Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29 AĞUSTOS 1998 CUMARTESİ
HABERLER
CHP'nin hazırladığı 'Güneydoğu'da Kadm Olmak' raporunu sunan Güldal Okuducu
'Yaraya merhem olacağız'ktanbuJ Haber Servisi - CHP Kadm Kollan'nca
hazırlanan "Güneydoğu'da Kadın Olmak" konulu
rapor kamuoyuna sunuldu. CHP Kadın Kolları Ge-
nel Başkanı Güldal Okuducu "Güneydoğulu kadı-
nın sorunlan çözülmezse Güneydoğu sorunu, Gü-
neydoğusorunuçözfilmezsede liirkiye'ninötekiso-
runlançözülemez.Güneydoğu kadınının acısını. ağı-
dım, zılgıtını tüm Türkiy e'nin duyması gerekryor" de-
di.
CHP'nin "Türkiye Projesi" çerçevesinde hazırla-
nan raporu. partisi adına Akatlar Kültür Merkezi'nde
sunan Okuducu. Günevdoğıı konusunda söylenen
herşeyi önemsediklerini belirlerek bölgenin yerel
özelliklerini, duyarlılıklannı v e potansiy elini Türki-
ye'nin gündemine taşımayı amaçladıklannı söy ledi.
Bölgenin sorunlannı çözmek için öncelıkle bölge
kadınının ne isteyip, ne bekleyip, nasıl algıladığmı
bılmek gerektığini belirten Okuducu. "CHP olarak
bu yaraya nıcrhem olmanın derdinde ve iddiasuıda-
yız. Güneydoğu'da yaşananlar Türkiye'yi etkiliyor.
sorunlanna yenilerini ekliyor. Bölgede erkek de e/i-
liyor anıa kadın daha fazla eziliyor" di\e konuştu.
Okuducu, bölgede kent merkezlerinin iş pazarına
dönüştüğünü, sorunlann çok yönlü odaklandı|ını
ifade ederek kadının kimliğiyle ve statüsüyle adeta
yok olduğunu kaydetti.
Okuducu "Tarikat, şeyh, ağa kıskacında bir top-
lum ve bu toplumun kıskacında bir kadın var. Baskı,
kadın söz konusu olunca daha da ağııiaşıyor. 12 ya-
şmda e> lenip, 30-35 yaşlannda yaşlanan kadınlar gö-
rüyoruz. Başlıkparası. beşik kertmesi, berdel hâlâ uy-
gulanıyor. Boşanma çok ender görülüyor" dedi.
Bölgede. aile ıçi şiddetin artık olağan ve sıradan
şekildealgılandığını vurgulayan Okuducu. herşeye
karşın kadınların değişimin ve GAP'la gelecek ge-
lişmelerin farkında olduklarını söyledı.
Okuducu. bölgede coğrafi kos,ulların ve bölge in-
sanının gereksinimlerine yanıt verecek veni bir eği-
tim anlayışının gerekli olduğunu vurgulayarak Gü-
neydoğu insanının dil sorunu çektığmı ve kendi di-
lini kullanmak istediğinı kaydetti.
Sağlık ve eğitim konulannda sosyal devlet anla-
yışının eksiksiz uygulanmasını isteyen Okuducu,
bölge kadınının sağlık hizmetlerinden asgari düzey-
de bile faydalanamadığını söyledi.
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ni-
lüfer Narh, halkın birçok şeye kuşkuyla yaklaştığı-
nı ve ikna edilmesi gerektığini söylerken gazeteci
Zeynep Atikkan. Ferai Tınç da Güneydoğulu kadın-
ların talebinin şimdiye dek dınlenmediğini söyledi.
Raporun sunumunu CHP Genel Başkan Yardımcısı
ve istanbul Milletvekili Bülent Tanla ile Istanbul
Milletvekilleri Algan Hacaloğlu ve Ahmet Güryiiz
Ketenci'nin de aralannda bulunduğu çok sayıda par-
ti yöneticisi, akademisyen ve sivil toplum örgütü
temsilcisi izJedi.
