Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 AĞUSTOS 1998 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
15
KurtulmakSelim Edes in has bahçeler-
de birlikte gül kokladığı Tur-
gut Özalhepşugörüşü savunur-
du:
"Ekonomik suç olmaz."
Selim Edes, Turgut Özal'ırı
yarattığı "serbestpiyasa"cen-
netinde büyüdü, serpildi. Aynı
dönemde, Özal'ın yarattığı
prenslerden EmlakBankası Ge-
nelMüdürüEngin Civan arüş-
vet veren, son günlerde devlet
görevlileri ile kol kola ne işler
yaptığı belirlenen Alaattin Ça-
kıcı mn ve Özal ailesinin de ka-
rıştığı, Engin Civan ın vıtrul-
ması davasında yargılanan
Edes, çarptırıldığı -faizsiz-111
milyar lirayı ödeyince kırmızı
büîtenle aranmaktan kurtıdmuş.
Madem öyle, baklava çaldık-
ları gerekçesiyle hapis cezası-
na çarptırılan çocuklar; iki ku-
tu baklava,faiz olarakda bir ki-
lo kaymaklı ekmek kadayıfı ahp
geri versinler.
Kurtulurlar mı?
ISIK KANSl
Alaattin Çakıcı 'mn yakalanmasından
sonra, tıpkı Susuriuk kazasının ardından
olduğu gibi binlerce belge, bilgi.fısıltı, sav
havada uçuşuyor. Yine tıpkt Susurluk kaza-
sı sonrası olduğu gibi, yadsınamayacak,
üstü örtülemeyecek kocaman birgerçek or-
tava çıkıvor:
Gerek 1980 öncesi, gerek 1980 sonrası
bu ülkenin aydınlarımn, gençlerinin, gaze-
tecilerınin kanına girmiş, her türlü karan-
lık işe bulaşmış kimi ülkücüler; devletin üst
düzeyyetkilileri, istihbarat örgütü persone-
li tarafmdan korunmuş, koüanmış, kucak-
lanmış. Hatta tosuncuklar suç işlemeye de-
vam ederkenyiireklendirilmış, onlarla işbir-
liği yapılmış.
Sonııç? Susurluk kazası sonrası olduğu
gibi, adları gündeme gelen devlet görevli-
leri, siyasetçiler yine ellerini kollarını sal-
Yargı Gorevelayarak ortada dolaşıyorlar. Örneğin, her
taşın altından çıkan, buna rağmen bulun-
maz Hint kurnaşı gibi yabancı başkentler-
deki görevlere atanan istihbaratçılar hak-
kında yalnızca idari soruşturma yürütülü-
yor, daha doğrusu yürütüldüğü ileri sürü-
lüyor.
Işin tatsız tarafı; yargı erkinin, bütün bu
gelişmeleri uzaktan izlemesi. Aranan in-
sanlarla işbirliği, suça ortakhk veyatakhk,
sahte belge düzenleme, belb desamklan az-
mettirme suçları kabakgibi ortadaykenyar-
gı organlannın, savcıların doğrudan dev-
reye girmemesi, Cumhurbaşkanı 'mn, Baş-
bakan 'ın, siyasiparti liderlerininyargıyı gö-
reve çağırmamaları, soruşturma mekaniz-
malannm çalıştırılmaması çok garip.
Susurluk ile birlikte son gelişen olavlar,
kuşku olmaktan sıynlan bir olguyu da bi-
linçlerimize yerleştiriyor:
Ülkücü suçlular ve suç örgûtleri ile böy-
lesi sıkı fıkı ilişkiler içine giren, girebilen
devlet görevlileri; 1980 öncesi işlenen Doç.
