sandık ve seçim kurul-
larında TBMM'de grubu
bulunan partiler ile son se-
çimde en çok oyu alan sı-
yasi partının temsılcilerı
görev vapacak.
Genel ve mahalli seç.inı-
lerın bıraradavapılınasi'n-
dan doğacak zorluHan or-
tadan kaldırmakiçin resmı
okulların vetmemesı ha-
linde. özel okul. dersane
avlusu ve salonlarm eKe-
rişlı kısunları gibi genel
\erlere. vetmediği takdır-
de de kahvehane ve lokan-
talara da seçim sandığı ko-
nabilecek. Kişla. karargâh.
ordugâh gibi askeri bina
vetesislerlekarakollarave
parti binalarına. muhtarlık
odalarına sandık konarruı-
vacak. Özürlü seçnıenle-
rin de ovlannı rahatlıkla
kullanabihneleri için ge-
rekli tedbirfer sandık ktı-
rullarınca alınacak.