CHP'nin raporu geniş çözüm önerileri içeriyor
Güneydoğu'da kadın olmak zortstanbul Haber Servisi - CHP Kadın
Kollan'nca hazırlanan "Güneydoğu'da
Kadın Olmak" raporu: bölgedekı
sorunlann çözümünün. >öreye barış ve
güvenin gelmesine bağlı olduğunu
ortaya koydu. Raporda. Güneydoğu
sorununa CHP'nin "Seferberlik
anlayışıyla baktığı" v urgulanarak.
Güneydoğu'nun özlemının GAP'la
başlayan değışım sürecını kavramak ve
yaşamak olduğu belirtildi.
Raporda, ıç göç, evlilik ve aıle yaşamı,
egitim, sağlık, emek gibi sorunlara
değinildı. Ülkemizde iç göç sorununun
yaşandığının v urgulandığı raporda
özellikle Güneydoğu'da göç baskısının
arttığı, göç nedenlerinin ba^ında
sırasıyla terör. demokrası dışı baskıcı
uygulamalar. yoksulluk. işsizlik.
topraksızlık ve köylerin boşaltılması
geldiği kaydedildı. Göç hareketinin
kadınlan daha çok eikılediğınin
belirtildiği raporda sjövle denildi:
"Tanmsal etkinliklerden kopan
Günevdoğu kadını eve kapanıyor. Yerini
yurdunu yitiriyor, yeni \e belirsiz bir
ortama giriyor. Onü. bilinmezlikierle
doluyor. Okuma-ya/ma \e dil sorunu
yaşıyor. Olumsuz koşullar. sağlık
sorunlannı büyütüvor. Göçle biriikte
toplu yaşam artıyor. Geleneksel
çevreden, akrabalardan ayn düşen
kadın, sosyal ortama tümüyle
yabancılaşıyor. Beklentileri geriye dönük
otuyor. Mevcut değerlerini korunıava - -
çahşmakla birlikte. bir değerler —r
• _•,
savrulması içinde bocalıyor. Bu farklv •
acımasız, dayanışması/ kosullarda,
korkuyu, kuşkuyu. bunalımı. gerilimi ve
sahipsizliği yaşıyor. Kadın peş peşe
kuşaklar halinde ezilip gitme>e ha/jr
haİde bekliyor. GAP Idaresi taranndan
hazırlanan raporda da Güneydoğu
Anadolu Bölgesi'nde kalkınma
süreçlerinin önündeki 5 darboğazın
özellikle kırsal alanda ve kadınlarda
yoğun olan düşük okur-ya/ariık oranı.
yüksek doğurganlık oranı. kadınların
düşük statüsü. sağlık konınıa. hijyen ve
beslenme alanlanndaki bilgi ve
uygulamaların eksikliği ve bölge dışına
göç hareketlerinin yoğunluğu olduğu
belirlenmişti."
Evlilik ve aile yaşann
CHP Kadın Kolları nın "Güneydoğu"da
Kadın Olmak" başlıklı raporunda.
bölgede egemen olan feodal yapının
yani aşiret, şeyh. ağa ilişkılerinin ürettiği
gelenek. töre ve değerlerle oluşan
toplumsal yapının, kadını da
şekillendirdiği. sıkıştırdığına dikkat
çekilerek şu değerlendirnıe vapıldı:
" Feodal değerler. kadının
toplumsallaşnıasını ve sosyalleşmesini
engellerken. bölgede evlilik karan.
geneüikle aile büyükleri taranndan
veriliyor. 12-13 yaşmda kız çocuklan
evlendiriliyor ve bu çocuklar bazen
ikincL bazen de üçüncü eş olabiliyoıiar.