Orhan Yovuz, Prof. Bedri Karafakioğlu,
Doç. Bedrettin Cömert, Doç. Necdet Bu-
lut. Prof. Cmit Doğanay, DİSK Başkanı
Kemal Türkler, savcı Doğan Öz, emniyet
müdürü Cevat Yurdakul, gazeteci Abdi
İpekçi, Prof. Cavit Orhan Tütengil; 1980
sonrası işlenen Uğur Mumcu, Muammer
Aksoy, Bahriye Uçok vb. birçokfaili meç-
hul cinavetten en azından bilgi sahibiydi-
ler. Söylendiğinin tersine sular bulanık de-
ğil. Buzdağımn altı da üstü de çok rahat gö-
rünüyor. Yeter ki suçlular, hiçbir ayncalık
tanmmadan ulus adına karar veren "bağım-
sız " vargıva teslim edilebilsin. Yeter ki yar-
gı, "bağımsızlığı "na sahip çıkabilsin.
CHPhmirMUletvekHiSab-
ri Ergül, "Halkut aklı gö-
zündedir" sözüne inanıyor-
du. Öncelikle Çıknkçtlar Yo-
kuşu 'ndaki kumaşçdan do-
laştı. "Çıkın " anyordu. De-
dilerki. "Kalmca kumaştan
olur" Dediki "Ağır gelir".
Dediler ki "Eh masa örtü-
sündenya dayere seriien ör-
tüden deolur". Kırmızı biryer
sofrası örtüsünde kararkıldı.
Sıra, çıktna konulacakpa-
ra ve alhnlardaydı. Az değil,
tarnı tamına 57ÖbinABDDo-
ları, 690 bin Alman Markı.
8dO cumhuriyetaltını sıkıştı-
nlacaktı çılana Ergül 'ün. bun-
ca para ve altını kendisine
"Ödünç*deolsa verecek "wr-
sü" çevresi yoktu. Hem pa-
Torba değil ki
ralar ve alttnlar ödünç alın-
sa da, ilçe ilçe, köy kb'y dolaş-
ürüacaktıçûan. fehükeliolur-
du. Aklına, paralann ve al-
tınlann benzerini bastırmak
geldi. Birdolar, mark ve cum-
huriyetalnmnın nekadarçek-
tiğinibelirledi. Soluğutanıdık
bir matbaada aldı önce. Os-
tünde "geçmez" yazan 570
bin dolar, 690 bin mark bas-
tırdı. Paraları desteleyecek
parabantlannada "htanbul
Bankası"yazdırdı. Ardından
pirinç bashyapan bir işyeri-
ne gitti. San suya batınlmış,
cumhuriyet altınma benzer
sikkeleryaptırdı. Bütün bun-
larErgül'eyakiaşık lOmilyon
liraya mal olmuştu. Koydu
bunlan çıkının içine. Hassas
elektmnik temziyi de attı mi-
nibüsüne, çıktıyola. llk Kızı-
lay 'da halhmıza "çıkın "ı ta-
nıtıı, içindekileri tarttı. Tamı
tamtna 14kilogeliyorduyaçı-
hn, Ergül 'ünsöyleyeceğisöz
de çoktu o zaman. "Ey kaJ-
kım, Tansu Çiller 'in rahmet-
ü'annesinden kaldığı ilerisü-
rülen çıkın, birtelevizyon bü-
yükiüğündedir. Sayın Tansu
ve Özer Çiller, anneleri ile 2
yü aynı yalıda kaldılar. Bu
denü büyük bir çıkını hiç mi
görmediler? Insan kör olsa,
bu boyuttaki çıkın insanın
ayaklanna takdıryav! "
Ergül 'e "Çillerçiftinin çı-
kın işinihalka duyurmak için
neden böyle biryöntem seç-
tiniz " diye sorduk. Şu karşı-
hğı verdi: "Halk;somut,gör-
düğü birolayu olguyu aklın-
da tutuyor genellikle. Çıkın
dediğin zaman soyut oluyor
da. içindealtını,parast ile çı-
kınıgörünce iş somutlaştyor,
beüekte hiüurlaşıyor."
Sabri Ergül kararlı. Çeşit-
li engellemelerekarşın et çen-
geline taktığı "çıkın " ile do-
laşıyor. "Mületin ağzt çıkın
değil kibüzesin "demeyege-
tirivor.