Birçok erkek, kadın ve çocuğun nüfus
cüzdanının obnadığ] bölgede, çocuk
anneler çaresiz biçinıde gelecekte
yaşlanmış kadınlar olarak karşımıza
çıkmayı bekiiyorlar. Ailtler arasındaki
kan davalannın bitirilmesinde para va
da kız verilerek anlaşma voluııa «idilivor.
Dini nikâhın kabul görmesi de çok eşliliği
C
HP Kadın Kollan'nın "Güneydoğuda Kadın Olmak" başlıklı
raporunda, bölgede egemen olan aşiret, şeyh, ağa ilişkilerinin
ürettiği gelenek, töre ve değerlerle oluşan feodal yapının
kadını da şekillendirdiği, sıkıştırdığına dikkat çekiliyor.
Faraç, okuruyla
buluştu
CHP Kadın Kollan'nın hazırladığı
"Güneydoğu'da Kadın Olmak" adlı
raporun sunuş toplantısında konuşan
ga/etemi/ Yurt Haberleri Servisi Şefi
Mahnıet Faraç, Güneydoğu'da töre
cinayetlerinin halen sürdüğünü
söyledi. Faraç," Kız arkadaşıyla
sinemava gittiği için, pastaneye giftiği
için, L'rfa'da bir radyoda adı anons
edildiği için öldürülen Sevda'lar,
Hacer'ler. Rabia'lann katili; oy
uğruna feodalizmi besleyenler,
işsizliği, cehaleti. açlığı
yenemeyenlerdir" dedi. Daha sonra
da okurlanna "Töre Kıskacında
Kadın" kitabını im/alayan Faraç.
Günevdoğu'da kadının durumu.
feodal ve dinsel baskılar ile töre
cinayetlerine yol açan sosyal ve
ekonomik nedenler üzerine söyleşti.
Faraç, önceki gün de CKK Taksim
Sergi Salonu'nda kitabını inızalamış
okurlarıv la söy leşmişti.
(Fotoğraflar: (CAAN SAĞANAK)
besliyor. Bölgede sadece imam nikâhıyla
evlenenlerûı oranı kentte vüzde 14, kırda
yüzde 31 oranında bulunurken. kırsal
alanda kadınların vüzde 52.4'ünün,
kentte ise v üzde 36.3'ünün kocalanyla
aralannda akrabahk bağının bulunduğu
dikkat çekiyor. Amca kı/j. amca oğlu
evliliği kolav kolav reddedilmiyor. Vakın
akraba ev lilikleri çok vönlii baskı ve
bağımlılığı da beraberinde getirivor.
Başlık parası kentte vüzde 47, kırsalda
ise vüzde 70 oranında uygulanıyor.
Başlık parasının bulunamaması. bazı
durumlarda ev liliği önlerken. kaçan kız.
ailesivle uzun vıllar banşamıyor. Kız
kaçırmanın bedeli bazen de ölüm oluyor.
Bölgede etkinliğini yitirmekle birlikte çok
kadınla ev lilik anlav ışı sürüvor. Üzerine
kunıa gelen kadının unutulmasL evin
geçimini tek başuıa üsrienmesi.
çocuklarla birlikte terkedilmesi vaşanan
gerçekler arasında bulunuvor.
Kaderciiik. erkek çocuk beklentisi ve
çocukla güç elde edileceği inancı da çok
çocukluluğu arttınvor. Cç kuşaktan
ailenin bir arada vaşamasuun olağan
olduğu bölgede çocuk sayısı bazen 17-
18'lere ulaşabiliyor. Kız çocuklan okula
gitmek yerine küçük \ aşta temizük, su
taşuna, çocuk bakınıı ve cv işlerine
vardım gibi alanlara vönelivorlar.
l Ikcmi/de eğitim. statü. ekonomik
durum farkı gözetnıeden vavgınlığını
sürdüren aile içi şiddet. bölgede çok daha
yoğun biçimde görülüvor. Küçük vaşta
gerçekleşen evliliklerde şiddetin daha
vavgın olduğu gözlenirken, şiddete
uğrayan kadınlann oranı kırsalda yüzde
54. kentte vüzde 44lere vanyor. Başlık
parasının verilmek istenmediği
durumlarda berdel tercih edilirken,
nanıus cinavederi törede hâlâ kabul
görebiliyor. Miras ya> gın olarak erkek
kardeşe giderken, miras pav laşunında
kadm giderek ağıriiğını kov uvor."
Raporda. vaşanan acılara, gözyaşına ve
yoksulluğa karşın bölge kadınının
geleceğe dört elle sanldığı, bu konuda
eğitımin önemınin bir kez daha ortaya
çıktığı belirtildi.
Raporda >aşadığı durumdan
memnunolmayanlann oranının kırsal
alanda yüzde 75. kentlerde ise yüzde
67'y ı bulduğu kaydedilerek şöv le
denildi: "Gazete. radyo ve TV'nin
etkileri kız çocuklannın giyiminde.
okumasında, tutum, davranış ve riiketim
ahşkanhklannda gözieniyor. Bölgede
radyo dintenme oranı kentte yüzde 62
iken. kırda yüzde 85'i buluyor. Kendi
kadınlar kadının statüsünün
yükselmesini y üzde 62^ oranında gelir
arbşında. y üzde 212 oranında ise
eğitimde görüyorlar. Aileyi ilgilendiren
konularda kadının karaıiara katılıma
başlamasına karşın. bölge kadmını daha
uzun bir yolun beklediği görülüyor."
Raporda Güneydoğu'da kadının okula
gidemediği, okuyamadığı. sosyal
yaşama açılamadığı ve olanağı olmadığı
için eğitimsiz olduğu belirtildi. Raporda
şu tespit yapildı: "Bölgede okuma-
yazma bilmeyen kadınlann oranı yüzde
5520. Bu oran erkeklerde yüzde 24.44'e
düşüyor. Kırdaki kadınlann yüzde %J'si
erkek çocuklannın üniversiteyi
bitirmesini isterken, kızuun üniversiteyi
bitirmesini isteyenlerin oranı yüzde 80'e
iniyor. Kadınlar, kız çocuklannın
eğitimine giderek daha büyük önem
veriyorlar. Bölgenin coğrafi koşullan ve
yeıieşme düzeni, bölge insanuûn sahip
olduğu hayat görüşü. terör nedeniyle
kapalı olan okullar. okul ve öğretmen
yetersizüği, eğitimin bölge insanınuı
gereksinimlerine yanıt verememesi, hızlı
nüfus arnşu Kürtçe bilen Türkçe
bilmeyen yurttaşlann ve özellikle
kadınlann çokluğu eğitimi etkileyen
faktörier arasında en önde gelen etkenler
olarak karşımıza çıkıyor."
Sağlık sorunları çığ glbl
Raporda. ülkemizde sağlık sorununun
en çok ihmal edilen konulardan biri
olduğu, ancak eğitimsizlık, sağlık
kurumlannın eksikliği ve bilinçsizlik
nedeniyle bölgede sağlık sorunlannın
daha da büyüdüğüne dikkat çekildi.
Sağlık konusunda raporda şu göriişlere
yer verildi: "Erken yaşta evlenme. kötü
beslenme, çok sayıda ve sık sık hamile
kaima gibi nedenler kadın sağlığını
etkileyen faktörkrin başında geliyor.
Kırsal alandaki kadınlann yüzde
64'ünün. kentteki kadınlann ise yüzde
50'sinin sağlık sorunlan bulunuvor.
Kadınlar ve çocuklar, hastalıklara en
açık kesimi oluşnıruyorlar. Çevre
sorunlan ve altyapuıın yok denecek
düzeyde olması da sağlığı olumsuz
etkiliyor Bölge kadınının yüzde 26'sının
hiç hastaneye gitnıemiş olması ve
kadınlann yüzde 56'sının ise hastaneye
gitmeye gerek duymadığını belirtmesi.
sağbk hi/metlerinin bölge insanına ne
denli uzak olduğunu gösteriyor. En
yüksek bebek ölüm hızına sahip olan
grubun okuma-yazma bilmeyen kadınlar
olması. bebek bakımının ve
doğurganlığın eğitimle çok yakından
ilişkili olduğunu bir kez daha kanıthyor."