Ya geçmiş
4 yılne
olacak?Içişleri Bakanlığı, Ankara
Anakent Belediye Başkanı
Melih Gökçek 'in beslediği
29 şirkete 1 yıllık ihale yasağı
getirdi. TMMOB Peyzaj
Mimarları Odası Başkanı
Betül Uyar, bu kararı yetersiz
buluyor:
"1 yıllık ihale yasağı iyi, hoş
da bu şirketlerin 4yıldır
aUıklan ihalelerde elde
ettikleri ileri sürülen haksız
kazançlar ne olacak? "
Uyar 'a göre, çoğunluğu
"çevre düzenlemesi" gibi
işlerde ihale alan şirketlerin
hiçbiri odalanna
kayıtlı değil.
Ankara Anakent
Belediyesi 'nin 4 yıldır yaptığı
harcamaların 1 katrilyon
tuttuğunu, bunlardan büyük
bb'lümünün ihalelere
aktarıldığını anımsatan
Uyar, haklı olarak
soruyor:
"İş, ihale yasağı ile bitmiyor.
Projesiz, ne zaman
bitirileceği, kaça mal olacağı
belli olmayan, yıl sonunda
ihale ediierek fiyat
farklanndan yararlandırüan
ihalelerdeki haksız
kazançların dökümünün bir
an önce kamuoyuna
açıktanması gerekmiyor mu?
Sorumlular hakkında
soruşturma açılması zorunlu
değil mi?"
Açıkçası, 4 yıllık geçmişte
yaptıkları, yasaklı
şirketlerin yanına kâr mı
kalacak?
Yüksel Endeğer
yazıyor
Çakıcı'ya
Açık Mektup
Kırmızı pasaportuna takılı-
yorlar. Çünkü kıskanıyorlar.
Alaattin; seni, beni, hepimizi
kıskanıyorlar. Bizler o pasa-
portları, yurtbışına gıdip ülke-
mizi karalamak içın kullanma-
dık çünkü. Niye kızıl komü-
nistlere değil de sana verildi o
pasaport? Çatladıkları nokta
budur!
Senin mertliğinden şüphem
yok. "Konuşmayacağından"
eminim. Çünkü Çakıcı'lar öt-
mez! Ortaklarının, dostlarının,
dava arkadaşlarının ve de ağa-
beylerinin başını belaya sok-
maz, sokamaz!
Sevgili kardeşim Alaattin,
Bugün tamtamlar senin için
çalıyor. Çalsın varsın. Sen "ba-
şt dertte" olmaya alışkınsın.
Eminim ki seni üzen nokta,
üstüne gelinmesi değil, adın
bahane ediierek devletin yıp-
ratılmasıdır. Buna ben de üzü-
lüyorum.
Alaattin, yiğit kardeşim, ba-
şını dik tut! Sana "tetikçi, ma-
şa, ülkücü kabadayı" diyen
solcu fosillerin hangisi, yaptık-
larlnın binde birini yapmıştır,
hangisinin aziz vatana senin
sağ serçe parmağın kadar hiz-
meti olmuştur?
Saldırankim?
f. CHP Izmir Milletvekili Sabri Ergül ü tanıyan tanıyor zaten.
Huzur bozmak, topluma nifak sokmak, devleti incitmek
için var gücüyle uğraşan bir tip. Şimdi bu adam, Sayın
O;rer Çiller'in espri amacıyla sarf ettiği "çıkın" olayını,
servet düşmanlığı şovunda kullanıyor. "Çiller'in çıkınını"
Türktye'de dolaştınyor. Amaç; halkı kışkırtmak, gösteriden
sonra o semboJik çıkına halkın parasını toplayıp dünyalık
yaprnak.
; Fakat bu plan, Izmir'de ters tepti! Ülkelerini, genel
| başkanlarını ve doğayı seven DYP'ltler, bu şova
"dayanamayarak Sabri Ergül ve avanesine saldırdı. Saldın
hoş bir şey olmayabilir, ama yüce değerlerin böylesine alet
edilmesine hangi cesur yürek dayanabilir, soranm! Aynca
asıl saldınyı Ergül yapmıştır! Vatan için çabalayan
insanlann manevi şahsiyetini esnetmek, yaşlı bir
kadıncağızın dantelli çıkınını bu uğurda kullanmaktır, asıl
saldın. Ergül hakkında derhal işlem yapılmalıdır. Aynca,
son dönemde 'çağdaş' bir imaj çizen Sayın Baykal nasıl
oluyor da partistnde hâlâ böyle dinozorlara yer veriyor,
anlamıyorum!