Emek ve kadın
Raporda. kadın emeğinin Güneydoğu'da
ucuz emek olarak algılandığı, ancak
erkek emeğinin de büyük ölçüde atıl ve
ucuz olmasının kadın emeğini daha da
ucuzlattığının saptandığı belirtildi.
Raporda özetle şöyle denildi:
"Bölgede iş arayarilann oranı yüzde 8.4.
Fakat bu oran kayıtiı işsizlerin oranı.
Böigedeki gerçek tşsizlik oranının yüzde
22 düzeyine yükseldiği belirtiliyor.
Bölgede ücretli çalışanlann toplam
istihdama oranı y üzde 28J1 iken. ücretli
çalışan kaduılann toplam istihdama
oranı yüzde 3.02"ye düşüyor. V'aşanun
toprağa bağb olduğu bölgede, çiftçi
ailelerinin y üzde 38'inin toprağı
bulunmuyor. Tanm işçiliği ve mevsimlik
işçiliğin yaygın olduğu bölgede,
erkeklerin bile önemli bölümünün işsiz
olduğu göz önüne ahnırsa. üretim
sürecinde kadının adının bile neredey se
olmadığı görülüyor."
ÎIFIR NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR
Çetin Ağaşe'nin Pencere Yayınla-
n'ndan çıkan "Cem Ersever ve JİTEM
Gerçeği" kitabı masamın üzerinde
duruyor. Çakıcı'nın yakalanmasından
sonra kitap daha ilginç hale geldi.
Ağaşe'nin Cem Ersever'i anlatan ki-
tabı tamamen belgesel. Ersever'in
askertiğinin ilk yıllanndan bu yana bi-
riktirdiği resmi yazışmalar. yazılı bel-
geter bir bütünlük içinde kitaba dö-
nüşmüş.
Bu kitabın ortaya koyduğu temel
gerçeklerden birisi, JlTEM'in varlığı.
Hatırlanırsa Susurluk olayı patlak ver-
diğınde, zamanın Jandarma Komuta-
nıTeoman Koman, JİTEM'in varlığı-
nı reddetmiş ve TBMM Susurluk Ko-
misyonu'na ifade vermemişti. Te-
oman Koman, Susurluk komisyonu-
na gönderdiği açıklamada da şunla-
n söylemişti:
'Jandarma teşkilatı bünyesinde le-
gal veya ıllegal olarak kurulmuş Jİ-
TEM isimli bir ünite bulunmamakta-
Ğr Esasen hukuk devletinde ıllegal
bir birim yaratmak mümkün görül-
memektedir... Ancak kendilerine Jl-
Sorun Devletin îdeolojik Tercihlerinde
TEM ismini veren jandarma dışında
bir grubun varlığı ortadadır ve bunlar
bir takım gayri kanuni işlere karışmış-
lardır."
Aynı günlerde Susurluk komisyo-
nuna ifade veren Hanefi Avcı ise şöy-
le bir ıddiada bulunmuştu: "Devlet,
terörle yasal yollardan başa çıkama-
dığı kanaatine varmış, biriEmniyet'te,
diğeri MİT'te, bir üçüncüsü JİTEM
adıyla jandarma teşkılatında fiili ve
meşru olmayan operasyonlar yapa-
cak birimler kurulmuştur."
"Cem Ersever ve JİTEM Gerçeği"
kitabı Hanefi Avcı'yı bir kez daha doğ-
ruluyor. Çünkü bu kitapta dönemin i-
ki Jandarma Asayiş Komutanı Korge-
neral Hulusi Sayın ve Korgeneral
Hikmet Köksal'a bizzat kendi imza-
lanyla Cem Ersever'e gönderdikleri i-
ki takdirname yer alıyor. Bu belgeler-
de Cem Ersever'e "JİTEM Grup Ko-
mutanı" diye hitap ediliyor. Jandarma
Genel Komutanlığı Telefon Rehbe-
ri'nde de JİTEM yer altyor ve telefon
numaraları belirtiliyor.
Bunca zaman sonra bu gerçekle-
rin belgelerle ortaya çıkması ne anla-
ma geliyor? Birincisi; devlet içindeki
en önemli güvenlik birimleri, merkezi
olduğu anlaşılan bir devlet tercihiyle,
ne yazık kı hukuk devletinde olmama-
sı gereken illegal örgütlere girmişler.
Ikincisi; bu illegal örgütlenme, dene-
timi mümkün olmayan kanunsuzluk-
lara yol açmış. insanların canını, ma-
lını hedef alan cinayetlere, haksızlık-
lara neden olmuş. Üçüncüsü ve en
önemlisi; bütün bu kanunsuzluklar,
acımasızlıklar, hatta haydutluklar,
"vatanı kurtarmak" adına, kutsal ge-
rekçeleıie kamufle edilmiş.
•••
Bu işler çözülebilir mi, çözülemez
mi tartışmasında iyimser olanlar, bu-
günkü iktidarın ve MGK'nin artık işin
üzerine gitmeye karar vermesiyle du-
rumun olumlu yönde değiştiğini dü-
şünuyorlar. Karamsar olanlar ise, Tür-
kiye'deki bu devlet yapısının bir "hu-
kuk devleti"ne dönüşemeyecek ka-
dar çürüdüğünü söylüyorlar.
iyimser yorum yapanlar, geçmişte,
komünizmi asıl tehlike gören ve Tür-
kiye'ye yön veren anlayışın, Sovyet-
ler'in yıkılmasıyla değiştiğini ve artık
irticanın baş düşman haline geldiğini
ve bu nedenle devletin yöneliminin
değiştiğini öne sürüyorlar. Ancak
unutmamak gerekır ki, Türk devleti-
ne geçmişte yön veren anlayış Türk-
Islam sentezi adı verilen dinci-milli-
yetçi anlayıştı. Türk devleti dinci aya-
ğını şimdi bir ölçüde budamaya çalı-
şıyor. Ya milliyetçi-şoven anlayış: Bu
konuda ne durumda?
Mafya liderlerine bakın hepsi ülkü-
cü-milhyetçi. Son on sene içinde Türk
mafyası kimlik değiştirdi. Bu kendili-
ğinden mi oldu? Türk devletini yöne-
ten anlayış toptan bir tercih yaptı. Iş-
te bu tercihin adı: Şoven-milliyetçilik.
Onların yaptıklarına kızanlar ideoloji-
lerini hiç sorgulamıyorlar.
Trabzonspor Başkanı Mehmet Ali
Yılmaz, bu nedenle Alaattin Çakıcı
ve Sedat Peker için büyük bir rahat-
lıkla "Onlarbenim çocuklanm" diye-
biliyor. Türk devletinin, "/rt/ca"yı asıl
tehlike olarak önüne koyarken ve ül-
kücü-milliyetçiliğe "vatanı kurtarma"
görevi vermesi bir paradoks değil mi?
Bu ideoloji devlete egemenken Ya-
vuz Ataç'ı kim sorgulayıp hesap so-
racak? Yargısı, güvenliği, siyaseti ül-
kücüleşmiş bir ülkede, ülkücü mafya-
yı, ülkücü çete üyesini kim sorgulayıp
tasfiye edecek? Bunlardan hesap so-
racak devlet görevlisi hangi ideolojıy-
le onların üzerine yürüyecek?
Devletin ideolojik tercihlerinde hâ-
lâ ülkücülük ağıriiğını koruyor. Bu da
iki askeri darbeyle ve 50 yıllık komü-
nizmle mücadele geleneğiyle pekiş-
tirildi. Hâlâ devletin kurumlanna bu
anlayış egemen. Bu anlayış sorgu-
lanmadan, bu tercihler kökten değiş-
tirilmeden çok önemli bir degişim o-
lacağına inanabilir miyiz?