'Alan memnun, satan memnun!'
Aktüel dergisi, ünlü Türk ka-
dınlanna sormuş: "Hillary'n/n
veya Morûca'nınyerinde olsay-
dınız ne yapardınız?" Yanıtlar
ilginç. Harika Avcı diyor ki:
"Vallahi, Hillary'nin yerinde de-
ğilim. Ama Monica çok şahsi-
yetsiz bir kadın. Bu olayda ta-
ciz yok. Alan memnun, satan
memnun!"
Bu yaklaşım gayet isabetli-
dir. Nurseli Idiz'in görüşü şöy-
le: "Hillary'nin yerinde olsay-
dım, çok seviyorsam affeder-
dim. Monica'nın yerinde ol-
saydım, hoş bir adam, eğer
sevseydim olabilirdi. Birde ev-
li olmasaydı."
Buradan Sayın Idiz'in evli in-
sanlaria ilişki kurmayı onayla-
madığını anlıyoruz, bu da isa-
betli bir tavır. Çevre Bakanı
Imren Aykut ise şunları söy-
lemiş: "Hillary'nin yerinde ol-
saydım, asla affetmezdim. Mo-
nica'nın yerinde olmam asla
mümkün olmazdı. Başkan ba-
na kuryapsa bile kendimiko-
rurdum, zaten kalkışmazdı ya-
ni, Bizim de pek çok tecnıbe-
miz var."
Bir gazeteci olarak, Sayın
Aykut'tan kamuoyunu ilgilen-
diren tecrübelerini açıklaması-
nı isterim. Dilerse salt bana
açıklasın.
Eğer bana sorulsaydı "Clin-
ton'/n yerinde olsaydınız ne
yapardınız?" diye, yanıtım şu
olurdu: "Ciinton n'aptıysa o!"
Yeni Dünya Düzeni Iıkraları
- Dünyanın kurtuluşu, postmodern kolektivizmdedir!
- Nasıl olacak o?
- Dünyanın bütün borsalan, yükseliniz!
• • •
- Sudan diyor ki: "ABD'nin bombaladığı fabrika, kimyasal
silah üretmiyordu. Orası ilaç fabrikasıydı."
- Olsun. ABD düşmanı için ilaç da kimyasal silahtır. Kim
düşmanının tedavi olmasını ister? Irak'ta açlık ve ilaçsızlık-
tan ölenler, modernizmin potansiyel katilleri değil mi?!
HAYVANLAR İSMAÎL GÜLCEÇ
KÎM KtME DUM DUMA BEHÎÇAK behicakCg turk.net
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACl
HARBİ SEMİH POROY
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 29 Ağustos
JAPONLAR ŞANGHAY'l BOMBALIYOR!
193?'£>£ 8U&ÜN,
Ğ
A& Y t L L , ,
St /1SYA ESeMEMUĞt İÇİN ADtM AOtM İL£R-
{33O 'lM r/C.L4IZtfJ BAŞt-A&lNPA
'NtM İŞGAU 7#MAMLANMIŞ, ÇrMPI
ÇİN'E GeLMiÇrİ. teAISA ORDUSÜNUN YO-
LUNU T€MİZL£MSK f'ÇıN, UÇAKLAJ? BOMgAR-
DIMANA KOYULMUSrU- ÖZELÜKlS SANGHAY BU
EYLEtADEN SÜYÜK ÇAPTA ETKıLEN\AlÇTf. £/V AZ İKİ
BİN KIÇİMİN ÖLPÛ6Ü SU FELÂtCETTE, ÇOK SAYIOA
pfi YAISALANAN OLMU$TV. PAHA SONRALARf AN-
KARA'PA GÖeei/ YAPAN İNSİLTEISe ELÇİSt HUGE
KMATCM8ULL -ÜU6ESSEN PE ONLAH
GÖRÜŞ
MEVLUT CAN jzmam
Vergi Yasası'na
Sıkışan Sendikacıhk
Vergi sistemimizde bazı değişiklikler yapan
4369 sayılı yasa 29.07.1998 tarihli Resmi Ga-
zete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulun-
maktadır. Anılan yasanın geçici 5. maddesine
göre;
a) 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 156. mad-
desinde tanımı yapılan ve 1.1.1998 tarihinde
işletilmekte olan işyerlerinde 1.6.1998 tarihin-
den önce idareye vermiş oldukları dört aylık si-
gorta prim bordrolarında bildirdikleri işçi sayı-
sına ek olarak, yasanın yayımını izleyen beşin-
ci ayın sonuna kadar işe aldıkları ve eylemli ola-
rak çalıştırdıkları işçilerden sendika üyesi olan-
lann ücretlerinden, bu suretle işe başlanılan ay-
dan itibaren 36 ay süre ile kesilen ve beyan edi-
ierek tahakkuk ettirilen gelir ve damga vergile-
ri, beyanname verme süresini izleyen ikinci yı-
lın aynı döneminde ödenir.
b) Aynca 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanu-
nu'nun 72 ve 73. maddeleri uyannca prime esas
kazançları üzerinden tahakkuk ettirilecek prim-
lerin işveren hissesinin yarısı Hazine'ce ödenir.
Bu düzenleme ile işverenlere kimi ayrıcalık-
lar sağlanırken, sendika üyesi işçilerin gerçek
ücretlerinin kayrtlara yansrtılacağı ve böylece Ha-
zine'nin prime olan katkısını süreç içinde kar-
şılayacağı varsayımınadayanılmıştır. Gerçekten
öngörülen çözüm, kayıt dışılığın önlenmesinin
etkin bir aracı da olabilir. Ancak bir amaca ulaş-
mada kullanılan araçların herkes tarafmdan be-
nimsenebilir bir niteliği olması gerekir.
Anayasaya aykırıdır
Ülkemizce de onanan sendika özgürlüğünün
temel belgeseli niteliğindeki 87 sayılı "Sendika
Özgüriüğü ve Sendika Hakkının Konınmasına Iliş-
kin ILO Sözleşmesi'nde" üye olma hakkı "açık
bir biçimde güvenceye bağlanmışken ", "üye ol-
mama hakkına" ilişkin bir hükme yer verilmemiş-
tir.
Aslında olumsuz sendika özgürlüğünün gü-
vence ile donatılmamış olması, sendika özgür-
lüğünün bunu da içerdiği düşüncesinin ürünü-
dür. 87 sayılı ILO Sözleşmesin'de üye olmama
ve üyelikten aynlma hakkının vurgulanmamış ol-
ması, bu hakkın korunmamış olduğu, güvence-
den yoksun bırakıldığı gibi yorumlanamaz. An-
cak ILO Uzmanlar Komisyonu 87 sayılı sözleş-
menin 2. maddesini, çalışan ve çalıştıranların
mesleki örgüte katılma hakkı ya da sendika gü-
venliği uygulamalarının her ülkenin düzenleme-
sine bıraktığı anlayışını sergilemiştir.
1982 Anayasası'nın 51. maddesi sendikala-
ra üye olmak ve üyelikten aynlmak serbesttir hük-
mü getirildikten sonra, "hiç kimsenin sendika-
ya üye olmaya, üye kalmaya ve üyelikten aynl-
mamaya zohanamayacağını" belirtmiş; ayrıca,
çahşma özgürlüğunü de güvenceye bağlamak
için' *fierhangibirişyerindeçalışabilmek, işçisen-
dikasına üye olmak veya olmamak şartına bağ-
lanamaz" kuralına yer vermiştir. Bu anlamda
anayasal dayanaklı sendikadan serbestçe ay-
nlma hak ve özgüriüğü iki ilkeyi içinde barındırır:
Bunlardan biri, sendikadan ayrılmanın bir bas-
kı sonucu olmaması, diğeri ise, üyenin aynlma
hakkının her ne şekilde olursa olsun engellen-
memesidir.