ClMARTESt
YAZILARI
ATAOL BEHRAMOĞLU
Suç ve Ceza
Suç ve ceza kavramlannı Dostoyevski'nin ün-
lü romanı "Suç ve Ceza"dan bağımsız olarak
düşünmek olanaksız. Daha da doğrusu, söz ko-
nusu romanla bu kavramlar aynlmazca bütünleş-
miş. Roman kahramanı Raskolnikofbüyük yete-
neklere sahip olduğuna inanan, Napolyon hay-
ranı yoksul bir üniversite öğrencisidir.
Napolyon başanya ulaşmak için savaş adı al-
tında nasıl cinayetler işlediyse, o da başan uğ-
runa cinayet işlemeye hakkı olduğunu düşün-
mektedir. Sonuçta, tefecilik yapan yaşlı kadını
parasını elde etmek için öldürür. Romanda Ras-
kolnikof'un adım adım kurnaz bir dedektifin ka-
panına nasıl kısıldığını, bundan daha da önem-
lisi, işlediği cürmün ağırlığı altında ezilişinin sü-
reçlerini izleriz...
Çok yıllar önce çok gençken bu kitabı okudu-
ğumda, Raskolnikof'un neredeyse gönüllü ola-
rak ömür boyu cezasını çekmek için prangalar
içinde Sibirya zindanlarına gidişinin betimlendi-
ği son sayfalarda garip bir düş kınklığına uğra-
mıştım... Elbette cinayeti desteklediğim için de-
ğil... Fakat yine de ceza bana ağır görünmüştü...
Romanı bir kez daha okursam neler hissede-
rim bilmiyorum. Fakat Dostoyevski'nin felsefe-
sıni sonraları daha yakından kavradıkça bu so-
nuç bana artık yadırgatıcı görijnmedi. Bu felse-
fe, Incil'in ünlü "öldürmeyeceksin" öğretisıyle
özetlenebilir.
•••
Suç kavramı "hukuka aykın olan veyasaca ce-
zalandınlan eylem; ahlaka, toplumsal kurallara
aykın olan davranış " sözcükleriyle tanımlanıyor...
Butanım, "hukuk", "ahlak", "toplumsalkural"'vb.
tartışmaya açık bir dizi başka kavramı içeriyor...
Ceza ise, yine hukuksal tanımıyla, suç işleyen
kimseye yasaların öngördüğü yaptırımdır. Insan-
lıktarihinin farklı evrelerinde, farklı toplumsal dü-
zenlerde, bu kavramlann farklı biçimlerde yo-
rumlandığı gerçektir.
Insanlığın bugünkü aşamasında insan Hakla-
rı Evrensel Bildirisi'nde yer alan temel ilkelerin
suç ve ceza kavramlarının evrensel sınıriannı da
çizmekte olduğu söylenebilir.
Buna karşılık ülkemizde birçok alanda olduğu
gibi suç ve ceza kavramlarının algılanışında ve
konuyla ilgili uygulamalarda da tam bir kargaşa
yaşanmaktadır.
•••
Ceza yasamızın günün ve toplumumuzun ger-
çekleriyle bağdaşmadığı konusunda uzmanlar
bir süredir yazıp çiziyor. Bu yasanın "can "dan
çok "mal"\, "insan"dan çok "mülk"ü koruyan,
başkaca da evrensel değerlere aykın pek çok ga-
rabet ve despotça yaptırımlar içeren bir yasa ol-
duğu biliniyor.
Cezaların yerine getirilmesindeki (infaz) çar-
pıklıklar, cezaevlerinin evrensel ölçülere aykın
konumu gibi sorunlar da yine uzmanlann son za-
manlarda örneklerle gözlerönüne serdikleri baş-
lıca konulardan...
Halk kitlelerinin en büyük kamusal kuruluş olan
(olması gereken) devlete karşı güvensizliği gittik-
çeartıyor. Eğitim kurumlannda (özelliklede ilk ve
ortaeğitimde) uygulanan eğitim sisteminin ev-
rensel değerlerle çelişkili yanları, sivil toplum ör-
gütlerinin halk kitlelerinin eğitilmesinde yetersiz
kalışı, bu kıtlelerin (suç ve ceza kavramlannı da
içeren) ahlak anlayışlarında ilkel ve içgüdüsel (in-
tikamcı vb.), dinsel (kaderci vb.) eğilimleri körük-
lüyor...
Despot, çarpık, güvenilmez devlet (hukuk, si-
yaset vb.) kurumlarıyla halk kitleteri arasındaki
uçurum gittikçe açılıyor, yabancılaşma büyüyor...
Halk kitleleriyle kamu kurumlan arasındaki ilişki-
lerin düzenlenmesi, kamu kurumlanna çağdaş
kimlik kazandırılması, kavramların yeniden ve
doğru olarak tanımlanması gereken bir ortamda
son derece dar bir siyasal çıkar amacıyla ortaya
sürülen "af" önerisinin (bunu elini çabuk tutarak
"iktidar" yapmış olmasa aynı öneri "muhale-
fet"ten gelebilirdi) herhangi birsoruna çözüm ol-
mak şurda dursun, top/umsal sorunlan daha da
keskinleştireceği, kitlelerin kamu kurumlarına
(adalete) güvensizliğini arttıracağı, halk kitlelerin-
de ilkel adalet içgüdüsünü ya da kaderciiik duy-
gulannı kışkırtarak kavram karmaşasını daha da
derinleştireceği kolayca görülebiliyor...
• • •
1982 Anayasası'nın despot ilkeleri önünde
güçsüzlüğünü kabul ederek bir bakıma bu ilke-
lerin yasallığını pekiştiren, "düşünce suçu" kav-
ramını reddedemeyen, elçabukluğuyla hazırlan-
dığı pek fazla belli olan "af" önerisi, toplumun
sağduyusunun da oldukça gerisinde kalmış gö-
rünüyor. Nitekim bir anne, öneri sahiplerini şöy-
le eleştirebiliyor: "Şu an sokaklarda gezen ırz
düşmanlan, katiller, hırsızlar dahi yakalanamaz-
ken bir de içerdekileri üstümüze salacak... Ben
çocuğum bile olsa, ruhunu karartmış bircaninin
ıslah olmadan evimden içerigirmesiniistemiyo-
rum" (Bkz. "Sabah" gazetesi, G. Mengi'nin bir
yazısından...)
Bir gün, ülkemizdeki bircezaevinden, "Suçve
Ceza"daki Raskolnikof'unki gibi bir sesin yükse-
leceğini beklemek çok mu hayalcilik ofur: "Ben
sizin affınızı istemiyorum. Çünkü önemliolan be-
nim kendimi affedebilmemdir. Vicdanım işledi-
ğim cürmün ağırlığı altında ezilmekten henüz
kurtulmadı. Siz önce 'düşünce suçu' kavramını
ortadan kaldınn. Düşüncelerinden ötürü ceza-
evlerini dolduran aydınlan serbest bırakın. Ceza
yasasını çağın ve toplumun gereklerine uygun
duruma getirin. Cezaevlerinin insanca yaşana-
biliryeher olmasını sağlayın. Ve afgibi çokyön-
lü bir konuyla sorumsuzca oynayarak da kamu
vicdanım daha fazla tedirgin etmekten vaz-
geçin..."
Vatanseverier, insanlar, doğaseverler, toprak
erozyonu size sevebileceğiniz hiçbirşey
bırakmtyor.
T.E.M.A.
Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve
Doğal Varhklan Koruma Vakfı
Tel: (0.212) 281 10 27 / 268 09 85