Sonuç olarak
197O'Iİ yıllardan sonra yeni teknolojiler hızla
üretim süreçlerine uyarlanmış, işletme organi-
zasyonlarında buna koşut değişimler yaşan-
mıştır. Nusret Ekin'in de belirttiği gibi, küresel-
leşmenin Türk sendikacılığına olası etkilerini
görmek için henüz yeterli bir zamanın geçtiği-
ni söylemek mümkün değildir.
Ancak yüzyılımızın sonuna doğru ortaya çı-
kan Avrupa Birliği ve Gümrük Biriiği gibi yeni eko-
nomik ve siyasal yapılanmalar, ülkemizde Batı
tipi sendikal hareketin yerleşmesini olanaklı ha-
le getirebilir.
Bu bağlamda endüstri ilişkileri, ekonomik ve
siyasal sistemin bir alt yapılanması olarak ver-
gi yasalanndaki değişiklikten yeterince etkile-
nir. Aynca yasal kararlaştırmalarla işçi sendika-
cılığını vergi yasalarının arasına sıkıştırmak, sis-
tem içinde aktörleri işlevsizleştirerek çağdaş
kurumlar olma niteliğini törpülemek pek anlam-
lı gözükmemektedir.
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1
2
3
4
5
6
7
8
9
1 2 3 4
I I
1
5 6 7 8 9
1 1U
ı n 1
SOLDAN
SAĞA: 1/ Dep-
remleri incele-
yen bilim dalı.
2/ Geminin ve
bağlı bulundu-
ğu limanın adı
yazılan, düz ya
da az yuvarlak
kıç bölüm. 3/
Bir nota... Kız-
gın bir demirle
vurulan dam-
ga... Aktinyum
elementinin
simgesi. 41 Ak-
deniz yöresinde yetişen
bir ağaç... Bir tümceyi
oluşturan birimlerden
herbiri. 5/Kale, hisar...
Evrensel alıcı olan kan
grubu.6/Birrenk... Ki-
raya verilerek gelir ge-
tiren mülk. 7/ "Posta
Kutusu" anlamında kul-
lanılan kısaltma... Av-
rupa'da büyük bir yan-
mada. 8/Gelecek... İlaç,
deva... Lütesyum ele-
mentinin simgesi. 91 Pehlivan, Siirü, Karartma Ge-
celeri gibi fılmlerdeki rolleriyle tanınmış sinema oyun-
cumuz.
YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Çinakoptan biraz büyük
lüfer. 2/ Sahiplik, mülkiyet... Uzaklık anlatmakta kulla-
nılan söz. 3/ Kalayın simgesi... Bir ağırlık ölçüsünün
kısaltılmışı...Herhangibirkonudadeneyimli. üstatyada
önder olan kimse. 4/İlkbaharda kırlarda yetişen ve ufak
yeşil yapraklan yenılen bir bjtki. 5/ Yararlanılan uygun
koşul... Ilave. 6/ Alüvyon... Ünlü bir Osmanlı tarihçisi.
II Yön göstermek için belli yerlere konulan işaret... Ru-
bidyum elementinin simgesi. 8/ Kırkpınar güreşlerini
düzenlemeyi üstlenen kişiye verilen ad... Bir göz rengi.
9/ Yurdumuzun kuzeydeki en uç noktası olan bunın.
1
2
3
4
5
6
7
8
9
1
D
R
IN
1
K
ii
Y
Ü
1
2
a
Iu
z
•A
S
E
"s
1
3
G
E
M
|
A
V
U
R
T
4
M
•B
A
N
A
L
•U
5
A
R
A
R
A
T
•M
"R
1
6
T
E
|
A
V
A
L
T
M
7
i.
•TF
|
A
L
A
8
Z
A
R
•T
U
R
A
ç
9
ıM
A
S
K
A
R
A
T
A